Jump to content

ALLAH'IN VARLIĞI


Recommended Posts

  • İleti 133
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

1.Dünyanın birçok yeri mükemmel bir yaşam alanı.

Biz dünyada oluştuğumuz için öyle. Başka bir gezegende başka zeki yaratıklar evrilseydi onlar da Dünya'mızı ne kadar iğrenç, ne kadar zehirli bir yer olarak niteleyeceklerdi. Canlılar ortama adapte olurlar.

2.ben şunu demek istiyorum.her şey tesadüfse hayvanların bu dünyada olmaları gibi bir zorunlulukları yoktu.başka bir gezegende olsalardı.biz dünyada yanlız olsaydık.tesadüf bu yöndede gelişebilirdi.diyelim hayvanlar dünyada varlar ama bize hiç yararları olmasaydı tesadüfen diyebilirdin ama bizim yaşamımız bu dünyada hayvanların varlığına bağlı.bu yüzden bu durum tesadüf olmaktan çıkıyor olmazsa olmaz bir hal alıyor.bunuda bizden üstün bir varlık düşünmüş olmalı.

Sevgili dostum biz zaten bir hayvan türüyüz. Yaşam sadece 1 kere başladı. Dolayısyla bütün canlılar ortak bir kökene sahip. Yaşam bir kere başladıktan sonra her popülasyon kendi ortamına uygun formlara büründü.

3.peki her şey tesadüfse,dünyada bizden daha zeki başka türde varlıklar olsaydı ne olurdu.bizimle savaşıp bizi yenebilirlerdi ve yok olabilirdik.ama hayvanlar var.bizden fiziken güçlüler mi evet ama akılları olmadığı için biz onlardan faydalanıyoruz.onlar olmazsa bizde olmayız.

Güzel bir nokta. O yüzden sadece 1 akıllı tür var olabilir. Bir zamanlar Neanderthal insanı adında bir tür vardı. Biz Homo Sapiens insanları onları 33.000 yıl önce yok ettik. Biz kazandık, onlar yok oldular.

Üstelik bir canlının fiziken güçlü olması asla elenme sebebi değildir. Popülasyonda av-avcı ilişkisi var. Aslanlar çok yerse ceylanlar azalır, kıtlık başlar, aslanlar da elenmeye başlar, ceylanlar yeniden çoğalır.

4.evren mükemmel olduğu için tanrı var evet tesadüfi bir şekilde evren oluşsaydı neler görürdük şimdiye dünya birkaç meteor çarpmasıyla çoktan yok olurdu.ama bunu bir varlık kurduğu dengeyle engelliyor.

Öyle mi? 65 milyon yıl önce tüm canlıların %85'ini bir anda yok eden Kraeste Meteor felaketi veya 4.1 milyar yıl önceden 3.9 milyar önceye kadar 200 milyon yıl süren büyük meteor yağmurlarına ne demeli?

5.ama ona çarpması tesadüf değildir allahın taktiridir.

İşte bu son derece yanlış bir yaklaşım dostum. Dünya'da en çok yıldırım/şimşek vakası tropik denizlerin siklonik kasırgalarında binlerce km okyanus açığında olur. Öyleyse yıldırımların hepsi boşa gidiyor.

6.bu saydıklarım olaslıkla olacak şeyler değil onun için bizden daha üstün bir varlık var.

Yazdıklarınız bilim hakkında yeterli bilginiz olmamasından kaynaklı sayın Templar. Bu tür argümanlara argument from ignorance deniyor. Oysa, gördüğünüz gibi kolayca açıklanabilen sorular bunlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

*tanrı nın birçok ismi vardır bunlardan biride allah tır.biz müslümanlar tanrı ya allah diye hitap ediyoruz.

Benim vurgulamak istediğim isim değildi.Kanıt olarak düşündüğün şeyler bize müslamanların inandığı tanrırıyı kanıtlamaz.Yani yaratacı belki deistlerin inandığı tanrı gibi,belki kutsal ruh,belki Yahudileri inandığı onları üstün ırk ilan eden tanrı,belki tanrı evrenin kendisidir, belki Zeus,Athena,Serenity'dir.Nerden biliyorsun ki Muhammed'in tanrısının gerçek tanrı olduğunu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

El-Cevâb:

Açık konuşmak gerekirse bugün sizlerle paylaşacağımız yazıyı toparlamak bizim için çok zor oldu. Çünkü hakikaten bugün bahsedeceğimiz yanılgı örnekleri o kadar hayatımızın içerisine girmiş ki, kafamızı kaldırıp gerçekleri göremez olmuşuz; bu yüzden bizler de zorlandık örnekleri ortaya çıkarıp toparlarken. Şimdi başlayalım

Hatırlarsanız geçen yazımızda zaman kavramına değinmiştik. Çoğu Evrim karşıtı daha zaman kavramını bile tam olarak kavrayamamışken, buna rağmen en şiddetli bilim karşıtlarıdır. Elbette ki bir düşünceyi en hararetli ve en gözü kapalı savunanlar, o konuda hiçbir bilgisi olmayanlardır.

