Jump to content

Alevilik bir din midir?


Recommended Posts

Face'de yapılan bir paylaşımdan alıntı yapıyorum..

PEZEVENK

Dünya ahvâlinden haberi yoktur

Sohbeti din ile açar pezevenk

Komşusu aç iken kendisi toktur

Sanki melek olmuş uçar pezevenk

Karanlık işlerde zıplama ister

Evine granit kaplama ister

Dünya mektebinden diploma ister

İnsanlık dersinden kaçar pezevenk

Herkesin kabına çeşmesi akmaz

Erkek sinekleri hareme sokmaz

Fakir komşusunun yüzüne bakmaz

Selâmsız sabahsız geçer pezevenk

Sanırsın Allah'la akte oturmuş

Cennete giderken macun götürmüş

Hûriler'i dizip işi bitirmiş

Şimdi gılmanları seçer pezevenk

Aydınlığa düşman yobazın dölü

Hû çekerken şişmiş ağzında dili

Erbâbi, ülkede bunlardan dolu

Durmadan zehrini saçar pezevenk

Âşık ERBABİ

Bu şiir'in altına afiş olarak Seyh Said ile Seyit Rıza'nın resimleri eklenmiş..Ötekiler adlı bir sayfada paylaşılmış..

Afişi gören alevi kökenli Ateist arkadaşlar itiraz etti, söylediklerine göre bu iki insan ezilmiş insanların lideri ve ikiside idam edilmiş..Ve ikisininde din ile alakası yokmuş.

Doğru mudur? Alevilik din değil midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Budizm din ise alevilik de bir din olmalı. Ama islamla ilgisi yoktur. Enel Hakk felsefesi, yaratan ve yaratılanın birliği, devriye inancı, Allah-Muhammed ve Ali derken sadece kendi tanrısı olan Ali'yi kastetmesi v.s. açılarından islamla ilgisi olmayan ayrı bir din bu.

Alevilik, islam egemenliği altında mecburen takiye yapmış. Yıllar süren takiye, belli bir alevi kitlede hakikaten islamın özü oldukları kanısını da doğurmuş. Olduğun gibi görünemiyorsan, göründüğün gibi olmaya başlarsın. Normal.

Fakat aleviliğin islamın özü olduğunu iddia edenler sünniliğin islam değil ayrı bir din olduğunu iddia etmişlerdir. Yani, aleviliği islam olarak görenler de görmeyenler de sünnilikten apayrı bir din olduğu konusunda hemfikirdir. Önemli olan da bu aslında. Ne ad verildiğinin son tahlilde fazla önemi yok bence.

Ama günümüzde aleviliği islam içi tanımlayan odaklar, sünniliğin de islam olduğunu kabul ediyorlar. İşte bunun alevi tarihinde yeri yok. Böylelerinin amacı aleviliği sünnilik içerisinde eritmek. Aslında aleviler bir azınlık olarak ortaya çıksalar hem sünnilikten bağımsızlıklarını kazanırlar hem de azınlık haklarını elde edip pek çok temel sorunlarını çözerler. Ama çoğu alevi hala milliyetçi bir bakış açısının etkisinde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Alevilik gök tanrı inancının devamıdır,İslam'la ilgisi yoktur.Bugünkü ibadetlerinin kökenlerini bu inançlarda görürüz,semah,sazla ibadet...Ayrıca Alevi'nin anlamı sanıldığı gibi Alinin peşinden giden değildir.Başta ışık insanları olarak anılırken(Aluvi) Osmanlı'nın bilmem kaçıncı yüzyılında Alevi diye anılmışlardır.

Kısacası Türklüklerini korumuş,Araplaşmamışlardır,bugün Ali'yi sevmeyen panenteizm inancına mensup gerçek Aleviler de vardır.

tarihinde Dark Prince tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Budizm din ise alevilik de bir din olmalı. Ama islamla ilgisi yoktur. Enel Hakk felsefesi, yaratan ve yaratılanın birliği, devriye inancı, Allah-Muhammed ve Ali derken sadece kendi tanrısı olan Ali'yi kastetmesi v.s. açılarından islamla ilgisi olmayan ayrı bir din bu.

Alevilik, islam egemenliği altında mecburen takiye yapmış. Yıllar süren takiye, belli bir alevi kitlede hakikaten islamın özü oldukları kanısını da doğurmuş. Olduğun gibi görünemiyorsan, göründüğün gibi olmaya başlarsın. Normal.

Fakat aleviliğin islamın özü olduğunu iddia edenler sünniliğin islam değil ayrı bir din olduğunu iddia etmişlerdir. Yani, aleviliği islam olarak görenler de görmeyenler de sünnilikten apayrı bir din olduğu konusunda hemfikirdir. Önemli olan da bu aslında. Ne ad verildiğinin son tahlilde fazla önemi yok bence.

Ama günümüzde aleviliği islam içi tanımlayan odaklar, sünniliğin de islam olduğunu kabul ediyorlar. İşte bunun alevi tarihinde yeri yok. Böylelerinin amacı aleviliği sünnilik içerisinde eritmek. Aslında aleviler bir azınlık olarak ortaya çıksalar hem sünnilikten bağımsızlıklarını kazanırlar hem de azınlık haklarını elde edip pek çok temel sorunlarını çözerler. Ama çoğu alevi hala milliyetçi bir bakış açısının etkisinde.

Azınlık olmak da neyin nesi yahu? Ülkenin asli vatandaşlarını baskıdan, ezilmekten kurtarmak varken azınlık mı yapılacak bir de..

Ayrıca bunun milliyetçilikle ne ilgisi var?

Alevilik dinden ziyade bir kültürdür.

İslam'ın katı yanlarını atıp eski türk adetlerini, Şaman geleneklerini, Anadolu göreneklerini Ali kültü ile birleştirerek kendilerine özgü bir kültüre sahip olmuşlardır.

Aleviliği ayrı bir din olarak iddia edenler, Aleviler içinde çok küçük bir kesimdir.

Alevilikten İslam'ı çıkardığınızda geriye din falan kalmaz. Ya da Göktengri dininin Ali versiyonu ortaya çıkar ki bunu da çoğu Aleviler kabullenmez.

Bunun takiye ile de ilgisi yok.

Takiye, baskı ve saldırıların yoğun olduğu zamanlarda dini kimliklerini gizleme şeklinde olmuştur.

Ama hiçbir dönemde kızılbaşlıklarından, Ali kültünden, vahdet-i vücud felsefesinden taviz vermemişlerdir.

Tarihte Aleviliğin bilindiği en eski dönemlerden beri bu böyledir. Aksi olsaydı, o takiye özgür oldukları dönemde terkedilirdi. Hiç mi özgür olamadılar, hep mi başlarından kılıç eksik olmadı?!!

Bunlar komplo teorisinden öte gitmez. Belli ki müslüman olmaya zorlanmış olan eski Türkler, adetlerini terketmeden ve eski dinlerini İslam'ın Ali'siyle birleştirerek sünnilikten farklı bir kült edinmişler.

Sapkın siyasi düşüncelerine Aleviliği de bulaştırmak isteyenler, cumhuriyeti tanımayan, Kurtuluş Savaşını reddeden, türlü yalan ve iftiralarıyla insanları aldatmaya çalışarak halkların birliğini ve kardeşliğini bozmaya çabalayanlar Alevilerden bekledikleri ilgiyi görememekten dolayı kahroluyorlar.

Aleviler, bunların çirkin yüzünü iyi biliyor, onları iyi tanıyor.

Alevilerden sapkınlara zırnık çıkmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konuda Aleviler ne düşünüyor?

Alevilik İslamiyet içindeki bir mezhep midir?

Cevaba geçmeden mezhep kelimesi ne anlama geliyor ona bakalım. Mezhep kelimesi Arapça olup tutulan yol anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla Alevilik İslami bir mezheptir. Ancak hemen belirtelim ki İslamiyet eşittir Sünnilik veya Şiilik değildir. Yine Alevi inancına dar mezhepsel bir tanım Alevililerce asla kabul görmemiştir. Sorma be birader mezhebimizi/Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır deyimi Alevi inancının mezhepsel tanımı aştığının simgesidir.

http://www.alevitentum.de/alevitentum/18Alevi/28Alevi/38Alevi/Alevilik/alevilik.html

Alevilik Ayrı Bir Din midir?

Alevilik, İslamiyetin bir yorumudur. Aleviliğin tarihi İslamiyetin ilk yıllarına dek gider. Aleviler; Allaha, İslamiyetin kitabı Kurân-ı Kerime, peygamberi Hz. Muhammed;e inanırlar. Hz. Muhammedin vefatından sonra ise peygamberin vasiyeti gereği halife olarak Hz. Alinin hilafetine inanırlar.

http://www.karacaahmet.com/sorularla-alevilik/soru-84-alevilik-ayri-bir-din-midir-.htm

Alevilik nedir? Bir din mi? Mezhep mi, yoksa folklorik bir öğe midir?

Alevilik ne bir din, ne mezhep, ne de folklorik bir öğe değildir. Alevilik bir yoldur, tarikattır. Ana kaynak olan Kuran ve sünnet ışığında, kamil insan olmak için bir yoldur.

Ehl-i beyt ve Hz. Ali sevgisi önemli bir yer tutar. Ehl-i beyt sevgisini ilk anadoluya getiren Hacı Bektaş hazretleridir.

Alevilerin dini İslamdır. İran, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen, Pakistan, Afganistan, Tacikistan ve Azerbaycanda Şii yada Alevi diye tanınan Müslümanlar mezhepte Caferi, İmami, Nusayri, Dürzi, Zeydi, İsmaili gibi isimlerle anılarlar. Fakat Türkiyede Alevi ve Beştaşilerin neredeyse hemen hepsi Caferi olduklarını söylerlerse de bu yanlıştır. Türkiyede yaşayan alevi-Bektaşilerin çoğu ibadet ve yaşantılarında, ezan-abdest-namaz-oruç-hac-nikah-cenaze-bayram vs. ibadetleri başta olmak üzere Hanefi fıkhına, yani Hanefi mezhebine göre yaşarlar. Örneğin, Türkiyede hiçbir Alevi köyündeki, mahallerindeki camide okunan ezanda, Eşhedü enne Aliyyun Veliyyullah denilmez. Hiçbir Türkiye Alevisi abdest alırken çoraplarının üzerine mesh etmez, namaz kılarken secdede alnına değecek şekilde Kerbela toprağı, Necef toprağı koymaz.

http://www.sorularlaalevilik.com/alevilik-nedir-bir-din-mi-mezhep-mi-yoksa-folklorik-bir-oge-midir.html

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her din başka dinlerden bir şeyler alır. Alevilik de almıştır. Bu onun ayrı bir din olduğu gerçeğini değiştirmez.

