Jump to content

Ateistlerin Gözünden Yaşam ve Ölüm


Recommended Posts

13 saat önce, Ebu Kafir yazdı:

Peki bu mantıkla devam edersek, dünyadan sonraki hayatın anlamı ne? Dünyadan sonraki hayattan sonraki hayata hazırlık mı yani :smashfreak:

 

Muhakkak ki öyle. Gördüğümüz evrenin sonu var mı? Güzelliklere, rahmete, acaibliklere had ya da sınır getirilebilir mi? O zaman kemalatın, yükselmenin neden sonu olsun? Varlıkta her görünüşümüz, her ortaya çıkışımız bir öncekinin daha olgunu, daha kamili. Bundan sonra da böyle olacaktır elbette. Bu dünyanın sonrası ya da ahiret derken sen tek bir yer ya da tekdüze bir yer mi anlıyorsun. Sonra biter mi? Sonra da bitmez sonranın sonrası da.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 59
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

6 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Muhakkak ki öyle. Gördüğümüz evrenin sonu var mı? Güzelliklere, rahmete, acaibliklere had ya da sınır getirilebilir mi? O zaman kemalatın, yükselmenin neden sonu olsun? Varlıkta her görünüşümüz, her ortaya çıkışımız bir öncekinin daha olgunu, daha kamili. Bundan sonra da böyle olacaktır elbette. Bu dünyanın sonrası ya da ahiret derken sen tek bir yer ya da tekdüze bir yer mi anlıyorsun. Sonra biter mi? Sonra da bitmez sonranın sonrası da.

 

Bunlar sizin özgün düşünceleriniz, new age bir din kurmayı düşünüyorsanız hayırlı işler & bol kazançlar dileyelim

Yalnız sizin engin hayal ve fantezi dünyanız islamı bağlamıyor maalesef.

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, Ebu Kafir yazdı:

Yalnız sizin engin hayal ve fantezi dünyanız islamı bağlamıyor maalesef.

 

Hepiniz, İslam'ı çok iyi biliyorsunuz maşallah. Müslüman olsaydınız, "İslam, benim bildiğimdir", "Kur'an, benim anladığımdır" edepsizliğinin bir müslümana yakışmayacağını söylerdim ama öyle değilsiniz. Dolayısıyla sizden edep beklemek haksızlık olur.

 

Benim, haşa, öyle bir iddiam yok ama İslamın dünya ve ölüm sonrasını tasvirinin farklı aşamalar içermesi ve her bir aşamanın bir sonrasına hazırlık olduğu, hepsinin de yukarı doğru bir yükselişin ve arınmanın parçası olduğu, benim iddiam değil, kitaplarda yazılan ve biraz düşünenin anlayabileceği bir şey.

 

İnsan, yukarıdan aşağıya düşmüştür. Sonra aşağılık olana bağlanmıştır. Bununla ilgili hatalarının bedelinin bir kısmını bu dünyada çektiği sıkıntılarla öder. Bu, aşamaların birincisidir. Bir tür arınma sürecidir.

 

Sonra kimi bedeller kabirde çekeceği sıkıntılarla ve berzah aleminde yaşadıklarıyla ödenir. Bu aşamaların ikincisidir. ve ikinci bir arınma sürecidir.

 

Sonra mahşer meydanında herkes birbiriyle hesaplaşır ve hakkını alır. İnanan- inanmayan, kadın- erkek vb. herkes herkesle ödeşir. Bu ödeşme ve hesaplaşma o kadar hassastır ki boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan hakkını alır şeklinde tarif edilmiştir. Bu aşamaların ve arınmanın üçüncüsüdür.

 

Sonra terazi kurulur, ölçülür, biçilir, tartılır, salihler diğer bir kısım insanlara şefaat eder. Bu dördüncü süreç ve arınmadır. 

 

Sonra cennet, cehhenem ve araf gelir. Cennet değil aslında cennetler. Hesapsız, hudutsuz, herkesin kendisine has olan ve her an yeni bir açılış ve yükselmenin yaşandığı cennetler. Cehennem ehli ve araf ehli de kalan kirlerinden arındıktan sonra onlar da Allah'ın dilemesiyle kendi cennetlerine kavuşur. Sonra da cennetler içinde arınma ve yükselmeler başlar ve hesapsız ve hudutsuz bir şekilde devam eder. Bu da sonsuz aşamadır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎13‎.‎12‎.‎2018 at 08:45, Yeni Üye yazdı:

binlerce yıllık insanlık tarihi bir yalan üzerine, bir aldatmaca üzerine mi yaşanıyor? 

 

Richard Dawkins'in Gen Bencildir kitabını okumadın tabii. O yüzden böyle cahilsin. O kitabı oku. Belki bir şeyler anlayabilirsin. Dogmatik saplantılarınla anlaman olanaksız ama bir dene... Tavsiye ederim. Kafandaki allah putunu bir kenara koymadan okursan anlayamazsın ama.

