Jump to content

İnsan kendi psikolojisi kendi yönetebilir mi?


Recommended Posts

Bildiğimiz üzere psikolojimizin günlük hayat üzerindeki etkisi oldukça fazla..

Bazen bunalıma gireriz kendimizi sıkıntılı hisederiz

Bazende tam tersi durduk yerede olsa kendimizi mutlu hisedebiliriz.

Bunun nedeni nedir?

Sanırım beynimizin bir tür hormonlar salgılaması..

Bu hormonları beyin neye göre salgılar..

mutlu olmak veya mutsuz olmak bizim elimizde midir..

Beynin bu tür hormonlar salgılamasını biz kontrol edebilir miyiz??

Arkadaşlar anlatmak istediğimi biraz daha açıklayayım ..

Dostoyevskinin suc ve cezasını hepimiz okumuşuzdur.

Raskolnikov bir cinayet işliyordu ve hemen ardından kendi psikolojisiyle savaşı başlıyordu.

Psikolojisi onu ele vermeye calıstıkça raskolnikov buna karsı koymaya calısıyordu..

mesela cinayeti işlediği kadının ismini duyunca bayılıyordu. falan..

raskolnikov bu cinayeti işleyip hç cinayet işlememiş gbi hayatına dewam edebilir miydi..?

Düşünce gücüyle beynin bazı hormonları salgılamasını engelleyebilir miydi..

Bu olayın onu heyecanlandırmamasını(yani beynin o hormonu salgılamamasını) sağlayabilir miydi?

Yada en basitinden kendimden şöyle bir örnek vereyim..

Bir kızla sewgili olarak bulusunca heyecanlanıyorum..

Kalp atışlarım değişebiliyor..

Bunun olmamasını istiyorum..

Yani kendi psikolojimi kendim yöneterek bu heyecanlanmayı ortadan kaldırmak istiyorum..

Çünkü biliyorum hem buluşmak hem heyecanlanmamak mümkün..

Beynimin bu hormonu salgılamasını nasıl önleyebileceğini düşünüyorum..

Sewgilimle bulusunca daha farklı düşüncelere giriyorum yinede heyecan tam olarak kalkmıyor..

Yani elimde olmayan bir seyden dolayı beynimin bu tür hormon salgılamasını engelleyemiyorum..

Oysa her gün bu tür olay yaşasam belki heyecanlanmam..

Demek ki birazda düşünceyle alakalı bişey olsa gerek bu..

Yani düşünce gücüyle yada farklı bi sekilde kendi psikolojimizi yönetebilir miyiz?

Beynimizin hormon salgılamasını önleyebilir miyiz?

Bilinçli olarak kalp atışlarımın hızlanması ve yavaslamasını istiyorum..

Kendi psikolojimi kendim yönetmek istiyorum...

Mesela cok bunalımda olduğumda içimde bir sıkıntı olduğunda..Hemen serdar ortaç demet akalın gibi hareketli sarkılar açıp dinlerim içimdeki sıkıntı biraz olsun gider..Ve psikolojim biraz olsun düzelir..Bu müzikleri açmadanda psikolojimi düzeltebilmek istiyorum..

Mesela vicdan her insanda ufak tefek değişikler gösterir..

Bazı insanları içten içe çökertirken bazı insanları etkilemez bile..

Bunun sebebi nedir..Bunu insan kendi yönetebilir mi?

Umarım anlatmak istediğimi anlamışsınızdır..Biraz uzun ve karışık olduğu için özür dilerimm

Kısacası sorum

İnsan kendi psikolojisini kendi yönetebilir mi??

Bu konudaki görüşlerinizi bekliyorum..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 70
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

beyin gücüyle çeşitli şeyler yapılabiliyor. bu yolla cisimlerin hareket ettirilmesine bile tanık oldum. veya plasebo etkisi de bunlardan biri. nasıl olduğu hala çözülemiyor fakat bu mümkün. yani istediğin psikolojiyi sağlayabilirsin. karşındakini ulaşılamaz biri olarak görmezsen ve onun da normal bir insan olduğunu düşünürsen bunu yapman mümkün. tabi sıradanlığın da buna etkisi var. ilk başlarda bunu normal olarak göremediğin için heyecanlanırsın ancak zaman geçtikçe o heyecan azalır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hangi kanalın olduğunu hatırlıyamayacağım ama brain belgeseli vardı, orada da işlenmişti bu konu.

