Jump to content

Ülkemizde Erkeğin Kadın Algısı ve Bunun Dinle İlgisi


Recommended Posts

İslamın kadına bakışı çok kereler konuşuldu. Amacım yeniden böyle bir tartışma açmak değil. Amacım erkeğin kadın algısının temellerini oluşturan ilişkili din hükümlerine bakmak. Bunun temelinde cinsiyetle ilgili hüküm ve cennet tasvirleri vardır. İşin özünü bunlar gayet net ortaya koymaktadır. Neden ülkemizde erkek kadını aidiyet olarak görüyor. Neden bu öyle bir aidiyet ki erkek onu korumak için sınırsız şiddete başvurmaktan kaçınmıyor. Ülkemizde evli kadınların yarıdan fazlası öyle ya da böyle şiddet görüyor. Çoğu ise şiddet gördüğünü ifade edemeyecek, hatta anlamayacak kadar bilinçsiz. Fiziksel şiddet zaten gözden kaçırılamayacak boyutlarda ama duygusal ve ekonomik şiddeti de unutmamak gerekir.

Cennet tasvirlerinde gerek kuran, gerek bununla ilgili dini kaynakların abartılı cinsel ödül vaatleri bilinmektedir. Sadece kendini bir erkeğe adamış sayısız huri... Öyle ki bunlara göz bile değmemiş!!! Bu göz bile değmemiş kısmına özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Belki pek duymamışsınızdır ama çoğu din adamının Kuran tefsirleri ile ilgili böyle yorumları vardır. Burada kesinlikle “yok Kuran’da öyle değil de böyle...” tartışmalarına girmeyeceğim. Kitaplar ile ilgili ölçütüm basttir: Bir kitap, hitap ettiği kitle onu okuduğunda ondan ne anlıyorsa onu anlatıyordur. Bunun dışında birşey demek istiyor da anlatamıyorsa o kitabı at gitsin zaten. Düşünebiliyor musunuz Tanrı bir kitap yazacak ve hiçbir bilgisi olmayan aciz bir kul “yok öyle demek istmedi, böyle demek istedi” diyecek.

Konuya dönecek olursak İslamın cinsel vaatleriyle ilgili vurgulanması gereken başlıklar şunlardır:

1 – Vaatlerin ana konusu erkektir. Bunun sebebi basit. Çünkü savaşta erkek lazım.

2 – Erkeklere vaatte bir sınır yok. Tamamen erkeklerin ilkel hisleri hiçbir şekilde sorgulanmadan ve tahrik edilmeden bol keseden verilmiş.

3 – Verilen ne? Kadın. Hatta belki kız çocuğu demek daha doğru olur. Bunların özellikleri ne? Sadece erkeğe tahsil edilmiş. Sosyal yaşantısı olmayan, dış dünyanın hiçbir parçası olmayan “göz bile değmemiş” cinsel araç. İşte bu, erkeğe sunulan ideal kadın.

İlkel erkeğin ideali böyle olabilir. Hatta “bu erkek zihniyeti, bunda İslam’ın bir suçu yok diyebilirsiniz”. Ama var! Hem de çok büyük bir suçu var. İslam bu zihniyeti sorgulanamaz, dokunulmaz kılarak çağların ötesine taşımıştır. Bu sadece bir cennet tasviri, dünya hükümleri ile ilgisi yok denilemez. Bilakis bunlar İslamın erkeğin kadına bakışını şekillendiren en etkili hükümleridir. Ne miras, ne şahitlik ne başka birşey... Kadın denilince erkeğin aklına gelen cennet tasvirlerindeki idealdir. Dolayısıyla dünya kadınında da buna en yakın olanını bekleyecektir. Nitekim dünya kadınına da göz değmemesi için gereken her türlü baskıyı uygulamakta geri kalmamışlardır.

Müslüman için sınırsız cinsellik en büyük ödüldür. Tabi ki müslüman erkeğin kendi her türlü ilkel güdüsünü sorgusuz kucaklarken aynı hakkı kadına tanıması beklenemez. Çünkü maalesef ikisi çelişiyor. Müslüman erkek hem dünyadaki eşlerini kendi malı olarak öteki dünyada sahiplenmeye devam edecek, hem de bunun üzerine sayısız hurilere sahip olacak. Bütün bunların cinsel ihtiyaçlarını ise sadece kendisi karşılayacak. Erkek öyle güçlü olacak ki hepsine yetecek.

Bu tariflerde özellikle dikkat etmeniz gereken şey kadına yöneltilen akıl almaz aşağılamadır. Bunlara göre erkeğinin kadına yetmesinden başka kadının bir ihtiyacı yok. Kadın cenette de dünyada olduğu gibi izole bir hayat yaşayacak. Erkek için böyle bir kısıtlama yok. İstediği kadar kadın hayatında olabilecek. Sosyal yaşamıyla ilgili hiçbir kısıtlama yok. Bunun dışında serbest kadınlar da olacak. Tabi ki bu serbest sosyal yaşamdaki kadınlar başka kadınların eşleri ya da aidiyeti değil. Onlar sadece erkeğin hiçbir ihtiyacı eksik kalmasın diye tamamlanmış aksesuarlar.

