Jump to content

SONSUZ EVREN FİKRİNİN YIKILMASININ HAYAL KIRIKLIĞI


Recommended Posts

SONSUZ EVREN FİKRİNİN YIKILMASININ HAYAL KIRIKLIĞI

Big Bang teorisinin ortaya konduğu zaman dilimi, Marksist ateizmin yükselişte olduğu, pozitivizmin birçok bilim adamınca tek geçerli felsefi sistem olarak kabul edildiği yıllardı. Böyle bir zaman diliminde, ateizmin temel görüş olarak kabul ettiği ve Tanrı’yı devre dışı bıraktığı için pozitivizmin de çok memnun olduğu “sonsuzdan beri var olan evren” fikri yıkılıyordu. Evrenin başlangıcı olduğu fikri ateist bilim adamlarınca “iğrenç” olarak nitelendiriliyordu. Örneğin Sir Arthur Eddington hislerini açık bir dille şöyle ortaya koyuyordu: “ Evrenin başlangıcı olduğu fikrini felsefi açıdan iğrenç buluyorum…” Böyle bir ortamda, Big Bang’e karşı durma çabalarının kökeninde bilimsel kaygılardan çok ideolojik yaklaşımların ve ateizmin psikolojisinin rol oynadığını görüyoruz.

Link

tarihinde ate2012 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Linkim

Bir ateist için sıfırın eksi tarafı yoktur hiç olmamıştır. Sıfır, evrenin başlangıç noktasıdır(big beng). Evrenin yaşı, yaklaşık olarak 14 milyar yıl ise ondan öncesi yoktur. Bu demek değildir ki, bu evren sıfırlanmaz veya sıfırdan yeniden oluşamaz. Sıfırlanan evren sürekli kendini var eder. Evrenin yaşının bu kadar küçük olmasının da nedeni budur. Evrenin sıfırlanması ilk başladığı ana dönmesidir. Sonuç olarak onun yok olmamasıdır. Bu süreç, sonsuza kadar hep böyle sürecektir.

Doğru mu, yanlış mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Physicists at a U.S. laboratory said on Monday they have come tantalizingly close to proving the existence of the elusive subatomic Higgs boson - often called the "God particle" because it may bring mass and order to the universe.

Butun mesele yukaridaki aciklamada konuya nereden bakilacagi;

Maddesel-evrenin baslangici

Inancsal-tanri parcacigi

Ama soru su; evrene kutle ve duzenini kimin/neyin getirdigi?

Burada tek bir bilimsel/bilissel/bilgisel bakis acisi vardir. O da gozlem ve olgu.

Cunku bilimsel gelisme olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik uzerinedir.

O yuzden bu cumleden hangi bakis acisi ile ne algilanacagi cok onemlidir.

Bu da evrensel-onay gecerliligi acisindan kutle ve duzeni Evrene kimin/neyin getirdigi degil; bu kutle ve duzenin evrene gelmis olmasidir.

Bu da bize mekansal olarak tek bir yanit verir, o da evrenin daimiligi.

Cunku insanoglunun verecegi yanit ne olursa olsun mekansal degil; zamansal olacaktir. Iste bu deneyde daimi olarak gozlem veren evren mekanindaki bir patlamanin bilimsel verisi olacaktir.

Cunku evren zamandan bagimsizdir ve bu kutle duzen uzerine gelen her aciklama evrenin daimi bunyesindedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

...

O yuzden bu cumleden hangi bakis acisi ile ne algilanacagi cok onemlidir.

Bu da evrensel-onay gecerliligi acisindan kutle ve duzeni Evrene kimin/neyin getirdigi degil; bu kutle ve duzenin evrene gelmis olmasidir.

Bu da bize mekansal olarak tek bir yanit verir, o da evrenin daimiligi.

Cunku insanoglunun verecegi yanit ne olursa olsun mekansal degil; zamansal olacaktir. Iste bu deneyde daimi olarak gozlem veren evren mekanindaki bir patlamanin bilimsel verisi olacaktir.

Cunku evren zamandan bagimsizdir ve bu kutle duzen uzerine gelen her aciklama evrenin daimi bunyesindedir.

