Jump to content

Kur'an da çelişkiye dair en ufak şüphe duyanlar buyrun içeriye


Recommended Posts

Ateist arkadaşlarımızdan bazıları forumda sürekli olarak kur'an da çelişki ve yanlışıklar yakalamak için uğraşıp duruyorlar.

Sözde buldukları çelişkileri bırakın biz müslümanları kendi gibi düşünen inançsız arkadaşlarını bile tatmin etmiyor.

Açıklamaya çalıştıkları ayetleri 7 asırdan beri dil,din uzmanları bu konulara değinmemişken bu tefsirlere müslüman olmayan araştırmacılar bile görseler şaşırırlar.

bu ayetleri anlamaya çalışmaktansa direk ele alıp karalamaya başlamaları zaten herşeyi özetlemekte.

Buyrun geçelim anlayamadığınız ya da anlamak istemediğiniz gerçeklerle yüzleşmeye...

Allah'ın kelamı olmadığına dair gösterdikleri ayetler sadece kendi bakış açılarına ve fesat düşüncelerinin bir eseridir.

Allah'ın kelamında çelişki olmaz. Cenab-ı Allah buyuruyor ki:

Eğer o(Kur'an-ı kerim) Allah'tan başkası tarafından (gelmiş) olsaydı, elbette onda tutarsız çok şey bulunurdu. --Nisa 82--

Ateist arkadaşlarımız Ayetleri daha anlamadan ve manasını kavrayamadan tefsir etmeye ve daha sonra ayetleri yalanlamalara,çelişkilere ve insan tarafından yazıldığını iddaa etmektedirler.

Eshab-ı kiramdan birkaç zat, bir âyet-i kerime üzerinde farklı yorumlar yaparken, Resulullah efendimiz çıkageldi ve buyurdu ki:

(Sizden önceki ümmetler, Allah'ın gönderdiği kitabı yanlış yorumladıkları için helak olmuştur. Bu Kur'anın bir kısmı, diğer bir kısmına zıt değildir. Anlayamadığınız yerleri bilenlerden sorun!) [İ. Ahmed]

Peygamber efendimiz, kimseden bir şey öğrenmemiş, hiç yazı yazmamış iken ve geçmişlerden ve etraftakilerden haberi olmayan insanlar arasında hasıl olmuş iken, Tevrat'ta ve İncil'de ve bütün başka kitaplarda yazılı şeyleri bildirdi. Geçmişlerin hâllerinden haber verdi. Her dinden, her meslekten ileri gelenlerin hepsini hüccet ve burhanlar ile susturdu. En büyük mucize olarak Kur'an-ı kerimi ortaya koydu. Allah Resulüne buyuruyor ki:

(Sen [Kur'an gelmeden] önce bir kitap okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı müşrikler, [Kur'anı başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derler ve [Yahudiler de, Onun vasfı Tevrat'ta ümmidir, bu ise ümmi değil diye] şüpheye düşerlerdi.) [Ankebut 48]

Kur'an-ı kerimde çelişki yoktur ve olamaz. Kur'an-ı kerim, her cahilin kolayca anlayacağı basit bir kitap değildir. Kur'an-ı kerimin tercümesini okuyup da, hüküm çıkarmaya çalışmak çok yanlış olur.

forumdaki bazı ateist arkadaşların kutsal kitabımıza allah'ın kelamı olmadığını iddaa etmeleri ve fatiha suresinin insan yazımı olduğunu düşünmeleri çok yanlış ve sapıklıktır.

Bu ateistlerin ifadeleri, din düşmanlığının yanında, kendi cahilliğini sergilemektedir. Fatiha bir duadır. Müminlerin nasıl dua etmesi gerektiği bildirilmektedir. Meali şöyledir:

Âlemlerin rabbi, ceza gününün tek sahibi, rahman ve rahim olan Allaha hamd olsun. Ey rabbimiz, sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi nimet verdiğin kimselerin doğru yoluna ilet, gazaba uğrayanlarla sapıtanların yolundan uzak tut.

Kuranda ben, biz, o gibi ifadelerin kullanılışı hakkında İsmail Hakkı Bursevi hazretleri buyuruyor ki:

Sultanların dört türlü konuşma tarzı vardır:F

1- Ben yaptım der.

2- Biz yaptık der.

3- Kendinden bahsetmeden (Şunlar emredildi) der.

4- Yalnız unvanı ile (Sultanınız size şunu emretti, şunlar size yasak kılındı) der. Üçüncü şahıs olarak, o diye de bildirir.

Allahü teâlânın, bazen ben, bazen biz demesi, halkın aşina olduğu sultanlara mahsus bir hitap tarzıdır. O, sultanlar sultanıdır. Yukarıdaki gibi dört tarzla da hitap etmiştir. Kuran-ı kerimden üçer örnek verelim:

1- Ben dediğine örnekler:

Yalnız benden korkun. (Bekara 40)

Ben tevbe edenin tevbesini kabul ederim. (Bekara 160)

Kullarım beni sorarlarsa, bilsinler ki ben, onlara yakınım. Benden isteyenin, bana dua edenin duasını kabul ederim. (Bekara 186)

2- Biz dediğine örnekler:

Biz şükredenlerin mükafatını vereceğiz. (Al-i İmran 145)

Biz kâfirler için perişan edici bir azap hazırladık. (Nisa 37)

Biz Cehennemi kâfirler için bir zindan yaptık. (İsra 8)

3- Kendinden bahsetmeden verdiği emirlere örnekler:

Oruç size farz kılındı. (Bekara 183)

Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. (Nisa 24)

Namaz, müminlere belirli vakitlerde farz kılınmıştır. (Nisa 103)

4- Üçüncü şahıs olarak bildirdiğine örnekler:

Allah ki sizi yarattı. (Rum 40)

O Rab ki, yeri sizin için bir zemin, göğü de bir tavan yaptı. (Bekara 22)

O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. (Bekara 29)

Allahü teâlânın Ben demesi yüce zatına göre, Biz demesi, isim ve sıfatlarına göredir. İsim ve sıfatlarının çokluğu zatının birliğine zıt değildir. Çünkü isim ve sıfatların hepsi, zata aittir. (Ruh-ul-beyan c.1, s.37)

Abdullahabdal ve yandaşları tarafından sürekli olarak insan yaratılışı hakkında kur'an-i kerimde sürekli çelişkiler ve birden çok yaratılış şeklinin belirtilmesinin saçma olduğunu ve insan yapımı olduğunu ispatlaması düşüncesine hitaben...

