Jump to content

ALLAH'IN VARLIĞI


Recommended Posts

Arkadaşlar şimdi benim neden allaha inandığımı anlatmaya çalışacağım.bunlar tamamen kendi düşüncelerimdir.

1.Biz insanlar mükemmel yaşam koşullarına sahip dünyada yaşıyoruz.şunu merak ediyorum biz neden tesadüfi olarak dünyaya geldik ? biraz daha eleverişsiz bir gezegende var olabilirdik.kavurucu sıcakların olduğu,doğal kaynakların çok çok az olduğu bir gezegendede olabilirdik.ama dünyada var olmuşuz nedense.bu bana hiçte tesadüfi gelmiyor.çünkü daha kötü bir gezegende olsaydık insanlık belkide şimdiye kadar çoktan yok olmuştu.yani dünyada olmamızın nedenleri çok güzel yaşam koşulları olması.yani bunu önceden bir varlık düşünmüş ki bizi dünyaya göndermiş.

2.Peki hadi tesadüfi olarak dünyadayız.peki neden bizden başka varlıklar var.hayvanlar olmasaydıda biz yaşamımızı sürdürürdük.bitki yerdik,ot yerdik,birbirimizi yerdik yinede hayatta kalırdık.tabi o zaman insanlık toplam kaç yıl var olabilirdi tartışılır.yani hayvanların var olmasının nedeni bizim için.etinden,sütünden,peynirinden ve daha bir çok şeylerinden yaşamımıza faydalanıyoruz.yani hayvanlar bizim için var.biz dünyaya tesadüfi geldiysek niye hayvanlarda tesadüfi geldi.onlarda marsta yaşasalardı.yani bunuda insanlık var olmadan önce bir varlık düşünmüş olmalı.

3.hadi hayvanlarda tesadüfi peki onlar niye bizim gibi düşünme yeteneğine sahip değiller.her şey tesadüfi ise bizim onlardan üstün yanımız ne ki onların düşünme yetenekleri yok.çoğu hayvan insanlardan daha güçlü,daha büyük,daha ağır.yani bizden daha üstün gibi duruyorlar.eğer onların düşünme yeteneği olsaydı daha ilk çağlarda insanları yok ederlerdi değil mi ? insanlarla hayvanlar arasında savaş çıkardı ve insanlar hayvanları yada hayvanlar insanları yok etseydi nasıl olurdu.mesela biz hayvanları yok ettik o zaman onların hiçbir şeylerinden yararlanamayacaktık yani kısa süre içinde bizde yok olurduk.hayvanlarda akıl olmamasıda kesinlikle ve kesinlikle tesadüfi olamaz.bunu bizi dünyaya göndermeden önce bir varlık düşünmüş olmalı.

4.insanlar nedense güneş ışınlarından fazla etkilenmiyor niye çünkü ozon tabakası var.ozon tabakası olmasada olurdu.olmasına gerek yok.olmasa ne olurdu.en basitinden güneşim zararlı ışınları insanlara zarar verirdi.ve insanlar deri kanseri gibi çeşitli hastalıklara yakalanıp hayatlarını kaybederdi.ve belli bir zaman sonra yine insanlık bu nedenle yok olurdu.buda tesadüfi olamaz.

5.peki bu dünyamızı dışarıdan kim koruyuyor.yani büyük çaplı birkaç meteor gelip dünyaya çarpsa neler olur sizce ? bilim adamları yok gök taşları şu kadar uzaklıktan geçecek yok dünyada bunlar şunlar olacak diye açıklama yapıyorlar.dünyanın yakınından geçmesi bile felakete neden olabilecekken çarptığında neler olur orasını siz düşünün.yani her şey tesadüf değil mi bu da tesadüf olsun bir tane meteor yönünü değiştirip dünyaya çarpsın.ama olmuyor bir varlık önceden bu gibi olayların olmaması için önlem almış.

6.her şey gördüğünüz gibi bizim lehimizde yani akıl var mantık var bu kadar şey tesadüf olur mu ? yani bizim kendi kendimize dünyada var olduğumumuz düşünülemez.TESADÜFİ OLAYLARDA MANTIK OLMAZ.yani bizim lehimize olan olayları siz benim gibi mantığa dayandırarak cevap veremezsiniz.çünkü siz bir yaratıcının olduğuna inanmıyorsunuz ve dünyada tesadüfen olduğumuzu söylüyorsunuz.daha aklıma gelmeyen birçok şey var şuan için bu kadarını yazıyorum.şimdi size tekrar sormak istiyorum yukarda yazdığım tüm olaylara rağmen biz dünyada tesadüfen mi var olduk yoksa allah mı bizi böyle güzel ve korunaklı gezegene koydu ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 133
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

kendine helvadan put yapmış sonra karnı açıkınca yiyecekmiş

Çok yaşa güldürdün beni :)