Burada hurilerin güzelliğiyle ilgili abartılı yorumlar ve tarifler vardır. Yok tükürüğünden bir damla denize düşse deniz tatlanırmış vs... Şu fantazideki sapkınlığa dikkat ediniz. Basit bir cinsellik için neden olağanüstü bir varlık aranır? Nedir bu doyumsuzluk? Bu nasıl bir rekabettir? Anlamı nedir? Bunun cinsellikle ilgili mükemmel bir doyum, tatmin yaşamakla ilgisi yok! Bu sıradan bir insanla rahatlıkla yaşanır. Bu başka birşey; bu bir sapkınlık. İlkelliğin doruk noktasında kutsanması... Bu olgun düşünce değildir. Cennet diye yapılan tasvir bir ergen hayalidir.

İslamın vaatlerinin böyle olmadığıyla ilgili tabi ki değişik yorumlar duymuşsunuzdur ama bunların hiçbirisi gerçek değildir. Gerçek, İslamın her zaman savaşacak erkeklere ihtiyaç duyduğu, bu sebeple bunlara bol keseden vaatleri sıralarken kadınları ise erkeklerin idaresine vermiş olduğudur. Geleneksel İslamın bu bakışı, hem İslamın karakteristiğiyle hem de Kuran ile tam olarak uyumludur. Dolayısıyla yenilikçilerin uydurmaları ancak Kuran’dan ve İslam’dan habersiz bilgisiz insanları kandırabilir.

Burada ciddi bir sorun ortaya çıkıyor: cinsiyet burada o denli merkeze oturuyor ki, zaten son derece kısıtlı olan olan kadın erkek ilişkileriyle de birleştirildiğinde adeta kutsanıyor. Gençler için cinsiyet çok önemlidir. Bu dönemde hormonların o deni büyük bir baskısı vardır ki bu hisler tatmin edilmezse cinsellik gözünde büyür de büyür. Öyle bir duruma gelir ki bu hislerini tatmin etmek, meraklarını gidermek için yapamayacakları şey kalmaz hale gelir. Bu çok tehlikeli bir durumdur. Tabi ki İslam bunu yok saymıştır. Çünkü bireylerin ihtiyacı İslam’ı uyduranların zerre kadar umurunda değildir. Onların ihtiyacı aciz, ellerine bakan kölelerden, askerlerden ibarettir. Tabi ki masallarla uyutmak ve korkutmak yeterliyken neden ihtiyaçlarıyla ilgilensin.

Cinsiyet bu denli merkeze oturunca bir erkeğin bilinç altına ne kadar büyük ödül = o kadar çok kadın şeklinde bir algı yerleşince nasıl bir kitle beklersiniz. Kadın cinsel organını kutsayan bir kitle tabi ki. Ama bu kadın için iyi midir? Hayır. Kadın cinsel organı öyle kutsaldır ki, onu korumayan her türlü baskı ve şiddete, yok edilmeye layıktır. Kadın kendi cinselliğine sahip değildir. Ona, o kadına sahip olan erkek sahiptir. Bir erkek de ne kadar çok kadına sahipse o kadar çok erkektir. Sakın bunların İslamla ilgisi olmadığını kimse iddia etmesin. İslamın yetiştirdiği erkek tipi tam olarak budur. Ataerkil zihniyetlerle bunun bir benzerlik göstermesi tabi ki doğaldır. Ne dedik? İslam’a savaşacak erkek lazım.

İslamın yetiştirdiği erkek tipi cinsellikle aklını bozmuş bir erkektir. Çünkü İslam cinselliği anlamakla ilgilenmez. Oysa cinsellik doğal birşeydir. Hormanlar zorladığı zaman cinselliği yaşar ve sistemden çıkarırsın. Aile tatmin etmediği zaman boşanırsın olur biter. Sonra yine evlenirsin olmazsa yine boşanırsın ya da serbestçe yaşarsın. Böylece yaşamında ana parça olmasına izin vermez, akıl sağlığını da bununla bozmazsın. Ama İslam için öyle değildir. İslam sömürebildiği her insan doğası gibi cinselliği de sömürerek ödül haline getirmiştir. Özellikle savaşan askerin ödülü! Yaşarsa cariyeleri kapar. Ölürse zaten köşeyi döner. Madem ki bu bir ödüldür o halde bunu kısıtlamak zorundasın. Cinselliğin serbestçe yaşandığı mutlu bireylerin olduğu bir toplum istemezsin. Eğer savaşacak çok askere ihtiyacın varsa böyle toplumlar senin için ideal değildir.

Ataerkil zihniyetin diğer ülkelerde de olması İslamı temize çıkarmaz. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki fark, onların bunu kutsallarla ölümsüzleştirmiş olmamalarıdır. Oysa bizde öyle mi? Kadının her türlü mücadele tabanın yok ettik. Boşanmak demek birçok kadın için ya sosyal, ya da gerçek anlamda intihar demek oluyor. Boşanma oranlarının düşük olması övünülecek birşey değildir. Bu çok ciddi bir sorunu göstermektedir.

