Jump to content

ALLAH'IN VARLIĞI


Recommended Posts

  • İleti 133
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

her şey tesadüfse şartları biraz daha kötü bir gezegende var olabilirdik.yaşam kalitemiz düşük olurdu ve insanlığın toplam olarak var olabilme süresi kısa olurdu.''Bu gezegenin şartlarına uygun olarak sen varoldun'' derken nasıl varolduk biz ilk insan topraktan bitki gibi mi çıktı ?

Anlamıyorsun sevgili arkadaşım. Canlılar kendi ortamlarına adapte olur diyoruz yarım saattir.

İlk insan diye bir şey yok. İlk hayvan diye bir şey yok. Bitki gibi çıkma gibi bir saçmalığa inanacak adam mıyız be insaf.

Başka gezegende olsaydı oluşan biz değil, oranın şartlarında bir canlı olurdu. Burada yaşam kalitesi düşerdi asıl.

Link to post
Sitelerde Paylaş

DARK TEMPLAR içimden bir ses senin ateist olacağını söylüyor. Şuan da sorgulama aşamasındasın fakat korkun çok fazla ama yavaş yavaş bunları yıkacaksın :)

Bana biraz zor görünüyor. İnsanın bitki gibi topraktan çıkması lafı beni resmen güldürdü. Bunlar herhalde bizim de kendileri gibi topraktan yaratılışa inandığımızı sanıyorlar. Dünyaları bu kadarcık. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anlamıyorsun sevgili arkadaşım. Canlılar kendi ortamlarına adapte olur diyoruz yarım saattir.

İlk insan diye bir şey yok. İlk hayvan diye bir şey yok. Bitki gibi çıkma gibi bir saçmalığa inanacak adam mıyız be insaf.

Başka gezegende olsaydı oluşan biz değil, oranın şartlarında bir canlı olurdu. Burada yaşam kalitesi düşerdi asıl.

o kadar biyoloji gördüm canlıların bulunduğu ortama adapte olacağını biliyorum.ama ben olasılıkların bu kadar mantıklı şekilde gerçekleşmesine inanmıyorum.senden insanlığın dünyada nasıl var olduğu hakkında fikrini almak istiyorum özetle.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bana biraz zor görünüyor. İnsanın bitki gibi topraktan çıkması lafı beni resmen güldürdü. Bunlar herhalde bizim de kendileri gibi topraktan yaratılışa inandığımızı sanıyorlar. Dünyaları bu kadarcık. :)

Bilgisi yok, ateistlerle tartışacak pratiği yok :D

Ben bu forumu aslında 2 yıldır takip ediyordum fakat daha yeni üye oldum çünkü daha çok bilgi sahip olup nasıl konuşacağımı bu forumda bilmek için :) Bilgim yeterli mi hayır ama artık kendi düşüncelerimi de ortaya koymam gerektiğini düşündüm.

Onunda zamanla yeterli bilgiye öğreneceğine ve korkuları yeneceğini düşünüyorum :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

şimdi niye böyle kızdın ki ? sen istesende istemesende seni yaratan bir allah var.insanları cehennemde yakacağını söylüyor ama günahları kadar.ondan sonra cennete yani ebedi mutluluğa.ama kendisine inanmayanları ve kendine şirk koşanları affetmeyeceğini ve onların ebedi olarak cehennemde kalacağını söylüyor.burda mantıksız bir durum yok.

Ne kadar pis olursa olsun adi olursa olsun benim gibi katı yürekli biri bile hiçbir insanın veya varlığın sonsuza dek yanmasını kabul edemezken merhametliler merhametlisi bunu nasıl kabul ediyor?

Ve Hz.Salatalık gibi iyi birisi olup fakat inanamadığı için sonsuza dek yanacak insanlar var.