Hiç yoktan işe yarıyor, acıkınca yiyorsun, faideli put :D

Kimseye zararı yok, öldür yok, döv, yok, çapraz kes yok, üstüne üstlük acıkınca karnını doyuruyor. Bana iman et ben seni öbür tarafta doyururum da demiyor :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

1.Biz insanlar mükemmel yaşam koşullarına sahip dünyada yaşıyoruz.şunu merak ediyorum biz neden tesadüfi olarak dünyaya geldik ?

diye sormuşşun bu soruya dünyadaki hiç kimse cevap veremez

bu hafta sayısal lotoda hangi rakamlar çıkacak sorusuyla aynı

kardeş bizi ancak bizden daha üstün bir varlık bizi bu kadar güzel ve elverişli bir gezegene koymuş olabilir.tesadüfi olarak nasıl var olalım niye bu kadar elverişli bir gezegene gelelim ve neden yukarda açıkladığım gibi bizim için yaşam koşullarını en üst düzeye çıkaracak olaylar olsun.bu kadar tesadüf olur mu ? bizim yaşamamızı ancak bizden daha üstün bir varlık bu kadar güzel bir şekilde düzenlemiş olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

*Ben hiç mükkemmellik göremiyorum varlığımızın devamı için başka varlıklara zarar veriyoruz.

*Eğer sıcak bir gezegende olsaydık o gezegenin şartlarına göre evrimleşirdik.

*Hayvanlara gelince doğanın şartları yüzünden onlar bizden farklı evrimleşti.

*Hayvanların doğuştan onları koruyacak çeşitli organları vardı.Pençe,yırtıcı diş,kanat ama;homo sapienslere üstünlük verecek bir organı olmadığı için homo sapiensler zekalarını kullanmak zorunda kaldı.Mesala insansılar familyası içinde kuyruk ne kar kısaysa zeka o kadar gelişmiştir.

*Tesadüfe gelince tanrı var ise onun varlığı da tesadüf değil midir?

Ayrıca soruların sana Allah'ın varlığını kanıtlamaz.Sadece tanrının varlığını kanıtlayabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin bu yollardan bende geçtim bu sorulara mükemmel bir yanıt arıyorsun sanki 2+2=4 eder sen 2+2 yi sormuşsun gibi fakat bu sorulara istediğin yanıtı alamazsın bulamazsın...

O zaman bende sana bu tarz bir soru soruyum.

Allah varsa bizi neden yarattı? Mantıklı bir cevap ver.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1. Sana göre mükemmel. Bir tsunami oluyor ne var ne yok götürüyor. Kutuplarda soğuktan çatlıyorsun. Çölde sıcaktan kavruluyorsun. Ama anadoluda öyle mi. Senin yaşadığın coğrafya mükemmel her yer değil.

2. Canlıların yaşam koşulları burada var. Şimdi aslan ceylanı yedi etinden sütünden faydalandı tanrıya mı tapacak? O düşünemiyor ki tanrıyı, ben düşünsem tanrıyı var tanrı, ben düşünmesem tanrıyı yok tanrı!

3. İnsalar diğer canlılardan daha çok geliştiği için beyin üstünlüğü var. Bak her çocuk annesinden biraz daha zeki olur. Belki maymunlar 10 000 yıl sonra bu zekaya ancak erişir.

4. Yani evren mükemmel diye tanrı var dimi. Mesela ilk çağda yaşasaydın dinazorlardan korkarak yaşamını sürdürseydin sen mükemmel der miydin evrene.

5. Evrenin mükemmelliği göreceli kavram. Yıldırım çarpan bir adam için tanrı yok o zaman.

6. Neden olasılığı az ihtimale mucize denir ki? Var, yine olabilir.

Eğer herşeyin yaratıcısı varsa tanrının niye yok?

Link to post
Sitelerde Paylaş

El-Cevâb:

Açık konuşmak gerekirse bugün sizlerle paylaşacağımız yazıyı toparlamak bizim için çok zor oldu. Çünkü hakikaten bugün bahsedeceğimiz yanılgı örnekleri o kadar hayatımızın içerisine girmiş ki, kafamızı kaldırıp gerçekleri göremez olmuşuz; bu yüzden bizler de zorlandık örnekleri ortaya çıkarıp toparlarken. Şimdi başlayalım…

Hatırlarsanız geçen yazımızda zaman kavramına değinmiştik. Çoğu Evrim karşıtı daha “zaman” kavramını bile tam olarak kavrayamamışken, buna rağmen en şiddetli bilim karşıtlarıdır. Elbette ki bir düşünceyi en hararetli ve en gözü kapalı savunanlar, o konuda hiçbir bilgisi olmayanlardır.

Peki, bir insanı bu şekilde bilim düşmanı haline getiren ve bir gerçek olduğu bu kadar açık olan bilimsel bir olguya bu kadar şiddetli sırt çevirmelerine sebep olan şey nedir? Bunun başında elbette bilimsel olmayan şahsi inançlar gelmektedir, ancak biz işin o kısmından çok insanların bu inançlara nasıl yaklaştığı ve bu yaklaşımlarının Dünya'ya bakış açılarını nasıl değiştirdiğiyle ilgileniyoruz. Ki bu da bizi yanılgının kökenlerine götürüyor.