Elbette keşke Aleviler de eşit kabul edilse. Ama bu olmuyorsa şimdiki gibi okullarda asimile edilip cemevlerine yasak konacağına, azınlık olursa şimdi hakları olurdu. O yüzden söylemiştim. Öte yandan, aleviliğin islamdan ayrı olduğunu kabul etmezsen ona hak veremezsin. Asimile olmaya devam eder. İslam olmadığını kabul ettiğinde ise zaten azınlık inanç olarak ortaya çıkacak demektir. Neye itiraz ediyorsun? Sünni devletin selameti için aleviliği islam içinde eritmeyi mi savunuyorsun şimdi de?

Pante'de devlete hizmette sınır yok!

Kurucu unsurmuş? Hakları tanınmayan, rutin aralıklarla katliama uğrayan, inancına yasak konan, sünniliğe asimile edilmeye çalışılan kurucu unsur mu olur?

Kurucu unsur adı altında adamların ezilmesini devam ettiriyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sünnilik gibi arap bataklığına bulaşmış Orta asya Hermetik geleneğinin artık çöpü boylaması gerekmekte.

Feodalitenin farklı bir yüzü başka bir şey değil.

tarihinde EXODUS. tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Aleviligin Alı ile aslında hiçbir bağı yoktur.

Alevilik Alevilik degil ALAVDIR,IŞIKTIR.

ASLIDA IŞIKCILIKTIR.

Buyurunburdan yakın.İşte böyleee,

Eleviyligin ne olduğunu bu yazıyı ohuyunca anlayacaksınız.

Yazının uzunluğu sizi ohumahdan Alı koymasın.

Gelin birlikte ohuyalım,bu çoh önemli yazıyı

tolonbeg

Aleviliğin Tarihi Kökleri /Erdoğan Çınar

Cumartesi, 23 Nisan 2011 17:41

Erdoğan Cinar’ın Aleviliğin Gizli Tarihi adlı kitabı, Alevi deyiminin üzerindeki Hz. Ali perdesini kaldırıyor, Alevi deyiminin gerçek anlamını ortaya koyarak, Alevi inanışının köklerine ve Aleviliğin gizli tarihine giden yolu aralıyor. Aleviliğin, on binlerce yıllık geçmişten gelen, bütün inanışları etkilemiş, semavi dinlere başlangıç oluşturmuş asıl kaynak, “Serçeşme”, olduğunu bütün gerçekliğiyle ortaya çıkartıyor.

“Aleviliğin İslam coğrafyası içinde güvenlik sorunu yaşadığı karanlık dönemlerde, Alevi erkânını ve inancını sonraki kuşaklara aktarabilmek için zorunlu olarak büründüğü “zahiri kisveler”, sonunda Aleviliğin tanımı olarak sunulabilecek kadar Aleviliğin üzerine sinmiştir.

Bu araştırma, Alevilerin korunma güdüsü ile kendileri için oluşturdukları dış kabuğu, Aleviliğin kendisi imiş gibi ortaya koyan yaygın yanlışların hakim olduğu bir iklimde ve zamanda okuyucusuyla buluştu. Araştırmada ortaya konulan, dış kabuğu kırılmış, güvenlik zırhı aşılmış, üzerindeki ayrık otları temizlenmiş bir “Alevi tanımlaması” kısa sürede büyük kabul gördü, ilgi ve övgü seli karşılandı.

Alevilik bir insanlık mirasıdır. Kadim dünyadan bugüne aktarılmış değerli bir armağandır. Bu toprakların en önemli zenginliğidir. Bu zenginliği ortadan kaldırmanın hunhar çabası içinde olmak, bir insanlık ayıbıdır. Alevilik bu yeryüzünün, üzerinde yaşadığımız bu gezegenin gördüğü, büyük ve muhteşem bir rüyadır. Bu görkemli rüyanın devamı olmak, böylesi önemli bir mirasın parçası veya komşusu olmak, bu topraklarda yaşayanların büyük talihidir.

Aleviler Hakk’tan gelen “nida”yı bugüne ulaştırabilmek için ıstıraplarına, kederlerine ve çaresizliklerine sadakat ile bağlı kaldılar. Meşakkatli bir yoldan yürüyerek, olağanüstü büyülü bir dünya kurdular. Bu dünyanın içinde olmaktan mutluyum ve kendimi ödüllendirilmiş sayıyorum. Gerçekler bizi bu demden, bu cemden, bu yoldan mahrum etmesin.” Erdoğan Çınar

Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.ne...tml#post2358707

Aleviliğin Gizli tarihi yazarı, Erdoğan Çınar’la söyleşi / Birgün Gazetesi

“Alevi sözcüğüyle Ali ismi arasında uzak bir ses benzerliği dışında bir ilişki yoktur. Bu ses benzerliğini kullanmışlardır. Işık insanı ışıktan gelen anlamında Alevi sözcüğüyle yer değiştirmiş. Alevi sözcüğünün kullanılması Ali ile olan ses benzerliğinin ardına saklanma kaygısındandır.”

Alevilik nedir sorusuna verilen cevaplar Alevi camiasını parçalamış durumda. Bir yandan İslamcı çevrelerin Türkiye’nin <%>99’u Müslümandır söylemi ardında Aleviliği İslamın içinde eritme çabaları ve Aleviliği İslamın içinde gören Alevilerin bu bakışa destekleri, diğer taraftan bazı Alevilerin Aleviliğin İslam’la bir ilgisinin olmadığını söylemeleri ve yazmaları bu kesimde işleri kızıştırdı.

Başbakan Erdoğan’ın alt kimlik-üst kimlik tartışmaları çerçevesinde Türkiyeliliği ve İslamı bir üst kimlik olarak gören açıklamaları Alevi camiasında huzursuzluğu arttırdı. Alevi dernekleri ve yazarları bu İslam içinde değerlendirilme baskısına Aleviliğin Müslümanlıkla bir ilgisinin olmadığı ve Aleviliğin kökünün İslamiyetten çok daha eski dönemlere uzanan bir kadim uygarlık olduğu cevabını veriyorlar. Bu konudaki tartışma Alevi camiasında derin bir ilgiyle izleniyor.

Şimdi ortaya çıkan sorular can alıcı önemde: Aleviler Müslüman değil mi? Aleviler Aleviliği bilmiyor mu? Aleviler bir etnisite mi? Alevi ismi Hz. Ali’den gelmiyor mu? Yüzlerce yıldır Hz. Ali resimleriyle ve kılıcı Zülfikar ile kendilerini simgeleyen Aleviler bugün kendilerinin farklı bir kimlik sahibi bir toplum olup olmadığını tartışıyorlar.

Bazı Aleviler Diyanet kurumunda bir yer edinmeye çalışırken diğerleri neden buna karşı çıkıyorlar? Birgün bütün bu konuları masaya yatırıyor ve yukarıdaki soruların cevaplarını Alevi camiasında arıyor. Alevilerin önde gelen simalarıyla konuştuk.

Cevaplar tüm Türkiye’yi sarsacak nitelikte. İlk konuğumuz araştırmacı yazar

Erdoğan Çınar.

‘Alevi adı Hz. Ali’den gelmez’

»Siz Alevi camiasında oldukça ilgi gören kitabınızda Alevi kelimesinin Hz. Ali’den gelmediğini söylüyorsunuz. Peki nedir bu sözcüğün kökeni ve bugüne kadar yaygın kabul gören bu anlayış hatalı mıydı?

Yaygın bir inanışın aksine bana göre Alevi sözcüğü Ali sözünden türetilmiş bir söz değildir. Çünkü Türkçe dilbilgisi kurallarına göre Ali sözcüğünden Ali’yi seven, Ali’nin yolundan giden anlamında bir kelime türetmek gerekirse, Alici veya Alili olması gerekiyor. Hiçbir zaman Alevi olmazdı. i eki Türkçe de sonuna geldiği kelimeye aidiyet kazandırır. İnsan-insani, tarih-tarihi, mimar-mimari gibi. Alevi sözcüğü alev kelimesinin sonuna –i eki gelmesi ile oluşturulmuş, aleve ait, ışığa ait, alevden gelen, ışıktan gelen anlamında bir kelimedir.

Zaten 16. yüzyıla gelinceye kadar Alevilik içinde asıl zümreyi oluşturanlara verilen isim ışıklar veya ışık taifesi idi. Ancak ışık ve ışık taifesi sözcükleri küfre dönüştükten sonra ve bu insanlar üzerine sürek avları ve katliamlar düzenlendiği içindir ki bu insanlar isimlerini değiştirmek zorunda kalmışlar. Alevilik tüm tarihi boyunca defalarca isim değiştirmiştir. Alevilik kadar farklı isimlere bürünen bir başka topluluk, bir başka inanış daha yoktur yeryüzünde. Bu onlara karşı sürdürülen saldırıların ve katliamların doğal sonucudur.

»Osmanlıdaki Alevi katliamlarının dışında tarihin başka dönemlerinde de Alevi katliamları var mıdır ve bu katliamların nedeni nedir?

Katliamların nedeni temelde farklılıklardır. Egemen düşünce kendisinden olmayana bir müddet tahammül etse de, daha sonra onu ortadan kaldırmaya yöneliyor. Güçlünün kendisinden olmayana tahammülsüzlüğüdür neden. Elbette Osmanlı katliamları ilk değildi bunun öncesi de vardı. Alevilere yönelik yapılan katliamların içinde Osmanlının yaptıkları Ortodoks ve Katolik Kiliselerinin yaptıklarına kıyaslandığında devede kulak kalacak kadar azdır.

»Alev ve Alevi sözcüklerinin Ortadoğu’daki aleve tapanlarla, Zerdüştlerle bir ilgisi var mı?

