Jump to content

İSLAM’IN ORTAYA ÇIKIŞ NEDENLERİ


Recommended Posts

  • İleti 157
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

ya bu dinsiz imansızlar akıllanmayacak :):)

islam ortaya çıktığından beri aynı mavallar :) bknz 1400 yıl önceki müşrik söylemlerine :)

islam aldı başını gitti bizim dinsiz imansızlar hala aynı yerde sayıyor.

1400 yıl önceki Müşrik söylemlerini de İslam yazmıştır.

İslam'da yalandan bol ne var?

Link to post
Sitelerde Paylaş

ya bu dinsiz imansızlar akıllanmayacak :):)

islam ortaya çıktığından beri aynı mavallar :) bknz 1400 yıl önceki müşrik söylemlerine :)

islam aldı başını gitti bizim dinsiz imansızlar hala aynı yerde sayıyor.

Müslümanların 1200 yıldan beri söyledikleri yalanlar iyice kabak tadı verdi.

Nereye tükürsek müslüman yalanına rasgeliyor.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

1400 yıl önceki Müşrik söylemlerini de İslam yazmıştır.

İslam'da yalandan bol ne var?

Yahu bari kendinizi yalanlamayın :)

Evet 1400 yıl önceki müşrik söylemlerini kuran yazmıştır bende onu söylüyorum.

Hala aynı söylemleri söylüyorsunuz diyorum.

birde utanmadan İslamda yalandan bol ne var diyorsun :)

Kuranda anlatılan müşriklerin söylemlerinin aynılarını kullanıyorsunuz hala kuranda yalanda bol ne var diyorsun :)

Kuran yalanmı söylemiş bak hala aynı şeyleri söylüyorsunuz.Demekki doğru demiş 1400 yıl geçmiş hala aynısınız :)

Bir insanda kendini ancak bu kadar yalanlar :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilâkis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammedin kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.

M KEMAL ATATURK

tarihinde natti tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Allahın varlığı nesnel ölçütlerle kanıtlanabilir mi? Allahın varlığını kanıtlamaya çalışmak yanlış mıdır?

Kullanıcı: Sorularlaislamiyet.com | Tarih: Sa, 29/03/2011 - 00:00

İslam dini -prensip olarak- bütün delilleri akla kabul ettirilen nesnel delillere dayanır. Allahın varlığı ve birliğinin ispatı için Kuranda yüzlerce nesnel (afaki, objektif) delile / kanıta işaret edilmiştir. Bu sebeple, Allahın varlığı konusunda nesnel kanıtların kullanılamayacağı hususundaki iddialar yanlıştır. Meallerini vereceğimiz şu ayetler bu hususu aydınlatacak mahiyettedir.

Onlar bir Yaratan olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa kendi kendilerini mi yarattılar? Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin bilgiye ulaşmaya gitmezler.(Tur, 52/35-36).

Eğer onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneşi ve Ayı kim hizmetinize âmade kıldı? diye sorarsanız elbette Allah! diyeceklerdir. Öyleyse nasıl oluyor da bu gerçekten uzaklaştırılıyorlar? Allah kullarından dilediğine bol rızık verir, dilediğinin nasibini de kısar. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir. Eğer onlara: Gökten su indirip ölümünden sonra yeri canlandıran kimdir? diye sorsan elbette: Allahtır! diyeceklerdir. De ki: Hamd olsun Allaha ki, (kâfirler bile onun bu vasıflarını inkâr edemiyorlar.) Bütün hamdler, güzel övgüler aslında Allaha mahsustur, fakat onların çoğu bunu düşünüp anlamıyorlar.(Ankebut, 29/61-63).

Peygamberleri onlara şöyle dedi: Hiç gökleri ve yeri yaratan yüce Yaratıcı hakkında şüphe edilebilir mi?(İbrahim, 14/10).