Bunun en temel sebebine değinecek olursak; bu açıkça şahsi inançların çoğu zaman insanların neden-sonuç zincirini algısına yaptığı saldırıdan kaynaklanmaktadır. Bunların başında da her şeyin insanlar için var olduğu düşüncesi gelir. Bildiğiniz gibi dinlerin hemen hemen hepsinde, evrendeki her şeyin insanlar için yaratıldığı, onların emrine sunulduğu, insanın evrendeki en güzel, en iyi “tasarlanmış”, en "üstün" canlı olduğu iddiası vardır. Bu, bilimsel açıdan ve dolayısıyla doğal gerçekler açısından apaçık bir saçmalık ve akıl dışılıktır. Ancak kibrine her daim yenik düşmeye meyilli olan insanların pohpohlanmak hoşlarına gitmektedir. Ne yazık ki, insanların şahsi değer yargıları ve temel olarak "doğru" ve "yanlış"ları, "gerçek"leri değiştirmemektedir. İşte bilim, doğru ve yanlışlar yerine gerçekler ile ilgilenmektedir.

Eğer bu soruna dikkatli bakacak olursanız, insanın nasıl bir yanılgıya itildiğini görebilirsiniz: Hayatın kendisi, bir yanılgı haline dönüştürülmüş olmaktadır. İdda ediliyor ki, her şey insanlık için yaratıldı, insan en üstün varlık, vs. Ancak bu, hayata objektif bakmayı birazcık becerebilen birinin görebilceği gibi kesinlikle doğru değildir. İnsanlar ne evrenin, ne de Dünya’nın umrunda bile değil! Yeri geldiğince tekrarladığımız gibi: İnsanların tamamı bir anda yok olsa, Dünya’daki canlıların %99′u bunun farkına bile varmaz. Ancak eğer Dünya’daki bakterilerin tamamı bir anda yok olsa, Dünya’daki canlıların tamamı birkaç gün içerisinde ölmeye başlar ve bir haftadan biraz uzun bir süre içerisinde Dünya’da tek bir canlı kalmaz. Hangi canlının daha kıymetli olduğuna siz karar verin.

Öte yandan, Dünya ve hatta Güneş Sistemi ve hatta Samanyolu Galaksisi bir nedenle yok olsa, Evren bunun "farkına varmaz" bile. Kendi "işine bakmaya" devam eder, her şey olduğu gibi devam eder. Ancak ne yazık ki insanlar, kibirlerinden dolayı kendilerini “üstün yaratılmışlar” olarak görmektedirler. Bu, genellikle düşünmekten ve gerçeklerden korkan insanların sıklıkla başvurduğu bir yalandır. Ancak gerçek, gün kadar açıktır, bu insanların tamamı aldatılmaktadır ve bu yalanla seve seve aldanmaktadırlar. Bu, insan zekasına açık bir hakarettir.

İşte bu, birinci Neden-Sonuç İlişkisi Yanılgısı'dır. Bunu şöyle ifade edebiliriz: Her şey insanlar için var edilmiş değildir. Her şey bu şekilde var olduğu için insanlar var olabilmiştir. Bunu anlamak çok önemlidir. Evrimsel süreçte bazı değişkenlerin farklı etkimesi sonucu insan türü hiçbir zaman evrimleşmeyebilirdir. Eğer o göktaşı, Dünya'ya 65 milyon yıl önce çarpmasaydı, bugün ne biz bu yazıyı yazıyor olacaktık, ne de siz okuyabilecek olacaktınız. Peki biz olmasaydık ne değişirdi? Eminiz Dünya daha temiz ve yaşanabilir bir yer olurdu; ancak bunun dışında, doğa açısından hiçbir şey değişmezdi. Doğa olduğu gibi ilerlemeye devam eder, yeni yeni canlılar türleşir ve devinim bu şekilde ilerlerdi. Biz, Evrim'in sıradan bir ürünüyüz ve bu gerçeği görmemiz, yanılgılarımızdan kurtulmaktaki ilk adım olacaktır. Biz, Evrimsel süreçte sahneye, tıpkı diğer canlılar gibi doğal süreçler sonucunda çıktık ve daha sonra, evrimleşen organımızın beyin olmasından ve bu organın algısal güç ile ilgili olmasından ötürü, pek çok yan etkisiyle beraber zekamız evrimleşti. Bunun sonucunda, ortamda zaten var olan ancak hiçbiri bize "hizmet etmek" amacıyla orada bulunmayan varlıkları manipüle etmeye başladık. Ve o gün bugündür, yaklaşık son 6 milyon yıldır; ancak daha aktif olarak son 200.000 yıldır, en üst düzeyde ise son 50.000 yıldır doğayı ele geçirmeye çalışmaktayız. Bu süre zarfında ortaya çıkan her bir insan türü, algı düzeyi belli bir noktanın üzerinde olarak doğduğu için, etrafına bakmış ve ataları tarafından adım adım insan hizmetine sokulan varlıkları görerek, her şeyin kendisi için var olduğunu sanmıştır. Ne var ki, olan tek şey kümülatif bir şekilde ilerleyen bir "ehlileştirme" işlemidir. Bizzat insan türü tarafından yapılmış ve gelecek nesillere sunulmuştur. Gelecek nesillerse, bu adım adım ehlileştirme işini, biraz işlerine geldikleri için, biraz da bir önceki yazıda bahsettiğimiz zaman kavramını anlayamadıkları ve buna hakim olmadıkları için görmezden gelmişler ve onun yerine sanki tüm bu "ehli" varlıkların (sadece hayvanlar değil, doğanın kendisi de) kendileri için var olduğu yanılgısına saplanmışlardır. Son birkaç bin yıldır bu şekilde gelişerek gelen bilgiler, sonunda bir diğer yazımızda ele aldığımız korkular ve sonuçları ile birleşerek şahsi inanç sistemlerinin doğmasına sebep olmuştur. Kısaca, günümüzdeki din/bilim ve şahsi doğrular/gerçekler döngüsü, bu şekilde adım adım yaratılmış ve insanlar bu dögü içerisinde kısa sürede kaybolmuşlardır.