Ve cevap şu idi, hayır kontrol edemiyoruz şuanda sadece zıttı olan hormonu salgılatacak hareketleri bilir ve bunları uygularsak en fazla bu şekilde kendimizi isteğimiz doğrultusunda hükmedebiliyoruz.

Ama bu da sadece bilinç kısmında oluyor, bilinç altında o da yemiyor!

Hatta örneği de yanlış hatırlamıyorsam neden o binadan çıkması gerektiğini hiç bilmediği halde patlamadan saniyeler önce bilinçaltının otomatik tecrübe kaydı sayesinde binadan çıkan itfayeciler idi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

blinçaltını kontrol etmek mümkün değil öyle olsaydı bilinçaltı olamzdı..yani bilince getirdiğiniz her olay artık bilinç olmaktan çıkar...savunma mekanizmaları buna en güzel örnektir...farzedelimki içinizdeki kabul edilemez kötü duyguları başkasına yansıtıp onu suçlayarak rahatlamaya çalışan insanlar vardır..buna YANSITMA denir...bunun gibi pek çok örnek var...bilinçaltı-ego ve süper egeo yu somut olarak içinde kola dolu bir pet şişeye benzetelim...kolanın kapağı bazı insanlarda çok sıkı yani süperego -vicdan..toplumsal kumanda nasıl adlandırırsanız..bazılarında ise çok gevşek yani kıtır kıtır adam doğrasa hiç tınlamaz...bazılarında ise normal sıkılıkta...en ideali kapağın normal sıkılkta olamasıdır...bilimce gelen her düşünce artık bilinç altı olamaktan çıkar..yansıtma düzeneğini kullana birisi bunu farkettiği anda artık aynı davranışı yapmaz...kısaca çok uzun konu olmasına rağmen insanlar kendi psikolojilerini tamamen yönetemezler bazı şeyler yapısaldır...ama OLUMSUZ OTAMATİK DÜDŞÜNCELERİ...olumlu otamatik düşüncelere çevirmek gibi bilişsel davranışsal değişikler düşüncede yapılabilir ..özellikle depresyonu yenmede bir numara bilşsel davranışşsal bir değişimdir bu tarz şeyler mümkün ...bunlarda bir profesyonel yardımıyla sağlanabilir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hangi kanalın olduğunu hatırlıyamayacağım ama brain belgeseli vardı, orada da işlenmişti bu konu.

Ve cevap şu idi, hayır kontrol edemiyoruz şuanda sadece zıttı olan hormonu salgılatacak hareketleri bilir ve bunları uygularsak en fazla bu şekilde kendimizi isteğimiz doğrultusunda hükmedebiliyoruz.

Ama bu da sadece bilinç kısmında oluyor, bilinç altında o da yemiyor!

Hatta örneği de yanlış hatırlamıyorsam neden o binadan çıkması gerektiğini hiç bilmediği halde patlamadan saniyeler önce bilinçaltının otomatik tecrübe kaydı sayesinde binadan çıkan itfayeciler idi.

ama ortada plasebo etkisi denen bir durum var. içerisinde şeker bulunan kapsülleri kullandığı halde bunun kendini kısa sürede iyileştireceğine inanan insanlar gerçek ilacın iyileştirme süresinden daha kısa sürelerde iyileşebiliyor. gerçi bunun açıklaması halen yok, başka bir şeyle alakalı da olabilir ancak kişi buna inandığı için en mantıklısı psikolojik etmenlerin, yani insanın oluşturduğu psikolojinin tedavi sürecini hızlandırması olarak görünüyor.

itfaiye durumunun sebebi, o kişinin bu konuda çok tecrübeli olmasının bir sonucu. kendisi farkında olmasa da daha önce benzer durumlar yaşaması itibariyle beyin ortam değişkenlerini bir araya getirerek orada bir patlama olacağı sonucunu çıkarıyor. bu sayede kişiye bir şeyler olacağı ve çıkması gerektiği hissini yolluyor. yani orada kasıtlı olarak beyin gücünü kullanma veya psikolojik bir durum oluşturma olayı yok. bu işlemleri bilinçaltının kendisi yapıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

blinçaltını kontrol etmek mümkün değil öyle olsaydı bilinçaltı olamzdı..