 

Bu coğrafyada sanırsam sorun, böyle zekice yazılmış kitaplara zeka düzeyinin ulaşamaması. Cehalet bu yüzden koyu ve yaygın. Başka açıklaması yok. Şimdi sen bu kitabı eline alsan bile okumaya dayanamayacak, bırakacaksın. Cehaletin de devam edecek. Zeka düzeyi bir yerde takılı kaldıktan sonra cehalet sorununun çözümü olmuyor. Önce zeka şart. Sen en iyisi git Kuran okumaya devam et. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 13.12.2018 at 08:45, Yeni Üye yazdı:

binlerce yıllık insanlık tarihi bir yalan üzerine, bir aldatmaca üzerine mi yaşanıyor? 

 

Yukarıda söylediklerinizin tamamı mantık hatalarıyla dolu! Bir yerinden düzeltmeye kalkışmak yıkılmak üzere olan harabe bir evin penceresini onarmaya çalışmak gibi abesle iştigaldir. Ben sadece bir cümlenizi alıntıladım. Anlattıklarınızın bir masal kitabından, efsanelerden, mitlerden farkı nedir?

 

Bir insanın fizik, kimya, biyoloji bilgisi sınırlı olabilir. Herkesin kozmolojiden anlamasını de bekleyemeyiz. Ama cahil bir insan bile gerçek ile hayali olan arasındaki farkı bilir. Eğer kişi profesör olmuş ve hayalî şeyleri gerçek gibi algılıyorsa ya sağlığı bozulmuş ya da bir dine inanıyor demektir. Yani eğitim düzeyi arttıkça bilinçlenme artar ilkesi, inanmışlık söz konusu olduğunda işlemeyebiliyor. Sayıları, tarihleri baz alarak insanlığın büyük yanılgılarını görmezden gelmek de ancak inanırların işidir. Evet, binlerce yıllık insanlık tarihi, bir yalan üzerine inşa edilmiştir. İnanırların sayısının inanmayanlardan fazla olması da bu gerçeği değiştirmez. Çoğunluk hiçbir zaman haklılık kazandırmaz, ancak gücü elinde bulundurmaya gerekçe teşkil eder. Kaldı ki dünyadaki bu çoğunluk içerisinde birbirinden ayrı sayısız din vardır ve hepsi de kendilerinin haklı olduğunu, doğru olduğunu iddia eder. İneğe tapan onca Hindunun arasında geniş halk kitleleri de vardır. Okumuş yetişmiş aydın kişiler de. Bu kadar saçma bir inancın yalan ve aldatmadan ibaret olduğunu hiçbir Hinduya anlatamazsınız. Onlar da müslümanlara bakıp ne kadar saçma bir dinleri var diye düşünüyor! Diğer Uzak Doğu inançlarını ve başkaca dinleri düşündüğünüzde müslümanlar bile sayıca geride kalır. Yani bu çoğunluk içinde müslümanların sayısal üstünlüğü bile yoktur. Kaldı ki gerçeğin belirleyicisi, sayısal üstünlük değil akla ve mantığa yatkınlığıdır. İnsanlar binlerce yıl dünyanın düz olduğuna inanıyorlardı. Milyarlarca insan dünyanın yuvarlak olduğunu ögrenemeden öldü! Üstelik dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyenlerin başına gelmeyen kalmadı! Demem o ki siz de çoğunluğa bakıp yalanları doğru saymayın. Yok cennetten dünyaya düştük, yok şeytan karşı geldi secde etmedi, yok tanrı ile pazarlığa girişip süre istedi... Evet her insanın kozmoloji bilgisi sınırlı olabilir ama geçmişte de milyarlarca insanın hangi komik yalanlara inandığını görmek için çok basit bir tarih bilgisi yetiyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de sizin ya da milyarlarca insanın hala bir şeylere inanıyor olmasının evren nezdinde hiçbir kıymeti yok. Ha bir karınca ölmüş, ha bir insan! Sizin karıncadan daha gelişmiş bir beyne sahip olmanız size ikinci bir hayat şansı vermiyor. Evrimsel avantajınız bu dünyada geçerli. Yani siz hayattayken. Bu avantajınızı zihninizi körelterek değil hayattan zevk almaya çalışarak ve insanlığa faydalı işlere vakit ayırarak kullanın. Kronometre işliyor ve şarjınız bir gün bitecek! Şarjınız bitmeden gerçeği görmeniz dileğiyle...

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Getaf yazdı:

Yukarıda söylediklerinizin tamamı mantık hatalarıyla dolu! Bir yerinden düzeltmeye kalkışmak yıkılmak üzere olan harabe bir evin penceresini onarmaya çalışmak gibi abesle iştigaldir. Ben sadece bir cümlenizi alıntıladım. Anlattıklarınızın bir masal kitabından, efsanelerden, mitlerden farkı nedir?