Kur'an-i kerimde insanın yaratılış şeklinin örnekleri...

1- Döllenmiş Yumurta

O, insanı alekadan yarattı. (Alak 2) [Alekayı, embriyo, döllenmiş yumurta veya kan pıhtısı olarak tercüme edenler oluyor.]

2- Nutfeden

O insan, [rahme] akıtılan meninin içinden bir nutfe [sperm] değil miydi? (Kıyamet 37)

Rahimlere atılan meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa biz mi? (Vakıa 58-59)

O, insanı bir damla nutfeden [spermden] yarattı. (Nahl 4)

Biz insanı katışık bir nutfeden [sperm ile ovumun birleşmesinden] yarattık. (İnsan 2)

3- Sudan

Her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? (Enbiya 30)

Allah, her dabbeyi [her hayvanı, her canlıyı] sudan yarattı. (Nur 45)

Sudan bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyete dönüştüren Odur. (Furkan 54)

4- Topraktan

Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ol dedi ve oluverdi. (Al-i İmran 59)

Sizi topraktan yaratması, Onun [varlığının] delillerindendir. (Rum 20)

O sizi yerden [topraktan] yarattı. Ve sizi o yerde yaşattı. (Hud 61)

Sizi yerden [toprakta] yarattık; yine sizi o yere [toprağa] döndüreceğiz. (Taha 55)

5- Balçıktan

Biz insanı, kuru çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattık. (Hicr 26)

O sizi çamurdan yarattı. (Enam 2)

Biz insanı süzme çamurdan yarattık. (Müminun 12)

O, insanı, pişmiş [tuğla gibi] bir balçıktan yarattı. (Rahman 14)

6- Toprak ve Meni

Allah sizi topraktan, sonra meniden yarattı. (Fatır 1)

Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan Odur.

Sonra onun zürriyetini, değersiz, hakir bir sudan [meniden, spermden] üretti. (Secde 7,8)

7- Topraktan, nutfeden, alekadan

Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmekten şüpheniz varsa, [bilin ki] biz, sizi topraktan, sonra nutfeden [spermden] sonra alekadan [embriyodan] sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yarattık. (Hac 5)

Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alekadan [embriyodan] yarattı. (Mümin 67)

Allah sizi topraktan, sonra nutfeden [spermden] yarattı. (Fatır 11)

8- Aşamalardan geçerek

Sizi merhalelerden [aşamalardan] geçirerek O yarattı. (Nuh 14)

9- Tek nefisten

O, sizi bir tek nefisten [Âdemden] yarattı. (Enam 98, Zümer 6)

Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. (Hücurat 13)

10- Yoktan yarattı

İnsan düşünmez mi ki, o hiçbir şey değil iken biz onu yoktan yarattık. (Meryem 67)

arapçanın inceliklerini ve tefsir ilmini bilmek ve Resulullah efendimizin bu âyetleri nasıl açıkladığına vakıf olmak gerekir. Her zaman yazıyoruz, meallerden din öğrenilmez. Tıp kitabı okumakla doktor olup ameliyat yapılmaz. Anayasa kitabını okuyan hukukçu olamaz, Anayasayı da anlayamaz. Yüzme bilmeyen birinin eline bir tahta verip okyanusun ortasına bırakarak, tarif edildiği gibi sen burada yüzmeyi öğren denmez. Mealden dinin hükümleri öğrenilmez.

Türkçede olduğu gibi her dilde deyimler vardır. Manası ile söylenen farklı olur. Mesela bir kimseye gözümden düştün veya gözüme girdin denilse, göz ile hiç alakası olmadığını Türkçe bilen herkes bilir. Birine gözüme girdin, seni çok sevdim, yanımda çok itibarın var, seni takdir ediyorum dense, bunlar birbirinden farklı şeyler değildir. Farklı kelimeler kullanmakla başka şeyler söylenmiş olmuyor.

Şimdi maddeler halinde açıklayalım:

1- Bu âyette, insanın alekadan yaratıldığı bildiriliyor. Aleka = Embriyo, erkekten gelen sperm [meni] ve dişiden gelen ovumun [yumurtanın] birleşmesiyle, yani döllenme ile oluşan organize yapıdır. Embriyo zamanla cenin ve çocuk oluyor.

2- Burada, insanın spermden meydana geldiği söyleniyor. Herkes bilir ki başlangıç olarak elbette çocuk spermden meydana geliyor. İnsan suresinin ikinci âyetinde ise, biraz daha açıklamalıdır. Katışık nutfe deniyor. Yani erkekten gelen spermin ve kadından gelen ovumun birleşmesiyle meydana geliyor deniyor. Bunun çelişki neresindedir?

3- Her canlının sudan yaratıldığı bildiriliyor. Sperm de içi hücre dolu bir sudur. Yine insanın meniden geldiği bildiriliyor.

4- Burada ilk insanı yani Âdem aleyhisselamı topraktan yarattığı bildiriliyor. Sonraki insanların oluşumu ile bunun ne ilgisi vardır ki çelişki olsun.

5- Bu maddede de, insanın çamurdan yaratıldığı bildiriliyor. Çamur, sulandırılmış toprak demektir. Hadis-i şerifte açıklandığına göre, Allahü teâlâ dünyanın her yerinden alınan toprağın çamur haline getirilmesini emrediyor, bu çamur iyice yoğruluyor. Bu çamurdan bir insan heykeli meydana getiriliyor. Güneşte kalarak pişmiş tuğla gibi oluyor. Sonra, Allahü teâlâ bu heykele can veriyor ve Âdem aleyhisselam meydana geliyor. İlk insanın topraktan veya çamurdan yaratıldı denmesinde bir çelişki yoktur.

6- Burada ilk insanın topraktan, çamurdan meydana geldiğini, sonrakilerin ise, meni vasıtası ile ürediği bildiriliyor. Diğerleri ile çelişkili bir durum yoktur.

7- Burada ise öteki âyetlerin bir nevi açıklaması yapılıyor. İnsan önce topraktan, meydana geldi. Sonraki insanlar da sperm vasıtası ile çoğaldı. Sperm de kadında meni ile aleka halini, sonra cenin halini aldığı bildiriliyor. Yani çocuğun meydana geldiği devreler anlatılıyor. Burada da hiç çelişki yok.

