Jump to content

Dev Tek Hücreli


Recommended Posts

  • İleti 81
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

freand rica etsem biraz konuyu okuyup buraya Türkçe yazarmısın çok merak ettim lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen :( :( :( :( :( :(

Link to post
Sitelerde Paylaş

gerçekten ilginç,gelde iman etme.

Hadi gelde dinden çıkma,,Çünkü Allah böğle birşey yapamaz. O Mahooyu memnun vede mutlu etmekle uğraşıyor..

O Ayşe denilen zavallı ---(((zavallı diyorum çünkü gerçekten zavallı..10 yaşında tecavüze uğramış bir çocuk)))) ----kadın bile..Mahooya ----Bakıyorumda senin Allahın sadece senin appışaranla ilgileniyor demekten geri kalmamıştır..

tarihinde Federal779 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok ilginç. Hatta şaşırdım kaldım, Wiki resmen bilinen en büyük tek hücrelilerden birisidir diyor. Adı tek hücreli olarak geçiyor ama kişisel görüşümü söylüyorum; bu tek hücreli bir canlı olamaz. Forumdaki biyolog arkadaşlar varsa gelsinler biraz tartışalım, düşünelim.

Segregativ hücre bölünmesi ile çoğaldığını söylüyor, bu da çok ilginç bir durum. Tomurcuklanma, mitoz veya segregastyon, bu kadar büyük bir yapıda .... Hiç zannetmiyorum.

Suyun içinde ve çeşitli ışıklar altında renk değiştirebildiğini söylüyor bu da çok çok ilginç bir durum. Renk değiştirmesi pigment taşıdığına dalalettir. Pigmentlerin her biri zaten birer hücredir.

1932 ve 1968 yıllarından bile bu canlı ile ilgili kaynak var. Yani keşfdilmiş yeni bir tür değil. E bu durumda muhakkak ya okulda ya da ne bileyim okuduğumuz tonla şeyin içinde bu canlıyı bir kez de olsa duymuş olmamız lazımdı ama hiç duymadım; ilk kez karşılaşıyorum. Siz duymuş muydunuz?

Google'da biraz arama yaptım, Wiki dışında, bu canlıyı "Tek Hücreli" olarak lanse eden hiçbir kaynak yok. Hepsi "Alg" demiş.

Bilmiyorum, kafam karıştı. Biyologlar bi toplanın bakalım.

Not : Wiki'deki her bilgi doğru değildir.

tarihinde enjeksiyon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Adı tek hücreli olarak geçiyor ama kişisel görüşümü söylüyorum; bu tek hücreli bir canlı olamaz. Forumdaki biyolog arkadaşlar varsa gelsinler biraz tartışalım, düşünelim.

Biyolog falan değilim ama biyolojiden biraz anlarım.

Segregativ hücre bölünmesi ile çoğaldığını söylüyor, bu da çok ilginç bir durum. Tomurcuklanma, mitoz veya segregastyon, bu kadar büyük bir yapıda .... Hiç zannetmiyorum.

Tamam da içinde tek bir nükleus olacak değil ya. Mesela içinde yüzen bir sürü nükleus vardır. Tomurcuklanması da zor değil. Kenarından mikroskobik yapı tomurcuklanıp zamanla şişip büyüyemez mi?

Bak şöyle düşün. Planaria gibi çok ilkel bazı hayvanlar bile rejeneratif bölünerek çoğalabilir. Mesela 1/4'lük planaria parçası yeni bir kafa ve vücut oluşturabilir. O çok hücreli ama mantık benzer.

Suyun içinde ve çeşitli ışıklar altında renk değiştirebildiğini söylüyor bu da çok çok ilginç bir durum. Renk değiştirmesi pigment taşıdığına dalalettir. Pigmentlerin her biri zaten birer hücredir.