Peki, bir insanı bu şekilde bilim düşmanı haline getiren ve bir gerçek olduğu bu kadar açık olan bilimsel bir olguya bu kadar şiddetli sırt çevirmelerine sebep olan şey nedir? Bunun başında elbette bilimsel olmayan şahsi inançlar gelmektedir, ancak biz işin o kısmından çok insanların bu inançlara nasıl yaklaştığı ve bu yaklaşımlarının Dünya'ya bakış açılarını nasıl değiştirdiğiyle ilgileniyoruz. Ki bu da bizi yanılgının kökenlerine götürüyor.

Bunun en temel sebebine değinecek olursak; bu açıkça şahsi inançların çoğu zaman insanların neden-sonuç zincirini algısına yaptığı saldırıdan kaynaklanmaktadır. Bunların başında da her şeyin insanlar için var olduğu düşüncesi gelir. Bildiğiniz gibi dinlerin hemen hemen hepsinde, evrendeki her şeyin insanlar için yaratıldığı, onların emrine sunulduğu, insanın evrendeki en güzel, en iyi tasarlanmış, en "üstün" canlı olduğu iddiası vardır. Bu, bilimsel açıdan ve dolayısıyla doğal gerçekler açısından apaçık bir saçmalık ve akıl dışılıktır. Ancak kibrine her daim yenik düşmeye meyilli olan insanların pohpohlanmak hoşlarına gitmektedir. Ne yazık ki, insanların şahsi değer yargıları ve temel olarak "doğru" ve "yanlış"ları, "gerçek"leri değiştirmemektedir. İşte bilim, doğru ve yanlışlar yerine gerçekler ile ilgilenmektedir.

Eğer bu soruna dikkatli bakacak olursanız, insanın nasıl bir yanılgıya itildiğini görebilirsiniz: Hayatın kendisi, bir yanılgı haline dönüştürülmüş olmaktadır. İdda ediliyor ki, her şey insanlık için yaratıldı, insan en üstün varlık, vs. Ancak bu, hayata objektif bakmayı birazcık becerebilen birinin görebilceği gibi kesinlikle doğru değildir. İnsanlar ne evrenin, ne de Dünyanın umrunda bile değil! Yeri geldiğince tekrarladığımız gibi: İnsanların tamamı bir anda yok olsa, Dünyadaki canlıların %99′u bunun farkına bile varmaz. Ancak eğer Dünyadaki bakterilerin tamamı bir anda yok olsa, Dünyadaki canlıların tamamı birkaç gün içerisinde ölmeye başlar ve bir haftadan biraz uzun bir süre içerisinde Dünyada tek bir canlı kalmaz. Hangi canlının daha kıymetli olduğuna siz karar verin.

Öte yandan, Dünya ve hatta Güneş Sistemi ve hatta Samanyolu Galaksisi bir nedenle yok olsa, Evren bunun "farkına varmaz" bile. Kendi "işine bakmaya" devam eder, her şey olduğu gibi devam eder. Ancak ne yazık ki insanlar, kibirlerinden dolayı kendilerini üstün yaratılmışlar olarak görmektedirler. Bu, genellikle düşünmekten ve gerçeklerden korkan insanların sıklıkla başvurduğu bir yalandır. Ancak gerçek, gün kadar açıktır, bu insanların tamamı aldatılmaktadır ve bu yalanla seve seve aldanmaktadırlar. Bu, insan zekasına açık bir hakarettir.

İşte bu, birinci Neden-Sonuç İlişkisi Yanılgısı'dır. Bunu şöyle ifade edebiliriz: Her şey insanlar için var edilmiş değildir. Her şey bu şekilde var olduğu için insanlar var olabilmiştir. Bunu anlamak çok önemlidir. Evrimsel süreçte bazı değişkenlerin farklı etkimesi sonucu insan türü hiçbir zaman evrimleşmeyebilirdir. Eğer o göktaşı, Dünya'ya 65 milyon yıl önce çarpmasaydı, bugün ne biz bu yazıyı yazıyor olacaktık, ne de siz okuyabilecek olacaktınız. Peki biz olmasaydık ne değişirdi? Eminiz Dünya daha temiz ve yaşanabilir bir yer olurdu; ancak bunun dışında, doğa açısından hiçbir şey değişmezdi. Doğa olduğu gibi ilerlemeye devam eder, yeni yeni canlılar türleşir ve devinim bu şekilde ilerlerdi. Biz, Evrim'in sıradan bir ürünüyüz ve bu gerçeği görmemiz, yanılgılarımızdan kurtulmaktaki ilk adım olacaktır. Biz, Evrimsel süreçte sahneye, tıpkı diğer canlılar gibi doğal süreçler sonucunda çıktık ve daha sonra, evrimleşen organımızın beyin olmasından ve bu organın algısal güç ile ilgili olmasından ötürü, pek çok yan etkisiyle beraber zekamız evrimleşti. Bunun sonucunda, ortamda zaten var olan ancak hiçbiri bize "hizmet etmek" amacıyla orada bulunmayan varlıkları manipüle etmeye başladık. Ve o gün bugündür, yaklaşık son 6 milyon yıldır; ancak daha aktif olarak son 200.000 yıldır, en üst düzeyde ise son 50.000 yıldır doğayı ele geçirmeye çalışmaktayız. Bu süre zarfında ortaya çıkan her bir insan türü, algı düzeyi belli bir noktanın üzerinde olarak doğduğu için, etrafına bakmış ve ataları tarafından adım adım insan hizmetine sokulan varlıkları görerek, her şeyin kendisi için var olduğunu sanmıştır. Ne var ki, olan tek şey kümülatif bir şekilde ilerleyen bir "ehlileştirme" işlemidir. Bizzat insan türü tarafından yapılmış ve gelecek nesillere sunulmuştur. Gelecek nesillerse, bu adım adım ehlileştirme işini, biraz işlerine geldikleri için, biraz da bir önceki yazıda bahsettiğimiz zaman kavramını anlayamadıkları ve buna hakim olmadıkları için görmezden gelmişler ve onun yerine sanki tüm bu "ehli" varlıkların (sadece hayvanlar değil, doğanın kendisi de) kendileri için var olduğu yanılgısına saplanmışlardır. Son birkaç bin yıldır bu şekilde gelişerek gelen bilgiler, sonunda bir diğer yazımızda ele aldığımız korkular ve sonuçları ile birleşerek şahsi inanç sistemlerinin doğmasına sebep olmuştur. Kısaca, günümüzdeki din/bilim ve şahsi doğrular/gerçekler döngüsü, bu şekilde adım adım yaratılmış ve insanlar bu dögü içerisinde kısa sürede kaybolmuşlardır.

