Jump to content

Huri'lerin Tanımı Diye Sunulan Ayet: 78/Nebe suresi 33


Recommended Posts

BU YAZI ALINTIDIR. BURADA ÜSTÜNDE ÇOK DURULAN KONUYU ARAŞTIRIRKEN BULDUĞUM BİR CEVAPTIR.

Geleneksel İslam anlayışına göre cennete giren erkeklere 70 tane huri (Daha az olan rivayetler de vardır) ve dünyadan da dilediği 2 mümineyi eş olarak alması layık görülmektedir. Bu ifadeler gibi Hadis külliyatında erkeklere yönelik bir çok söz bulunmaktadır ama aynı külliyat, kadınlara yönelik cennetteki nitelikler konusunu zorlaştırmaktadır.

Geleneksel İslam anlayışı huri kavramını dişi bir forma soktuğu için ve meallerin çoğu da bu ekolden yetişen kişiler tarafından yapıldığından, orijinal metinden uzak, bu anlayışa yakın bir meallendirme söz konusu olmaktadır.

Önce hurilerin memelerinin portakal gibi olcağı iddiası üzerine duralım, söz konusu ayet 78/Nebe suresi'nin 33 nolu ayetidir ve çoğunlukla şu şekilde meallendirilir:

"Turunç sîneli yaşıtlar (kızlar) var"

Ayetin mahiyetini abartanlar ise şu şekilde meallendirir:

"Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar"

Ayetin doğru olduğunu düşündüğümüz meali ise şu şekilde olmalıdır:

"Genç ve yaşıt eşler"

Tabi sırf bu farkı görmek için müneccim olmaya gerek yoktur, lakin "Kuran-ı Kerim eksiksizdir" ve "Kuran-ı Kerim'de çelişki yoktur" konulu ayetlere iman etmiş kişilerin rahatlıkla bulabileceği cevaptır.

Öncelikle ayetin orijinaline bakalım, arapça orijinal ayetin latince transkripti şudur:

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا

"ve kevâıbe etrâbâ."

Görüldüğü gibi bu ayeti fantezileri ölçüsünde ya da geleneksel anlayışa göre meallendirenler bu iki kelimelik ayete başka başka kelimeler eklemişlerdir, dolayısıyla işimiz çok kolaydır, bu iki kelimesnin her biri için sözlüğe baksak fikir verebilir ve üstüne de biraz arapça dil bilgisi edinip ayeti kendimiz de meallendirebiliriz.

1. ve kevâibe (kevaib): genç, göz alıcı, şahane, endamlı - yüksek, yüce, kaliteli, değerli

2. etrâben (etrâB): aynı yaşta, yaşıt - tam denk

Arapçada "teraib" kelimesi göğüs omurgalarına denir, aynı kökten gelen "etrab" da yaşıt, akran manalaına gelmektedir.

Arapçada "kevaib" kelimesi de "kabe" kökünden gelir, küp (kübik) şeklinde yapmak demektir. Zaten bildiğimiz "Kabe" de bu köktür, Türkçedeki "dört dörtlük" kavramının arapçadaki karşılığı da bu kelimedir.

Bu bilgiler bize, ayeti "genç ve yaşıt eşler" olarak vermektedir ve bunların oğlan mı kız mı olduğunu vermemektedir.

Aşağıdaki listede farklı Türkçe meallerin listesi vardır ve bunlar arasında sözkonusu ayet olan 78/Nebe suresi 33. ayet'in nasıl meallendirildiği görülmektedir. Bir kısım mealcilerin ayete dişilik veren kısmını Bold (kalın harfler) ile belirttik.

Abdulbaki Gölpınarlı: "Ve memeleri yeni sertleşmiş yaşıt kızlar."

Adem Uğur: "Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,"

Ali Bulaç: "Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar."

Ali Fikri Yavuz: "Aynı yaşta tomurcuk sîneliler,"

Bekir Sadak, Diyanet İşleri (Eski): "(31-34) Dogrusu, Allah'a karsi gelmekten sakinanlara kurtulus, bahceler, baglar, yasitlar ve dolu kadehler vardir."

Celal Yıldırım: "(31-32-33-34) (Allah'tan derin bir saygı ile) korkup (fenalıklardan) sakınanlara kurtuluş, başarıya erişme, bahçeler, bağlar, göğüsleri yeni kabarmış yaşıtlar; dolu dolu kadehler vardır."

Diyanet İşleri: "(31-34) Şüphesiz Allaha karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır."

Diyanet Vakfı: "(31-34) Şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları,

göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır."

Edip Yüksel: "Genç ve yaşıt eşler..."