Bu pek doğru değil sevgili Enjeksiyon. İnsanda bile pigmentler bir hücre değildir. Vibrio fisheri bakterisi çevresine ışık saçan pigmentlerle doludur. Pigmentler moleküldür. Mesela en yaygın insan pigmenti eumelanindir.

Google'da biraz arama yaptım, Wiki dışında, bu canlıyı "Tek Hücreli" olarak lanse eden hiçbir kaynak yok. Hepsi "Alg" demiş.

Agler tek hücreli olabiliyor. Algler protistadır. Tek hücreli ökaryot yani. Mavi-yeşil algler başka, onlar bakteri.

Algae are a very large and diverse group of simple, typically autotrophic organisms, ranging from unicellular to multicellular forms.

Not : Wiki'deki her bilgi doğru değildir.[/b]

İşte çok çekirdekli olduğu ve tek bir hücre olduğu alglerin üremesini anlatan bu sayfada yazıyor. Çekirdeklerden biri duvara yaklaşıyor, duvarla beraber tomurcuklanıyor, kopan parça zamanla şişiyor.

In some species, cells can attain considerable sizes (over 5 cm) and are multinucleated (Valonia, ventricosa ).http://www.com.univ-mrs.fr/IRD/atollpol/ecorecat/ukalgfor.htm

Ventricaria ventricosa

İngilizce Google'dan da araştırabilirsin. Orada da bir sürü üniversitenin makalesini gördüm.

Başka dev protistalar da var. Mesela Foraminifera,

Foraminifera are single-celled protists with shells. Their shells are also referred to as tests because in some forms the protoplasm covers the exterior of the shell. The shells are commonly divided into chambers which are added during growth, though the simplest forms are open tubes or hollow spheres. Depending on the species, the shell may be made of organic compounds, sand grains and other particles cemented together, or crystalline calcite.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biyolog falan değilim ama biyolojiden biraz anlarım.

Tamam da içinde tek bir nükleus olacak değil ya. Mesela içinde yüzen bir sürü nükleus vardır. Tomurcuklanması da zor değil. Kenarından mikroskobik yapı tomurcuklanıp zamanla şişip büyüyemez mi?

Bak şöyle düşün. Planaria gibi çok ilkel bazı hayvanlar bile rejeneratif bölünerek çoğalabilir. Mesela 1/4'lük planaria parçası yeni bir kafa ve vücut oluşturabilir. O çok hücreli ama mantık benzer.

Bu pek doğru değil sevgili Enjeksiyon. İnsanda bile pigmentler bir hücre değildir. Vibrio fisheri bakterisi çevresine ışık saçan pigmentlerle doludur. Pigmentler moleküldür. Mesela en yaygın insan pigmenti eumelanindir.

Agler tek hücreli olabiliyor. Algler protistadır. Tek hücreli ökaryot yani. Mavi-yeşil algler başka, onlar bakteri.

Algae are a very large and diverse group of simple, typically autotrophic organisms, ranging from unicellular to multicellular forms.

İşte çok çekirdekli olduğu ve tek bir hücre olduğu alglerin üremesini anlatan bu sayfada yazıyor. Çekirdeklerden biri duvara yaklaşıyor, duvarla beraber tomurcuklanıyor, kopan parça zamanla şişiyor.

In some species, cells can attain considerable sizes (over 5 cm) and are multinucleated (Valonia, ventricosa ).http://www.com.univ-mrs.fr/IRD/atollpol/ecorecat/ukalgfor.htm

Ventricaria ventricosa

İngilizce Google'dan da araştırabilirsin. Orada da bir sürü üniversitenin makalesini gördüm.

Başka dev protistalar da var. Mesela Foraminifera,

Foraminifera are single-celled protists with shells. Their shells are also referred to as tests because in some forms the protoplasm covers the exterior of the shell. The shells are commonly divided into chambers which are added during growth, though the simplest forms are open tubes or hollow spheres. Depending on the species, the shell may be made of organic compounds, sand grains and other particles cemented together, or crystalline calcite.