Kadın cinsel organını kutsayan bir nesil demekle abarttık mı? Şöyle düşünün: Bir kadının kendi cinselliğini özgürce yaşaması büyük bir öfkeye ve cinnete sebep olabiliyor ve en büyük ahlaksızlık olarak sayılabiliyor. Bununla birlikte geri kalmış bölgelerde hayvanlarla cinsel ilişkinin dahi olduğu biliniyor ama bunun böyle büyük sorun edildiğine hiç rastlamış değiliz. Demek ki sorun cinsellik değil; kadın cinselliği. Ve bu öyle büyük bir sorun ki bir kere dahi olsa artık geri dönüşü yok. O zaman demek ki hiç de abartmamışız.

Ülkemizde kadın örgütleri bu gerçekleri anlayıp vurgulamadan ve mücadelenin ana konusu yapmadan kadın hareketinde hiçbir ilerleme sağlanılamaz. Cinsel özgürlük ana tema olmak zorundadır. Daha önce söylediğim gibi bir kadın, evli olsa dahi, cinselliğini serbestçe yaşadığı için hiçbir birey tarafından ayıplanamaz, kınanamaz. Kadın örgütleri bunu başta kadınlara kabul ettirmek zorundadır. Zaten topluma bu konuda hiç laf düşmez. Bağımsız, güçlü, modern kadınlarla dolu bir neslin yetişmesine yardımcı olmak, ülkemizdeki kadın hareketinin bir numaralı hedefi olmalıdır. Bu da ancak tabandan toplumla bağları olan bir hareketle mümkündür. Kadın örgütlerindeki en büyük eksiklik budur. Bir forumları dahi olmayan bir hareketten ne beklersiniz!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 115
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Farklı bir başlıkta benzer bir konuyu tartışmıştık. Orada yazdıklarımı kopyalayacağım.

***

Ya işin komik yani, her erkek her kadından fiziken üstün de değil. Yani pek çok erkekten daha güçlü daha uzun boylu kadınlar da var. Hani düşününce acaba erkeğin nesi üstün diye, denir ya "sadece fiziken, erkeklerin kas yapısı daha farklı" diye. Aslında bu iş de tırt. Pek çok erkekten daha güçlü kadın da var. Bu mantığa göre bakarsak 1.90 boyundaki sağlam fiziği olan bir adam, 1.75 boyundaki çelimsiz adamdan daha üstündür. O zaman o 1.90'lık erkek çok daha fazla hak hak ediyor... Hehe. Komik işler ya.

Ben hayatımın hiçbir evresinde erkekler daha üstündür diye bir cümle duymamıştım, bulunduğum ortamlarda vs bu tarz überfantastik diyaloglar yaşanmazdı. Netlerde falan duyuyorum ben. Gerçekte söyleyeni linç ederler zaten, en azından benim çevremde. O zaman adamın biri çıkıp Danimarkalılar Türklerden üstündür, çünkü daha uzun boylu, daha yapılılar diyebilir. Bu kişiye de millet saldırır, bence o hesap. Ya düşünüyorum. Erkek de yemek yiyor, kadın da. Erkek de tuvalete gidiyor, kadın da. Erkek de ölüyor, kadın da. Erkek de seks yapıyor, kadın da. Erkek de eğitim fırsatı tanınınca başarı elde edebiliyor, kadın da. E ulan ben ne anladım bu işten. Hani erkek ölümsüzdür ya da ne bileyim, her hangi bir kaza olmadığı sürece kadın ömründen 50 sene falan daha fazla yaşıyordur. Ne bileyim, uçabiliyordur, gelecekten haber verebiliyordur, amenna. Derim ki, cidden erkek üstünmüş be arkadaş. Ama yani kimse kusura bakmasın, tuvalette gazete okuyan, çorabını çıkartınca ayak parmaklarını kaşıyan, iyice iğrençleşeceğim, gaz çıkaran, araba hızla çarpınca ölen bir canlıya ben üstün falan demem, diyene de gülerim. Karakter meselesi de şöyle. Fos! . Ne adamlar var gelmiş 30 yaşına hala çocuk gibi, aynı şekilde kadınlar da var. Ne adamlar var 20 yaşında dehşet olgun, aynı şekilde kadınlar da var. Erkeklerle kadınlar arasındaki genel karakter ve de ilgi alanı farkını çoğunlukla yetiştirilme tarzı ve arkadaş çevresi oluşturuyor.

Eskiden kadının cinsel birliktelik yaşayınca hamile kalma dejavantajı oluyordu. Bak bunu da fark sayardım, doğrudur. Erkek işini halledip gidecek, kadın işini halledip gidemeyecek, muhtemelen hamile kalacak, gerek kürtaj derdi, gerekse bebek doğruracak. Bu noktada bariz rahatlık farkı vardı. Ama artık modern tıp bu bariz rahatlık farkına da pek çok çareler buldu. Artık bu zamanda bir kadın da işini hallediyor ve çekip gidiyor.

