Jump to content

İnsan kendi psikolojisi kendi yönetebilir mi?


Recommended Posts

İnsanın diğer hayvanlardan tek farkı aklıdır.

İnsandan aklı alın, geride hiçbirşey kalmayacaktır.

Psikoloji ve Psikiyatri insan aklının normali ve patolojisi ile uğraşan bilim dallarıdır.

İnsan için ben daha önemli bir bilim dalı düşünemiyorum.

Bu son derece önemli bilim dalının bir takım hurafe, dedikodu ve efsanelerle dolmuş olması, üstün insan aklı ile bağdaşmayan bir ironidir.

Aklından daha önemli bir değeri olmayan insanlığın hatalarına bilimin bir yerde son vermesi gerekiyor.

Ve bilim bunu gerçekleştiriyor. Son 50 yıl içinde insan ruhsallığının temelinin kimyasal olduğu anlaşıldı.

Psikoloji ve psikiyatri o temel üzerinde inşa edilmek zorunda.

Bu konuda ironi yapmamanın önemini idrak etmeniz dileğiyle.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 70
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Ayrıca hipnozun telkinden başka birşey olmadığını çok iyi bilirim ve ifade de ettim. Çok tehlikeli olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Kötüye kullanılması çok mümkündür. İyi amaçlarla yapılanı bile zararlı olabilir. Hipnozdan medet umacak duruma hiç düşmedim istememde.

Bilinçalrına inmek bir deyimdir. Bilinçaltı bir mekan değil ki? Aslında halen bir varsayım. Varsayım olmasına rağmen var gibi görünüyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda da anlamaya ve birşeyler yapmaya çalışıyoruz insanlık olarak.

Açık düşünceli bir insan olarak karaciğer ile beyini karşılaştırmanıza birşey demiyorum. Ama genede bana çok sığ bir karşılaştırma gibi geliyor.

Ben size şunu sormak istiyorum. Süperegonun olmadığını kim söyleyebilir? Bu toplumsal bilinçtir. Onun kabulleri ve redleridir. Hadi bana yoktur deyin. Lütfen deyin.

İd yoktur da deyin. Beynimizin, benliğimizin derinliklerinde canavarlar dolaşmaz deyin. Lütfen deyin.

Libido içinde aynısını diyeceğim. Cinsellik insanlarda etkin değildir deyin. Lütfen deyin. İnsanlar bazen cinsel tutkuları uğruna canlarını bile vermezler deyin.

Eğer bunları diyebiliyorsanız Freud bir şarlatandır. Kabul ediyorum. Ama diyemiyorsanız Freud a şarlatan diyemeyeceğim ben. Ha siz şimdi inat eder dersiniz de. Ama ne benliğimizin derinliklerinde ki canavarları ne cinsel tutkularımızı ne toplumsal bilincin kabul ve redlerini ortadan kaldıramazsınız. Buna kimsenin gücü yetmez.

Bilmediğiniz konularda ahkam kesmeye devam ediyorsunuz. Yazdıklarımdan hiçbirşey anlamamışsınız.

Sizin bu iletinizi teker teker de yanıtlayabilirim ama yine anlayacağınızı sanmıyorum.

Bu yazdıklarınızın yanlış olduğunu söylemekle yetiniyorum. Hiç bilmediğiniz bir konuda ahkam kesiyorsunuz.

Bize bilimsel bir kaynaktan referans gösterebileceğinizi sanmıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Seviyeli olduğunuzu biliyorum ama nasıl bir seviye?

Kibarsınız. Seviyeniz kibar.

Ama bilgi konusunda seviyeniz çok düşük. Bunu size hatırlatmaktan utanıyorum.

Hatırlatmaya mecburum. Eğer psikolog veya psikiatr değilseniz, IFeelGood'dan özür dilemeniz gerekiyor.

Onun lisansını sorgulamak küstahlığını yaptınız. Bu mu sizin seviyeniz? Beni de düş kırıklığına uğrattınız.

Burada şimdiye kadar yazdıklarınız arasında tek doğruya rastlamadım diyebilirim.

Bildikleriniz yetersiz olmaktan öte, sizi yanıltıyor.

Burada kurallarımıza sadık kalarak yazabilirsiniz.

Size şurasını hatırlatıyorum ki, bilim forumunda seviye kibarlıkla ölçülmez.

Bilimsel görüşlerin doğruluğu ile ölçülür.

Size sert girdiğimi sanıyorsunuz ama bilim söz konusu olunca ben yumuşak olamam.

Psikolog veya psikiyatr olmadığımı söyledim. Ekonomi lisansımdan başka lisansım yok.

Bilim forumunda tartışan herkesin bilgi seviyesi belli bir düzeyde herhlade ki hiç sanmam.

Ben sadece düşündüklerimi yazıyorum.. Bir bilgi altyapım var ama araştırmacılık düzeyinde. Bilgi seviyem iyidir kötüdür tartışmasını yersiz buluyorum. Olan ortada işte yazdıklarımdan. Yanlışımda olabilir doğrumda olabilir. Yersiz iddialara sahip değilim.

Benim ekonomi lisansımı sorgulayan çok oldu. Ben gülüp geçtim. Hatta yalan söylüyorsun senin lisansın yok diyenlerde oldu. Hiç umursamadım.