benim bildiğim; bilinçaltı denen şey, bilincimiz dışında(iç organların çalışması, rüya görmek, bazı anlamsız gelen davranışlar vs.)kalan kısmın gerçekleştiği yer. algılanan her şey bilinçaltında bulunur fakat hepsini hatırlayamayız(bilgi karmaşası olmaması için böyle olmuş olabilir). hipnozla bazen insanın bilinçaltına erişim sağlanabilir ve hatırlayamadığı şeyler söyletilir veya bir saplantısı varsa onun sebebini bulmaya çalışılır.

yansıtma durumu pek anlayamadım ama sırf düşünceyle vücutta kimyasal değişiklik(dolayısıyla psikolojik değişiklik) insanın yapabildiği bir şey. mesela heyecanlanma örneği buna çok güzel bir örnek. ilk başta karşındakini çok yükseklerde görürsün ve bu yüzden de karşısına çıktığında ya da konuşurken heyecanlanırsın ancak kendi kendine "bu da bildiğin insan ve ben onu sevsem de diğerlerinden hiç bir farkı yok" dersen ortada heyecan falan kalmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tüm bunlar Beynin savunma mekanizmasından kaynaklanır. Beyin benliği ve vücudu korumak için programlanmıştır. Kötü birşey yaşadığınızda depresyona girmek, tekrar böyle birşey yaşamamak için sosyal aktiviteleri minimuma indirir. İnsanlar içine çıkmaz, ailesine gözükmez, yemek yemez vs... Bunun ileri aşamaları intihara kadar gidebilir ve beynin bu savunma mekanizmasını aşmanın tek yolu, beyne dışarıdan tekrar veri sokmaktır. Bu müzik olabilir, arkadaşların, aile bireylerinden birinin ya da psikoloğun telkinleri olabilir.

Heyecanlanma konusu da yine savunma mekanizmasının devreye girmesiyle olur. Beyin amirin ya da çok değer verdiğin birinin yanında hata yapmamanı sağlamak için kendisine ve duyu organlarına daha fazla oksijen gitmesini sağlaması gerekir. Bunun için adrenalin salgılar, bu adrenalin akciğerleri açar, kalbin hızlanmasını sağlar. Bu randevular sık sık yaşanmaya başlarsa, beyin zamanla bu kadar yüksek seviyede algılamaya ihtiyaç olmadığına karar verir ve heyecanlanma oranı, buluşma sıklığıyla ters orantılı olarak ayarlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tüm bunlar Beynin savunma mekanizmasından kaynaklanır. Beyin benliği ve vücudu korumak için programlanmıştır. Kötü birşey yaşadığınızda depresyona girmek, tekrar böyle birşey yaşamamak için sosyal aktiviteleri minimuma indirir. İnsanlar içine çıkmaz, ailesine gözükmez, yemek yemez vs... Bunun ileri aşamaları intihara kadar gidebilir ve beynin bu savunma mekanizmasını aşmanın tek yolu, beyne dışarıdan tekrar veri sokmaktır. Bu müzik olabilir, arkadaşların, aile bireylerinden birinin ya da psikoloğun telkinleri olabilir.

Heyecanlanma konusu da yine savunma mekanizmasının devreye girmesiyle olur. Beyin amirin ya da çok değer verdiğin birinin yanında hata yapmamanı sağlamak için kendisine ve duyu organlarına daha fazla oksijen gitmesini sağlaması gerekir. Bunun için adrenalin salgılar, bu adrenalin akciğerleri açar, kalbin hızlanmasını sağlar. Bu randevular sık sık yaşanmaya başlarsa, beyin zamanla bu kadar yüksek seviyede algılamaya ihtiyaç olmadığına karar verir ve heyecanlanma oranı, buluşma sıklığıyla ters orantılı olarak ayarlar.

Aynen katılıyorum.

Beyin; "ben" dediğimiz kavramdan yani bizden bağımsız çalışabiliyor. Çünkü çok güçlü bir yapıya sahip. Biyolojik evriminin yanında sosyal bir evrim de geçiriyor ve birikimli kalıtımsal bilgiler yüzünden davranışlarına anlam verebilmek güç.

Hatta bu bağlamda şöyle tartışmalar başlamıştır: Ben dediğimiz kavram sadece beynimiz midir?

Bir grup şöyle der: Hayır, beyin bir araçtır. Bir marangoz bir çekici çok iyi kullanıp onunla eşyalar yapıyorsa o marangoz o çekiçtir diyemeyiz, sadece çekiç marangozun aletidir diyebiliriz. Yani bu görüşe göre benlik ya da biz beynimizi kullanıyoruz sadece. Tabi ki iyi kullanamazsak beyin kendi kendine de birşeyler yapabilme ve kontrolden çıkma kapasitesine sahip çünkü pasif bir organ değil, aktif bir organ.