Elmalılı Hamdi Yazır: "Ve turunç sîneli yaşıtlar var"

Elmalılı (sadeleştirilmiş): "Turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var."

Elmalılı (sadeleştirilmiş 2): "Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var."

Fizilal-il Kuran, İbni Kesir, Şaban Piriş: "Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar ve"

Gültekin Onan, Tefhim-ul Kuran: "Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar."

Hasan Basri Çantay: "Memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar"

Mahmud Ustaosmanoğlu: "(Yeni büluğa erme çağında) göğüsleri henüz kabarmaya başlamış (hepsi on altısında) yaşıt eşler!"

Muhammed Esed: "Müthiş uyumlu harika eşler,"

Mustafa İslamoğlu: "Dahası, dengi dengine göz alıcı eşler var..."

Ömer Nasuhi Bilmen: "Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır)."

Suat Yıldırım, Süleyman Ateş: "(32-34) Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüslü genç yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var."

Ümit Şimşek: "Turunç göğüslü yaşıt güzeller,"

Yaşar Nuri Öztürk: "Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,"

Görüldüğü gibi, bu ayetin hurileri tanımlayamayacağı konusunda oldukça derin çelişkileri barındıran mealler bulunmaktadır, zihinlerdeki huri kavramının Kuran'daki ifadeleri de farklıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

AYRICA 2. Ve Daha mantıklı bulduğum bir açıklama.

Nebe 33teki kevâibe atrâba, Süleyman Ateşe göre göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar imiş ve Diyanet Vakfı'na göre göğüsleri çıkmış genç kızlar.

Öyle midir sahiden? Ayetin siyakına, sibakına bakalım:

Sorumlu davranmış olanlara ödüller var -İnne l-müttekıyne mefâzâ (78:31)

Bahçeler, asmalar Hedâika ve enâbâ (78:32)

Uyum içinde salkım salkım üzümler Ve kevâibe etrâbâ (78:33)

Dolu dolu kadehler Ve kasan dıhâkâ (78:34)

....

Görüldüğü üzere bir önceki ayet olan 78:32de bahçeler, üzüm asmaları geçiyor. 78:33teki kevâib işte o asmalarla ilgili. Kevâib, çoğuldur; üzüm daneleri demek. Tekil hali olan kabe ise "dane"dir.

Kabetü enab: üzüm danesi

"Kabe"nin üzüm danesi anlamına geldiğini anadili Arapça olan herkes bilir. Çoğulu "kevâib"dir; üzüm daneleri anlamına gelir. Kabe kelimesinin başka bir çoğulu olan unkûd ise salkım demek.

Sonra, şuna dikkat edelim: 78:33te kız ya da huri anlamına gelen hiçbir isim yok; yaşıt diye algılanan atraban ise sıfattır; ayette bulunmayan "kız"ı değil ayette bulunan "kevâib"i tanımlar.

Açıkça görülüyor ki 31, 32 ve 33 ncü ayetler arasında mantıki bir anlatım ve anlam örgüsü var:

Bahçelerde asmalar var (78:31);

asmalardan devşirilen dane dane üzümler ki her biri ötekine denktir (78:32);

ve üzümlerden yapılıp dolu dolu kadehlerde sunulan içecekler (78:33).

Bu üç ayetin üçü de bahçeleri, meyvaları ve içecekleri anlatıyor: son derece uyumlu bir bütünlük içinde. Araya sokuşturulan yaşıt (kızlar) ise bahçelerin, asmaların ve içki kadehlerinin uyumunu ve bütünlüğünü bozar.

Atraban kelimesine gelince, nedense hep yaşıt diye algılanmış bu kelime. Oysa denk anlamına da gelir. Ki bu ayetlerde meyvaların biribirine denk olduğu vurgulanıyor. Örneğin her bir üzüm danesi ötekilere renk, boyut ve tad bakımından denk olup biri ötekine oranla biraz çelimsiz, tadsız, çürük değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu forumlarda şöyle bir sorunun olduğunu artık iyice anlamış bulunuyoruz.Arapçada da her dilde olduğu gibi çok anlamlı kelimeler mevcut.Ancak bu gerçek bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde gözardı edilmektedir. Kuran’ı yorumlayan kişi kendi içinde bulunduğu dünyanın gerçekleri ile ayetlere bu anlamlardan birini vermiştir.

Örneğin salât, hem sözlü dua hem fiili dua hem bağışlama hem de destek verme gibi anlamları içerir. Namaz da bir fiili dua olduğu için salât olarak yorumlanır. Ama nedense her yerde namaz anlamındaymış gibi bir anlam verilmeye çalışılır.