Hayır. Alevi sözcüğünün aleve tapanlarla,ışığa tapanlarla bir ilgisi yoktur. Alevi inanışında var oluşun kaynağı ışıktır, enerjidir. Var oluş güneşten yansıyan enerjinin vücut bulmasıyla ortaya çıkmıştır. Alevilik, yeryüzündeki yaradılışın esasının ışık vasıtasıyla olduğ unu kabul eden bir inanıştır. Işık vasıtadır. Alevilik ışığı yaradan gibi değil, yaratanın görünen yüzü olarak görür. Bu ikisi birbirine çok yakın gibi dursa da, birbirinden çok farklı şeylerdir.

»Alevi sözcüğünün kökeni nerelere kadar gidiyor?

Milattan önce 2000 yıllarında Anadolu’da Luviler yaşamı ş. Hititlerle beraber var olmuşlar, ancak biraz Hititlerin gölgesinde kalmışlar, biraz da kendileri böyle olmasını istemişler. Çok önemli bir uygarlık oldukları ve bu uygarlığın evrenin, yeryüzünün ve insanlığı n var oluşuna ilişkin çok önemli bilgilere sahip olduğu yeni yeni anlaşılmaya başlandı. Luvi sözcüğü Hitit dilinde “ışık insanı” demektir.

Zaten günümüzde de birçok dilde “lu” kökü ışık anlamında kullanılır. İngilizce de light Almanca da licht, Latince de lüx gibi. Alev sözcüğü de ışığın kaynağındaki yansımaya verilen isimdir. Anadolu da sadece Luviler yok; Likyalılar da var. Likya ışık ülkesi demektir.

Aleviler de Safavi savaşları sırasında kendilerine uygulanan büyük katliamlar öncesine kadar kendilerine ışık taifesi olarak adlandırdılar, ancak ışık taifesi katli vacip hale gelince mecburen isim ve kisve değiştirdiler. Ama isim ve kisve değiştirirken özlerine sadık kaldılar ve bir kelime oyununun arkasına sığınıp varlıklarını bir müddet daha gizlemeyi denediler. Alevi sözcüğü o zamandan itibaren kullanılmaya başlandı. Bazı araştırmacılar bunu daha yakın zamanlara taşıyorlar ama ben alevi sözcüğünü Kul Nimet’in nefeslerinde buldum, bana göre Alevi sözcüğü ilk kez 16. yüzyılın son çeyreğinde kullanıldı.

»Yani daha önce kendilerine “Işık insanları” diyorlardı.

Işık taifesi diyorlardı ve 16. yüzyıldan önceki Osmanlı arşivleri incelendiği zaman fermanlarda Alevi sözcüğüne rastlanmaz ağırlıklı kullanılan isim “ışık taifesi”dir. Bu konuda yapılmış araştırmalar ve ortaya çıkarılmış belgeler var.

»Bu, Aleviler’in kendilerine verdikleri isim.

Peki dışarıdan onlara verilen isim nedir?

Aynı isim kullanılıyordu. Işık taifesi, Aleviler’in kendilerine verdikleri isimdir ama dışarıdan da aynı isimle anılıyorlardı. Bugün Alevi geçmişine baktığımızda Aşık-ı Sadık’lar veya diğer ozanlar geçmişte kendilerine Işık diyorlardı, onların ismi Işık’tı. Onlar da savunmasız bir şekilde Anadolu da köyden köye dolaşıp bu inanışın misyonerliğini yaparken ağır tehditler altında kaldılar. Işık sözcüğü o dönem Osmanlı da kullanılan Arap harfleri ile yazıldığı zaman yazılışı aşık ile aynıdır. Orada başka bir küçük oyun gizlidir.

»Bu da bir gizlenme, bir örtüydü sanırım.

Evet bir gizlenmeydi. Birde Siraçlar var. Onların geçmişteki ismi ışıklardı. Yine bu mezalime maruz kalmamak için isimlerini siraçlar olarak değiştirdiler. Siraç Arapça bir kelime o da ışık demek. Siraçlar bugün Anadolu’daki on iki büyük alevi topluluğundan bir tanesidir ve Anadolu coğrafyasında çok yaygındırlar.

»Alevilik Hz. Ali’yle örtünmüş, gizlenmiş diyorsunuz. Neden Ali?

Alevi sözcüğüyle Ali ismi arasında uzak bir ses benzerliği dışında bir ilişki yoktur. Bu ses benzerliğini kullanmışlardır. Işık insanı ışıktan gelen anlamında Alevi sözcüğüyle yer değiştirmiş. Alevi sözcüğünün kullanılması Ali ile olan ses benzerliğinin ardına saklanma kaygısındandır.

»Yani Hz. Ali’nin mazlum, mağdur kimliğiyle bağlantısı yok mu?

Var. Kerbela Olayı, Alevilikte sırdan uzak, sırra vakıf olmayan asıl büyük kitleyi mağdur olmuş insanların sempatisini kazanmak için çok iyi kurgulanmış, kullanılmıştır. Aleviler mağdurun yanında olmayı seviyorlar. Ali, Alevilik içinde çok etkili bir isimdir. Ancak Ali derken 7. yy’da yaşamış İslami şahsiyeti kastedilmez.

»Kimi kastediyorlar?

Kasedilen bir kişi değil bir kavramdır. Şimdi Genç Abdal’dan (Güvenç Abdal) iki dörtlük okuyayım.

Yoğ iken yerle gökler ezelden

Kudret kandilinde pünhan Alidir

Kün deyince bezm-i elestten evvel

Alemi var eden sultan Alidir.

Müminler sırrını ilden sakınır

Kendin bilmezlere sözün dokunur

Genci Abdal dört kitapta okunur

Evveli ahiri destan Alidir.

Şimdi dünya kurulmadan varolan ve alemi var eden bir varlığı hangi özneyle anarsak analım ister Ali ister Muhammet diyelim bu,7. yy’da yaşamış etiyle canıyla kanıyla varolmuş İslam’ın 4. halifesi olan Ali olması mümkün değildir.

Aşağı yukarı Alevi sırrına vakıf tüm Alevi Aşık-ı sadıklarının nefeslerinde bu durum böyledir. Bir dörtlük daha okuyayım:

Şah-ı Merdan cuşa geldi sırrı aşikar eyledi

“Yağmuru yağdıran benim” deyi Ömer’e söyledi

Ol dem şimşek yalabıdı Yedi Sema gürledi

Hem Sakidir, hem Baki’dir, Nur -Rahman’ım Ali!

Sefil Ali

Şimdi saki, Saki, Baki ve Nur-u Rahman, esirgeyen, bağışlayan ışığım Ali diyor aşık. Bu vasıfların, niteliklerin bir insanda toplanması ve bunun da 7. yy’da yaşayan Hz. Ali olması mümkün değildir. Aleviler bunu binlerce yıldır söylüyorlar, dinliyorlar. Bunu söyleyen birisinin kendisini Müslüman hissetmesi zaten mümkün değildir.

»Anadolu da on iki büyük Alevi aşiretinin olduğunu söylüyorsunuz, hep on iki rakamı çıkıyor karşımıza? Bu da bir gizlenme şekli mi, hepsi bir kod mu yani?

Evet hepsi bir kod. Alevilik’te edilen her sözün, her kelimenin altında mutlaka geniş anlamlar yüklüdür. Bu anlamlar da sadece bir tane değildir, herkes ufkunun elverdiği kadarı nı görür. Alevilik büyük bir deryadır, bir ummandır Alevilik. Kişi bu ummandan kabının yettiği kadarını alır. Aleviliği anlamak için insanın kendi kabının geniş olması gerekir. Kendi anlayışının, algılamasının, eğitimi ve görgüsünün geniş olması gerekir.

Alevilik insanlık tarihi kadar eskidir.

»Kitabınızda yer verdiğiniz Alevi kültürünün sembolleri insanlık tarihinin binlerce yıllık geçmişinde sıkça rastlanan semboller. Nasıl bir ilişki var insanlık tarihindeki

sembollerle Alevi sembolleri arasında? Örneğin 8 köşeli yıldız sembolü.

Sekiz köşeli yıldız bugün bir müze olarak kullanılan Hacı Bektaşi Veli Dergâhı’nda dergâhın mührü olarak sergileniyor. Mühür bir nevi kimliktir, kimlik cüzdanı gibi bir şeydir. 8 köşeli yıldız geçmişte ‘Mu’ inanışında, mu ana kıtasına bağlı kolonilerde, mabetlerde kullanılan da bir semboldür. O inanışa bağlı dergâhlarda kullanılan bu mühür bugün Hacı Bektaşi Veli dergâhının mührü olarak hala kullanılmaktadır. Sadece dergâhın mührü olarak değil, bütün mezar taşlarının bir köşesinde bulunmaktadır. Hacı Bektaşi Veli Dergâhı zannedildiği gibi 1240 tarihindeki bir oluşumla ortaya çıkmı ş bir oluşum değildir. Bu dergâhın altında inanılmaz sayı da mumya bulunmaktadır.

Bu mumyaların üzerinde bir karbon testi yapılacak olursa görülecektir ki bu mumyalar en az 3-5 bin yıllıktır. Dergâhta pirlerin, mürşitlerin, dedelerin babaların kitabeleri kayıptır. Bu dergâh Hacı Bektaşi Veli zamanında kurulmuş bir dergâh değildir. Hem 8 köşeli yıldızdan hem de mumyalardan bu dergâhın çok eski bir inanışın devamı olduğu bellidir. Bu iki kanıt bu dergâhın kadim bir inanışın taşıyıcısı olduğunu açıkça gösterir.

Aleviliğin çok eski ve kadim bir geçmişi olduğunu bilmemiz Aleviliği anlamamız açısından oldukça önemlidir. Aleviliği İslamla başlatanlar derler ki; “Aleviliğ in bütün ibadeti Alevi Ayin-i Cem’inin içerisindedir. Alevi Ayin-i Cem’i ilk nerede görülmüşse Alevilik orada başlamıştı r.” Buna ek olarak Alevi Ayin-i Cem’inin 1400 yıl önce Hz. Ali’nin toprak damlı evinde, Arabistan Yarımadası’nda yapıldığını ve orada başladığını söylerler.

Halbuki ben kitabımda çok açık olarak bundan 5500 yıl önce yazılmış bir Sümer tabletinde Alevi Ayin-i Cem’inin bugün Anadolu’nun herhangi bir Alevi köyünde yürütüldüğü biçimiyle, demiyle, çerağıyla, zakiriyle, 12 hizmetlisiyle Sümerlerde de yürütüldüğünü ortaya koydum. Tarihin kabul ettiği ilk yazılı belgedir Sümer tabletleri.