Ben de biyolog değilim ama ben de az çok anlarım.

Tomurcuklanması zor değil, imkansızdır freand. Verdiğin Planarya örneği aslında bu denli büyük bir tek hücrelideki tomurcuklanmanın imkansız olabileceğine kanıttır. Planaria, boyutları gereği Regeneration özelliğine sahiptir. Canlıyı parçalara böldüğün zaman bile genetik materyal taşıyan her parça yeni bir canlı oluşturuyor. Bu durumun sağlanabilmesi için tRNA'nın, DNA'yı kopyalayabilmesi gerekir. Planaria boyutlarındaki canlı için bu mümkündür ama böylesi büyük bir tek hücrelinin tomurcuklanması veya regenerationa uğraması için tRNA'nın DNA'yı kopyalama süresi yüzlerce yıl sürebilir çünkü mesafe çok uzundur. Bu yüzden bu tip bir bölünme, bu boyutlardaki bir canlı için uygun değil hatta imkansıza yakındır.

"Pigmentler birer hücredir" den kastım pigment molekülleri taşıyan hücreler idi freand. Bir canlının rengini değiştirebilmesi için pigment moleküllerinin dokuda serbest değil, somanın (Hücrenin) içinde barınıyor olması gerekir. Kalamarlar çok iyi kamufle olabilme özellikleriyle tanınırlar. Kalamarda Pigment moleküllerinin, canlının ruhsal durumuna veya bulunduğu yere göre değişiklik gösterebilmesi için dokuda serbest değil, hücre içinde olması gerekir. dokudaki serbest pigment molekülü dokuya sabit bir renk verir. Hücredeki Pigment kombinasyonları ise bu rengin çeşitli çevresel faktörlere göre değişim göstermesini sağlar. Bu canlı renk değişimi gösterebiliyorsa hücre zarının içinde serbest renk pigmentleri mi var demektir? Hayır, böyle birşey mümkün değil. Canlının renk değiştiriyor olması, dış zarını oluşturan hücrelerin pigment kombinasyonu barındırıyor olması anlamına gelir. Bu durumda canlıyı tek hücreli değil, çok hücreli yapar.

Algler zaten tek hücrelidirler freand. Ama bu denli büyük bir tek hücreli alg olmuş olsaydı, kitaplar ve kaynaklar, büyüklüğünden ötürü canlıyı alg olarak değil de "Tek Hücreli" olarak tanımlarlardı. Veya en azından iki terimi bir arada kullanırlardı. Fakat sadece "Alg" deniliyor. Bu da kaynağın sahiplerinin (ki akademik kitaplar) burada extraordinary bir durum görmediklerinin göstergesidir.

Alglerin üremesi son verdiğin likteki gibidir, evet. Fakat bu, Protozoaların "Tomurcuklanma" mekanizmasından çok farklı bir üremedir. Zira Algler de çok hücreli olmadıkları, mikroskobik oldukları için taşıyıcı RNA yolda problem yaşamaz. Ama bu denli büyük bir canlının çekirdeğinden, dış zara kadar DNA kopyası getirip bir tomurcuklanma yaratacak kadar büyük ATP, daha anasının karnından doğmadı freand :)

Dediğim gibi, bunlar benim düşüncelerim. Ben fen lisesi mezunuyum ve 2000 yılında mezun oldum. Yukarıda yazdıklarım, liseden hatırladıklarım ve sonrasında okuduğum şeyler ile sınırlıdır. Elbette akademik eğitimini almış lisans sahibi bir biyolog bu işleri bizden daha iyi bilir. Güzel bir tartışma temasıdır bu. Teşekkür ederim freand

tarihinde enjeksiyon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlıyı parçalara böldüğün zaman bile genetik materyal taşıyan her parça yeni bir canlı oluşturuyor.

