Jump to content

Türklerin Kitapta Yazdığı Şekliyle Müslümanlığı Uygulayamamasının Nedenleri


Recommended Posts

1- Türkler ilkçağlardan beri Demokrasiyle yönetilirler. Kadın ve erkek, yönetime tamamen katılır. Kurultaylar toplanır ve orada kararlar alınır. Obalarda ihtiyar heyetleri vardır. Tecrübeli ve bilgili yaşlılardan oluşur. Türkler tecrübeye yaşa önem verir.

Müslümanlarda ise yönetici, Peygamber, Halife yada bunların dışında Dini liderdir. Halkın yönetime katılma sına gerek yoktur. Çünkü Allah kuranda insanların ne yapması gerektiğini yazmıştır. Herşey kurana göre belirlenince demokrasiye ihtiyaç da yoktur.

2- Türklerde yiğitlik Mevkiye para pula göre değildir. Askerlik en büyük endeğerli özelliktir. Türkün, Yörüğün ata binişi, yürüyüşü, oyun oynaması, konuşması, oturması, kalkması hepsi bir yiğitlik sembolüdür.

Müslümanlarda ise yiğitlik maddi güce ve mevkiye göredir. Ne kadar İslam hakkında konuşuyorsan ve ne kadar iyi dini bildiğine inanılıyorsan mevkinde ona göre yükselir. Ne kadar varlıklıysan o kadar yiğit ve sözsahibisindir.

3- Türklükte Dürüstlük çok önemlidir. Türk yiğittir dürüsttür rakibinin zayıf anından yararlanmayı onuruna yediremez. Rakibinin ayağı kayıp düşe onu ayağa kaldırır.

Müslümanlarda güç Tuzak kurmak ve karşısındakinin açığından kurnazca yararlanmaktır. Kuran da Ali İmran suersinde "tuzak kuranların en iyi si Allah"tır yazmaktadır. Kuran'da düşmanlarına tuzak kurulması emredilir ve her türlü hile takdir görür.

4- Türkler özgürlüğe düşkündür. Osmanlılların Türkleri (Yörükleri) yerleştirilme çabalarına şu ünlü sözle karşı çıkmışlardır. Osmanlı sarayına söylenen bu söz çok ünlüdür. Dağlara çıkarız ama özgürlüğümüzü vermeyiz denmiştir. "FERMAN PADİŞAHINSA DAĞLAR BİZİMDİR." Özellikle toroslara Osmanlı girememiş ve Türkün gelenek ve göreneklerini bozamamıştır.

Müslümanlarsa Ticeret i sevmeleri ve ibadetleri gereği yerleşiktirler, yer değiştirmeyi sevmezler. Önemli görülür. Mekke'den Medine'ye giderek yerleşmek Müslümanlar için hala konuşulan bir şeydir. İbadet için camiye ihtiyaç duyduklarından hep yerleşik olmuşlardır. Müslümanlarda kulluk hakimdir. Birine itaat geleneği vardır.

5- Türklerde çocuklara isimler yeteneklerine göre verilirdi. Her ailenin bir lakabı vardır. Günümüzde alınan soyadlarda ailenin yapısal bir özelliğine göre alınmıştır.

Müslümanlarda isimler Kuran'dan alınır. Önemli İslami şeyler ad olur. Ramazan ayı gibi.

6- Türkler yerleşik hayatı sevmediklerinden ve doğada yer değiştirdiklerinde ortamlara ayak uydurabilmek için değişken ve gelişken yani Devrimci bir ruha sahiptirler. Türk'ün Her zaman bir ülküsü vardır.

Müslümanlar ise sabittir durağandır. Tek uyulması gereken İslam ve Kuran'dır. Kuran dışında bir yaşam düşünmek Allah'a karşı gelmektir.

7- Türkler maddiyatcılığı reddederler, o nedenle 19. yüzyıla kadar yerleşik olmamayı başarmışlardır. Ev-bark, bağ-bahçe, mal edinmek önemli olmamış, asırlarca mülkiyetsiz yaşamışlardır. Çadırı ve dağları ona yeter.

Müslümanlarda ise Mülkiyet mal edinme önemlidir. Kuranda bile ilk yer verilen sureler de konu miras ve mülk hukukudur.