Dolayısıyla, dediğimiz gibi, ilk olarak bu döngüden çıkmak gereklidir: Hiçbir şey insan için var değildir. İnsan için varmış gibi gözüken her şey, o haliyle bugüne gelebildiği için, bir noktada insanın evrimleşmeye başlaması mümkün olabilmiştir. Ancak bu mümkün olmasaydı da, doğa için hiçbir şey değişmezdi.

Başka bir örneğe bakalım: İnsanlar doğaya bakmakta ve her şeyin ne kadar büyüleyici ve mükemmel ayarlanmış olmasından etkilenmekte, doğaya hayran kalmaktadır. Ve bunu derhal üstün bir yaratıcının sanatına bağlamakta, her şeyin bir anda o şekilde yaratıldığına inanmaktadır. Sadece canlılarda bulabileceğimiz milyonlarca hata, onların milyarlarca yılda geliştirdiği donanımların gölgesinde kalmakta ve evrim karşıtlarının işine geldiği şekilde, göz ardı edilmektedir. Ancak bu hatalar var, şu anda vücüdumuzda onlarca kusur bulunuyor ve hayat mükemmel değil! İlk yazımızı da göz önüne alarak, şunu düşünmemiz gerekiyor: Biz, 4 milyar yıllık bir değişimin sonucuyuz. Bu inanılmaz çokluktaki zaman diliminde, o kadar çok “doğada hayatta kalmaya uygun özellik” birikerek canlılarda artmıştır ki, başlangıçtan ta 4 milyar yıl sonra ortaya çıkan bizler doğaya baktığımızda, bu özelliklerin ne kadar muazzam bir şekilde “yaratıldığı” yanılgısına düşüyoruz. Halbuki onlar, milyarlarca yıllık bir birikimin sonucu ve doğada her zaman doğaya en uygun olan hayatta kalıp üreyebileceği için tabii ki de vücutlarımızda ve yapımızda çok "güzel" mekanizmalar bulunacak. "Güzel" kavramı bile, doğal süreçler sonucu evrimleşen beynimizde var olan bir algıdır; dolayısıyla tabii ki bize bu mekanizmalar "güzel" gelecektir. Bir düşünün, neden bir tür sadece kendi türündeki karşıt cinsiyeti çekici bulur? Çünkü binlerce yıldır bu şekilde, birlikte evrimleşmektedirler ve hormonları, feromonları, algıları buna göre değişmektedir. İşte "bu" sebepten ötürü bir insan, sadece bir başka insana çekim duyar. İnsanların, bir diğerine çekim duyabilecek şekilde var olmasını düşünmek de bir diğer Neden-Sonuç İlişkisi Yanılgısı olarak görülebilir.

Bir diğer örnek, "Dünya’nın ne kadar da muhteşem bir konumda bulunduğu" yanılgısıdır. Çünkü buna bakan insanoğlu, Dünya’nın Evren’deki konumunun ne kadar da muhteşem, tam olarak da insanların var olması için yaratıldığını sanar. Hatta ileri giderek zamanında Dünya’yı Evren’in merkezine koymuştur. Ancak modern astronomi göstermiştir ki, Dünya, Samanyolu Galaksisi’nin son derece sıradan ve kuytu bir köşesinde bulunmaktadır ve Samanyolu Galaksisi de Evren’in son derece kıytırık ve herhangi bir özelliğe sahip olmayan galaksilerinden birisidir. Bu bizlere, insanın nasıl kendini yüceltmek adına saçmalayabileceğini göstermektedir.