Tamam da dostum ben de onu söylüyorum. Bu onlarca nükleus içeren bir hücre. Birbirinin kopyası bir sürü genomu var. Sen hala 1 hücre 1 genom gibi düşünüyorsun.

Nükleuslardan biri kenara yanaşıp hücrenin bir kısmını da yanında alarak ayrılabilir. Bir sürü tek hücreli mantar da bu şekilde ürüyor. Önce nükleusların sayısı artıyor.

Ben de biyolog değilim ama ben de az çok anlarım.

böylesi büyük bir tek hücrelinin tomurcuklanması veya regenerationa uğraması için tRNA'nın DNA'yı kopyalama süresi yüzlerce yıl sürebilir çünkü mesafe çok uzundur.

Neden mesafe uzun olsun ki. Genomun büyük olmasına gerek yok zaten. Eğer yüzlerce yıldan kastın işlenmiş bir m-rna'nın ribozomun alt bölümüne giderken aldığı süreyse doğru değil.

Genom zaten büyük olmaz. Genlerin sayısıyla hücrenin/canlının büyüklüğü genelde bağlantısızdır. Tüm hücrelerimizde aynı genler bulunduğu halde hepsi aktif değildir.

Prokaryotlarda gen sayısı 2.000 civarındayken bizde 30.000. Çünkü bir hücre farklılaşması söz konusu. Her gen her dokuda ekspresse edilmiyor. Tek hücrelide az gen yeterli.

Bir de unutmadan, hücre 100 katında çıkınca organeller ve genom da aynı oranda hacimlenmeli düşüncesi son derece yanlış. Hücre büyüdüğü halde organeller çok küçük kalabilir.

"Pigmentler birer hücredir" den kastım pigment molekülleri taşıyan hücreler idi freand. Bir canlının rengini değiştirebilmesi için pigment moleküllerinin dokuda serbest değil, somanın (Hücrenin) içinde barınıyor olması gerekir. Kalamarlar çok iyi kamufle olabilme özellikleriyle tanınırlar. Kalamarda Pigment moleküllerinin, canlının ruhsal durumuna veya bulunduğu yere göre değişiklik gösterebilmesi için dokuda serbest değil, hücre içinde olması gerekir. dokudaki serbest pigment molekülü dokuya sabit bir renk verir. Hücredeki Pigment kombinasyonları ise bu rengin çeşitli çevresel faktörlere göre değişim göstermesini sağlar. Bu canlı renk değişimi gösterebiliyorsa hücre zarının içinde serbest renk pigmentleri mi var demektir? Hayır, böyle birşey mümkün değil. Canlının renk değiştiriyor olması, dış zarını oluşturan hücrelerin pigment kombinasyonu barındırıyor olması anlamına gelir. Bu durumda canlıyı tek hücreli değil, çok hücreli yapar.

O zaman ben özür dilerim. Genelde pigment deyince renklendiren molekülleri anlıyoruz da ondan söyledim. Aslında renk değiştirme mekanizmaları oldukça karmaşık. Canlıların mesela kıl renkleri bir sürü gen tarafından kontrol edilir. Pigmentasyonu sağlayan mekanizmalar, pigment özelliği gösteren moleküllerin oluşmasına dair biyokimyasal yollar, görev alan enzimler falan o kadar karışık ki genelleme yapmak mümkün değil. Mesela memelilerde ana renk pigmenti melanindir. Melanin öncülleri dopamin, seratonin, melatonin, tirozin vs. pathwaylerinden ortaya çıkar. Pigment özelliği gösteren ilk formu pheomelanindir. Pheomelanin kırmızı pigmenttir. Bir de melaninin olgun formu olan eumelanin vardır. Eumelanin kahverengidir. Şimdi hücre zarında bir sürü reseptör proteinler var biliyorsun. Bunlardan birisi de MC1R adlı G-Protein eşli reseptör. Bu reseptör koyu saçlılarda çok hızlı çalışarak pheomelaninleri hızla eumelanine dönüştürür. Saç içinde bol miktar koyu eumelaninle yukarı doğru uzar ve koyu saçlı olursun. Bazı insanlarda MC1R'yi kodlayan gende oluşan nokta mutasyon sonucunda MC1R yavaş çalışır, pheomelaninler pheomelanin olarak kalır, saç içinde bol miktarda kırmızı pheomelaninle beraber uzar ve kızılsaçlı olursun. Ama bu pigmentasyonu yöneten bir sürü gen var. Kimisi MC1R, kimisi OCA2, kimisi TYH vs... Melanin nerede depolanır? Melanozom denilen organelde depolanır. Melanozom bir organel olduğuna göre hücre altı bir yapıdır.

