Jump to content

DİNDARLAR KOŞUN ŞU KARDEŞİNİZE YARDIM EDİN


Recommended Posts

Ayy! Artâkûd ne Hândagût kafalisin !

Guzeller guzeli, bak guzel bir tanesi arkadasim !

Özgür iraden olmadıgını biliyorsun dimi! İste Mesul olmana bu kadarı Kafidir ! Anladın mı?

Ulu Tanrı Allah ile iyi gecin ki her sey sana cennet olsun çünkü Ulu Tanrı Allah İcin butum alemler cennet gibidir.

Gözüm seninle alay etmekten bıktım, ben bu başlığı eğlenmek için açmadım, gerçekten bilgilendirilmek istiyorum. Eğlenmek istesem bir sürü mucize, şifre, ayet başlığı var, niye zahmet edip başlık açayım?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 132
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Evet cevap verebilecek dindar kardeşleri arama çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor. Yok mu şu garibana yardımcı olacak, hayatın bütün sırlarını aşikar etmekle kalmayıp, kuranın şifrelerini de çözmüş dindar bir kardeş?

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu konu bu sitede çokça işleniyor kader düşüncesi islam alımleri tarafından da çokça tartışılıyor.GOGLEye akaid yazınca bu konuda düşünceler fazlaca var. kısaca benim fikrim ceza ödül kavramları varsa mutlaka özgür irada vardır. yaksa insanları kendi ellerinde olmayan bir şey için cezalandırmak ödül vermek zülüm olur allah da zalim olmadığını bir çok ayette açıklıyor. Kuranda hem özgür iradenin varlığına dair atıflar bolca, bir yandan da 'allah istediği kulu inandırır' cinsinden özgür iradeyi yok sayan atıflar. Diyelim ki özgür irade yoktur, sadece kader vardır, o zaman bu ilah özgür irade vermediği kulunu hangi mantıkla sorguya çekip, cezalandırabilecek? (Özgür iradenin varlığı ispatlandığı takdirde bu soru geçersiz kalmakla beraber kurandaki kader atıfları da geçersiz kalır sorunuza daha önce fikir ileri sürmüştüm onu tekrar göndereyim sizin sorunuzla ilgili kısmını alınız:Bu ve buna benzer ayetleri ateist sitelerin çoğunda görüyorum bunun kurandaki çelişki olduğu da söyleniyor fakat bence bu bakış açısıyla ilgili allahı küçük görüp yaklaşırsanız olabilir ama islam inancına göre allahın herşeye gücü yeter böyle baktığımız zaman aslında allah benim elimden birşey gelmez bende inanmasını isterdim fakat o bu yolu seçti şeklinde bir ayet gönderseydi asıl çelişki o olurdu allahın her şeye gücünün yetmesi fakat birinin kendisine iman etmesine gücünün yetmemesi çok büyük çelişkidir sadece allah bu ve bunun gibi ayetlerde kendisinin herşeye kadir olduğunu fakat kişi kendinin iradesiyle seçiminin yapması gerektiği vurgulanmaktadır bu ayet ayni zamanda çok çabalamasına rağmen müslüm olmayan peygamberine bir teselli ve uyarı içerir her şeye gücü yeten ben istesem herkesi kendime inandırırdım sen sadece uyarı vazifeni yap demektir..

Bold yaptığım cümleni biraz düzeltelim.

Öncelikle özgür irade vardır.Allah dilediğini inandırır derken, insan kendi tercihini önce yapar ya inanmayı yada inanmamayı seçer.Dilediğini doğru yola iletir derken ateizmi seçen birini Allah dilerse doğru yola koyar.Kimse buna mani olamaz.Bunun örnekleri boldur.Ateist olupta yada inançsız diyelim fark etmez daha sonra müslüman olan örnekler doludur.İşte Allah bunlardan dilediğini doğru yola koyar.Kim bunlar,küçükte olsa kalplerinde inanç kırıntısı olan,iyi insan olan,insanları Allah yolundan çevirmeyen,kafirliğin bayraktarlığını yapmayan kişilerdir.

dilediğimide saptırırım der Rahman.Kim bunlar ? bunların örnekleride bolca vardır.Müslüman olupta daha sonra sapanlardır.Ayakları kayanlardır.İman zor iştir bazıları için.Samimiyet ister.İnandım demekle olmaz.Burda da mesela yok ben inanıyordumda sonra ateist oldum diyen örnekler vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bold yaptığım cümleni biraz düzeltelim.