Dünya’nın konumunun bir muhteşemliği elbette ki yoktur. Çocukluğumuzda kulaktan dolma bir mit duyarız: "Dünya Güneş'e bir milimetre bile yaklaşsa yanar yok olurduk". Bunun ne kadar saçma bir bilgi olduğunu, lise fiziğinde Kepler Yasaları’nı okuyan biri bile anlayacaktır. Zaten Dünya asla her an Güneş’e aynı uzakta değildir ve uzaklığı sürekli olarak değişir. Ayrıca uzay boşluğundaki kütlelerin etkisiyle Güneş’ten uzaklaşıp yaklaşabilmektedir ve astronomik uzaklıklar dahilinde 1 milimetre gibi, hatta metre gibi ölçüler gülünç derecede ufak kalmaktadır. Ancak kendisini yüceltmek amacı güden, kendi “evini” en kıymetli hale getirmek isteyen insanlar bu mitlere kapılarak saçmalamakta ve Dünya’nın konumunu abartmaktadırlar. Kimi zaman insanlar buna "Eh, işte bu yaklaşıp uzaklaşmasındaki düzen bile mükemmeldir." diyerek karşı çıkarlar. Bu da tabii ki asılsız bir iddiadır: 11 Mart 2011'de Japonya'da meydana gelen 9.0 şiddetindeki deprem, Dünya'nın yörüngesini 16.5 santimetre değiştirmiştir (ayrıca başka pek çok şeyi de değiştirmiştir). Ve hatta günlerin uzunluğunu bile, bize çok kısa gelecek olsa da 3 mikrosaniye kısaltmıştır, çünkü Dünya'nın dönüş hızını arttırmıştır. Ancak biz halen bu yazıyı yazabiliyorsak ve siz de okuyabiliyorsanız, demek ki Dünya'nın bir önceki yörüngesi tek "mükemmel" yörünge değilmiş.

Yani doğru ifade şekli şudur: Dünya'nın yörüngesi bizim var olmamız için bu şekilde var değildir. Dünya'nın yörüngesi bu şekilde olduğu için (ve bazı diğer etmenler dahilinde) Dünya üzerinde canlılık, bizim bildiğimiz bu şekliyle başlayabilmiştir ve örneğin Güneş Sistemi'ndeki diğer gezegenlerde, en azından şu anda yoktur. Ki, oralarda da eski zamanlarda canlılık var olmuş olabilir. Belli bir düzeye kadar gelişmiş, sonradan yok olmuş olabilir. Örneğin Mars'ta, çok uzun bir süre boyunca Dünya'dakine benzer bir atmosfer olduğu, ancak bir Güneş patlaması sonucunda yayılan manyetik şok sebebiyle bu koruyucu katmanın tamamen yok olduğu düşünülmektedir. Bu zamana kadar ise canlılığın Mars'ta da var olabileceği düşünülmektedir. Ki Evren'deki 10 üzeri 40 civarı gezegen (1'in yanına 40 tane sıfır) düşünülürse, yaşamın başlayabileceği henüz pek çok gezegen oralarda bir yerlerdedir. Ve son bir bilgi, insanoğlu şu andaki teknolojisi ilse var olan Evren'in %1'ini görüp inceleyebilmektedir. Tüm bunlar, nasıl bir yanılgı içerisinde olunduğunu göstermektedir.

Bir diğer örnek, Evren’deki düzenin muhteşemliğindedir. Bu da apaçık bir şekilde gülünç bir yanılgıdır. Tıpkı Dünya’daki zaman dilimini anlayamayanlar gibi, Evren’deki muhteşem uzaklıkları ve zamanı anlayamayan insanlar, Evren’de her şeyin sanki Dünya’nın ve bizlerin var olması için ayarlandığı hissine ve sanrısına kapılırlar. Evren 13.5 milyar yaşındadır ve yaşlanmaya devam etmektedir. Dünya, Evren’in bilinen sınırlarından yaklaşık olarak 46 milyar ışık yılı uzaktadır, bu da ışığın 46 milyar yılda aldığı zamana denktir (Işık Yılı bir uzunluk birimidir, bir zaman birimi değil!). Bunun ne muhteşem bir büyüklük olduğunu anlamak istiyorsanız, ışığın saniyede 300.000 km hızla gittiğini göze almalı ve 46 milyar yıldaki saniye sayısını bulup, bunu ışığın hızıyla çarpmanız gerekir. Bu "eğlenceli" işi size bırakıyoruz (Cevap: ~440.000.000.000.000.000.000.000 kilometre). Evren'in sınırlarını, Evren bir küre olmadığı için uzunluk cinsinden vermek zordur. Ancak hacim olarak bakıldığında, 410 nonilyon kübik ışık yılı hacminde olduğu bilinmektedir. Bu da, sayısal olarak şu kadar etmektedir: 410.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000 kübik ışık yılı!