8- Bu âyette de yedinci maddedeki durum açıklanıyor. İnsanın belli devreler, aşamalar halinde meydana geldiği açıklanıyor.

9- Burada da, bütün insanların tek kişiden Hazret-i Âdemden geldiği bildiriliyor. İkinci âyette de, Hazret-i Havva validemizle Hazret-i Âdemden geldiği bildiriliyor. Bu ikisi farklı bir şey değildir.

10- Bu son maddede ise, ortada hiçbir şey yokken, ilk insan topraktan, sonrakiler de meni vasıtası ile yaratılmış oluyor. Bu on maddenin hiç biri, diğeriyle çelişkili değildir.

Netice:

1- Allahü teâlâ her şeyi yoktan yarattı. Yani Onun yaratmasından sonra var oldular.

2- Hazret-i Âdemi topraktan yarattı. Ondan Havva validemizi yarattı.

3- Bu ikisinden diğer insanları [sperm, ovum vasıtasıyla] yarattı.

4- Bunları ve yaratmasındaki aşamaları âyetlerinde bildirdi.

Aslında âyetlerde çelişki olmadığını ateist kılığına giren misyonerler de pek iyi biliyorlar. Maksatları, çamur at izi kalır düşüncesiyle müslümanların zihinlerini karıştırmaya çalışıyorlar. Fen bilgisini iyi bilen, müslüman bunların tuzağına düşmez.

Enam 108 ve tevbe 28 ayetlerinde hakaret ve küfür olduğunu iddaa eden ateist arkadaşlara hitaben..

Müşriklerin taptıklarına [putlara] sövmeyin ki; sonra onlar da haddi aşarak Allah'a söverler. (Enam 108)

Ey iman edenler, müşrikler pis olduğu için onlar mescidi harama [Kabeye] yaklaşmasınlar. (Tevbe 28)

Ateist, müşriklere pis demekle onlara sövülmüyor mu, hakaret edilmiyor mu diyor. Müşrik, kâfir demektir. Onlara çeşitli âyetlerde hepiniz Cehennemliksiniz deniyor. Müşriklerin halleri, kâfirlikleri ve itikat olarak pis oldukları bildiriliyor. Birinci âyette putlarına sövmeyin deniliyor, hakaret etmeyin denilmiyor ki. Yani müşriklerin putlarına sövmek başka şey, müşriklerin hâlini tarif etmek, akıbetlerini bildirmek başka şey. Hâlleri, müşriklik yani kâfirlik ve pisliktir. Akıbetleri yani gidecekleri yer Cehennemdir.

Dünya işinde bile kendileri de mesela kötü kadına fahişe diyorlar, isterse geneleve koyuyorlar. Adam öldürene katil diyorlar, cezaevine atıyorlar. Her ne kadar bu tabirler hakaret gibi gözükse de, bunlara hakaret için fahişe, katil demiyorlar, durumlarını bildirip, layık oldukları yere gönderiyorlar.

Burada çelişki diye bir şey yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 141
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

yanlışın var dostum. ben müslümandım, çelişkileri gördükçe yok yok olamaz dedim ama bi süre sonra kendimi kandıramaz hale geldim ve dinden çıktım. hatta çelişkileri okurken lalalalala modunda okuyodum. sonra taşlar yerine oturdu tabi.

Allah, gönderdiği kanunları, hükümleri değiştirir mi?

Bakara/106. "Herhangi bir Ayet'in hukmunu yururlukten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini bilmezmisin? "

Bakara-106 da böyle söylenirken, aşağıdaki Ayet'lerde farklı söylenir;

Fatır/ 43. "... Hayır! sen Allah'ın kanununda değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın kanununda asla bir döneklik bulamazsın. "

Feth/ 23. "... Allah kanununda hiçbir değişiklik bulamazsınız. "

şimdi sana göre bu çelişki değildir çünkü bizim üst düzey islam bilgini olmamız lazım buna çelişki diyebilmek için :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kurandaki kelimelerin, meallerin anlam kargaşalarından, kelime ve cümlelere farklı anlamlar yüklenebileceğinden ve bunun yanlış anlaşılabileceğinden bahsediyorsun da .. Bak aşağıda, "bütün insanlığa gönderilmiştir" dediğiniz universal kitabınızda peygamberinizin özel hayatı var. Bütün bu süreçte bir anlam karmaşası mı?

TAHRİM 1. Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

TAHRİM 2. Allah, (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır. Sizin yardımcınız Allah’tır. O, bilendir, hikmet sahibidir.

TAHRİM 3. Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber’e açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? dedi. Peygamber: Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi, dedi.

TAHRİM 4. Eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.

TAHRİM 5. Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi kendini Allah a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadef eden, oruç tutan, dul ve bâkire eşler verebilir.

islam alimi taberi;

o gün, muhammed'in hanımlarından hafsa'nın günüydü. o gün muhammed, kalkıp hafsa'nın evine gider. ama hafsa'yı evde bulamaz. tam o sırada, bir zamanlar, mısır mukavkısı'nın kendisine armağan ettiği cariyelerden mariya çıkagelir. muhammed, cariyeyle hafsanın yatağında ilişkiye girer. muhammed'in, cariyesiyle yatması doğaldır. kur'an da, hanımlarının dışında cariyeleriyle de yatmasına olanak verilmiştir. (bkz. ahzab suresi, ayet: 50, 52.) ne var ki cariyeyle özgür (hurre) olan bir kadının, üstelik ömer kızının, hafsa'nın yatağında beraber olmaktadır . işte bu olağan değildir. terslik bu ya, o sırada, hafsa da çıkagelmiştir. muhammed'in mariya ile ilişkisini görünce büyük tepki gösterir: - "tann elçisi! sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. öyle birşey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyle ilişkiye giriyorsun!"

sonra muhammed'le hafsa arasında şu konuşma geçer: - "hafsa! marya'yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun? - evet!

muhammed: "vallahi billahi mariya ile bir daha yatmayacağım!"

muhammed hemen ant içmiştir. - hafsa! aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı? - tamam! ne var ki, hafsa bu durumu aişe'ye anlatır. (bkz. taberi, camiu'l-beyân, 28/102.)

muhammed bir süre sonra karılarının tavırlarındaki değişiklik nedeniyle hafsa nın bunu ayşe ye anlattığını anlar. bunun üzerine de hoooop gökten ayet iner, karılarını tehdit eder. hem kendi aldatır karısını, hem de kendi tehdit eder.

tarihinde enjeksiyon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

yanlışın var dostum. ben müslümandım, çelişkileri gördükçe yok yok olamaz dedim ama bi süre sonra kendimi kandıramaz hale geldim ve dinden çıktım. hatta çelişkileri okurken lalalalala modunda okuyodum. sonra taşlar yerine oturdu tabi.