Sırf Allah'a inanan ve yaptadığı iş kalmamış insanların pembeleşinceye dek kavrulmaları ne kadar adil ve ne kadar mantıklı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

DARK TEMPLAR içimden bir ses senin ateist olacağını söylüyor. Şuan da sorgulama aşamasındasın fakat korkun çok fazla ama yavaş yavaş bunları yıkacaksın :)

kardeş ben zaten şunu açıkça söylemek istiyorum.ben müslümanlardan aslında pek hoşlanmam.yaşam şekillerinden özellikle.her şeyi kadere bağlıyorlar.bazı şeyler kaderle ilişkilidir ama her şey değil.iranı düşündüğümde,tv den yada internetten oradaki insan tiplerine baktığımda nefret ediyorum.kadınlar kapamış her tarafını.bu hiç hoş bir şey değil.müslümanlık bir ülkeyi çok geriye götürüyor ama bunun asıl nedeni kur-anı doğru yorumlayamamak ve istenilen her tarafa kolayca çekilebilmesidir.bizim kadar gelişmemiş müslüman ülkelerde yönetime din çok hakim.buda toplumu geriye götürüyor.bizde zaten iran olma yolunda ilerliyoruz.ama bu kur-an ın suçu değil tamamen insanların suçu.müslümanlık anlaşılması zor bir din.ben allaha inanıyorum ama dinle ilgili bazı yanlış yorumlamadan dolayı problemler var :( ama bunun beni allahın varlığını reddetmeye götüreceğini sanmıyorum ^_^

Link to post
Sitelerde Paylaş

El-Cevâb:

Açık konuşmak gerekirse bugün sizlerle paylaşacağımız yazıyı toparlamak bizim için çok zor oldu. Çünkü hakikaten bugün bahsedeceğimiz yanılgı örnekleri o kadar hayatımızın içerisine girmiş ki, kafamızı kaldırıp gerçekleri göremez olmuşuz; bu yüzden bizler de zorlandık örnekleri ortaya çıkarıp toparlarken. Şimdi başlayalım…

Hatırlarsanız geçen yazımızda zaman kavramına değinmiştik. Çoğu Evrim karşıtı daha “zaman” kavramını bile tam olarak kavrayamamışken, buna rağmen en şiddetli bilim karşıtlarıdır. Elbette ki bir düşünceyi en hararetli ve en gözü kapalı savunanlar, o konuda hiçbir bilgisi olmayanlardır.

Peki, bir insanı bu şekilde bilim düşmanı haline getiren ve bir gerçek olduğu bu kadar açık olan bilimsel bir olguya bu kadar şiddetli sırt çevirmelerine sebep olan şey nedir? Bunun başında elbette bilimsel olmayan şahsi inançlar gelmektedir, ancak biz işin o kısmından çok insanların bu inançlara nasıl yaklaştığı ve bu yaklaşımlarının Dünya'ya bakış açılarını nasıl değiştirdiğiyle ilgileniyoruz. Ki bu da bizi yanılgının kökenlerine götürüyor.

Bunun en temel sebebine değinecek olursak; bu açıkça şahsi inançların çoğu zaman insanların neden-sonuç zincirini algısına yaptığı saldırıdan kaynaklanmaktadır. Bunların başında da her şeyin insanlar için var olduğu düşüncesi gelir. Bildiğiniz gibi dinlerin hemen hemen hepsinde, evrendeki her şeyin insanlar için yaratıldığı, onların emrine sunulduğu, insanın evrendeki en güzel, en iyi “tasarlanmış”, en "üstün" canlı olduğu iddiası vardır. Bu, bilimsel açıdan ve dolayısıyla doğal gerçekler açısından apaçık bir saçmalık ve akıl dışılıktır. Ancak kibrine her daim yenik düşmeye meyilli olan insanların pohpohlanmak hoşlarına gitmektedir. Ne yazık ki, insanların şahsi değer yargıları ve temel olarak "doğru" ve "yanlış"ları, "gerçek"leri değiştirmemektedir. İşte bilim, doğru ve yanlışlar yerine gerçekler ile ilgilenmektedir.

