Jump to content

KIYAMET'İN SÜRESİ


Recommended Posts

Nahl 77- Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir, kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha çabuk bir zaman içinde olur. Şüphesiz Allah her şeye Kadir'dir.

Hacc 1. Ey insanlar! Rabbinizden sakının; doğrusu kıyamet gününün sarsıntısı büyük şeydir.

Hacc 2. Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün oysa sarhoş değildirler, fakat bu sadece Allah'ın azabının çetin olmasındandır.

Kıyamet bir göz kırpması kadar bir zaman içinde olacaksa insanlar sarsıntının büyüklüğünü anlayamayacaklar diye düşünüyorum. Acaba yanlış mı düşünüyorum ne dersiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nahl 77- Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir, kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha çabuk bir zaman içinde olur. Şüphesiz Allah her şeye Kadir'dir.

Hacc 1. Ey insanlar! Rabbinizden sakının; doğrusu kıyamet gününün sarsıntısı büyük şeydir.

Hacc 2. Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün oysa sarhoş değildirler, fakat bu sadece Allah'ın azabının çetin olmasındandır.

Kıyamet bir göz kırpması kadar bir zaman içinde olacaksa insanlar sarsıntının büyüklüğünü anlayamayacaklar diye düşünüyorum. Acaba yanlış mı düşünüyorum ne dersiniz?

Ohooo önce İsrafil sura üflicek....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sonuçta, içerisinde edebi sanatlar içeren bir kitap üzerine merak salmışsınız. Aslında, Arapça oldukça zengin bir dil ve anadili bu dilden olanlar; bu dilin etkili kullanımından çok fena derecede etkilenebilirler. Bu dilde şiirler çok güzel yazılabilir. Asıl mesele ise bu dilden başka bir dile eser çevirisi yapmaya kalkıştığınızda, yeni seçtiğiniz dil; Arapçanın çok ilginç özelliklerini içermediği için ortaya çok fena şeyler çıkarabilirsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Arapça dillerin en yamuğu,en zoru,anlaşılması kolay olmayan bir dil.

Türkçeyse, İtelyen kadın dilcisine göre,

Türkçe ŞİİR gibi bir dil.

Arkadaşın Arapçasının muazzamlıgı.

__________________________________________

Deki, yarılan karanlıhdan çıkan sabahın rabbına

Yarılışlardan fışkıran oluşun rabbına sığınırım

__________________________________________

Şimdi bu üsteki iki satırı kaldırırsak geride yazılı bir sürü cümlenin kime söylendigini anlamak mümkün degildir.

Yarattıhların şerrinden

Çöktügü zaman karanlığın

Gelip çattığı zaman göz perdelenmesinin

Tutulduğu zaman ayın

Battığı zaman güneşin

Taştığı zaman şehvetin

Soktuğu zaman yılanın

Ümit kırdığı zaman musibetin,şerrinden.

İşteee:Hala netice söylenmedi bahalım sonu nası çıhacah.

Yazıya devem.

Dügümlere üfleyip tüküren (cübbeli kimin) üfürükcülerin şerrinden.(noldu yahu söylesene,bekleeeee ,aananın garnında dogguz ay on gün nasıl bekledin,hadi bekliyek ama fazla uzatma)

kıskandığı zaman hesedcinin şerrinden.

Sonuç yok

Bukadar cümle başta bir kısa cümleye bağlı

O aradan çıkarıldımı anla anlaya bilirsen.

Kıskandığı zaman HESEDCİNİN şerrindende yanlış

Hesedci zatan kıskanan biri

Bunu böyle uzatacağına

Hesedcinin şerrinden denildiginde durum gayatanam net Anlaşılmaktadır.

Şimdi belkide diyeceksin o ayatı çevirende suç,suç çevirende degil Arabın dilindedir.

Arabın dilinde bir EHENK yoktur.

Örnegin:

bis mil -yumuşak

la -sert

hir -yumuşak

rah ma -sert

nir -yumuşak

ra -set

him -yumuşak

Halbuku Türkçenin bir kuralı vardır.

Pekçok dilde bu kural yoktur.

Alma

Elma olmaz,bu kurala terstir.

Almaya elma dememizin nedeni Arapcada ses uyumunun olmaması dilimizi bozmuştur.

Türkçeye giren Jandarmaya halkımız hala ayak diremekte

Jandarmaya CENDERME demektedir.

gidi-yorumda olmaz gidiyürüm olması gerekir ki hala anadolunun çok yerinde gidiyürüm derler.Ağanın çifliginde birilerinin konuştuğu gibi.