E madem kadın aşağı değildi, neden kadın bu halde, ateş olmayan yerden duman çıkmaz mantığında olan birine ben şu şekilde bir özet geçerim... Tarih kadından hiç haz etmez, hem de hiç. Fransız ihtilali bugünkü kadın-erkek ilişkilerini bize miras bırakan bi milattır. Ama ataerkil sistem tek tanrılı dönemlerle yaşıttır, tek tanrılı dinleri tecrübe eden her topluluk illa ki tarihte anahan toplum sistemini yaşamıştır. Şamaniliğin olduğu dönemde herkes onun kurallarına uyardı, eski toplumlarda şamaniliği reddetmek demek sosyal intihar demekti. Toplumla beraber olmazsa bir insan yaşayamazdı zira bir iş bölüşümü vardı. Kimi savaşçı kimi din işleriyle uğraşır (ki bunlar çoğunlukla kadındı, şaman denilirdi), kimi toplayıcı vs. Tek tanrılı dinler doğası gereği kendi inançlarını yayarken sürekli olarak kadını temel alan bu inanış sistemini hedef aldı. Mesela tek tanrılı dinlere dair "din kadını" tabirini duyamayız pek, hıristiyanlıktaki rahibeler bile yardımcı konumdadır, nikah kıyma hakları yoktur. İşte tek tanrılı dinler bu noktada kadını dinsel yaşamdan dışarı atmak için "cadı" ve "büyücü" tabirlerini kullandı. Mesela Fransızların ünlü kadın kahramanı Jean Darc 500 sene evvel katolik kilisesi tarafından "cadı" ilan edilip yakıldı. 500 yıl sonra da özür dileyip, azize ilan ettiler kadını :ph34r: . Cadılığın kadınlara yakıştırılan bi tabir olması da bu sebeptendir. Günümüzde de ergenlikteki kızlar kendilerine cadı diye takma ad takarlar falan, farkında olmadan ataerkil sistemi meşrulaştırmanın bir başka örneğidir bu da tabii. İslami şeriatın uygulandığı ülkeler katılaştıkça, kadın haklarında gerileme bu sebepten tesadüf değildir. Bir de yaratılış mitosu var tabii. O hikaye de ilmik ilmik örer insanın zihnini. Mitos şunu söylüyor...

Önce Adem vardı, ardından eş isteyen Adem'e Havva'yı verdik...

dikkat: erkek istediği için kadın yaratıldı

Devam ediyor mitos.

Erkeğin kaburgasından kadını yarattık.

dikkat: kadınlar biyolojik varlıklarını da erkeğe borçlu

Devam ediyor mitos.

Ve kadın erkeğe yasak meyveyi yedirterek insanlığı cennetten kovdurdu

dikkat:kadını zaptetmezseniz başınız böyle belaya girer diyor mitos

Yani dinsel inanç kadın aleyhindeki kadın-erkek eşitsizliğini meşrulaştırır. Her toplumsal olayın ekonomik yansıması olmuştur, tek tanrılı dinler yaygınlaşırken ekonomik ve politik güç dengesi olduğu gibi değişmiştir. Bu değişimler olurken anahan toplumun meşruiyetini elinde tutan kadını alaşağı etmek hiç de kolay değildi. Düşününce bugün imamları devletin öldürdüğünü, nasıl infial yaratır değil mi? Ya da imamlığın yasaklamasını düşünsek bir an, toplumda nasıl isyanlar başlar. Kadını işte sert bir şekilde dinsel alanın dışına iterken bu yeni sistem, onu sürekli tu kaka göstermeyi de ihmal etmemiştir, bu edebiyata yansımıştır, sanata yansımıştır, inanışlara, davranışlara, geleneklere, hatta dile bile yansımıştır. "iki halk yüzlerce yıl birbirine kız verip birbirinden kız almıştır..." gibi laflar edebilmektedir, kadın bir meta gibi. Evliliğin aşkla ilişkisi olmadığının bi itirafıdır bu söylem aslında.

Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü diye bir film vardı, izleyenler bilir. O filmde Osmanoğlu beyliği "Hırıstiyan" Bizansla güç mücadelesine girerken, kadını çok merkezde tutmamaya çalışıyordu. O filmde mesela 1300'lere doğru bir tarih söz konusu olduğu için, Şamaniliğin etkisi daha tam kırılmamıştı ve şehrin savunuculuğunu üstlenen kadınlar da bulunuyordu filmin hikayesi anlatılırken, gerçi "modern" sinema seyircisi karagöz'ün annesini deli gibi algıladı filmi izlerken. Ama o bir Şamandı, küçük toplumunda hala saygı görüyordu...