Katılıyorum ve üstelik ate'nin dediği gibi big bang evrenin tamamı için bir başlangıç olmak zorunda mı yoksa evrenin - maddenin devam etme düzenlerin den birisimi, asıl bu konu olmalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Katılıyorum ve üstelik ate'nin dediği gibi big bang evrenin tamamı için bir başlangıç olmak zorunda mı yoksa evrenin - maddenin devam etme düzenlerin den birisimi, asıl bu konu olmalı.

Bilimsel/bilissel olarak yapilan zaten evreni ortaya koymak degil; onun verdigi gozlemi ortaya koymak. Cunku evren daimi ve insanoglunun yaptigi da bu daimiligi gozlemlemek ve her turlu bilimsel bulgusal olgusal olcumsel deneyimsel zamansal bilgilerini ortaya koymak; evreni degil.

Eger birisi evreni ortaya koymaktan yola cikarsa; bu bilimsel degil; akilci, inancsal ve ideolojik olur ve iste boyle gozlem vermeyen spekulatif akil tatmini fikirler ortaya atar.

Zaten metafizigin ontolojik/varliksal temelde ki idealist/materyalist cekismesinin kisir dongusunun yapyigi da budur.

Biri maddeyi ilkler, mutlaklar, tekler;

Digeri de tanriyi.

Ikisinin de ortak noktasi farkli temellerden yola cikip ayni akilciligin bilimsel/bilissel olmayan sonucunda birlesmektir.

Iste o yuzden epistemoloji; varliksal inancsal ideolojik degil; bilgisel, bilimsel ve bilisseldir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilimsel/bilissel olarak yapilan zaten evreni ortaya koymak degil; onun verdigi gozlemi ortaya koymak. Cunku evren daimi ve insanoglunun yaptigi da bu daimiligi gozlemlemek ve her turlu bilimsel bulgusal olgusal olcumsel deneyimsel zamansal bilgilerini ortaya koymak; evreni degil.

Eger birisi evreni ortaya koymaktan yola cikarsa; bu bilimsel degil; akilci, inancsal ve ideolojik olur ve iste boyle gozlem vermeyen spekulatif akil tatmini fikirler ortaya atar.

Zaten metafizigin ontolojik/varliksal temelde ki idealist/materyalist cekismesinin kisir dongusunun yapyigi da budur.

Biri maddeyi ilkler, mutlaklar, tekler;

Digeri de tanriyi.

Ikisinin de ortak noktasi farkli temellerden yola cikip ayni akilciligin bilimsel/bilissel olmayan sonucunda birlesmektir.

Iste o yuzden epistemoloji; varliksal inancsal ideolojik degil; bilgisel, bilimsel ve bilisseldir.

Epistemoloji tam anlamıyla bilim,bilgisel olmadığı sürece boşlukları insanın hayali felsefeleri doldurur iyi bir noktayı deşifre etmektir bu evrensel-insan.

Kavramları, gözlemleri, yanlış eşleştirmeden doğan inançsal istekler bizleri doğmalara sürükler.Bana göre kararlı gözlem ve şüphe her zaman bizi doğruya götürecek en önemli insani olgulardır. Duyguları bilime müdahale edecekse saf şüpheden yola çıkmalıdır her zaman.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Epistemoloji tam anlamıyla bilim,bilgisel olmadığı sürece boşlukları insanın hayali felsefeleri doldurur iyi bir noktayı deşifre etmektir bu evrensel-insan.

Kavramları, gözlemleri, yanlış eşleştirmeden doğan inançsal istekler bizleri doğmalara sürükler.Bana göre kararlı gözlem ve şüphe her zaman bizi doğruya götürecek en önemli insani olgulardır. Duyguları bilime müdahale edecekse saf şüpheden yola çıkmalıdır her zaman.

Bilimde bilimsel olarak kesinlikte suphe de yoktur. Olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik vardir. Bu su demektir. Ortaya evrensel-onay almis tartisma disi bir olgu konutr, bu tartisma disidir cunku gozlem vermektedir. Iste burada suphe biter, vekesinlikte yoktur.

Cunku gecerlilik gozlem devamliliginda yanlislanabilirligi aciktir. Iste bu gecerlilik ve yanlislanabilirlik; bilimselligi inancsalligin, akilciligin, ideolojinin her turlu kesinlik-suphe girdabindan kurtarir. Cunku ilklik teklik mutlaklik yoktur bilimsellikte. Bunlar gozlem vermez, sadece aklin noktalama temelli tatmin temelli kendini kandirmasidir. Zaten bu kandirmacanin farkina varinca supheye duser.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biri maddeyi ilkler, mutlaklar, tekler;

Digeri de tanriyi.