Hiç üzerlerindeki göğe bakmazlar mı? Bakıp da bizim onu nasıl sağlamca bina ettiğimizi, onda en ufak bir çatlaklık, dengesizlik olmadığını düşünmezler mi? Yeri de döşedik, oraya dengeyi sağlayacak sağlam ulu dağlar yerleştirdik. Orada, gönüller, gözler açan her çeşit bitkiden çiftler bitirdik. Bütün bunları, Allaha yönelecek her kula Yaradanın kudretini hatırlatması, dersler veren birer basiret nişanesi ve ibret numunesi olması için yaptık.(Kaf, 50/6-8).

Ey insanlar! Hem sizi, hem de sizden önceki insanları yaratan Rabbinize ibadet ediniz. Böyle yapmakla her türlü zarardan korunmayı ümit edebilirsiniz. O Rabbinize ki yeryüzünü size bir döşek, göğü de bir kubbe yaptı. Gökten yağmur indirip, onunla size rızık olarak çeşitli mahsuller çıkardı. Öyleyse siz gerçeği bilip dururken sakın Rabbinize eş koşmayın. (Bakara, 2/21-22).

Şayet gökte ve yerde, Allahtan başka tanrılar bulunsaydı oraların nizamı bozulurdu. Demek ki o yüce arş ve hükümranlığın sahibi Allah, onların zanlarından, onların Allaha reva gördükleri vasıflardan münezzehtir, yücedir!(Enbiya, 21/22).

O (put edindiğiniz) nesneler mi üstün, yoksa gökleri ve yeri yaratan ve gökten sizin için su indiren mi?.. O nesneler mi üstün, yoksa yeri oturmaya elverişli kılan, içinden yer yer ırmaklar akıtan ve oraya sağlam dağlar yerleştiren ve iki denizin arasına bir engel koyan Allah mı?.. O nesneler mi üstün yoksa, çaresiz kalıp Kendisine yalvaran insanın duasını kabul edip sıkıntısını gideren ve sizi dünyada halifeler yapan Allah mı?.. O nesneler mi üstün yoksa size karanın ve denizin karanlıklarında yol gösteren ve rahmetinin müjdecisi olarak rüzgârları gönderen mi?.. O nesneler mi üstün yoksa mahlûkları ilkin yaratan, sonra da tekrar hayat veren ve sizi gerek gökten gerek yerden rızıklandıran mı? Hiç Allah ile beraber başka tanrı mı olur? Elbette olmaz! De ki: Şerik iddianızda tutarlı iseniz delilinizi gösteriniz.(Neml, 27/60-64).

Ey kâfirler! Allahı nasıl inkâr edebilirsiniz ki, siz ölü iken size hayatı veren Odur. Şunu bilin ki, tayin ettiği vâde gelince sizi öldürecek, yine diriltecek ve sonunda Onun huzuruna götürüleceksiniz.(Bakara, 2/28).

Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin süzülüşünde, Allahın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda ve yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda, rüzgarların yönlerini değiştirip durmasında, gökle yer arasında emre hazır bulutların duruşunda, elbette aklını çalıştıran kimseler için Allahın varlığına ve birliğine nice deliller vardır.(Bakara, 2/164).

De ki: Siz dünyayı iki günde yaratan Allahı(varlığını ve birliğini) inkâr edip Ona birtakım eşler, ortaklar mı uyduruyorsunuz? Halbuki bütün bunları yapan, Rabbulâlemindir.(Fusssilet, 41/9).

Onun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri: Sizi topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra dünyaya yayılmış beşeriyet haline geldiniz."

"Onun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Kendilerine ısınmanız için, size içinizden eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır. Onun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır."

"Onun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Geceleyin veya gündüzün uyumanız ve Onun geniş lütfundan geçim vesileleri aramanızdır. Elbette bunda işiten kimseler için ibretler vardır."

"Onun delillerinden biri de: Gâh korku, gâh ümit vermek için size şimşeği göstermesi, gökten bir su indirip ölmüş toprağa onun sayesinde hayat vermesidir. Elbette bunda aklını çalıştıran kimseler için ibretler vardır."