Öncelikle özgür irade vardır.Allah dilediğini inandırır derken, insan kendi tercihini önce yapar ya inanmayı yada inanmamayı seçer.Dilediğini doğru yola iletir derken ateizmi seçen birini Allah dilerse doğru yola koyar.Kimse buna mani olamaz.Bunun örnekleri boldur.Ateist olupta yada inançsız diyelim fark etmez daha sonra müslüman olan örnekler doludur.İşte Allah bunlardan dilediğini doğru yola koyar.Kim bunlar,küçükte olsa kalplerinde inanç kırıntısı olan,iyi insan olan,insanları Allah yolundan çevirmeyen,kafirliğin bayraktarlığını yapmayan kişilerdir.

dilediğimide saptırırım der Rahman.Kim bunlar ? bunların örnekleride bolca vardır.Müslüman olupta daha sonra sapanlardır.Ayakları kayanlardır.İman zor iştir bazıları için.Samimiyet ister.İnandım demekle olmaz.Burda da mesela yok ben inanıyordumda sonra ateist oldum diyen örnekler vardır.

Ne kadar güzel saçmalıyorsun. Cümlenin ilk yarısında söylediğinin tam tersini ikinci yarısında söylüyorsun.

...insan kendi tercihini önce yapar ya inanmayı yada inanmamayı seçer.

Burada insan tercihini yapmış, değil mi?

ateizmi seçen birini Allah dilerse doğru yola koyar.

Eee, ne oldu seçim? Adam yolunu seçiyor ama Allah seçime müdahele ediyor. Nereye gitti özgür irade?

Saptırma kısmına gelince, burada ipin ucunu iyice kaçırıp saçmalama da zirve yapmışsın.

Bir insanın tercihine müdahele ettiğin anda özgür irade kalır mı hiç?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İsra:

73. Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni dost edinirlerdi.

74. Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara birazcık meylediverecektin.

Az kalsın Muhammed bile sapacakmış, ama Allah müdahele edip tekrar doğru yola sokmuş.

İnsan:

29. İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

30. Allah’ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

31. O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamıştır.

Tekvir:

29. Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!

29'da Kuran bir öğütmüş, dileyen, Allah' giden bir yol tutarmış. İyi, güzel, normali de bu zaten. 30 ve 31. ayette birden fikir değiştiriyor. Ben dilemedikçe siz dileyemezsiniz, ben dilediğimi rahmetime sokarım diyor. Hani dileyen doğru yola girerdi, ne demek ben dilemedikçe sen dileyemezsin. Madem öğüt vericisin, o zaman ne karışıyorsun, ver öğüdünü, ister tutarım, ister tutmam.

Bir de Levh-i Mahfuz konusu var, Allah olmuş ve olacak herşeyi o kitaba yazmış. Buna göre biz insanlar sadece o kitaptaki senaryoyu sahneleyen oyuncularız, senaryo daha önceden yazılmış çünkü.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İsra:

73. Az kalsın seni, sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak ondan gayrısını bize isnat edesin diye fitneye düşüreceklerdi. İşte o takdirde seni dost edinirlerdi.

74. Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara birazcık meylediverecektin.

Az kalsın Muhammed bile sapacakmış, ama Allah müdahele edip tekrar doğru yola sokmuş.

Bu yukarıdaki ayetlere dayanarak şeytan ayetlerinin var olduğu söyleniyor. Muhammed Mekkelilerle beraber Mekkelilerin tanrılarını öven sözler söylemiş, ama daha sonra bu sözler Kurandan çıkartılmış. Bununla ilgili bilgisi olan var mı acaba?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu yukarıdaki ayetlere dayanarak şeytan ayetlerinin var olduğu söyleniyor. Muhammed Mekkelilerle beraber Mekkelilerin tanrılarını öven sözler söylemiş, ama daha sonra bu sözler Kurandan çıkartılmış. Bununla ilgili bilgisi olan var mı acaba?

