Jump to content

Niçin inanç telkin edilir ?


Recommended Posts

inanç ; güvenme , bir düşünceye olan bağlılık , bilinmezliğe yüklenen anlam gibi muhtevasında birçok anlam barındıran bir olgudur . Dini manada kullandığımızda ise ; iman , itikat , güven gibi anlamların bulunduğunu bilir ve bir dine intisap etmiş kimselerin de bu gibi sözcükleri kendi fikirsel durumuna yükledikleri anlamlarla muadil olduğunu müşahade edebiliriz .

Yüzyıllardır inkişaf eden ''tanrı'' mefhumunun temeli kanıtlara değil , inanca , yani bilinmezliğe yüklenen anlama müstenittir . Fikirlerini bu bilinmezliğe göre neşet eden , tebliğ görevini misyon edinirken dolaylı olarak kanıt arama cehdine giren inanırların da yaptığı şey ; doğanın mükemmelliği , insanın inanmaya olan gerekliliği , ölümün gerçekliği ve sonsuz yaşama isteğinden kaynaklanan çözümü için tanrının var olmasının elzemiyeti , dünyada olmayan adalet sonucu adalet olması gerektiği gibi şeylerdir . Müşahhas bir gerçekliğe delalet etmeyen tanrı mefhumunu kanıtlama girişimleri bazen zayıflığın dışa vurumu olan romantizm , bazen başka alternatif olmaması gerektiğinden ötürü bir gereklilik olarak telakki edildiği müşahadesiyle göze çarpmaktadır . Dünyada ki acımasız bir siklusun devinimi , zor durumda kalmanın verdiği aciziyetin sonucu yalnızlığın hissedilişi ve tüm çekilen sıkıntılar sonucu semere arzusu tanrı ihtiyacını doğurmakta ve tüm çaba ce cehdlerin sonucu mükafatlanma isteği ihdas etmektedir . Binaenaleyh , bu alternatifsizlik , bilgisizlik ve atadan kalma ahlaki ve fikri mirasın sorgulanmaması ve ayar verilmeyişinden ötürü umumü bir gerçeklik olarak telakki ediş , diğer insanların da bu müfakattan faydalanması gerektiği düşüncesini ortaya çıkmaktadır. Milyonlarca insanın inancının yanlış olmayacağı gibi umumi bir algı da kendi inançlarını pekiştirmekte ve çevrelerindeki alternatifsizlik de insanı bu inancın doğruluğuna doğru itip , inançlarının doğruluğunu pekiştirmektedir . Bu algıyı forumda dahi müşahade edebilmek mümkündür. Peki , neden insanlar inanç telkin etme yoluna gider ve insanın inançla birlikte birşey çok şey kazanabileceği düşüncesiyle hareket eder ?

İnsanı insan yapan değer inanç olmadığı gibi inançsızlık da değildir . Namuslu , şerefli ve onurlu olmanın yolu ahlaki değerlere bağlılıkla paralel olduğu gibi , ahlaki değerlere ters hareket eden insanlar da ahlaksız olarak tavsif edilirler. Evrensel ahlak değerlerine bağlı kalmak da insanın ahlakını ölçen değerlerdir . Yalan söylemek , hırsızlık yapmak , adam öldürmek , tecavüz etmek gibi eylemler ahlaksızlık olarak topluma lanse edilir ; fakat zina yapmak , alkol kullanmak , dinlere intisap etmemek , kendi tercihlerine göre evrensel ahlakı zorlamadan yaşamı idame ettirmek ; namussuzluk , ahlaksızlık ve şerefsizlik değildir , ama tüm bunlar inanırların ahlaki içtihadına göre yanlış olarak stabil olduğu için ahlaksızlıktır . Çağdan çağa tekamül eden ahlaki normlar insanların kendi çıkarları amacıyla oluşturduğu yazısız kurallar olduğu için , modern ahlak kuralları ile dinin ahlak kuralları çelişmekte ve insanlar ötekileştirilip , ahlaksız olarak görülmektedir .