Ikisinin de ortak noktasi farkli temellerden yola cikip ayni akilciligin bilimsel/bilissel olmayan sonucunda birlesmektir.

Iste o yuzden epistemoloji; varliksal inancsal ideolojik degil; bilgisel, bilimsel ve bilisseldir.

İnsanlar çeşitli varsayımlar ileri sürererek düşünmekten kendini alıkoyamaz. Durak noktasını olarak belirlediğin yerde kalması da beklenemez.

Toplumumuz insanları bu bilimsel veriler üzerine varoluş ve yokoluş problemlerini inşa etmekte veya karşı duruş sergilemekte.

Bireysel veya dinsel kültürleri üzerine ekleme veya çıkarma işlemi yapmak gereksinimi duymaktadırlar.

Big bang bir başlangıç ise sıfırın öncesinde ne vardı sorusu küçük bir çocuğu bile tanrı kavramına götürmekte, yeterli ve etkili gelmektedir.

Sıfırın öncesi yokturdan başlayan bir felsefi ve bilimsel açıklama, işi tanrıya götürmeden bitirecektir.

Sonsuz sayıda, sıfırda kendini sürekli yaratan bir evren modeli.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bing bang'in mutlak doğru olduğunu kim diyor?

Evren ile ilgili en mantıklı teori plazma evren teorisidir. Evren'de en sık bulunan madde açık ara plazmadır.

bu teori isveçli fizikçi hannés alfven tarafindan kurulmuş ve ilgili bilimadami büyük patlamayi tamamen reddetmiştir.

teorinin temeli, elektromanyetizma ile maddenin plazma halidir.

bilindiği üzere elektromanyetizma kütleçekiminden binlerce kat güç ve erime sahiptir, üstelik tipki onun gibi hem itme hem çekme özelliğine sahiptir.

plazma ise maddenin 4. halidir, elektronsuz atom çekirdeği demektir. yörüngesinde hiç elektron bulunmadiği için süperiletken bir maddedir ve plazma bulutlarindan oluşan kitleler yüksek elektrik akimi altinda elektromanyetik kuvvet etkisi ile manyetik filamentleri oluştururlar. teoriye göre bu filamentler süperkümer kümeler ve galaksiler ile yildizlarin oluşumun rol alan temel kuvvettir.

oysaki büyük patlamaya göre evreni biçimlendiren ana kuvvet bundan cok zayif olan kütleçekimidir, ve madde 3 hali ile ele alinir (çoğunlukla gaz), büyük patlamaya göre em kuvvet sadece çekirdek yörüngesine elektronlari bağlamiştir, sonrasini halleden kütleçekimidir.

ama yapilan ölçümlere göre görünür evrenin %99 u plazmadir, teorinin öne sürdüğü filamentler güneş sisteminde satürn ve jüpiter arasinda bile saptanmiştir.

teori bütün olarak şunlari söyler ve gözlemleri şöyle açiklar,

uzay ve zaman içindeki madde ile sonsuzdur, bir başlangiç ya da sonu yoktur.

evrenin tamamami sonsuz plazma maddesi ile doludur, bu madde tüm uzaya homojen dağilmiştir, evrenin küçük bir bölümü olan süperkümeler ve galaksilerden meydana gelmiş diğer maddenin 3 hali, heterojen dağilimli bölümdür ve geri kalan sonsuz homojen plazmadan trilyonlarca yilda e.m kuvvetin etkisiyle bir evrim sonucu oluşmuştur.

sonsuzdan beri evrenler (heterojen bölümler) oluşmakta, kimisi yok olmakta ve birbirinden farkli sinirsiz sayida evren daha bulunabilir, son derece siradan ulaşim araçlariyla bunlar arasinda irtibat mümkündür.

doppler etkisi olarak bilinen şey, evreni dolduran homojen (özelliği her yerde ayni) plazma içerisinde gelen işiklarin, plazma e.m etkisi ile tayfinda kayişa yol açar.

evrensel arkaplan radyasyonu ise, ya evrenin oluşumuyla alakasi olmayan başka bir patlamanin radyoaktif kalintisi, ya da gene evreni dolduran e.m filamentlerin yol açtiği özelliği her yerde ayni ve sicakliği 3 K kadar olan bir radyasyondur.

büyük patlama teorisi, e.m nin kütleçekimine üstünlüğü ve evrenin %90 indan fazlasini oluşturan maddenin 4. halini göz ardi ettiği için yanliş değil, eksik ve tümdengelimli bir teoridir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlar çeşitli varsayımlar ileri sürererek düşünmekten kendini alıkoyamaz. Durak noktasını olarak belirlediğin yerde kalması da beklenemez.