8- Türkler doğada özgür yaşamayı severler ve tercih ederler. Türk'ün her şeyi doğadır. Göktanrıya , Yer tanrıya inanır. Sembolü hayvandır (kurt). Türk için At çok önemlidir. Türk'ün yaşamını şu üçlü özetler aslında: AT, SİLAH, AİLE . Bu üçüne zarar gelmektense ölmeyi yeğler.

Müslümanlar ise doğayla bütünleşik değildirler. Yaşadıkları çoğrafya nedeniyle doğa onlara çömert davranmamıştır.

9- Türkler Sağlığı Doğada arar. Her türlü bitki ilacıdır. Şifacıları şamanları vardır. Sevgiyi doğada bulur. Dini doğadan esinlenerek yaşarlar. Tanrısı doğadandır. Yer tanrısı, Gök tanrısı, Bereket tanrısı gibi. Falcıları vardır. Geleceği önceden gören bilge şamanları vardır.

Müslümanlarda ise Doğayla ilgili inanış ve sağlık ve şifa arama günah sayılmıştır. Herşey Allah'tan geldiği için hastalığa çare aramazlar. İnsanın hasta olmasını Allah istediği için tedavi etmek, Allah ve Kuran'a karşı gelmek olarak görülmektedir. Fal ve Gelecek bilgisi günahtır. Her şeyi Allah bilir. Fala baktırmak ve geleceği söylemek Allah'ın işine müdaheledir.

10- Türkler özellikle Büyüklerin ve atalarının resimlerini duvara asarlar ve sembolleri evlerinin süsleri yaparlar. Çocuklarına Ahşap oyuncaklar, bez bebekler yaparlar. Keçelerinde tarihleriyle ilgili olayları anlatan şekiller ve resimler vardır. Teke boynuzu keçenin en çok kullanılan desenidir.

Müslümanlarda ise resim, fotoğraf ve semboller günahtır. İnsan figurü yapmak, oyuncak bebek, büyük günahtır.

11- Türklerde Müzik önemlidir ve düğünlerde müzikle eğlenilir. Halk oyunları, danslar vardır..

Müslümanlarda müzik günahtır. Eğlence günahtır. Kadınla erkek asla bir arada oturamadığı için kadınla erkek bir arada eğlenemez. Halk oyunları oynayamaz.

12- Türklerin hayatlarında içki önemli yer tutar Kımız ve rakı geleneksel içkileridir. Kutlamalarda eğlencelerde içkiler içilir..

Müslümanlarda içki içmek günah olduğu için eğlence ve kutlama yapılmaz...

13- TÜRKLERDE KADIN Türklerde kadınlar yönetimde söz sahibidir Anaerkil bir aile yapısı vardır. Ailede erkeklerden çok ana ve kadının sözü geçer. Kadın ailenin temel direğidir. En büyük ana izin vermezse Türk ordusu savaşa bile gidemezdiTürklerde ilk çağlardan buyana kadın anlayışı tüm dünyadan farklıdır. Türklerin kadınlarının ilk çağlardan beri sahip olduğu haklara Tüm dünyadaki diğer ulusların kadınları ancak 1900 lü yıllardan sonra sahip olabilmişlerdir. Türkler de kadınlar ve erkekler birlikte yemek yerler. Bir arada oturur sohbet ederler, bir arada eğlenir, oyun oynarlar. Birlikte düşmanlarına karşı savaşırlar.. En son Kurtuluş Savaşı'nda bu yaşanmıştır. Kadın eştir, bacıdır, anadır, abladır, haladır, teyzedir. Türklerde kadınlara cinsel meta olarak bakılmaz. Erkek kadın ayrımı Türklerde yoktur ve tarih boyunca hiç olmamıştır.

MÜSLÜMANLARDA KADIN Müslümanlarda ise Ataerkil bir yapı vardır. Ailenin tek hakimi erkektir. Erkek ne derse o olur. Anaların ismi sadece erkekleri cennete göndermede geçer (cennet anaların ayakları altındadır). Cennete gitmek için anaya saygı göstermeleri söylenir. Anadan faydalanma vardır. Bir Müslüman erkeğin yanında kadın yürümeyip arkadan gelme izni olduğu için. Ana da erkeğin yanında yürüyemiyor. Müslümanlarda haremlik selamlık vardır. Erkekler ve kadınlar aynı yerde bulunamaz. Kadın tamamen örtünür ve erkeğin yanında yürüyemez. Diğer erkeklerin görmesi yasaktır (kadın sadece cinsel öğe olarak görüldüğünden erkeğin nefsini uyandırabilir, kadının başka bir özelliği yoktur).