Evren’in sınırlarında hala “yaratılış” sürmektedir. Enerji, kütleye dönüşmekte, kütleler Evren genişledikçe Evren sınırları “içerisinde” kalmakta ve zamanla yıldızları, kara delikleri, gök cisimlerini, gezegenleri oluşturmaktadır. Bunların hepsi doğal süreçlerdir ve hiçbir doğa-üstü güce ihtiyaç duymaz. Ancak eğer ki insan, bir anlığına bu sınıra gitse, o akıl almaz enerji-kütle dönüşümü içerisinde 1 mikrosalise bile varlığını koruyamaz. Çünkü orası, hala oluşumun sürdüğü bir noktadır. Dünya’nın Evren içerisinde bulunduğu konum ise, milyarlarca yıl önce zaten oluşmuş ve belli bir lokal dengeye ulaşmıştır. Bu sebeple şu anda içerisinde bulunduğumuz yer, son derece sakin ve özenle tasarlanmış hissi yaratmaktadır. Bu komik ve açıkçası çocukça bir sanrıdır.

Doğru ifade edilişi şudur: Evren bizim için bu şekilde düzenli değildir. Evren'in göreceli olarak, lokal bir bölgedeki daha düzenli (Dengeye ulaşmış) yerlerinde canlılık meydana gelebilmektedir. Belki başka diğer yerlerinde de, bu şekilde düzenli yerlerde olamayan varlıklar var olabilir. Bunları ancak ve sadece bilim ortaya çıkarabilecektir.

Bir diğer örnek, Dünya’daki denge hakkındadır. Dediğimiz gibi bizler ve günümüzdeki tüm modern canlılar 4 milyar yıllık bir değişimin sonucuyuz ve bu süreçte Dünya belirli bir dengeye ulaşmıştır. Ancak bundan 4.5 milyar yıl kadar önce, Dünya hiçbir insanın varlığını koruyamayacağı kadar kaotik bir yerdi. O zamanda yaşayabilseydik, eminiz ki kimse “her şeyin insan için yaratıldığı” fikrine kapılmayacak ve var olan her şeye lanet edecekti, muhtemelen de yok olacaktık. Bu örnekleri bu şekilde sonsuz sayıda arttırabiliriz.

Bu kişiler, gerçek hayatta da bu neden-sonuç yanılgılarına düşmektedirler. İnsanların kader gibi kavramlara inanması bunun en net örneğidir. İnsanlar, herhangi bir işten işlerine geldikleri bir sonuç elde ettiklerinde, Tanrı’nın bunu sağladığını sanarak sevinmekte ve Tanrılarını övmektedirler. Aynı iş, istemedikleri bir şekilde sonuçlandığındaysa, “bunun kısmet olmadığını” düşünmekte ve sonucu kadere yormaktadırlar. Yani insan, olan olayların kendisi için var edildiği yanılgısına düşmektedir. Halbuki, neden-sonuç ilişkileri incelenirse, tüm olayların var oluş sebepleri ortaya çıkarılabilir. Yani Dünya'nın bir diğer ucunda, örneğin Amerika'da sokakta yürürken, Türkiye'den ilkokul arkadaşınızı görmeniz size bir "tesadüf" ya da "kader" olarak görülebilir. Halbuki karşılaşan kişilerin geçmişleri adım adım izlenirse, onları oraya götüren tüm sebepler ortaya çıkarılabilir. Yani "kader", aslında insanın anlayamadığı kadar karmaşık olaylar zincirine verilen bir "Bay X"tir.

Aslında tüm şahsi inançların var olma sebebi de, yine bu neden-sonuç yanılgısıdır. Bu konuya şu yazımızda değinmiştik:

https://www.facebook.com/note.php?note_id=183176128407137

Şimdi, bu yanılgılara hayali örneklerle devam edelim:

"Arabalar ne kadar da muhteşem yaratılmış, adeta karayollarında gitmeleri için tasarlanmış gibi! Bu sebeple muhteşem bir tasarımcı olmalıdır."

Halbuki karayolları da, otomotiv sektörü de yüzlerce yıllık bir tarihe sahiptir. Her şey adım adım, birikerek ilerlemiş, önce yollar gelişmiştir. Daha sonra teknoloji, zaten var olan altyapıya göre geliştirilmiş ve araçlar o yüzden otoyolda gidebilecek şekilde tasarlanmıştır. Eğer tarih içerisinde “yol” kavramı tamamen farklı bir şekilde gelişseydi, o zaman otomobiller de tamamen farklı şekilde “tasarlanması” gerekmektedir. Kişilerin düşmemesi gereken bir yanılgı, “İşte, otomobillerin de bir tasarımcısı var, o zaman bizim de olmalı.” demektir.

http://www.facebook.com/notes/evrim-a%C4%9Fac%C4%B1/neden-sonu%C3%A7-ili%C5%9Fkisi-yan%C4%B1lg%C4%B1s%C4%B1-2-alg%C4%B1sal-yan%C4%B1lg%C4%B1/197157567008993?comment_id=2282679&offset=0&total_comments=22

Link to post
Sitelerde Paylaş

*Ben hiç mükkemmellik göremiyorum varlığımızın devamı için başka varlıklara zarar veriyoruz.