Örneğin Âdem, hem insan türü anlamında hem de insanlığın belli bir kültür seviyesine geldiği dönemde gönderilmiş bir peygamber olarak ele alınır.Buradaki Âdem, İbrahim, Nuh b.v peygamberler anılırken insanlık anlamındaki Âdem devamlı İblis ile beraber anılır.

Örneğin cennet hem bizim bildiğimiz iyilerin gireceği bir mutluluk diyarı hem de bahçe anlamına gelmektedir.

Örneğin melek, hem
şimdiki doğa bilgisi ile mahiyetlerine ilişkin açık bir bilgi sahibi olamadığımız gaybi alem(bilinmeyen alem)ine ait özellikler taşıyan varlıklardır hem de maddeye mahiyet kazandıran varlıklardır.Bu anlamda zorunlu olarak cebr(determinasyon)altındadırlar, onlar, Allah'ın kendilerine vermiş olduğu görevin dışına asla çıkamazlar, onlar doğadaki olayları çekip çevirirler, onlar neredeyse sayısız denecek kadar çokturlar, sürekli Allah'ı tesbih ederler(yani evreni çekip çevirirler).

Örnekler çoğaltılabilir. Cin kavramı,şeytan kavramı hepsi aynı anlamda kullanılmış kelimeler değildir.İşte bu kelimelerden ikisi de kevaib ve “etrab” kavramlarıdır. Anlamını verdiğiniz ayetlerde geçen kelimelere ve Arapçada hangi anlamara geldiklerine bakalım:

Kevaib anlamları
:kabarık meme,kabı doldurmak,bir şeyi geometrik olarak kare yapmak,asma bitkisi,topuk kemiği,,şeref ve şan,bakire ..Bu anlamlardan hangisi kendisinden sonra gelen ayetlerle uyumludur ve kuranın başka yerlerinde bu kelimelerle anlam birliğini yapacağımız başka ayet var mı?

Kalan Ayetleri verelim..

Bağlar ve üzümler

Dolu kadehler

Yukarıda aldığımız kelimeleri düşündüğümüzde burada bir bağdan bahsedilidği sonucuna varırız.

Bağlar, üzümler…

Etrab asma dalları

KEVAİB kavramının asma dalları olması gerekiyor.Çünkü bir önceki ayette bağlar ve üzümlerden bahsediyor buranın da asma dalları anlamına gelmesi gerekiyor.Yaşıt anlamına gelen etrab kavramının başka anlamlarının olup olmadığına bakıyoruz.

Etrab anlamları
: yaşıt olmak,fakir olmak,toprağa yapışmak(türabın toprak olduğunu,türbenin de aynı kelimeden geldiğini hatırlayın)….Eğer bir birçok mealcinin yaptığı gibi kevaib için kabarık göğüs,etrab için yaşıt anlamını versek dediğiniz gibi olur.Fakat ard arda gelen bu ayetlerin bütünlüğüne bakarsak kevaibin asma dalları olması gerektiğini hemen anlarız.O halde burada bağdan bahsedildiği için tasviri devam ediyor olmalıdır.

Asma değişik toprak tiplerine tiplerine uyum
yeteneği yüksek olan bir bitki türü..Bu açıdan asma bitkisinin toprağa yapışmış olmasından bahsediliyor olmalıdır.

Ayete şu anlamı versek anlam bütünlüğü olacaktır:

Şüphesiz takva sahipleri için kurtuluş vardır. Bağlar ve üzümler, toprağa yapışmış asma dalları, dolu kadehler….

Yaygın anlamın aksine bu şekilde anlam bütünlüğü olabilmektedir.Bu ayetlerde vurgu,bağlar,bağlardaki asmalar, asma dallarındaki üzümlerdir.Göğüs ve yaşıt kavramını buraya serpiştirmenin anlamsızlığı bu şekilde ortaya çıkıyor.

Fakat şu anlamı da ihtimal dâhilinde görüyorum:

Kevaibin bir anlamı da bakire demektir. Etrabın bir anlamı da yaşıttır. Yaşıt bakireler anlamı da muhtemeldir. Bu anlam olsa her iki taraf için de geçerli olan bir durum var.Ayetlerin genel olarak cennete girenlerin bakire kalacaklarını ve eşleriyle yaşıt olacaklarını bildirir.Burada da anlam son derece normal görülüyor.