Sonuç olarak tek tanrılı dinler kadına tekmeyi koymuştur, onu evlere tıkmıştır. Eğitim imkanlarından mahrum bırakmışlardır kadını yüzyıllarca. 5-6 yıl önce ODTU yayınlarından çıkmış bir kitap okumuştum, Kadın Filozoflar Tarihi isimli. Filozof kadınları bunlar cadı diye diyerek uçurumlardan aşağı atıyorlarmış vaktiyle, ne kadar trajikomik değil mi? :blink: . Sonra şaşkının biri çıkıyor madem kadınla erkek eşit, ulan niye hiç kadın filozof yok, niye bir Socrates yok? Bu cümlenin mimari olan kişi ya zır cahildir ya da su katılmamış gerzektir. Kadınlar yüzyıllarca eğitim olanaklarından uzak tutuldular. Bir insana eğitim fırsatı vermeden o kişinin potansiyelini kullanmasını bekleyemeyiz. Avrupa'da en iyi üniversitede okuyan bir adamın başarılı olma şansı çok yüksektir, potansiyelini geliştirme şansı vardır çünkü. Türkiye'nin doğusunda, eğitim olanağı olmayan bir adam ise o Avrupa'da eğitim almış kişiyle kıyaslanamaz. Haksızlıktır bu. İkisine de eşit eğitim olanakları sunacaksın, ondan sonra kıyaslayacaksın. Kadınlar artık -yüzyıllar bazında baktığımızda- yeni yeni doğru düzgün eğitim alabiliyorlar ve pek çok kadın üniversite birincisi çıkıyor. Hatta bir Türk kızı Oxford'u birincilikle bitirmişti, adını unuttum kızın, merak eden Google'dan bakabilir. Doğan Cüceloğlu'nun kitabında da bir araştırma vardı, araştırmanın ve testlerin sonucunda kadınla erkek arasında öğrenme yeteneği açısından hiçbir anlamlı fark olmadığı sonucu çıktığını yazıyordu. Zaten şu anda iyi eğitim alan kadınların ne kadar başarılı olduğu görülüyor. Hem kadına iyi eğitim olanağı sunma, hem de potansiyelini geliştiremedi diye salak de... Kahpeliğin farklı bir boyutu da bu olsa gerek <_< . Olaya kadın ya da erkek diye bakmak aslında çok boş. Kadınla erkeğin fiziksel farklılığı dışında (genital organ) hiçbir fark yok. Her erkek de aynı değil her kadın da aynı değil. Hele bir de roller yüklendi mi cinsiyetlere, çık işin içinden çıkabilirsen. Erkek dediğin eve para getirecek, kadınına bakacak, kadın parasını yiyen erkek g*doştur. Yoehkkk yea? Belki adam tembel, belki adam evde konsolda oyun oynamak istiyor? Belki karısı kabul etmiş kocasına maddi olarak bakmayı? Bu adama neden yüklenilir? Aynı şekilde kadın da, belki ona yüklenen rolleri oynamak istemiyor, neden yüklenilir bu kadına? İnsanların rahat bırakılması dileğiyle kumpir eşliğinde yazmış olduğum bu yazıya son veriyorum. İyi geceler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu din'in ötesinde.

...

Ataerkil zihniyeti tamamen masaya yatırmak gibi bir niyetim yok. Zaten forum böyle bir tartışma için uygun değil. Benim bu gibi tartışmalarda vurgulamak istediğim ataerkil zihniyetin İslam vasıtasıyla kutsanıldığı ve dokunulmaz kılındığıdır. Yani kutsanılmış bir metin kadını mal yerine koyuyorsa yapılması gereken ilk şey bu metinin kutsadığı hükümlerle doğrudan mücadele etmektir.

Özetle kadın hareketinin motivasyonu dine karşı olmak zorundadır. Mesele bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Benim bu gibi tartışmalarda vurgulamak istediğim ataerkil zihniyetin İslam vasıtasıyla kutsanıldığı ve dokunulmaz kılındığıdır.

İslam, fıtrat dinidir. Fıtrat, doğal olandır. Doğada doğal olan ise erkeğin kadından üstünlüğüdür.

Özetle kadın hareketinin motivasyonu dine karşı olmak zorundadır.

Erkek-kadın eşitliğini savunmak, doğaya karşı olmak demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam, fıtrat dinidir. Fıtrat, doğal olandır. Doğada doğal olan ise erkeğin kadından üstünlüğüdür.

Erkek-kadın eşitliğini savunmak, doğaya karşı olmak demektir.

Kadın ve erkek hangi açılardan eşit değiller? Erkeği üstün kılan özellikleri nelerdir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güç açısından eşit değiller. Erkeği üstün kılan özelliklerden birisi güçtür.

Erkeklerden daha yapılı ve güçlü olan kadınlar için ne diyeceksin? Her erkek aynı olmadığı gibi her kadın da aynı değil. Pek çok erkekten daha güçlü ve boylu boslu olan kadınlar var. Mesela benim kuzenim eniştemi nakavt edebiliyor. Senin mantığından bakarsak 1.90 boyundaki güçlü adam 1.75 boyundaki cılız adamdan daha üstündür ve daha çok hakka sahip olmalıdır. Kabul ediyor musun?

Başka ne konularda üstünmüş peki?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ataerkil zihniyeti tamamen masaya yatırmak gibi bir niyetim yok.

Dinler Ataerkil sistemi kemikleştirirler. Tek tanrılı dinleri tecrübe eden her topluluk illa ki tarihte anahan toplum sistemini yaşamıştır. Şamaniliğin olduğu dönemde herkes onun kurallarına uyardı, eski toplumlarda şamaniliği reddetmek demek sosyal intihar demekti. Toplumla beraber olmazsa bir insan yaşayamazdı zira bir iş bölüşümü vardı. Kimi savaşçı kimi din işleriyle uğraşır (ki bunlar çoğunlukla kadındı, şaman denilirdi), kimi toplayıcı vs. Tek tanrılı dinler doğası gereği kendi inançlarını yayarken sürekli olarak kadını temel alan bu inanış sistemini hedef aldı. Mesela tek tanrılı dinlere dair "din kadını" tabirini duyamayız pek, hıristiyanlıktaki rahibeler bile yardımcı konumdadır, nikah kıyma hakları yoktur. İşte tek tanrılı dinler bu noktada kadını dinsel yaşamdan dışarı atmak için "cadı" ve "büyücü" tabirlerini kullandı. Mesela Fransızların ünlü kadın kahramanı Jean Darc 500 sene evvel katolik kilisesi tarafından "cadı" ilan edilip yakıldı. 500 yıl sonra da özür dileyip, azize ilan ettiler kadını . Cadılığın kadınlara yakıştırılan bi tabir olması da bu sebeptendir. Günümüzde de ergenlikteki kızlar kendilerine cadı diye takma ad takarlar falan, farkında olmadan ataerkil sistemi meşrulaştırmanın bir başka örneğidir bu da tabii. İslami şeriatın uygulandığı ülkeler katılaştıkça, kadın haklarında gerileme bu sebepten tesadüf değildir. Bir de yaratılış mitosu var tabii. O hikaye de ilmik ilmik örer insanın zihnini. Mitos şunu söylüyor...

