Jump to content

Ramazan açlık değil


Recommended Posts

 

 

Bu asla yeterli olmaz da, onu da geçtim, bunu hiç bir müftünün fetva olarak yayınlayıp da kabul görmesi mümkün değil. Bunu hiç bir müslüme anlatamazsın. Bunun tek çaresi suyun oruç bozmadığının Kuranda yazması olurdu, öyle bir şey ise yazmadığına göre boşa konuşuyorsun.

Müslümanlara Kuran in aksini soylemek oyle kolay degil. Hem ben Kuran in bahsetmis oldugu bir oruc tan bahsetmiyorum zaten. Kuran vakit gelene kadar dilediginizce yiyin diyerekten israfin onünü acmis zaten. Diet cok eskilerden beri uygulanan bir yontemdir. Saglik icin gerekli oldugu düsünülmüs ve faydalarida gorülmüstür. Bugün bilimsel olarakta dogru uygulanan bir diyetin sagliga cok faydasi oldugu ispatlanmistir.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 65
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

 

Bilimsel olarakta dogru uygulanan bir diyetin sagliga cok faydasi oldugu ispatlanmistir.

 

İşte susuz diyet diye bir şey yoktur. Uzmanlar su içmek için susamayı beklemeyin, günde üç litre su için diyorlar, susadın bir iki damla ile kendini kandırmaya çalışmak filan tam bir deliliktir. Böyle saçma sapan diyet olamaz. Yemek kısıtlamasını anlarım ve varım, tam destek de veririm. Ama su dedin mi olmadı. Böyle bir saçmalığı anında reddederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 13.6.2017 at 14:39, Hasan Akçay said:

 

 

Kadir gecesi bin "dolunay"dan iyidir. 

Leyletul kadri hayrun min elfi "şehr"

 

Çünkü o dolunay gecesinde müminler için hayatî önemde bir sûre indirildi,

arkadan vurucu münafiklari ele veren bir sûre. Bkz. 9:64, 81, 86, 124, 127; 47:20.

Böylece müminler onlarin FARKINA vardilar ve arkadan vurulmaktan kurtuldular:

 

Sicak dolunay odur ki farkettiren okuma onda indirildi.

Şehru ramazan ellezî ünzile fîhi el kuran..., el furkan.

 

"Dolunay, dolunay, dolunay..."

Kurt-adam dini mi ne?

 

1000 ay/dolunaydan daha hayırlıysa...

 

Demekki sana ( ve Allah) göre Kuranın en önemli bölümü(suresi) savaşa teşvik eden bölümler?!?

 

Hmm, günümüzün müslümanlarını görünce, savaşları, şiddeti görünce... haklı gibisin :D

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ramazan ayı orucu, Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretinin ikinci yılında farz kılınmıştır. Dolayısıyla Hz. Muhammed, sadece 8 yıl Ramazan orucu tutmuştur.


Hz. Muhammed’in tuttuğu Ramazan oruçları günlerin kısa olduğu kış mevsimine denk gelmiştir. Yani Hz. Muhammed ömrü yetmediği için uzun yaz günlerinde hiç oruç tutmamıştır.


İlk Ramazan orucu 624 yılının Şubat ayında tutulmuştur. Hz. Muhammed Şubat ve Aralık aylarında oruç tutmuştur. Bu aylarda gündüzlerin kısa olduğu malumdur.


Acaba Hz. Muhammed’in ömrü yetseydi ve uzun yaz günlerinde de oruç tutma deneyimi yaşasaydı oruca ilişkin yeni bir düzenleme, yeni bir vahiy gelirmiydi? Zira peygamberin yaşamında bazı uygulamaların zamanla değiştiği ve bu değişimin de vahye dayandırıldığı malumdur.

 


Ramazan orucu ilk farz kılındığında tıpkı Muharrem orucu gibi tutuluyordu. Araplar Muharrem orucu tutmayı da Yahudilerden öğrenmişlerdi. Muharrem orucunda yalnızca tek öğün yenilirdi. Bir sonraki günün orucu yatsı vakti başlardı. Yani akşam açılan oruç, bir kaç saat sonra yeni günün orucuna niyet edilerek devam ederdi. Yalnıca akşam ile yatsı arasında yeme içme serbestti. İmsak, sahur diye bir şey yoktu. Ayrıca oruç gecelerinde tıpkı gündüz olduğu cinsellik yasaktı.


Ancak bu kurallar sonradan değişti.


Değişimi Dişi Sığır Bölümü / Bakara Suresi 187. Ayetten öğreniyoruz.


Bu ayette oruç gecelerinde cinsel ilişkinin serbest bırakıldığı ve oruca başlama vakti konusunda, sabah siyah iplikle beyaz ipliğin ayırdedilecek kadar havanın aydınlanmasının esas alınması gerektiği belirtilmektedir. Ayette şöyle deniliyor:


“Oruç gecelerinde kadınlarınızla ilişki size helal kılındı... Allah bu yüzden sizin kendinizi yiyip bitirdiğinizi bildiği için tövbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara serbestçe yaklaşın... Tanyerinin ak ipliği kara ipliğinden ayırdedilinceye değin yiyin için. Daha sonra da gece oluncaya değin orucunuzu tamamlayın...” 