Dolayısıyla, dediğimiz gibi, ilk olarak bu döngüden çıkmak gereklidir: Hiçbir şey insan için var değildir. İnsan için varmış gibi gözüken her şey, o haliyle bugüne gelebildiği için, bir noktada insanın evrimleşmeye başlaması mümkün olabilmiştir. Ancak bu mümkün olmasaydı da, doğa için hiçbir şey değişmezdi.

Başka bir örneğe bakalım: İnsanlar doğaya bakmakta ve her şeyin ne kadar büyüleyici ve mükemmel ayarlanmış olmasından etkilenmekte, doğaya hayran kalmaktadır. Ve bunu derhal üstün bir yaratıcının sanatına bağlamakta, her şeyin bir anda o şekilde yaratıldığına inanmaktadır. Sadece canlılarda bulabileceğimiz milyonlarca hata, onların milyarlarca yılda geliştirdiği donanımların gölgesinde kalmakta ve evrim karşıtlarının işine geldiği şekilde, göz ardı edilmektedir. Ancak bu hatalar var, şu anda vücüdumuzda onlarca kusur bulunuyor ve hayat mükemmel değil! İlk yazımızı da göz önüne alarak, şunu düşünmemiz gerekiyor: Biz, 4 milyar yıllık bir değişimin sonucuyuz. Bu inanılmaz çokluktaki zaman diliminde, o kadar çok doğada hayatta kalmaya uygun özellik birikerek canlılarda artmıştır ki, başlangıçtan ta 4 milyar yıl sonra ortaya çıkan bizler doğaya baktığımızda, bu özelliklerin ne kadar muazzam bir şekilde yaratıldığı yanılgısına düşüyoruz. Halbuki onlar, milyarlarca yıllık bir birikimin sonucu ve doğada her zaman doğaya en uygun olan hayatta kalıp üreyebileceği için tabii ki de vücutlarımızda ve yapımızda çok "güzel" mekanizmalar bulunacak. "Güzel" kavramı bile, doğal süreçler sonucu evrimleşen beynimizde var olan bir algıdır; dolayısıyla tabii ki bize bu mekanizmalar "güzel" gelecektir. Bir düşünün, neden bir tür sadece kendi türündeki karşıt cinsiyeti çekici bulur? Çünkü binlerce yıldır bu şekilde, birlikte evrimleşmektedirler ve hormonları, feromonları, algıları buna göre değişmektedir. İşte "bu" sebepten ötürü bir insan, sadece bir başka insana çekim duyar. İnsanların, bir diğerine çekim duyabilecek şekilde var olmasını düşünmek de bir diğer Neden-Sonuç İlişkisi Yanılgısı olarak görülebilir.

Bir diğer örnek, "Dünyanın ne kadar da muhteşem bir konumda bulunduğu" yanılgısıdır. Çünkü buna bakan insanoğlu, Dünyanın Evrendeki konumunun ne kadar da muhteşem, tam olarak da insanların var olması için yaratıldığını sanar. Hatta ileri giderek zamanında Dünyayı Evrenin merkezine koymuştur. Ancak modern astronomi göstermiştir ki, Dünya, Samanyolu Galaksisinin son derece sıradan ve kuytu bir köşesinde bulunmaktadır ve Samanyolu Galaksisi de Evrenin son derece kıytırık ve herhangi bir özelliğe sahip olmayan galaksilerinden birisidir. Bu bizlere, insanın nasıl kendini yüceltmek adına saçmalayabileceğini göstermektedir.