IFeelGood un lisansını sorgulamak yasak mıdır? Bu kadar hassas ve kırılan dökülen insanlar mısınız siz? O zaman bu sert tartışma ortamında bunca zamandır nasıl bulunuyorsunuz. Ki siz katılımcı bile değil bizzat demirbaşlardansınız.

Ben kavga etmeye gelmedim bu foruma tekrardan. Çok çocukça buluyorum artık bu tür kavgaları. Ama tartışırkende biraz eleştiri olur değil mi? Ben çok geniş bir hoşgörü gösterebiliyorum. Demek ki karşımdakilerde sınırlı bir hoşgörü bile yok. Ne yapayım hayat ve insanlar işte.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kendi psikolojini yönetmeye çalışmak ve bunda başarılı olmak kişilik bölünmesiyle sonuçlanır.

Tabi burada psikolojinin gerçek anlamından bahsediyorum.

Kendini bir şeyi yapmamaya veya yapmaya ikna etmek gibi, irade savaşı gibi basit şeylerden değil.

Kendini ağlarken, ağlama durumundan 180 derece çevirip gülme haline sokmaktan bahsediyorum.

Bu kişilik bölünmesiyle sonuçlanır.

Kademeli olarak günlere, aylara yayarak psikolojisinde değişiklik yapmak mümkün.

Ama bu psikoloji yönetimi olmaz. Kendi kendine terapi uygulama olur.

Maksimum 1 gün veya bir kaç saat olmalı.

Bir saatlik veya dakikalık psikolojik durum değişimleri %99 balatayı sıyırır :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Uzun bir zamandan sonra selam IFeelGood. Eskiden bir paylaşımı olan insanlar tartışmaya paldır küldür girmezler. Önce bir selam verilir. Zamanında okul yada aile öğretmeli insana bunları değil mi?

Siz görüşlerime katılmayabilirsiniz. Hatta bilimsel dayanağı yokta diyebilirsiniz. Sanırım psikologtunuz. Bu konuyu bilmenize saygı duyarım.

Yazdıklarımı okuyunca hemen öfke ve panik durumları aklınıza gelmiş. Ben bununla pek ilgili değilim. Bu işin çok temel ve basit kısmı. Zaten öfke ve panik kontrolünüzü yapamıyorsanız bu işler size göre değildir. Onları insani ölçülerde epey kontrol edebilir hale gelmiş olmanız gerekir.

Freud değerli çalışmaları olan bir insandır. Ancak hatalarıda vardır ve herşey Freud un zamanında kalacak değildir. Bu zamanda da söylenecek sözü olan insanlar elbette çıkacaktır. Uyarıcı ve uyuşturucularla hiç işim olmadı ve olmaz.

Uzmanlar başkalarının bilinçaltına inebiliyor, anlayabiliyor ve bilinçaltı ekimi yapabiliyor; ne var ki kendilerine bunu yapamıyorlar. Öyle mi? Hayretler içindeyim. Siz lisansınız olduğuna emin misiniz?

Ben o uzmanlara köpeğim olsa onu emanet etmem o zaman. Onların yapacağı işten ne hayır gelir ki bu durumda. Hastalar denek mi? Hem bilmiyorsun hemde insanların bilinçaltını kurcalıyorsun. Resmen tıp ve bilim etiğine aykırı.

Hipnoz olayına hiç girmeyelim. Kimseye güvenipte hipnoz falan yaptırmam ben. Üstelik yararına inanmıyorum. Hipnozcunun yapacağı telkini ben kendime güzellikle anlatırım ve istenilen sonucu elde ederim. Kendi işimi kendim görürüm. O tür şartlanmalara ihtiyacım yok.

Ben yazımda açıkça belirttim. İstediğin herşeyi yapamazsın. Bazı şeyleri yapmak mümkündür. Akışa bırakmak daha iyidir dedim.

Bir örnek vereyim. Diyelim hayatınızda gerçekten zorlu bir durum var. Kimi olsa bunaltır, daraltır, depresyona sokar. Bir şekilde baş etmek zorundasınız. Birçok insanda olduğu gibi depresyona girip ilaçlara sarılmayı ben red ederin. O depresyona girilmeyecek. Çünkü bu kontrolünü yitirmek olur. O zaman iş daha zorlaşır. Hergün zaman ayırır kendimi yeniden yeniden toparlarım. Kendime bunu atlatabileceğimi söylerim. Bir nevi terapi yani. Bu bende işe yaradı. Başkasında bilemem.

Bilinçaltında ne olduğunu yazdım yazımda. 'Bilinçaltınızda en derin inançlarınız, hayattaki kabulleriniz, dünyayı insanları hayatı ve kendinizi algılama şekliniz saklıdır.' Bunun nesi aykırıdır acaba? Başka ne olacaktı ki acaba? Ne yani psikologlar bilinçaltı deyince put gibi kalıyorlar mı? Hiç mi bir bilgi yoktur bu konuda? Yapmayın IFeelGood. Siz marsta mı yaşıyorsunuz?