Diğer grup ise benlik=beyin diyor. Beyindeki fiziksel aktiviteler, snapsislet arası elektrik iletimleri filan sonucunda düşüncelerimiz, böylece eylemlerimiz ve benliklerimiz oluşur diyorlar. Daha materyalist bir yaklaşım tabi ki ama diğer görüş de benlik beyin değil, ruhtur da demiyor. Benliğin henüz sırrı çözülememiş olan pineal glandta saklı olduğu düşünülüyor.

Eğer beyin bizim aracımızsa ona hükmedebiliriz. O aleti daha iyi kullanmayı öğrenebiliriz ve hatta manipüle edip beynin sınırlarını zorlayabiliriz. Ama beyin biz isek kendimizin esiri oluruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

itfaiye durumunun sebebi, o kişinin bu konuda çok tecrübeli olmasının bir sonucu. kendisi farkında olmasa da daha önce benzer durumlar yaşaması itibariyle beyin ortam değişkenlerini bir araya getirerek orada bir patlama olacağı sonucunu çıkarıyor. bu sayede kişiye bir şeyler olacağı ve çıkması gerektiği hissini yolluyor. yani orada kasıtlı olarak beyin gücünü kullanma veya psikolojik bir durum oluşturma olayı yok. bu işlemleri bilinçaltının kendisi yapıyor.

Biz ne deduk?;)

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan kendi psikolojisini kendi yönetebilir. Ancak bunu bilgili ve yetenekli insanlar yapabilir. Sıradan insanların yapabileceği birşey değildir. Hatta birçok psikolog ve psikiyatrın bile bu konuda yetersizliği vardır. Yani en azından ülkemizde böyle.

Güçlü kişilik özellikleri gerekir kendi psikolojini yönetebilmen için.

Psikopat diyebileceğimiz insanlar vicdan duygusundan neredeyse yada tamamen yoksundur. Onlar cinayet işlesede hiç umursamaz. Eğer yakalanmayacak kadar zeki ise olay kapanır gider.Çoğunlukla yakalanmaları ise biraz olsun rahatlatıcı en azından.

Ortalama insanın cinayet işlemesi elbette büyük bir vicdan yükü getirir.

Bunun dışında görevleri gereği eğitim görmüş seçme insanlar, insan öldürselerde vicdan azabı pek çekmezler. Asker, ajan vb meslekler için diyorum. Görüldüğü gibi cinayet bile mantığa uydurulunca vicdan azabı çekilmiyor. Çünkü ülke güvenliği için yapılması gereken yapılmıştır. Öldürülen kişi yada kişiler sebepsiz öldürülmemiştir. O zaman bu cinayet değil görevdir.

Bilinçaltınızı kafanıza göre yönetemezsiniz. Ona dayatma yapamazsınız. Onu kandıramazsınız. Önce onun varlığını kabul edeceksiniz. Sonra orada ne var yavaş yavaş onu keşfedeceksiniz.

Bilinçaltınızda en derin inançlarınız, hayattaki kabulleriniz, dünyayı insanları hayatı ve kendinizi algılama şekliniz saklıdır. Bunları keşfetmek uzun ve derin çalışma gerektirir. Hele değiştirmek dünyanın en zor işidir.

Bilinçaltınızı aileniz şekillendirir. Siz daha bebekken çocukken. Özellikle anneniz kaderiniz olur çıkar. Bir taraftan sizinde kendinize özgü kişilik özellikleriniz var. Bunlar zamanla ortaya çıkacak. Hele birde ailenizden farklı bir yapıya sahipseniz ileride işiniz çok zor. Benzerlik işinizi kolaylaştırır.

İnsanların belli bir kişilik yapısına sahip olarak doğduklarını düşünüyorum. Bu konuda bulgular var. Eski anlayış aile ve çevre biçimlendirir şeklinde idi. Ben buna katılmıyorum. Hele ki güçlü kişilikler doğuştandır. Sonradan asla kazanılamaz.