"Onun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de göğün ve yerin, kendisinin buyruğu ile kaim olmaları, belirlenen yerde sapasağlam bulunmalarıdır. Sonra sizi yattığınız yerden bir çağırdı mı, birden kabirlerinizden çıkıverirsiniz!(Rum, 30/20-25).

İlave bilgiler için tıklayınız:

İnanmayanlara Allah'ın varlığını nasıl anlatabiliriz?

Allah var mı? Mantıki delilleri nelerdir?

Allah'ın birliğinin delilleri nelerdir? Tevhid delilleri...

Kur'an-ı Kerim'in Allah kelamı olduğunun delilleri nelerdir?

Okunma sayısı

979

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Sadece korkak insanlar tanrının varlığına inanırlar. Eğer tanrı olacak olsa, ben ona inanmıyorum diye beni cezalandıracağını zannetmiyorum." diyen inkarcılar hakkında ne dersiniz?..

Kullanıcı: Sorularlaislamiyet.com | Tarih: Ça, 03/08/2011 - 00:00

Değerli kardeşimiz;

İnsana verilen duygular sonsuz bir Zatın varlığına işaret eder. Örneğin insanda ebedi yaşama, sonsuz var olma gibi istek ve arzular; ona bu duyguları verenin sonsuz olduğunu gösterir. Ayrıca madem ki bu dünyada sonsuz kalamıyoruz öyleyse sonsuz olacağımız başka bir yerin var olduğunu da bildirir.

Yine kendisine iyilik yapanları mükafatlandırma, kötülük yapanları da cezalandırma duygusu, kendine bu kadar nimetleri veren Zatın iyilik edenleri mükafatlandıracağı, kötülük edenleri de cezalandıracağı yerlerin olacağına açık bir delildir. Bu açıdan kendini iyi okuyan bir kimse, kendini yaratanı ve Onun özelliklerini de iyi anlar.

Diğer taraftan askere gitmiş bir kimse, eğer komutan varsa onun şefkati, benim ona isyanımı, emirlerine aykırı hareket etmemi bağışlar, diyebilir mi?

Öyleyse nefis ve şeytanın tuzaklarını bahane göstererek kendimizi kandıramayız. Gözlerimizi yummakla gece olmaz; sadece kendimzi karanlığa gömmüş oluruz.

Anladığımız kadarıyla bu soruda şu hususlar ön plana çıkmaktadır:

Birincisi: Dediğiniz arkadaş, hayatında gördüğü bazı olumsuz şeylerin etkisinde kalmış ve hayatın zevkini yitirmiştir. Bunun verdiği sıkıtının bir sonucu olarak duygusallaşmış ve kaldıramadığı bu yükün altında ezilmeye başlamıştır. Bu eziklikten kurtulmak için çabalarken, aklını kullanmaktan çok, rencide olmuş hasta duygularını devreye sokmuştur.

Böylece sinirli, asabi, ufak bir sıkıntıya tahammül etmez ikinci bir kişilik kendisine hâkim olmuş ve bu psikolojik saplantı altında, güya kendini temize çıkarırken, bütün faturayı "Tanrı"ya kesmiştir. Yani hıncını çıkaracak yer olarak Allah'ı seçmiş ve ona inanmamakla, gördüğü olumsuz şeylerden intikam aldığını ve rahatladığını sanmıştır.

İkincisi: Hepimize musallat olan nefis ve şeytan, bu arkadaşa da musallat olmuş ve yaratılıştan var olan ve her insanın vicdanında yer alan Allah'ın varlığına inanma duygusunu yok etmeye çalışmaktadır. İkide bir "eğer tanrı varsa" sözcüğünü kullanması, vicdanındaki bu iman kıvılcımından haber vermektedir. Daha kötüsü, her hastalık gibi, bu düşüncenin de gerçekte bir hastalık olduğuna ve tedavisinin yapılabileceğine dair içinde beliren bütün düşüncelere anında baskı yapmakta ve onları devre dışında kalmasını sağlamaya çalışmaktadır.