İsra:

73. Onlar neredeyse sana vahyettiğimizden ayırıp başka bir şeyi Bize karşı uydurman için seni fitneye düşürecekler ve işte ancak o zaman seni dost edineceklerdi.

74. Şayet sana sebat vermemiş olsaydık andolsun ki neredeyse az da olsa onlara meyledecektin.

75. Ve o zaman Biz sana hayatın da kat katını, ölümün de kat katını tattırırdık. Sonra Bize karşı sana bir yardımcı da bulamazdın.

Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

Bu âyet-i kerimelerin biri Mekke-i Mükerreme'de, biri de Medine-i Münevvere'de nüzulüne işaret eden nüzul sebebleri rivayet edilmiştir. Şöyle ki:[68]

l. a- Sad'den rivayette o şöyle anlatıyor:

Bir gün Hz. Peygamber (sa) Haceru'l-Esved'i istilâm ederken Kureyş müşrikleri gelip onu bundan alakoydular ve:

"Küçücük de olsa bizim tanrılarımıza ilgi göstermedikçe onu Haceru'l-Esved'i istilâm etmeye bırakmıyacağız." dediler. Hz. Peygamber (sa) de içinden geçirdi ki:

"Mademki beni Haceru'l-Esved'i istilâm etmeye bırakacaklar kerhen onların tanrıları ile ilgilensem ne olur? Herhalde benim bunu kerhen yaptığımı Allah bilip dururken bana bir zararı olmaz." Ancak Allah Tealâ bunu kabul etmiyerek

"Onlar neredeyse sana vahyettiğimizden ayırıp başka bir şeyi Bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi...." âyet-i kerimesini indirdi.[69]

b- Said b. Cübeyr'in rivayetine göre, müşrikler, Peygamber (s.a.v.)'e:

"Velev ki parmaklarının ucu kadar da olsa bizim ilahlarımıza yakın olmadığın takdirde senin yakanı bırakmayacağız" dediler. Rasulullah (s.a.v.) da içinden:

"Bunu yaptığım takdirde bana bir vebal olmaz. Zira Allah biliyor ki, ben bunu istemeyerek yapacağım" diye geçirdi. Bunun üzerine Allah Teala bu âyetle birlikte üç âyet indirdi."[70]

c- Suyûtî olaya karışanları zikredip olayı daha müşahhas hale getirir ve İbn Abbâs'tan rivayetle şöyle anlatır:

Ümeyye ibn Halef, Ebu Cehl ibn Hişâm ve Kureyş'ten diğer bazıları Rasûlullah (sa)'a gelerek:

"Ey Muhammed, gel, bizim tanrılarımızı bir kerecik meshediver ki biz de seninle birlikte senin dinine girelim." dediler. Hz. Peygamber (sa), kavminin İslâm'a girmelerini çok istiyordu. Onların İslâmına sebep olacağı için neredeyse bu isteklerine meyletmek üzereydi ki Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirdi. Bu âyet-i kerimelerin nüzul sebebinde rivayet edilenlerin en sahihi bu olup isnadı oeyyiddir ve bunu destekleyen başka rivayetler de vardır.[71]

d- Katâde isim vermeden ve sadece hadiseyi Kureyş müşrikleriyle ilişkilendirerek yukardakinden biraz daha farklı şekilde şöyle anlatır:

"Bize anlatıldığına göre Kureyş bir gece Rasulullah (s.a.v.)'la başbaşa sabaha kadar bir arada kaldılar. O'nunla konuşuyor, O'na ta'zim ediyor, O'nu en uluları olarak anıyor ve O'na yakınlık arzediyorlardı:

"Şüphesiz sen, insanlardan hiçbir kimsenin getirmediği bir şeyi getiriyorsun. Halbuki sen bizim ulumuz ve ulumuzun oğlusun" diyorlardı. Bu gibi sözlere o kadar devam ettiler ki nihayet Rasulullah (s.a.v.) neredeyse onların bazı istekleri hususunda onlara yakınlık göstere­cekti. Sonra Allah Teala O'nu bundan korudu ve bu âyeti indirdi.[72]

e- Muhammed ibn Ka'b el-Kurazî'den gelen bir rivayette de. bu âyet-i kerimelerin nüzulü Garânîk olayı ile ilişkilendiriliyor. O şöyle anlatıyor:

Bir gün Hz. Peygamber (sa) müşriklere Necm Sûresini okuyordu. "Lât ve Uzzâ'yı gördünüz mü?..." (âyet: 19) âyet-i kerimesine ulaşınca şeytan

"Onlar beyaz yüce kuğulardır ki şefaatleri umulur." sözünü atıverdi ve işte bunun üzerine bu âyet-i kerimeler nazil oldu. Hz. Peygamber (sa)

"Biz, senden evvel hiçbir hiçbir rasûl, hiçbir nebî göndermedik ki o bir şey arzu ettiği zaman şeytan onun dileği hakkında ille bir fitne ortaya atmış olmasın. Nihayet Allah, şeytanın atacağı o fitneyi giderir, iptal eder..." (Hacc, 22/52) âyet-i kerimesi nazil oluncaya kadar üzüntüden kendini kurtaramadı.[73]

f- Cübeyr İbni Nefir'den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

“Kureyş, Nebî Aleyhisselâm'a geldiler ve:

“Sen bize döner, insanların aşağı olanlarından sana tabî olanları ve onların kölelerini uzaklaştırırsan, biz senin arkadaşların oluruz.” dediler. Aleyhisselâm onlara meyl etti. Âyet indirildi.”[74]

Bu rivayetler âyet-i kerimelerin Mekke-i Mükerreme'de inmiş olduğuna delâlet etmektedir. Bunların yanında Medine-i Münevvere'de inmiş olduğu intibaını veren ve İbn Abbâs'tan gelen rivayetler de vardır:[75]

2- a- İbn Abbas'tan rivâyeten Ata dedi ki:

"Bu âyet Sakif Kabilesi'nin elçileri hakkında nazil oldu. Bunlar Rasuluilah (s.a.v.)'a gelip, kendisinden şöyle bir haksız, asılsız istekte bulundular: Dediler ki:

"Sen bizi bir seneliğine Lât'tan nasiplendir ve vadimizin bitkisini, kuşlarını ve vahşi hayvanlarını Mekke'yi hürmetli kıldığın gibi hürmetli, saygın kıl." Ve daha birçok şey istediler. Rasulullah (s.a.v.) ise buna yanaşmadı ve onlara müsbet bir ce­vap vermedi. Onlar tekrar isteklerini ısrarla arz etmeye yöneldiler ve dediler ki:

"Biz, gerçekten Arab Kavmi'nin bizim onlara üstün olduğumuzu bilmelerini arzu ediyoruz. Şimdi sen, bizim bu dediklerimizden hoşlanmadın ve Arab'ın:

"Bize vermediklerini on­lara verdin" demesinden korktun ise o zaman:

"Bunu bana Allah emretti" de." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) onlardan uzak durup, yüz çevirdi ve o müşriklerin kalbine ta­mahkârlık girdi. Bunun üzerine Ömer (r.a.) onlara bağırıp:

"Rasuluilah (s.a.v.)'ın ortaya getirdiğiniz tekliflerden hoşlanmayarak size uymaktan geri durduğunu görmüyor mu­sunuz?" diye çıkıştı. Rasulullah (s.a.v.) onlara bu hakkı tanımaya biraz meyleder gibi oldu. Derken Allah Teala bu âyeti indirdi."[76]

b- Bu nüzul sebebi Zemahşerî tarafından râvisi belirtilmeden, bunlardan daha geniş ve ayrıntılarda bir takım farklarla verilmiştir. Şöyle ki:

Sakîfliler Hz. Peygamber (sa)'e dediler ki:

