Jump to content

Fedakârlık Yapan Bakteriler..


Recommended Posts

Birde surasina takildim ben;

"Nature dergisinin Eylül sayısında yayımlanan güncel bir çalışma ise, en ilkel yaşam formlarından olan bakterilerde geçerli olan mekanizmanın sanıldığı kadar basit olmadığını, bakterilerin toplumun genel refahı için kendi refahından feragat etme gibi, çok gelişmiş canlılarda görülebilen karmaşık

davranışlar sergileyebildiğini gösteriyor"

Yahu arkadasim, bakteri dedigin basit bir yasam formudur. Eger bir mekanizma bakterilerde mevcut ise, soracaginiz soru "Bu karmasik mekanizma nasil basit bir bakteride olur?" ise zaten sizin alginizda sorun var demektir. Buradan cikacak sonuc, bu mekanizmanin aslinda o kadarda karmasik olmadigidir. Eger bakterilerin bu davranisini tutup insandaki fedakarlik ile bir sekilde ilintilemeye calisiyorsaniz, sonuc insanin fedakarlik mekanizmasinin aslinda cok basit temellere dayanan, cokda karmasik olmayan, uyduruk bir bakterinin bile becerebildigi bir hayatta kalma mekanizmasi oldugudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bütün genler bencilliğe proğramlanmıştır...

dha farklı bir deyişle bencil genler doğal seleksiyonla seçilmiş bencil olmayanlar elenmiştir...

fakat fedakarlık geni bencillikle nasıl bağdaşır...

kendini toplumun diğer üyeleri için feda eden genler nasıl olmuşta doğal seleksiyonda elenmemiştir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

bütün genler bencilliğe proğramlanmıştır...

dha farklı bir deyişle bencil genler doğal seleksiyonla seçilmiş bencil olmayanlar elenmiştir...

fakat fedakarlık geni bencillikle nasıl bağdaşır...

kendini toplumun diğer üyeleri için feda eden genler nasıl olmuşta doğal seleksiyonda elenmemiştir...

Bir önceki sayfada açıkladım. Genler bencildir. Ama organizmalarda genler ortaktır. Diğer organizmayı kurtarınca, o organizmadaki aynı geni de kurtarmış olursun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

fedakarlık özelliğinin evrimini anlamaya çalışıyoruz...

bireyin bir özelliği kendi varlığının ve yaşamının devamına fayda sağlıyor ise doğal seleksiyon yoluyla bu özellik seçiliyor ve çoğalıp yaygınlık kazanıyor...

bir özellik eğer kendi varlığının devamına engel oluyor ise doğal seleksiyon yoluyla seçilmesi olanaksız mutlaka elenmesi gerekir...

nasıl oluyor da fedakarlık özelliği aslında kendi yaşamının devamını tehlikeye attığı halde doğal seleksiyon yoluyla elenmiyor ve seçiliyor...

evrimin mantığıyla ilk bakışta ters gibi gözüken bu durumun açıklaması nedir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başkalarının yaşaması için kendini öldürmek nihai fedakarlık kabul edilir ve en yüksek, hatta kutsal bir insansal değer olarak kabul edilir.

Oysa doğa buna her zaman başvurur. Şu anda bile vücudumuzdaki hücrelerden bazıları, bizim yaşamamız için kendilerini feda ederek intihar etmektedirler.

Onlar intihar ettiği için biz yaşıyoruz. Tek hücreli canlılarda bile intihar fedakarlığı vardır. Aşağıda bunun ilginç bir örneğini bulacaksınız.