Eğer bu soruna dikkatli bakacak olursanız, insanın nasıl bir yanılgıya itildiğini görebilirsiniz: Hayatın kendisi, bir yanılgı haline dönüştürülmüş olmaktadır. İdda ediliyor ki, her şey insanlık için yaratıldı, insan en üstün varlık, vs. Ancak bu, hayata objektif bakmayı birazcık becerebilen birinin görebilceği gibi kesinlikle doğru değildir. İnsanlar ne evrenin, ne de Dünya’nın umrunda bile değil! Yeri geldiğince tekrarladığımız gibi: İnsanların tamamı bir anda yok olsa, Dünya’daki canlıların %99′u bunun farkına bile varmaz. Ancak eğer Dünya’daki bakterilerin tamamı bir anda yok olsa, Dünya’daki canlıların tamamı birkaç gün içerisinde ölmeye başlar ve bir haftadan biraz uzun bir süre içerisinde Dünya’da tek bir canlı kalmaz. Hangi canlının daha kıymetli olduğuna siz karar verin.

Öte yandan, Dünya ve hatta Güneş Sistemi ve hatta Samanyolu Galaksisi bir nedenle yok olsa, Evren bunun "farkına varmaz" bile. Kendi "işine bakmaya" devam eder, her şey olduğu gibi devam eder. Ancak ne yazık ki insanlar, kibirlerinden dolayı kendilerini “üstün yaratılmışlar” olarak görmektedirler. Bu, genellikle düşünmekten ve gerçeklerden korkan insanların sıklıkla başvurduğu bir yalandır. Ancak gerçek, gün kadar açıktır, bu insanların tamamı aldatılmaktadır ve bu yalanla seve seve aldanmaktadırlar. Bu, insan zekasına açık bir hakarettir.

İşte bu, birinci Neden-Sonuç İlişkisi Yanılgısı'dır. Bunu şöyle ifade edebiliriz: Her şey insanlar için var edilmiş değildir. Her şey bu şekilde var olduğu için insanlar var olabilmiştir. Bunu anlamak çok önemlidir. Evrimsel süreçte bazı değişkenlerin farklı etkimesi sonucu insan türü hiçbir zaman evrimleşmeyebilirdir. Eğer o göktaşı, Dünya'ya 65 milyon yıl önce çarpmasaydı, bugün ne biz bu yazıyı yazıyor olacaktık, ne de siz okuyabilecek olacaktınız. Peki biz olmasaydık ne değişirdi? Eminiz Dünya daha temiz ve yaşanabilir bir yer olurdu; ancak bunun dışında, doğa açısından hiçbir şey değişmezdi. Doğa olduğu gibi ilerlemeye devam eder, yeni yeni canlılar türleşir ve devinim bu şekilde ilerlerdi. Biz, Evrim'in sıradan bir ürünüyüz ve bu gerçeği görmemiz, yanılgılarımızdan kurtulmaktaki ilk adım olacaktır. Biz, Evrimsel süreçte sahneye, tıpkı diğer canlılar gibi doğal süreçler sonucunda çıktık ve daha sonra, evrimleşen organımızın beyin olmasından ve bu organın algısal güç ile ilgili olmasından ötürü, pek çok yan etkisiyle beraber zekamız evrimleşti. Bunun sonucunda, ortamda zaten var olan ancak hiçbiri bize "hizmet etmek" amacıyla orada bulunmayan varlıkları manipüle etmeye başladık. Ve o gün bugündür, yaklaşık son 6 milyon yıldır; ancak daha aktif olarak son 200.000 yıldır, en üst düzeyde ise son 50.000 yıldır doğayı ele geçirmeye çalışmaktayız. Bu süre zarfında ortaya çıkan her bir insan türü, algı düzeyi belli bir noktanın üzerinde olarak doğduğu için, etrafına bakmış ve ataları tarafından adım adım insan hizmetine sokulan varlıkları görerek, her şeyin kendisi için var olduğunu sanmıştır. Ne var ki, olan tek şey kümülatif bir şekilde ilerleyen bir "ehlileştirme" işlemidir. Bizzat insan türü tarafından yapılmış ve gelecek nesillere sunulmuştur. Gelecek nesillerse, bu adım adım ehlileştirme işini, biraz işlerine geldikleri için, biraz da bir önceki yazıda bahsettiğimiz zaman kavramını anlayamadıkları ve buna hakim olmadıkları için görmezden gelmişler ve onun yerine sanki tüm bu "ehli" varlıkların (sadece hayvanlar değil, doğanın kendisi de) kendileri için var olduğu yanılgısına saplanmışlardır. Son birkaç bin yıldır bu şekilde gelişerek gelen bilgiler, sonunda bir diğer yazımızda ele aldığımız korkular ve sonuçları ile birleşerek şahsi inanç sistemlerinin doğmasına sebep olmuştur. Kısaca, günümüzdeki din/bilim ve şahsi doğrular/gerçekler döngüsü, bu şekilde adım adım yaratılmış ve insanlar bu dögü içerisinde kısa sürede kaybolmuşlardır.