İnanç insanı temayüz ettirmediği gibi , diğer inançlara olan faikiyetinin olmadığı da aşikarken , burada insanların inanç telkin etmeleri , bizi ahlaksız olarak görmelerinden kaynaklanmakta ve cehennem ateşinden bizi korumak için de çaba göstermelerine neden olmaktadır . Herşeye gücü yeten , adil ve sonsuz merhamet sahibi bir tanrının , insani değerlerden bihaber olması ve insanı temayüz ettiren değerin inanç olmadığını bilmemesi de absürd olur . Kendi iradesini kullanabilen , yaşam felsefesine göre yaşamını idame ettiren , ahlaki değerlerden nasibini almış ve insanlık için çaba ve cehd gösteren hiçbir insanın tanrıya ihtiyacı ve hiçbir insana inancın gereği yokken , '' inanç '' telkin edilmesi gerçekten komik durmakta ve ister istemez tanrı ihtiyacına gerek olduğu vurgusu saçma bir ifade olarak göze çarpmaktadır .

Milyonlarca inançlının durumu ortadayken ve insani vasıfları terfi ettiren inanç değil ve bunlar da aşikarken , halen insanlığın inanca geereği olduğunu inanırların niçin düşündüğünü merak ediyorum . Ateistlerin de cennete gideceğini düşünen reformistlerin ise , niçin inanç telkininde bulunduğunu ve tanrı konusunda hatırlatmalarda bulunduğunu anlamıyorum . İnancın bizlere katabileceği değerin ne olduğunu gerçekten bilmiyor ve katacak hiçbirşeyi olmayacağını da düşünüyorum .

Evet , inanç niçin telkin edilir ve inanmanın insan yaşamına ne gibi katkıları bulunabilir ? İnanmamanın zararları nedir , insanlığa ne gibi zararları dokunabilir ? Objektif olarak bakabilecek , yanıtlayabilecek kimseleri bu başlığa cevap yazmasını istiyorum . Niçin inanmayanların dine bulaştırılmak istendiğini sizlerden duymak istiyorum . En büyük problemimizden birinin de bu olduğunu düşünüyorum ; inananlar ve inanmayanlar

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

inanmayanlar dine küfretmediği sürece sorun yok. ama ne varki durum böyle değil.

ayrıca dine bulaştıran biz değiliz, dine bulaşanlar inanmayanlardır.

bir de şu var; inanmayanlar fikirlerini inananlara bulaştırmak için herşeyi yapıyorlar.buna ne diyeceksin?

herşey bunlardan kaynaklanıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnanç niçin telkin edilir? Adam inanıyordur ve çocuğunun da inanmasını istiyordur. İnanıyor görünen inançsız (böyle birisi var ise) başka bir adam, inanç telkin ediyor ise kendine sağılı inek arıyordur. İnanmayanlara inanç telkin eden (böyle birisi var ise) bunu neden yapar? İnanmayanlara inanç telkin eden inancının gücünü, doğruluğunu, haklılığını veya sağlamlığını görmek istemiş olabilir. İnanmadığı halde inanmayanlara inanç telkin etmek isteyen biri herhalde foruma geleceklerin kafasını karıştırmak istiyordur.

İnanmanın insan yaşamına ne gibi katkıları olabilir? Pek çok katkıları olabilir. İnanç onları rahatlatıyor onlara mutluluk veriyor. Kalabalık olduklarını görmek onlara huzur veriyor. Sonra Allah insan'a yürü ya kulum diyebilir.

İnanmamanın zararları nelerdir? Fransa'da Veya ABD'de yaşasanız bir zararı olmayabilir. Ama burada pek çok zararı olabilir. Saf saf sorular sormayın lütfen.

İnanmamanın insanlığa ne gibi zararları dokunabilir? Bilmiyorum.

Yazınızdaki cümleler sanki saidi nursinin cümleleri gibi osmanlıcası biraz fazla ve uzun olmuş. Bence bir zararı yok ama başkaları zorluk çekebilir.