O halde anlam
kesinlikle tomurcuk göğüslülük
değildir. Ya
toprağa yapışmış asma bitkileri
veya
yaşıt bakire
ler anlamındadır.Tomucuk göğüslü anlamı hiç kabul edilir değil. Ne bütünlük ne de Kuranın anlatım seviyesi açısından...Ayetin hem toprağa yapışmış asma bitkilerinden veya/hem de yaşıt ve bakire olan cennet ehlinden bahsettiğini düşünüyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hem bu vakıa süresinde geçen bir ayetle daha uyumludur. Vakıa süresi 35–37ayetlerinde “uruben etraben” denilmektedir. Tefsirciler bu ayette geçen “etraben” kelimesine yaşıt anlamını vermişledir. Urub(etrabın tekili) için de bakire anlamını verme konusunda görüş birliği vardır.Urub ve kevaib kelimeleri eş anlamlı olsa her iki ayette de aynı şeyden bahsedildiği ortaya çıkacak. Burada süreler arasında da uyum olduğu görülecektir. Kısacası bu iki anlamı da düşünüyor ve kabul ediyorum. Karşı olduğum "tomurcuk göğüslü" anlamıdır. Çünkü o anlamıyla ne bağlardan bahseden bu ayetlere ilişkisi var. Ne de vakıa süresinde geçen yaşıt bakireler ile ilişkisi var.Ki sözlük anlamları açısından da sorun olmuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

sevgili özedönüş versiyon bilmem kaç... gene özüne dönmüşsün gördüğüm kadarıyla.

Merka ettiğim şey şu. Bu kuranı siz hangi kazıda, nerden ne zaman buldunuz?

Geçen bir kazı yapmış bizim bir kaç kafadar, dinozor bulacağız derken 3000 yıllık çince yazılar çıkarmışlar. Çince de benzer çok anlam olabilen bir dil, lehçeleri de bir hayli karışık ki tarihi hallieri de karışık.

Başında bir kavga, amanda mor atlı süvari mi yoksa şemsiyesinin altındaki morarmış kadın mı diyor burda?

300 yıldan beri kimse okumamış, biri yazmış, orda kalmış, ne dediğin bilmek anlamsız, imkansız gibi bir şey.

Peki ya sizin kuranınız da mı böyle? Kim, ne zaman nerden çıkarmış ki, bu cümlelerin o günden beri süregelen anlamlarında böyle acayip farklılıklara gidiyorsunuz? eğer bu asma dalı ise, bu huri hikayesini kim uydurmuş, ne zaman, niye biri çıkıp, yahu benim dedem, babam, şeyhim, mürşidim vs. neyse buna asma dalı derdi, nerden çıkarıyorsun huriyi nuriyi filan dememiş?

Ki sizde bu sanki zamanında ne anlam ifade ettiği bilinmeyen bir metinmiş gibi bu kuranı alıp bu zamanda böyle alakasız anlamlar çıkarmaya çalışıyorsunuz?

1400 yıldan beri okunan ve 1400 yıldan beri böyle anlaşılıp gelmiş bir metin var elinizde. Çıkmış yok bu böyle değil şöyle diyorsunuz şimdi birde. Orada yazan tiksindirici, iğrenç, lkel ve rezil hususları insanlığınız kabullenemiyor. Ama ödlekliğiniz ve şapşallığınızda cennet, ölümsüzlük vs. masallarına hasitr demenize engel oluyor. Sizde işte böyle amanda öyle demiyor, böyle diyor diye kafanıza göre 1400 yılın öğretisini yoruma çıkıyorsunuz.

Eminim, sizde göreceksiniz, yaşınız yetecek; amanda o zaman konuşulan arapça bu değild, ahanda böyle birarapçayı diyecek ve koca kuranı başka bir arapça icat edip baştan mela edeceksiniz. Kölelik, vahşet, ilkellik, pislik akan bu dinden kurtulmak için.

Peki, bu mu yani? Kafanıza göre bir din uydurup, bir şeyler uydurup, ahanda budur allahın dediği diyerek onu yamamaya çalışmak sizi kurtaracak mı? Kimi kandırıyorsunuz, kandırackasınız böyle yaparak? Allah var, muhammed peygamber gerçek işte ortada, vahşet, ilkellik, iğrençlik. Bu gerçeği değiştirip, kendi batılınızı din yapınca, o allah size mağfiert ve merhamet edecek mi, cennetin odunu etmekten vaz mı geçecek sanıyorsunuz? Yada gerçek allah filan yok, muhammedde yalancının biri ise -ki bu aslında doğru olan- ? O zaman bu absürt din icat etme telaşı ne gereksiz, ne abes, ne ahmakça bir şey olur, sizce?