"Araplara karşı övünebileceğimiz bir takım hasletleri bize tanımadıkça senin emrine girecek değiliz: Bizden öşür alınmıyacak, cihada çıkmamız istenmiyecek (veya zekâtımızı edâ etme zamanı bir yerde toplanmamız istenmiyecek zekât memurları ayağımıza gelecekler), namazda rükû ve secde bize farz kılınmıyacak (veya bizi namaz emrinden muaf tutacaksın), bizim alacağımız faizler yine bizim olacak (onları vadesi geldiğinde alacağız), bizim vereceğimiz faizler ise affedilecek (ve vadesi geldiğinde o faizleri ödemiyeceğiz), Lât (adlı putumuz hemen kınlmıyacak ve) bir sene daha bizde kalacak ve bir senenin sonunda biz onu ellerimizle kırmayacağız, bizim vadimizi de (Mekke gibi) kuşlarıyla, ağaçlarıyla haram ilân edeceksin. Araplar "Bunu onlara neden verdin?" diyecek olurlarsa "Bunları bana Rabbım emretti." dersin."

Bunları yazmaları için kâtiblerini de getirdiler ve yazmaya başladılar:

"Rahman Rahîm Allah'ın adıyla. Bu, Allah'ın Rasûlü Muhammed'den Sakîflilere mektuptur: Onlardan öşür alınmıyacak, cihada çıkmayacaklar..." onlar: "Namazda rükû ve secde etmiyecekler." yaz, dediler, Rasûl-i Ekrem sustular. Onlar tekrar kâtibe:

"Yaz: Namazda rükû ve secde etmiyecekler." dediler. Kâtib, Böyle yazayım mı? der gibi Rasûlullah (sa)'a baktı. Hz. Ömer yerinden kalktı, kılıcını çekti ve:

"Ey Sakîf topluluğu, Peygemberimizin kalbini tutuşturdunuz (onun kalbini incittiniz), Allah sizin de kalblerinizi ateşle doldursun." dedi. Sakîfliler:

"Biz seninle konuşmuyoruz, biz ancak Muhammed'le konuşuyoruz." dediler de bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu. [77]

c- Yine rivayete göre Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber (sa)'e:

"Rahmet âyetini azâb âyeti, azâb âyetini de rahmet âyeti yap ki sana iman edelim." dediler de bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.[78]

d- Ancak Suyûtî'nin işaret ettiği üzere bu rivayetin isnadı zayıftır.[79]

e- İbnu Merduyeh Avfî tarikından İbnu Abbas'tan (r.a.) şunu rivayet etmiştir:

“Sakifliler Nebî Aleyhisselâm'a:

“Bize bir sene mühlet ver ki, ilahlarımıza ulaşalım. Eğer ilahlara hediye olanı tutarsak, onları koruruz. Sonra Müslüman oluruz.” dediler. Aleyhisselâm, onların teklifini önemli görüp onlara müddet vermeye meyl etti. Ayet indirildi.” [80]

Suyut ider ki: Bunun isnadı zayıftır. [81

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nisâ/88:

Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah onları yaptıkları işlerden dolayı başaşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın.

Allah "Ben saptırdım." diyor, kulları "Yok, sen saptırmadın, onların özgür iradesi var, kendileri saptılar." diyorlar.

Bakara/26:

Allah bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla bir çoklarını saptırır, bir çoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.

Müddessir/31:

Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkar edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.

Adamlar anlamamışlar, soruyorlar. Allah'ta hemen kızıp adamları saptırıyor.

En’âm/125:

Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.

A’râf/186:

Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur. Allah onları azgınlıkları içinde bırakır, bocalayıp dururlar.

A’râf/178:

Allah kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Tevbe/37:

Haram ayları ertelemek, ancak inkarda daha da ileri gitmektir ki bununla inkar edenler saptırılır. Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece Allah’ın haram kıldığını helal kılmak için Haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkarcı toplumu doğru yola iletmez.