Dolayısıyla, dediğimiz gibi, ilk olarak bu döngüden çıkmak gereklidir: Hiçbir şey insan için var değildir. İnsan için varmış gibi gözüken her şey, o haliyle bugüne gelebildiği için, bir noktada insanın evrimleşmeye başlaması mümkün olabilmiştir. Ancak bu mümkün olmasaydı da, doğa için hiçbir şey değişmezdi.

Başka bir örneğe bakalım: İnsanlar doğaya bakmakta ve her şeyin ne kadar büyüleyici ve mükemmel ayarlanmış olmasından etkilenmekte, doğaya hayran kalmaktadır. Ve bunu derhal üstün bir yaratıcının sanatına bağlamakta, her şeyin bir anda o şekilde yaratıldığına inanmaktadır. Sadece canlılarda bulabileceğimiz milyonlarca hata, onların milyarlarca yılda geliştirdiği donanımların gölgesinde kalmakta ve evrim karşıtlarının işine geldiği şekilde, göz ardı edilmektedir. Ancak bu hatalar var, şu anda vücüdumuzda onlarca kusur bulunuyor ve hayat mükemmel değil! İlk yazımızı da göz önüne alarak, şunu düşünmemiz gerekiyor: Biz, 4 milyar yıllık bir değişimin sonucuyuz. Bu inanılmaz çokluktaki zaman diliminde, o kadar çok “doğada hayatta kalmaya uygun özellik” birikerek canlılarda artmıştır ki, başlangıçtan ta 4 milyar yıl sonra ortaya çıkan bizler doğaya baktığımızda, bu özelliklerin ne kadar muazzam bir şekilde “yaratıldığı” yanılgısına düşüyoruz. Halbuki onlar, milyarlarca yıllık bir birikimin sonucu ve doğada her zaman doğaya en uygun olan hayatta kalıp üreyebileceği için tabii ki de vücutlarımızda ve yapımızda çok "güzel" mekanizmalar bulunacak. "Güzel" kavramı bile, doğal süreçler sonucu evrimleşen beynimizde var olan bir algıdır; dolayısıyla tabii ki bize bu mekanizmalar "güzel" gelecektir. Bir düşünün, neden bir tür sadece kendi türündeki karşıt cinsiyeti çekici bulur? Çünkü binlerce yıldır bu şekilde, birlikte evrimleşmektedirler ve hormonları, feromonları, algıları buna göre değişmektedir. İşte "bu" sebepten ötürü bir insan, sadece bir başka insana çekim duyar. İnsanların, bir diğerine çekim duyabilecek şekilde var olmasını düşünmek de bir diğer Neden-Sonuç İlişkisi Yanılgısı olarak görülebilir.

Bir diğer örnek, "Dünya’nın ne kadar da muhteşem bir konumda bulunduğu" yanılgısıdır. Çünkü buna bakan insanoğlu, Dünya’nın Evren’deki konumunun ne kadar da muhteşem, tam olarak da insanların var olması için yaratıldığını sanar. Hatta ileri giderek zamanında Dünya’yı Evren’in merkezine koymuştur. Ancak modern astronomi göstermiştir ki, Dünya, Samanyolu Galaksisi’nin son derece sıradan ve kuytu bir köşesinde bulunmaktadır ve Samanyolu Galaksisi de Evren’in son derece kıytırık ve herhangi bir özelliğe sahip olmayan galaksilerinden birisidir. Bu bizlere, insanın nasıl kendini yüceltmek adına saçmalayabileceğini göstermektedir.