Başka bir örnek size. İçinde yaşadığımız ülkede erkeğin daha üstün olduğu bir şekilde öğretilir size. İlla kelimelere dökülmez bu. Ama toplumsal bilince kazılı olduğu için otomatikman öğrenirsiniz zaten. Daha çok farkında olmadan bir ömür bununla yaşar gidersiniz. Toplumsal bilinç hakimdir genelde bireylere. Ama ben bunu kabul etmiyorum. Neden kendimi ikinci sınıf ve ikinci değerde hissedecekmişim ki. Ben çok değerliyim. Erkeklerden ne aşağı ne üstünüm. Zaman içinde bu konuda okuduğum ve düşündüğüm için bilincim konunun farkında. Ama bilinçaltımda farkında artık. Çünkü görüyorum ki davranışlarımı bu düşünce yönetmiyor. Demek ki bilinçaltım ile bilincim bir irtibat sağlamış.

Eğer bizler bilinçaltımızda değişiklik yapamazsak, toplumlar olarakta kalıplarımızı kıramayız. Zaman değişimler getiremez. Çünkü bilinçte neyi değiştirirsen değiştir bilinçaltında değiştiremezsen çatışma çıkar. İç çatışma ve karışıklık çıkar. Sağlıklı yol almak mümkün olmaz. Bu yüzden birileri o bilinçaltlarına ulaşmalı. Yeteneği olanlar yapmalı bunu. Bana bunları kimse öğretmediğine göre bende bu yetenek doğuştan var demek ki. Hep okuyarak, araştırarak ve düşünerek kendi kendime öğrendim bunları. Lisansım ekonomi üzerine. Yani alakalı bir alan değil.

Unutmayın kötü şeyler gibi iyi şeylerde bulaşıcıdır. İmkansız görünen birşeyi birisi başarınca başkaları da özenir. İyi şeylerin daha çok olması dileğiyle.

Yazdığım yazının ilk bölümü seninle ilgili veya senin yazdıklarına cevap değildi Bağlantı. Senin yazdıklarına istinaden yazarken direkt senden bahsettim ve bilinçaltı konusuna girdim.

Bilinçaltı Freud'un kazandırdığı bir terimdir ve söylediğim gibi, bütün bir ömrünü bilinçaltını anlamaya çalışmakla geçirmiştir. Hemen bütün yorumları bilinçaltı üzerinedir, kendi bilinçaltına inmek için çok uğraşmıştır.

Bilinçaltı bizden ayrı, bizden başka, bizi acımasızca yöneten gizemli bir düşman filan değildir. Sizleri okuyunca açıkça öyle bir tablo çıkıyor ortaya.

Bilinçaltı nedir, nerededir, bilinmiyor bile. Düne kadar mistik alemin ilgi alanıydı, daha sonra bilim ilgilenmeye başladı ve tahmin edildiğine göre bu yer, subkorteks dediğimiz beynin alt bölgesinde. O da kesin değil zaten.

Bilinen şu: Bilinçaltı adı verilen yer bir bellektir, depodur. Bilincin süzgecinden geçmeyen veriler bir yerlerde depolanıyor. Bilinçte mantık süreçleri egemendir ama bilinçaltı otomatik çalışır. Beynin, farkında olunmayan yanıdır ve bilinçli zihinden farklı olarak telkin ve imgeleme yoluyla ikna olmaya açıktır.

Uzun uzun anlatmaya gerek yok şimdi.

Alışkanlıklarımız, davranışlarımızın önemli bir bölümü, düşüncelerimiz, sezgilerimiz ve hepsinden de çok kendimiz hakkındaki imajımızdan sorumludur bilinçaltı. Yani öyle gizemli bir işlevi yok ama beyne bütün olarak bakmak çok daha doğru. Çünkü bilinçaltımız da biziz.

Oraya inip de "ne varmış bakalım burada" diyemezsiniz. Bilinçaltı size kendini zaten gösterir. Sizin yanılgınız bu. "Oraya girdim, bir güzel müdahale edip pislikleri temizledim, her şeyi anlamaya ve çözmeye başladım" diyemeyiz.

Size sorun olarak görünen, yaşamınızı etkileyen birtakım alışkanlıklar, yanlış yönlendirilmişlikler varsa onları farkedip müdahale edersiniz. O soruna denk düşen bir veri bulmak gerekmez bilinçaltında. Bunlar saçma ve zaten yanlış bilgiler. Biraz mistik doğrusu. Bilinçaltı konusu müthiş popüler bir konudur ama dolaşan bilgilerin çoğu yanlış ve eskidir.

Ama sen yine de sana doğuştan geldiğine inandığın özel yeteneğinle bilinçaltında dolaş tabii. Ne diyeyim..

Sana da iyi yolculuklar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilmediğiniz konularda ahkam kesmeye devam ediyorsunuz. Yazdıklarımdan hiçbirşey anlamamışsınız.

Sizin bu iletinizi teker teker de yanıtlayabilirim ama yine anlayacağınızı sanmıyorum.

Bu yazdıklarınızın yanlış olduğunu söylemekle yetiniyorum. Hiç bilmediğiniz bir konuda ahkam kesiyorsunuz.

Bize bilimsel bir kaynaktan referans gösterebileceğinizi sanmıyorum.

İnternette google açarsınız bakarsınız. Elbette yeterli olmaz. Bilim bölümünü açar oraya bakarsınız. Dahada olmadı üniversitelerde psikoloji alanında okutulan kitaplara bakarsınız.