Discovery 11, Sanırım, inanmayanların yüzde 90'ı dine bulaşmadan önce inanıyordu. Yani ilk önce din onlara bulaştı. Bulaştırmak için herşeyi yapmıyoruz. Bundan emin olabilirsin. Burayı arayan bulur. İnanmış ve mutlu olmuş birinin burada işi ne? Bizim kazanabileceğimiz bir cennet yok. Ayrıca kendimize sağılı inek de aramıyoruz. Biz birini inançsız yapsak onun bize ne faydası olabilir? İnançsızlar olmasa inananlar birbirlerini dolduruşa getirip su üzerinde yürüyüp göğe yükselerek astronotları bile şaşırtabilirler. Yani dünya çok dengesiz bir yer olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Inancin ne oldugunu algilamak icin, basta onun bir insanoglu numenal degeri oldugunu bilmek gerekir. Inancin bilince her bakimdan ters oldugunu algilamak gerekir. Inancin amacinin insanoglunun kendi tursel ve birsel varligini hissettirmedigini ve bu varligi inanc ugruna harcattigini algilamak gerekir. Inancin bir teslimiyet ve caresizlik oldugunu, inancin bilmenin onunu kestigini, beyni dusundurtmedigini, sahiplenildigini, sabitlendigini algilamak gerekir.

Inancin bilimin bilimsel olarak henuz yanit veremedigi sorulara aklin bu sorulara kendini tatmin eden ve kendine dogrulayan bir yaniti oldugunu algilamak gerekir. Inancin insanoglunu mahkumiyet, lulluk, kolelik, mal, meta yerine koydugunu algilamak gerekir. Inancin, yeniligi, gelisimi, degisimi v.s algilayamadigini bilmek gerekir.

Inancin telkinin toplumu her turlu degere mahkum ettigini ve bu degerler ugruna yasami ve kisiyi harcadigini algilamak gerekir.

Kisaca inancin insanoglunu hem insandisi hem de insanlikdisi dusunce ve davranisa, sistem ve duzene kurum ve kurulusa ve her turlu etik yonlendirim ve yaptirima bagimli kildigini algilamak gerekir.

Inancin, bilimsel, bilissel olmadigini algilamak gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

inanmayanlar dine küfretmediği sürece sorun yok. ama ne varki durum böyle değil.

ayrıca dine bulaştıran biz değiliz, dine bulaşanlar inanmayanlardır.

bir de şu var; inanmayanlar fikirlerini inananlara bulaştırmak için herşeyi yapıyorlar.buna ne diyeceksin?

herşey bunlardan kaynaklanıyor.

İnanmayanlar ne yapıyorlar? Günde beş kere 100,000 camiden Allah yoktur diye mi bağırıyorlar? Herkezden toplanan vergilerle diyanet işleri başkanlığını onlar mı yürütüyorlar? Tüm çocuklara zorla dinsizlik dersi mi veriyorlar? Ramazan da terör mü estiriyorlar?

Geçiniz bu mazlum edebiyatını, artık bıktırdı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanların inanıp inanmamasıyla ilgilenmiyorum.Hayatım boyunca çok inançlı ama aynı zamanda bencil hasta ruhlu çok insanlar karşılaştım ve ben her ne kadar inançlı olsam da etrafımdaki insanları ya bilinçli inananlardan ya da bilinçli inanmayanlardan seçiyorum.

İnsanın zihin yapısı hala cahilse okuyup yazmasının anlamı olamaz sanırım.Avrupa'daki eğitim sisteminde çocuğa önce nasıl insan olmak gerektiği gibi bütün hayatı boyunca hem kendini hem yaşadığı toplumu etkileyecek en önemli olay öğretiliyor ama bizde abuk havuz problemleri.

Bu toplumun insanı da aldığı eğitim kadar başkasına verebiliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnanmayanlar ne yapıyorlar? Günde beş kere 100,000 camiden Allah yoktur diye mi bağırıyorlar? Herkezden toplanan vergilerle diyanet işleri başkanlığını onlar mı yürütüyorlar? Tüm çocuklara zorla dinsizlik dersi mi veriyorlar? Ramazan da terör mü estiriyorlar?

Geçiniz bu mazlum edebiyatını, artık bıktırdı.

kitap yazıyorsunuz,site açıyorsunuz vs vs vs bırakın insanları istedikleri gibi ibadet etsinler. din yalanmışmış falanmışmış filanmışmış ve mış!