Bu tabletlerden önce de vardı bu kadim inanış ama bilinen yazılı tarih bu kadar.

Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.ne...d.php?p=2358707

»Yani size göre insanlık kadar eski bir inanıştır o zaman Alevilik.

Evet öyledir ve bu benim görüşüm değil bilimsel bulgulardır. Ben sadece üstü örtülmüş bir takım gerçekleri gün yüzüne çıkarıyorum.

»Örtüyü kaldırıyorsunuz sizin deyiminizle.

Evet. Bakın bir nefes daha okuyayım;

Sorma ne hacet bizlere sofu

Ta evvel künyede ismimiz vardır

Dünya kurulmadan yüz bin yıl evvel

Şu yeşil kandilde cismimiz vardır.

Devrani’nin bir nefesi bu. Devrani diyor ki; dünya kurulmadan yüz bin yıl evvel başka bir kandilde, gezegende cisim olarak vardık. Bir başka biçim değil cisim olarak vardık. Bu nefesleri çoğaltabiliriz. Eğer Alevi Aşıkların söyledikleri inanmazsak biz bunlara Alevi aşığı olarak kabul etmeyiz, onların yolundan gitmeyiz. Ama kabul edersek söylediklerini de kabul edeceğiz.

Sadece Yunus Emre’yi kabul etmekle olmuyor bu iş. Onun söylediklerini de kabul edeceksiniz. Pir Sultan’ı kabul etmekle olmuyor söylediklerini de kabul etmek gerekiyor. Kul Himmet’i , Genç Abdal’ı keza öyle. Bunları n hepsinin nefeslerinde Aleviliğin tarihi ve inanışın aslı çok net olarak yatıyor.

»Alevilerin Ayin-i Cem’inde bütün bunlar anlatılıyor diyorsunuz. Ne anlatılıyor Cem törenlerinde?

Alevi Âyin-i Cem‘i, evrensel bir gösteridir. Evrenin ve insanın yaratılışının mistik bir sunumudur, ruhani bir şölendir. Ritüellerin, söz, müzik ve dansla bezendiği, masalsı bir anlatımdır. Zengin sembollerle donanmış koreografinin içinde, engin sırlar ve kadim bilgiler gizlenmiştir. Alevi Âyin-i Cem‘i içinde dans, müzik ve söz, çarpıcı bir uyum içinde bir araya gelerek, varoluşun hikâyesine dönüşür.

Alevi Âyin-i Cem‘i, varoluşun hikâyesini başlangıcından alarak, sırası içinde bu güne taşır. Alevi Âyin-i Cem‘i içinde sahnelenen her figürün, her sözün, her notanın, derin anlamları vardır.

»Aleviler yıllarca Hz. Ali’nin resimleriyle, kılıcı Zülfikar’ın kolyeleriyle yaşadılar. Kendilerini Müslüman olarak tanımladılar. Genelde Aleviliğin Şia’yla bir ilişkisi olduğu, Şia’nın bir kolu, bir farklı yorumu olduğ u düşünülürken siz onlara Müslüman değilsiniz diyorsunuz. Aleviler bütün bunları bilmiyorlar mıydı?

Ben kitabımı yazarken Aleviliğin doğru anlaşılması için Alevilik üzerindeki Ali ipoteğinin kaldırılması gerekir diye başladım. Kabul etmek gerekir ki alışılmadık bir cümle bu. Alevilerle Aleviliğin kendi inanışları arasında kalın bir perde olduğunu ve o perde kaldırılmadıkça Aleviliğin aslının anlaşılamayacağını düşünüyorum.

Kabul ediyorum sert ve radikal bir çıkış bu. Bu konu ile ilgili çeşitli konuşmalar yaptım, konferanslara katıldım ve yüzlerce mail aldım. Çok açık söylemeliyim ki bu iddiama ciddi bir karşı çıkış olmadı. Sadece Alevi esnafları bu düşünceme karşı çıktı. Zaten Alevilerle Alevi esnafları da birbirinden ayırmak lazım.

»Alevi esnafları derken kimleri kastediyorsunuz?

Aleviliği bir başka bünyenin içinde eritmek üzere kendini görevli kılmış insanların varlığını hepimiz biliyoruz. Yani Aleviliğin kendisini tarif yerine Aleviliği bir başka din ve inanışın içinde asimile etmeye programlı insanların -ki bunların sayısı çok az yazdıklarıma tepkisi var. Alevilerin de onlara tepkisi var. Diyorlar ki bunlara; “bunca zamandır bize doğruları söylemediniz.” Onlar bu kitaptan sonra geçmişte onlara inanmış kişilere hesap verme durumunda kalmışlardır.

»Yazdığınız kitap bir nevi turnusol kâğıdı mı oldu?

Evet. Geçmişte söylenmiş, yazılmış bir sürü şey var. Bunlara inanan geniş bir kesim de var. Şimdi bu insanlar bu kitabı eline aldı, okudu ve bana gelmeden önce muhtemelen onlara gittiler. Dediler ki; “Siz böyle böyle diyordunuz ama öyle değilmiş, ne diyorsunuz?” Artık onlardan hesap sorma zamanı başladı. Bu konuşulması gerekenlerden bir tanesi.

İkinci bir konu Aleviler bunu biliyorlar mıydı? Alevi inanışıyla ilgili, Alevi inanışının aslıyla ilgili her şey Alevi nefeslerinde Alevi cemlerinde var. Alevilik binlerce yıldır nefeslerde yaşıyor. Ebetteki biliyorlar Aleviler gerçeği. Ama bu bir çeşit cümlelerle ifade edilmeyen, bilgiden ziyade bir sezgi olarak vardı. Aleviler kendilerinin Müslüman olmadıklarını, Müslümanlıktan farklı oldukları nı seziyorlardı demek biliyorlardı demekten daha doğru bir yaklaşım.

»Arada bir çelişki görüyorlardı; tarif edilmemiş olsa da öyle mi?

Genel algılama Aleviliğin İslamiyet’ten ayrı olduğu şeklinde değil de farklı olduğu yönündeydi. Aleviler camiye gitmiyorlar, namaz kılmıyorlar, oruç tutmuyorlar, hacca gitmiyorlar diye Müslüman olmadıklarını söylemek eksik bir anlatım olur. Asıl önemli olan Alevi inanışının temeldeki inanış kalıplarının İslamiyet’ten farklı olmasıdır.

Şöyle söyleyeyim Alevilerin inandığı Allah ile Müslümanların inandığı Allah aynı Allah değildir.

Müslümanlıkta yaratan ve yaratılan diye bir ayrım vardır. Yaratılışın dışındaki daha ulu bir varlık yaratılmışları yaratmıştır.

Alevilerde böyle bir inanış yoktur. Aleviler yaratılışın tamamını yaratanın kendisi olarak görürler. Yani yaratılmışın dışında bir ilahi varlığa inanmazlar.

Alevilik ve İslam daha Allah’ın tanımında, yaratanın tanımında birbiriyle uzlaşmaz, örtüşmez bir şekilde birbirlerinden ayrılırlar. Geleneksel tarzda izah etmek gerekirse, Allah’tan başka tanrı yoktur der Müslümanlar. Aleviler bunu Allah’tan başka varlık yoktur diye ifade ederler. İkisi birbirinden çok farklı şeylerdir.

Yaradılışı yaratan ve yaratılan olarak ikiye ayırmayı Aleviler doğru bulmazlar. Varlıkta ikilik yaratmaktır bunun anlamı Alevilikte hakir görünür.

Aleviler varlığın birliğine inanırlar. Varlığın birliği de Alevilerde çok bilinen bir tabirle “ene’l hak” diye tarif edilir. Ene’l hak sözcüğü 910 yılında Bağdat’ta işte çok ağır tarihin en ağır cinayetlerinden birine kurban giden Hallacı Mansur tarafından ifade edilmiştir. “Ben Allahım” demektir.

Ancak bunun derinliği de, yaratılmış her şeyin, yaratanın bir parçası olduğunu, bu parçaların bir araya gelmesiyle yaratanın ortaya çıktığının ifadesidir. Daha temel olarak Allah inancında ayrılırlar.

Aynı Allah’a inanmayan insanlar aynı dinden olabilirler mi? Hıristiyanlıkta, Yahudilikte ve Müslümanlıkta aynı tanrıya inanılır ama bunlar ayrı dinlerdir. Alevilerle Müslümanlar aynı tanrıya bile inanmazlar.

»Yani Alevilik tüm tek tanrılı dinlerden de ayrılıyor, öyle mi?

Alevilik tüm semavi dinlerden ayrılır. Sadece Müslümanlıkta değil. Çünkü yaratılmışın dışında bir yaratanı n varlığına inanmıyorlar.

»Bugüne değin Müslümanlık içindeki dört hak mezhep dışında kaldığı tartışılıyordu. Şimdi siz bütün semavi dinlerin dışında mı olduğunu söylüyorsunuz?

Evet tamamen böyle. Başka bir şey daha söyleyeyim; Aleviler cennete de cehenneme de inanmazlar. Tüm semavi dinlerde öldükten sonra cennete ya da cehenneme gidileceğine inanılır. Alevilikte böyle bir inanç yoktur.

Aleviler nurdan geldiklerini ve devriye çemberi tamamladıktan sonra aynı nura geri döneceklerine inanırlar. Bir çembere inanırlar, bu çemberin içinde önce “kadir-i mutlak” tan nura, nurdan dört kuvvete düştüklerine inanırlar. Bu dört kuvvet dört nesneyle temsil edilir (ateş, toprak, su ve hava) Bunlar bilimsel gerçeklerdir: Bugün herkes kabul ediyor ki bir gezegenin doğumundan bir çocuğun doğumuna kadar evrende her şeyin kontrol eden dört kuvvet vardır

. Alevi nefeslerinde de bu vardır. Sıradan insanlar kolay anlasınlar diye ateş, toprak, su ve hava olarak adlandırılır.

Sonra bu nur dört kuvvetin kontrolünde önce cansız nesneye, sonra nebata sonra hayvana sonra insana ve ardından olgun insana yani İnsan-ı Kamil’e ulaştıktan sonra tekrar geldiği kaynağa döner. Alevilikte başka bir evrene, başka bir mekana veya öbür dünyaya, cennete ya da cehenneme gidiş yoktur. Sadece İnsan-ı Kamil oluncaya kadar dünyaya geliş gidişe inanılır.