Eğer bilinçaltınızda ne var ne yok tanıdıysanız ve bilincinizle onu irtibatlandırdıysanız kendinizi tanır ve yönetirsiniz. Ama bu istediğiniz herşeyi yapabilirsiniz demek değildir. Yine herşeyin bir mantığı olmak zorundadır. Hatta yine basit heyecanlar yaşayabilirsiniz. Sıradan bir insandan çok farklı değilsinizdir. Ama iş gerekli olduğunda birşeyler yapmaya geldiğinde çok şey yapabilirsiniz.

Ben bilinçaltıma inebiliyorum ve orada değişiklik yapabiliyorum diye kendinize sürekli mutlu olma emri veremezsiniz. Mantıklı olmak zorundasınız. Hayatın doğasını ve dalgalanmalarını bilerek akışına bırakmak daha iyidir. Sadece gerekli olduğunda müdahale etmek en iyisi. Zaten bir insan hayatı acısıyla tatlısıyla kabullenemiyorsa işi zor.

Ne kadar bilirseniz bilin bazı tepkilerin önüne geçemezsiniz. Geçmeye kalkarsanız sonuçlar daha kötü olur. Üstelik bu 'ben' macerası biten tamamlanan birşey değildir ki. Her zaman sürprizleri vardır. Durur durur sizi şaşırtır.

Herkes kendi 'ben' macerasını yaşıyor. Onu ne kadar tanırsak o kadar hayatımızı güzelleştirme şansımız artar.

tarihinde baglanti789 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan kendi psikolojisini kendi yönetebilir. Ancak bunu bilgili ve yetenekli insanlar yapabilir. Sıradan insanların yapabileceği birşey değildir. Hatta birçok psikolog ve psikiyatrın bile bu konuda yetersizliği vardır. Yani en azından ülkemizde böyle.

Güçlü kişilik özellikleri gerekir kendi psikolojini yönetebilmen için.

Psikopat diyebileceğimiz insanlar vicdan duygusundan neredeyse yada tamamen yoksundur. Onlar cinayet işlesede hiç umursamaz. Eğer yakalanmayacak kadar zeki ise olay kapanır gider.Çoğunlukla yakalanmaları ise biraz olsun rahatlatıcı en azından.

Ortalama insanın cinayet işlemesi elbette büyük bir vicdan yükü getirir.

Bunun dışında görevleri gereği eğitim görmüş seçme insanlar, insan öldürselerde vicdan azabı pek çekmezler. Asker, ajan vb meslekler için diyorum. Görüldüğü gibi cinayet bile mantığa uydurulunca vicdan azabı çekilmiyor. Çünkü ülke güvenliği için yapılması gereken yapılmıştır. Öldürülen kişi yada kişiler sebepsiz öldürülmemiştir. O zaman bu cinayet değil görevdir.

Bilinçaltınızı kafanıza göre yönetemezsiniz. Ona dayatma yapamazsınız. Onu kandıramazsınız. Önce onun varlığını kabul edeceksiniz. Sonra orada ne var yavaş yavaş onu keşfedeceksiniz.

Bilinçaltınızda en derin inançlarınız, hayattaki kabulleriniz, dünyayı insanları hayatı ve kendinizi algılama şekliniz saklıdır. Bunları keşfetmek uzun ve derin çalışma gerektirir. Hele değiştirmek dünyanın en zor işidir.

Bilinçaltınızı aileniz şekillendirir. Siz daha bebekken çocukken. Özellikle anneniz kaderiniz olur çıkar. Bir taraftan sizinde kendinize özgü kişilik özellikleriniz var. Bunlar zamanla ortaya çıkacak. Hele birde ailenizden farklı bir yapıya sahipseniz ileride işiniz çok zor. Benzerlik işinizi kolaylaştırır.

İnsanların belli bir kişilik yapısına sahip olarak doğduklarını düşünüyorum. Bu konuda bulgular var. Eski anlayış aile ve çevre biçimlendirir şeklinde idi. Ben buna katılmıyorum. Hele ki güçlü kişilikler doğuştandır. Sonradan asla kazanılamaz.

Eğer bilinçaltınızda ne var ne yok tanıdıysanız ve bilincinizle onu irtibatlandırdıysanız kendinizi tanır ve yönetirsiniz. Ama bu istediğiniz herşeyi yapabilirsiniz demek değildir. Yine herşeyin bir mantığı olmak zorundadır. Hatta yine basit heyecanlar yaşayabilirsiniz. Sıradan bir insandan çok farklı değilsinizdir. Ama iş gerekli olduğunda birşeyler yapmaya geldiğinde çok şey yapabilirsiniz.