APOPTOZİS

Apoptosis canlılarda görülen önemli bir biyolojik olaydır. Hücre intiharı olarak bilinir. Uygun koşullarda ve zamanlarda olması veya olmaması çok önemlidir. Tek hücreli canlılarda da görülmesi apoptozisin evrimsel önemine işaret eder. Başka bir deyişle doğal seçilim apoptozisi yeğlemiştir. Apoptosizin önemini embryogenezde demonstre etmek kolaydır. Ama yine de apoptosiz erişginlerde de görülür. Doku homeostasisi denen durumda, dokuları oluşturan hücrelerin sayısı, bazılarının ortadan kaldırılması, zedelenen hücrelerin diğer hücreler zedelenmeden yok edilmesi ve infeksiyonlarla mücadele, apoptozis sayesinde başarılır. Embroyonik gelişme sırasında ise embryonun vücut yapısı ile, bazı sistemlerin, özellikle immün sistemin ve sinir sisteminin, gelişmesinde önemli rol oynar. Ayrıca apoptozisin zamanında ve yerinde gerçekleşmemesi, kanserlerin, bazı otoimmün ve nörodejeneratif hastalıkların ortaya çıkıp ilerlemesinde önemli önemi olan bir etkendir.

Apoptozisin en ilginç, hatta olağanüstü özelliği, vücutta yer alan hücrelerin hepsinin intihara proğramlanmış olmalarıdır. Ama bu hücreler intihar etmezler. Çünkü kendilerine diğer hücrelerden intihar etmemeleri için özel bir takım mediyatörler (aracı salgılar, sinyaller) gönderilir. Normal koşullarda çok hücreli canlılardaki hücrelerin tümü kendilerini yok etmeye proğramlanmıştır. Bu proğram sürekli olarak süprese edilmek (baskı altına alınmak) zorundadır. Diğer hücreler tarafından apoptozisi baskı altına alan sinyaller gelmezse veya hücreler o sinyalleri doğru değerlendirmezlerse intihar ederler. Hücrelerde apoptozisi başlatan ve önleyen genler vardır.

Evrimde önemli bir rolü olan apoptozis üzerinde özellikle durmak ve bu konuda yapılan ilginç gözlemlere değinmek istiyorum. Apoptosis sanıldığından çok daha önemli bir biyolojik fenomendir. Apoptozisin tek hücreli canlılarda da görülmesi bu fenomenin canlılarla ilgili evrensel bir yasa olması demektir. İlginç olarak tek hücreli canlılar da apoptozis oldugunu deneyimlerler. Apoptozisin tek hücreli canlılar için nasıl bir yararı olabilir? Bu yarar insan sağ duyusu ile bağdaşmamaktadır. Hücre intiharı ile ilgili genlerin yeni nesillere geçirilmesinden tek hücreli yaratıklar nasıl yararlanacaklardır? İntihar etmelerinin kendi türlerine ne gibi bir yararı olabilir? Bu soruların yanıtını bir örnekle vermek istiyoruz.

Apoptozis birçok tek hücreli canlıda, muhtemelen hepsinde, vardır. Apoptosise uğrayan en ilginç tek hücreli protist, Trypanozoma cruzi (Tripanozoma kruzi) denen eukaryot (ökaryot)tur. Ökaryot, genetik materyelin hücre içinde bir çekirdekte yer alığı hücre türüdür. İnsan hücreleri de ökaryottur. İnsanlar için önemli bir patojen olan bu parazitin yaşam öyküsünü yakından incelersek oldukca ilginç bir durumla karşılaşırız. Tripanozoma kruzi'nin yaklaşık 2 milyar yıl önce farklılaştığına inanılmaktadır. Kinetoplastidae ailesine aittir. Yani kinetoplastı olan tek hücreli bir yaratıktır. Kinetoplast hücre sitoplazmasında yer alan büyük bir mitokondridir. Tripanozoma kruzi’nin şu ilginç özellikleri vardır:

1.Hücre sitoplazması kinetoplast olarak isimlendirilen tek ve çok büyük bir mitokondri barındırır.

2.Kendisi kamçılı bir protozoan ve vertebralı hayvanlarda hastalık yapan bir parazittir. İnsanlarda Chagas (Şagas) hastalığına neden olur.

3.Yaşam döngüsü iki host (ev sahibi) gerektirir. Bunlardan biri hematophagous (hematofagos), yani kan içen böcek vektördür. Diğeri ise vertebralı bir hayvandır.