 

 

Maalesef anlatamamışım ya da yanlış anlaşılmışım. Ben dinlerin inananlarının sayısının fazlalığından bahsetmiyorum. İnansın ya da inanmasın her insan dünyadaki varlığını anlamaya ya da anlamlandırmaya çalışır. Bunun arkasında bir arayış yatar. Dünyada olmanın kendi içindeki ve kendiyle sınırlı anlamı insan için yeterli değildir. Yani "burada olmanın anlamı yok, sadece doğan ve tabiatın gereği daha iyi maddi şartlara ulaşmayı amaçlaman rasyonel olur" şeklinde bir söylem kimseyi kesmez, kesmedi. Hepimiz burada olmak için buradayızın ötesine geçmek ve daha üst bir amaca ulaşmak isteriz. Benim bahsettiğim "her şeyimiz bu dünyadaki hayatımızdan ve onu en yüksek haz alarak yaşamaktan ibarettir" şeklinde bir basitleştirmenin bütün bu anlam arayışını sabote eden ve insanın kendi varlığını ve tarihini büyük bir aldatmacayla eşitleyen şeytani bir vesvese olduğu. Zaten dünya dışındaki bütün değerleri itibarsızlaştırmanın bir sonraki aşaması da dünyanın kendisini de değersizleştirmek ve intihardır. Yani tam şeytanın istediği tuzağa düşmek.

 

Farkında değil misiniz çoğunuz, @democrossian da bu üst amacı kaybetmemek ve intihara sürüklenmemek için bilimden bahsederken sanki bilim bu anlamı ve amacı gösteren üst bir anlatıymış gibi bahsediyorsunuz. Halbuki nedir bilim dediğimizde cevabı çok somut bir şey. Özellikle müspet bilim insanın tabiata ve diğer insanlara tahakküm etmesi, teknik üretip hayatın maddi koşullarını kolaylaştırmasının aracı. Yani madem, sadece dünyayı yaşıyoruz, onu daha uzun, daha zengin yaşayalımın başka bir şekilde söylenmesi. Bu da çoğunlukla insanın tabiatta ve kendine yabancılaşmasını da beraberinde getiren bir süreçle beraber işliyor zaten.  

 

Kendini terbiye etmeyen, edemeyen insanın elinde teknik ve teknoloji hayırdan çok şerre hizmet ediyor. Mesela, gelişen bilimle açlığı bitiremedik ya da azaltamadık ama bilimin elimize sunduğu atom bombası ya da diğer bombalarla milyonlarca insanı kolay bir şekilde öldürmeyi başardık. Ya da dünyanın kaynaklarını hunharca tüketmeyi. Savunduğunuz şeyin ne kadar politik bir şey olduğunun farkında olmayabilirsiniz ama farkında olanlar var. Aydınlanma, hümanizm, mitlerden kurtulmuş, rasyonel ve akılcı toplum kurma projeleri bütün insanlık tarihinin en vahşi dönemini yaşattı bize. Kimsenin 19. ya da 20. yüzyılın büyük savaşlarını, diktatörlüklerini, ideolojik toplum mühendisliğini özlediğini zannetmiyorum. Bilimin, bilimci söylemin ya da bilim adamlarının bu işteki rolünden gafil değiliz. Bugün de dün olduğu gibi bilimin, onu yönlendirenler açısından en önemli fonksiyonu, cambaza bak kandırmacasının cambazı olmaktır. Biz bu oyunu gördük. Tekrar oynamaya da niyetimiz yok.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Maalesef anlatamamışım ya da yanlış anlaşılmışım. Ben dinlerin inananlarının sayısının fazlalığından bahsetmiyorum. İnansın ya da inanmasın her insan dünyadaki varlığını anlamaya ya da anlamlandırmaya çalışır. Bunun arkasında bir arayış yatar. Dünyada olmanın kendi içindeki ve kendiyle sınırlı anlamı insan için yeterli değildir. Yani "burada olmanın anlamı yok, sadece doğan ve tabiatın gereği daha iyi maddi şartlara ulaşmayı amaçlaman rasyonel olur" şeklinde bir söylem kimseyi kesmez, kesmedi. Hepimiz burada olmak için buradayızın ötesine geçmek ve daha üst bir amaca ulaşmak isteriz. Benim bahsettiğim "her şeyimiz bu dünyadaki hayatımızdan ve onu en yüksek haz alarak yaşamaktan ibarettir" şeklinde bir basitleştirmenin bütün bu anlam arayışını sabote eden ve insanın kendi varlığını ve tarihini büyük bir aldatmacayla eşitleyen şeytani bir vesvese olduğu. Zaten dünya dışındaki bütün değerleri itibarsızlaştırmanın bir sonraki aşaması da dünyanın kendisini de değersizleştirmek ve intihardır. Yani tam şeytanın istediği tuzağa düşmek.

 

Farkında değil misiniz çoğunuz, @democrossian da bu üst amacı kaybetmemek ve intihara sürüklenmemek için bilimden bahsederken sanki bilim bu anlamı ve amacı gösteren üst bir anlatıymış gibi bahsediyorsunuz. Halbuki nedir bilim dediğimizde cevabı çok somut bir şey. Özellikle müspet bilim insanın tabiata ve diğer insanlara tahakküm etmesi, teknik üretip hayatın maddi koşullarını kolaylaştırmasının aracı. Yani madem, sadece dünyayı yaşıyoruz, onu daha uzun, daha zengin yaşayalımın başka bir şekilde söylenmesi. Bu da çoğunlukla insanın tabiatta ve kendine yabancılaşmasını da beraberinde getiren bir süreçle beraber işliyor zaten.  