Ben bilinçaltıma inebiliyorum ve orada değişiklik yapabiliyorum diye kendinize sürekli mutlu olma emri veremezsiniz. Mantıklı olmak zorundasınız. Hayatın doğasını ve dalgalanmalarını bilerek akışına bırakmak daha iyidir. Sadece gerekli olduğunda müdahale etmek en iyisi. Zaten bir insan hayatı acısıyla tatlısıyla kabullenemiyorsa işi zor.

Ne kadar bilirseniz bilin bazı tepkilerin önüne geçemezsiniz. Geçmeye kalkarsanız sonuçlar daha kötü olur. Üstelik bu 'ben' macerası biten tamamlanan birşey değildir ki. Her zaman sürprizleri vardır. Durur durur sizi şaşırtır.

Herkes kendi 'ben' macerasını yaşıyor. Onu ne kadar tanırsak o kadar hayatımızı güzelleştirme şansımız artar.

Konu çok güzel ve gerekli.

Baglanti'nin açıklamaları çoğunluğun farkedemediği altın değerinde bilgiler. Eminim okuyan on yirmi kişi olacak onların da üç beşi anlayacaktır ne demek istediğini.

<<İnsanların belli bir kişilik yapısına sahip olarak doğduklarını düşünüyorum. Bu konuda bulgular var. Eski anlayış aile ve çevre biçimlendirir şeklinde idi. Ben buna katılmıyorum. Hele ki güçlü kişilikler doğuştandır. Sonradan asla kazanılamaz.>>

Yalnız bu iddia insan doğuştan ruha sahip der gibi olmuş.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu çok güzel ve gerekli.

Baglanti'nin açıklamaları çoğunluğun farkedemediği altın değerinde bilgiler. Eminim okuyan on yirmi kişi olacak onların da üç beşi anlayacaktır ne demek istediğini.

<<İnsanların belli bir kişilik yapısına sahip olarak doğduklarını düşünüyorum. Bu konuda bulgular var. Eski anlayış aile ve çevre biçimlendirir şeklinde idi. Ben buna katılmıyorum. Hele ki güçlü kişilikler doğuştandır. Sonradan asla kazanılamaz.>>

Yalnız bu iddia insan doğuştan ruha sahip der gibi olmuş.

Teşekkürler Tabiatbaba.

Önemli olan bulgular ve gözlemler değil midir? Bebeklerin anne karnında belli kişilik özelliklerine sahip oldukları tespit edilmiş. Beğenileri ve tercihleri var. Şimdi bulgu buysa ben ne yapayım?

Ruhtur, şudur, budur. Her neyse ne.

Şimdi yetenekleri ele alalım. Yada belirgin kişilik özelliklerine sahip insanları. Bunlar bir insanda varsa vardır. Yoksa ona bunları sonradan kazandıramazsın. Aksini ispat edebilen var mı bunun? Yok. Varsa çıksın ispat etsinde görelim. E durum buysa kabul etmekten başka ne yapabilriz ki.

Gerçeği bilmiyoruz. Dinler gram haklı çıkar endişesi taşımanın anlamı yok. Dinler bazı konularda çok doğru laflar eder. Hatta bazı kavramlarının yarın gerçekle örtüştüğünü görebiliriz. Bu din masallarını gerçek yapmaz. Dinler o kadar çok şey söylemiştir ki. O kadar çok şeyi sahiplenmişlerdir ki. Bu sebeple önemi yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Teşekkürler Tabiatbaba.

Önemli olan bulgular ve gözlemler değil midir? Bebeklerin anne karnında belli kişilik özelliklerine sahip oldukları tespit edilmiş. Beğenileri ve tercihleri var. Şimdi bulgu buysa ben ne yapayım?

Ruhtur, şudur, budur. Her neyse ne.

Şimdi yetenekleri ele alalım. Yada belirgin kişilik özelliklerine sahip insanları. Bunlar bir insanda varsa vardır. Yoksa ona bunları sonradan kazandıramazsın. Aksini ispat edebilen var mı bunun? Yok. Varsa çıksın ispat etsinde görelim. E durum buysa kabul etmekten başka ne yapabilriz ki.