Bunlardaki genetik çeşitlilik kalıcıdır. Peki modifikasyonlar nasıl olur.(kalıcı olmayan) Bunun da yolu çok basit. Şimdi senin de bildiğin gibi bir sürü gen diğer genleri kontrol eder. Beyaz tenli bir insan nasıl olur da güneşte geçici olarak bronzlaşır. Güneş ışığı derinin altına fazla sızmaya başlayınca oradaki bazı reseptörler uyarılır, onlar zardan içeri genoma kadar giden uzun bir sinyal yolu başlatır, bazı genlerin transkripsiyonu hızlandırılır, onların ürettiği proteinler başka genleri açar vs. Beyinden MSH adlı bir hormon basılır. Bu kana karışır, derideki MC1R reseptörüne yapışıp onu rölantide tutan reseptörü koparır ve son hız çalışmasına neden olur. Bu durumda bütün pheomelaninler eumelanine dönüşür ve melanozomlar giderek kararır. Buradan anladığımız aynı pigmentlerin birbirine dönüşebildiği. Pheomelanin-Eumelanin reaksiyonu zaten çift taraflı ve dengededir, MSH hormonu dengeyi eumelaninden yana kaydırır. Güneş ışığı geçince MSH kesilir ve aynı eumelaninler yeniden pheomelanine dönüşür ve renk yeniden açılır. Siyah kedilerde MC1R proteinini rölantide çalışmasına yardım eden inhibitörü mutasyonludur mesela. MSH olmadan da MC1R son hız çalışıp dengeyi eumelanine kaydırır.

Ama bu denli büyük bir canlının çekirdeğinden, dış zara kadar DNA kopyası getirip bir tomurcuklanma yaratacak kadar büyük ATP, daha anasının karnından doğmadı freand :)

Yine aynı hata sevgili dostum. ATP zaten büyüklüğü belli bir molekül. Kaç atomlu olduğu da belli. Nasıl tüm su molekülleri eşit büyüklükteyse, ATP molekülleri de eşit büyüklükte.

İkincisi nükleotidler de aynı büyüklükte. İki zincir arası aralık da aynı genişlikte. Gen sayısı fazla olmak zorunda değil. Bizim genomumuzun %95'i psödogen ve çöp DNA zaten.

Senden bana neden hücrenin kendisi büyükçe DNA miktarının da büyümesi gerektiğini düşündüğünü anlatmanı istiyorum. Genom küçük ve çok sayıda var. Her yere nükleuslar dağılmış.

Kaldi ki genom bölünmesi(karyokinesis), sitoplazma bölünmesinden büyük ölçüde bağımsız. Şöyle diyeyim bir oositin 8 çekirdeği vardır. Bir hücre bağımsız bölünen çekirdekler.

Güzel bir tartışma temasıdır bu. Teşekkür ederim freand

Katılıyorum. Ben %100 haklıyım demiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

220px-Ventricaria_ventricosa.JPG

Görsel: Pelit ventricosa, en büyük tek hücreli türler arasındadır.