Hepsinde bunlardan bir şekilde bahsedilir. Ben şu an sadece google da tonla sayfa açtım bakıyorum. Link vermem saçma olmaz mı? İnternet ve diğer olanakalar sizinde elinizin altında.

Sizin bilimsel kaynaktan kastınız ispatlanmış bilimsel bilgi ise böyle birşey yok elbette. Ben zaten bunu söyledim. İd, süperego ve bilinçaltını ispatlamak mümkün olmamıştır. Doğaları gereği normal bir durum. Ancak tümüyle bilimsellikten uzak oldukları anlamına gelmez. Tez olduklarını biliyoruz.

Ancak kimse bana açık açık bildiğim şeyleri bilimsel ispatları yok diye yok kabul ettiremez.

Ben zihnimin derinliklerindeki canavarları da bilirim, cinsel tutkuların gücünü de bilirim, toplumsal bilincin ne demek olduğunu da bilirim. Bunların adına ne derseniz deyin farketmez. Var olduklarını bilmeyen olabilir mi hiç?

Freud demiş yada başkası demiş. Neyse ne. Bu kadar açık gerçekler karşısında gösterdiğiniz bu tepkiye hiç bir anlam veremiyorum. Yorucu ve gereksiz bir tartışma bu. Ben inatçı bir ergen değilim ki, bu kadar net birşeyi sayfalar dolusu anlatayımda anlatayım. Siz istediğiniz gibi düşünün. Ben sizin düşüncelerinizi değiştirecek değilim ya. Siz bilirsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Psikolog veya psikiyatr olmadığımı söyledim. Ekonomi lisansımdan başka lisansım yok.

Bilim forumunda tartışan herkesin bilgi seviyesi belli bir düzeyde herhlade ki hiç sanmam.

Ben sadece düşündüklerimi yazıyorum.. Bir bilgi altyapım var ama araştırmacılık düzeyinde. Bilgi seviyem iyidir kötüdür tartışmasını yersiz buluyorum. Olan ortada işte yazdıklarımdan. Yanlışımda olabilir doğrumda olabilir. Yersiz iddialara sahip değilim.

Benim ekonomi lisansımı sorgulayan çok oldu. Ben gülüp geçtim. Hatta yalan söylüyorsun senin lisansın yok diyenlerde oldu. Hiç umursamadım.

IFeelGood un lisansını sorgulamak yasak mıdır? Bu kadar hassas ve kırılan dökülen insanlar mısınız siz? O zaman bu sert tartışma ortamında bunca zamandır nasıl bulunuyorsunuz. Ki siz katılımcı bile değil bizzat demirbaşlardansınız.

Ben kavga etmeye gelmedim bu foruma tekrardan. Çok çocukça buluyorum artık bu tür kavgaları. Ama tartışırkende biraz eleştiri olur değil mi? Ben çok geniş bir hoşgörü gösterebiliyorum. Demek ki karşımdakilerde sınırlı bir hoşgörü bile yok. Ne yapayım hayat ve insanlar işte.

Kimsenin lisansını sorgulamaya hakkınız yok forumlarda. Çok ayıp birşey. Sizin lisansınızı sorgulayanlar da çizmeyi aşmışlar.

Burada düşündüklerinizi yazıyorsunuz elbette. Ama bize düşüncelerinizden çok bilginiz lazım.

Beyin düşün üretir ama doğru düşün üretmeyebilir.

Belli bir kültür ve eğitim düzeyinde olan herkes aklını konuşturabilir. Siz da aklınızı konuşturuyorsunuz.

Bu sizin hakkınız..

Bizm de size karşı çıkmak ve yazdıklarınızı reddederek, bilimsel gerçekleri gözler önüne sermek hakkımız var.

Hatta bu bizim için bir hak olmaktan öte, bir zorunluk.

Kavga etmiyoruz. Bilimsel bir konuyu, bilimsel ilkelere dayanarak nesnel olarak, kibarlık taslamadan tartışıyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Psikolog veya psikiyatr olmadığımı söyledim. Ekonomi lisansımdan başka lisansım yok.

Bilim forumunda tartışan herkesin bilgi seviyesi belli bir düzeyde herhlade ki hiç sanmam.

Ben sadece düşündüklerimi yazıyorum.. Bir bilgi altyapım var ama araştırmacılık düzeyinde. Bilgi seviyem iyidir kötüdür tartışmasını yersiz buluyorum. Olan ortada işte yazdıklarımdan. Yanlışımda olabilir doğrumda olabilir. Yersiz iddialara sahip değilim.

Benim ekonomi lisansımı sorgulayan çok oldu. Ben gülüp geçtim. Hatta yalan söylüyorsun senin lisansın yok diyenlerde oldu. Hiç umursamadım.

IFeelGood un lisansını sorgulamak yasak mıdır? Bu kadar hassas ve kırılan dökülen insanlar mısınız siz? O zaman bu sert tartışma ortamında bunca zamandır nasıl bulunuyorsunuz. Ki siz katılımcı bile değil bizzat demirbaşlardansınız.

Ben kavga etmeye gelmedim bu foruma tekrardan. Çok çocukça buluyorum artık bu tür kavgaları. Ama tartışırkende biraz eleştiri olur değil mi? Ben çok geniş bir hoşgörü gösterebiliyorum. Demek ki karşımdakilerde sınırlı bir hoşgörü bile yok. Ne yapayım hayat ve insanlar işte.