Allah, gönderdiği kanunları, hükümleri değiştirir mi?

Bakara/106. "Herhangi bir Ayet'in hukmunu yururlukten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini bilmezmisin? "

Bakara-106 da böyle söylenirken, aşağıdaki Ayet'lerde farklı söylenir;

Fatır/ 43. "... Hayır! sen Allah'ın kanununda değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın kanununda asla bir döneklik bulamazsın. "

Feth/ 23. "... Allah kanununda hiçbir değişiklik bulamazsınız. "

şimdi sana göre bu çelişki değildir çünkü bizim üst düzey islam bilgini olmamız lazım buna çelişki diyebilmek için :D

Bak güzel kardeşim dilimin döndüğü kadırıyla sanan açıklayacağım

Biz bir ayetin hükmünü diğer bir ayetle değiştirirsek veya unutturursak (geri bırakırsak), ondan daha- hayırlısını yahut onun benzerini getiririz.(Bakar, 2/106)

Bu mealde vahiy sözleri kastedilmiştir. Allah, daha önceki bir peygamberin şeraitinde olan bazı hükümleri değiştirmiş, yerine başka hükümler getirmiştir.

mesela,Kuranın indiği dönemde de bu değişiklik zaman ve mekân şartlarına bağlı olarak gerçekleşmiştir ki, bu ilahî hikmetin bir gereğidir.

Örneğin; Mekke devrinde şartlar uygun olmadığı için düşmanın bütün eziyetlerine rağmen, Müslümanların savaşmalarına izin verilmemiştir. Medinede Müslümanların lehine şartlar oluşunca kendilerini silahla müdafaa etmek için savaşa izin verilmiştir. Keza sahabenin iman coşkusuyla çok güçlü olduğu Medinenin ilk döneminde bir müminin on kâfirin önünden kaçması yasaklanmıştı. Daha sonra insanın yapısının gereği olarak onlarda bir zafiyet meydana gelince, Allah bu hükmünü değiştirdi ve bir müminin iki kâfirin önünden kaçmasını yasakladı(Enfal, 8/65-66).

Yine Hz. İsa ve Hz. Musa nın dininde yasak olan bazı şeylere cevap verdi. Benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı olarak ve (daha önce) size haram edilenlerden bir kısmını helâl kılmak üzere gönderildim.(Ali İmran, 3/50) mealindeki ayette bu hususa dikkat çekilmiştir.

Allahın sözlerinin değiştirilemeyeceğini belirten ayetlerde -vahyin sözleri değil-, sünnetullah denilen Allahın kadimden beri yürürlükte olan hükümleri, kanunları kastedilmiştir.

Aşağıdaki ayetlere dikkalit bakarsan anlayacaksın..

Mesela; Allahın sözlerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet Yoktur. (Enam, 6/34) mealindeki ayette yer alan Allahın kelimeleri / sözlerinden maksat, Allahın -elçileri ile onları yalanlayanlar hakkında- tarih boyunca gerçekleşen hükmü demektir. Ayette azgın düşmanlar karşısında bulunan -Hz. Muhammed (asv)e teselli ve müjde vermek maksadıyla- vurgulanan husus şudur:

Tarih boyunca sosyolojik bir vaka olarak kâfirler tarafından tekzip edilen ve eza-cefa gören elçilerin sabretmesi ve ardından da Allahın o elçilerine yardımını göndermesi değişmez ilahî bir kanundur...

Allah'ın sözlerinde asla bir değişme yoktur. (Yunus, 10/64) mealindeki ayette de değişmeyen sözlerden maksat vahiy sözleri değil, Allah hükmü, kanunu, prensibi demektir. Bu ayetin bağlantı içerisinde olduğu kendisinden önceki ayetlere baktığımızda bunu kolaylıkla anlarız:

İyi bilinmeli ki, Allahın dostlarına hiçbir korku yoktur. Ve onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip Allaha karşı gelmekten sakınan kimselerdir. Dünya hayatında da âhirette de onlara müjde vardır. Allahın sözlerinde asla bir değişme yoktur. İşte budur büyük kurtuluş.(Yunus, 10/62-64).

Soruda yer alan ayetlerde de aynı husus söz konusudur:

Fatır suresinin 43. ayetini bir önceki ayetle birlikte okuduğumuzda konuyu daha iyi anlayabiliriz:

Kendilerini uyaracak bir peygamber geldiği takdirde, milletler içinde, hidâyette en ileri derecede yer alacaklarına dair var güçleri ile yemin ettiler. Ama kendilerine bir peygamber gelip uyarınca bu, onların sadece nefretlerini artırdı. Sebebi ise: dünyada sırf böbürlenip büyüklük taslamak ve bir de kötü bir tuzak kurmak istekleriydi. Halbuki kötü tuzak, sadece hazırlayanın ayağına dolanır, sadece onu perişan eder. Onlar daha öncekilerin uğradıkları fecî âkıbetten başka bir şey mi bekliyorlar? Sen Allahın nizamında hiçbir değişiklik bulamazsın!(Fatır, 35/42-43).

Keza, Fetih suresinin 23. ayeti, ondan bir önceki 22. ayetle birlikte mütalaa edildiği zaman bu gerçek rahatça anlaşılabilir:

Eğer (o Mekkeli) kâfirler sizlerle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçar, sonra da ne kendilerini koruyan, ne de destek olan hiç kimse bulamazlardı. Allahın öteden beri câri olan kanunu budur. Ve sen Allahın nizamında hiçbir değişiklik bulamazsın.(Fetih, 48/22-23).

Bütün tefsirlerde bu ayetlerdeki Allahın değişmez sözleri vahiy sözleri değil, onun hükümleri, kanunları, verdiği sözler manasında algılanmıştır. Bunun özeti Allahın hükümleri, kararları değişmez / Allah sözünden caymaz. şeklindedir.

Hulasa; değişmez sözler Allahın verdiği sözlerdir, değişmez prensipleridir, sünnetullahtır. Örneğin, Allahın dostlarına ahirette asla korku ve üzüntü olmayacaktır. Ama değişen sözler ise, Allahın ezelî ilminde zamana bağlı olarak değişkenlik gösteren hükümlerdir.