*Eğer sıcak bir gezegende olsaydık o gezegenin şartlarına göre evrimleşirdik.

*Hayvanlara gelince doğanın şartları yüzünden onlar bizden farklı evrimleşti.

*Hayvanların doğuştan onları koruyacak çeşitli organları vardı.Pençe,yırtıcı diş,kanat ama;homo sapienslere üstünlük verecek bir organı olmadığı için homo sapiensler zekalarını kullanmak zorunda kaldı.Mesala insansılar familyası içinde kuyruk ne kar kısaysa zeka o kadar gelişmiştir.

*Tesadüfe gelince tanrı var ise onun varlığı da tesadüf değil midir?

Ayrıca soruların sana Allah'ın varlığını kanıtlamaz.Sadece tanrının varlığını kanıtlayabilir.

*ben evrende ve dünyada mükemmel bir döngünün olduğunu ve bunun sayesinde insanların yaşamını devam ettirdiğini düşünüyorum.başka varlıklara zarar vermemiz tamamen insanların kötü niyetinden kaynaklanıyor.

*doğru sıcak bir gezegende olsaydık ona göre evrimleşirdik ama derimiz çok kalın olurdu belki sıcaktan dolayı daha çok hastalığa yakalanabilirdik.ama bu dünyada mükemmel bir uyum var.

*bizden farklı evrimleştiler ama ben neden dünyada olduklarını sordum olmasalardıda olurdu.marsta ya da başka bir gezegende kendi başlarına yaşabilirlerdi.benim dikkat çekmek istediğim nokta hayvanlarda bizim için var.tamamen bizim hayatımızı kolaylaştırmak için.tamam bazılarımıza zarar veriyorlar hatta öldürüyorlar ama yararlarını düşündüğümüzde bunlar devede kulak kalıyor.

*bende diyorum ya zekaları olsaydı o zaman ne olurdu.bizi yok edebilirlerdi.görünüşe göre bizden daha üstün bir varlık gibi duruyorlar.

*tanrının varlığı ve hayatı hakkında pek bilgimiz olmadığı için bu konu hakkında bir şey diyemiyorum.bir dahaki dünyada tanrı bize kendini tanıtacaktır.ama bizim bu dünyada tesadüfen olmadığımızı biliyorum.

*tanrı nın birçok ismi vardır bunlardan biride allah tır.biz müslümanlar tanrı ya allah diye hitap ediyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin bu yollardan bende geçtim bu sorulara mükemmel bir yanıt arıyorsun sanki 2+2=4 eder sen 2+2 yi sormuşsun gibi fakat bu sorulara istediğin yanıtı alamazsın bulamazsın...

O zaman bende sana bu tarz bir soru soruyum.

Allah varsa bizi neden yarattı? Mantıklı bir cevap ver.

allahın bizi neden yarattığını allahtan başka kimse bilemez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

*doğru sıcak bir gezegende olsaydık ona göre evrimleşirdik ama derimiz çok kalın olurdu belki sıcaktan dolayı daha çok hastalığa yakalanabilirdik.ama bu dünyada mükemmel bir uyum var.

Öyle durumda derisi aşırı kalın olanlar hastalıklardan vs. elenir, sadece orta kalınlıktaki deriye sahip olanlar genlerini sonraki nesillere aktarır ve uygun derili bir popülasyon oluşurdu.

*bizden farklı evrimleştiler ama ben neden dünyada olduklarını sordum olmasalardıda olurdu.marsta ya da başka bir gezegende kendi başlarına yaşabilirlerdi.benim dikkat çekmek istediğim nokta

Olmasalardı da olurdu vs. mantıksız bir söz. Onlar bizden farklı evrilmediler. Aslında bütün hayvanlar farklı yönlere evrilir. Ortak atalardan kopan gruplar yeni ortamlarına adapte olup türleşirler.

benim dikkat çekmek istediğim nokta hayvanlarda bizim için var.tamamen bizim hayatımızı kolaylaştırmak için.tamam bazılarımıza zarar veriyorlar hatta öldürüyorlar ama yararlarını düşündüğümüzde bunlar devede kulak kalıyor.

Sevgili dostum insanlar sadece birkaç milyon yıldır var. Hayvanlar kaç yıldır var? Tam 750 milyon yıldır var hayvanlar. 48 milyon sene önceki armodillonun senin hayatını nasıl kolaylaştırdığını antır mısın?

*bende diyorum ya zekaları olsaydı o zaman ne olurdu.bizi yok edebilirlerdi.görünüşe göre bizden daha üstün bir varlık gibi duruyorlar.