Ramazan orucunun emredildiği 185. Ayette böylesi hiçbir kuraldan bahsedilmemiştir. Bu nedenle oruç, Yahudilerin tuttuğu gibi tutuluyordu. Fakat 187. Ayette çok köklü bir değişikliğe gidildiği görülüyor. Peki neden bu değişikliğe gidildi?


Çünkü bir şey yaşandı.


Hattap oğlu Ömer, (Halife Ömer)  bir yatsı vakti mescitte ibadetten sonra peygamberin yanına gidip ona şöyle dedi:


“Ey Allah’ın elçisi, ben dün gece yasak olmasına rağmen yatsı ibadetinden sonra eşimle birlikte oldum.” Peygamber, Hattap oğlu Ömer’e; “Bu sana yakışmadı ey Ömer!” dedi.


Bu konuşmaya tanık olanlardan bazıları da geceleri eşleriyle birlikte olduklarını itiraf ettiler. Peygamber üzüntü ve kızgınlıkla oradan ayrıldı. Daha sonra işte bu yaşanan olay üzerine 187. Ayet geldi ve oruç gecelerinde cinsel ilişki serbest bırakıldı. 


Görüleceği üzere Hattap oğlu Ömer’in yaşadığı bir hadise nedeniyle orucun kuralları değişti ve yasak olan cinsellik serbest bırakıldı. Kim bilir belki peygamber, uzun yaz günlerinde de oruç deneyimi yaşasaydı büyük olasılıkla orucun süresi konusunda da bir değişiklik sözkonusu olabilirdi.


Öte yandan aslında sanıldığının aksine oruc günlerinin sayısı da ihtilaflıdır. Zira ne 185. Ayette ne de 187. Ayette oruç günlerinin sayısı açıklıkla ifade edilmiş değildir. Neredeyse icmaya yakın derecede yani görüş birliği içerisinde ulema, oruç günlerinin sayısının Ramazan ayının tümü olduğu noktasındadır. Yani 29 – 30 gün...


Ancak yine de aykırı yahut uç görünse de oruç günlerinin sayısı konusunda farklı fikirler de vardır. Bu farklı fikirlerin sebebi de hem ilgili ayetlerde oruç günleri sayısının açıkça belirtilmemiş olması hem de 184. Ayette geçen “Eyyamen Ma’dudat” ifadesidir.


Ayette orucun sayılı günlerde olduğu belirtilmektedir.


“Eyyamen ma’dudat” ifadesinin Arapçada sayılı günler yahut birkaç gün anlamına geldiği ifade ediliyor. Birkaç gün yahut sayılı gün ise 3 ila 10 gün arası bir günü işaret etmektedir.


Kur’an yorumcusu  Fahruddin Razi, “Tefsir’ül – Kebir” adlı yapıtında Bakara Suresi 80. ayeti yorumlarken bu görüşü ortaya koyuyor.


“Eyyamen ma’dudat” ifadesi Kur’an’ın başka ayetlerinde de geçmektedir.


“İsrailoğlulları; sayılı bir kaç gün dışında ateş bize dokunmayacaktır, dediler…” (Dişi Sığır Bölümü / Bakara Suresi 80. Ayet.)


“Onların bu tutumlarının nedeni “ateş bize sayılı birkaç gün dışında dokunmayacaktır,” demeleridir…” ( İmaran Ailesi Bölümü / Al – i İmran Suresi, 24. ayet. )


“Tanrı’yı sayılı günlerde anın…” (Dişi Sığır Bölümü / Bakara Suresi, 203.ayet.)


“Eyyamen ma’dudat”   ifadesiyle birkaç günün kastedildiği görülmektedir. Bu ifadeyle en az üç, en çok 10 günün işaret edildiğinin Kur’an’da pek çok kanıtı vardır.


Bunlardan biri de Dişi Sığır Bölümü / Bakara suresi 196. ayettir:


“...Bunu bulamayan ORUÇ tutsun: Bu, üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir...”


Görüleceği üzere hac ibadetiyle ilgili bu ayette oruç günleri konusunda bir açıklama vardır. Bakara Suresi 184. ayette belirtilen “Sayılı Günler” sözünün ne anlama geldiği bu ayette bizzat Kur’an tarafından açıklanmaktadır. Kur’an’ın, Kur’an’la tefsir edilmesi ilkesiyle hareket edildiğinde böylesi bir yoruma ulaşmak mümkün olabilmektedir.


Kur’an’da on gün kavramına yapılan göndermeler başka ayetlerde de vardır. Nitekim Araf Suresi 142. ayette de on gün vurgusu yer almaktadır:


“Musa ile otuz gece için sözleşmiştik.  Ve bunu bir ON ekleyerek tamamladık…”


Bununla birlikte on gün yahut on gece kavramına yapılan en güçlü vurgu Fecr Suresi’nin 1 ve 2. ayetlerinde bulunuyor.