Gerçeği bilmiyoruz. Dinler gram haklı çıkar endişesi taşımanın anlamı yok. Dinler bazı konularda çok doğru laflar eder. Hatta bazı kavramlarının yarın gerçekle örtüştüğünü görebiliriz. Bu din masallarını gerçek yapmaz. Dinler o kadar çok şey söylemiştir ki. O kadar çok şeyi sahiplenmişlerdir ki. Bu sebeple önemi yok.

Çok güzel söylemişsin. Bu forumda bazı kullanıcılarda bir gobi var. Ya dinler haklı çıkarsa diye her yeni bilgiye, yeni bulguya, farklı bakış açılarına yafta vurulup küfrediliyor. Böylesi acınası bir korku gülüncüme gidiyor. Ateizm bir dinmidir ki çökmesinden korkuyorsunuz? Resmen ateistlerin de kutsalları olmuş.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanın psikolojisini yönetebilmesi ne demektir tam olarak anlayamadım ama kimi duygularımızı törpülememiz veya onların bize zarar verebilecek seviyeye gelmelerini önlememiz mümkün.

Aslında bunu hepimiz deniyor ve yapıyoruz. Çok korktuğumuzda, çok heyecanlandığımızda, çok endişelendiğimizde vb. duyguları biraz fazla hissettiğimizde kontrolü kaybedebileceğimizi veya duygulanımın aşırılığının bize zarar vereceğini düşünür, onları kontrol altına almaya çalışırız. Herkes kendine göre yöntemler geliştirir. Ben çok ama çok sinirlendiğimde derhal çok derin bir nefes alır ve 8'e, 10'a kadar sayarım. Bu yöntem bende işe yarar. Kendimi hemen kontrol almak zorunda hissederim çünkü çok sinirliyken düşünmeden davranma ihtimalimin yüksek olduğunu, böylelikle karşımdakinden önce kendime zarar verebileceğimi bilirim.

Bir başkası başka bir yöntem geliştirir...

Bağlantı bilinçaltımıza inip, orada ne var ne yok anlayabiliriz demiş ve bunun çok zor ve çok zaman isteyen bir şey olduğunu söylemiş.

Böyle bir şey yok. İnsan kendi bilinçaltını analiz edemez. Zavallı Freud bile bunu başarabilmek için ömür tüketmiş, belki yardımı olur diye kokain denemiş ve sonunda bağımlı olmuş tabii.

Bilinçaltımıza inebilmek gerçekten uzmanlık ister ki uzmanlar da kendi bilinçaltlarını kontrol edemezler. Başkalarınınki anlayabilirler, hatta oraya ulaşıp bilinçaltı ekimi de yapabilirler ama kendilerine yapamazlar. Bilinçaltında bir şeyler vardır ama ne.. Onlar görebilseydik adına bilinçaltı demezdik zaten.

Hipnozla falan da inilmez oraya. Haftalarca terapi yapıp kişiyi didik didik etmek yerine iki hipnoz yapar, her şeyi anlarlardı uzmanlar. Bilinçaltı dediğimiz şeyi bizim gördüğümüzü ve etkilendiğimizi bile farketmeden kaydettiğimiz ve kenara attığımız olay ve durumların biriktiği yerdir. Rüyalarla bazen orayı temizleriz veya bir şeyleri bilinç düzeyine getiririz. Bunu yapmamıza neden olan birtakım şeyler yaşamışızdır ve onlar tetiklemiştir ama biz onun bile farkında değilizdir.

Her insanın algılama ve öğrenme biçimi farklı. Etkilendiği olay ve durumlar, etkilenme dereceleri, tepkileri ve hatta savunmaları farklı. Eğer duygulanım aşırıysa ve kontrol edilmez boyuta varıp da kişinin yaşamını olumsuz etkiliyorsa, muhtemelen bir sorun var demektir. Uzmana gitmekte yarar var. Kişi kendisini aşağı yukarı bilir ve normal ve normal olmayan seviyeyi ayırt etmeye zorlanır. O durumda da yardım alır.

Ama onun dışında korkmak, çok fazla heyecanlanmak hatta eli ayağı birbirine dolaşmak dediğimiz durumu yaşamak, endişelenmek, panik olmak, bazen manik bazen depresif olmak normal. Bunların hepsi yukarıdaki bir arkadaşımızın da belirttiği gibi savunma mekanizmalarıdır ve gereklidir.