Link to post
Sitelerde Paylaş

kitap yazıyorsunuz,site açıyorsunuz vs vs vs bırakın insanları istedikleri gibi ibadet etsinler. din yalanmışmış falanmışmış filanmışmış ve mış!

insanlari bin yillardir süren derin uykularindan uyandirmaya calisiyoruz.

cünkü; dinler insanin ve insanligin düsmani. bunun en büyük kaniti 1400 yildir süren islam ülkeri geriligi, ilkelligi ve sefaleti. insanlik disi edilmleri.

biz ülkemizi ve halkimizin, bilgili bilincli ve uyanik olmasini istiyoruz.

antik arap ilkelliklerinin fabrikadan cikmis gibi birbirin ayni kafasizlikda köleleri degil.

her vatandasimizin bir bilincli bir birey olmasini istiyouz. aydinlik istiyoruz.

kücük kücük köleler sürülerinden olusan, kalabalikdan baska bir ise yaramayan, din tacirlerinin kuklasi olan halk toplulugu bizi utandiriyor.

kendisi gibi olmayanlari otellerde toplu halde yakan, karisina kizina bu dünyayi zehir eden yobazlar degil, insanlar görmek istiyouz.

tarihinde kitapsiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

insanlari bin yillardir süren derin uykularindan uyandirmaya calisiyoruz.

cünkü; dinler insanin ve insanligin düsmani. bunun en büyük kaniti 1400 yildir süren islam ülekeri geriligi, ilkelligi ve sefaleti. insanlik disi edilmleri.

biz ülkemizi ve halkimizin, bilgili bilincli ve uyanik olmasini istiyoruz.

antik arap ilkelliklerinin fabrikadan cikmis gibi birbirin ayni kafasizlikda köleleri degil.

her vatandasimizin bir bilincli bir birey olmasini istiyouz. aydinlik istiyoruz.

kücük kücük köleler sürülerinden olusan, kalabalikdan baska bir ise yaramayan, din tacirlerinin kuklasi olan halk toplulugu bizi utandiriyor.

kendisi gibi olmayanlari otellerde toplu halde yakan, karisina kizina bu dünyayi zehir eden yobazlar degil, insanlar görmek istiyouz.

Aydınlanma çağının reformist mantığı!

insanlar nasıl aydınlandılar? çok okuyan adam insanlaşır mı? bu arada en gelişmiş ülkeler hangileridir sence?

yobazlık dincilere has birşey değil, ateizmin de yobazları çoktur!

Link to post
Sitelerde Paylaş

ateizm bir rahatsızlıktır

yeterli veri olmadan tanrı yoktur demektir

:D

Inanctan yola cikmak rahatsizliktir. Sonucta inancsal bakis acisi kendi bunyesinde olumlu/olumsuz olarak biribirine zittir ve birinin digerine kendini dogrulamasi ve digerini yanlislamasi bilimsel olarak mumkun degildir. Cunku ortada bilimsel bir veri yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ateizm bir rahatsızlıktır

yeterli veri olmadan tanrı yoktur demektir

:D

Ve ne tür YETERLİ verilerle siz VARDIR dediniz?

İki masal, üç hikaye mi? :)

Sizin VAR demenizle bir şey var olmuyor.

İlk önce VARLIK başlığı altında sınıflandırılabilecek şeyler sırala tanrı kavramı için,

Ondan sonra benim yoktur dememle alakalı konuşuruz.

Siz neye dayanarak VAR dediniz yahu?

Kendi kendinize "Ahan da Var!" diye bir şey saçmalamışsınız, buna ilişkin detay da vermiyorsunuz.

"Ahan da Tanrı var!" diyen ekip kimdi? Ne tür çalışmalar yaptılar? Hangi süreçlerden sonra "İşte Tanrı vardır!" dediler? :)

Bunu bir konuşalım.

:)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cunku ortada bilimsel bir veri yoktur.

Saçmalıyorsun.

Sen gelmişsin rahatsızlar topluluğunun VARDIR demesini enini boyunu, aslını astarını sormadan kabul ediyorsun,

Yok diyene de, "Senin tutumun bilimsel değil" diyorsun.

Sen hasta mısın?

Adamın VAR'ını nasıl var kabul ediyorsun sen?

Neye dayanarak?

gelmiş YOkTUR'a laf söylüyor :)

İşin gücün inançlılara çalışmak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Saçmalıyorsun.

Sen gelmişsin rahatsızlar topluluğunun VARDIR demesini enini boyunu, aslını astarını sormadan kabul ediyorsun,

Yok diyene de, "Senin tutumun bilimsel değil" diyorsun.

Sen hasta mısın?