»Yani reankarnasyona mı inanıyorlar?

Tam öyle değil ama; ona yakındır. Eğer bir insan İnsan-ı Kamil mertebesine ulaşmadan ölmüşse-ki ona ham ervah denir bu kişinin arkasından sonra Devr-i Asan olsun diye dua edilir. Bu duayla ona İnsan-ı Kamil olmakta kolaylık dilenir. Olgun insan ölmez hakka yürür. Olgun insanın ardından Hakk’a yürüdü denir.

Hakk aslında gerçektir. Alevilik kökü çok eskiye giden on binlerce yıl öncesine giden çok soylu ve kadim bir inanıştır ve kendisini sürekli sembollerle, simgelerle ifade etmiştir.

Bunun nedeni Alevilik başka dinlerin hakim olduğu coğrafyalarda, iklimlerde yaşamasıdır. Yaşarken de saklanmıştır. Saklanırken de uzlaşmacı bir tavır takınarak yaşadığı coğrafyadaki inanışların öznelerini kullanmıştır.

»Alevi toplumunda kendisini Müslüman hisseden bir kesim var. Bu hissedişin nedeni 1400 yıllık İslam kültürünün yarattığı bir şey midir? Yoksa İslami alışkanlıklar ve ritüeller Alevi toplumunun içine mi işlemiştir?

Mevlana’nın güzel bir sözü var: ‘Olduğun gibi görün yoksa göründüğün gibi olursun.’ Aleviliğin uzun yıllar başka bir dinin içinde ya da başka bir dinin hükümdarlığında kendilerini açık ve serbest bir biçimde ifade edememeleri sonucunda kendisini Müslüman hisseden insanların varlığı doğrudur. Burada Aleviliğin tarifini doğru yapmak lazım. Alevilik semavi dinlerin dışında bir gizli inanıştır.

Diğer dinlerde olduğu gibi Müslüman ya da Hıristiyan ya da Musevi ana babadan doğan çocuk anne babanın dinine geçer. Alevilikte bu yoktur. Alevi olabilmek için belli bir olgunluğa geldikten sonra kendi özgür iradenle Aleviliği kabul etmen gerekir. Doğan çocuk Alevi sayılmaz. Belli bir yaşa gelip aklı erdikten sonra bir rehber eşliğinde ve bir müsaip edinerek yola girip yemin etmesinin ardından ancak alevi sayılır.

Bu Aleviliği diğer semavi dinlerden ayıran çok gelişmiş bir özelliğidir. Yola giren insanda yola girdikten sonra hemen Aleviliğin sırlarına vakıf olamaz. Aleviliğin sırrı dört kapının ardında gizlidir. Yani girersin birinci kapının onuncu basamağına yükselirsin ardından başka bir kapı gelir onu açarsın bir on basamak daha çıkarsın ve sonra bir kapı daha.

Dördüncü kapının onuncu basamağında Alevi sırrı insana verilir. Buna göre yoldaki adamı çevirip Aleviler Müslüman mıdır diye sormak ve onun verdiği cevabı muteber saymak mümkün değildir. Erkâna girmemiş, ikrar vermemiş insanın Aleviliği tarif etmesi mümkün değildir. 1960’lı yıllardan sonra köyden şehre göçler yaşandı Alevi köyleri boşaldı şehire gelen Alevilerin büyük kısmı Aleviliğin ilk kapılarındaki insanlardır. Alevilik konusundaki bilgileri sınırlıydı.

Onlardan doğan çocuklar da Aleviliği bilgileri sınırlı anne babalarından öğrendiler. Bu anne babalardan doğan çocukların kendilerin Müslüman olarak tanımlamaları Alevi yolunu bilmemelerinden kaynaklanır. Çünkü Alevi yolu, Alevi erkânı 1960’lardan itibaren dağılmıştır. Bugün Alevi erkânı kaybolmuştur. Aleviler gerçek bir Alevi bilgisinden mahrumdurlar.

»Aleviliği dördüncü kapının onuncu basamağındaki bir kişi doğru anlatabilir ve Aleviliğe vakıf olabilir diyorsunuz. Şu anda siz bize Aleviliği anlatıyorsunuz, peki sizin durumunuz ne?

Doğru Aleviliği anlatıyorum ancak Aleviliğin benim yazdığım kitapta da burada söylediklerim dışında bir çok sırrı, vasfı var. Ben hepsini anlatmıyorum. Ben sadece bilebildiğimi vakıf olabildiğimi anlatıyorum. Hatta daha çok Aleviliğin ne olduğunu değil ne olmadığını anlatıyorum. Bu arada da vakıf olduğumun da çok azını anlattığımı da söylemeliyim.

»Konuşmalarınızda Alevi sırrına vakıf olan ve olmayan ozanlar ayrımı var. Bu ozanlar nasıl ayrılıyor ?

Bu ayrım sadece ozanlar için değil tüm Aleviler için vardır. Aleviliğin kurumsal yapısı içinde dört kapı vardır; Şeriat Kapısı, Tarikat Kapısı, Marifet Kapısı ve Hakikat Kapısı ve bu kapıdaki insanlara şeriat ehli, tarikat ehli, marifet ehli ve hakikat ehli denir. Yani her ehil başka bir şey söyler.

Alevi nefeslerinden tarikat ehli başka bir anlam çıkarır, marifet ehli başka bir anlam çıkarır, hakikat ehli başka bir anlam çıkarır. Her söze en az dört anlam yüklenmiştir.

Onun için Aleviliği çok iyi tanımlamadan çok iyi bilmeden Alevilerin kendilerini Müslümanım ya da değilim diye tanımlamaları doğru değildir.

Sokaktaki insana mikrofon uzatıp Müslüman mısın diye sormak ve Müslümanım cevabı almak Alevilerin Müslümanlığı konusunda bir şey ifade etmez. Çünkü o insan Alevilik üzerine bir fikir yürütmek için yetiştirilmemiştir. Ehil değildir.

İşteee:Bu yazı,benim YÜCEGÜÇ iddiamı doğrulamaktadır.

Tolonbeg

Bu mesaji duzenleyen tolonbey: 11 June 2011 - 02:41 PM

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu şiir'in altına afiş olarak Seyh Said ile Seyit Rıza'nın resimleri eklenmiş..Ötekiler adlı bir sayfada paylaşılmış..

Afişi gören alevi kökenli Ateist arkadaşlar itiraz etti, söylediklerine göre bu iki insan ezilmiş insanların lideri ve ikiside idam edilmiş..Ve ikisininde din ile alakası yokmuş.

Doğru mudur? Alevilik din değil midir?

seyh sait şafi kürt sunnidir. seyit rıza zaza alevisidir. seyit rıza şeyh sait gibi eline kuranı alıp din elden gidiyor propagandası yapmamıştır. iki olayı bir birbiriyle karıştırmamak gerekir. şu olay aradaki farkı açıkça ortaya koyacaktır;

Şeyh Said 200 Kürtle Tunceli ye geliyor "Siz de Kürtsünüz biz de Kürdüz,Gelin Kürt devleti kuralım" diyor...

...Seyit Rıza kurban kesilmesini emrediyor. Şeyh said "Biz keselim" deyince, Seyit Rıza "Anladım anladım. Köpeğin boğduğunu yiyorsun ama bizim kestiğimizi yemiyorsun....." diyor.

tarihinde spartacüs tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Her din başka dinlerden bir şeyler alır. Alevilik de almıştır. Bu onun ayrı bir din olduğu gerçeğini değiştirmez.

Elbette keşke Aleviler de eşit kabul edilse. Ama bu olmuyorsa şimdiki gibi okullarda asimile edilip cemevlerine yasak konacağına, azınlık olursa şimdi hakları olurdu. O yüzden söylemiştim. Öte yandan, aleviliğin islamdan ayrı olduğunu kabul etmezsen ona hak veremezsin. Asimile olmaya devam eder. İslam olmadığını kabul ettiğinde ise zaten azınlık inanç olarak ortaya çıkacak demektir. Neye itiraz ediyorsun? Sünni devletin selameti için aleviliği islam içinde eritmeyi mi savunuyorsun şimdi de?

Doğru çözümleri savunmak varken, ne diye böyle oportünistçe tezler önerilir?!

Şu azınlık olma teklifini hangi Alevi kabullenir?

Gerçek anlamda laikliği uygulamak varken, gericilerin diliyle konuşmak da neyin nesi?

Onların istediği de bu değil mi?

"Her din kendi şeriat yasalarını uygulasın" diye yıllardır laiklik karşıtı gerici zihniyetlerini savunurlar.

Bunların karşısında Alevilik en büyük engeldir. Ve laikliğin en dirençli savunucuları Alevilerdir.

Böyle bir ayrı din tezinin hayata geçtiğini düşünelim, işte asıl asimilasyon bu olacaktır.

Çünkü mevcut Alevi kitlesi 100 ise, en iyimser tahminle bunun sadece 20-30'u ayrı bir din mensupluğunu kabul edecektir. Sebebi, bu aşamada Alevilerin en büyük, en şiddetli baskıyla karşılaşacaklarıdır.

"İslam'ı terk mi ediyorsunuz., "Hani siz müslümandınız", "Mürted mi olacaksınız" vb. baskılarla ayrı dine geçenlerin sayısı düşük tutulacak. kalanlar sünni potada eritilecek, ayrılanların ise cılız sesleri duyulmayacak bile..

Gerçi bu zırva hayali tartışmanın, şunları yazmanın bile anlamı yok.

Kafalarında halkı parçalara ayırmak, ülkeyi bölmek ve birbirine düşürmek olanların ekmeğine de yağ sürmeyelim.

Pante'de devlete hizmette sınır yok!

Kurucu unsurmuş? Hakları tanınmayan, rutin aralıklarla katliama uğrayan, inancına yasak konan, sünniliğe asimile edilmeye çalışılan kurucu unsur mu olur?

Kurucu unsur adı altında adamların ezilmesini devam ettiriyorsunuz.

Ben devletin değil, halkın, emekçilerin, ezilenlerin hizmetindeyim.

Ama senin gibi emperyalistlerin hizmetinde olmaktansa, size karşı ülkeyi ve devleti savunmayı tercih ederim.