Hangisini yaşıyorsunuz sn. özedönüş? Ya allaha dönün, ya gerçeğe. Böyle yaparak hiç bir yere, hiç bir şeye varamıyorsunuz. 1400 yıl demlenmiş amberin kokusunu böyle bir kaç turunç, melissa, gül vs. yağı ile bastıramazsınız. Ortalık malum hacı yağı kokacak, kafanızı ağrıtacak, iğrenç olacaktır, başka yolu yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran o dönem ve araplar için apaçık idi. Birçok kelimenin anlam kaymasına uğradığı günümüzde aynı apaçıklıktan bahsetmek mümkün değil. Kuranın indirildiği dönemde anlaşmazlık sorunu yaşamadığını gerek kuran gerekse de tarihi veriler ortaya koymuştur. Mesajının iletilmiş olduğu toplumun dili kullanıldığı için hangi ayetin ne anlama geldiğini, neyi kastettiğini, Kurana inanan da inanmayan da biliyordu. Bu açıdan indiği toplumda “anlaşılmaz bir kitap” değildir. Çoğu ayette kuranın apaçık olduğu söylemi de bunu belirtmeye yöneliktir.

Eğer Kuranı sözgelimi indirilmiş olduğu toplumda 100.000 kişi duymuşsa, nerdeyse bu duyanların tamamı, her ayetin ne anlama gelmiş olduğunu da öğrenmiştir. Kuranın ilk çıkış noktasında Kuranının anlaşılmasındaki bu netlik anlaşılmazlığın Kuranın ifadelerinden kaynaklanmadığını göstermektedir. Kuranın anlaşılmaz ve çelişkili olduğu savının son yüzyıllarda dile getirilmiş olması da ilk dönemde bunun net anlaşıldığını göstermektedir.

Sorun ,kutsal kitapların indirilmiş olduğu toplumdan sonra gelen toplum ile başlamıştır.İkinci olarak, kullanılan dilin başkalaşması sonucunda, kelime ve kavramların anlamlarında değişimler söz konusudur. Sözgelimi indiği toplumda bambaşka anlaşılan bazı kelimelerin sonraki dönemlerde anlam kaymasına uğradığı da bilinmektedir. Bu, tüm diller için böyledir. Arapça da da bu dil değişimi Kuranın anlaşılmasını zorlaştırmıştır.

Şöyle bir soru sorulabilir. Kuran neden böyle bir anlaşılmaya müsait bir yapıdadır. Tanrıdan gelme olan bir kitap nasıl tarihin akışı içerisinde anlam kaymasına uğrayabilir. Tanrı, evrensel bir dil kullanamaz mıydı?

Bunun cevabı şöyle verilebilir:

Kuran bir yazılı metin değildir. Tanrı ile insanların konuşmasıdır. Giriş, gelişme ve sonuç şeklinde tasarlanmış değildir. Konuşmadan ibaret olan bir mesajın sözlerinin tarihin akışı içerisinde değişmesi mümkündür. Bu sebeple Kur'ân'ın indiği dönemin bütün çevresel şartları elimizdeki metine yansımamıştır. İşte anlamın obhektif ve mutlak oluşunu zorlayan nokta burasıdır. peki,bunun için ne yapılabilir? Kuranın bu anlaşılabilme sorunun en önemli çözüm noktası Kuranın bütünlüğüdür. Kuranın genel bütünlüğü içerisinde değerlendirilen her konu anlaşılmayı da beraberinde getirebilmektedir. Tomurcuk göğüslülük ilgili yerdeki ayetlerin bütünlüğünü yerle bir etmektedir.

Kısacası tarihsel oluşum içerisinde bize anlaşılmaz hale getirilen bu gerçekleri bulabilmek için biraz zihin jimnastiğine ihtiyacımız vardır. Bu, kuranın Tanrısallığını bozan bir durum değildir. Çünkü kutsal kitaplar insanın dili ile mesajlarını aktarmışlardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili özedönüş, tipik teist çıkışı olarak desteksiz atıyor, sallıyorsunuz.

Elimizde, 1000, 1500, 1600, 1700, 1800, 1900 vs. yıllarından kalma bir sürü yazılı vs. kaynak var. Ne zaman nerde, hangi kelimede ne anlam kayması olmuş, nasıl olmuş, bir mesnediniz var mı? bir araştırın bakalım.

Bakın ne diyorsunuz:

Kuranın anlaşılmaz ve çelişkili olduğu savının son yüzyıllarda dile getirilmiş olması da ilk dönemde bunun net anlaşıldığını göstermektedir.

Mesele gayet açık, 1200 - 1300 yıl boyunca gayet doğru anlaşılıp gelmiş olan şey, ne olmuşta son 100 - 200 yıl içinde yanlış anlaşılıyor olmuş?

Sizin cevabınızı elbette merak ediyorum, bekliyorum, somut olarak, böyle anlam kayması oluverdi hokkabazlığına sığınmadan. ama bakın ben siz apaçık olan gerçeği söyleyeyim.