Savaşta kocası öldüğünde bir yeteneği ve çalışma izni olmadığından kocasının arkadaşları tarafından nikahlarına alınırlar. İslamda Nikaha almadan yardım yapma geleneği yoktur. Hz Muhammed zamanında peygamber ölen arkadaşlarının eşlerini nikahına almıştır. Kadınları nikaha almadan yardım etmeme geleneği sünnettir. İslamda bir kadının dul olması felakettir. Dul kadına izin verilmez, hemen biriyle nikahlanması istenir.

İslamda iki kadının şahitliğinin bir erkeğe denk sayılması (bakara-282)

Hatta bu şahitliği yapacak akıldan yoksun olduğunun söylenmesi (bakara-282)

Miras ta erkeğin yarısı kadar pay sahibi olması (nisa-11)

Erkekler tarafın dan şiddet uygulanması dövülmesi emri (nisa-34)

Kocasını birden fazla kadınla paylaşmak onursuzluğuna zorlanması (nisa-3)

NİSA SURESİ -15.ayeti.. Bir erkeğin karısını zina yaptı diye suçlaması için 4 kişi bunu görmüş olmalı.

BAKARA SURESİ 229-230. ayet: İki kez bosandigin karın ile 3üncü kez evlenmek istiyorsan, karın önce baska birisi ile evlenmeli ve gerdege girmeli.

Müslümanlarda Kadın erkek eşit değildir. Kuran da mirasta kadın erkeğin yarısı kadar pay alır ve iki kadının şahitliği bir erkeğe eşittir.Müslümanlarda kızlarla evlenmenin alt yaşı sınırı yoktur. Müslümanlarda Muhammed Ebu Bekir'in kızı Ayşe'yle 6 yaşında, Hz. Ömer Hz. Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm'le 6 yaşında evlenmiştir. Ve Müslümanlar küçük kızlarla evlenme nedenlerini Muhammed ve Ömer'e göre belirlediklerini savunurlar, sünneti yerine getirdiklerini söylerler.

Gördüğünüz gibi Dünyanın iki farklı kutubu birbirinin tam zıddı iki yaşam şekli nasıl olurda aynı yerde buluşabilirdi.. Tabiki de olmadı.. Özellikle Türk kadını hiçbir zaman Müslümanlaştırmayı benimsemedi. Türk erkeğide karısını Kızını anasını bacısını Müslümanların istediği kalıplara sokmadı..

Günümüzde en müslümanım diyen Türkten çok araba benzeyen bazı Anadolu insanları bile mirasta kızına oğlunun yarısı kadar pay vermez.. Kurana uymaz ama yinede bunu yapmaz.

Bu gibi şeyler Yörük ve Türk insanına göre şeyler değildi. O nedenle Türkler Arapların kadın konusundaki uygulamalarını hiç hazmedemedi ve uygulamadılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 106
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Coğrafya meselesi.

Batı ile araplara nazaran daha fazla ilşki kurmuş olmaları, anadoludaki mevcut islam olmayan nüfusla kaynaşmaları vs.

Arapça bilmemeleri belki de daha önemli bir faktör. Yunus emre gibi adamlarla kuran bir süzgeçten geçirilerek benimsenmiş.

tarihinde Nolies tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Coğrafya meselesi.

Batı ile araplara nazaran daha fazla ilşki kurmuş olmaları, anadoludaki mevcut islam olmayan nüfusla kaynaşmaları vs.

Arapça bilmemeleri belki de daha önemli bir faktör. Yunus emre gibi adamlarla kuran bir süzgeçten geçirilerek benimsenmiş.

Batı ile daha fazla ilişki kurmaları.( neden araplarla değilde batıyla)

Birde Türkelere Anadolu Türkleri yada eski durumda Osmanlı Egemenliği altındaki Türkler olarak bakmayalım..Dünya Türkleri..

Türk yapısı gelenek ve göreneği olarak bakmak gerekli diye düşünüyorum...

Arapça bilmemeleri bir neden değil Osmanlı egemenliği altında yaşayan Türkler e öğretilmişti..hatta osmanlı Türklüğü unutturup islamlaştırmaya da çok uğraştı ama Türklere bol geldi bu elbise..bunu neden olarak yazmayalım bance..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Osmanlı'da tabana yayılmış bir arapça eğitimi yoktu.