4.Yaşam döngüsü sırasında bu eski yaratık üç ayrı gelişme döneminden geçer. Bu dönüşümler sırasında hem morfolojik (yani görünüş), hem genetik, hem de hücrelerin çoğalma döngüsünü kapsayan değişikliklere uğrar.

Tripanozomanın gelişmesinde karşılaşılan ve görünüşünü ve genetik yapısı ile çoğalma siklusunu değiştiren dönemlerde aldığı isimler şunlardır:

1. Epimastigote

2. Trypomastigote (tripomastigot)

3. Amastigote.

Böcek (insekt) vektörde (yani taşıyıda) ve vertebralı evsahibinde çoğalma niteliklerine sahip sırasıyla epimastigot ve amastigotlar ortaya çıkar. Bunlar çoğalma niteliğine sahip parazitlerdir.

Böcek vektörden (taşıyıcıdan) ev sahbine (host) geçerken hücre döngüleri G0/G1’da duran metasiklik tripomastigot’lara dönüşmeleri gerekir. Epimastigotların tripomastigot’lara farklılaşması için bazı genler aktive edilir. Bu arada hücre çogalması da durmalıdır. Bu duraklama geçicidir. Yalnız bu çoğalamayan trimastigot’lar vektör ve host arasında geçişi yapabilirler ve yeni ev sahibindeki yaşama uygun bir şekilde farklılaşabilirler.

Başka bir deyişle triponazoma kruzi’nin yaşam döngüsünü iki dönemde inceleyebiliriz İlki böcek ve ev sahibi vertebralı hayvanlardaki yaşamıdır ki bu yaşam dengeli olduğu için triponazom çoğalabilir. Diğeri ise böcekten host’a geçeceği dönemdir ki, koşullar uygun olmadığı için çogalma durmuştur.

Peki böyle bir dönüşüme neden gerek vardır? Neden epimastigot’lar host’a geçememektedirler?

Epimastigotların Tripomastigotlara farklılaşmalarının nedeni ev sahibindeki komplemana karşı son derece duyarlı olmaları ve kompleman tarafndan yok edilemeleridir. Bilindiği gibi vertebralılarda kompleman denen bir dizi proteinler vardır. Bunlar mikroplara karşı non-spesifik savunma aracıdırlar. Normal koşullarda kanda bulunan kompleman proteinlerini aktive eden mikroplar vücuda giremezler. Girenler kompleman tarafından öldürülürler. Tripomastigotlar komplemanı nötralize eden enzimlere sahip olduklarından evsahibinde yaşayabilirler. Epimastigotlarda bu enzimler yoktur.

Böcek vektörün bağırsaklarında triponazama kruzi epimastigot şeklinde çoğalir. Bağırsak sisteminde aşağı doğru inerlerken epimastigotlar, tripomastigot’lara farklılaşırlar ve böcek tarafından kanı içilen vertebralı hayvanın derisi üzerine boşaltılırlar. Memeli evsahiplerinde (host’da) tripomastigotlar hayvanın hücrelerini enfekte ederler ve orada çoğalan “amastigot”lara dönüşürler. Daha sonra bu hayvanda yaşarlarken çoğalamayan tripomastigotlara dönüşürler ve insekt tarafından kandan alınırlar. İnsekt bağırsağında önce epimastigotlara sonra yine tripomastigotlara dönüşürler.

Triponozaman kruzi’nin bu ilginç yaşam döngüsünü laboratuvarda tekrarlamak mümkün olmuştur. Bu sayede bazı ilginç gözlemler yapılabilmiştir.

Bu deneylerdeki gözlemler şunlardır:

Böcek bağırsağındaki yaşamı simgeleyen dönemde tripomastigotlar önce epimastigot’lara farklılaşmakta, bir süre sonra ise, epimastigot’lar G0/G1 sınırında çoğalmaları duran tripomastigotlara dönüşmektedirler. Tripomastigotlara dönüşmeyen bütün epimastigotlar ölmektedirler. Bu ölüm nedeni apoptosis dir. Ölmekte olan epimastigotların morfolojik görünüşü, apoptosise uğrayan memeli hayvanlardaki görünüşün aynısıdır. Bu ilginç durumdan şöyle bir senaryo sorumludur.