Dünyanın konumunun bir muhteşemliği elbette ki yoktur. Çocukluğumuzda kulaktan dolma bir mit duyarız: "Dünya Güneş'e bir milimetre bile yaklaşsa yanar yok olurduk". Bunun ne kadar saçma bir bilgi olduğunu, lise fiziğinde Kepler Yasalarını okuyan biri bile anlayacaktır. Zaten Dünya asla her an Güneşe aynı uzakta değildir ve uzaklığı sürekli olarak değişir. Ayrıca uzay boşluğundaki kütlelerin etkisiyle Güneşten uzaklaşıp yaklaşabilmektedir ve astronomik uzaklıklar dahilinde 1 milimetre gibi, hatta metre gibi ölçüler gülünç derecede ufak kalmaktadır. Ancak kendisini yüceltmek amacı güden, kendi evini en kıymetli hale getirmek isteyen insanlar bu mitlere kapılarak saçmalamakta ve Dünyanın konumunu abartmaktadırlar. Kimi zaman insanlar buna "Eh, işte bu yaklaşıp uzaklaşmasındaki düzen bile mükemmeldir." diyerek karşı çıkarlar. Bu da tabii ki asılsız bir iddiadır: 11 Mart 2011'de Japonya'da meydana gelen 9.0 şiddetindeki deprem, Dünya'nın yörüngesini 16.5 santimetre değiştirmiştir (ayrıca başka pek çok şeyi de değiştirmiştir). Ve hatta günlerin uzunluğunu bile, bize çok kısa gelecek olsa da 3 mikrosaniye kısaltmıştır, çünkü Dünya'nın dönüş hızını arttırmıştır. Ancak biz halen bu yazıyı yazabiliyorsak ve siz de okuyabiliyorsanız, demek ki Dünya'nın bir önceki yörüngesi tek "mükemmel" yörünge değilmiş.

Yani doğru ifade şekli şudur: Dünya'nın yörüngesi bizim var olmamız için bu şekilde var değildir. Dünya'nın yörüngesi bu şekilde olduğu için (ve bazı diğer etmenler dahilinde) Dünya üzerinde canlılık, bizim bildiğimiz bu şekliyle başlayabilmiştir ve örneğin Güneş Sistemi'ndeki diğer gezegenlerde, en azından şu anda yoktur. Ki, oralarda da eski zamanlarda canlılık var olmuş olabilir. Belli bir düzeye kadar gelişmiş, sonradan yok olmuş olabilir. Örneğin Mars'ta, çok uzun bir süre boyunca Dünya'dakine benzer bir atmosfer olduğu, ancak bir Güneş patlaması sonucunda yayılan manyetik şok sebebiyle bu koruyucu katmanın tamamen yok olduğu düşünülmektedir. Bu zamana kadar ise canlılığın Mars'ta da var olabileceği düşünülmektedir. Ki Evren'deki 10 üzeri 40 civarı gezegen (1'in yanına 40 tane sıfır) düşünülürse, yaşamın başlayabileceği henüz pek çok gezegen oralarda bir yerlerdedir. Ve son bir bilgi, insanoğlu şu andaki teknolojisi ilse var olan Evren'in %1'ini görüp inceleyebilmektedir. Tüm bunlar, nasıl bir yanılgı içerisinde olunduğunu göstermektedir.

Bir diğer örnek, Evrendeki düzenin muhteşemliğindedir. Bu da apaçık bir şekilde gülünç bir yanılgıdır. Tıpkı Dünyadaki zaman dilimini anlayamayanlar gibi, Evrendeki muhteşem uzaklıkları ve zamanı anlayamayan insanlar, Evrende her şeyin sanki Dünyanın ve bizlerin var olması için ayarlandığı hissine ve sanrısına kapılırlar. Evren 13.5 milyar yaşındadır ve yaşlanmaya devam etmektedir. Dünya, Evrenin bilinen sınırlarından yaklaşık olarak 46 milyar ışık yılı uzaktadır, bu da ışığın 46 milyar yılda aldığı zamana denktir (Işık Yılı bir uzunluk birimidir, bir zaman birimi değil!). Bunun ne muhteşem bir büyüklük olduğunu anlamak istiyorsanız, ışığın saniyede 300.000 km hızla gittiğini göze almalı ve 46 milyar yıldaki saniye sayısını bulup, bunu ışığın hızıyla çarpmanız gerekir. Bu "eğlenceli" işi size bırakıyoruz (Cevap: ~440.000.000.000.000.000.000.000 kilometre). Evren'in sınırlarını, Evren bir küre olmadığı için uzunluk cinsinden vermek zordur. Ancak hacim olarak bakıldığında, 410 nonilyon kübik ışık yılı hacminde olduğu bilinmektedir. Bu da, sayısal olarak şu kadar etmektedir: 410.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000 kübik ışık yılı!