Lütfen saçmalayıp durma, beni karıştırma. Bana ne kimin ne lisansı olduğundan veya olmadığından..

Senin kim olduğunu biz zaten çok iyi biliyoruz. Yazdıklarının yanlış olduğunu söylüyorsam öyle olduğunu düşündüğüm ve bildiğim içindir. Sen beni yanlış buluyorsan sen de öyle olduğunu düşündüğün ve kendince bildiğin içindir.

Ama kişiselleştirmezsen, karşındakini yargılamazsan iyi edersin.

Kimsenin senin hoşgörüne ihtiyacı yok, ayrıca burası bilim forumu. Hoşgörü değil, bilgi yer alır burada. Senin kişisel üstün yeteneklerin, dehlizlerde kaybolmaların filan bizi bağlamaz.

Hiç değişmemişsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Lütfen saçmalayıp durma, beni karıştırma. Bana ne kimin ne lisansı olduğundan veya olmadığından..

Senin kim olduğunu biz zaten çok iyi biliyoruz. Yazdıklarının yanlış olduğunu söylüyorsam öyle olduğunu düşündüğüm ve bildiğim içindir. Sen beni yanlış buluyorsan sen de öyle olduğunu düşündüğün ve kendince bildiğin içindir.

Ama kişiselleştirmezsen, karşındakini yargılamazsan iyi edersin.

Kimsenin senin hoşgörüne ihtiyacı yok, ayrıca burası bilim forumu. Hoşgörü değil, bilgi yer alır burada. Senin kişisel üstün yeteneklerin, dehlizlerde kaybolmaların filan bizi bağlamaz.

Hiç değişmemişsin.

Sen çok kötü kalplisin IFeelGood.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yazdığım yazının ilk bölümü seninle ilgili veya senin yazdıklarına cevap değildi Bağlantı. Senin yazdıklarına istinaden yazarken direkt senden bahsettim ve bilinçaltı konusuna girdim.

Bilinçaltı Freud'un kazandırdığı bir terimdir ve söylediğim gibi, bütün bir ömrünü bilinçaltını anlamaya çalışmakla geçirmiştir. Hemen bütün yorumları bilinçaltı üzerinedir, kendi bilinçaltına inmek için çok uğraşmıştır.

Bilinçaltı bizden ayrı, bizden başka, bizi acımasızca yöneten gizemli bir düşman filan değildir. Sizleri okuyunca açıkça öyle bir tablo çıkıyor ortaya.

Bilinçaltı nedir, nerededir, bilinmiyor bile. Düne kadar mistik alemin ilgi alanıydı, daha sonra bilim ilgilenmeye başladı ve tahmin edildiğine göre bu yer, subkorteks dediğimiz beynin alt bölgesinde. O da kesin değil zaten.

Bilinen şu: Bilinçaltı adı verilen yer bir bellektir, depodur. Bilincin süzgecinden geçmeyen veriler bir yerlerde depolanıyor. Bilinçte mantık süreçleri egemendir ama bilinçaltı otomatik çalışır. Beynin, farkında olunmayan yanıdır ve bilinçli zihinden farklı olarak telkin ve imgeleme yoluyla ikna olmaya açıktır.

Uzun uzun anlatmaya gerek yok şimdi.

Alışkanlıklarımız, davranışlarımızın önemli bir bölümü, düşüncelerimiz, sezgilerimiz ve hepsinden de çok kendimiz hakkındaki imajımızdan sorumludur bilinçaltı. Yani öyle gizemli bir işlevi yok ama beyne bütün olarak bakmak çok daha doğru. Çünkü bilinçaltımız da biziz.

Oraya inip de "ne varmış bakalım burada" diyemezsiniz. Bilinçaltı size kendini zaten gösterir. Sizin yanılgınız bu. "Oraya girdim, bir güzel müdahale edip pislikleri temizledim, her şeyi anlamaya ve çözmeye başladım" diyemeyiz.

Size sorun olarak görünen, yaşamınızı etkileyen birtakım alışkanlıklar, yanlış yönlendirilmişlikler varsa onları farkedip müdahale edersiniz. O soruna denk düşen bir veri bulmak gerekmez bilinçaltında. Bunlar saçma ve zaten yanlış bilgiler. Biraz mistik doğrusu. Bilinçaltı konusu müthiş popüler bir konudur ama dolaşan bilgilerin çoğu yanlış ve eskidir.

Ama sen yine de sana doğuştan geldiğine inandığın özel yeteneğinle bilinçaltında dolaş tabii. Ne diyeyim..

Sana da iyi yolculuklar.

Gayette güzel biliyorsunuz işte bilinçaltını. Tabii ki bilinçaltı da biziz. İnilen çıkılan ayrı bir yer değil. Anlamak adına kavramlaştırılmış. Çokta aykırı olduğunu söyleyemeyeceğim.