O kurucu felsefeye Aleviler dört elle sarıldılar. Tarihlerinde onları sünnilere karşı koruyan bir kalkana ilk kez sahip oldular.

Evet, ne İslam tarihinde, ne Selçuklu-Osmanlı tarihinde Aleviler bu dönemdeki kadar güven içinde olmadılar.

O yüzden Cemevlerinde Atatürk'ün resmini Ali'nin yanına asarlar. Bir yasa yok, bir şart yok ama o resim her Cemevinde baş köşededir.

Bir düşün bakalım neden? Ve o resmi oradan indirtemezsin. Cemevlerini yakarsın-yıkarsın ancak o resim oradan kalkar.

Çünkü onların gözünde Atatürk, Ali'in 20. yüzyıldaki reenkarnesidir. Ona tapınmazlar ama ulu kişidir, sevgi abidesidir.

Hiç Atatürk tarafından asimile edilmeye maruz kalmış olsalardı, onu bu denli yüceltirler miydi?!!

Sırası gelmişken sapık iddialarını sergilediğin forumdaki şu ifadene yanıt vereyim:

Bir daha hiçbir ulusalcı-kemalistin çıkıp da bağımsızlıkçılıktan, solculuktan, anti-emperyalistlikten, hatta ''Taşnak zulmünden'' bahsettiğini duymayayım. Çok kötü yediririm.
(Son cümle daha ağırdı, silmişler.)

Bre sapık işbirlikçi oportünist!

Niye rahatsızsın sen bu insanların solcu, bağımsızlıkçı, antiemperyalist olmalarından?

Batıyor mu sana? Belli ki çok kötü batıyor.

Halbuki gerçek bir solcu-devrimci olsan, bunu inkar etmek ve karşı çıkmak yerine teşvik eder, desteklersin. Ama değilsin.

O yüzden sürekli bu konuları ele almakta ve yalanlarla-iftiralarla saldırmaktasın.

Sanki 1920 meclisinin tüm mebusları Kemalistmiş gibi, bir mebusun konuşmasını Amerikancı olarak sunup, Kemalistleri Amerikancı olarak lanse ediyorsun.

Düpedüz sahtekarlık bu.

Daha meclis kurulalı 3 ay olumuş, daha ortada hiçbir savaş yok, sen hangi Kemalistlikten bahsediyorsun?

"Kemalizm" sözcüğünün ortaya çıkışı 1930'lu yıllardır. Ondan önce Mustafa Kemal'ciler vardır ki onun da başlangıcı 1921'den sonrasıdır.

Bir de kalkmışsın Taşnak gibi ırkçı-milliyetçi Ermeni örgütünü ve onun yaptığı katliamları savunuyorsun.

Hadi Hınçak'ları savunsan, deriz ki "sosyalist bir örgüttü ve Taşnak gibi ırkçı katliamlara girişmemişti, savunulabilir"

Ama Taşnak'ı savunmanın İttihatçıları savunmaktan ne farkı var?!

Batum'un işgali ile ilgili iddiana, "Sesli" nickli arkadaş gereken cevabı çok güzel vermiş. Senin tabirinle sana çok kötü yedirmiş.

Buna rağmen hala nasıl utanmadan yanıt vermeye çalışıyorsun hayret doğrusu. Sen Jadı'yı da geçtin artık.

Onun saflığına-salaklığına veriyorduk, senin de sapıklığına veriyoruz.

Ha, şimdi sen yine kalkar "devleti savunuyor, Ata'sını savunuyor, ulusalcı, kemalist" vs. diyerek çarpıtırsın.

Sapık terbiyesidir bu! Liboşların, dincilerin, diasporacıların ağına takılmış olanların terbiyesi. Yeri geldiğinde işbirlikçilerin alçaklıklarına karşı elbette müttefiklerimizle omuz omuza olacağız.

Deniz'ler, Mahir'ler nasıl savunduysa, Nazım'lar nasıl destanlaştırdıysa, emperyalizmin yeni sömürgeciliği karşısında nasıl "yeniden Kuvayi Milliye" demişlerse, biz de bir nebze savunmaktayız.

Senin gibi yurtseverliği reddedip Ermeni-Kürt milliyetçiliği yapmıyoruz. Her tür etnik milliyetçiliğe karşıyız ama halkı ve vatanı savunmasını da biliriz.

Hadi afiyet olsun...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ama senin gibi emperyalistlerin hizmetinde olmaktansa size karşı ülkeyi ve devleti savunmayı tercih ederim.

Alevilik konusunda doğru çözüm dediğin nedir? Sunduğunuz birçözüm yok ki! ''Azınlık ol da bari hakkını al'' diyenlere devleti ve onun klasik tekçi-milliyetçi anlayışını savunmak için kafadan karşı çıkıyorsun sadece. Bu kadar devletçi-milliyetçi olup da bu kadar sol jargon kullanan senden başka utanmaz var mıdır acaba?

Azınlık olma teklifi, islamdan ayrılığının-farkının altını çizmek teklifi demektir. Çünkü farklı olduğun tescillenince otomatikman azınlık oluyorsun zaten. Azınlık olmaya karşı olmak ise, islamdan farklı olunduğunun reddi, yani islam içerisinde asimile olmaya devam etmek, Diyanet'e para yedirmeye devam etmek, zorunlu din derslerine maruz kalmaya devam etmek, ''islamın ibadethanesi camidir'' denerek cemevlerine yasak konulmasına devam etmek anlamını taşır. Senin -bilerek ya da bilmeyerek, bence bilerek- sünni devletin asimilasyonuna hizmet ediyorsun. Hep söylüyorum, bir kez daha görüldü; Pante'de devlete hizmette sınır yok!

Laikliği korumaktan bahsediyor! Laik miydik hakikaten, neyi koruyacaksın? Zaten çoğunluk artık dincilerde. Kendini açığa vurmaktan korkanlar hiçbir şeyi koruyamazlar. Sen daha islamdan farkını bile ''aman murted derler'' diyerek korkup saklayacaksın ama laikliği korumaktan bahsedeceksin! Korkakların harcı değil bu! Zaten milyonluk alevilerin bile kendi farklarını gizlemesini salık verirken nasıl koruyabilirsin ki laikliği? Sizin neyi nasıl koruduğunuzu biliyoruz Pante Efendi. Birşeyleri korumayı hiçbir zaman halka vermezsiniz siz. Ya ordu ya yargı. Sen git onları cilala.

Alevinin sünniden farkını vurgulamayı bile aynen devletin faşist-tektipçi zihniyetiyle yorumlayıp ''halkların birliğini bozmak'' olarak görmek senin ne mal olduğunu çok net ortaya koyuyor. Aleviler miting yaptığında, ''provokasyon'' başlıkları atan Akit'çilere benziyorsun.

''Senin gibi emperyalistlerin hizmetinde olmaktansa size karşı ülkeyi ve devleti savunmayı tercih ederim.'' yazmışsın!...

Bu bir itiraf. Geç kalmış ama sana sık sık hatırlatılacak bir itiraf!

Komünistlerin tam da anti-piyasacı yapıları gereği işbirlikçi olmaları mümkün değildir. Tabi senin gibi bir cahil bunu bilmez. Ama komünistleri bile ''emperyalizm işbirlikçisi'' olmakla suçluyosun da(elbette zerre kanıt olmadan!), devletle emperyalizm arasında bir karşıtlık varsayıp devleti savunuyorsun! Tıpkı nazi TürkSolu dergisi, İP çevresi gibi. Hangi devlet? Mahirlerin ''emperyalizmin yarı sömürgesi durumundaki faşist-oligarşik diktatörlük'' dediği devlet! Yeterince rezil rüsva ettin kendini.

Aleviler evvela cumhuriyetin kendilerine kalkan olacağını sandı ama kısa sürede yanıldıklarını gördüler.

Dersim'de gördüler bunu, cemevleri kovuşturulurken gördüler, sünni propogandası yapan Diyanet'ten gördüler, imam hatiplerden gördüler, devlet destekli katliamlardan, Maraş'tan, Çorum'dan, Sivas'tan, Gazi'den gördüler. Sen görmedin o ayrı! Çünkü devletten, milliyetçi sapkınlıktan gözlerin kamaşmış!

Her cemevinde Ali resmi bulunmaz. Öte yandan çoğundaki resim mecburidir. Çünkü cemevleri dernek statüsünde kurulabiliyor. Atatürk'ün Ali'nin reenkarne olmuş hali olduğunu ise Alevileri devlete bağlamak isteyen ajanların uydurmuş olduğunu anlamak için alim olmaya gerek yok. Sen bu tür iddiaları sırf içinde Atatürk adı geçtiği için gözü kapalı savunur, benim önüme argüman diye koyarsın o ayrı tabi! Hep söylüyorum, Pante'de devlete hizmette sınır yok!

Diğer konudaki saçmalıklarına gelince...

Sapık işbirlikçi ve oportünistin kim olduğunu ABD'ye yaranmak için Taşnaklara destek çıkanlardan, Londra konferansında müttefiki Sovyetleri ve komünistleri satanlardan, Batum'a asker çıkaranlardan yeterince net görüyoruz merak etme sen!

Harbiden solcu, bağımsızlıkçı, anti-emperyalist olsanız niye rahatsız olayım? Ama işiniz gücünüz yalan. Sahte anti-emperyalizminiz sonunda ''emperyalizme karşı devleti savunmak'' noktasına çıkıyor. En anti-emperyalist geçindiğiniz zamanda bile işbirlikçiliğe nasıl da hazır olduğunuzu tarihe bakınca görüyoruz. Tarih öğretiyor ki kuzudan post kemalistten dost olmuyor. Bunu önce M.Suphi ve Sovyetler gördü, sonrasında da hayatlarını kaybederek Mahirleri Denizler gördü. Neyseki onların hayatta kalan yoldaşları ve ardılları olan tüm örgütler kemalizmi müttefik listesinden defettiler. Senin neyi niçin istismar ettiğin ise gün gibi aşikar. Devletini, 'şanlı' ordunu savunmaktan başka gayen yok. İşbirlikçi sapık.