Dünya’nın konumunun bir muhteşemliği elbette ki yoktur. Çocukluğumuzda kulaktan dolma bir mit duyarız: "Dünya Güneş'e bir milimetre bile yaklaşsa yanar yok olurduk". Bunun ne kadar saçma bir bilgi olduğunu, lise fiziğinde Kepler Yasaları’nı okuyan biri bile anlayacaktır. Zaten Dünya asla her an Güneş’e aynı uzakta değildir ve uzaklığı sürekli olarak değişir. Ayrıca uzay boşluğundaki kütlelerin etkisiyle Güneş’ten uzaklaşıp yaklaşabilmektedir ve astronomik uzaklıklar dahilinde 1 milimetre gibi, hatta metre gibi ölçüler gülünç derecede ufak kalmaktadır. Ancak kendisini yüceltmek amacı güden, kendi “evini” en kıymetli hale getirmek isteyen insanlar bu mitlere kapılarak saçmalamakta ve Dünya’nın konumunu abartmaktadırlar. Kimi zaman insanlar buna "Eh, işte bu yaklaşıp uzaklaşmasındaki düzen bile mükemmeldir." diyerek karşı çıkarlar. Bu da tabii ki asılsız bir iddiadır: 11 Mart 2011'de Japonya'da meydana gelen 9.0 şiddetindeki deprem, Dünya'nın yörüngesini 16.5 santimetre değiştirmiştir (ayrıca başka pek çok şeyi de değiştirmiştir). Ve hatta günlerin uzunluğunu bile, bize çok kısa gelecek olsa da 3 mikrosaniye kısaltmıştır, çünkü Dünya'nın dönüş hızını arttırmıştır. Ancak biz halen bu yazıyı yazabiliyorsak ve siz de okuyabiliyorsanız, demek ki Dünya'nın bir önceki yörüngesi tek "mükemmel" yörünge değilmiş.

Yani doğru ifade şekli şudur: Dünya'nın yörüngesi bizim var olmamız için bu şekilde var değildir. Dünya'nın yörüngesi bu şekilde olduğu için (ve bazı diğer etmenler dahilinde) Dünya üzerinde canlılık, bizim bildiğimiz bu şekliyle başlayabilmiştir ve örneğin Güneş Sistemi'ndeki diğer gezegenlerde, en azından şu anda yoktur. Ki, oralarda da eski zamanlarda canlılık var olmuş olabilir. Belli bir düzeye kadar gelişmiş, sonradan yok olmuş olabilir. Örneğin Mars'ta, çok uzun bir süre boyunca Dünya'dakine benzer bir atmosfer olduğu, ancak bir Güneş patlaması sonucunda yayılan manyetik şok sebebiyle bu koruyucu katmanın tamamen yok olduğu düşünülmektedir. Bu zamana kadar ise canlılığın Mars'ta da var olabileceği düşünülmektedir. Ki Evren'deki 10 üzeri 40 civarı gezegen (1'in yanına 40 tane sıfır) düşünülürse, yaşamın başlayabileceği henüz pek çok gezegen oralarda bir yerlerdedir. Ve son bir bilgi, insanoğlu şu andaki teknolojisi ilse var olan Evren'in %1'ini görüp inceleyebilmektedir. Tüm bunlar, nasıl bir yanılgı içerisinde olunduğunu göstermektedir.