Arap harlerini okuyabilmek arapçayı bilmek demek değildir.Kuran okuyabilmek için elifba ezberletiliyordu.

Din, yunus gibi adamların süzgecinden geçtikten sonra söylemler ile öğreniliyordu.

Hala bu böyle... Kimse islamı açıp kurandan öğrenmiyor, tv lerdeki soytarılar hoşgörü dini diyor, bizimkiler de öyle sanıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Osmanlı'da tabana yayılmış bir arapça eğitimi yoktu.

Arap harlerini okuyabilmek arapçayı bilmek demek değildir.Kuran okuyabilmek için elifba ezberletiliyordu.

Din, yunus gibi adamların süzgecinden geçtikten sonra söylemler ile öğreniliyordu.

Hala bu böyle... Kimse islamı açıp kurandan öğrenmiyor, tv lerdeki soytarılar hoşgörü dini diyor, bizimkiler de öyle sanıyor.

Doğru haklısın..okuma yazma oranı osmanlıdaki Türklerde Tabana yayılabilmiş olsaydı..Türkler için herşey güzel olacaktı.Yerleşmemiş hayata yaşama Türkleri müslümanlığı uygulamadan uzak tuttu..

Türklerle..Müslümanlar arasında günümüzdede çok farklar var..Bu maddeleri ne kadar çoğaltabiliriz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

benim düşünebildiklerim bunlar arkadaşların görüşlerini ilave edilebilecekleri merakla bekliyorum

Allah Türklerin Müslüman olup olmamasi yada iyi Müslüman olmalari ile ilgilendigi yok. Allah ( bence Muhammedin kendisi) fisildadigi ayetlerde Araplara söyle bir sesleniste bulunmus;

Fussilet suresinin

44.Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”

Türkler Islami Kuran Türkce olmadigi icin duyumlarla ögreniyor yada cevirinin cevirisinden ögreniyor..

Gerci ilk elden yani Muhammeddin kendisini dinleme imkanimiz olsaydi ben yinede yallah derdim kendine. Ki amcasi elleri kuruyasica Ebuleheb dedi zaten :D

SAYGILAR

Link to post
Sitelerde Paylaş

şu ana kadar..

Türklerin arapçayı bilmemesi ve İslamın arapça olması nedeniyle Türkler tarafından anlaşılamamış olması deniliyor..

Yani Kuran türkçe olsaydı..Türkler yaşamlarında müslümanlığı Uygulayabilirlermiydi..

yani türk köylerinde haremlik selamlık yada 4 eşli yaşamlar mı olurdu...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Abdullahabdal, bu konudaki düşüncelerimi yazmaya çalıştım. Ortadoğu'nun çetin olması İslam'da öncesine kadar gidiyor, İslam sadece bir kılıf.