TBMM'deki tüm zabıtlar kemalist değilmiş. Bu kadar zavallı açıklamalar mı üretiyorsun artık? Sana söylenen onca şeyden sonra bazı şeyleri görüp uyanman gerekirdi, hala kılıf bulmaya kalkıyor olman bilinçli bir işbirlikçi olduğunu gösteriyor. Adam konuşmayı tek başına yapmıyor, mecliste yapıyor. Alkışını da alıyor.

Ayrıca ben ne zaman Taşnakları savunmuşum. Okumayı da mı beceremiyorsun artık. Sovyetlere saldıran Taşnakların ABD ve TBMM'den destek aldığını anlatmışım, sen kalkmış Taşnakları savunduğumu yazıyorsun. Beni kendinizle karıştırmayın.

Sesli Gümrü Antlaşması ile ilgili alıntılar yaptı ki Batum'un işgaliyle zerrece ilgisi yok. Tabi bu senin umurunda mı? Değil elbette. Senin umurunda olan, saçma sapan yanıtları bile ''yedirmiş'' türünden lümpen sözcüklerle cilalayıp devletini kurtarmak. Zavallıcık seni...

Liboşlarla kimin benzeştiğini görüyoruz tarihten. Emperyalizmle uzlaşma arayışı ve bu uğurda komünistleri arkadan hançerlemek konusunda sizden liboşu yok! Dincilerle kimin benzeştiğini de gördük, senin Ata'n zamanında komünistlere karşı dini de kullandı. Bu yönde onca demeci var. Diaspora konusuna ise hiç girme. Amerikalılara yaranmak için Sovyetlere karşı Taşnakları kimin desteklediğini bizzat TBMM'nin gizli celse kayıtlarından okursun. Ermeni halkının hakkını savunmayı -milliyetçi ve devletçi olduğun için- diaspora savunusu sanıyorsun tabi, o ayrı. Sadece kendinin ne mal olduğunu belli ediyorsun.

Son söz, kuvvay-ı milliyeye değil onun önderliğini gasp eden kemalistlere benim eleştirim, çarpıtma.

Afiyet olsun... B)

tarihinde Fırat_B tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

alevilik,baskı ile müslümanlaştırlmak istenen,insanların,alevilik adı altında kendi inançlarını idame ettirmesidir.aleviler kendi içlerinde bile farklıdırlar inanç açısından.en önemli kriterleri,sünniliğin hiçbir rtüelini yerine getirmemektir.hz ali dışında şiilerinde rütüellerini yerine getirmemektedirler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürk düşmanları her yerde artık akıllanıp böl ve yönet felsefesini çaktırmadan uyguluyorlar. Açıkça söylesene fırat ben ülkenin bütünlüğünü savunmuyorum parçalayalım herkes hakkını alsın diye... Bu kadar afilli konuşmalara ve örneklere gerek yok. Pantenin yazılarını uzun zamandır takip ederim ülkenin bütünlüğünün savunulması gerektiğinden başka bir şey söylemez sen onu anlamak istemezsin tabi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu bir itiraf. Geç kalmış ama sana sık sık hatırlatılacak bir itiraf!

O itirafla gurur duyarım. Çünkü sosyalistliğimden fazla yurtseverim, antiemperyalistim, bağımsızlıkçıyım.

O yüzden de bağımsızlık için işbirlikçilerin tertiplerine, tezgahlarına karşı gerektiğinde devletin yanında yer alırım.

Tabi günümüzün uşak zihniyetlilerin elinde olan devletin değil. ABD tak diye emredince şak diye yapanların değil.

Onlara hizmet edenleri görüyoruz. Sen de onlardan bir nefer gibi görev yapmaktasın. Şu geçiş döneminde senin gibi

hizmet verenler hiç aklımızdan çıkmayacak. Sizi unutmayacağız ve affetmeyeceğiz. Lanetimiz kulaklarınızda çınlayacak.

Siz Atatürk'e, Kurtuluş Savaşına ve devrimlere saldırmakla aslında laikliğe saldırıyorsunuz.

Çünkü onlar artık mazi olmuş, tarihe yazılmışlar. Reelde ise sadece laiklik var. Onları bitirmek demek, laikliği bitirmek demek olacaktır.

Yine onlara saldırmakla aslında sola saldırmış oluyorsunuz. Çünkü onları en çok savunanlar solcular.

Onlara saldırmakla AKP'yi, cemaati, gerici yobazları desteklemiş oluyorsunuz, çünkü onlar iktidar, çünkü laikliğe onlar düşman.

Onlara saldırmakla emperyalistlere hizmet etmiş oluyorsunuz, çünkü bağımsızlığın, milli kurtuluşun timsalidir onlar.

Bir Batum işgali ile Milli mücadelecileri emperyalistlerle işbirliğiyle suçlayabilecek kadar azmış, sapıtmışsın sen.

Tam da o işgal öncesi Batum üzerindeki İngiliz oyunlarını, Batum'u kendi kontrollerine alma çalışmalarını görmezden gelirsin.

Batum, Ekim devriminden sonra Bolşevikler tarafından Osmanlı sancağına devredilmişti.

Gerek İstanbul meclisinin, gerekse Ankara meclisinin Mondros Mütarekesinden sonra karar kıldığı Misak-ı Milli'nin ana maddesi;

Anlaşmaya kadar düşman işgaline uğramamış toprakların sınır olarak kabulü idi. İtilaf devletlerinin giremediği, korunabilmiş tüm bölgelerMisak-ı Milli kabul edilmişti.

Batum, Kars ve Ardahan'da ise halkın tercihi kabul edilecekti. Bunu Sovyetler de uygun bulmuştu.

Ancak dönen oyunlar ve Batum'un katakulliye getirilmesi karşısında ordu bir harekat yaptı ve Batum'a girdi. Anlaşma sağlanana kadar, toplamda 10-15 gün kaldı zaten.

Bu bir siyasi manevraydı. Neticede Batum Gürcülere geçti ve bugün özerk. Ne İngilizler ne de Ermeniler emellerine ulaşamadılar.

Kaldı ki Misak-ı Milli olarak tespit edilmiş olan şehirler üzerinde elbette müdahale hakkı vardır. Nitekim Hatay çok sonra kazanılmıştır. Musul ve Kerkük için de girişim yapılabilirdi.

Bunlar antiemperyalist olunmadığını göstermez. Başkalarının toprağına göz dikmiş değilsin, kendine ait ya da sürüncemede olanlar üzerinde tasarruf hakkını kullanıyorsun.

Ama yurtseverliğin y'sine sahip olmayan ve kendi halkının çıkarlarından ziyade diasporacıları, emperyalistleri savunan bir sapkın bunu anlayamaz. isterse komünist olsun...

Sözde DSİP'liler de komünist. Görüyoruz icraatlarını. Senin onlardan ne farkın var. Doğan'ın, Roni'nin söyledikleri de seninkilerden farksız. Onlar ne kadar komünistse sen de o kadarsın.

Anarşistler de komünist, troçkistler de. Feodal sosyalistler olduğu gibi, burjuva sosyalistleri de var, küçük burjuva sosyalistleri de. Aç Komünist manifesto'yu orda da yazılıdır.

Dolayısıyla sosyalist olduğunu iddia etmekle, bağımsızlıkçı, antiemperyalist, antifaşist, antifeodal olunmuyor. Yurtsever ve enternasyonalist de olunmuyor. Senden de olmayacağı belli.

"Laik miydik sanki" lafı, laikliğin korunması için mücadele vermeyenlerin, AKP'nin laiklik karşıtı girişimlerine göz yumanların bir bahanesi.

Sanki tam laik olduğumuzu söyleyen var. Tam laik olmaya çalışmak yerine, laik miydik sanki deyip laikliğin elden gitmesine ses çıkarmamak da oportünizmin bir parçası.

Gerçekten solcu olan insan, bu aşamada gerici-dinci faşizme karşı mücadele eder. Ona karşı mücadele edenlerle ittifak içinde olur. Ama sizin ittifak ettikleriniz belli.

AKP'ye oy verdiğini ve savunduğunu açıkça söyleyen liboşlar bile senin gibilerden daha dürüst. Sizin gibi solcu kisvesi altında efendilerine hizmet etmiyor, açıktan ediyorlar.

Gerçek solcular, yurdunu ve halkını seven-savunan, yapılmış devrimlerin ve kazanılmış hakların değerini bilen ve bunları kaybetmemek için mücadele verenler;

dincilerden, liboşlardan çok sizin gibilerden zarar görüyor, olumsuz etkileniyor. Onları iktidara karşı pasifize ediyor, yalanlarla karaladığınız ulusal solculara saldırmaya yönlendiriyorsunuz.

Tarih sizin gibileri affetmeyecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Alevilik çok geniş... Ama ben yurtdışında yaşıyorum ve bana dinimi soranlara ateistim dedikten sonra alevi bir aileden geliyorum diyorum ve "alevilik nedir ilk defa duyduk" dedikleri zaman islamiyet ile bir ilgisi olmadığını söylüyorum.

Aleviler ateisttir... Ama yüzyıllardır derileri yüzülüp yakıldığı ve türlü türlü işkenceler ve baskılar gördükleri için asıl inançları olan "hak hukuk adalet vs" gibi terimleri zorla muhammed, allah vesaire ile üstünü örterek söylemişler. Zaten muhammed derken türlü türlü sıfatlar takarak söylemezler müslüm ilahilerindeki gibi...

Bazı gruplar var alevilerin içinde. Ben ajan falan olduklarını düşünüyorum. Yeni yeni bloglar açmışlar he açılış tarihi ile yazdıkları yazıların girişi aynı. Yok işte namaz kılmayan kafirdir gerçek aleviler namaz kılar bla bla diye zırvalıyorlar. Namaz kılacak adam gitsin şii olsun, niye kendisini alevi diye tanımlar, manyak mıdır? Oruç tutacak adam gitsin sünni olsun.

Arap çölündkei topraktan vazo yapıp önünde namaz kılan insanımız alevilik'i her ne kadar saptırsa da, hala diğer dinlerin yanında en güzel olan dindir. En son kaldırılması gereken dindir. Ama alevilik de nihayatinde yok olup gitmelidir... Tabii öncesinde islamiyet falan var, onlar sonraki işler :lol:

tarihinde Allah Yok Din Yalan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

O itirafla gurur duyarım. Çünkü sosyalistliğimden fazla yurtseverim, antiemperyalistim, bağımsızlıkçıyım.