Evrenin sınırlarında hala yaratılış sürmektedir. Enerji, kütleye dönüşmekte, kütleler Evren genişledikçe Evren sınırları içerisinde kalmakta ve zamanla yıldızları, kara delikleri, gök cisimlerini, gezegenleri oluşturmaktadır. Bunların hepsi doğal süreçlerdir ve hiçbir doğa-üstü güce ihtiyaç duymaz. Ancak eğer ki insan, bir anlığına bu sınıra gitse, o akıl almaz enerji-kütle dönüşümü içerisinde 1 mikrosalise bile varlığını koruyamaz. Çünkü orası, hala oluşumun sürdüğü bir noktadır. Dünyanın Evren içerisinde bulunduğu konum ise, milyarlarca yıl önce zaten oluşmuş ve belli bir lokal dengeye ulaşmıştır. Bu sebeple şu anda içerisinde bulunduğumuz yer, son derece sakin ve özenle tasarlanmış hissi yaratmaktadır. Bu komik ve açıkçası çocukça bir sanrıdır.

Doğru ifade edilişi şudur: Evren bizim için bu şekilde düzenli değildir. Evren'in göreceli olarak, lokal bir bölgedeki daha düzenli (Dengeye ulaşmış) yerlerinde canlılık meydana gelebilmektedir. Belki başka diğer yerlerinde de, bu şekilde düzenli yerlerde olamayan varlıklar var olabilir. Bunları ancak ve sadece bilim ortaya çıkarabilecektir.

Bir diğer örnek, Dünyadaki denge hakkındadır. Dediğimiz gibi bizler ve günümüzdeki tüm modern canlılar 4 milyar yıllık bir değişimin sonucuyuz ve bu süreçte Dünya belirli bir dengeye ulaşmıştır. Ancak bundan 4.5 milyar yıl kadar önce, Dünya hiçbir insanın varlığını koruyamayacağı kadar kaotik bir yerdi. O zamanda yaşayabilseydik, eminiz ki kimse her şeyin insan için yaratıldığı fikrine kapılmayacak ve var olan her şeye lanet edecekti, muhtemelen de yok olacaktık. Bu örnekleri bu şekilde sonsuz sayıda arttırabiliriz.

Bu kişiler, gerçek hayatta da bu neden-sonuç yanılgılarına düşmektedirler. İnsanların kader gibi kavramlara inanması bunun en net örneğidir. İnsanlar, herhangi bir işten işlerine geldikleri bir sonuç elde ettiklerinde, Tanrının bunu sağladığını sanarak sevinmekte ve Tanrılarını övmektedirler. Aynı iş, istemedikleri bir şekilde sonuçlandığındaysa, bunun kısmet olmadığını düşünmekte ve sonucu kadere yormaktadırlar. Yani insan, olan olayların kendisi için var edildiği yanılgısına düşmektedir. Halbuki, neden-sonuç ilişkileri incelenirse, tüm olayların var oluş sebepleri ortaya çıkarılabilir. Yani Dünya'nın bir diğer ucunda, örneğin Amerika'da sokakta yürürken, Türkiye'den ilkokul arkadaşınızı görmeniz size bir "tesadüf" ya da "kader" olarak görülebilir. Halbuki karşılaşan kişilerin geçmişleri adım adım izlenirse, onları oraya götüren tüm sebepler ortaya çıkarılabilir. Yani "kader", aslında insanın anlayamadığı kadar karmaşık olaylar zincirine verilen bir "Bay X"tir.

Aslında tüm şahsi inançların var olma sebebi de, yine bu neden-sonuç yanılgısıdır. Bu konuya şu yazımızda değinmiştik:

https://www.facebook.com/note.php?note_id=183176128407137

Şimdi, bu yanılgılara hayali örneklerle devam edelim:

"Arabalar ne kadar da muhteşem yaratılmış, adeta karayollarında gitmeleri için tasarlanmış gibi! Bu sebeple muhteşem bir tasarımcı olmalıdır."

Halbuki karayolları da, otomotiv sektörü de yüzlerce yıllık bir tarihe sahiptir. Her şey adım adım, birikerek ilerlemiş, önce yollar gelişmiştir. Daha sonra teknoloji, zaten var olan altyapıya göre geliştirilmiş ve araçlar o yüzden otoyolda gidebilecek şekilde tasarlanmıştır. Eğer tarih içerisinde yol kavramı tamamen farklı bir şekilde gelişseydi, o zaman otomobiller de tamamen farklı şekilde tasarlanması gerekmektedir. Kişilerin düşmemesi gereken bir yanılgı, İşte, otomobillerin de bir tasarımcısı var, o zaman bizim de olmalı. demektir.

http://www.facebook.com/notes/evrim-a%C4%9Fac%C4%B1/neden-sonu%C3%A7-ili%C5%9Fkisi-yan%C4%B1lg%C4%B1s%C4%B1-2-alg%C4%B1sal-yan%C4%B1lg%C4%B1/197157567008993?comment_id=2282679&offset=0&total_comments=22

bu kadar yazıya karşılık ben sadece şunu söylemek istiyorum ben evrenin kendiliğinden oluştuğunu ve kendi düzenini kendisinin oluşturmasının mümkün olamayacağını düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu kadar yazıya karşılık ben sadece şunu söylemek istiyorum ben evrenin kendiliğinden oluştuğunu ve kendi düzenini kendisinin oluşturmasının mümkün olamayacağını düşünüyorum.