Mesela; Allah geceye karar verir ve gece olur, ama sonra gündüze karar verir, gece gider gündüz gelir. Kışa karar verir kış gelir; sonra bahara karar verir, kış gider bahar gelir.

İnsanları yaratıp hayat sahibi kılmaya karar verir, insanlar dünyaya gelir ve canlanır, sonra ölmelerine karar verir, onlar da ölürler, ardından ölmemek üzere tekrar canlanmalarına karar verir ve dirilip mahşer meydanında toplanırlar.

Keza Allah karar vermiş, Hz. Musa (as)a Tevratı vermiştir. Sonra karar verip Hz. İsa (as)a İncili vermiştir. Daha sonra Hz. Muhammed (asv)a Kuranı indirmiştir. Bütün bu kararlar, Allahın sonradan -hâşâ- düşünüp ortaya koyduğu kararlar değil, ezelî ilminde var olan kararlardır.

Demek ki; ayetler arasında bir çelişki yokmuş...Not:ayetler ve bazı tefsirler alıntıdır..

Link to post
Sitelerde Paylaş

"ey peygamber! biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, allahın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. ayrıca, diğer müminlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini peygambere bağışlayan, peygamberin de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mümin kadını da (sana helal kıldık.) müminlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (ahzap suresi 50. ayet)

"ey muhammed! bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. allah kalplerinizdekini bilir. allah hakkıyla bilendir, halimdir. (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)" (ahzap suresi 51. ayet)

Bunları benim bizzat bu şekilde yorumladığımı veya yorumlamak istediğimi mi iddaa ediyorsun şimdi kaminjan? Ne yazdığı gün gibi ortada değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

"ey peygamber! biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, allahın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. ayrıca, diğer müminlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini peygambere bağışlayan, peygamberin de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mümin kadını da (sana helal kıldık.) müminlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (ahzap suresi 50. ayet)

"ey muhammed! bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. allah kalplerinizdekini bilir. allah hakkıyla bilendir, halimdir. (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)" (ahzap suresi 51. ayet)

Bunları benim bizzat bu şekilde yorumladığımı veya yorumlamak istediğimi mi iddaa ediyorsun şimdi kaminjan? Ne yazdığı gün gibi ortada değil mi?

alıontıdır okursan anlayacaksın ..

Muhammed aleyhisselâm yirmi beş yaşındayken ilk olarak hazret-i Hadîce ile evlendi. Hazret-i Hadîce, Kureyş kabîlesinin Esedoğulları kolundan kırk yaşında ve dul bir hanım idi. Fakat, malı, cemâli, aklı, ilmi, şerefi, nesebi, iffet ve edebi pek fazla idi. Yüksek ahlâkı ve üstün vasıfları sebebiyle Kureyş arasında Tâhire (çok temiz) İslâmiyet geldikten sonra da Hadîce-tül-Kübra ismiyle meşhur olmuştu. Hadîce Hâtun mallarını Şam tarafına götürüp Busrada satan Muhammed aleyhisselâmı; adâleti, üstün ahlâkı ve hakkında duyup şâhit olduğu hadiseler sebebiyle son derece takdir etti. Bu hâdiseden kısa bir süre sonra, yakınlarının da kabul etmesiyle evlenmeleri kararlaştırıldı. Nikâh meclisi hazret-i Hadîcenin evinde kuruldu. Ebu Tâlib ve Varaka bin Nevfel tarafından takdim konuşmaları yapıldı. Nikâhı Varaka bin Nevfel kıydı. Kureyş kabîlesinin ileri gelenleri de nikâh şâhidi olarak bulundular. Zamânının emsalsiz bir kadını olan Hadîce vâlidemiz evlilik hayâtı boyunca Muhammed aleyhisselâma dâimâ hizmet edip yardımcısı oldu. Muhammed aleyhisselâmın bu evliliği, onun vefâtına kadar on beş senesi peygamberlikten önce onu da Peygamberlikten sonra olmak üzere yirmi beş sene sürdü. Muhammed aleyhisselâm, ilk zevcesi hazret-i Hadîce hayattayken başkası ile evlenmedi. Muhammed aleyhisselâmın hazret-i Hadîceden ikisi erkek, dördü kız olmak üzere Kâsım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah (Tayyib) adlarında altı çocuğu oldu. Peygamberliği sırasında evlendiği hazret-i Mâriyeden de İbrâhim adlı oğlu olmuştu. Diğer zevcelerinden çocuğu olmadı. Zeyneb, kızlarının en büyüğü idi. En küçük kızı Fâtımâ babasının en sevgilisiydi. Hazret-i Fâtımâ Peygamber efendimiz kırk yaşındayken doğdu. Erkek evlatları küçük yaşta vefât ettikleri gibi hazret-i Fâtımâdan başka bütün kızları da Ondan önce vefât ettiler. Hazret-i Fâtımâ da Muhammed aleyhisselâmdan altı ay sonra vefat etti. Hazret-i Ali ile evlenmişti. Muhammed aleyhisselâmın soyu hazret-i Fâtımâ evlâdı, hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin ile devâm etti.

Resûl-i ekrem efendimiz ikinci defâ olarak, elli beş yaşında iken, Ebû Bekrin (radıyallahü anh) kızı Âişe radıyallahü anhâ ile evlendi. Bunu, Hadîce-tül-Kübrânın vefâtından bir yıl sonra, Allahü teâlânın emri ile nikâh eylemişti. Ölünceye kadar, sekiz sene onunla yaşadı.