Bizim Almanyadakı Türkler burdakılarda HALVAYA HELVA derken Romanyalı Alman söze karıştı,hayır dedi,bunun adı HELVA degil HALVADIR.

Utanılacak birşey.

Dilimizi Almandan öğreniyürüz.

Dilimizi bozanların başında ilk sırada

Farsca

Arapça

sonrada batılı dillerdir.

Kalın sağlıcahlTolondede

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrenin başlangıcını kabul eden bilim, sonunu da kabul etmek zorundadır....

Ben burada kur'an ayetleri arasındaki uyumsuzluğu, çelişkiyi göstermeye çalışıyorum, sen ise bana bilimden bahsediyorsun.

Soru veya problem şu: Kıyamet (saat), yani dünyanın yok oluşu bir saniyeden daha az bir zaman içinde olacak ise insanlar kıyamet saat'indeki zezele'nin, yani deprem'in büyüklüğünü nasıl anlayacak?

Yani her şey bir saniyeden daha az bir zaman içinde yok olacak ise insanların sarhoş gibi dengelerini yitirdiğini nasıl görebilirsin.

Nahl 77. emru ssaat: kıyamet hadisesi, olayı veya olması emredilen zaman (saat) Hacc 1. zelzelete ssaat: Kıyamet depremi veya deprem saati.

Bu konuda yazacak bir cevabın varsa yaz. Yazacak bir cevabın yoksa bilimi milimi karıştırma

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben burada kur'an ayetleri arasındaki uyumsuzluğu, çelişkiyi göstermeye çalışıyorum, sen ise bana bilimden bahsediyorsun.

Soru veya problem şu: Kıyamet (saat), yani dünyanın yok oluşu bir saniyeden daha az bir zaman içinde olacak ise insanlar kıyamet saat'indeki zezele'nin, yani deprem'in büyüklüğünü nasıl anlayacak?

Yani her şey bir saniyeden daha az bir zaman içinde yok olacak ise insanların sarhoş gibi dengelerini yitirdiğini nasıl görebilirsin.

Nahl 77. emru ssaat: kıyamet hadisesi, olayı veya olması emredilen zaman (saat) Hacc 1. zelzelete ssaat: Kıyamet depremi veya deprem saati.

Bu konuda yazacak bir cevabın varsa yaz. Yazacak bir cevabın yoksa bilimi milimi karıştırma

Allah'ın hikmeti orada zaten..

Bir saniyede bütün evreni yok edecek ama, insanlar onun acısını,kahrını binlerce yıl çekecek..

Hikmetinden sual edilmezmiş!

Keeeeeeeeeeeh keh kehhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anime gülüşümü bu :D

Bak sana Müslüman Kıyametinin nasıl kopacağını anlatayım. İbret al biraz. Huşu içinde iki rekat namaz kılarsın artık.

Kork biraz. Allah'ın en iyi yaptığı sizi korkutmaktır.

Biraz da Hacı korkutsun siz korkak Müslümanları..

MÜSLÜMAN KIYAMETİ…..

Havada olağandışı bir ağırlık ve garip bir koku vardı. İnsan kendini derin bir yer altı mağarasında hissediyordu. Ovalara, savanalara, düz ve alçak yerlere koyu bir sis ve duman inmişti. Havada tek bir bulut bile yoktu. Etrafta göz kamaştırıcı bir aydınlık vardı. Batıdan doğan güneş, gökyüzünde tepede hareketsiz duruyordu. Bütün ihtişamı ile dolunay doğmuş ve ay yarılmıştı.

Yıldızların ışığının sönmesi ile birlikte gök de yarılmaya başlamış ve dağlar parça parça olarak etrafa savrulmuşlardı. Gölgeler kaybolmuştu. Günler geceleri izlemiyordu artık. Birbirlerine çarparak parçalanan yıldızlarla beraber geceler de yok olmuştu. Güneşle ay bir araya gelmişti.

Rüzgarlar kesilmiş, büyük göller ve denizler durulmuştu. Büyük okyanuslar bile dalgasızdı. Bütün dünya derin bir sessizliğe bürünmüştü. Çalılar, çırpılar kıpırdamıyor, ağaçlarda dallar hareket etmiyor, yapraklar hışırdamıyordu.