Bu düşünmekten, çalışmaktan kaçmak değildir de nedir? Sen kolay yolu seçiyorsun. Dimi? Ne gerek var araştırıp sorgulamaya, ''vardır bir hikmeti'' deyip geçelim. Yazının içeriği gerçektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Serenity ne yazmış?

Sen ne karşılık vermişsin?

Yaşamını devam ettirmen için fareleri, sivrisinekleri, hamamböceklerini, virüsleri, mikropları yok etmen gerekiyor.

Yaşamını devam ettirebilmen için tavukları, inekleri, domuzları yemen (yok etmen) gerekiyor.

tamam bir yazım ve düşünce hatası yapmış olabilirim ama benim asıl demek istediğim hayvanları yememizin bir zararı yok onlar bizim için var onlar olmadan bizde var olamayız.ama onları yeme dışında farklı şeylerle nesillerini tüketirsek o zaman son bizim için başlar.yoksa balıkları yemekle yada sivrisineği elimizle öldürmeyle nesilleri tükenmiyor.bizim yaptığımız kötülüklerden dolayı nesilleri tükenebiliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu düşünmekten, çalışmaktan kaçmak değildir de nedir? Sen kolay yolu seçiyorsun. Dimi? Ne gerek var araştırıp sorgulamaya, ''vardır bir hikmeti'' deyip geçelim. Yazının içeriği gerçektir.

yazıyı okudum ama bu kadar uzun açıklamaya kısa bir yanıt vererek neden katılmadığımı bu yazının temel aldığı şeyle benim düşüncemin uyuşmamasıdır.onun için birkaç kelime yazmakla yetindim.ben evrenin kendiliğinden oluşabilmesinin mümkün olamayacağını düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

allahın bizi neden yarattığını allahtan başka kimse bilemez.

Yalnız Allah değil Kur'an'ı okuyan elemanlar da bilir niçin yarattığını:

"Andolsun ki biz, cinlerin ve insanların çoğunu cehennem için yarattık; onların kalpleri vardır; düşünmezler onunla; gözleri vardır, görmezler o gözlerle; kulakları vardır, duymazlar o kulaklarla. Onlar dört ayaklı hayvanlara benzerler, hattâ daha da sapıktır onlar. Onlardır gaflette kalanların ta kendileri."A´raf,179

Ne kadar merhammetli değil mi?

''Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.Zariyat 56''
Ne kadar mütavazı değil mi? tarihinde Serenity tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

DARK TEMPLAR kardeşimin görüşüne saygı duyuyorum. çünki bende müslüman iken aynı DARK TEMPLAR gibi düşünüyordum sonra kitaplardaki birbirinden kopyalanmışçasına ve diğer inançlara saldırı emri , hakaret , aşağılama ve tehtit içeren yazıları fark ettikten sonra deistliği benimsedim. hadi sözde peygamberler neysede tanrıyı atamıyordum kafadan. geceleyin saat 3 lerde mezarlıklarda geziyordum tek başıma belki olağan üstü birşey görürüm diye oturuyordum mezarların mermerlerıne sadece tahta gıcırtıları geliyordu oda mezarların aşagı dogru çökme sesiydi defnederken tahta koyuyorlar ölünün üstüne çocukken görmüştüm. olağan birsey bulamıyordum ne yapsamda . deist oldugum içinde tanrının bizi yaratıp ve gittigini düşünüyordum hep belirli kanunlar koyup dünyadan uzaklastı felan filan. ardından bu düşüncenin ne kadar saçma oldugunu fark edip google ye girip ateist yazdım ve o gün bu gündür ateistim ve çok memnunum hiç birşeyden korkmuyorum dinlerin insanların beyinlerini ve düşüncelerini esir aldığından korktuğum kadar . hayvanları böcekleri doğayı çok seviyorum arılara bile su içecekleri kaplar koyup kırlangıc yavrularına solucan bulup yıkayıp yediriyorum karıncalara yardım bile ediyorum bazen :) hatta suya düşüp boğulan arı görürsem elimi uzatıp ona elime tırmanmasını saglıyorum benim onu kurtardıgımı anlıyor o küçücük beyniyle bana zarar vermiyor böyle bir insanım işte ne yapayım :rolleyes:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim vurgulamak istediğim isim değildi.Kanıt olarak düşündüğün şeyler bize müslamanların inandığı tanrırıyı kanıtlamaz.Yani yaratacı belki deistlerin inandığı tanrı gibi,belki kutsal ruh,belki Yahudileri inandığı onları üstün ırk ilan eden tanrı,belki tanrı evrenin kendisidir, belki Zeus,Athena,Serenity'dir.Nerden biliyorsun ki Muhammed'in tanrısının gerçek tanrı olduğunu?

herkesin kendine göre bir seçimi vardır.sen ateistliği seçmişsin bende bizi bir yaratıcının yarattığını bu yaratıcının ise allah olduğu düşüncesini seçmişim.bana en mantıklı gelen allahın varlığıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu yazının temel aldığı şeyle benim düşüncemin uyuşmamasıdır.onun için birkaç kelime yazmakla yetindim.ben evrenin kendiliğinden oluşabilmesinin mümkün olamayacağını düşünüyorum.