Önce Adem vardı, ardından eş isteyen Adem'e Havva'yı verdik...

dikkat: erkek istediği için kadın yaratıldı

Devam ediyor mitos.

Erkeğin kaburgasından kadını yarattık.

dikkat: kadınlar biyolojik varlıklarını da erkeğe borçlu

Devam ediyor mitos.

Ve kadın erkeğe yasak meyveyi yedirterek insanlığı cennetten kovdurdu

dikkat:kadını zaptetmezseniz başınız böyle belaya girer diyor mitos

Yani dinsel inanç kadın aleyhindeki kadın-erkek eşitsizliğini meşrulaştırır. Her toplumsal olayın ekonomik yansıması olmuştur, tek tanrılı dinler yaygınlaşırken ekonomik ve politik güç dengesi olduğu gibi değişmiştir. Bu değişimler olurken anahan toplumun meşruiyetini elinde tutan kadını alaşağı etmek hiç de kolay değildi. Düşününce bugün imamları devletin öldürdüğünü, nasıl infial yaratır değil mi? Ya da imamlığın yasaklamasını düşünsek bir an, toplumda nasıl isyanlar başlar. Kadını işte sert bir şekilde dinsel alanın dışına iterken bu yeni sistem, onu sürekli tu kaka göstermeyi de ihmal etmemiştir, bu edebiyata yansımıştır, sanata yansımıştır, inanışlara, davranışlara, geleneklere, hatta dile bile yansımıştır. "iki halk yüzlerce yıl birbirine kız verip birbirinden kız almıştır..." gibi laflar edebilmektedir, kadın bir meta gibi. Evliliğin aşkla ilişkisi olmadığının bi itirafıdır bu söylem aslında.

Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü diye bir film vardı, izleyenler bilir. O filmde Osmanoğlu beyliği "Hırıstiyan" Bizansla güç mücadelesine girerken, kadını çok merkezde tutmamaya çalışıyordu. O filmde mesela 1300'lere doğru bir tarih söz konusu olduğu için, Şamaniliğin etkisi daha tam kırılmamıştı ve şehrin savunuculuğunu üstlenen kadınlar da bulunuyordu filmin hikayesi anlatılırken, gerçi "modern" sinema seyircisi karagöz'ün annesini deli gibi algıladı filmi izlerken. Ama o bir Şamandı, küçük toplumunda hala saygı görüyordu...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam, fıtrat dinidir. Fıtrat, doğal olandır. Doğada doğal olan ise erkeğin kadından üstünlüğüdür.

Erkek-kadın eşitliğini savunmak, doğaya karşı olmak demektir.

Söylediğiniz birçok açıdan yanlış.

Öncelikle doğal olanı kutsamışsınız. Tabi ki doğa, size göre yaratılmış olduğuna göre böyle düşünmeniz gerekir. Oysa doğada acımasız bir rekabet vardır. Bunun modern zamanlardan önceki yansıması kabilelerin birbirini katletmesi, mallarına ve kadınlarına el koyması gibidir. Bunun doğal olmadığını söylebilir misiniz? Söyleyemezsiniz çünkü doğada hayatta kalmak için gereken içgüdülerin insandaki bir yansımasından başka birşey değil. Daha fazla kaynağa erişmek isteyen topluluk rakiplerini ortadan kaldırmak ister.

Oysa insan zekası ve iletişim olanakları geliştikçe insan daha gelişmiş sosyalleşme kuralları oluşturmuştur. Bunlar insan icadı olduğuna göre doğal değildir. Nitekim insan geliştikçe modern yaşamda şiddeti tamamen dışlama eğilimi vardır. Şiddet nasıl dışlanabilir? Doğada kimin şiddeti kime üstünse o kazanır.

Erkek kadından üstündür derken kastettiğiniz özeliklerden mesela savaşma, şiddet dolu ortamda hayatta kalabilme yeteneklerinin modern dünyada hiçbir seçiciliği yoktur. Ve doğru olan da budur. Erkek kadından üstün falan değildir. Kas gücü dışındaki sanal üstünlüklere gelince bunlar kadının belirli yeteneklerinin her zaman baskı altına alınmasından dolayıdır. Mesela etkin kadın bilim insanı sayısı az diyecek olursanız şunu unutmayınız ki kadının ilgili alanlarda kendini gösterebilmesiyle ilgili tarih 50 yıl bile değildir.