Hayvanlar alemi de derin bir sessizliği gömülmüştü. Kuşlar ötmüyor, cıvıldamıyor, kurtlar ulumuyor ve köpekler havlamıyordu. Olmadık yerlerde olmadık hayvanlar türemişti.

Bir süre önce Dabbat-ül- arz yerden çıkmış ve insanlarla konuşmaya başlamıştı. Şehirlerin merkezlerinde aslan, kaplan, ayı ve diğer yırtıcı ve vahşi etobur hayvanlar küçük gruplar oluşturuyor, onlara eşlik eden geyik, ceylan, inek, koyun ve keçilerle birlikte omuz omuza dolaşıyorlardı.

Nesilleri çoktan tükenmiş bir takım garip hayvanlar peyda olmuştu. Dinozorlar geniş sürüler halinde nehir boylarında ve sahillerde ilerliyor, sonra ovalara yönelip, kalın sis tabakaları içinde kaybolup gidiyorlardı.

Nehirler ters akıyordu! Balıklar başlarını sudan çıkarmış, etrafı izliyor, bir çoğu kıyılarda ve nehir kenarlarında kuyrukları üzerinde dikiliyor ve yüzgeçleri üzerinde yürüyorlardı. Sudan çıkmaktan rahatsız olmuş görünmüyorlardı. Büyük balıklara, yunus ve balinalara okyanusların yanı sıra, nehir yataklarında, büyük göl ve geniş su birikintilerinde de rastlanmaya başlanmıştı.

İnsanlar ortalıkta görünmüyorlardı. Herkes evine, barkına çekilmiş, evsiz olanlar boş bina ve mağaralarda bir araya gelmişlerdi. Cadde ve sokaklar boştu. Hiç bir araç hareket etmiyordu. Uçaklar hava alanlarında hangarlara çekilmiş, gemiler limanlarda ve açıklarda demirlemiş, trenler gar ve istasyonlarda uzun kuyruklar oluşturmuşlardı. Ne olduğunu ve daha nelerin olacağını henüz tam olarak idrak edememelerine rağmen insanlar, paniğe kapılmıyorlardı. Radyo ve televizyon istasyonları yayınlarını kesmişlerdi. Telefonlar ve diğer haberleşme araçları çalışmıyordu. İnsanlar birbirleri ile konuşamıyorlardı. Kimseden ses seda çıkmıyordu. Herkes bir köşeye çekilmiş huşu içinde dua ediyordu. Dua ettiklerini gösteren tek belirti dudaklarının kıpırdamasıydı. Kimse acıkmıyor, susamıyor ve tuvalet gereksinimi duymuyordu. Anneler bebeklerini emzirmiyor, bebekler ağlamıyor, çocuklar oyuncakları ile oynamadan sessizce bir kenarda oturuyor, kan ter içinde yüzen kadın ve erkekler korkusuz ama endişeli gözlerle etrafa ve birbirlerine bakıyorlar, bakışları ile etrafa dehşet saçıyorlardı. Cami, kilise, sinagog ve diğer mabed yerleri derin bir sessizliğe gömülmüştü. Ezan okunmuyor, kilise çanları çalmıyor, gonglar Budist mabetlerini çınlatmıyordu. Bütün ibadet yerleri boştu. Hoca, imam, müezzin, papaz, haham ve budist rahipler ortadan kaybolmuşlardı. Papalıktan haber alınmıyordu.

Bu olağanüstü durum altı gün sürdü. Bu süre içinde insanlar ve hayvanlar arasında doğan ve ölen olmadı. Ağaçlar tomurcuklanmadı, çimenler uzamadı. Hamile kadınlar ve dişi hayvanlar zamanları geldiği halde, doğurmadı.

Yedinci gün güneş kararmaya başladı.

İsrafil, sur-u İsrafil’in ilkini çaldı.

Bütün evrende yaşam sona ermek üzereydi. Azrail yeryüzüne inmiş, yaşayanların canını almaya başlamıştı. Kimse ölenlerin ardından ağlamıyordu. Anneler, bebek ve çocuklarını azraile bizzat teslim ediyorlar, kendi başlarına gelecek sonu sabır ve metanet içinde bekliyorlardı.

Gün doğusundan, gün batısına kadar bütün gökyüzü önce sarı, sonra pembe, eflatun, mor ve kızıl bir renge büründü. Bu zemin üzeride beliren irili ufaklı, zifiri karanlık kara bulutlar, rüzgarsız havada büyük hızlarla hareket ediyorlardı. Arada bir şimşekler çakıyor ve yıldırımlar düşüyordu ama, hala ses çıkmıyordu.