Son 100 - 200 yıl içinde, gerek nüfus yoğunluğunun artması, gerek matbaa gibi imkanlarla herkesin kuranı ulaşması daha kolay olmuştur. bunun yanında okuryazarlık oranı artmış, kuranı okuyanlar çoğalmıştır doğal olarak.

Diğer yandna dünya farklı bir raya girmiştir. Bilim ve mantık hayata daha çok nüfuz etmeye başlamıştır. Haberleşme imkanları artmıştır.

Bunun sonucunda insanlar pek iy, mükemmel dedikleri kuranın aslında yenip yutulamayacak bir ilkellik, bir zafiyet, bir iğrençlik metni olduğunu görünce, bunu sindiremeyip, kuranda başka manalar aramaya çıkarlar. Olayın hepsi budur. yoksa değişen bir anlam yoktur.

Basit, örnek olması açısından şunu ele alabiliriz. Efenim, güneş balçık içine batar.

Bir kaç yüzyıl önce, güneşi 8 kanatlı meleklere taşıtan erzurumlu ismail hakkı döneminde bu laf hiç tartışılmaz. Elbette, büyük islam alimi.E.İ.Hakkı'nın tarif ettiği şekilde güneş taşınıp kara balçığa konmaktadır akşam üstleri batarken.

Ama ne zaman ki, ne alaka, ne batması, dünya, yuvarlak vs. oldu, işte o zaman bakarsınız, mealler filan değişmeye, o kara balçık deniz vs. oluvermeye, kıvrılmaya başlar. Çünkü allahın lafı olduğu söylenen o lafın yanlışlığı, yalan olduğu apaçık ortadadır, güneş gibi bir hakikattir.

İşte olan budur özedönüş. İnsanların değer yargıları güçlendikçe, bilgileri arttıkça, insanlar kurandaki bu iğrenç ifadeleri çarpıtmaya çalışmışlardır. Hepsi bu. Bundan 500 yıl önce hiç kimse huri meselesini tartışmıyor, belki nuri (kadınlara ne olacak?) meselesini tartışıyordu. Gayet normal ve ağız sulandıran bir şeydi, tomurcuk memeli sübyan kzılarla grup seks içinde sonsuz bir hayat. Ama ne zaman ki bu eylem bir azgınlık olarak görüldü, sapıklık olarak görüldü, aha o zaman mealler filan yamulmaya başlar, kıvırma had safhaya çıkar, bu huriler de tartışma konusu olur.

Olay bundan ibarettir sn. özedönüş. İddianızı desteklemeniz kolay. O kevaib kelimesi, tarih boyunca nerde, ne zaman ne maksatla kullanılmış bakarsınız, koyarsınız. Dersiniz ki, 1100 yılından itibaren bu kelimenin şu anlamda, daha öncesinde bu anlamda kullanıldığını görüyoruz, ahanda şu adamın kitabına, şiirine vs. göre, olur biter. Bu tartışmada güzelce biter. Bakarız, o dönem için kevaibin manası neymiş, hah budur der,geçeriz.

Ama siz 1400 yıllık huriyi, böyle kendi kafanızalıp asma dalı yaparsanız 1400 seneden sonra, afedersiniz ama, burada çüşşş demek hakkıdır, öncelikle bizim sonrada hakiki ihlas sahibi müslümanların.

Link to post
Sitelerde Paylaş

'Bismillahirrahmanirrahim''

Türkçe mealleri incelediğimizde anlam olarak,

esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla veya:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla anlamının sıklıkla tercih edildiğini görüyoruz.

Allah'ın 99 isim ve sıfatının sadece ikisinin

besmelede kullanılmış olması eğer düşünmesini

bilirsek, bize biraz anlamsız/anlamlı geliyor..

Ve araştırmaya devam ediyoruz.

O zaman hayretle görüyoruz ki besmelemiz,

asırlardır insanların düşündüğü düalistik

felsefeyi ve kutsal üçgeni ( trialistik felsefe)

özetliyor...

Şöyle ki;Arapça'da

Bism=İsim

İr=Üstünde demek.

Daha sonra açıklamak üzere Rahman ve Rahimi aynen alalım.

Ve bu bilgilerle besmelemizi açalım.

Bism-ilah-ir-rahman-ir-rahim.

Anlam ne oldu?

Rahimin üstünde Rahman,hepsinin üstündeki İlah'ın adıyla..

İşte size Rahim, Rahman dualizmi ve İlah'ın yani

Allahın da hepsinin üstünde olarak yer almasıyla

o gizemli trializm...

Daha sonra Mevlana'nın da 6 cltlik mesnevisinde defalarca

açıkladığı gibi, Rahim yere ait, Rahman göğe ait bir güç..