Üçüncüsü: Arkadaşımız, Kur'an'ın ön gördüğü evrensel ahlakî prensipleri hayatında göstermeye ve gereken iyi işler yapmaya muvaffak olmadığı için, bunların bir ceza ile sonuçlanmasından tedirgin olmakta ve çareyi böyle ceza verecek bir varlığın veya böyle bir ceza yerinin olmadığını düşünmekte görmektedir. "Her günahtan küfre götürecek bir yol var." vecizesi, bu gerçeğe işaret etmektedir.

Bu arkadaşın: "Elimde değil, bir çok şey buna itmiş beni.. Eğer tanrı varsa ve o tanrı iyiyse gerçekten beni anlayışla karşılar. Elimde olmayan, beynimin kaldıramadığı bir şey için beni cezalandırmaz." şeklindeki sözleri, onun bu ıstırabını dışa yansıtan bir konumdadır.

Bu arkadaşın bizimle veya bu konulara vakıf kimselerle görüşmesi en iyi yoldur. Çünkü, karşılıklı konuşmada, değişik vesveselerin cevabını verme imkânı doğar.. Bununla beraber, tanımadığımız bu arkadaşımızın içinde bulunduğu psikoloji durumu hakkında "teferrüs empatisini" kullanarak teşhis koymaya çalıştığımız bu çok önemli kalbî hastalık için, ilaç olacak, şifa olacak birkaç noktaya işaret etmekte yarar vardır:

Birincisi: Allah'ın varlığını gösteren deliller:

Genel olarak şu kâinatın, bu varlıkların bir yaratıcısı olduğunu gösteren dört kapsamlı delil vardır:

1. Ontolojik Delil / Kainat kitabının gösterdiği delil

a. Şu evrenin kendisi, binler yönden kendi yaratıcısını göstermektedir. Çünkü, şu bir gerçektir ki, bir tek harf bile yazarsız olmaz, bir iğne ustasız olmaz, bir devlet yöneticisiz, bir il valisiz, hatta bir mahalle, bir köy bile muhtarsız olmaz, olamaz. Bunlar gözle görülen gerçeklerdir.

Bu pencereden bakıldığında, şu kainat kitabını yazarsız, şu evren fabrikasını ustasız, şu harika düzene sahip sistemler devletini yöneticisiz, şu gök ve yer mahallelerini idarecisiz düşünmek mümkün müdür?

Halbuki, bir harf kendi varlığını kendi cismi, kendi hacmi kadar gösterirken, kendi yazarını bir çok yönden gösterir. Örneğin, onun canlı, akıllı, elli, parmaklı olduğunu, parmaklarında kalem tuttuğunu, kaleminde -söz gelimi- siyah veya kırmızı mürekkep bulunduğunu, kalemin ucu sivri olduğunu vs. göstermektedir.

b. Bilgisayarın kendi kendine tesadüfen var olduğunu, iddia etmek ne kadar akıldan uzak ise, bilgisayarı keşfeden ve ondan milyon defa daha harika olan insan beyninin tesadüfen oluştuğunu söylemek bundan milyar defa daha akıldan uzaktır.

c. Ufacık bir fotoğraf makinesinin ustasız olmasına ihtimal vermeyen bir akıl, ondan milyar defa daha mükemmel olan insan gözünü tesadüfe verebilir mi?

d. Bir şehrin altyapısını oluşturan elektrik, su, telsiz, telefon ve kanalizasyon şebekelerinin, tarihin herhangi bir evresinde kendiliğinden döşendiğini iddia etmek ne kadar saçma ise, insanın altyapısını oluşturan, kalp, damar, mide, barsak, böbrek sistemlerinin bu harika nizamını tesadüfe vermek ondan binler derece daha saçmadır.