 

Kendini terbiye etmeyen, edemeyen insanın elinde teknik ve teknoloji hayırdan çok şerre hizmet ediyor. Mesela, gelişen bilimle açlığı bitiremedik ya da azaltamadık ama bilimin elimize sunduğu atom bombası ya da diğer bombalarla milyonlarca insanı kolay bir şekilde öldürmeyi başardık. Ya da dünyanın kaynaklarını hunharca tüketmeyi. Savunduğunuz şeyin ne kadar politik bir şey olduğunun farkında olmayabilirsiniz ama farkında olanlar var. Aydınlanma, hümanizm, mitlerden kurtulmuş, rasyonel ve akılcı toplum kurma projeleri bütün insanlık tarihinin en vahşi dönemini yaşattı bize. Kimsenin 19. ya da 20. yüzyılın büyük savaşlarını, diktatörlüklerini, ideolojik toplum mühendisliğini özlediğini zannetmiyorum. Bilimin, bilimci söylemin ya da bilim adamlarının bu işteki rolünden gafil değiliz. Bugün de dün olduğu gibi bilimin, onu yönlendirenler açısından en önemli fonksiyonu, cambaza bak kandırmacasının cambazı olmaktır. Biz bu oyunu gördük. Tekrar oynamaya da niyetimiz yok.

Bugün de dün olduğu gibi bilimin, onu yönlendirenler açısından en önemli fonksiyonu, cambaza bak kandırmacasının cambazı olmaktır.Yeni Üye bunu biraz daha açar mısın ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, Yeni Üye yazdı:

sizden edep beklemek haksızlık olur.

 

Kendinize en büyük örnek bellediğiniz hatta taptığınız efendinizin bile derdi halasının/dayısının kızı, yok evladının karısı iken edep lafını ağzınıza alıp da kirletmeyin.

Dünyanın en sapık ve vahşi ideolojilerinden birisini savunup başkalarını edepsiz olmakla suçlayacak kadar pişkinsiniz.

Derin anlamcılığa girerseniz dünya üzerinde güzelleme yapılamayacak hiçbir ideoloji yoktur, yani zırvalarınıza karnımız tok.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsana değer vermek için, yaşama da değer vermek gerekir.

insanlığın geleceğine saygı duyan biri, bilime değer verir, doğaya saygı duyar ve bu yönde bir hayat felsefesi edinir.

 

Dinler için ise, insanlığın geleceği önemsizdir. ve özellikle islam dini, insanları amaçsızca bir yaşama teşvik eder.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Benim bahsettiğim "her şeyimiz bu dünyadaki hayatımızdan ve onu en yüksek haz alarak yaşamaktan ibarettir" şeklinde bir basitleştirmenin bütün bu anlam arayışını sabote eden...

 

Önceki iletinde ciddi mantık hataları yapmıştın. Mantık hataları, tezini tutarsız kılar, ileri sürdüğün düşünceleri anlamsızlaştırır. Senin farklı düşünüyor olman bizi rahatsız etmez ancak kavramları yerli yerinde kullanmazsan meramını anlatamazsın. Bu iletinde de çoğu ezbere dayalı yanlış ve dağınık fikirleri boyuna karalamışsın. Yine neresini düzelteyim diye kalakaldım! Faydalı olur umuduyla üşenmedim ve yazını son kez yorumladım.

 

Dostum diyorsun ki her şey bu kadar basit olmamalı! Ben de diyorum ki her şey bu kadar basit! Bir an nefessiz kalınca küt diye gidiyorsun! Bir kriz geldi mi, hastaneye yetisemiyor ve yolda can veriyorsun! Karşıya geçerken üzerine gelen arabayı göremeyince saliselik bir zamanlamayla güm diye ölüyorsun! Belki senin parçalarını metrelerce alana yayılmış halde topluyorlar ve siyah bir poşete koyuyorlar. Adına ceset torbası diyorlar. Bildiğin çöp poşeti! Kim hayal eder ki böyle bir sonu. Zamansız, habersiz, feci! Kim kendine yakıştırır ki?

 

Daha önce de söyledim: Geçmişte olduğu gibi bugün de milyarlarca insanın hala bir anlam arayışı içinde olmasının evren nezdinde hiçbir kıymeti yoktur. Ha bir karınca ölmüş, ha bir insan! Bizim karıncadan daha gelişmiş bir beyne sahip olmamız bize ikinci bir hayat şansı vermiyor. Evrimsel avantajımız bu dünyada geçerli. Yani biz hayattayken. Karınca ile farkımız: Karınca merak etmez, endişelenmez, bir cennet düşlemez! Oysa biz merak eder ve her şeye bir anlam yükleriz. Ancak bizim anlamlandırma yeteneğimiz, her şeyi anlamlı kılmaz. Yemen'de yeni doğmuş günahsız bir bebeğin ölmesi kadar acı ve saçma bir şey olamaz! Onun hayatta kalabilmesi bir tek şeye bağlı. Beslenmesine! Etiyopya'da kuraklıktan, Yemen'de savaştan, dünyanın bilmem neresinde hangi zımbırtıdan çocuklar bebekler anlamsızca ölüyor! Biz hayattaysak özel olduğumuz için değil, beslenebildiğimiz için hayattayız! Dünyaya gelişimiz de özel oluşumuzdan değil, atalarımızın beslenebilmiş olmasından! Eğer soyağacımızdaki bir atamız beslenememiş olsaydı biz olmayacaktık! Bu kadar basit! Ama bir gün gelecek ve beslenemeyeceğiz. İşte o zaman karıncalarla aynı yere gideceğiz! 