Beynimize her zaman hükmedemeyiz. Hatta çoğu zaman hükmedemeyiz. Doğru düşünmek, doğru kararlar almak, muhakeme yeteneğini iyi kullanmak, duyguları tanımak mümkün ama eğer sağlıklı isek.. Genel olarak sağlıklı sayılabilecek biri depresyona girdiğini farkeder örneğin ve onu kabullenip gereken her ne ise onu yapmaya koyulur. "Ben beynimi kontrol edebilirim, depresyona girmem, psikolojimi kendim yönetirim" demez. Sonuç olarak beyin de tıpkı diğerleri gibi bir organ ancak çok tehlikeli. Oyuna gelmez pek..

Link to post
Sitelerde Paylaş

bilinçaltımıza inip, orada ne var ne yok anlayabiliriz demiş ve bunun çok zor ve çok zaman isteyen bir şey olduğunu söylemiş.

Böle bir şey yok. İnsan kendi bilinçaltını analiz edemez. Zavallı Freud bile bunu başarabilmek için ömür tüketmiş, belki yardımı olur diye kokain denemiş ve sonunda bağımlı olmuş tabii.

Böyle birşey var. Derine çok derine inebilecek kadar yetiniz olması gerekiyor. Davranışlarımın derin kaynaklarını farkedip, onlara müdahale edebiliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu fikirler çatışmasından şunu çıkartıyorum. "baglanti" kendini bulma yolunda "Ifeelgood"'dan daha ilerde. Benliğinin daha farkında.

Psikolojik sorunlar, takıntılar herkes de çeşit çeşit vardır.

Hastalık derecesinde olanlardan tutun da; sağlıklı insanlardaki, davranışlara kadar. Herşeyin bir nedeni vardır ve insan çoğunu otomatiğe bağlamıştır. Daha bebeklikten başlayarak bir otomatiğe bağlama, paket düşünceleri, paket davranışları programlama süreci çalışıyor.

Çoğu davranışımızı istemsiz, bilinçsiz, seçimsiz, iradesiz yapıyoruz da; düşünmesek aklımızın ucundan bile geeçmiyor bunlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu fikirler çatışmasından şunu çıkartıyorum. "baglanti" kendini bulma yolunda "Ifeelgood"'dan daha ilerde. Benliğinin daha farkında.

Psikolojik sorunlar, takıntılar herkes de çeşit çeşit vardır.

Hastalık derecesinde olanlardan tutun da; sağlıklı insanlardaki, davranışlara kadar. Herşeyin bir nedeni vardır ve insan çoğunu otomatiğe bağlamıştır. Daha bebeklikten başlayarak bir otomatiğe bağlama, paket düşünceleri, paket davranışları programlama süreci çalışıyor.

Çoğu davranışımızı istemsiz, bilinçsiz, seçimsiz, iradesiz yapıyoruz da; düşünmesek aklımızın ucundan bile geeçmiyor bunlar.

Peki siz ne düşünüyorsunuz benlik konusunda?

Ben dediğimiz şey beyin midir yoksa başka bir organ ya da şey midir? Biz beynimizi mi kullanıyoruz yoksa beynimiz mi bizi kullanıyor?

Benliğe yaklaşımınız nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki siz ne düşünüyorsunuz benlik konusunda?

Ben dediğimiz şey beyin midir yoksa başka bir organ ya da şey midir? Biz beynimizi mi kullanıyoruz yoksa beynimiz mi bizi kullanıyor?

Benliğe yaklaşımınız nedir?

Beynin fonksiyonlarının çok azını biliyoruz.

Yeni bilimsel çalışmalarda kuantum alanların da (maddesel süreçlerden ayrı olmadan), beynin çalışmasında etkisi olduğu tartışılıyor.

Benlik imajiner değildir. Maddeyle sıkı sıkıya ilişkilidir ama tamamen madde değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Beynin fonksiyonlarının çok azını biliyoruz.

Yeni bilimsel çalışmalarda kuantum alanların da (maddesel süreçlerden ayrı olmadan), beynin çalışmasında etkisi olduğu tartışılıyor.

Benlik imajiner değildir. Maddeyle sıkı sıkıya ilişkilidir ama tamamen madde değildir.

Şu kuantum alanlar dediniz de aklıma karar verme süreçleri geldi. Bir araştırma vardı... Bir kararı vermeden önce beynimizin belirli bir bölgesinde kararı verişimizden yarım saniye önce o kararın verildiği gözlenmiş. Tam anlatamadım ama sanırım bu forumda da paylaşılmıştı çok oldu. Hatta olay kader ve özgür irade meselesine bağlanmıştı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...