Diğerlerini, hep hazret-i Âişeden sonra, dînî, siyâsî sebeplerle veya merhamet ve ihsân ederek Allahü teâlânın izniyle nikâh etti. Bunların hepsi dul olup, çoğu yaşlı idi. Meselâ, Mekkedeki kâfirlerin, Müslümanlara eziyet ve zararları dayanılamayacak bir dereceye gelince Eshâb-ı kirâmın bir kısmı Habeşistana hicret etmişti. Habeş Pâdişâhı Necâşi Hıristiyan idi. Müslümanlara çeşitli sorular sorup, aldığı cevaplara hayran kalarak îmâna geldi. Müslümanlara çok iyilik yaptı. Îmânı zayıf olan Ubeydullah bin Cahş, fakirlikten kurtulmak için, papazlara aldanıp mürted olmuş, dînini dünyâya değişmişti. Resûlullah efendimizin halasının oğlu olan bu melun, karısı Ümmü Habîbeyi de (radıyallahü anhâ) dinden çıkıp zengin olmaya cebr ve teşvik etti ise de, o, fakirliğe ve ölüme râzı olacağını fakat Muhammed aleyhisselâmın dîninden çıkmayacağını söyleyince, bunu boşadı. Sürünerek, sefâletten ölmesini bekliyordu. Fakat, az zamanda kendi öldü. Ümmü Habîbe, Kureyşin (Mekkenin) o zamanki başkumandanı Ebû Süfyânın kızı idi. Peygamber efendimiz o zamanlarda, Kureyş orduları ile, çok çetin muhârebelerde bulunuyordu ve Ebû Süfyân, İslâmiyeti yok etmek için son gayretiyle çarpışıyordu. Peygamber efendimiz ÜmmüHabîbenin dîninin kuvvetini ve başına gelen bu acı hâli işitti. Necâşiye mektup yazıp; Oradaki Ümmü Habîbe ile evleneceğim. Nikâhımı yap! Sonra kendisini buraya gönder!şeklinde talepte bulundu. Necâşî daha önce Müslüman olmuştu. Mektuba çok hürmet edip, oradaki Müslümanları sarayına dâvet ederek, ziyâfet verdi. Hicretin yedinci yılında nikâh yapılıp, hediye ve ihsanlarda bulundu. Bu sûretle, Ümmü Habîbe, îmânının mükâfâtına kavuşarak, orada zengin ve râhat oldu. Onun sâyesinde, oradaki Müslümanlar da rahat etti. Cennette, kadınlar kocalarının yanında bulunacakları için, Cennetin en yüksek derecesiyle müjdelenmiş oldu ki, dünyânın bütün zevk ve nîmetleri, bu müjde yanında pek küçük kalır. Bu nikâh, Ebû Süfyânın ilerde Müslüman olmakla şereflenmesini hazırlayan sebeplerden biri oldu. Görülüyor ki, bu nikâh, kâfirlerin iftirâlarının ne kadar yanlış ve çürük olduğunu bildirdiği gibi, Resûlullahın aklının, zekâsının, dehâsının, ihsânının ve merhametinin derecesini de göstermektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yanlışın var dostum. ben müslümandım, çelişkileri gördükçe yok yok olamaz dedim ama bi süre sonra kendimi kandıramaz hale geldim ve dinden çıktım. hatta çelişkileri okurken lalalalala modunda okuyodum. sonra taşlar yerine oturdu tabi.

Allah, gönderdiği kanunları, hükümleri değiştirir mi?

Bakara/106. "Herhangi bir Ayet'in hukmunu yururlukten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini bilmezmisin? "

Bakara-106 da böyle söylenirken, aşağıdaki Ayet'lerde farklı söylenir;

Fatır/ 43. "... Hayır! sen Allah'ın kanununda değişiklik bulamazsın. Sen Allah'ın kanununda asla bir döneklik bulamazsın. "

Feth/ 23. "... Allah kanununda hiçbir değişiklik bulamazsınız. "

şimdi sana göre bu çelişki değildir çünkü bizim üst düzey islam bilgini olmamız lazım buna çelişki diyebilmek için :D

çelişki dediğin şey bu mu? yürürlükten kaldırılmayıncaya kadar allah ne emretti ise onun arkasındadır. vaad ettiklerini yerine getirecektir diyor. ben her hangi bir çelişki göremedim açıkcası....

1. si allah kanunlarını dilediği gibi değiştirebilir.

2. hüküm verildikten sonra, o hüküm geçerli olduğu sürece vaad edilen herşey harfiyen uygulanacaktır. ta ki allah hükmünde değişiklik yaptığını insanlara açıklasın. o zaman yeni gelen hüküm geçerli olacaktır.

3. allah hükmünü bildirdi mi. o hükmün uygulanışında hiç bir değişiklik bulamazsın diyor. tabi ki bu hüküm geçerli olduğu sürece. ve kuranın en on hali baz alındığında hükmü geçerli olan bütün ayetlerde her hangi bir değişiklik olmayacaktır diyor.

hiçte çelişkili değil. tastamam uyumlu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayatı ayrıntılı olarak biliniyor.

Sen ölümünü anlat. Nasıl öldü, neden öldü, cenazesinde kimler vardı? Nereye gömüldü?

son haccını yerine getirdikten sonra insanlara veda konuşması yapmıştır.

Veda hutbesinde hastalığını dile getirmiştir.Ama hastalığına tam olarak teşhis konulmamıştır kaynaklarda.Ateşli bir hastalık olduğu belirtilmiştir.

8 haziran 632 yılında medinede vefat etti.

cenazine kimler vardı gibi saçma bir soruya cevap vermek istemiyorum.Soruyu sorma maksadın ömer ve ebu bekir'in katılmadığını öne süreceksin ya da halifelik tartışmaları yüzünden kargaşalar çıktığını savunacaksan hiç girmiyelim konuya.

Peygamber efendimizin (s.a.s)mezarı Ravzai Mutahhare dır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

son haccını yerine getirdikten sonra insanlara veda konuşması yapmıştır.

Veda hutbesinde hastalığını dile getirmiştir.Ama hastalığına tam olarak teşhis konulmamıştır kaynaklarda.Ateşli bir hastalık olduğu belirtilmiştir.

8 haziran 632 yılında medinede vefat etti.

cenazine kimler vardı gibi saçma bir soruya cevap vermek istemiyorum.Soruyu sorma maksadın ömer ve ebu bekir'in katılmadığını öne süreceksin ya da halifelik tartışmaları yüzünden kargaşalar çıktığını savunacaksan hiç girmiyelim konuya.

Peygamber efendimizin (s.a.s)mezarı Ravzai Mutahhare dır.

Kaminjan, 5 numaralı entryme bi cevap ver. Bunlar da bizim kendi yorumlarımız mı? Ne diyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

"ey peygamber! biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, allahın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. ayrıca, diğer müminlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini peygambere bağışlayan, peygamberin de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mümin kadını da (sana helal kıldık.) müminlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (ahzap suresi 50. ayet)

"ey muhammed! bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. allah kalplerinizdekini bilir. allah hakkıyla bilendir, halimdir. (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)" (ahzap suresi 51. ayet)

Bunları benim bizzat bu şekilde yorumladığımı veya yorumlamak istediğimi mi iddaa ediyorsun şimdi kaminjan? Ne yazdığı gün gibi ortada değil mi?