Allah bu ayette de illüzyonistliğe soyunmuş, çirkin işleri güzel göstermiş. İnananları doğru yola iletmekte övünecek bir durum yok, zaten onlar inanmaya meyilli, asıl marifet inkarcıları doğru doğru yola sokmak da. Ama Allah kolay yolu seçiyor, inkar edeni saptırıyor, ne demekse. Zaten sapmış, sapanı nasıl bir daha saptırıyor?

Ra’d/27:

İnkar edenler diyorlar ki: “Ona (Muhammed’e) Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” De ki: “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.”

İbrahim/4:

Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

İbrahim/27:

Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.

Yine işin kolayına kaçmış, asıl mesele zalimleri doğru yola iletmek.

Nahl/37:

Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur.

Burada da Muhammed'e çıkışıyor, "Ben onu saptırdım, sana ne oluyor?" diyor.

Nahl/93:

Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.

Bu ayet de çok komik olmuş. Hen dilediğini saptırıyor, dilediğini doğru yola sokuyor hem de niye saptın, niye doğru yola girdin diye bir de sorguya çekiyor. Kendisi çalıp, kendisi ounuyor.

İsrâ/97:

Allah kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa böyleleri için O’nun dışında dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın ateşi artırırız.

Tâ-Hâ/79:

Firavun halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.

Firavun halkını da o saptırmış.

Rûm/29:

Fakat, zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. Allah’ın (bu şekilde) saptırdığı kimseleri kim doğru yola iletir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.

Bu da komik. Zulmedenler kendi nefislerinin arzularına uyup sapıyorlar ama Allah ben saptırdım. Sen mi saptırdın, yoksa onlar kendileri mi saptılar? Karar ver.

Fâtır/8:

Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi olacaktır? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helak etme! Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilendir.

Yine insanlara kötü emellerini süslü gösteriyor. Sonra da Muhammed'e sen üzülme, onları ben saptırıyorum diyor.

Yâsîn/62:

“Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?”

Bir çok nesli saptırdığını itiraf etmiş, kulları hala özgür iradeden bahsediyor.

Zümer/23:

Allah sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.

Zümer/36:

Allah kuluna yetmez mi? Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.

Zümer/37:

Allah kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir?

Mü’min/32-33:

“Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”

Şûrâ/44:

Allah kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zâlimlerin, “Dünyaya dönmek için bir yol var mı?” dediklerini görürsün.

Şûrâ/46:

Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur.

Bu kadar ayetten sonra artık kimse özgür irade falan diye tutturmaz artık. Açıkça ben saptırırım, ben doğru yola sokarım diyor. Hatta saptırdığı halklardan, nesillerden de örnek veriyor. Allah daha ne yapsın sizi inandırmak için? Bize inanmıyorsanız, Allah'a inanın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Artaud,

Konu çok güzel ama başlıkla uyumlu değil; keşke başlığı şuna benzer yapsaydın;İrade ve kader çelişkisi. İrade zaten özgürdür tekrar özgürle vurgulamaya gerek olmadığını düşünerek giriş yapayım.

Yazım biraz uzun olacak, eğer sıkılmadan okursan yeni ve önemli bir şeyler bulacağını umuyorum.

Her ne kadar verdiğin mesajı yanlış kabul etsem de kaderle/iradeyle ilgili genel kabul gören muhteşem Matrix-1 filmi ile başlamak isterim.

Hatırlarsın Matrix filminde Neo, ulu mimar ile buluşur. Sanki Allah, tasarladığı dünyada(ki bu program olarak temsil edilir) insana seçim şansı(irade) bıraktığından programda aksaklık olur ve sistemde virüsler oluşur veya yok oluş başlar. Halbu ki program, seçim olsa dahi aynı sonuç çıkaracak şekildeydi. Sistem çökmesin diye de mesih/mehdi olan Neo, kurtarıcı olarak ortaya çıkardı. Hatta filmdeki Neo, 6.sistemin kurtarıcısıydı. Güya Allah'ın iyi programlayamadığı sistem 5 defa çökmüştü daha önce. Dolayısıyla, sistem her çöktüğünde yok edilip yeni bir başlangıç oluşturulurdu.