Adamın VAR'ını nasıl var kabul ediyorsun sen?

Neye dayanarak?

gelmiş YOkTUR'a laf söylüyor :)

İşin gücün inançlılara çalışmak.

Onyargililar ve akli sinirlilar ve sadece kisilere yonelebilen ufku olanlarla artik yazismiyorum. Sen maddeciligine devam et, kole ol. Bana ne?

Senb henuz inanc ile varligi bile ayirt edebilecek duzeyde degilsin. Ayni metafiziginin ontoloji ile teolojisini de ayirt edemedigin gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Saçmalıyorsun.

Sen gelmişsin rahatsızlar topluluğunun VARDIR demesini enini boyunu, aslını astarını sormadan kabul ediyorsun,

Yok diyene de, "Senin tutumun bilimsel değil" diyorsun.

Sen hasta mısın?

Adamın VAR'ını nasıl var kabul ediyorsun sen?

Neye dayanarak?

gelmiş YOkTUR'a laf söylüyor :)

İşin gücün inançlılara çalışmak.

Onyargililar ve akli sinirlilar ve sadece kisilere yonelebilen ufku olanlarla artik yazismiyorum. Sen maddeciligine devam et, mal ol meta ol kole ol. Sonucta insan olamayanin sonu budur. Bana ne?

Senb henuz inanc ile varligi bile ayirt edebilecek duzeyde degilsin. Ayni metafiziginin ontoloji ile teolojisini de ayirt edemedigin gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buradaki mesele siyasi ve iktisadi açıdan dinin kullanışlı görüldüğünden insanlara telkin edilmesi meselesi değildir. Buradaki mesele inançsızlara yahut diğer inanırlara karşı niçin '' inanınız '' telkini yapıldığı meselesidir. İnsanı insan yapan değerler köhnemiş içtihadların inhisarında olmadığı gibi , ideolojik görüşlerle de vuku bulmayacağı için , insanların müslüman ol diye telkinde bulunmalarındaki amaç ne olabilir ? Sadece inanmak ile insan olunacağı içtihadına sahip ve semere peşinde koşup muhteris vasfını ifşa eden insanların ; koskoca tanrının sadece inanmak yahut inanmamak meselesiyle ilgilenebilecek kadar basit , insanların salt inanç düzlemiyle değerlendirelemeyeceğini bilemeyecek kadar cahil ve tüm iyiliklerin inanmakla değer kazanacağını düşünecek ve bu düşünceyi dikte edecek kadar cahil olması muhal değildir . O halde buradaki insanların ; hakkaniyetli ve sıradışı bir yaşam idame ettirmeyen kimselere inancın kazandıracağı şey ne olabilir diye düşünmeleri gerekir diye düşünüyorum. Bu yüzden de bu telkinin nasıl pragmatik bir amaç güttüğünü , yahut içtimai yaşamda insanlar arasındaki ilişkiye ne gibi katkılar sağlayacağını , tüm bunlardan ziyade , devinim ve dönüşüm içerisinde olan toplumda tekamül eden gelişim ve değişimin içerisinde inancın ne gibi etken rol oynayacağını soruyorum . Sonuçta Allah'ın ve peygamberin avukatı kesilen kimselerin bu gibi halleri nasıl değerlendirdiklerini merak etmekten ziyade irdelemek ve bir insana inanmayı önermenin ve inanmakla insan olunabileceğini savunmanın ne denli çürük olduğunu göstermek ve de bir insanın imanını kaybetmemesi için verdikleri çabanın insani açıdan ekseri olarak lüzumsuz bir çaba olduğunu anlatmak istiyorum . Bunlar anlaşıldığı vakit , inanırlar tanrı inancının hiçbir biçimde birilerine tebliğ edilmesinin bir faydası olmayacağı yahut inançsızlığı önermenin insani açıdan artı değer kazandırmayacağı gerçeğini görmeleri gerektiğini düşünüyor ve tebliğ denilen zırvalığın aslında mantıksızlığa , tenakuz ve zıtlığa olan kulpla muadil olduğunu ve de diğer insanların kendi inançlarını benimsemediklerinden dolayı kendi inançlarına hakaret ettikleri düşüncesinin duygularında vuku bulduğunu ve kutsal değerlerinin rencide olduğu telakkisnden kaynaklandığını düşünüyorum . O yüzden ''inanç'' denilen önermenin zerre faydalı bir yanının olmamasından ötürü bu telkinin gereksizliğini vurguluyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnançlar telkin yoluyla değil, telkinlerin duygusal temelleri üzerine kurulu oluyor. Yani biri sana birşey söyler, senin bilincin onu yorumlar... O fikir duygu ile etiketlenirse çekirdek inanca dönüşmeye başlar. İkimize aynı telkin verildiğini düşünürsek ikimiz üzerindeki etkisi aynı olmayabilir. çünkü bilincimiz birbirinden farklı bir biçimde yorumlanabilir. Ama bazı telkinler ve ona verdiğimiz anlamlar bilincimiz dışında olabilir. Mesela 0-4 yaş arası... Çocuk bu yaşlardayken anne babayı yada onu büyüten kim varsa kendisine söylenenleri bilinçaltında içselleştirir. Kendisini büyüten kişileri otoreite olarak gördüğü için onlara inanma eğilimi duyar. Çocuk beyni, yetişkin bir insana göre daha alıcı konumdadır.