Şöyle özetleyecek olursam:

1 - Doğal olan iyidir ya da kötüdür diye birşey iddia edilemez. İlkel olan için de aynı şekilde... Ama eğilim şu yöndedir ki insan ilerledikçe yapay olan, doğal olanı zorunlu olarak aşacaktır. Dolayısıyla bu iddianız doğru olmadığı gibi zaman ilerledikçe tam tersi doğru olacaktır. Yani yapay olan doğal olandan daha üstün olacaktır.

2 - Erkeğin kadından üstün olduğu ilkel zamanların hiçbir geçerliliği kalmamıştır. Modern yaşamda cinsiyetlerin birbirine hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük bireyseldir, oluşturulan şartlarla ilgilidir ve kıyaslama alanıyla sınırldır.

Ama asıl yanıtlanması gereken kısım kadın kimliğini tamamen yok eden, kadınları katleden bir zihniyeti kutsayan ilkelerin doğallık adına nasıl savunulabildiğidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Erkeklerden daha yapılı ve güçlü olan kadınlar için ne diyeceksin?

İstisna diyorum.

Her erkek aynı olmadığı gibi her kadın da aynı değil. Pek çok erkekten daha güçlü ve boylu boslu olan kadınlar var. Mesela benim kuzenim eniştemi nakavt edebiliyor.

Her normal erkek kıllıdır ama köse erkekler de vardır ancak bunlar istisnadır ve erkeklerin kıllı olduğu gerçeğini değiştirmezler.

Senin mantığından bakarsak 1.90 boyundaki güçlü adam 1.75 boyundaki cılız adamdan daha üstündür ve daha çok hakka sahip olmalıdır. Kabul ediyor musun?

Doğada güçlü olan haklıdır. Vahşi doğaya göre, 190 boyundaki güçlü adam 175 boyundaki cılız adamı ezme hakkına sahiptir.

Başka ne konularda üstünmüş peki?

Üstünlük güç ile sağlandığından, üstün olmak için güç dışında başka bir şeye ihtiyaç yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Erkek kas açısından farklıdır diye de bir şey yok. Pek çok erkekten daha kaslı ve güçlü kadınlar var. Daha önce de dediğim gibi, fiziksel güce göre insanlar birbirinden ayrılacak ve daha fazla hakka sahip olacaksa. 1.95 boyundaki güçlü erkeklerin yanında 1.75 boyundaki çelimsiz erkeklerin esamesi okunmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İstisna diyorum.

Her normal erkek kıllıdır ama köse erkekler de vardır ancak bunlar istisnadır ve erkeklerin kıllı olduğu gerçeğini değiştirmezler.

Doğada güçlü olan haklıdır. Vahşi doğaya göre, 190 boyundaki güçlü adam 175 boyundaki cılız adamı ezme hakkına sahiptir.

Üstünlük güç ile sağlandığından, üstün olmak için güç dışında başka bir şeye ihtiyaç yoktur.

Tamam o zaman. Benim boyum 1.77 oldukça da güçlüyüm. Param da var (bu da güç unsuru sonuçta). O zaman benden cılız, güçsüz, fakir tüm erkeklerden üstünüm. Doğa kanunları geçerli olacaksa benden fakir herkesi kölem yapacağım. 1.70'lik çelimsiz erkekleri de kölem yapacağım. Benden fakir ve güçsüz tüm erkeklerden daha fazla hakka sahip olmalıyım. Sen de buna bir şey diyemeyeceksin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Söylediğiniz birçok açıdan yanlış.

Öncelikle doğal olanı kutsamışsınız. Tabi ki doğa, size göre yaratılmış olduğuna göre böyle düşünmeniz gerekir. Oysa doğada acımasız bir rekabet vardır. Bunun modern zamanlardan önceki yansıması kabilelerin birbirini katletmesi, mallarına ve kadınlarına el koyması gibidir. Bunun doğal olmadığını söylebilir misiniz? Söyleyemezsiniz çünkü doğada hayatta kalmak için gereken içgüdülerin insandaki bir yansımasından başka birşey değil. Daha fazla kaynağa erişmek isteyen topluluk rakiplerini ortadan kaldırmak ister.

Oysa insan zekası ve iletişim olanakları geliştikçe insan daha gelişmiş sosyalleşme kuralları oluşturmuştur. Bunlar insan icadı olduğuna göre doğal değildir. Nitekim insan geliştikçe modern yaşamda şiddeti tamamen dışlama eğilimi vardır. Şiddet nasıl dışlanabilir? Doğada kimin şiddeti kime üstünse o kazanır.

Erkek kadından üstündür derken kastettiğiniz özeliklerden mesela savaşma, şiddet dolu ortamda hayatta kalabilme yeteneklerinin modern dünyada hiçbir seçiciliği yoktur. Ve doğru olan da budur. Erkek kadından üstün falan değildir. Kas gücü dışındaki sanal üstünlüklere gelince bunlar kadının belirli yeteneklerinin her zaman baskı altına alınmasından dolayıdır. Mesela etkin kadın bilim insanı sayısı az diyecek olursanız şunu unutmayınız ki kadının ilgili alanlarda kendini gösterebilmesiyle ilgili tarih 50 yıl bile değildir.