Ben bilinçaltıma indim, baktım bakındım, herşeyleri çözdüm ne zaman demişim. Bilinçaltını tamamen anladığımı ve onu tümüyle kontrol ettiğimi ne zaman iddia etmişim. İlk yazım daha çok bilinçaltının varsayımsal doğası ve insanın yapamayacakları üzerine. Ama bu hiç birşey yapamayız demek değildir. Toplumsal bilncin dayatmalarını bilinçaltımla uzlaşmadan nasıl yıkarım? Yüzeyde olan yıkımlar sonra sorun yaratır. İç çatışma yaratır. Benim algım ve yaptıklarım böyle. Bir konu açıldı ve bende düşündüklerimi yaptıklarımı paylaştım.

Ayrıca ateizm toplumsal bilince bir başkaldırıdır. İnsanların en derin zihin katmanlarına kadar işlemiş olan dini sorgular. Ateistlerden en azından bir kısmı insanların belli seviyede olanlarının uyanmasını ister bu derin uykudan. Acaba o derin zihin katmanlarında ki din söylemlerini nasıl temizleyecek insanlar? Yani bu konular size çok uzak değil. Ama siz nasıl değerlendirirsiniz bilemem.

Link to post
Sitelerde Paylaş

hiena_16, ne konu açmışsın ama. 2008-2009 dönemimden tutta bugüne kadar geçirdiğim tüm düşünsel süreçlerim, bu forumla ve buradaki insanlarla yaptığım tartışmalarım özetle ve olabildiğince zihnimde işlemden geçtiler yeniden. İlginç bir deneyim oldu benim için.

Nereden aklına geldiyse bu konu? Emeğine sağlık ve sevgiler sana.

tarihinde baglanti789 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İyi kandırılmışsın veya sende bir problem var. Telekinezi hayal ürünü.

Kanıtlanmış tek bir gerçek telekinezi olayı yok ne yazık.

Sihirbazlık numaraları ile yapılan illüzyonlardan ibaret.

sen de kandırılmış veya bir şeylere şartlandırılmış olabilirsin. belki vaktinde sen de telekineziyle uğraştın ve başaramadığın için bu kadar telekineziye karşı çıkıyorsun kim bilir ? ben bu olayı kendi çapımda gerçekleştirdim(şahitlerim de var) ister inan, ister inanma. bilim, mutlak doğruyu öğrenmek için kullanılan tek müessese değildir. bilim olayları açıklamaya çalışır. ancak bilimin de ulaşamadığı noktalar var. ki zaten bilim, beyinden düşünce sayesinde enerji salınımı gerçekleştirilebileceğini ve bunun cisimlere etki edebileceğini söylüyor.

Bu yanlış bir bilgi. Placebo ilaç verilen hasta, ilacın gerçek ilaç olduğunu sanıyor. Kapsülde SF vardır ama o gerçek ilacı aldığını zanneder. Hasta kandırılır kısacası.

İlaca ihtiyacı yoktur ama o takılmıştır, o ilacı almadan iyileşmeyeceğine inanmıştır. Veya herhangi bir ilaç tedavisi görmeden iyileşmeyeceğine inanmıştır..

Bu gibi durumlarda en iyi çözümdür placebolar. Gerçek ilaç aldığını zanneder ve iyileşir kişi. Madde bağımlılarının tedavi sürecinde çok kullanılır mesela..

Plasebo etkisi, farmakolojik olarak etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma halidir.

İlaç vücuda ağız, burun veya enjeksiyon yolu ile verilebilir.

Aslında plasebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik bir gücü yoktur. Sahip olduğu tedavi gücünü tamamen hastanın verilen ilacın "işe yarayacak" ilaç olduğunu düşünmesinden alır. Plasebo tıbbın bilimsel olarak açıklayamadığı bir yöne "insanların istemeleri halinde kendi kendilerini iyileştirme gücü"ne yöneliktir.

Tıbbi olarak kurtulma olasılığı zayıf görülen bir çok hasta, basitçe ölüm istatistiklerine girmekten bu güç sayesinde kurtulmuş, tıbbın çözüm bulamadığı kanserin tedavisinde çoğunlukla, yüksek moral ve iyileşme azmi olmuştur.

İşte plasebo yeterince azmi olmayan fakat tıbben tedavisi de bulunmayan hastalıkların "bu ilaç sana çok iyi gelecek ama senin de çabalaman lazım" sözleri ile pazarlanan çaresidir.

Bazı zamanlar ise hiçbir hastalığı bulunmayan ama doktor kapıları aşındıran "Hastalık Hastalarının" tek reçeteli ilacıdır.

Plasebo gayrı resmi yazışma dilinde ve halk arasında yararlı tıbbi içeriği bulunmadığını ifade etmek için bazen "şeker hapı" olarak da adlandırılır.

kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Plasebo_etkisi

buna göre insan, psikolojik durumunu değiştirebilmiş oluyor. normalde üzüntülüyken, ilacı alarak(bilmeyerek de olsa) psikolojik olarak rahatlayıp iyileşmesi bunun bir örneği.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Placebonun ne olduğunu biliyorum. Bilgiler doğru.

Sen, placebo alan kişinin, aldığı ilacın placebo olduğunu bildiğini ifade ediyorsun. Yazdıklarından öyle anlaşılıyor.

Benim itirazım buna. Hatsa aldığı ilacın gerçek ilaç olduğunu zanneder çünkü.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili haci,

Size bir önerim var. Hipnoz sadece telkindir diyorsunuz. Bende buna katılıyorum. Peki bana söyler misiniz. telkini bilinç alabilir mi? Telkini bilinç almaz. Telkini bilinçaltı yada adına her ne dersek o alır. Bilinç aldığı telkini bilmeyebilir bile. Bilirsiniz telkin iyi yönde de olabilir kötü yönde de.