e. İnsanın varlığı bir tarafa, sadece şunu düşünmek bile Allah'a inanmak için yeterli bir delildir: İnsanın hayatını devam ettirmesi, gıdaya, suya, ışığa, havaya bağlıdır. Demek ki, bunları yaratan, bizi de yaratmıştır. Gıda ve suyun içimize girmesi için onlara özel bir yolun bulunması gerekir. Mideden diğer hücrelere tevzi edilmesi için, mide, ince bağırsak, kılcal damar, metabolizma için gereken diğer bağlantılar, özellikle bunların dışarıya atılması için madde-i gaita için ayrı bir yol, su / idrar için ayrı bir yol olması gerekir. Bütün bunların tesadüfen olduğunu söylemek için her şeyden önce akıldan istifa etmek gerekir.

2. Risalet Delili / Peygamberlik kurumunun gösterdiği delil:

Bu evrenin harika nizam ve intizamı, eşsiz düzen ve dizaynı, onu yaratan Yüce Yaratıcının sonsuz ilmini, hikmetini, disiplinini ve ciddiyetini göstermektedir. Yine, evrenin elementleri, atomları, parçaları ve sistemlerinin karşılıklı dayanışması, yardımlaşması ve birbirinin ihtiyacına kulak verip imdadına koşması, onu bu tarzda düzenleyen Yüce Yaratıcının büyük bir merhamet ve şefkate sahip, yardımsever ve iyiliksever, kutsal bir varlık olduğunun belgesidir.

İşte, bu vasıflara sahip olan Allah'ın evren içerisinde en seçkin bir varlık olarak yarattığı, anlayışlı, konuşkan, iyiliğe karşı minnettarlık hissiyle coşup taşan, yaratıcısını çok seven ve onun sevgisini kazanmayı çok isteyen ve aslında buna muhtaç olan insanoğlunu başı boş bırakması, onlarla konuşmaması, isteklerini onlarla paylaşmaması, her an onların durumunu görmekte olup, yardımlarına koşacağını bildirmemesi düşünülemez. İşte böyle bir diyalog ancak seçkin bazı kimseler vasıtasıyla olur ki, bunlara peygamber diyoruz. Bu peygamberlerin doğruluklarını gösteren deliller ise, ellerindeki Allah'ın fermanları yanında, mucizeler denilen olağanüstü harika belgelere sahip olmalarıdır.

Hz. İbrahim (as)'in ateşten kurtulması, Hz. Musa (as)'ın asası, Hz. Salih (as)'in devesi, Hz. Davud (as)'ın demiri bal mumu gibi yumuşatması, Hz. Süleyman (as)'a rüzgârların, cinlerin hizmet etmesi, Hz. İsa (as)'ın bir çok müzmin hastalıkları -Allah'ın izniyle- iyileştirmesi, hatta ölüleri diriltmesi ve Hz. Muhammed (a.s.m)'in Kur'an'ın dışında, taş, ağaç, deve gibi canlı, cansız varlıkların kendisiyle konuşması, Bedir savaşında düşmanın yüzüne savurduğu bir avuç toprağın bütün bir ordu fertlerinin gözlerine girmesi ve onların kaçıp hezimete uğraması, gibi yüzlerce mucize göstermesi tarihin bize aktardığı gerçeklerdir.

İşte, bu gibi mucizelerle peygamber olduklarını ispat eden bu zatların hepsinin getirdikleri temel mesaj iki unsurdan ibarettir: Allah'ın varlığı ve birliği, öldükten sonra yeniden dirilip şimdiki hayatımızın hesabını vereceğimiz başka bir hayatta, bir ceza ve mükâfat yurtlarının bulunması.

3. İlahî Vahiy Delili / Özellikle Kur'an'ın ortaya koyduğu deliller:

Kur'an, barındırdığı mucizelerle Hz. Muhammed (a.s.m)'in peygamberliğini ispat ettiği gibi, Allah'ın varlığı ve birliğini gösteren en büyük delillerden birdir.