Bir diğer örnek, Evren’deki düzenin muhteşemliğindedir. Bu da apaçık bir şekilde gülünç bir yanılgıdır. Tıpkı Dünya’daki zaman dilimini anlayamayanlar gibi, Evren’deki muhteşem uzaklıkları ve zamanı anlayamayan insanlar, Evren’de her şeyin sanki Dünya’nın ve bizlerin var olması için ayarlandığı hissine ve sanrısına kapılırlar. Evren 13.5 milyar yaşındadır ve yaşlanmaya devam etmektedir. Dünya, Evren’in bilinen sınırlarından yaklaşık olarak 46 milyar ışık yılı uzaktadır, bu da ışığın 46 milyar yılda aldığı zamana denktir (Işık Yılı bir uzunluk birimidir, bir zaman birimi değil!). Bunun ne muhteşem bir büyüklük olduğunu anlamak istiyorsanız, ışığın saniyede 300.000 km hızla gittiğini göze almalı ve 46 milyar yıldaki saniye sayısını bulup, bunu ışığın hızıyla çarpmanız gerekir. Bu "eğlenceli" işi size bırakıyoruz (Cevap: ~440.000.000.000.000.000.000.000 kilometre). Evren'in sınırlarını, Evren bir küre olmadığı için uzunluk cinsinden vermek zordur. Ancak hacim olarak bakıldığında, 410 nonilyon kübik ışık yılı hacminde olduğu bilinmektedir. Bu da, sayısal olarak şu kadar etmektedir: 410.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000 kübik ışık yılı!

Evren’in sınırlarında hala “yaratılış” sürmektedir. Enerji, kütleye dönüşmekte, kütleler Evren genişledikçe Evren sınırları “içerisinde” kalmakta ve zamanla yıldızları, kara delikleri, gök cisimlerini, gezegenleri oluşturmaktadır. Bunların hepsi doğal süreçlerdir ve hiçbir doğa-üstü güce ihtiyaç duymaz. Ancak eğer ki insan, bir anlığına bu sınıra gitse, o akıl almaz enerji-kütle dönüşümü içerisinde 1 mikrosalise bile varlığını koruyamaz. Çünkü orası, hala oluşumun sürdüğü bir noktadır. Dünya’nın Evren içerisinde bulunduğu konum ise, milyarlarca yıl önce zaten oluşmuş ve belli bir lokal dengeye ulaşmıştır. Bu sebeple şu anda içerisinde bulunduğumuz yer, son derece sakin ve özenle tasarlanmış hissi yaratmaktadır. Bu komik ve açıkçası çocukça bir sanrıdır.

Doğru ifade edilişi şudur: Evren bizim için bu şekilde düzenli değildir. Evren'in göreceli olarak, lokal bir bölgedeki daha düzenli (Dengeye ulaşmış) yerlerinde canlılık meydana gelebilmektedir. Belki başka diğer yerlerinde de, bu şekilde düzenli yerlerde olamayan varlıklar var olabilir. Bunları ancak ve sadece bilim ortaya çıkarabilecektir.

Bir diğer örnek, Dünya’daki denge hakkındadır. Dediğimiz gibi bizler ve günümüzdeki tüm modern canlılar 4 milyar yıllık bir değişimin sonucuyuz ve bu süreçte Dünya belirli bir dengeye ulaşmıştır. Ancak bundan 4.5 milyar yıl kadar önce, Dünya hiçbir insanın varlığını koruyamayacağı kadar kaotik bir yerdi. O zamanda yaşayabilseydik, eminiz ki kimse “her şeyin insan için yaratıldığı” fikrine kapılmayacak ve var olan her şeye lanet edecekti, muhtemelen de yok olacaktık. Bu örnekleri bu şekilde sonsuz sayıda arttırabiliriz.