Aniden, kızıl gökyüzünde kanatlı melekler belirdi. Geniş, beyaz kanatlarını çırpmadan havada uçuyorlardı.

İsrafil, boruyu ikinci kere çaldı.

Bunu önce hafif bir mırıltı izledi. Bu mırıltı yayılmaya ve giderek gürleşmeye başladı. Bir süre sonra yerini derin bir uğultuya terketti. Sanki binlerce, yüzbinlerce, hatta milyonlarca insan hep bir ağızdan mırıldanıyor, konuşmaya ve birşeyler söylemeye çalışıyorlardı. Ne denildiği anlaşılmıyordu. İnsanlar dirilmeye, yerin dibinden yeryüzüne çıkmaya başlamışlardı. Önce eller toprağı yarıp yeryüzüne ulaşıyor, onu baş ve vücut izliyordu. Topraktan bitiyordu, insanlar. Yalnız mezarlıklardan değil, yerin hemen her arşınından çıkan bu insanlar, hep bereber mırıldana, homurdana, söylene, bir yöne doğru ilerliyorlardı. Aralarında bebekler, çocuklar, her yaşta kadınlar ve erkekler vardı.

Bir süre sonra yeryüzü ezan sesleri ile inlemeye başladı. Yalnız cami ve mescitlerden, Müslüman konutlarından değil, aynı zamanda kilise, sinagog ve mabetlerden de ezan sesleri yükselmeye başlamıştı. Artık kilise çanları çalmıyor, budist mabetlerinde gonga vurulmuyordu. Bütün insanlık hep bir ağızdan ezan okuyordu. Aralarında putataparların, ateistlerin, Yahudi, Hristiyan, Müslüman ve Budistlerin de olduğu, çoğu bugün için ölümden diriltilmiş milyarlarca insan, hep bir ağızdan topluca Allah-ü ekber çekerek, hesap verecekleri merciye doğru ağır adımlarla ilerliyorlardı.

Mahşer günü gelmişti....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Korkudan uyuyamam düşünmekten kendimi alamam töbeler namazlar ardı arkasına gelirdi eğer biraz mislim olaydım haci :D fosur fosur uyurum ama :D

Sorry..

O zaman sizin yerinize bir Müslüman bulup korkutalım..

Hepsi korkmuştur şimdi zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bak sana Müslüman Kıyametinin nasıl kopacağını anlatayım. İbret al biraz. Huşu içinde iki rekat namaz kılarsın artık.

Kork biraz. Allah'ın en iyi yaptığı sizi korkutmaktır.

Biraz da Hacı korkutsun siz korkak Müslümanları..

MÜSLÜMAN KIYAMETİ…..

Havada olağandışı bir ağırlık ve garip bir koku vardı. İnsan kendini derin bir yer altı mağarasında hissediyordu. Ovalara, savanalara, düz ve alçak yerlere koyu bir sis ve duman inmişti. Havada tek bir bulut bile yoktu. Etrafta göz kamaştırıcı bir aydınlık vardı. Batıdan doğan güneş, gökyüzünde tepede hareketsiz duruyordu. Bütün ihtişamı ile dolunay doğmuş ve ay yarılmıştı.

Yıldızların ışığının sönmesi ile birlikte gök de yarılmaya başlamış ve dağlar parça parça olarak etrafa savrulmuşlardı. Gölgeler kaybolmuştu. Günler geceleri izlemiyordu artık. Birbirlerine çarparak parçalanan yıldızlarla beraber geceler de yok olmuştu. Güneşle ay bir araya gelmişti.

Rüzgarlar kesilmiş, büyük göller ve denizler durulmuştu. Büyük okyanuslar bile dalgasızdı. Bütün dünya derin bir sessizliğe bürünmüştü. Çalılar, çırpılar kıpırdamıyor, ağaçlarda dallar hareket etmiyor, yapraklar hışırdamıyordu.

Hayvanlar alemi de derin bir sessizliği gömülmüştü. Kuşlar ötmüyor, cıvıldamıyor, kurtlar ulumuyor ve köpekler havlamıyordu. Olmadık yerlerde olmadık hayvanlar türemişti.

Bir süre önce Dabbat-ül- arz yerden çıkmış ve insanlarla konuşmaya başlamıştı. Şehirlerin merkezlerinde aslan, kaplan, ayı ve diğer yırtıcı ve vahşi etobur hayvanlar küçük gruplar oluşturuyor, onlara eşlik eden geyik, ceylan, inek, koyun ve keçilerle birlikte omuz omuza dolaşıyorlardı.