Tek hücreli canlılar mikroskopik ve makroskopik olarak ayrılabilirler. Bazı tek hücreli protistler ve bakteriler makroskopik olup çıplak gözle de görülebilir. Örnekler:

*Xenophyophores: bunlar içinde bilinen en büyük örneği Syringammina fragilissima olup 20 cm'lik bir çapa kadar ulaşabilmektedir.

*Chlorophyceae sınıfından Valonia ventricosa isimli tür ise 1-4 cm çapına ulaşabilir.

*Thiomargarita namibiensis ise en büyük bakteri olup 0.75 mm'ye kadar bir çapa sahip olabilir.

http://en.wikipedia.org/wiki/Single-cell_organism

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

220px-Ventricaria_ventricosa.JPG

Görsel: Pelit ventricosa, en büyük tek hücreli türler arasındadır.

Tek hücreli canlılar mikroskopik ve makroskopik olarak ayrılabilirler. Bazı tek hücreli protistler ve bakteriler makroskopik olup çıplak gözle de görülebilir. Örnekler:

*Xenophyophores: bunlar içinde bilinen en büyük örneği Syringammina fragilissima olup 20 cm'lik bir çapa kadar ulaşabilmektedir.

*Chlorophyceae sınıfından Valonia ventricosa isimli tür ise 1-4 cm çapına ulaşabilir.

*Thiomargarita namibiensis ise en büyük bakteri olup 0.75 mm'ye kadar bir çapa sahip olabilir.

http://en.wikipedia.org/wiki/Single-cell_organism

Teşekkürler. Peki bu dev tek hücreler tam olarak nasıl ürüyorlar? Organelleri falan da büyük mü? DNA miktarının pek fazla olduğunu zannetmiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Teşekkürler. Peki bu dev tek hücreler tam olarak nasıl ürüyorlar? Organelleri falan da büyük mü? DNA miktarının pek fazla olduğunu zannetmiyorum.

Nasıl ürediklerini zaten sen de biraz açıklamışsın. Üreme, hücre bölünmesi ile ve bölünen hücrelerin daha sonra ana hücreden ayrılması ile oluşuyor. Bölünme sırasında ana hücre yavru hücreler meydana getiriyor. Oluşan rizoitler (kök benzeri ercik sapları) yeni baloncuklar oluşturuyor ve bu baloncuklar da ana hücreden ayrılıyorlar. Bazı tek hücreli canlılar bölündükten sonra ana hücreden ayrılmayıp çevresinde kalıyorlar ve birlikte koloniler oluşturuyor. Bu canlı ise ana hücreden ayrılıyor ve yalnız yaşayarak herhangi bir koloni oluşturmuyor (bu tür hücre bölünmesine İngilizce'de "segregative cell division" diyorlar). Buna rağmen bu canlı türünün küçük gruplar oluşturdukları gözlemlenmiştir. Ancak tekhücreli kolonilerde her bir hücre diğer hücrenin hayatta kalmasından sorumludur. Çok hücreli canlılarda ise bu olay yoktur. Çok hücreli organizmalarda bazı hücreler bazı bir takım hücrelerle alış veriş yaparlar veya etkileşimde bulunurlar ama tek hücreli kolonilerde olduğu gibi hepsi birbirleriyle aynı anda etkileşimde bulunmaz. Bu canlı ise koloni olmayan küçük gruplar da oluşturabiliyormuş.

Bu tür çok çekirdekli olduğundan bu anlamda Valonia ventricosa eşeyli de üreyebilir (tabi bu çekirdekler arasında cinsiyet farklıları olabileceği de göz önüne alınırsa) ancak nasıl eşeyli üredikleri tam olarak henüz incelenmemiş.