İnsekt bağırsağında ortaya çıkan epimastigot’lar çoğalarak belli bir yoğunluğa ulaşmaktadırlar. Bu epimastigotların intihar etmemeleri için, bütün epimastigotların ortama salgıladığı apoptosisi önleyen bir sinyale ihtiyaçları vardır. Bu sinyal aynı zamanda hem epimastigotların çoğalmasını, hem tripomastigotlara dönüşmelerini, hemde apoptosise uğramalarını önlemektedir. İnsekt bağırsağının sonlarına yaklaşınca bu keresinde epimastigotların, tripomastigotlara dönmesini sağlayan kimyasal sinyaller ortaya çıkmaktadır. Epimastigotlardan tripomastigotlara dönüşemeyenler için bu sinyal aynı zamanda onlardan kendilerini öldürmelerini istemektedir. Yani tek hücreli triponozoma kolonisi yaşamını sürdürebilmek için daha uygun bir canlı türüne ya dönüşecektir, ya da dönüşemeyecek ve intihara zorlanacaktır.

E’ler de arada bir vücuda giriyor ve komplemanlar tarafından yok ediliyor. Ancak ilginç olarak kompleman E’leri nekroza uğratmıyor. Apoptosisle öldürüyor. E’ler vücutta tepkiye ve T’lere zarar verebilecek inflamatuvar reaksiyonlara neden olmuyorlar. Hatta E’lerin apoptosisle ölümü T’lerin işine yarıyor. Çünkü T’leri olumsuz olarak etkileyecek bir inflamatuvar reaksiyon ortaya çikmiyor. Apoptosisle ölen E’ler vücudun immunolojik olarak etken olmayan makrofajları tarafından sessizce fagosite edilerek ortadan kaldırılıyor.

Bu arada insekt vektörün bağırsağında E’lerin apoptosise uğrayarak yok olmalarının bir başka yararı da, insekt vektörün bu sırada zedelenmemesi. Bu çok önemli. Yoksa Triponozoma vertebralı hayvana geçemez ve varlığını sürdüremez. Amaç hastalık yapmadan ve vektöre zarar vermeden onu kullanmak. Aynı şekilde mümkünse hostda da ölümcül bir bozukluk yapmamak.

Apoptosis parazitik tripanozomların varlıklarını sürdürmeleri için gerekli bir süreç. Daha doğru bir ifade ile apoptosis tek hücreli yaratıklarla çok hücreli yaratıklar arasındaki parazitismusu sağlayan bir doğal süreç. Apoptosis olmadan parazitusmus da olmuyor.

Ayrıca Trypanosom lar parazitik niteliklerini çok sonradan kazanan canlılar. Daha önceleri farklı bir yaşam sürdüren Trypanosomlarda apoptosisin doğal baskılara bir yanıt olarak ortaya çıktığına inanılıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

fedakarlık özelliğinin evrimini anlamaya çalışıyoruz...

bireyin bir özelliği kendi varlığının ve yaşamının devamına fayda sağlıyor ise doğal seleksiyon yoluyla bu özellik seçiliyor ve çoğalıp yaygınlık kazanıyor...

bir özellik eğer kendi varlığının devamına engel oluyor ise doğal seleksiyon yoluyla seçilmesi olanaksız mutlaka elenmesi gerekir...

nasıl oluyor da fedakarlık özelliği aslında kendi yaşamının devamını tehlikeye attığı halde doğal seleksiyon yoluyla elenmiyor ve seçiliyor...

evrimin mantığıyla ilk bakışta ters gibi gözüken bu durumun açıklaması nedir...

Bu sorularının cevabını Dawkins'in Gen Bencildir kitabında bulabilirsin Kireç.