Nesilleri çoktan tükenmiş bir takım garip hayvanlar peyda olmuştu. Dinozorlar geniş sürüler halinde nehir boylarında ve sahillerde ilerliyor, sonra ovalara yönelip, kalın sis tabakaları içinde kaybolup gidiyorlardı.

Nehirler ters akıyordu! Balıklar başlarını sudan çıkarmış, etrafı izliyor, bir çoğu kıyılarda ve nehir kenarlarında kuyrukları üzerinde dikiliyor ve yüzgeçleri üzerinde yürüyorlardı. Sudan çıkmaktan rahatsız olmuş görünmüyorlardı. Büyük balıklara, yunus ve balinalara okyanusların yanı sıra, nehir yataklarında, büyük göl ve geniş su birikintilerinde de rastlanmaya başlanmıştı.

İnsanlar ortalıkta görünmüyorlardı. Herkes evine, barkına çekilmiş, evsiz olanlar boş bina ve mağaralarda bir araya gelmişlerdi. Cadde ve sokaklar boştu. Hiç bir araç hareket etmiyordu. Uçaklar hava alanlarında hangarlara çekilmiş, gemiler limanlarda ve açıklarda demirlemiş, trenler gar ve istasyonlarda uzun kuyruklar oluşturmuşlardı. Ne olduğunu ve daha nelerin olacağını henüz tam olarak idrak edememelerine rağmen insanlar, paniğe kapılmıyorlardı. Radyo ve televizyon istasyonları yayınlarını kesmişlerdi. Telefonlar ve diğer haberleşme araçları çalışmıyordu. İnsanlar birbirleri ile konuşamıyorlardı. Kimseden ses seda çıkmıyordu. Herkes bir köşeye çekilmiş huşu içinde dua ediyordu. Dua ettiklerini gösteren tek belirti dudaklarının kıpırdamasıydı. Kimse acıkmıyor, susamıyor ve tuvalet gereksinimi duymuyordu. Anneler bebeklerini emzirmiyor, bebekler ağlamıyor, çocuklar oyuncakları ile oynamadan sessizce bir kenarda oturuyor, kan ter içinde yüzen kadın ve erkekler korkusuz ama endişeli gözlerle etrafa ve birbirlerine bakıyorlar, bakışları ile etrafa dehşet saçıyorlardı. Cami, kilise, sinagog ve diğer mabed yerleri derin bir sessizliğe gömülmüştü. Ezan okunmuyor, kilise çanları çalmıyor, gonglar Budist mabetlerini çınlatmıyordu. Bütün ibadet yerleri boştu. Hoca, imam, müezzin, papaz, haham ve budist rahipler ortadan kaybolmuşlardı. Papalıktan haber alınmıyordu.

Bu olağanüstü durum altı gün sürdü. Bu süre içinde insanlar ve hayvanlar arasında doğan ve ölen olmadı. Ağaçlar tomurcuklanmadı, çimenler uzamadı. Hamile kadınlar ve dişi hayvanlar zamanları geldiği halde, doğurmadı.

Yedinci gün güneş kararmaya başladı.

İsrafil, sur-u İsrafil’in ilkini çaldı.

Bütün evrende yaşam sona ermek üzereydi. Azrail yeryüzüne inmiş, yaşayanların canını almaya başlamıştı. Kimse ölenlerin ardından ağlamıyordu. Anneler, bebek ve çocuklarını azraile bizzat teslim ediyorlar, kendi başlarına gelecek sonu sabır ve metanet içinde bekliyorlardı.

Gün doğusundan, gün batısına kadar bütün gökyüzü önce sarı, sonra pembe, eflatun, mor ve kızıl bir renge büründü. Bu zemin üzeride beliren irili ufaklı, zifiri karanlık kara bulutlar, rüzgarsız havada büyük hızlarla hareket ediyorlardı. Arada bir şimşekler çakıyor ve yıldırımlar düşüyordu ama, hala ses çıkmıyordu.

Aniden, kızıl gökyüzünde kanatlı melekler belirdi. Geniş, beyaz kanatlarını çırpmadan havada uçuyorlardı.

İsrafil, boruyu ikinci kere çaldı.