Lütfen bilimsel bilgi sahibi kimselere sorma imkanınız varsa sorabilir misiniz? Telkini aldığından bile haberi almayan bilinç değilse telkini insanda neresi alır? Elbette beyindir. Ama bunu nasıl değerlendirebiliriz? İşte bunu merak ediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Size kaynak gösteriyorum.

http://en.wikipedia.org/wiki/Subconscious

Oradan quote: The term subconscious is used in many different contexts and has no single or precise definition. This greatly limits its significance as a definition-bearing concept, and in consequence the word tends to be avoided in academic and scientific settings.

Bilinçaltı bilimsel kontekste fazla bir anlam içermiyor.

Bisiklete binmesini öğrenen birisi bütün bilincini kullanarak düşmeden bisikletle hareket etmiyor.

Otomobil kullanan kişi de ağır bir trafiğe girince çoğu kere bilinçli hareket etmiyor.

Bunları ve benzerlerini bilinçaltı olarak düşünürseniz, bilinçaltı var elbette.

Ama siz bilinçaltını çok farklı bir kontekste kullanıyorsunuz. Öyle bir yer yok beyinde.

Hipnoz da yanlış anlaşılan bir olgu..

Şu kaynağa bakabailiriniz.

http://psychology.about.com/od/statesofconsciousness/a/hypnosis.htm

Oradan bir quote alıyorum.

In reality, real hypnosis bears little resemblance to these stereotyped images. According to John Kihlstrom, "The hypnotist does not hypnotize the individual. Rather, the hypnotist serves as a sort of coach or tutor whose job is to help the person become hypnotized"2 While hypnosis is often described as a sleep-like trance state, it is better expressed as a state characterized by focused attention, heightened suggestibility and vivid fantasies.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Beynin bir organ olduğu gerçeği karşısında, insanın kendi psikolojisini kendisinin yönetmesi ne demek?

Beynin bir organ olduğu gerçeğinden kaçamazsınız.

Beyin kendisine gelen uyarıları değerlendirip onlara uygun yanıtlar veren bir organdır.

Mide ve bağırsak da bu şekilde işlev yaparlar. Karaciğer ve böbrekler de. Cinsel organlar da.

Mevcut bütün doku ve organlar bu şekilde çalışır.

Bu bağlamda beynin farkı işlevlerinin bazılarını bilinçli düzeyde gerçekleştirmesidir.

Bunu beyin düşün üreterek başarır. Beyin gizemli bir organ değildir. İşlevleri yeterince bilinmeyen bir organdır.

İnsanın düşün üretmesinin bir sınırı olmadığından beynin düşünsel işlevlerini tam ve doğru olarak değerlendirmek mümkün değilidir.

Aslında mide ve bağırsaklarda da bağımsız bir sinir sistemi vardır.

Bu sinir sisteminin son yıllarda oldukça sofistike olduğu ve omurilikten daha fazla nöron barındırığı anlaşılmıştır.

Mide ve bağırsaklar düşünmez belki ama, bazı reflekslerle çeşitli koşullara uygun tepkiler gösterir.

Her organın bazı bozukluklara onları düzeltmede uygun tepkiler gösterdiğini biliyoruz.

Bağırsaklar gayta ile tıkanırsa, ondan kurtulmak için peristaltik hareketler denen ritmik bazı spazmlara baş vurur ve gaytayı dışarı atar.

Akciğerler hava yollarını tıkayan balgamı öksürükle atar. Karaciğer, böbrekler ve diğer organlar karşılaştıkları stese karşı uygun ve yararlı tepkiler göstererek krizleri önlerler.

Bu bağlamda beynin de kendine göre bir uyum yapması beklenmelidir.

Bunda şaşılacak bir durum yok.

Bunu gerçekleştiremeyecek kadar hasta olanlar psikologlara ve psikiyatrislere baş vururlar.

Bağırsağı tıkanan nasıl bir cerraha baş vuruyorsa....

Beyin işlevleri tam olarak henüz anlaşılmayan bir organdır.

Beynin etkinliklerinde gizem aramanın anlamı yoktur.

Beynin bütün sorunlarını tıbbı yöntemlerle çözmek mümkündür. Bu da gerekirse cerrahi müdahalelere baş vurarak ama çoğu kere ilaçlarla gerçekleştirilebilir.

Beyni de bir organ olarak düşünürseniz, işlevlerini daha doğru değerlendirebilir, dana altında buzağı aramazsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu kuantum alanlar dediniz de aklıma karar verme süreçleri geldi. Bir araştırma vardı... Bir kararı vermeden önce beynimizin belirli bir bölgesinde kararı verişimizden yarım saniye önce o kararın verildiği gözlenmiş. Tam anlatamadım ama sanırım bu forumda da paylaşılmıştı çok oldu. Hatta olay kader ve özgür irade meselesine bağlanmıştı.

<<Bir kararı vermeden önce beynimizin belirli bir bölgesinde kararı verişimizden yarım saniye önce o kararın verildiği gözlenmiş.>>

Şimdi burdan nasıl bilimsellik akıyor didikleyelim.