Hatta Mevlana Mesnevisinin 5. cildinde daha da ayrıntıya

girerek rahimsel (yere ait) güçleri kendi arasında ateş,

su, toprak ve rüzgar olarak ayırmıştır..

Bunların açıklamasını daha sonra yapmak üzere öncelikle,

dualistik felsefenin İslamdaki karşılığı olan

Rahman-Rahim karşıt enerjilerinin eski isimlerine bir göz atalım.

Bu isimler de genetik bilgi şifreleri yardımıyla altbeynimizde

depolandığı ve rüya analizlerinde de altbeynimizdeki

evensel şifrelerle sık sık rastladığımız için bu isimleri

üstbeyinlerimizin bilmesinde büyük fayda vardır.

Rahmanın eski isimleri:

Şamanizmde : Göktengri

Mısır'da : Osiris

Sümerde:Niburi-Marduk

Tevrat'ta:Binah

Çin'de :Yang

Rahimin eski isimleri:

Şamanizmde : Yertengri

Mısır'da :Anibus

Sümerde:Tianad

Tevrat'ta:Şakinab

Çin'de :Yin

Hatta eski felsefelerde kadının anneliğini anlatan

rahim gücünün dışında esas kullanılması gereken gücün

dişi gücü olduğunun ve bunun kullanılmaması halinde

seksin sadece doğurganlık amaçlı olduğunun ısrarla

belirtildiğini ve bu dişi güce Mısır'da İsis,

Sümer'de İnanna denildiğini öğreniyoruz.

Belkide bu dişi gücün karşılığına Kur'an Saliha kadın

veya Huri kavramları vermişir.

''Kapıyı geç, cenneti bul,Huri gücü ortaya çıksın''

anlamında pek çok meal vardır Kur'anda.

Dil düzleminde düşündüğümüzde,

niçin cehenneme kapı koymamış da

cennete kapı koyulmuş suali aklımıza geleceği gibi

cennetin sadece erkeklere olduğu gibi ikinci bir soru bunu takip edecekir.

Fakat o muhteşem kitabımız Kur'anın ikinci ve rahmani olan

dilinden az çok anlamaya başladığımızda:

(bu NEML suresinde Mantıkut tayr- Kuş dili olarak tanımlanır)

bu soruları sormaktan vazgeçeriz.

Nuset Kaya

bu güne denk gelmiş iyi oldu..bu konuda bir başlık açtım bende :)

tarihinde NOIR tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu cambaz arkadaşlara, daha önce başka bir başlıkda yazdığımı şu cevaplar cuk diye oturacak sanırım;

O zaman bu kitap insanlar anlayamasın diye mi yollanmış?

Bulmaca kitabı mı lan bu?

Yada sadece elit bir kesim anlasın, hem arapça bilen, hemde o yüzyılın lehçesini bilecek kadar eğitim alma şansı olan tanrının kelamına DİREKT olarak kavuşsun, geri kalan zavallı cahiller bu elit kesimin aktarmasına, hatalı olabilecek beşerin aracılığına muthaç olsun?

Bu kadar mükemmel addettiğiniz bir tanrı bu kadar gerzekçe bir yöntemle çalışıyor olabilir mi?

Fikir yürüt! ;)

Allah bencede cahili sevmez!

O yüzden 50yi aşkkın millet ve coğrafya varken, tarihten coğrafyadan cahil gibi, Allahın hepte kısıtlı bir coğrafyı ve tek bir milleti muhattap almasını bana Tanrının kelamıdır diye yutturamazsınız!

b290z.jpg

b291l.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olaya farklı bir açıdan bakıyorum ..şimdi bir düşünelim cennete karı-koca gelmiş bir çift. Birde erkeğin tam 70 tane hurisi var tabii.. tam kadınla sohbet felan ederken erkeğin aklına bir anda huriler geliyor... '' canım sen şurda biraz bekle benim şu hurilerle biraz işim var'' diyor .Kadın da bunu duyunca ister istemez üzülüyor .. yani anlayacağınız kadına cennette bile mutluluğu çok görmüşler . .. Ama bir dakika yaa cennette üzüntü yoktu değil mi? iyi o zaman kadın eşim hurilerle diye zil takıp oynuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Olaya farklı bir açıdan bakıyorum ..şimdi bir düşünelim cennete karı-koca gelmiş bir çift. Birde erkeğin tam 70 tane hurisi var tabii.. tam kadınla sohbet felan ederken erkeğin aklına bir anda huriler geliyor... '' canım sen şurda biraz bekle benim şu hurilerle biraz işim var'' diyor .Kadın da bunu duyunca ister istemez üzülüyor .. yani anlayacağınız kadına cennette bile mutluluğu çok görmüşler . .. Ama bir dakika yaa cennette üzüntü yoktu değil mi? iyi o zaman kadın eşim hurilerle diye zil takıp oynuyor.

