Jump to content

peygamber döneminde müşriklerin inanmama gerekçeleri


Recommended Posts

inanmadılar çünkü hz muhammedidi atalarının inancına ihanetle suçladılar.birde o yiğit dediğiniz adamlar kimbilir kaç kızını canlı canlı toprağa gömdü.eee,gözünüzde böyle adamlar yiğit olur,niye acaba.

Onlarda senin kafadalar. Senden farkları onların ataları gerçekten arap, sen ise sadece araplara yamanmaya çalışan birisin. Ayrıca da iftiracısın. Var mı elinde o adamların kızlarını diri diri toprağa gömdüklerine dair bir delil? Yok, ama iftira serbest nasıl olsa bu dinde. İnanmayana her türlü çamuru atabilirsin.

Senin gözünde de 9 yaşında bir çocukla gerdeğe giren biri kutsal insan.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 75
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Onlarda senin kafadalar. Senden farkları onların ataları gerçekten arap, sen ise sadece araplara yamanmaya çalışan birisin. Ayrıca da iftiracısın. Var mı elinde o adamların kızlarını diri diri toprağa gömdüklerine dair bir delil? Yok, ama iftira serbest nasıl olsa bu dinde. İnanmayana her türlü çamuru atabilirsin.

Senin gözünde de 9 yaşında bir çocukla gerdeğe giren biri kutsal insan.

sana cevap vermeyeceğimi daha önce söylemiştim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 10 months later...
  • 2 weeks later...

ebu cehil e bakalım.adam cahil falan değil aksine bilgili zeki kafası çalışan dürüst bir insan.ayetler ilk geldiği anda inanmamış 23 yıl boyunca zerre ,lan biz yanlışmı yapıyoruz acaba dememiş.diğer inanmayanlarda üç aşağı be yukarı aynı şeyleri söylemişler.

genel söyledikleri ortak cümle;muhammed bunları kendisi uyduruyor ,bunlar eskilerin masalları.

Evet peygamber efendimiz ona hep mucizelerle geldi lakin yinede inanmamıştı

Sebebi ne biliyormusun ? sizde bulunan kibir !

Çünkü kibir bulunan,kafada akıl bulunmaz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herşeyi bıraktım bi kenara.. şu matematik hatasını nereye koyacağız peki dostum ? bi de şu karışmayan biri tuzlu biri talı içilen denizler var ?.. Düz dünya var mesela bi de ?

kuran islam akıl dinidir. mantık dinidir denir hep... bu sayılanlar ne ? ne yapacağız bunları güzel kardeşim ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herşeyi bıraktım bi kenara.. şu matematik hatasını nereye koyacağız peki dostum ? bi de şu karışmayan biri tuzlu biri talı içilen denizler var ?.. Düz dünya var mesela bi de ?

kuran islam akıl dinidir. mantık dinidir denir hep... bu sayılanlar ne ? ne yapacağız bunları güzel kardeşim ?

Dünya düz değildir kaç yere yorum attım ? Tatlı su olayına gelince Rahman kuranda bildirmiş neyse odur.Matematik hatası hangi ayettedir yazarmısın ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet peygamber efendimiz ona hep mucizelerle geldi lakin yinede inanmamıştı

Hangi mucizeleri ? Muhammedin bir mucizesi bilem YOK. Insanlar ondan mucize istedigi zaman, esas mucizeler Allah katinda , bende bekliyorum deyip , isi döndürdü ve kacip gitdi. BUNU HERZAMAN BÖYLE YAPARDI.

Muhammed bir hirsizin teki di. Gider baska kisilere karsi savas baslardi, karilarini esir alip , tecavüz edip fidye karsiligina geri verirdi.

Baska birsey yapmazdi.

Tatlı su olayına gelince Rahman kuranda bildirmiş neyse odur.Matematik hatası hangi ayettedir yazarmısın ?

Kuranda neyse odur ..... en iyi Cevap hahaha :lol:

tarihinde Gaelo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Nisa Suresi(4)11. Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.