Bütün insanlara meydan okuyarak "Ben Allah'ın kitabıyım, benim bir benzerimi, hatta bir tek sureme benzer bir taklit yapamazsınız. Eğer gücünüz varsa, geçmişten, gelecekten, insanlardan, cinlerden, -Allah'tan başka- güvendiğiniz kimler varsa, çağırın, hep birlikte çalışın, benim en kısa bir sureme bir benzer yapın. Bu takdirde bu semavilik davasından vazgeçerim." dediği ve bu gün dahi bu meydan okuyuş devam ettiği halde, şimdiye kadar böyle bir şeyin ortaya konamaması, Kur'an'ın semavî kimliğini ispat etmektedir.

İslam âlimleri tarafından kırk yönden mucize olduğu ifade edilen Kur'an'ın ders verdiği, temel dört konu vardır. Bunlar, Allah'ın varlığı ve birliğinin ispatı, başta Hz. Muhammed (a.s.m)'in peygamberliği olmak üzere peygamberlik kurumunun ispatı, öldükten sonra yeniden dirilmenin ispatı, ve insanlık camiasında adalet ve kulluk şuurunun tespiti.

4. Fıtrat Delili / İnsanın vicdanında hep var olan Allah tasavvuru.

Dara düşen insanların bütün sebepleri bir kenara itip Allah'a yalvardığı bilinen bir gerçektir. Yıllar önce, ateistler listesinde ismi yazılan birisiyle yapılan bir röportajda Allah'a inanıp inanmadığı sorulduğunda verdiği şu cevap ben de hala etkisini sürdürmektedir:

"Ben artık yaşlandım, bundan sonra daha da yaşlanacağım ve yaşlandıkça da kendimi yalnız hissedeceğim. Onun için ben Allah'a inanıyorum." demişti.

İşte bu sözler, dara düşen bir ateistin dahi -vicdanının derinliklerinde yer alan bir sese kulak verdiğinde- nasıl Allah dediğinin açık belgesidir.

Kur'an'da bu gibi tasvirler vardır:

"Allah'a şirk koşanlar, denizde yolculuk yaparken gemilerinin alabora olma tehlikesini geçirdiğinde, bütün putlarını unutup, yalnız 'Allah!' diye feryat ederler." (bk. Yunus,10/22-23)

mealindeki ayetlerde, insanların vicdanlarındaki bu yaratılıştan var olan ve hiçbir zaman oradan söküp atamayacakları "Allah inancı"nın varlığına vurgu yapılmaktadır.

İnançsızlık, huzursuzluğun en büyük kaynağı olduğu gibi, inanç da huzur bulmanın, mutlu olmanın en büyük kaynağıdır. Nitekim bizzat şahit olduğumuz başka bir ateist, daha sonra şu itirafta bulunmuştu: "Allah yoktur deyip mutsuz yaşayacağıma, Allah vardır, der, mutlu yaşarım."

Ayrıca şu linklere de bakmanızı tavsiye ederiz:

Allah'ın varlığının delilleri nelerdir?

Cennet ve cehennemin varlığı hakkında somut deliller var mı. Kur'an-ı Kerim'in değişmediğini nasıl izah edebiliriz?

Selam ve dua ile...

Sorularla İslamiyet

Okunma sayısı

2719

Yazar

Sorularla İslamiyet

Kategori:

İnsan

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlar neden dine inanma ihtiyacı duyar demişsin, sadece din olarak değil insanlar birbirine bile sığınma ihtiyacı duyarlar, bir lider olsun hepsi peşinden mal gibi gider, dini lider olsun yada siyasi lider olsun böyle, rahatlatıcı şeyler duymak isterler, bir yandanda otoriteye baş eğende çok..Bu Allahın yaptığını sokakta adam yapsa herhalde aynı müslümanlar linç ederdi onu..