Fakat filmde seçim olmasına karşın kader konusu da vardı. Neo, kahine gider, gelecekle ilgili bilgi alır ve olacak olaylara göre kendi yaptıklarına yön verirdi veya vermeye çalışırdı.

Filmi yapanlar bir plan/kaderi kabul ediyor fakat Allah'ın sistemi düzgün planlayamayıp yüzüne gözüne bulaştırdığını, hatalarından dolayı da sistemi tamamen çökertip yenisini kurduğu iddiası üzerine kuruluydu. Bu, döngü şeklinde devam ediyordu. Allah'a karşı diğer suçlamaları ise, kendi yaptıkları yanlışın faturasının insanlara çıkması.

Matrix-1 filmi konu olarak Allah'a karşı sinsice bir başkaldırış var ve yalanları da çok güzel işlemişler. Ben verdikleri mesajı red ediyorum ama illuminatinin/iblisin Allah'a karşı neler yaptıkları nasıl başkaldırdıkları ile ilgili ince mesajlar var, yakalayabilene...

Kaderle ilgili düşüncelerimi ve sorularına cevaplarımı ayrı bir mesajla atayım ki Matrix filmi ile ilgili fikir ekleyecek olanlar olabilir.

tarihinde Karınca tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Adamlar Allah'ı kabul etmiyor ki, ona başkaldırsınlar, onların tanrısı God. Elalemin tanrısını Allah yaptın.

Sizin yaptığınız en büyük yanlış; onların atesit olduğunu zannetmeniz. Onlar kendilerini size ateist olarak tanıtabilirler.

Onlar ateistleri çok severler çünkü onlara en az başkaldıran ateistlerdir; onun için önemli mevkilere ateistleri getirmek isterler ki onların gizli sapık işlerine kimse inanmasın, karışmasın.

Onlar inançlı kişilerdir. Onlar Allah olarak lucifer/yehova(yehowah)'ı kabul ederler.

Biz ise luciferi insan düşmanı iblis olarak biliriz ve Kuran ile Allah, iblisi/yahovayı bizim için deşifre etmiştir. Onun için bizden nefret ederler çünkü ne gizli haltlar karıştırdıklarını bizler farkederiz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sizin yaptığınız en büyük yanlış; onların atesit olduğunu zannetmeniz. Onlar kendilerini size ateist olarak tanıtabilirler.

Onlar ateistleri çok severler çünkü onlara en az başkaldıran ateistlerdir; onun için önemli mevkilere ateistleri getirmek isterler ki onların gizli sapık işlerine kimse inanmasın, karışmasın.

Onlar inançlı kişilerdir. Onlar Allah olarak lucifer/yehova(yehowah)'ı kabul ederler.

Biz ise luciferi insan düşmanı iblis olarak biliriz ve Kuran ile Allah, iblisi/yahovayı bizim için deşifre etmiştir. Onun için bizden nefret ederler çünkü ne gizli haltlar karıştırdıklarını bizler farkederiz.

Şimdi de Yehova'yı şeytan mı yaptın? Allah duymasın bu dediğini, çok kızar, bir zamanlar yahudilere kendini Yehova olarak da tanıtmış. Üç dinde de farklı adlar kullanıyor, dolandırıcıya benziyor biraz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ya sağduyu, konuyu kirleten teist çok da, konuyu kirleten ateist ilkseni görüyorum haberin olsun. Bi sus yaa, her iletinin altına yorum yazmışsın. Ama dişe dokunur bi kelime yok!!!

Bu da A. Artaud'a cevap: Normal hayatta özgür iradenle yaptığın bişey göstersene?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ya sağduyu, konuyu kirleten teist çok da, konuyu kirleten ateist ilkseni görüyorum haberin olsun. Bi sus yaa, her iletinin altına yorum yazmışsın. Ama dişe dokunur bi kelime yok!!!

Bu da A. Artaud'a cevap: Normal hayatta özgür iradenle yaptığın bişey göstersene?

Sana da yazayım, dışlanmış hissetme kendini. Dişe dokunur mu dokunmaz mı, okuyan herkes kendi adına karar verir. Sen şimdi dişe dokunur ne yazdın bu iletide?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...