“Tan yerine ve on geceye and olsun…”


Burada orucun başlama vaktine de bir vurgu söz konusudur. Tan yerine yemin edilmesi bu bağlamda değerlendirilmelidir. Bu ayetlerdeki “on gece” ifadesiyle Muharrem ayının ilk on gününe işaret edildiği ve Muharrem orucuna gönderme yapıldığı belirtilmektedir.


Dişi Sığır / Bakara Suresi 185. Ayette geçen “şehr” ifadesiyle takvim ayı değil de gökte beliren dolunayın kastedildiği, dolayısyla da Ramazan orucu günlerinin dolunay günleri olduğu da ileri sürülmektedir. Buna göre de Ramazan’da oruç günü sayısı 3’tür.  Zira dolunay üç gün sürmektedir.


Bir diğer ilginç bilgi de şudur:


Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicretin ikinci yılına değin ayda üç gün oruç tutulmasını öğütlemiştir. Fakat bunu zorunlu kılmamıştır. 


Bu nedenle Ramazan ayında da aslında oruç, üç gün olarak tutulmuş ve bu, farz-ı ayn olarak görülmemiştir. Alevi geleneğinde zorunlu olmamakla birlikte Ramazan ayında üç gün oruç tutma uygulamasının dayanaklarından birinin de Hz. Muhammed’in bu pratiği olduğu anlaşılmaktadır.


Bu arada hemen belirtelim ki, Alevi geleneğinde farz-ı ayn anlamında Ramazan ayında bir ay süreyle oruç tutma uygulaması yoktur.


Alevilikte 10-12 günlük Muharrem orucu muteberdir. Oruçla birlikte aynı zamanda Kerbela şehitleri için yas da tutulur.


Aslında Ramazan orucu konusunda bütün İslamî ekollerin ittifakı diye bir durum yoktur. Yani bu konuda Aleviler yalnız değildir. Nizari İsmailîleri de benzer bir tavra sahiptir. Nizarî İmamlarından 2. Hasan, bir Ramazan günü (17 Ramazan 559 / 8 Ağustos 1164) mehdiliğini ilan ederek oruç, namaz gibi şerî ibadetleri / ritüelleri kaldırdığını açıklamıştır. Böylece Nizari İsmailîleri Sünni-Şii şerî ibadetleri büyük ölçüde terketmişlerdir. Bazıları Alevilikteki durumu da Nizarî etkiye bağlarlar.


Ramazan ayının ne zaman başladığı konusunda da İslam ülkeri arasında görüş birliği yoktur. Bazı ülkeler, Ramazan’a bir gün evvel başlarken bazıları da bir gün geç başlamaktadır. Bu konuda hilalin görülmesi (rüyet – i hilal) meselesi temel etkendir. Bazıları hilalin çıplak gözle görülmesinin şart olduğunu ileri sürmekte, bazıları ise böyle şarta yer olmadığını, teknolojik aygıtlarla ayın ne zaman başladığını tespit etmenin çok kolay olduğunu belirtmektedirler.


Orucun başlama vakti konusunda da süregelen tartışmalar vardır. İmsak vakti noktasında Diyanet İşleri Başkanlığı ile bir kısım ilahiyatçılar arasında 70 dakikalık bir zaman farkı vardır.


Peki orucu gerçekte kimler tutmalıdır?


İslam’da ibadetler / ritüeller konusundaki önemli unsurlardan biri de kişinin bu ibadetleri / ritüelleri yapabilmesi için hür / özgür olması yani köle olmaması gereğidir. Buradan hareketle köleler, efendileri izin vermedği müddetçe bu tür ritüelleri yapamazlar. Nitekim Cuma namazının şartlarından  birinin hürriyet olduğu ilmihal kitaplarında açıkça ifade edilmektedir. Hür olmayana gerçekte ibadet yükümlülüğü yoktur. Bu genel hüküm uyarınca aslında oruç için de hürriyet şarttır.

Efendiler yorucu hiçbir işle meşgul değillerdi. Kölelerin efendileri için yani hürler için bir yükümlülük olan oruç ibadeti / ritüeli ilave bir bedensel / fiziki bir güç gerektirmediğinden yerine getirilmesi herhangi bir zorluğa yol açmıyordu. Ancak köleler için durum bambaşkaydı. Zaten efendileri de verim kaybı yaşamamak için kölelere oruç tutturmuyorlardı!!!

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allahım sen aklıma mukayyet ol. Türbanını çıkarmadan başını yıkayan kadın, kimbilir başka neleri ne şekilde yapıyordur kim bilebilir? İyi oldu ama sunsilk markasının malezyalı müslümanların şampuan şirketi olduğunu öğrendik! Bir de türbanın köpürtülerek yıkandığında aslında saçları da yıkadığını... Malezyalı kadınlar sulu teyemmüm de level atlamışlar resmen.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Quran'da 11 ayet var oruç ile ilgili. Bu ayetlerde genelde suçlu olan insanlarda oruç tutmaları istenilir. Maide 89'da suç işleyen birisinin, suçunu örtecek bir nispette, keferet olarak vereceği birşey bulamamışsa, 3 gün oruç tutması emredilir. Oruç tutmayı bir çeşit ceza sistemine benzetiyorum şahsen. Öyle tasarlanmış sanki.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...