Eğer bir aile çocuğa hayatı anlatırken Korku ile beslemişse o çocuk hayatı boyunca o değerlere sıkı sıkıya sarılacaktır. Çünkü kişi bilinçaltında İLK OLARAK GÜVENDE OLMAK ister. diğer düşünceler ve fikirler ona korkutucu gelecektir. Bu inançlarının temellerini dolayısıyla o kişinin bütün hayatını kendisinin inandığı bir paradigmaya sokar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnançlar telkin yoluyla değil, telkinlerin duygusal temelleri üzerine kurulu oluyor. Yani biri sana birşey söyler, senin bilincin onu yorumlar... O fikir duygu ile etiketlenirse çekirdek inanca dönüşmeye başlar. İkimize aynı telkin verildiğini düşünürsek ikimiz üzerindeki etkisi aynı olmayabilir. çünkü bilincimiz birbirinden farklı bir biçimde yorumlanabilir. Ama bazı telkinler ve ona verdiğimiz anlamlar bilincimiz dışında olabilir. Mesela 0-4 yaş arası... Çocuk bu yaşlardayken anne babayı yada onu büyüten kim varsa kendisine söylenenleri bilinçaltında içselleştirir. Kendisini büyüten kişileri otoreite olarak gördüğü için onlara inanma eğilimi duyar. Çocuk beyni, yetişkin bir insana göre daha alıcı konumdadır.

Eğer bir aile çocuğa hayatı anlatırken Korku ile beslemişse o çocuk hayatı boyunca o değerlere sıkı sıkıya sarılacaktır. Çünkü kişi bilinçaltında İLK OLARAK GÜVENDE OLMAK ister. diğer düşünceler ve fikirler ona korkutucu gelecektir. Bu inançlarının temellerini dolayısıyla o kişinin bütün hayatını kendisinin inandığı bir paradigmaya sokar.

Yahu arkadaş yazdığımı anlamıyor musunuz , yoksa ben mi anlatamıyorum , yoksa inadına mı böyle yapıyorsunuz , bilmiyorum ki...

Telkinden ziyade tebliğ niçin yapılır ve bunun da gereksiz olduğu insani değerlerin ve ahlakın gelişim sürecinin zaten sürekli tekamül halinde olduğu gerçeğinden hareket ederek sizlere soruyorum . Bir insanın Allah'a inanın sözleriyle karşıdakini kendi safına çekmeye çalışması ve bu yolla cennete gidebileceğini belirtmesi bile tanrıya bir hakaret , bir küfürdür. Buraya gelip inançsızları inanca davet etmenin mahiyeti nedir ? Bunun insana katkısı nedir ? Buradaki telkin ve tebliğ bile aslında salt inanca göre kategorize etmenin bir tezahürüdür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

tebliğ de bir yere kadardır,sonuçta kader denen birşey var biz kıçımızı da yırtsak tüm dünyayı müslüman yapamayacağımızdan eminiz zaten.

ancak bunu şöyle düşün mesela herkes tüm insanların zengin mutlu ve huzurlu olmasını ister değil mi?ama bu imkansızdır ancak bu noktaya ne kadar çok yaklaşılırsa da o derece memnun olunur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...