Bu kişiler, gerçek hayatta da bu neden-sonuç yanılgılarına düşmektedirler. İnsanların kader gibi kavramlara inanması bunun en net örneğidir. İnsanlar, herhangi bir işten işlerine geldikleri bir sonuç elde ettiklerinde, Tanrı’nın bunu sağladığını sanarak sevinmekte ve Tanrılarını övmektedirler. Aynı iş, istemedikleri bir şekilde sonuçlandığındaysa, “bunun kısmet olmadığını” düşünmekte ve sonucu kadere yormaktadırlar. Yani insan, olan olayların kendisi için var edildiği yanılgısına düşmektedir. Halbuki, neden-sonuç ilişkileri incelenirse, tüm olayların var oluş sebepleri ortaya çıkarılabilir. Yani Dünya'nın bir diğer ucunda, örneğin Amerika'da sokakta yürürken, Türkiye'den ilkokul arkadaşınızı görmeniz size bir "tesadüf" ya da "kader" olarak görülebilir. Halbuki karşılaşan kişilerin geçmişleri adım adım izlenirse, onları oraya götüren tüm sebepler ortaya çıkarılabilir. Yani "kader", aslında insanın anlayamadığı kadar karmaşık olaylar zincirine verilen bir "Bay X"tir.

Aslında tüm şahsi inançların var olma sebebi de, yine bu neden-sonuç yanılgısıdır. Bu konuya şu yazımızda değinmiştik:

https://www.facebook.com/note.php?note_id=183176128407137

Şimdi, bu yanılgılara hayali örneklerle devam edelim:

"Arabalar ne kadar da muhteşem yaratılmış, adeta karayollarında gitmeleri için tasarlanmış gibi! Bu sebeple muhteşem bir tasarımcı olmalıdır."

Halbuki karayolları da, otomotiv sektörü de yüzlerce yıllık bir tarihe sahiptir. Her şey adım adım, birikerek ilerlemiş, önce yollar gelişmiştir. Daha sonra teknoloji, zaten var olan altyapıya göre geliştirilmiş ve araçlar o yüzden otoyolda gidebilecek şekilde tasarlanmıştır. Eğer tarih içerisinde “yol” kavramı tamamen farklı bir şekilde gelişseydi, o zaman otomobiller de tamamen farklı şekilde “tasarlanması” gerekmektedir. Kişilerin düşmemesi gereken bir yanılgı, “İşte, otomobillerin de bir tasarımcısı var, o zaman bizim de olmalı.” demektir.

http://www.facebook.com/notes/evrim-a%C4%9Fac%C4%B1/neden-sonu%C3%A7-ili%C5%9Fkisi-yan%C4%B1lg%C4%B1s%C4%B1-2-alg%C4%B1sal-yan%C4%B1lg%C4%B1/197157567008993?comment_id=2282679&offset=0&total_comments=22

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bana biraz zor görünüyor. İnsanın bitki gibi topraktan çıkması lafı beni resmen güldürdü. Bunlar herhalde bizim de kendileri gibi topraktan yaratılışa inandığımızı sanıyorlar. Dünyaları bu kadarcık. :)

arada sırada biraz dalga geçmek iyidir ortamı yumuşatabiliyor tabi ters etkide yapabilir orası ayrı :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

yazdığım mesajları ben çok komik ve anlamlı buluyorum . demek istedigim günlerce arayıpta bulamadıgım cini göremeyeyince ateist olmadım. ateist olmamanın ne kadar saçma olduğunu anladıgım zaman ateist oldum.

bende diyorum ki eğer aradığın cini bulsaydın zaten şuan 5 vakit namazını kaçırmayan ortalama iki sözünden biri allah olan bir müslüman olurdun :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne kadar pis olursa olsun adi olursa olsun benim gibi katı yürekli biri bile hiçbir insanın veya varlığın sonsuza dek yanmasını kabul edemezken merhametliler merhametlisi bunu nasıl kabul ediyor?

Ve Hz.Salatalık gibi iyi birisi olup fakat inanamadığı için sonsuza dek yanacak insanlar var.

Sırf Allah'a inanan ve yaptadığı iş kalmamış insanların pembeleşinceye dek kavrulmaları ne kadar adil ve ne kadar mantıklı?

allah insanları inanması için teşvik ediyor.bu dünya test dünyası zaten burası gelip geçici diğer taraf önemli.allahın bir bildiği vardır siz merak etmeyin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bende diyorum ki eğer aradığın cini bulsaydın zaten şuan 5 vakit namazını kaçırmayan ortalama iki sözünden biri allah olan bir müslüman olurdun :D

hayali varlık lar üzerine varsayım yapmak pek ciddi sonuçlar doğurmaz düşüncesindeyim. vampirler ile cinler vb varlıklar aynı kategoride bence . müslüman iken inanıyordum yalan yok

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilgi çağında böyle cinlere, meleklere, görünmez güçlere inanan sığ düşünceli birisin.