Toplumumuz insanları bu bilimsel veriler üzerine varoluş ve yokoluş problemlerini inşa etmekte veya karşı duruş sergilemekte.

Bireysel veya dinsel kültürleri üzerine ekleme veya çıkarma işlemi yapmak gereksinimi duymaktadırlar.

Big bang bir başlangıç ise sıfırın öncesinde ne vardı sorusu küçük bir çocuğu bile tanrı kavramına götürmekte, yeterli ve etkili gelmektedir.

Sıfırın öncesi yokturdan başlayan bir felsefi ve bilimsel açıklama, işi tanrıya götürmeden bitirecektir.

Sonsuz sayıda, sıfırda kendini sürekli yaratan bir evren modeli.

Benim bunlara bir itirazim yok. Bewn sadece bilimsel/bilissel/bilgisel farkin ne oldugunu ve ne olmadigini ortaya koytuyorum. Yoksa insanoglu zaten akilcidir, inancsaldir, ideolojiktir, aklini tatmin etmek ve bunun icin kendi aklinin inandirdigi dogrulari kendine kabul ettirmek, sahiplenmek, sabitlemek ve gerceklestirmek durumundadir.

Ama konu bunun bilimsel/bilissel olmadigidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

SONSUZ EVREN FİKRİNİN YIKILMASININ HAYAL KIRIKLIĞI

Big Bang teorisinin ortaya konduğu zaman dilimi, Marksist ateizmin yükselişte olduğu, pozitivizmin birçok bilim adamınca tek geçerli felsefi sistem olarak kabul edildiği yıllardı. Böyle bir zaman diliminde, ateizmin temel görüş olarak kabul ettiği ve Tanrı’yı devre dışı bıraktığı için pozitivizmin de çok memnun olduğu “sonsuzdan beri var olan evren” fikri yıkılıyordu. Evrenin başlangıcı olduğu fikri ateist bilim adamlarınca “iğrenç” olarak nitelendiriliyordu. Örneğin Sir Arthur Eddington hislerini açık bir dille şöyle ortaya koyuyordu: “ Evrenin başlangıcı olduğu fikrini felsefi açıdan iğrenç buluyorum…” Böyle bir ortamda, Big Bang’e karşı durma çabalarının kökeninde bilimsel kaygılardan çok ideolojik yaklaşımların ve ateizmin psikolojisinin rol oynadığını görüyoruz.

Link

yine bir postmodern adnan oktar zırvası. evrenin sonsuzluğu henüz kesin olarak yıkılmış değil. ama bilimsel bulgular ve hubble teleskobundan elde edilen ultra-evren bölgeleri, radyasyon alanları ve galaksi tayflarındaki renk kayması evrenin tekillikten çıktığını gösteriyor gibi.

buna karşılık büyük patlama teorisini modelleyen ilk kişi alexander friedmanndır. ve kendisi SSCB bilimler akademisi üyesidir. Dolayısıyla maddeyi, oluşum, hareket ve gelişim halinde ele alan, diyalektik materyalizme göre büyük patlama teorisi statik olarak ele alan durağan evren teorisine daha yakın durur.

http://en.wikipedia.org/wiki/Alexander_Friedmann

aynı şekilde marksistler dönemin biliminin aksine atomun karmaşık yapısını savunmuştur. önceleri atomun yapısı burjuva bilimadamlarınca üzümlü keke benzer şekilde tasvir edilirken ve hatta 20.yüzyılda dahi bohr atom teorisinde bir çok eksiklik sözkonusu iken, diyalektik materyalizm Doğanın Diyalektiği (Engels) ve Materyalizm ve Ampriokritisizm (Lenin, 1908) adlı yapıtlarda ayrıca Engels'in parlak Anti-Dühring adlı yapıtında bunu eleştirmiş, en basit görünen yapıların bile aslında karmaşık bileşenlerden meydana geldiklerini savunmuşturlar.

buradan da anlıyoruz ki siz burada marksistlere iftira atmak için işkembeden sallıyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...