Şöyle özetleyecek olursam:

1 - Doğal olan iyidir ya da kötüdür diye birşey iddia edilemez. İlkel olan için de aynı şekilde... Ama eğilim şu yöndedir ki insan ilerledikçe yapay olan, doğal olanı zorunlu olarak aşacaktır. Dolayısıyla bu iddianız doğru olmadığı gibi zaman ilerledikçe tam tersi doğru olacaktır. Yani yapay olan doğal olandan daha üstün olacaktır.

2 - Erkeğin kadından üstün olduğu ilkel zamanların hiçbir geçerliliği kalmamıştır. Modern yaşamda cinsiyetlerin birbirine hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük bireyseldir, oluşturulan şartlarla ilgilidir ve kıyaslama alanıyla sınırldır.

Ama asıl yanıtlanması gereken kısım kadın kimliğini tamamen yok eden, kadınları katleden bir zihniyeti kutsayan ilkelerin doğallık adına nasıl savunulabildiğidir.

Boşuna uğraşıyorsunuz; Sizin hoşunuza gitmiyor diye suyun kaynama derecesi ya da 2x2'nin sonucu değişecek değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tamam o zaman. Benim boyum 1.77 oldukça da güçlüyüm. Param da var (bu da güç unsuru sonuçta). O zaman benden cılız, güçsüz, fakir tüm erkeklerden üstünüm. Doğa kanunları geçerli olacaksa benden fakir herkesi kölem yapacağım. 1.70'lik çelimsiz erkekleri de kölem yapacağım. Benden fakir ve güçsüz tüm erkeklerden daha fazla hakka sahip olmalıyım. Sen de buna bir şey diyemeyeceksin.

Para adam dövemez, kas döver.

Doğada parası olan değil, (kas) gücü olan döver.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Para adam dövemez, kas döver.

Doğada parası olan değil, (kas) gücü olan döver.

Kendimden güçsüz tüm adamları dövebilirim. Ayrıca veririm parasını 10 tane 2 metre boyunda adam tutarım. Dilediğimi dövdürürüm. Ya da en kötü ihtimal alırım 2 tane makinalı tüfek, istediklerimi öldürürüm. Kimse de bir şey diyemez. 2 metrelik adamlar senin kafana bir tane patlatır, yerde kan revan içinde kalırsın. Bizler de alkış tutarız, eee 2 metrelik taş gibi adam, senin gibi orta boylu sıradan bir adamı dövüp sahip olduklarını almayacak da ne yapacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Millet 21. yüzyılda orman kanunları geçerliymiş. Herkes kendinden daha az güçlü olanı dövsün, öldürsün. Fiziken en güçlü olanlar yaşadı. 2 metrelik güçlü adamlar ve kadınlar kalacak sadece geri. Yırtın anayasaları, kesin artık hak huk meselelerini. 2 metrelik İskandinav adamlar yaşayacak sadece. Diğer ülkelerden de işte azınlık boylu boslu güçlü kim varsa.

tarihinde BlueStreak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Millet 21. yüzyılda orman kanunları geçerliymiş. Herkes kendinden daha az güçlü olanı dövsün, öldürsün. Fiziken en güçlü olanlar yaşadı. 2 metrelik güçlü adamlar ve kadınlar kalacak sadece geri. Yırtın anayasaları, kesin artık hak huk meselelerini. 2 metrelik İskandinav adamlar yaşayacak sadece. Diğer ülkelerden de işte azınlık boylu boslu güçlü kim varsa.

Yok böyle bir düşünce, güçlü olan güçsüzü dövsün diye bir şeyi kimse savunamaz, savunanlar tedavi edilmelidir çünkü kendisinden güçlü birisi çıkınca da dayak yemek hoşuan gidebilir, sadomazodur muhtemelen.

Eğer kurandaki erkek üstünlüğüne konu gelecekse söylemek isterim ki kurandaki emirler genel içindir. 2 metrelik bir kadın 1.50'lik bir erkeği dahi dövemeyebilir. Ve bir kadındna dayak yiyecek erkek de istisnanın da istisnasıdır. Erkek fizik açısından kadından üstündür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yok böyle bir düşünce, güçlü olan güçsüzü dövsün diye bir şeyi kimse savunamaz, savunanlar tedavi edilmelidir çünkü kendisinden güçlü birisi çıkınca da dayak yemek hoşuan gidebilir, sadomazodur muhtemelen.

Eğer kurandaki erkek üstünlüğüne konu gelecekse söylemek isterim ki kurandaki emirler genel içindir. 2 metrelik bir kadın 1.50'lik bir erkeği dahi dövemeyebilir. Ve bir kadındna dayak yiyecek erkek de istisnanın da istisnasıdır. Erkek fizik açısından kadından üstündür.

Body çalışarak pek çok erkekten daha güçlü kadınlar var. Bir belgeselde izlemiştim, sıradan bir erkeğin sahip olduğu kas oranına 6 ay daha fazla çalışarak sahip olabiliyormuş kadınlar. Ama bunun dışında da doğal olarak pek çok erkekten daha güçlü kadınlar var.

O zaman 2 metre boyundaki güçlü kuvvetli İskandinav adam 1.75 boyundaki sıradan bir Türk erkeğinden daha üstün, daha kıymetlidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...