Nisa Suresi(4)12. Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır (zevcelerinizindir). Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, halîmdir.

adsz26mx.jpg

Bu çerçevede yeni oranlarımız şöyle olur;

üç kızın toplam payı= 48/81

annenin payı= 12/81

babanın payı= 12/81

zevcenin payı= 9/81

Görüldüğü gibi bu yöntemle Kuran'daki bir hata giderilmeye çalışılırken yeni bir hataya düşülmüştür. Çünkü yeni oranlar Kuran'da verilen oranlardan farklı olmuştur.

Bir de Şu var:

Kurandaki en büyük matematik hata ay takvimidir.

Dünyanin günes etrafinda dônüsûnden habersiz olmanin da kaniti budur.

Bir yilin ne kadar oldugu yanlis hesaplanmistir. Bu nedenle de kimse bugün hangi yilda oldugumuzu, ramazanin hangi güne gelecegini filan tam olarak bilemez.

Fransa'da her yil ramazan hangi gün diye büyük tartismalar olur ve müslümanlarin bir kismi bir gün farkli olarak oruca baslar.

Daha ne olsun ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hangi mucizeleri ? Muhammedin bir mucizesi bilem YOK. Insanlar ondan mucize istedigi zaman, esas mucizeler Allah katinda , bende bekliyorum deyip , isi döndürdü ve kacip gitdi. BUNU HERZAMAN BÖYLE YAPARDI.

Muhammed bir hirsizin teki di. Gider baska kisilere karsi savas baslardi, karilarini esir alip , tecavüz edip fidye karsiligina geri verirdi.

Baska birsey yapmazdi.

Kuranda neyse odur ..... en iyi Cevap hahaha :lol:

Afedersin ama hırsız senin babandır.Çünkü spermden çalıp senin gibi maymunu dünyaya getirmiş

Ayrıca Nerden biliyorsun lan dalak ? ordamıydın bilip bilmeden iftira atıyorsun ?

Önce adabını takın efendi ol ! Senin yorumlarını bundan sonra muhattap almıyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nisa Suresi(4)11. Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.

Nisa Suresi(4)12. Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır (zevcelerinizindir). Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, halîmdir.

adsz26mx.jpg

Bu çerçevede yeni oranlarımız şöyle olur;

üç kızın toplam payı= 48/81

annenin payı= 12/81

babanın payı= 12/81

zevcenin payı= 9/81

Görüldüğü gibi bu yöntemle Kuran'daki bir hata giderilmeye çalışılırken yeni bir hataya düşülmüştür. Çünkü yeni oranlar Kuran'da verilen oranlardan farklı olmuştur.

Bir de Şu var:

Kurandaki en büyük matematik hata ay takvimidir.

Dünyanin günes etrafinda dônüsûnden habersiz olmanin da kaniti budur.

Bir yilin ne kadar oldugu yanlis hesaplanmistir. Bu nedenle de kimse bugün hangi yilda oldugumuzu, ramazanin hangi güne gelecegini filan tam olarak bilemez.

Fransa'da her yil ramazan hangi gün diye büyük tartismalar olur ve müslümanlarin bir kismi bir gün farkli olarak oruca baslar.

Daha ne olsun ?

[[ Nisa Suresi(4)11. Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.

Nisa Suresi(4)12. Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır (zevcelerinizindir). Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, halîmdir.

Varsayalim ki, bir adam öldü ve geride üç kiz evlat, bir ana, bir baba ve eşini birakti.. Yukaridaki ayetlere göre miras paylaşimi şöyle olacaktir:

Üç kiz evlata mirasin 2/3'ü, ana ve babanin her birine 1/6, karisina 1/8 kalacaktir.

Bu durumda, matematik yapalim:

(2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olmasi gerekirdi!..)

Bu sonuç oranların hatalı olduğunu göstermektedir çünkü mirasın 2,5 i mirasçılara dağıtılır. Böyle 0'ün üstünde bir dağıtım yapmak imkansızdır.