Çeşitli teoriler ortaya atılabilir, kimse kimseyi kınayamaz sonuçta bilinmeyen bir konudan bahsediyoruz..

Benim fikirlerim;

Dinler birbirinden kopya edilmiş diye düşünüyorum, örneğin hristiyanlık buda'dan etkilenmiş biri tarafından yazılmış olabilir seyehat edip görmüştür Almanyada ilk dönerciler köşe oldu mesela, Kuranın şu anda geldiğini düşünün aynı kuan aynı kitap biri çıksın dağa desin ben peygambrim şimdiki müslümanlar bile deli derdi, ancak inana gene çok kişi olurdu bakınız tarikatlar vesaire,..

Hatta kitap bir değil birden fazla kişinin ortak bir sahtekarlık projeside olabilir.

Örneğin Kuran'da bir kutup ayısı geçmez ama deve geçer, ananas geçmez ama hurma geçer görüyorsunuz sadece bir bölge üzerinden insanların yazdığı açıkça belli gibi, sizde olsanız çevrenizde gördüklerinizi yazacaktınız..

Diğer bir farklı teorim ise, gerçekten muhammed diye biri yoktur, birileri onu kullanmıştır, belkide din bu kadar kapsamlı değilken yıllar içinde bir çok şey eklenmişte olabilir sonuçta 500 ile 700 yılı desek kim bilebilir kim iddia edebilir yeni şeyler eklenip iyice abartılmadığını.

Ayrıca Kuranda dikkat ederseniz sürekli varlığını kanıtlama çabası ve yoğun tehdit var bunu en salak insanın bile anlaması gerekiyor; örneğin siz bir kitap yazsanız ve Allahın varlığını ispata kalksanız nasıl bir yol izlersiniz ? aynen böyle değil mi? kendim muciza yapamayacağıma göre, bak yemin ederim varım, cezalandırırım, peki bu kendi kendine nasıl oldu, amaç gibi kafa karıştırıcı sorular elbette olmaz ise olmaz, en eski en ilkel dinde bile vardır..

Bir diğer fikir ise dönemin anayasası gibi birşey olabilir ve insanların uyması için ilahi bir destek aranır, düşünü ki KUT inancında hükümdarların kanları kutsaldı diye inanmış insanlar hemde yüzyıllar boyunca, tanrı tarafından atanmışlar o göreve ve yüzyıllarcada inanılmış, sebep bir hükümdar bulunduğu konumdan dolayı gerçekten öyle tribe girmiştir olabilir yada dokunmasınlar diye savunma amaçlı yalan atmıştır ve inaılmaya başlanmıştır.

Size şunu söyleyeyim ki; şu anda gidin cahillerin olduğu bir yere ben yaratık gördüm vesaire deyin rüya gördüm deyin vb ilgiyle dinlerler ancak gidin doktora tımarhaneye gidersiniz :) birde o dönemi düşünün, eski daima gizemli vede çekicidir bunu unutmayın.....düşünün ki Atatürk'ün alkol aldığı bile saklanıyordu bir zamanlar, kutsal şeyler korunur, Atatürk bir din yaysa şimdi inanan emin olun çok olurdu ülkemizde kafayı öyle bir şeye taksaydı...

Şu anda bile medyum ayağına altlarına ne arabalar çeken sahtekarlae var doğu taraflarında, gidin deyin şu adamın rüyaları çıkıyor yalancı şahitlik yapın nasılda bir kitle elde edersiniz? ama bir yere kadar eskiden ise insan sayısı ve etkileyecğin kitle daha azdı, onların çocukları torunları dünya kalabalıklaştı artık kolay değil, yoksa dinin tam gönderilme zamanı bu zaman :)

UNUTMAYIN Kİ HER ZAMAN EN ÇOK SATAN KİTAP EN İYİ DEĞİLDİR REKLAMI BOLDUR O KADAR...bir dünya din var inceleseniz belki güzel şeyler çıklabilir :)

tarihinde internettin_hoca tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Yahu bari kendinizi yalanlamayın :)

Evet 1400 yıl önceki müşrik söylemlerini kuran yazmıştır bende onu söylüyorum.