Sence allahın bizim forumda yazdıklarımızı izliyor mudur?

Arkadaşlarla iddiaya girdik gel bize var olduğunu göster desen gelir mi?

Gelmez ise neden gelmez?

maalesef bunlar gerçekler yapacak bir şey yok.hangi çağda olursak olalım bazı gerçekler değişmez.ama arasıra sizinde biraz saçma şeyler yazdığınız bir gerçek.''''Arkadaşlarla iddiaya girdik gel bize var olduğunu göster desen gelir mi? Gelmez ise neden gelmez? '''' iddaaya girdik ben allahı çağırdım allah geldi ve kendini taktim etti sonra inanmayan diğer arkadaşlarım dünyanın en güçlü müslamanları oldular.eee şimdi diğer inanmayan bütün insanlara haksızlık olmuyor mu onlar allahı göremediler onlarda görseler onlarda inanacaklardı.o zaman allah herkese kendini göstermesi gerekir.yoksa haksızlık yapmış olur.allah kendisine inanma konusunda kimseye torpil yapmaz.inanan kendi iradesiyle allah'ın varlığına ve birliğine inanmalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

allah insanları inanması için teşvik ediyor.bu dünya test dünyası zaten burası gelip geçici diğer taraf önemli.allahın bir bildiği vardır siz merak etmeyin.

tdk sözlük teşvik etmek: isteklendirmek, özendirmek.

bir kimseyi kötü bir işyapmasıiçin kandırmak, kışkırtmak.

Her neyse sonsuza kadar cehennem azabıyla korkutmak nasıl teşvik oluyor resmen tehdit ediyor.Cıss...

Link to post
Sitelerde Paylaş

maalesef bunlar gerçekler yapacak bir şey yok.hangi çağda olursak olalım bazı gerçekler değişmez.ama arasıra sizinde biraz saçma şeyler yazdığınız bir gerçek.''''Arkadaşlarla iddiaya girdik gel bize var olduğunu göster desen gelir mi? Gelmez ise neden gelmez? '''' iddaaya girdik ben allahı çağırdım allah geldi ve kendini taktim etti sonra inanmayan diğer arkadaşlarım dünyanın en güçlü müslamanları oldular.eee şimdi diğer inanmayan bütün insanlara haksızlık olmuyor mu onlar allahı göremediler onlarda görseler onlarda inanacaklardı.o zaman allah herkese kendini göstermesi gerekir.yoksa haksızlık yapmış olur.allah kendisine inanma konusunda kimseye torpil yapmaz.inanan kendi iradesiyle allah'ın varlığına ve birliğine inanmalı.

Musa ya kendini gösteriyor, Muhammed le konuşuyor, her ikisi de hala şüphe duyuyor, "yok yüzünü göreyim, yok ölüyü dirilt vb" diyorlar da bizle bir kez konuşması mı haksızlık olacak?

Link to post
Sitelerde Paylaş

:ph34r: :ph34r: :rolleyes::ph34r: :ph34r:

Bilgi çağında böyle cinlere, meleklere, görünmez güçlere inanan sığ düşünceli birisin.

Sence allahın bizim forumda yazdıklarımızı izliyor mudur?

Arkadaşlarla iddiaya girdik gel bize var olduğunu göster desen gelir mi?

Gelmez ise neden gelmez?

Ha haaa ha fazlasına izin vermiyor. 4 tane yetermiş. İşte mesaj.

You have posted a message with more emoticons that this board allows. Please reduce the number of emoticons you've added to the message

emoticon'ları benden sonra ekledin mikrop baykuş gerçi ben dörtlemeye üşendim üstümde bi ağırlık var kulaklarıma verilen ağırlık sanırım yayılabiliyo :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...