Buna conformation bias deniyor. Kendi düşüncene uymayan her türlü sonucu baştan reddetmek yani. Görmezden geliyorsun. Düşünmeden reddetmek. Bu dogmatizme bile kayabilir. 23 no'lu iletime cevap istiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

DARK TEMPLAR kardeşimin görüşüne saygı duyuyorum. çünki bende müslüman iken aynı DARK TEMPLAR gibi düşünüyordum sonra kitaplardaki birbirinden kopyalanmışçasına ve diğer inançlara saldırı emri , hakaret , aşağılama ve tehtit içeren yazıları fark ettikten sonra deistliği benimsedim. hadi sözde peygamberler neysede tanrıyı atamıyordum kafadan. geceleyin saat 3 lerde mezarlıklarda geziyordum tek başıma belki olağan üstü birşey görürüm diye oturuyordum mezarların mermerlerıne sadece tahta gıcırtıları geliyordu oda mezarların aşagı dogru çökme sesiydi defnederken tahta koyuyorlar ölünün üstüne çocukken görmüştüm. olağan birsey bulamıyordum ne yapsamda . deist oldugum içinde tanrının bizi yaratıp ve gittigini düşünüyordum hep belirli kanunlar koyup dünyadan uzaklastı felan filan. ardından bu düşüncenin ne kadar saçma oldugunu fark edip google ye girip ateist yazdım ve o gün bu gündür ateistim ve çok memnunum hiç birşeyden korkmuyorum dinlerin insanların beyinlerini ve düşüncelerini esir aldığından korktuğum kadar . hayvanları böcekleri doğayı çok seviyorum arılara bile su içecekleri kaplar koyup kırlangıc yavrularına solucan bulup yıkayıp yediriyorum karıncalara yardım bile ediyorum bazen :) hatta suya düşüp boğulan arı görürsem elimi uzatıp ona elime tırmanmasını saglıyorum benim onu kurtardıgımı anlıyor o küçücük beyniyle bana zarar vermiyor böyle bir insanım işte ne yapayım :rolleyes:

kardeşim davranışların her insanın yapması gereken şeyler ama çoğumuz yapmıyoruz.gerçekten yaptıkların şeyler mükemmel.ama şunu söylemek istiyorum eğer sen mezarlıkta olağanüstü bir şey görseydin zaten istesende istemesende allaha inanmak zorunda kalırdın ordaki gördüğün görüntü ve hissettiğin korku insana inanması için bir ömür yeter :D iyikide görmemişsin çünkü bir şeyler görseydin ruh sağlığın bozulabilirdi.allah korumuş diyorum :).birde olağanüstü bir şey görüp inandığın zaman bu kendi iradenle inanmak olmaz gözünle gördüğün ve korkundan dolayı inanmak olur.allah insanların kendisine bu şekilde inanmasını değil kendi iradeleriyle düşünerek inanmasını istiyor :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

1.Biz insanlar mükemmel yaşam koşullarına sahip dünyada yaşıyoruz.şunu merak ediyorum biz neden tesadüfi olarak dünyaya geldik ? biraz daha eleverişsiz bir gezegende var olabilirdik.kavurucu sıcakların olduğu,doğal kaynakların çok çok az olduğu bir gezegendede olabilirdik.ama dünyada var olmuşuz nedense.bu bana hiçte tesadüfi gelmiyor.çünkü daha kötü bir gezegende olsaydık insanlık belkide şimdiye kadar çoktan yok olmuştu.yani dünyada olmamızın nedenleri çok güzel yaşam koşulları olması.yani bunu önceden bir varlık düşünmüş ki bizi dünyaya göndermiş.

Cevabı kendinde bulabilmeye çok yaklaşmışsında beynindeki kalıplar engel olmuş.

Daha kötü bir gezegende olsak, hiç olmazdık zaten. Varolamazdık bile.

Sonuçla nedeni karıştırıyorsun. Hep ''biz'' merkezli düşündüğün için, herşey senin için var sanıyorsun. Sen burda varol yaşa diye bu gezegen uygun şartları taşır hale gelmedi. Bu gezegenin sşartlarına uuygun olarak sen varoldun. Yani sen NEDEN değil SONUÇ sun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buna conformation bias deniyor. Kendi düşüncene uymayan her türlü sonucu baştan reddetmek yani. Görmezden geliyorsun. Düşünmeden reddetmek. Bu dogmatizme bile kayabilir. 23 no'lu iletime cevap istiyorum.

benim temelim sağlam böyle yazıları okumak yıkamıyor.ben kendi mantığımla ulaştığım sonuca inanıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O zaman allahını da al git islami forumda paylaş. İnsanları cehennemde yakan, kendine tapınılmasından hoşlanan gözü dönmüş allah istemiyoruz.