Hala aynı söylemleri söylüyorsunuz diyorum.

birde utanmadan İslamda yalandan bol ne var diyorsun :)

Kuranda anlatılan müşriklerin söylemlerinin aynılarını kullanıyorsunuz hala kuranda yalanda bol ne var diyorsun :)

Kuran yalanmı söylemiş bak hala aynı şeyleri söylüyorsunuz.Demekki doğru demiş 1400 yıl geçmiş hala aynısınız :)

Bir insanda kendini ancak bu kadar yalanlar :)

Sayın Yobaz :) dünya nın düz olduğunu söyleyen, sanatı haram kılan saçmalıklarla beynini çürütüp biz medeni insanlara yalancı diyeceğine gidip suriyeli cahil kardeşlerini kurtar tarihinde Vision tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi.

alkolün etkisi

Bilâkis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu.

1600 yılına gelindiğinde viyanadan bangladeş e kadar büyük bir coğrafyayı yönetir hale gelmişler islamdan önce hiç sahip olmadıkları zenginliklere güce ve medeniyete sahip olmuşlar dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu yönetmeye başlamışlar

M KEMAL ATATURK
ün tarihi 0
Link to post
Sitelerde Paylaş

Değerli katılımcılar,

Samrım konuya yaklaşırken temel (fundamental) bir tanım kargaşası içinde olunduğu düşüncesindeyim.

Tek tanrıli inanç düzenleri konu olunca İslam kavramı ile Muhhmmedii lik i karıştırmamakta yarar var sanırım. İslam Arap yarımadasında çıkmış bir din değildir. Arap yarımadasında çıkan şey Muhammedii lik tir.

Dolayısıyla İslam ve Muhammedii liği birbirinden ayırmakata ve öyle ele almakta yarar olduğunu düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değerli katılımcılar,

Samrım konuya yaklaşırken temel (fundamental) bir tanım kargaşası içinde olunduğu düşüncesindeyim.

Tek tanrıli inanç düzenleri konu olunca İslam kavramı ile Muhhmmedii lik i karıştırmamakta yarar var sanırım. İslam Arap yarımadasında çıkmış bir din değildir. Arap yarımadasında çıkan şey Muhammedii lik tir.

Dolayısıyla İslam ve Muhammedii liği birbirinden ayırmakata ve öyle ele almakta yarar olduğunu düşünüyorum.

Bence asıl siz karıştırıyorsunuz. Kafanız karışık.

Bazı Avrupa ülkelerinde İslam için Muhammed'in dini denir. Hollanda'da örneğin.

Aslında Müslümanlar da aynı şeyi söylerler.

Muhammed'in dini ve İslam aynı şeydir. Arada fark yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

ister inanın ister inanmayın islam hiçbir devrim yenilik hareketi taşımaz sadece ilkel gelenek görenekleri içine alan mitolojik efsaneler karışımı birşeydir.hiçbir ahlakı sosyal değer taşıdığını sanmıyorum.herhangi bir bilimsel getiriside olmamıştır.tamamen siyasallaşmış ve bunca yıl zorbalıkla hayatları dikte etmiş ve atadan oğla geçen beyin yıkamayla devamı sağlanmışıtır..mmrkl muhammed zaten saltanat içinde yaşamıştır bir düzine cariye bunun en büyük kanıtıdır...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Burada yazanlarların birçoğunu okudum. Kendileri çalıp kendileri oynuyor. İslama küfrederek, onu yokedemezsiniz. Yapabiliyorsanız, bilimsel açıklamalarla İslamiyeti çürütmeyi deneyin.

islam hiçbir bilimsel dayanağı bulunmayan hiçbir mantık ilkesi ile uzaktan yakından uyuşmayan bir dindir.sırf bu bile bilimsel açıdan çöküşünü getirir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...