 

İletinde bir de bilime çatmışsın! Bilim, insanın kendini ve evreni anlama çabasıdır. Bu çaba, gerçeğe mistik metafizik anlamlar yükleyerek değil, gerçeği olduğu gibi görerek anlam kazanır. Böylelikle yeni bilgiler edinir hem ihtiyaçlarımızı karşılar hem de merakımızı gideririz. Diyorsun ki bilim insanlığın sorunlarına çare olmadı, savaşları önlemedi, açlığı yoksulluğu bitirmedi. Bütün bu sorunların sorumlusu bilim değil; cahilliktir, bencilliktir, sığ düşünceli siyasetçilerdir! Bugün savaşların yoğun olarak Ortadoğu'da yaşanıyor olması önce cahilliğin sonra bencilliğin neticesidir. Eğer Suriye'de Fransa'daki kadar demokrasi bilinci gelişseydi, ne iç savaş çıkar ne dış devletler müdahil olur ne de bu kadar insan perperişan sefil yollara düşer denizlerde boğulurdu! Yani Suriye'de yaşanan da Irak'ta, Yemen'de yaşanan da bilimden değil bilimsizlikten, bilinçsizlikten! Bilim sayesinde atom bombasının icat edilmesine gelince, insanlık tarihi savaşlar tarihidir! Bir cinayet varsa suçlu bıçak değil katilin bizzat kendisidir. Ve katilin arkasındaki düşünce sistemleridir. Akıllı hiçbir insan iradesini bir başkasına teslim etmez, kendini canlı bomba yapıp sivil halkın arasında infilak ettirmez! Hangi ideoloji olursa olsun insan hayatından daha kıymetli değildir! İdeolojiler insanları kamplaştırır, birbirinden uzaklaştırır ve nihayet savaştırır. Yalnız kendi içinde büyümek ister ve gücü başkalarıyla paylaşmayı reddeder. İdeolojiler dini de bilimi de kolaylıkla araçsallaştırır. Bu yüzden bilim sadece teknoloji üreten bir fabrika olarak görülmemeli özgür, bilimsel ve eşitlikçi düşüncelerin yaygınlaşması için gayret göstermeliyiz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, Ebu Kafir yazdı:

Dünyanın en sapık ve vahşi ideolojilerinden birisini savunup başkalarını edepsiz olmakla suçlayacak kadar pişkinsiniz.

 

 

Bu sözler boş sözler.

Peygamber(s.a.v.) Hak ile geldi. Ve Hak Batılın hışmına uğradı. Ne yapacaktı İslam yeni doğmuş kız çocuklarını diri diri toprağa gömen zalim ve cahil bir toplumun tecavüzlerine karşı savaşmayacak mıydı. 

Gizli, derin anlam falan aramaya gerek yok. Bizzat kuran, apaçık ayetlerinde "düşmanlık ancak zalimleredir" diyor. Bu  konuda daha fazla propoganda yaparsanız, size, agostiklerin, sonradan müslüman olmuş hristiyan ya da yahudilerin bu soruya verdikleri cevaplarla gelirim. Çünkü misyonerlerin bu saldırılarına en güzel cevapları eski misyonerler veriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
30 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

Bu sözler boş sözler.

Peygamber(s.a.v.) Hak ile geldi. Ve Hak Batılın hışmına uğradı. Ne yapacaktı İslam yeni doğmuş kız çocuklarını diri diri toprağa gömen zalim ve cahil bir toplumun tecavüzlerine karşı savaşmayacak mıydı. 

Gizli, derin anlam falan aramaya gerek yok. Bizzat kuran, apaçık ayetlerinde "düşmanlık ancak zalimleredir" diyor. Bu  konuda daha fazla propoganda yaparsanız, size, agostiklerin, sonradan müslüman olmuş hristiyan ya da yahudilerin bu soruya verdikleri cevaplarla gelirim. Çünkü misyonerlerin bu saldırılarına en güzel cevapları eski misyonerler veriyor.

 

Zavallıca çırpınışlar..

Bu palavraları duymaktan bıktık, hiçbiri tarihi gerçeklerle ve akılla uyumlu değil.

İslam’ın başı, ortası, sonu, her yeri yalanlar üzerine kurulmuştur.

Madem bu kızlar öldürülüyordu, efendin ve sahabeler nasıl oluyor da onar yirmişer kadın alabildiler hiç düşündünmü bunu?

 

Kızları öldürme konusu birkaç münferit olayla sınırlı kalmış ve islam piyasaya sürülmeden çok önceleri bile yasaktı

Aşağıda bu yasağın arkeolojik kanıtını görebilirsin.