Söz konusu ayetlerden 50. ayette; Hz. Peygamberin evlenebileceği bazı kadınların (amca kızı, dayı kızı gibi) özellikleri sayılmıştır. Ayrıca, o gün bütün dünyaca bir sistem olarak kabul edilen İslamdan çok öncesinden devam edip gelen (ve İslam’ın her fırsatta bunun kaldırılması için Müslümanlara nasihatte bulunduğu, ancak evrensel bir mahiyet arz ettiği için o gün kaldıramadığı ve zamanla yavaş yavaş yıkmaya çalıştığı) bir teamül çerçevesinde savaş esirlerinden olan cariyelerle de evlenebileceği vurgulanmıştır.

Bırakın diğer kadınların köle gibi muamele görmesi, köle cariye kadınlar dahi İslam nizamında ve Hz. Peygamber (asm)’in yuvasında birer hanım efendi statüsüne girmiş ve bütün müminlerin annesi (namusu) sayılmıştır. Efendimizin İbrahim adındaki oğlu, Müslüman olan ve Peygamber Efendimiz tarafından azat edilen Hz. Mariye’dendir. Bundan daha büyük şeref mi vardır?

51. ayette vurgulanan şey şudur: İslamda birden fazla eşli olanların vaktini onlara eşit olarak paylaşması farzdır. Hz. Peygamber (asm) ise böyle bir zorunluluktan muaf tutulmuştur. Hem maddî hem manevî bir devlet reisi olarak ailesine karşı olduğu gibi topluma karşı da çok büyük görevleri vardı. Böyle yoğun bir çalışma temposu içerinde bulunan elçisine imkân bulamadığı takdirde, ailesine ayırdığı vaktini eşit bir şekilde taksim etmek zorunda olmadığına dair tolerans tanımasının garipsenecek hangi tarafı vardır? Bu toleransı Hz. Peygamber kendi kendine tanımıyor, Allah ona tanıyor. Üstelik, tanınan bu imtiyaza rağmen, Hz. Peygamber (asm) kendi tercihini yine de “vaktini eşleri arasında eşit ayırma” yönünde kullanmış ve bu tavrı eşlerini daha da sevindirmiştir. Nitekim Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (asm), eşleri arasında vakit taksimatını eşit bir şekilde uygulardı..

H.z MUHAMMED (S.A.S) HER YÖNÜYLE TÜM İNSANLIĞA ÖRNEK BİR TAVIR SERGİLİYEN,KENDİSİNE ALLAH KATINDAN VERİLEN BİR İMTİYAZA RAĞMEN DİĞER SEVDİKLERİNİN KALBİNİ KIRMAK İSTEMEYEN ÜSTÜN AHLAK VE ÜSTÜN ŞEREF,NAMUS SAHİBİDİR..

Kölelere,cariyeler ve yoksullara o gelmedne önce yapılanların onun gelmesiyle zamanla yok olduğunu göz ardı etmemek lazımdır.

Kadına ve kölelere duyulucak saygı,sevgi ve hoşgörü anlayışını bir çok hadiste görebiliriz..

tarihinde Kaminjan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuranın çelişkili olmasını bırak, muhammedin hayatı da çelişkilerle dolu. Yazdıklarının hepsi tek tek daha önce burada konuşuldu.

Tekrar tekrar konuşmaya gerek yok.

Tevrattan kopya çelişkililerle, yanlışlıklarla dolu bir kitap.

Bu kafada biriyle tartışmaya gerek yok. Uzun süredir senin gibi biri yoktu. Kendi kendine kanıt kabul edilemez. Sokun artık kafanıza şunu.

Kur'an-i kerimin doğruluğunun ve peygamberin hayatındaki çelişkileri sen ve senin gibi inançsız ve islam düşmanları tarafından öne sürülmekte.

Tevrattan alıntılar yapıldığını hala savunacak kadar acizsiniz.Size ayet de verdim hala anlamamkta ısrarcısınız.Kibir araya girince anlaşmazlıklar doğal oluyor tabi

Kendi kendime kanıt ettiğim bir şey yok zavallı insan kafanızdaki çelişkileri burdaki ateist arkadaşlarınla kafanıza göre neticelendireceğinize gidin dil,din uzmanları yada hafızlardan tefsir isteyin en ince ayrıntısına kadar anlayabilmeniz için yardımcı olurlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Al sana kıvıracağın bir ayet daha. Sperme su dediğine göre. Bu su nerden çıkıyormuş bak.

Belim geldi, boşaldı deyimini hatırlatayım. Allahın diliyle değil çöl arabının dili ile yazılmış.

Tarık 7: Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

Çok güzel bir ayete değindim teşekkür ederim.Bu ayette ''bel ve göğüs kemikleri arasında ne çıkar?'' sorusuna bir çok tefsirci yanlış izah etmekte ve çelişkilere yol açmıştır..Çoğu tefsirci burdan çıkan sıvının tazyikli su-Meni olarak kabul etmişlerdir ama bu yanlıştır.Bu ayette meninin yaratılışı değil söz konusu olan insanın yaradılışından bahsedilmektedir.Yani insanın çıktığı yer:D

Eğer TARIK suresinin 5.ayetindne itibaren okursan burda söz konusununb meni değil insanın olduğunu net bir şekilde anlayaksın..

Eğer bu konuda söz konusu meninin yaratılışı olsaydı ayetin başında 'o, su ..' diye başlardı.Yada 6.ayette 'Bel ve göğüs kemikleri arasından çıkan tazyikli sudan yarattık denirdi.'Halbuki böyle bir sesleniş yoktur..

Neticesinden önceki ayetlerede bakılırsa bu ayetlerde nesne insandır, meni değildir...

Sıradaki..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok güzel bir ayete değindim teşekkür ederim.Bu ayette ''bel ve göğüs kemikleri arasında ne çıkar?'' sorusuna bir çok tefsirci yanlış izah etmekte ve çelişkilere yol açmıştır..Çoğu tefsirci burdan çıkan sıvının tazyikli su-Meni olarak kabul etmişlerdir ama bu yanlıştır.Bu ayette meninin yaratılışı değil söz konusu olan insanın yaradılışından bahsedilmektedir.Yani insanın çıktığı yer:D

Eğer TARIK suresinin 5.ayetindne itibaren okursan burda söz konusununb meni değil insanın olduğunu net bir şekilde anlayaksın..