O yüzden de bağımsızlık için işbirlikçilerin tertiplerine, tezgahlarına karşı gerektiğinde devletin yanında yer alırım.

Yarı sömürge durumundaki faşist-oligarşik devlete hizmetle emperyalizme direnebileceğini mi sanıyorsun?

Aklını yemişsin sen! Ama bu itirafların iyi oluyor, masken düşüyor, ne mal olduğun herkesçe görülüyor.

''İşbirlikçilerin tertiplerine karşı devletin yanında yer alırım'' yazmışsın. Devletle işbirlikçiler arasında bir zıtlık olduğu önkabulün bile senin milliyetçiliğin ne derece etkisinde kaldığını gösteriyor. Berbat haldesin. Solculukla zerre ilişiğin kalmamış. En mide bulandırıcı olan ise, bu kadar devletten yana olup hala devrim-sol edebiyatı yapıyor olman. Kendin gibi devletçi olmayan gerçek devrimcileri -tıpkı ülkücüler gibi- yurdunu sevmemekle suçlaman. Artık tamamen faşistlerin ağzından konuşuyorsun.

Siz Atatürk'e, Kurtuluş Savaşına ve devrimlere saldırmakla aslında laikliğe saldırıyorsunuz.

Çünkü onlar artık mazi olmuş, tarihe yazılmışlar. Reelde ise sadece laiklik var. Onları bitirmek demek, laikliği bitirmek demek olacaktır.

Yine onlara saldırmakla aslında sola saldırmış oluyorsunuz. Çünkü onları en çok savunanlar solcular.

Onlara saldırmakla AKP'yi, cemaati, gerici yobazları desteklemiş oluyorsunuz, çünkü onlar iktidar, çünkü laikliğe onlar düşman.

Onlara saldırmakla emperyalistlere hizmet etmiş oluyorsunuz, çünkü bağımsızlığın, milli kurtuluşun timsalidir onlar.

Atatürk'ün ve kemalizmin kusurlarıyla yüzleşmek yerine eleştiri karşısındaki tahammülsüzlüğünü komünistleri karalayarak örtmeye çabalaman ne zavallıca. Üstte yazdıklarının tümü bu amaçla ıkınılmış uydurma ve psikozlardan ibaret. IQ seviyen yerlerde.

AKP'yi eleştirdiğimiz sürece kemalizmi de istediğimiz kadar eleştiririz. Zaten AKP'yi eleştirmek için kemalizm eleştirisi şarttır, zira AKP'nin alternatifinin kemalizm olarak görüldüğü her yerde AKP kazanacaktır. Bu yüzden dincilerin ekmeğine yağ süren asıl sizsiniz. Adamların sizin gibi karşıtı olsun, canlarına minnet! Çatlasan da patlasan da biz hem AKP'ye hem kemalizme, hem birinci cumhuriyete hem ikinci cumhuriyete karşıyız. Çünkü biz -sana çok yabancı gelecek ama- bambaşka birşeyden, sosyalizmden, devrimden yanayız. Senin düşük IQ'lu ıkıntıların bizi durduramaz. Sadece kendini güldürürsün millete. AKP'yi senden bin kat fazla entsrümanla eleştiren insanlara dönüp, ''Kemalizmi de eleştiriyorsunuz ama, bana ne bana ne, olmaz kabul etmem!'' diye mızmızlanıyorsun resmen. Ne kadar saçmaladığının farkında olamaman ne üzücü.

Bir Batum işgali ile Milli mücadelecileri emperyalistlerle işbirliğiyle suçlayabilecek kadar azmış, sapıtmışsın sen.

Tabi canım, alt tarafı İngiliz emperyalizmine yaranabilmek için bir Batum işgal edilmiş, komünistler öldürülmüş, müttefik Sovyetlere kazık atılmış. Büyütmeye ne gerek var değil mi?

Zavallıcık seni...

Bu bir siyasi manevraydı. Neticede Batum Gürcülere geçti ve bugün özerk. Ne İngilizler ne de Ermeniler emellerine ulaşamadılar.

Ha yani siz Batum'u İngilizlere karşı işgal ettiniz! O halde Batum önlerinde karşı karşıya geldiğiniz de Kızıl Ordu değil İngiliz ordusu olsa gerek! Notayı çeken de Çiçerin değildi zaten!

Karabekirle yapılan telgraf belgeleri var Pante Efendi, İngilizlerin Sovyetlere karşı Kafkas Seddi için Batum'un işgal ettirildiği kabak gibi yazıyor! Sen hala ıkınıyorsun burada. Objektif ve iyi niyetli olsan gerçekleri anlamak ve yüzleşmek yoluna giderdin. Ama harbiden kemalizmi din edinmişsin, ne olursa olsun savunmaya and içmişsin adeta. Devlete hizmette sınır yok!

Bunlar antiemperyalist olunmadığını göstermez. Başkalarının toprağına göz dikmiş değilsin, kendine ait ya da sürüncemede olanlar üzerinde tasarruf hakkını kullanıyorsun.

Ne kendine aidi be? Londra Konferansına dek aklın neredeydi de tam o sıra işgal ettin? Üstelik Kafkas Seddi için işgal edildiği biliniyor, boşuna ıkınma. Çiçerin'in beyanları da ortada. Kaldı ki bir yerde hangi halk çoksa o toprak onundur. Kafana göre Misak-ı milli sınırlarına alamazsın her yeri. Son olarak, sadece Batum değil misak-ı milli dışında kalan yerler de işgal edildi(Ahıska ve Ahılkelek gibi). Buna ne buyurulur?

Ama yurtseverliğin y'sine sahip olmayan ve kendi halkının çıkarlarından ziyade diasporacıları, emperyalistleri savunan bir sapkın bunu anlayamaz. isterse komünist olsun...

Bulduğun ilk fırsatta emperyalistlerle uzlaşma yoluna gidenlerden öğrenecek değiliz yurtseverliği! Sen kimsin de hala utanmadan yurtseverlik demagojisi yapıyorsun? Diasporacılara kimin yardım ettiğini de en başta Çiçerin belirtiyor. Senin vekilin mecliste itiraf ediyor ve alkış alıyor. Taşnaklara yardım edenleri savunan adam kalkmış bana diaspora nutuğu çekiyor! Ermeni halkının acısını sahiplenmek ise zaten bir enternasyonalistin yapması gereken birşeydir, senin gibi devletçi-milliyetçi işbirlikçiler bunu anlamaz. Siz halkçı geçinir ama Ermeni halkının acısına ortak olamazken Taşnakçılara yardım gönderirsiniz! Bu mu yurtseverlik? Hadi oradan!

"Laik miydik sanki" lafı, laikliğin korunması için mücadele vermeyenlerin, AKP'nin laiklik karşıtı girişimlerine göz yumanların bir bahanesi.

O lafın ardındaki cümlelerde ne kastettiğimi açıklamıştım ama etik seviyen belli olduğu için(!) görmezden gelip çarpıtmışsın. Demiştim ki, milyonluk Alevilerin bile kendilerini gizlemelerini savunan bir zihin nasıl olup da kalkıp laikliğe sahip çıkmaktan bahseder? Devletçi kaygılar yüzünden azınlık fobisini yenememişlerin, alevilerin islamdan farkını dile getirmelerine bile tahammülü olmayanların laikliği korumaktan bahsetmesi şaka bile olamaz. Müslüman taklidi yaparak mı koruyacaksın laikliği? Yoksa orduya gaz vererek mi?

Sen laikliği savunmazsın Pante. Gerçek bir laiklik, hizmetkarı olduğun devletin asırlık millet-i hakime ideolojisine uymaz çünkü!

Gerçekten solcu olan insan, bu aşamada gerici-dinci faşizme karşı mücadele eder. Ona karşı mücadele edenlerle ittifak içinde olur. Ama sizin ittifak ettikleriniz belli.

Bu forumda bugün Atatürkçü geçinenler yıllar evvel liberallerle el ele verip komünizme saldırırken ben hem onlarla hem liberallerle mücadele ediyordum. Devrimciler liberallerden ya da kemalistlerden taraf olmak zorunda değil. İkisine de karşıyız, kendimiz başlı başına bir tarafız. Buna tahammül edemeyen senin gibiler, devrimcileri devletin kuyruğuna takıp içlerini boşaltmak isteyenlerdir. Bu zehirli amaca hiçbir zaman ulaşamayacaksınız. Hem size hem dinciye, liberale karşıyız. Hem de senin gibilerin hiç olamayacağı kadar! Yıllardır yazdığım yazılar, açtığım konular ortadadır. Liberalizmle de dincilikle de hep mücadele ettim. ''Ya onunla mücadele edeceksin ya kemalizmle'' diye IQ'sü düşük genellemeler ancak senin işindir. Bu genellemeleri sadece ve sadece kemalizmin foyasını ortaya çıkarmayalım diye yaptığınızı da artık cümle alem biliyor. Zavallılaştınız iyice. Biz hem kemalizmle hem liberal-muhafazakar ittifakla savaşırız, savaşıyoruz.

Bu arada, senden müttefik olur mu be? islamcıdan olmayacağını biliyorduk, İran ''devriminde'' islamcılara güvenen TUDEH'in başına gelenlerden görmüştük. Ama kemalistten müttefik olmayacağını da biliyoruz; Batum'dan, Çiçerin'in söylediklerinden, Suphilerden gördük. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz da bizimle müttefik olacaksınız? Biz o kazığı bir kere yeriz sadece. Hadi başka kapıya! (İşte tarih bilincimizi de bu yüzden diri tutmaya çalışıyorum. Bir daha kemalist kazığı yemeyelim diye!)

Tarih sizin gibileri affetmeyecektir

Hangi tarih? Senin devletinin resmi tarihi mi?

Aman affetmesin, çok da lazımdı!

Ama emekçi halkın hafızası olan tarih sen ve senin gibi sol görünümlü devlet işbirlikçilerini çoktan mahkum etti bile.

Bir kez daha afiyet olsun..!

Doymadıysan devam et...

tarihinde Fırat_B tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu alevilikten eşcinsel yahudiliğe (mayksistlik) dönmüş maşallah.

Bu devletsizlik ne kötü bir şey arkadaş , sene 2012 olmuş 100 yıldır aynı masallar. Bunlar ve dincilerden kurtulmadan bu dünyaya rahat yok , biri Rus uşağı diğeri arap, :lol:

tarihinde EXODUS. tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...