Bir insan olsun denek.

İki seçenek sunuluyor, a ve b.

Verdiği kararı dille, işaretle herneyle verirse versin.

Buraya kadar tamam.

Beynindeki karar nasıl gözlenmiş?

Hadi teknoloji ilerledi gözlendi.

Ben mesleğimde nanosaniyeler mertebesinde hesaplamalarla uğraşıyorum. Fiziğe dadığımda ise saniyenin 43 sıfır kusurlu hesaplamalarında buluyorum.

Konuyla ilgisi şu. Nöronlar arası iletişim milisaniyeler mertebesinde vuku buluyor. Sen konuşurken bile daha söz ağzından çıkmadan birkaç milisaniye önce beyninden çıkmış oluyor.

Bu gibi deneylerle özgür irade yalanlanamaz. Madde tek parçayken belki determinist olabilir, ama parçalar bütünü oluşturduğunda; ortaya iradeli bir mekanizma çıkabilir. Bütün parçalarından çok farklı olabilir/olur.

Kuantum dünyası kendi içinde belirsiz ama çok belirli madde dünyasının kaynağı.

Kuantum dolandırıcılığı diye bir kavram koymalı ortaya. Nerde gizem varsa, orda manevi sömürü kaçınılmaz olarak vücut buluyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kendini bulma yolu nedir arkadaşım? Benliğinin farkında olmak için nasıl bir yoldan geçilir?

Valla ben romantik olamıyorum, psikolojiyl romantize edemiyorum. Beyinle oyun oynanmaz, onu iyi biliyorum sadece. Bilinçaltınıza da inemezsiniz. Size kimi ipuçları veren davranışlarınız olur ama size bilinçaltınızda yatan şeyin ne olduğunu değil, sadece bir sorun olduğunu gösterir bu durum.

Herkes biraz dikkat ve idmanla bilinçaltına inebilseydi eğer, her şey bambaşka olurdu. Psikanalizin kurucusu Freud bu terimlerin de sahibi olan, bu işe ömür adamış biridir ancak insanın kendi bilinçaltına inebildiğini söyleyememiştir. En büyük düşü, kendi bilinçaltına girmekti örneğin..

Korkarım siz şimdi kişisel gelişimden, kuantumdan, madde ötesi bir şeylerin de var olabileceği ihtimalinden de sözetmeye başlayacaksınız. Eğer değilse, şimdiden özür dileyeyim ama yanıldığımı sanmıyorum. "Kendini bulma yolculuğu, benlik, farkındalık vs vs " deyince altından hep bunlar çıkar çünkü. Jargon böyle..

Sizlere iyi yolculuklar.

İki gün önce kuantum dolandırıcılığı/sahtekarları diye bir başlık açmayı düşünmüştüm. Neyse konu bu değil. Madde ötesine giremem merak etmeyin. Biliçaltı tanımımda madde ötesi yok. Madde bağımlı biliçaltı tanımım.

Bilinç altı nedir?

Tarihçesine baktığımızda psikanalizci Freud tarafından ortaya atılmış yada ele alınmış.

Freud'un uydurduğu şeylerde gerçeklik var yok; tartışmayacağım. Popüler olmasının sebebi belli. Ayrıca kendisinin zayıf bir psikolojisi/kişiliği olduğu da belli.

Bilinç altı derken kastettiklerim:

Doğumdan öncesinden itibaren, duyuları işleyip depolayan sinir sistemlerine sahibiz. Henüz ilk bir kaç haftadan beri.

Bu depolar her an aktif değiller. Bir şekilde duyu veya hormonal/kimyevi uyaranla, rüyada kendiliğinden vs. aktif olduklarında gün yüzüne çıkıyorlar.

Bunlar bilgiler ve otomatik karar verme süreçleri.

Öp amcanın elini denilen çocuk, istisnalar hariç bunu öğrenir ve sonra bir yada iki tekrardan sonra bunu otomatiğe bağlar. Yıllar sonra eğer ben bunları niye yapıyorum diye sorgulamazsa, bilinç altı amcasıyla karşılaştığında günyüzüne çıkıp; şartlandırıldığı şeyi yapacaktır.

Bu basit bir örnektir. Sade bir örnektir.

Örnekler karmaşık ve çok boyutlu olabilirler. En karmaşıklarından birine örnek İslam (hangi mezhep, hangi gelenek, hangi kolu olursa olsun) kültüründe yetişen bir bireyin beyninin çalışma şeklidir.

Böyle bir şahıs ateist olsa da, bilinç altının çoğu hala müslümandır! Zayıf anlarında cinlerden korkabilir, nazardan çekinebilir. Allah'a sığınabilir. Yada iyilik ve kötülük kriterlerinde çıkar gözetebilir. BUNLAR YALAN DEĞİLDİR. Aydınlıkçı birisi bu gerçeğe gözlerini kapayamaz. Kaparsa karanlıkta kalanları anlayamaz. Onlarla empati yapamaz. Kendi kimliğini belirleyen, geçmişinin izini süremez. Ağacın ince dalları kalın dallara onlarda daha kalın dallara dayandığı gibi en kalın dallarına, çocukluğuna hatta bebekliğine inemez.

Tam cevap veremedim. Zaman bulduğumda devam edecek.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...