Eğer bu konuda söz konusu meninin yaratılışı olsaydı ayetin başında 'o, su ..' diye başlardı.Yada 6.ayette 'Bel ve göğüs kemikleri arasından çıkan tazyikli sudan yarattık denirdi.'Halbuki böyle bir sesleniş yoktur..

Neticesinden önceki ayetlerede bakılırsa bu ayetlerde nesne insandır, meni değildir...

Sıradaki..

Hac 16- Böylece, biz onu apaçık ayetler olarak indirdik. ALLAH dilediğini ve dileyeni doğruya ulaştırır.

Araf 36- Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuz olarak kalacaklardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hac 16- Böylece, biz onu apaçık ayetler olarak indirdik. ALLAH dilediğini ve dileyeni doğruya ulaştırır.

Araf 36- Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuz olarak kalacaklardır.

Dostum hiçbir insan mükemmel başarılar ve sonuçlar elde edemez.

Ayetin tefsirini bazı alimler ve tefsirciler bilmediklerinden dolayı yanlış izah etmişlerdir.

Kasti bir durum yok yani apaçık ayetler olduğu kesindir.

Ama anlamak istemediğin o kadar sorunlu ve yanlış açıklamaya sebebiyet veren bir dile sahibiz ki.Arapçadan türkçeye çeviri yapıldığında bazı nesnelerin anlaşılmadığı ve değerini kaybettiği açıkça dil uzmanları tarafından belirtilmekte.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dostum hiçbir insan mükemmel başarılar ve sonuçlar elde edemez.

Ayetin tefsirini bazı alimler ve tefsirciler bilmediklerinden dolayı yanlış izah etmişlerdir.

Kasti bir durum yok yani apaçık ayetler olduğu kesindir.

Ama anlamak istemediğin o kadar sorunlu ve yanlış açıklamaya sebebiyet veren bir dile sahibiz ki.Arapçadan türkçeye çeviri yapıldığında bazı nesnelerin anlaşılmadığı ve değerini kaybettiği açıkça dil uzmanları tarafından belirtilmekte.

Bu yazdığına 10 sayfa cevap verebilirim ama vermeyeceğim :D

Sadece Arap fetva kurul başkanının "dünya dönüyor diyen dinden çıkar ve katli vaciptir" sözü, bu anlamsız savunmanı ve hatta Allah ı da yalanlayan savunmanı boşa çıkarır.

İnanıyorsan Araf 36 yı unutma.

Sağlıcakla kal

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Erzincanlıların bir deyimi varGötünün pohıynan bizi gandıracah herif.

Vay senin torpah başıya.

Savunacah başka kimse bulamadınmı?

Herkes abtal bir sen ahıllı.

Ulan Allahı Muhammedin UÇKUR işleriyle uğraştırıp duruyorsunuz.

Bundan daha iyi putperestlik olurmu.

Yoh şun u al

Bunu alma

Allahın yeminleri Arabın tıpkısının aynısı.

Bana bahın,YÜCEGÜÇ kimseye ne kitap göndermiş,ne konuşmuş bunlar Arapların uydurmaları.Müslümenler Tanrıya ıftıra ettiklerinden boyuna çarpılmahdadırlar.Çarpıldıhcada ıftıralar çoğalıyor dahada çok çarpılıyorlar.

Neymiş Allah aşıh olmuşmuşmuşmuş.

Tuzlıyımda gohmıyasınız emi.

Aşıh olmsaydı Edisona aşıh olurdu.Çünkü dünyeyi aydınlattı adam.

Eeeeeeeeeeeeee,din AKİL işi degil, NAKIL işidir.

Bundan eyi açıklamamı olur.

Konuşdukca batıyorsunuz.

Tolonbeg

tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu yazdığına 10 sayfa cevap verebilirim ama vermeyeceğim :D

Sadece Arap fetva kurul başkanının "dünya dönüyor diyen dinden çıkar ve katli vaciptir" sözü, bu anlamsız savunmanı ve hatta Allah ı da yalanlayan savunmanı boşa çıkarır.

İnanıyorsan Araf 36 yı unutma.

Sağlıcakla kal

Töhvbe töhvbe

ŞŞt dostum bak ben anlamların değiştini savunmuyorum

Sadece nesnelerin biraz üstü kapalı kaldığını anlatmak istedim adamı deli etme.

Allah'ın ayetlerini yalanlayanlar araf 36 yı düşünsün ok ..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Töhvbe töhvbe

ŞŞt dostum bak ben anlamların değiştini savunmuyorum

Sadece nesnelerin biraz üstü kapalı kaldığını anlatmak istedim adamı deli etme.

Allah'ın ayetlerini yalanlayanlar araf 36 yı düşünsün ok ..

Dostum ben uyarayım da yine de sen bilirsin :D

Ateistlerden değil Allah tan korkun. Ateistleri kandıracağız diye Allah ın ayetlerini yalanlamayın :D

Araf 36 sizden uzak olsun

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Erzincanlıların bir deyimi varGötünün pohıynan bizi gandıracah herif.

Vay senin torpah başıya.

Savunacah başka kimse bulamadınmı?

Herkes abtal bir sen ahıllı.

Ulan Allahı Muhammedin UÇKUR işleriyle uğraştırıp duruyorsunuz.

Bundan daha iyi putperestlik olurmu.

Yoh şun u al

Bunu alma

Allahın yeminleri Arabın tıpkısının aynısı.

Bana bahın,YÜCEGÜÇ kimseye ne kitap göndermiş,ne konuşmuş bunlar Arapların uydurmaları.Müslümenler Tanrıya ıftıra ettiklerinden boyuna çarpılmahdadırlar.Çarpıldıhcada ıftıralar çoğalıyor dahada çok çarpılıyorlar.

Neymiş Allah aşıh olmuşmuşmuşmuş.

Tuzlıyımda gohmıyasınız emi.

Aşıh olmsaydı Edisona aşıh olurdu.Çünkü dünyeyi aydınlattı adam.

Eeeeeeeeeeeeee,din AKİL işi degil, NAKIL işidir.

Bundan eyi açıklamamı olur.

Konuşdukca batıyorsunuz.

Tolonbeg

Hmm anlıyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...