Organellerin büyüklüğü konusunda ise organellerin karmaşık yapısı hakkında bir çeviriye yer vereyim ama tam olarak senin aradığın soruya cevap olmayacak sanırım:

V. ventricosa'nın sitoplazması alışılmadık ve karmaşık bir organizasyon şekline sahiptir. Shihira-Ishikawa ve Nawata'nın 1992 yılında çektikleri elektron mikroskop fotoğrafları dikkat çekici bir alveolate veya "sünger" sitoplazmik topolojisine sahip olduğunu göstermektedir. Sitoplazmik hacmin çoğu organeller, kloroplast, çekirdek ve mitokondri tarafından işgal edilmiş olup bunlar ince sitoplazmik iplikçiklerden oluşan bir ağ örgüsü ile birbirine bağlı durumdadır. Birbirine bağlı ontraktil kofullar aradaki boşlukları kaplamaktadır. Sitoplazma akışı olmadığı gibi kortikal ve perinükleer mikrotübüller sabit bir şekilde kloroplast ve çekirdeği bir arada tutmaktadır (Shihira-Ishikawa 1987). Bunun yanında perinükleer mikrotübül diziler aynı anda birden fazla çekirdeği optimal bir sıkıştırmayla düzenli bir mesafede birbirlerinden uzak tutmaktadır (McNaughton and Goff 1990).

Kaynak: http://www.phys.unsw.edu.au/~mjb/vals.pdf

DNA miktarı konusunda bir fikrim yok

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasıl ürediklerini zaten sen de biraz açıklamışsın. Üreme, hücre bölünmesi ile ve bölünen hücrelerin daha sonra ana hücreden ayrılması ile oluşuyor. Bölünme sırasında ana hücre yavru hücreler meydana getiriyor.

Oluşan rizoitler (kök benzeri ercik sapları) yeni baloncuklar oluşturuyor ve bu baloncuklar da ana hücreden ayrılıyorlar.

Tahminlerim tutmuş. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasıl ürediklerini zaten sen de biraz açıklamışsın. Üreme, hücre bölünmesi ile ve bölünen hücrelerin daha sonra ana hücreden ayrılması ile oluşuyor. Bölünme sırasında ana hücre yavru hücreler meydana getiriyor. Oluşan rizoitler (kök benzeri ercik sapları) yeni baloncuklar oluşturuyor ve bu baloncuklar da ana hücreden ayrılıyorlar. Bazı tek hücreli canlılar bölündükten sonra ana hücreden ayrılmayıp çevresinde kalıyorlar ve birlikte koloniler oluşturuyor. Bu canlı ise ana hücreden ayrılıyor ve yalnız yaşayarak herhangi bir koloni oluşturmuyor (bu tür hücre bölünmesine İngilizce'de "segregative cell division" diyorlar). Buna rağmen bu canlı türünün küçük gruplar oluşturdukları gözlemlenmiştir. Ancak tekhücreli kolonilerde her bir hücre diğer hücrenin hayatta kalmasından sorumludur. Çok hücreli canlılarda ise bu olay yoktur. Çok hücreli organizmalarda bazı hücreler bazı bir takım hücrelerle alış veriş yaparlar veya etkileşimde bulunurlar ama tek hücreli kolonilerde olduğu gibi hepsi birbirleriyle aynı anda etkileşimde bulunmaz. Bu canlı ise koloni olmayan küçük gruplar da oluşturabiliyormuş.

Bu tür çok çekirdekli olduğundan bu anlamda Valonia ventricosa eşeyli de üreyebilir (tabi bu çekirdekler arasında cinsiyet farklıları olabileceği de göz önüne alınırsa) ancak nasıl eşeyli üredikleri tam olarak henüz incelenmemiş.