 

DH9FEfyUIAA-VSY.jpg

 

Ayrıca bu yalanı yüzünüze çarpan en basit örnek hatice, kendi kaynaklarınızdan;

 

İbn İshak ve İbn Hişam ya da Taberi gibi en sağlam kaynakların bildirdiğine göre Hatice Kureyş kadınları arasında neseb bakımından üstün, şeref ve servet bakımından yüksek, akıl ve idrakle iş gören, zeki bir kadındı. Ticaretle uğraşırdı; başkalarına mal ve para vererek ticaret eder, onlara kardan belli bir pay ayırarak karları paylaşırdı. Kureyş kavminden her erkeğin onda gözü vardı. Dul kaldığı andan itibaren her erkek onunla evlenmek için can atar, maksadına erişmek için paralar harcardı. Fakat o gönlüne yakın birini bulamadığı için hiç kimseye kulak asmazdı.

 

İslam öncesi dönemde Arap kadınının kendi başına ticaretle uğraşabilecek, ya da erkeğe evlenme teklif edebilecek kadar açık fikirli olduğunu kanıtlayan bu örneğe benzer daha nicelerini burada sıralamak mümkündür. Kitabu'l-Agani'de adı geçen Selma bint Amr, ki sadece şiirleriyle değil fakat güzelliğiyle de ün salmış bir kadındı, pek çok talipleri bulunmasına rağmen kendi kafasına ve gönlüne uygun birini bulana kadarevlenmeme kararında olduğundan sayısız taliplerini reddetmekle tanınmıştı. Evlenirken de, evlilik boyunca özgürlüğüne sahip kalacağına ve dilediği an kocasını boşayacağına dair şart koşmuştu.(Agani, XIII ve XVI. 124. İbn Hişam, age, 83)

 

 

Yine aynı şekilde, kadın şairlerden Bint Amru'l-Harise bin el-Şarid, ki üç kocaya varmış ve kocalarının hepsini de kendi seçmiş ve boşama şartı ile evlenmişti, zikredilebilecek bir başka örnektir.

 

İslamiyette kadının kocasını boşama hakkını nikah esnasında alabileceğine dair İlmihallerde yazılanlar aslında İslam'la değil, Cahiliyye dönemiyle alakalı Arap Örfleridir. Kur'an'ın kadına bir tek yerde boşanabilme hakkı verdiğini görüyoruz. O da eşine tazminat ödemesi şartıyla. Evlilik birliğinin sona ermesinde eşin kusurlu davranışları, şiddet uygulaması Kur'an için mühim görülmemiş, böyle eşlerden kadınların boşanabilmesi ancak o fena eşlere mehir olarak aldığını bırakmak, yani tazminat ödemek şartına bağlanmıştır. Oysa ki erkeklerin kadınları ne denli kolay boşayabildikleri Kur'an'daki düzinelerce ayette zikredilmiştir.

 

Muhammed'in dayısı Abdül-Muttalib b. Haşim'in annesi Selma binti Amr, bu konuda verilecek nice örneklerden bir diğeridir ki, Cahilliyye döneminde Arap kadının özgürlüğünü temsil eder. En sağlam Arap kaynaklarından öğrenmekteyiz ki Selma, öylesine şahsiyetine ve özgürlüğüne sahip bir kadındı ki, evleneceği zaman kendi işlerinin kontrolünü kendi elinde tutacağına ve dilediği zaman kocasını boşayacağına dair şartı, evlilik akdinin şartı kılardı. (Sahih-i... I. sh. 49; VIII, sh. 410; İbn-i İshak, age, sh.59)

 

islam'da zalim sayılmak çok kolay, mesala muhammede inanmayanlar islama göre zalimdir (misal enam 21 vs.), her türlü vahşeti, sürülmeyi ve haraca bağlanmayı hakederler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslolan yaşamdır. Ölümün düşünülecek bir yanı yok, o sadece ölüm işte. Onun nesini düşüneyim... 

Yaşamla, yaşamakla ilgilenmek ve onu en anlamlı biçimde yaşayıp ölmek en doğrusu, en güzeli. Ölüm zaten öyle veya böyle geldiği ve bir tercih içinde gerçekleşmediği için düşünmek bana boş geliyor. Düşüneni de hiç anlamıyorum. Ölümden değil de ölmekten zaten korkuyor ve kaçıyoruz. Öteki türlüsü var oluş nedenimize aykırı, o yüzden ölmek istemek tek başına ciddi motivasyon gerektiriyor. Yaşamak veya yaşamaya devam etmek değil, ölmek istemek motivasyon ister.

 

Benim için yaşamı ve ona yüklediğim genel anlamı ve ölüme bakışımı yüzde yüz ifade eden, duygularımı yüzde yüz dile getiren, okur veya dinlerken tüm hücrelerime alabildiğine işleyen bir şiirdir "Yaşamaya Dair". 

Ancak bir ateist hissedebilir ve anlatabilirdi zaten... Nazım Hikmet.