İslam dini Ortadoğu'nun, çölün ruhunu temsil eder. Yapılan araştırmalar Ortadoğu yöresindeki geleneklerin zamanla din kuralları halinde geldiğini gösteriyor. Bilindiği gibi Ortadoğu toprakları Dünya tarihinde yerleşik yaşama, tarıma geçilen, tarihteki ilk kentlerin ve devletlerin kurulduğu, ilk monoteist inanışların filizlendiği, ticaret ve miras hukukunun başladığı topraklardır. Ortadoğu'nun toprakları genelde çoraktır. Ortadoğu'da insanlar tarımla veya hayvancılıkla ilgilenirler, tarihteki ilk uygarlıklar Anadolu dağlarından aldıkları kar sularıyla çöllere hayat veren Fırat ve Dicle nehirlerinin çevresindeki subasan çayırlarında kurulmuştur. Buğday ve Arpa'nın atası olan bitkiler ilk kez tarım için kullanılmış ve insanlarda ihtiyaç fazlası doğrumuştur. Yerleşik yaşama ve tarıma geçmeden önce insanlar avcı-toplayıcı bir yaşam sürerdi. Avcı-toplayıcı yaşamın hüküm sürdüğü paleolitik ve mezolitik çağlarda kadın erkek eşitliği vardı. Kadınlar da toplayıcılık işlemlerine katılırdı. Özel mülkiyet olmadığı için miras hukuku gelişmiş değildi. Bu durum insanlarda nesillerini koruma takıntısı yaratmıyor, kadınların diğer erkeklerden saklanmasını gerektirmiyordu. Ortadoğ'nun bereketli hilal denen topraklarda 11 000 yıl önce tarıma geçildi. Tarıma geçilmesi yerleşik yaşamıi yerleşik yaşam da beraberinde toprak mülkiyetini getirdi. İnsanlar 30-40 kişiden oluşan klanlar halinde yaşıyordu. Toprakların mülkiyeti klana aitti. Topraklar insanlara ait olduğu gibi, insanlar da topraklara ait sayılırdı. Yani toprak ve aile bir bütün teşkil ediyordu. Önemli olan klanın çıkarı olduğu için artık insanlar toprak ve mal karşılığında satılabiliyordu. Bu durumda söz sahibi olanlar gücüyle toprağı işleyebilen erkeklerdi ve kadınlar toplumsal yaşamdan hızla çekildiler. Kadınların tek görevi evde, toprak sürmede kullanılacak işçi çocukları yetiştiemekti. Kadın da topraklar gibi klanın maliydı. Kadınların değeri bekaretleriyle ters orantılı hale geldi. Henüz devlet gibi üst organizasyonlar olmadığından her klan kanunlar koyma ve koyduğu kanunları uygulama yetkisine sahipti. Cezayı verenler devlet olmadığı için genç erkeklerdi. Bugün bu geleneklere töre deniyor. Ve aile meclisinin aldığı infaz kararlarını genç erkek kardeşler uyguluyor. Kadının bekaretinin bozulması onun değerini düşürür. Kadınlar klanın(sülale) çıkarı için takasta kullanılabilir. Kadınlar koyun, inek veya paranın bulunmasından sonra başlık parasıyla satılabilir hale geldi. Kadınlar ne kadar gençse, değerleri artıyordu. Küçük kız çocuklarının fiyatı yüksekti. Kadının evlenene kadar bekarretini muhafaza etmek zordu. Bu yüzden kızı satın alan ile kanlı çarşaf metoduyla satın aldıkları kızın bekaretini konrol eder, malın çürük olmadığından emin olur. İşte bu geleneklerin bütününe Ortadaoğu kültürü denir. 11 000 yıl önce tarıma, 8 000 yıl önce çiftlik hayvancılığına, 6 000 yıl önce kent devletlerine geçildi. Kentler de ticari amaçlarla kurulmuş merkezlerdi. Kentlerin nüfusları köylere göre fazlaydı. Kentin ticari gelirini elinde bulunduranlar parayla asker tutabiliyor ve çevrede asayişi sağlıyordu. Zamanla kentler site devletlerine dönüştü, kentler arasında kanlı savaşlar çıktı. 5 000 yıl önce Sümer imparatorluğu gibi çok sayıda kenti yöneten birlik devletleri çıktı. Nehirlerin yönü değiştirilerek sulama kanalları açıldı. Dini inannışlar totemizm evresindeyken, politeizm evresine geçti. Göğün incelenmesiyle Sümer yaratılış öykülerinin temelleri atıldı. Tüm bu dönemler boyunca Ortadoğu halklarında kadının cinselliğinin baskılanmasına dayalı katı bir ahlak anlayılı vardı. Mezopotamya'nın proto-mezopotamic dini değişik bölgelerde değişime uğramaya başladı. Irak dolaylarında zamanla Marduk dinine, Doğu Akdeniz'de eski İsrail dinine dönüştü. Eski İsrail dini de M.Ö 600 dolaylarında tek tanrılı hale gelerek Yahudiliği oluşturdu, tapınak rahipleri tarafından Eski Ahit derlenmeye başladı. Yahudilerin ahlakı da tıpkı müslümanların ahlakı gibi katıdır. Recm olağan bir cezadır, Sümer ve Babil hukukundan alınan kısasa kısas uygulaması görülür, kadınlar aşağılık cinsiyet olarak görülür, betimlenen tanrı motifleri erkeksidir, savaşı sever, soykırımcı, nefret dolu, yıkımcı ve kıskançtır. Ortdoğu'nun doğal yasası olan şeriat İslam'dan önce de farklı isimlerde vardı. Bugün eleştirdiğimiz İslami ahlakın kökeni Ortadoğu'nun çetinliğinden kaynaklanıyor. Tarih boynca kavimlerin durak noktası, yolların kesişim noktası olan Ortadoğu gerek iklimi gerekse doğal zenginlikeri bakımından tam bir çatışma bölgesi oldu. Bu topraklar asla sakin olmadı. Her zaman savaş oldu. Dolayısıyla bu topraklarda dirilen dinler de birbiri ardına benzer oldu. İslam, Ortadoğu kültürünün bugünkü adıdır. İslam'ın farkı kendinden önceki dinlerden ayıran yönü, yayılımcı ve fetihçi olmasıdır. İslam kılıç zoruyla bütün kıtalara yayılmayı ve kendi Ortadoğu kültürünü inanç yoluyla her yere yaymayı amaçlar. Kadının ikinci planda oluşu, sünnet gibi cinsel yaralama gelenekleri, ataerkil aile yapısı, yönetime karışmayan itaatkar toplum... bunların bügünkü adı İslam'dır. orta Asya gibi yerler tarih boyunca nispeten sakin oldu. Tarıma ve yerleşik yaşama geçmedikleri için palaolitik çağda kaldılar. Paleolitik çağın özelliği olan kadın erkek eşitliği Orta Asya halkarında devam etti. İslam onları da etkisi altına almaya çalıştı. Ama onlar nispeteb izole kaldı. Yani İslam ahlakıyla, Orta Asya göçebe ahlakı arasındaki fark sadece inançsal değil sosyolojiktir. Bu çarpık ahlak anlayışı yayılmak için inanç virüsünü kullanmaktadır. Bu teslimiyetçi ideolojiye İslam denir.