şimdi niye böyle kızdın ki ? sen istesende istemesende seni yaratan bir allah var.insanları cehennemde yakacağını söylüyor ama günahları kadar.ondan sonra cennete yani ebedi mutluluğa.ama kendisine inanmayanları ve kendine şirk koşanları affetmeyeceğini ve onların ebedi olarak cehennemde kalacağını söylüyor.burda mantıksız bir durum yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1.Dünyanın birçok yeri mükemmel bir yaşam alanı.

2.ben şunu demek istiyorum.her şey tesadüfse hayvanların bu dünyada olmaları gibi bir zorunlulukları yoktu.başka bir gezegende olsalardı.biz dünyada yanlız olsaydık.tesadüf bu yöndede gelişebilirdi.diyelim hayvanlar dünyada varlar ama bize hiç yararları olmasaydı tesadüfen diyebilirdin ama bizim yaşamımız bu dünyada hayvanların varlığına bağlı.bu yüzden bu durum tesadüf olmaktan çıkıyor olmazsa olmaz bir hal alıyor.bunuda bizden üstün bir varlık düşünmüş olmalı.

3.peki her şey tesadüfse,dünyada bizden daha zeki başka türde varlıklar olsaydı ne olurdu.bizimle savaşıp bizi yenebilirlerdi ve yok olabilirdik.ama hayvanlar var.bizden fiziken güçlüler mi evet ama akılları olmadığı için biz onlardan faydalanıyoruz.onlar olmazsa bizde olmayız.

4.evren mükemmel olduğu için tanrı var evet tesadüfi bir şekilde evren oluşsaydı neler görürdük şimdiye dünya birkaç meteor çarpmasıyla çoktan yok olurdu.ama bunu bir varlık kurduğu dengeyle engelliyor.

5.bazı durumlarda ipler bizim elimizde olmuyor kader devreye giriyor istesekte istemesekte yıldırım gelip bizi bulabiliyor.yıldırım çarpan adam ölmezse yıldırım neden beni buldu diyebilir başka birine çarpsaydı der.ama ona çarpması tesadüf değildir allahın taktiridir.

6.bu saydıklarım olaslıkla olacak şeyler değil onun için bizden daha üstün bir varlık var.

Issız sıcak çöllerde mi, kurak somalide mi mükemmel? Buz kutuplarında yaşamak okadar kolay mı?

Şimdi olasılık konusuna gelince, mesela eğlence merkezlerinde bir alet vardır, bilirsin. Çarkı döndürürsün 5-10-20-50-100-500 arasında bir sayı çıkar, 5'lerden bir sürü var 500 1 tan. Genellikle 5 çıkar, lanet şeyden. Şimdi 500 çıksa mucize demezsin herhalde?

5. madde Kuran'a aykırı. (Allah diyorsun tanrıya, müslüman olduğunu varsayıyorum.)İyilik ve şer kurana göre Allah'tandır. İsteyen hoca, cemaat yorumlasın. İrade var desin, Kur'an'da geçmediği sürece hocaya inanmayız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cevabı kendinde bulabilmeye çok yaklaşmışsında beynindeki kalıplar engel olmuş.

Daha kötü bir gezegende olsak, hiç olmazdık zaten. Varolamazdık bile.

Sonuçla nedeni karıştırıyorsun. Hep ''biz'' merkezli düşündüğün için, herşey senin için var sanıyorsun. Sen burda varol yaşa diye bu gezegen uygun şartları taşır hale gelmedi. Bu gezegenin sşartlarına uuygun olarak sen varoldun. Yani sen NEDEN değil SONUÇ sun.

her şey tesadüfse şartları biraz daha kötü bir gezegende var olabilirdik.yaşam kalitemiz düşük olurdu ve insanlığın toplam olarak var olabilme süresi kısa olurdu.''Bu gezegenin şartlarına uygun olarak sen varoldun'' derken nasıl varolduk biz ilk insan topraktan bitki gibi mi çıktı ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

ilk mezarlıga girdiğim zaman itiraf ediyorum korktum ve çok heyacanlıydımda çoğu insan korkar çocukluktan geliyor bu korku.

nasıl bir şeyle karşılacagımı az bucuk kestiriyordum cin muhabbetleri olan kitaplardan okudugum kadarıyla. lakin dördüncü kez gittiğimde mezarlıkların ne kadar sakin sessiz ve hayattan çok büyük anlamlar çıkarılıcak bir yer oldugunu anladım. 100 000 defada gitsem ruh , peri , cin görmüyeceğimden son derece eminim artık. bazı müslüman arkadaşlar benimle gelmeye korkuyor. zaten çocukken gündüzler çok giderdim tanımadıgım mezarlarıkları uzunca bi hortumla sulardım hortumun yetmediği uzktaki mezarlarada kovayla su götürürdüm hep topragı kurumus mezarları sulardım kimsesiz diye. islamdan kopmaya yakın olağan üstü şeyler arıyordum çünki başvuracak başka bir kaynak bulamadım hep çelişki hep çelişki tanrının adı var kendisi yok çocuklar açlıktan ölür tanrı yok savaşlar çıkar tanrı gene yok ama söz muhammetin cinsel isteklerine gelince tanrı bi anda cebraili gönderiyor ne kadar saçma değilmi ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...