Bunu önce hafif bir mırıltı izledi. Bu mırıltı yayılmaya ve giderek gürleşmeye başladı. Bir süre sonra yerini derin bir uğultuya terketti. Sanki binlerce, yüzbinlerce, hatta milyonlarca insan hep bir ağızdan mırıldanıyor, konuşmaya ve birşeyler söylemeye çalışıyorlardı. Ne denildiği anlaşılmıyordu. İnsanlar dirilmeye, yerin dibinden yeryüzüne çıkmaya başlamışlardı. Önce eller toprağı yarıp yeryüzüne ulaşıyor, onu baş ve vücut izliyordu. Topraktan bitiyordu, insanlar. Yalnız mezarlıklardan değil, yerin hemen her arşınından çıkan bu insanlar, hep bereber mırıldana, homurdana, söylene, bir yöne doğru ilerliyorlardı. Aralarında bebekler, çocuklar, her yaşta kadınlar ve erkekler vardı.

Bir süre sonra yeryüzü ezan sesleri ile inlemeye başladı. Yalnız cami ve mescitlerden, Müslüman konutlarından değil, aynı zamanda kilise, sinagog ve mabetlerden de ezan sesleri yükselmeye başlamıştı. Artık kilise çanları çalmıyor, budist mabetlerinde gonga vurulmuyordu. Bütün insanlık hep bir ağızdan ezan okuyordu. Aralarında putataparların, ateistlerin, Yahudi, Hristiyan, Müslüman ve Budistlerin de olduğu, çoğu bugün için ölümden diriltilmiş milyarlarca insan, hep bir ağızdan topluca Allah-ü ekber çekerek, hesap verecekleri merciye doğru ağır adımlarla ilerliyorlardı.

Mahşer günü gelmişti....

müslümanlarin kiyameti, müslümanlarin kiyafeti, pop kültür takiliyoruz anlasilan-)) hocam su isra(f)il sakin israil olmasin ? biliyorsun tek harfli katastoroflar cok yasanmis... f klavye kullanan biri israili görünce oraya bir harf fazla eklemis olabilir-)) öten boruya bakiyorum cünkü-))) ortadogu boru dolu.. üflemek yerine ötecek olabilir.. israilin borusu ötmeye baslayinca dünyanin sonu uzak degil demek istemis olabilirler... gercekten son yüz yil yahudi yavsakligi yapanlarin sahne aldigi bir dönem.. özellikle bilim adamlari hep onlara calisti.. bu arada yahudilerde müslümanlar gibi libos versiyonlardir... onlarin idealistlerini zaten romalilar öldürmüs... israil boruyu dösedi ve öttürmeye basladi... bu daha mantikli... su dabbetül arz da petrol olabilir.. saygilar

tarihinde medicus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Dalga geçenler kıyamete inanmayıp öleceklerine inanmayanlar heralde?..

İnanıyor musunuz, İnanmıyor musunuz mesele burada, gerisi daha sonra gelir

Elbette öleceğime inanmıyorum ama kıyamet saçmalıklarınızla değil emin ol bu arada sorulan sorulara cevap vermek dışında her haltı yapıyorsun sürekli olarak, insanları mesajlarını sabote amaçlı yaptığını düşünmeye başladım artık seni şikayet etmek zorunda bırakma insanları, varsa cevabın konuş yoksa sorunlan sorulara boş ve saçma inançlarının hayal ürünü cezalarını yada gerekliliklerinden bahsetme senin allahının egosunu dinlemek için sormuyoruz sorularımızı cevap verme zorunluluğun da yok, senin allahın gibi aşağılık psikolojisinde değil bu insanlar kendine inanmayanı kendini fifilemeyeni cehenneme atmaz aklında olsun yeter iyi günler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öleceğine inanmasan da sana acı gerçeği söyleyim....Birgün mutlaka öleceksin, belki ummadığın bir zaman da gideceksin..Hislerinin inkar etmesi bu gerçeği değiştirmeyecek..Ama yine de açık kapı var.....Küçük alem olan insan ölümden kurtulamadığı gibi büyük alem olan dünyada ölümden kurtulamayacaktır..

Link to post
Sitelerde Paylaş

beyinin tuvalette bırakmışsın arkadaş sen yazdıklarımın sadece ilk cümlesini okuyorsun onuda anlamayıp yine ezberlediğin bir iki şeyi söyleyip duruyorsun sonuçta söyledim bir daha aynı mesajı atarsan seni şikayet ederim ve sana asla cevap vermeyeceğim duvara konuşmak daha mantıklıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...