tarihinde freand tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kısacası Kültürel fark Türklerin islamı uygulamasına engel oldu..

Bu ne güçü bir Kültürmüş ki.. Osmanlının Türklere Dayatmasına rağmen kendini Arap kültüründen korudu...

Hemde halk bilinçli olmadığı halde ve korunmak istemediği halde...

Bence Burada islamın akla ve zekaya uygun olmayan bir din olması da etkendir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Kim kitaptaki islamı uyguluyor ki Türkler uygulasın ?

Herkes biraz kendi kültürüyle sentezliyor islamı. Müzik konusu mesela, sen binlerce yıl tüm dini ritüellerinde müzik kullan, şarkı söyle, dans et, sonra şıppadanak bırak. Olmaz, olmadı da.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kim kitaptaki islamı uyguluyor ki Türkler uygulasın ?

Herkes biraz kendi kültürüyle sentezliyor islamı. Müzik konusu mesela, sen binlerce yıl tüm dini ritüellerinde müzik kullan, şarkı söyle, dans et, sonra şıppadanak bırak. Olmaz, olmadı da.

Ben Müzik ve Daansı yazdım..

Buna benzer benim aklıma gelmeyen neler var..

bu listeyi ne kadar çoğaltabiliriz

Link to post
Sitelerde Paylaş

islam tam anlamıyla çöl ruhudur çöl kanunudur ve üzerine muhammedin acımasızlığı eklemlenmiştir. islam insanlığa bir saldırıdır aslında. ne türke nede başka hiçbir şerefli insana uymaz.

Tabiki haklısın ..

Ancak Dinler konusunda sıkıntı yaşayacak olan bizleriz..bir isveçli yada norveçli biz kadar etkilenmiyor

Link to post
Sitelerde Paylaş

peki ben de sana şunu soruyorum madem bu türkler bu kadar üstün (?) koskoca çinlilere setler ördürecek kadar da savaşçılar öyleyse nu topluuk kılıç zoruyla nasıl müslüman oldu. Yok eğer kendi rızalarıyla müslüman oldularsa bu yazdıklarının hepsi çöptür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben Müzik ve Daansı yazdım..

Buna benzer benim aklıma gelmeyen neler var..

bu listeyi ne kadar çoğaltabiliriz

Düşündûm düşündüm, aklıma mezarlık ve cenaze seromanileri geldi. Özelliklere mezar taşı mevzusu geldi.

Müslümanlıkta mezarlığın hiç bir önemi yoktur. Herhangi bir ayırt edici özellik Allah'a şirk koşmak diye yorumlarınır. Türklerde ise bu tamtersidir.

Bu da günümüzde beyaz bir mermer üzerine detaylı bilgiler olarak sentezlenmiş, biz sıradan halk için. "ulu" kişilerimize ise de türbeler dikilmiştir. Arabistan'da Muhammed'in türbesi yokken Anadolu'da binlerce ulu kişinin türbesi dikilmiş. Bazı özel günlerde de ziyaret edilmiş.