Şiiri besteleyen Fazıl Say da ateist, şu dünyada Nazım Hikmet şiirlerini en güzel okuyan adam olan Genco Erkal da...

Bu ayrıntı bana gurur vermiyor ama. Acı geliyor daha çok. 

 

 

 

 

 

tarihinde Türk Ateist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Türk Ateist said:

Benim için yaşamı ve ona yüklediğim genel anlamı ve ölüme bakışımı yüzde yüz ifade eden,

duygularımı yüzde yüz dile getiren,

kur veya dinlerken tüm hücrelerime alabildiğine işleyen bir şiirdir "Yaşamaya Dair". 

 

Ancak bir ateist hissedebilir ve anlatabilirdi zaten... Nazım Hikmet.

 

Şiiri besteleyen Fazıl Say da ateist, 

şu dünyada Nazım Hikmet şiirlerini en güzel okuyan adam olan Genco Erkal da...

Bu ayrıntı bana gurur vermiyor ama.

 

Acı geliyor daha çok. 

 

 

"Yaşamaya Dair"i getirdiğin için

teşekıkürler sevgili Türk Ateist.

 

Ben bir müminim

ama

yani buna rağmen (e hem) 

çok sevdim "Yaşamaya Dair"i.

 

*

 

"Ateistforum"da artık yazmayacağım

çünkü hiç bir metni; örneğin 33:37'yi, 4:3'ü...

"iman mı hak imansızlık mı"dan azade...

ve küfürsüz, uygarca yani insanca müzakere etmenin imkansızlığına ikna oldum.

 

Oysa bir metni

dinden imandan azade müzakere edilebiliriz

ve o sayede doğru anlayabiliriz sanırdım.  

 

*

 

Ama iletileri okumaya devam edeceğim

çünkü

madem şimdiye kadar benim için yararlıydılar

bundan sonra da yararlı olurlar.

 

Hoşça kalın.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
40 dakika önce, Hasan Akçay yazdı:

"Ateistforum"da artık yazmayacağım

çünkü hiç bir metni; örneğin 33:37'yi, 4:3'ü...

"iman mı hak imansızlık mı"dan azade...

ve küfürsüz, uygarca yani insanca müzakere etmenin imkansızlığına ikna oldum.

 

Oysa bir metni

dinden imandan azade müzakere edilebiliriz

ve o sayede doğru anlayabiliriz sanırdım.  

 

*

 

Ama iletileri okumaya devam edeceğim

çünkü

madem şimdiye kadar benim için yararlıydılar

bundan sonra da yararlı olurlar.

 

Hoşça kalın.

Muhterem
Her ne kadar farklı kutupların insanları olsak da, ben şahsen fikirlerinizi yazmaya devam etmenizden yanayım.

 

Yahu, özünde hepimiz insanız sonuçta. Yani elimizde olmadan da bazen kırıcı olabiliyoruz, ancak buradaki gibi fikirlerinizi özgürce ifade edebildiğiniz bir ortamı başka bir yerde,  sanal veya gerçek olsun, öyle kolay kolay bulacağınızı zannetmiyorum.  

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de herkesin yazmasını isterim ama doğru düzgün. Tartışılabilir iddialarda bulunulması lazım. Örneğin "lifurucihim hafizun" pasajının adam kadın tüm müminlere hitap ettiği iddiasını ciddiye alıp yanıtladım. Çünkü bu yanıta, değerlendirmeye almaya layık bir iddiadır. İncelenmesi gerekir.

 

Ama şimdi tutup Kuran tek eşliliği emretmekte çok eşliliği yasaklamaktadır deyince kantarın topuzu kaçıyor. Huri damacanadır demek gibi saçma bir iddia bu. Bu iddiada ısrarcı olunursa artık şaklabanlık başlamış demektir, ciddiye alamam. Böyle her zırvayı ciddiye alamayız. 

 

Ben bir küfürlü konuşan ateistlere sinir oluyorum bir de böyle saçma sapan iddialarda direten muslimlere. Benim tüm ömrüm insanlarla tartışmakla geçti. Kendimi bildim bileli münazaracıyım. O kadar çok ve farklı kişilerle tartıştım ki sayısını bilmem olanaksız. Çok farklı görüş sahipleri tanıdım. Tanımadığım işte Budist, Şintoist gibi insanlar. Bunlarla hiç karşılaşmadım. Onun haricinde her görüşten insanla çok ayrıntılı uzun tartıştım. Ta ortaokul yıllarımdan başlayarak. Tartışabilmek için sürekli okudum. Okumadan duramam. 

 

Muslimlerle tabii en çok tartıştım. Bunlarla tüm tartışmalarımın vardığı yer, önce Emevilerin Kuran'a eklemeler yaptığı, sonra Kuran'ı değiştirdiği, en son da zaten Kuran'ı yazanın Emeviler olduğu. Fakat muslimler siyasi ikbal hırsına kapılınca düşünmeyi bıraktılar. Yerseniz böyle kafasına girdiler. Ortalıkta hiç bir tane kafası basan muslim görmüyorum. Aptal olduklarından değil. Yerseniz böyle havasına girdikleri için beyin iptal.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

Yaşamaya Dair"i getirdiğin için

teşekıkürler sevgili Türk Ateist.