Organellerin büyüklüğü konusunda ise organellerin karmaşık yapısı hakkında bir çeviriye yer vereyim ama tam olarak senin aradığın soruya cevap olmayacak sanırım:

V. ventricosa'nın sitoplazması alışılmadık ve karmaşık bir organizasyon şekline sahiptir. Shihira-Ishikawa ve Nawata'nın 1992 yılında çektikleri elektron mikroskop fotoğrafları dikkat çekici bir alveolate veya "sünger" sitoplazmik topolojisine sahip olduğunu göstermektedir. Sitoplazmik hacmin çoğu organeller, kloroplast, çekirdek ve mitokondri tarafından işgal edilmiş olup bunlar ince sitoplazmik iplikçiklerden oluşan bir ağ örgüsü ile birbirine bağlı durumdadır. Birbirine bağlı ontraktil kofullar aradaki boşlukları kaplamaktadır. Sitoplazma akışı olmadığı gibi kortikal ve perinükleer mikrotübüller sabit bir şekilde kloroplast ve çekirdeği bir arada tutmaktadır (Shihira-Ishikawa 1987). Bunun yanında perinükleer mikrotübül diziler aynı anda birden fazla çekirdeği optimal bir sıkıştırmayla düzenli bir mesafede birbirlerinden uzak tutmaktadır (McNaughton and Goff 1990).

Kaynak: http://www.phys.unsw.edu.au/~mjb/vals.pdf

DNA miktarı konusunda bir fikrim yok

Avuç büyüklüğünde bir canlının nasıl segregativ bölünme yapabildiğini hala kafamda canlandıramıyorum. Böylesine büyük bir canlıda sitoplazma ne iş görüyor o zaman? Hücre içi madde akışı mı? Organe muhavazası mı? Hücre zarı seçici geçirgen mi? İçeri substrat almak için enzimler sayesinde bölünmüş veya parçalanmış glikoza gerek yok, direk küp şekeri bile yutabilir seviyede mi? Cidden çok ilginç. Hatta inanması zor.

Hücre içinde sentrozom ihtiva edip etmediğini biliyor musun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Avuç büyüklüğünde bir canlının nasıl segregativ bölünme yapabildiğini hala kafamda canlandıramıyorum.

Daha küçük ve gözle görünmeyen mikroskobik tek hücreli canlıların hücre bölünmesi animasyonlarında görüldüğü gibi bir ana hücrenin tam ortasından yarıya yarıya bölünerek iki eşit büyüklükteki yavru hücrelere ayrılması olayı gibi düşünülmemeli. Valonia ventricosa'dan ayrılan yavru hücreler ana organizmadan çok daha küçük ve kök benzeri yapı gösteriyorlarmış. Yani en basit anlatımla bu daha küçük yavrular hücre içinde bölündükten sonra hücre duvarından dışarı küçük baloncuklar şeklinde, yani sanki ana organizma terlemeye başlıyormuş gibi yüzeyinde oluşan küçük su damlacıkları şeklinde çıkıp ayrılıyorlar. Öyle koskoca organizma löpp diye ortadan iki yarıya bölünmüyor yani.

Böylesine büyük bir canlıda sitoplazma ne iş görüyor o zaman? Hücre içi madde akışı mı? Organe muhavazası mı? Hücre zarı seçici geçirgen mi? İçeri substrat almak için enzimler sayesinde bölünmüş veya parçalanmış glikoza gerek yok, direk küp şekeri bile yutabilir seviyede mi? Cidden çok ilginç. Hatta inanması zor.

Hücre içinde sentrozom ihtiva edip etmediğini biliyor musun?

Diğer soruların cevabını maalesef ben de bilmiyorum. Yukarıda verdiğim kaynak ile diğer kısaca gözden geçirdiğim İngilizce kaynakların tümünü okuyamadım henüz. Okuduğum kadarıyla sitoplazması diğer tek hücreli organizmalarda olduğu gibi akmıyor, yani akıcı değil, statik durumdaymış ama bu sorularının cevabının aşağıdaki kaynakta daha detaylı açıklanmış olabileceğini tahmin ediyorum.

Preston, R. D., and B. Kuyper. 1951. Electron microscopic investigations of the

walls of green algae. I. A preliminary account of wall lamellation and deposition

in Valonia ventricosa. J. Exp. Botany 2: 247-255.

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...