Bu da aslında haramdır, ölüden medet ummaktır islama gôre fakat bizim halkımız eski dininin gerektirdiğinden, bundan vazgeçememiş .

Link to post
Sitelerde Paylaş

3- Türklükte Dürüstlük çok önemlidir. Türk yiğittir dürüsttür rakibinin zayıf anından yararlanmayı onuruna yediremez. Rakibinin ayağı kayıp düşe onu ayağa kaldırır.

Müslümanlarda güç Tuzak kurmak ve karşısındakinin açığından kurnazca yararlanmaktır. Kuran da Ali İmran suersinde "tuzak kuranların en iyi si Allah"tır yazmaktadır. Kuran'da düşmanlarına tuzak kurulması emredilir ve her türlü hile takdir görür.

Bu abdullah'ın "abdal" değilde "aptal" olduğunu başka yazılarından görmüşsem de ırkçı, faşist olduğunu bilmiyordum.

Bu şahıs, o kadar yazdığı konuyu dahi bilmeden yazan,büyük bir kine, öfkeye sahipki, Türk'ü bir ırk, Müslümanı da başka bir ırk gibi görme yanlışına bile düştüğünü görememektedir. Bu saldırganlığını yapsında başka şeyin önemi yoktur.

Yavrum, elma ile tüm meyvaları mukayese edip, "elma çok üstündür" diyor garibim...

Bunun yazılarındaki saçma iddiaların hepsini zaman bulduğumda cevaplayacağım. Ancak; bu kadar aptalca bir yazıda, bu kadar faşizan bir tutumu öncelikle göstermek istedim. Bu nedenle sadece dürüstlük kısmını, bu şahsın ve düşüncelerinin zerre kadar buna uymamamsı nedeniyle ele aldım.

Bu cahillikte, aptalıkta o kadar ileriye gitmiştirki, Türk olan bir insanın, neye inanırsa inansın, yine bir Türk olabileceğini akıl edemez.

Hey, uyan artık, sen bu mücadeleyi verip kahramanlık madalyaları beklerken, senin övdüğün bazı Türkler de Reina ve Leila da ölümüne eğleniyor. Bazıları ateistçilik oynarken bazıları hristiyan, satanist olabiliyor. Bunlar aslında Türk değilmi sana göre kısaca burayıda bir cevaplayıver yiğit oğlan, esas Türk...

Dürüstlük kim, sen kim? Dürüstlüğün "D" sini uygulayabilirmisin acaba? Rakibi yere düşse ayağa kaldırırmış. Saldırgan, köpükler saçarak yazdığın yazıları buraya asayımmı? Sahtekarlığını, yalanını burada da göstereyimmi?

Allah'a tuzak kurduklarını sanan zavallılara karşı Allah'ın kuracağı tuzağın önemini anlatmasını bile kavrayamayan akıl tutulması yaşayan arkadaş... Yavaş git.. Ne dediğinin farkına var...

Burada bütün yazdıklarını, bunların hepsini tek tek cevaplamak vardı. Ancak, sen ve senin gibilerin zaten Hitler faşizmini bile geride bırakacak kadar aptalca kabulleriniz yüzünden buna gerek duymuyorum.

Bir insan, sadece fizik özelliklere göre insanı üstün görüyorsa, ötekileri farklı bir yere koyuyorsa; Mussolini'nin faşizmini, "Hitler'in ari ırk" kavramını iliklerine kadar kabul ediyordur.

İnsanlığın, erdem, yücelik gibi unsurlarının her ırkta var olabileceğini kabul edemeyen ırkçı bir kafa yapısına ne anlatılabilirki?

Baksan bu düşüncedekilerin çoğu kendilerine bir de Kemalist yaftası yapıştırırlar. Mustafa Kemal'i de rahatsız edecek olan kemalist düşünceyle hepsi birden Türk faşisti olurlar...

Bu yazıyı düşüncesizce onaylayan, kabul eden şaşkınlarla beraber hepinize, sizlere söylenebilecek tek bir söz kalıyor;

"NE ELBİSELER GÖRDÜM İÇİNDE İNSAN YOKTU, NE İNSANLAR GÖRDÜM ÜZERİNDE ELBİSE YOKTU"

Faşistlerden de anlayan çıkabilir belki, Hitler'e başkaldıranlarda vardı malum...

tarihinde aorskaya tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...