 

Ben bir müminim

ama

yani buna rağmen (e hem) 

çok sevdim "Yaşamaya Dair"i.

 

Hasan Bey ateizmi anlasaydın, Türk Ateist'in ne demek istediğini de, dolayısıyla Nazım Hikmet'i de anlardın! Zaten bunlardan birini anlamamanız, hiçbirini anlamamanız anlamına geliyor! Nazım'ın şiirinde saf insan vardır. Yani yalın, duru, çırılçıplak... Bir müminin bunu anlaması olanaksızdır. Ne diyor Türk Ateist: 

 

3 saat önce, Türk Ateist yazdı:

Ancak bir ateist hissedebilir ve anlatabilirdi zaten... 

 

Peki Nazım ne anlatıyor:

 

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın       

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde

hiçbirşey beklemeden,                       

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

 

Nazım kendini bi sincapla eş tutuyor! Eşit tutuyor! Hatta ona özeniyor. Bir mümin bunu anlayabilir mi? Peki neden özeniyor? Sincap, yaşama sıkı sıkı sarıldığı için. Yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemediği için! Bir mümin bu yaşamı geçici sayar ve elindekiyle yetinmez. Gözü daha da yükseklerdedir. Başka alemler de talep eder. Olmayan alemleri... Nazım müminin nafile bir çaba içinde olduğunu anlatır bu şiirinde ve elimizdeki biricik hayatımızı da ıskalamamamız gerektiğini!

 

Hoş, Nazım'ı anlamadan okumanız da güzel!

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

 

 

"Yaşamaya Dair"i getirdiğin için

teşekıkürler sevgili Türk Ateist.

 

Ben bir müminim

ama

yani buna rağmen (e hem) 

çok sevdim "Yaşamaya Dair"i.

 

*

 

"Ateistforum"da artık yazmayacağım

çünkü hiç bir metni; örneğin 33:37'yi, 4:3'ü...

"iman mı hak imansızlık mı"dan azade...

ve küfürsüz, uygarca yani insanca müzakere etmenin imkansızlığına ikna oldum.

 

Oysa bir metni

dinden imandan azade müzakere edilebiliriz

ve o sayede doğru anlayabiliriz sanırdım.  

 

*

 

Ama iletileri okumaya devam edeceğim

çünkü

madem şimdiye kadar benim için yararlıydılar

bundan sonra da yararlı olurlar.

 

Hoşça kalın.

 

Sevgili Hasan Akçay,

 

Sizinle din ve onun yorumu konusunda çok farklı düşünsek ve inanç konusunda tamamen ayrı yerlerde olsak da aramızda büyük farklar olduğunu düşünmüyorum. Siz oldukça düzgün, edepli, saygı görgü bilen, çağa ait birisiniz. Burada ne demek istediğimi anladığınızı farzedeceğim.

Sizin dini yorumlayışınız, niyetiniz ve vicdanınız hakkında çok önemli veriler iletiyor bana. Bu yüzden değerli biri olduğunuzu düşünüyor ve sizi önemsiyorum. Yani siz forumda yazmasanız da benim aklımda böyle bir kişi olarak kalacaksınız. 

 

Bunun dışında, sizinle tartışmak acayip gıcık, inanılmaz sinir bozucu. :) Yapacak bir şey yok ama. Diyorum ki "Ne yapalım, adam gerçekten böyle inanıyor ve ayetleri böyle yorumlarken samimi". Gerçekten yapacak bir şey yok, sizi ikna etmek bir ateisti Allah'ın var olduğuna ikna etmek kadar imkansız. Gerçekten böyle düşünüyorum.

 

Demek istediğim, siz kişi olarak değerli, iyi niyetli birisiniz ve kendinizi inandığınız İslam'ı anlatmaya adamışsınız. Sadece burada değil, yıllardır pek çok platformda yazıp tartışıyor ve doğru olduğuna inandığınız dini tanıtıyorsunuz. Sorun, buradaki insanların ateist oluşu ve İslam konusundaki tavırlarının netliği. O netlik bilgiye ve gözleme dayanıyor olduğu için ikna olmaları mümkün olmuyor. Bu benim için de geçerli tabii.

 

Eğer çok yorulmuyorsanız, kırılıp incinmiyorsanız kalıp yazmaya devam edin isterim. Sürekli aynı şeyleri tartışıyor olmak sıkmış da olabilir tabii, onu bilemem ancak eğer böyleyse sizi anlarım. Ancak böyle gerekçeleriniz yoksa, en azından arada bir ziyaret edip yazın.

 

"Yaşamaya Dair" çok güzeldir gerçekten, evet... Ben o şiiri ergenliğimde okumuş ve etkilenmiştim, yetişkinliğimde çok daha fazla hissettim. Düşünüdürür insanı... Sanki daha fazla insan yapar, yaşadığını hatırlatır. Coşkusu başkadır, insana yaşama sevinci verir.

Sizin, algınız ne olursa olsun beğenmenize sevindim.

 

Sevgilerimle.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...