Öyle olmaz işte. Neden aslanlar ceylanları bitiremez? Mucize mi? Hayır. Aslanlar çok avlanırsa ceylanlar azalır, sonuçta aslanlar açlıktan ölmeye başlarlar, bu arada ceylanlar yeniden artar, aslanlar yeniden gelirler. Kimse bitmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1. Sana göre mükemmel. Bir tsunami oluyor ne var ne yok götürüyor. Kutuplarda soğuktan çatlıyorsun. Çölde sıcaktan kavruluyorsun. Ama anadoluda öyle mi. Senin yaşadığın coğrafya mükemmel her yer değil.

2. Canlıların yaşam koşulları burada var. Şimdi aslan ceylanı yedi etinden sütünden faydalandı tanrıya mı tapacak? O düşünemiyor ki tanrıyı, ben düşünsem tanrıyı var tanrı, ben düşünmesem tanrıyı yok tanrı!

3. İnsalar diğer canlılardan daha çok geliştiği için beyin üstünlüğü var. Bak her çocuk annesinden biraz daha zeki olur. Belki maymunlar 10 000 yıl sonra bu zekaya ancak erişir.

4. Yani evren mükemmel diye tanrı var dimi. Mesela ilk çağda yaşasaydın dinazorlardan korkarak yaşamını sürdürseydin sen mükemmel der miydin evrene.

5. Evrenin mükemmelliği göreceli kavram. Yıldırım çarpan bir adam için tanrı yok o zaman.

6. Neden olasılığı az ihtimale mucize denir ki? Var, yine olabilir.

Eğer herşeyin yaratıcısı varsa tanrının niye yok?

1.Dünyanın birçok yeri mükemmel bir yaşam alanı.

2.ben şunu demek istiyorum.her şey tesadüfse hayvanların bu dünyada olmaları gibi bir zorunlulukları yoktu.başka bir gezegende olsalardı.biz dünyada yanlız olsaydık.tesadüf bu yöndede gelişebilirdi.diyelim hayvanlar dünyada varlar ama bize hiç yararları olmasaydı tesadüfen diyebilirdin ama bizim yaşamımız bu dünyada hayvanların varlığına bağlı.bu yüzden bu durum tesadüf olmaktan çıkıyor olmazsa olmaz bir hal alıyor.bunuda bizden üstün bir varlık düşünmüş olmalı.

3.peki her şey tesadüfse,dünyada bizden daha zeki başka türde varlıklar olsaydı ne olurdu.bizimle savaşıp bizi yenebilirlerdi ve yok olabilirdik.ama hayvanlar var.bizden fiziken güçlüler mi evet ama akılları olmadığı için biz onlardan faydalanıyoruz.onlar olmazsa bizde olmayız.

4.evren mükemmel olduğu için tanrı var evet tesadüfi bir şekilde evren oluşsaydı neler görürdük şimdiye dünya birkaç meteor çarpmasıyla çoktan yok olurdu.ama bunu bir varlık kurduğu dengeyle engelliyor.

5.bazı durumlarda ipler bizim elimizde olmuyor kader devreye giriyor istesekte istemesekte yıldırım gelip bizi bulabiliyor.yıldırım çarpan adam ölmezse yıldırım neden beni buldu diyebilir başka birine çarpsaydı der.ama ona çarpması tesadüf değildir allahın taktiridir.

6.bu saydıklarım olaslıkla olacak şeyler değil onun için bizden daha üstün bir varlık var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başka yaratıklara zarar vermemiz insanların kötü niyetinden kaynaklanıyor ne demek?

Sen ne biçim insansın? Lafı neresinden anlıyorsun?

Bıldırcın, keklik yiyip, fırında bütün pişmiş deve etine yumulmak, rakı balık yapmak kötü niyet mi?

Yoksa var sandığın allahın sana verdiği nimet mi?

Baba olduysan çocuğun ne istiyor ise alacaksın? Dünyaya sen getirdin. Karşılığında da bir şey beklemen terbiyesizliktir.

Sizin allaha atfettiğiniz şeyler de terbiyesizlikten başka bir şey değil.

Dua et, tapın, yalvar ki iki damla su versin de ekinlerin büyüyüp çocuklarına ekmek yediresin. Pehhh.

Yarattığınız tanrı kavramı çok tırt ama anlamıyorsunuz.

lütfen biraz daha ılımlı ol.ben zarar vermek derken nesillerini tüketmeyi söyledim.Bıldırcın, keklik yiyip, fırında bütün pişmiş deve etine yumulmak, rakı balık yapmak la hayvanların nesli tükenmiyor.onların yaşam alanlarını kısıtlamak,denizlere pislik atmak ve kimyasallar dökmek yada bazı yanlış inanışlar yüzüden hayvanları avlamak.bunları kastettim.yaşamımızı devam ettirmek için onları yok etmemiz gerekiyor onlar yok olursa bizde yok oluruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...