Senin de söylediğin gibi genlerin tek amacı kopyalarının sayısını artırmaktır.

Aynı türün bireylerinde genler büyük ölçüde ortaktır.

Organizmalar sadece genleri taşıyan hayatta kalım makineleridir.

Genlerin kopyalanmasına yardım ederler. Bu sayede seçilirler.

Genlerin amacı kopyalarının sayısısını yükseltmek demiştik.

Aynı türün diğer bireyinde de aynı gen genelde bulunur.

Eğer canlılar, diğer bireyin hayatını kurtarırsa, aynı geni de kurtarmış olur.

Çünkü evrim için önemli olan canlının değil, genin kurtulmasıdır.

Birbirine yardım etmeyi güdüleyen genler doğal seleksiyonca seçilirler.

Neden? Çünkü yardım ettikçe karşılıklı olarak sayılarını artırmış olurlar.

Birbirine hiç yardım etmeyen genler de, yardım edenler karşısında zayıf kalır.

Doğal seleksiyon da sosyalliğe müsait bireyleri seçer ve bu özellik devam eder.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sorularının cevabını Dawkins'in Gen Bencildir kitabında bulabilirsin Kireç.

Senin de söylediğin gibi genlerin tek amacı kopyalarının sayısını artırmaktır.

Aynı türün bireylerinde genler büyük ölçüde ortaktır.

Organizmalar sadece genleri taşıyan hayatta kalım makineleridir.

Genlerin kopyalanmasına yardım ederler. Bu sayede seçilirler.

Genlerin amacı kopyalarının sayısısını yükseltmek demiştik.

Aynı türün diğer bireyinde de aynı gen genelde bulunur.

Eğer canlılar, diğer bireyin hayatını kurtarırsa, aynı geni de kurtarmış olur.

Çünkü evrim için önemli olan canlının değil, genin kurtulmasıdır.

Birbirine yardım etmeyi güdüleyen genler doğal seleksiyonca seçilirler.

Neden? Çünkü yardım ettikçe karşılıklı olarak sayılarını artırmış olurlar.

Birbirine hiç yardım etmeyen genler de, yardım edenler karşısında zayıf kalır.

Doğal seleksiyon da sosyalliğe müsait bireyleri seçer ve bu özellik devam eder.

o kitabı okudum...

davkins bazı özellikleri -tekleme- olarak niteliyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sorularının cevabını Dawkins'in Gen Bencildir kitabında bulabilirsin Kireç.

Senin de söylediğin gibi genlerin tek amacı kopyalarının sayısını artırmaktır.

Aynı türün bireylerinde genler büyük ölçüde ortaktır.

Organizmalar sadece genleri taşıyan hayatta kalım makineleridir.

Genlerin kopyalanmasına yardım ederler. Bu sayede seçilirler.

İnsan denen organizma da bu vasıfta mı?

tarihinde BRUTAL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şunun için sordum, dawkins tavsiye ettiğin kitapta, insanın genlere karşı isyan edebilen bir organizma olduğundan da bahsediyor, bu bir çelişki değil mi?

Güzel de bu insanın ne olduğunu değiştiriyor mu? İnsan genleri taşıyor mu? Evet. Bir hayatta kalım makinesi mi? Evet. Özgür iradesi varmış, yokmuş çok fark etmiyor sonuç.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güzel de bu insanın ne olduğunu değiştiriyor mu?

Elbette değiştirir. Birinci söylem; biz insanların, genlerin kendilerini kopyalamak için programlayıp kullanıp attıkları birer araç vasfında olduğunu açıklıyor.

İkinci söyleminde ise, bu programın dışına çıkıp gen ve memlere isyan edebilen, onları kendi amaçları doğrultusunda araç olarak kullanabilen organizmalar olarak gösteriliyoruz.

Bu iki söylem arasında dağlar kadar fark var, dawkins kitabın sonunda kıvırmak zorunda mı kalmış yoksa?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 6 years later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...