Kadınların cennete gidince kıskançlık sinirleri :) çekilip alıncakmış. Çünkü dır dır ederek bu dünyamızı mahvettikleri gibi orda da çeneleri durmazmış. (Ben demedim Cübbeli Ahmet diyo. Onun da Allahı diyomuş)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hadi kevaibin genç kızlar anlamını es geçtik diyelim. Ceylan gözlü, cinnin insin el değmediği bakire eşler verileceği vaadi ne olacak?

Pisliğin üzerini örtmek için bu çaba niye?

Odanın ortasına bir pislik yapılmışsa temizlenir. Görmesinler diye üzerine örtü örtülmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

مُتَّكِئِينَ عَلَى سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ

"Muttekiîne alâ sururin masfûfetin ve zevvecnâhum bi hûrin înin."

(Tur 20)

muttekiîne : yaslanmışlar

alâ sururin: tahtlar üzerine

masfûfetin : sıralanmışlar

ve zevvecnâ: ve biz evlendirdik

hum : onları

bi hûrin : hurilerle

înin : güzel gözlü

Hiiiç çevirip kıvırtmayın müslümanlar. Kitabınızda dişi huriler vaadediliyor.

Hurilerin dişi olduklarının kanıtı Rahman 56 dadır:

فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ

Fîhinne kâsirâtu-ttarfi lem yatmiśhunne insun kablehum velâ cân

"Orada, bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş, daha önce ne insan ve ne de cinlerin dokunmuş olduğu eşler vardır."

Bold yaptığım "hunne" dişil ekidir. Başlık güme gitti mi, gitmez mi, hem de gümbür gümbür! :D Nokta.

Siz islamı kuranı aklama masallarınızla ahmakları kandırın.

tarihinde demirefe tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kadınların cennete gidince kıskançlık sinirleri :) çekilip alıncakmış. Çünkü dır dır ederek bu dünyamızı mahvettikleri gibi orda da çeneleri durmazmış. (Ben demedim Cübbeli Ahmet diyo. Onun da Allahı diyomuş)

kırk yıllık tinerciyim böyle kafa görmedim :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Niye hiç kadın fantezisi yok bu koskoca hikmetinden sual olunmaz allahın sözü kuranda arkadaş, nedir bu allahın erkek takıntısı,yoksa, bu allah gizli geymi, yada p.......mi,:blink: hayır olamaz,

Hiçte bile, kadınlara da oldukça geniş fantezi havuzu var; 5 erkek gücünde nuriler var :D

b4h0g.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiçte bile, kadınlara da oldukça geniş fantezi havuzu var; 5 erkek gücünde nuriler var :D

b4h0g.jpg

Yine olmadıki,öte dünyaya giden kadına bu dünyadaki haksızlıklara göre nurimidir nedir işte ondan veilirken;erkeğe, zaten 4 karının yolunu bu dünyada açmış birde o dünyada sübyanlar veriyor sapık allah, terazide yine erkek ağır basar.

Gittimmi allahın varsa kulağını çekecem,utanmadınmı kainatı yaratmayı becerdin ama kainattaki bir toz zerresi kadar olan dünyada adaleti sağlamayı beceremedin diye,bu önergeyi kabul etmiyorum çekil yolumdan,diyecem :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

böyle kafa görmedim :)

Tinerci kısmını atladım, umuyorum öylesine söylemişsindir.

Dost, bunlar öyle komik insanlar ki, zihniyete bak ya! Ölmüşler, cennete gitmişler, hâla kadını kıskanıyorlar! Lan cennet bu artık yahu! Dünya bitmiş be! Bırak kadın kimle kaç kişiyle ne halt ederse etsin? Neymiş illa bir adamı olacakmış da, allah o adama da çubuk takacakmış!

Alem bunlar ya, fıkra gibi, karikatür gibi, daha da doğrusu bu herifler manyak! Bunların izi suyuna giden kadınlar onlardan daha da manyak!

Hayır bu manyaklıkları hayal eden sapıklar niye adama bir tek eş verilip bir gün esmer, bir gün sarışın, bir gün kumrala dönüşecek diye hayal kurmuyorlar?

Şimdi haksız mıyım yahu bunlar manyak derken? Yooo, analarının yumurtasını kazara babalarının y kromozomlu spermi döllemiş ya, tamam artık! Yetmiiiş, sekseeen, doksaaan, yüz! Havada yüz! karada yüz! Cennette yüz!

tarihinde demirefe tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...