Bu hatayı düzeltmek için hz. ömer "avl", "avliye" olarak adlandırılan basit bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem allahın verdiği oranlardan yola çıkıp bir noktada ufak bir değişiklik yaparak oranların tümünü değiştiren ve toplamı 0 olacak yeni oranlar elde eden bir yöntemdir... Günümüzde islam hukuku miras konusunda bu yöntemi esas alır...

Böylece bizim örneğimiz için yeni oranlar:

üç kızın toplam payı= 48/81

annenin payı= 12/81

babanın payı= 12/81

zevcenin payı= 9/81

olacak şekilde değiştirilmiş olur.

Tabi elde edilen bu oranlar ayetlerde ifade edilenlerden farklıdır. Ayetlere baktığımızda bu oranları göremeyiz. Bu oranların sadeleştirilmiş şekillerine de bakalım

Görüldüğü gibi yeni oranlar şu şekildedir:

üç kızın toplam payı= 1/1,6875 ......... oysa Allah 2/3 (yani 1/1,5) demişti

babanın payı= 1/6,75 ........................ oysa Allah 1/6 demişti

annenin payı= 1/6,75 ........................ Allah 1/6 demişti

zevcenin payı= 1/9 ........................... Allah 1/8 demişti

Görüldüğü gibi ayetlerde belirtilen oranların kullanımı mümkün olmadığı için bu oranlar değiştirilir ve başka oranlar kullanılır..]]

HATA İDDİASININ GEÇERSİZLİĞİ VE KANITLARI

Yukarıda bahsedilen iddianın temel noktası,ayetlerde sözü geçen oranların her halükarda ve hangi mirasçılarla beraber olurlarsa olsunlar mirasçılara verilmesi gereken minimum miras payları olarak kabul edilmesidir. Peki, Kuran-ı Kerim’in lafzından ve biraz derinlemesine incelemeyle çıkarılan anlamından bu kabulü destekleyen veriler çıkarılabilir mi? Yoksa tam tersi bir durum mu söz konusudur?

Ayetlerde geçen bir oranın, o mirasçıya verilmesi gereken minimum miktar olarak kabul edilebilmesi için, sadece, o oranın geçtiği ifadedeki mirasçıların bulunması ve bunlar dışında başka bir mirasçının bulunmaması gerekir. Örneğin; Nisa:12 deki sağ kalan hanım eşin mirasçılığıyla ilgili olarak, “Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır” ifadesinde belirtilen mirasçılar, miras bırakan erkek eşin çocukları ve hanım eştir. Bunlar dışında başka bir mirasçı ya da mirasçıların da bunlarla birlikte bulunması halinde, verilen oranlar artık o mirasçılara verilmesi gereken minimum miktar olmayacaktır ve doğal olarak mirastan daha düşük bir oranın sahibi olabileceklerdir. Dolayısıyla da örnekte verilen 1/8 den daha düşük bir oranın hanım eşin payı olması mümkündür. Diğer,anne- baba ve kız çocuklar gibi mirasçılarla birlikte mirasçı olunan durumlarda her birinin miras payı oranı, oranlama hesabıyla hisseleri oranında azaltılacaktır.

Peki , iddia ettiğimiz bu kriterin Kuran-ı Kerim’deki dayanağı nedir?

Nisa 176:

Diyanet İşleri Meali : Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Bu konuda gösterilebilecek en önemli delil Nisa:176 ayetindeki “Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur (yani mirasın tamamı ona kalır)” ifadesidir. Bu ayette “kelale” olanların mirasçılarının alacakları paylar açıklanmaktadır. Kelale kelimesi “anne-babası ve çocukları olmayan” ya da “babası ve çocukları olmayan” şeklinde açıklanmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz ifade de sadece ölen kız kardeşin “erkek kardeşi” mirasçı olarak sayılmıştır. Hem de mirasın tamamına yani 1/1 ine sahip olacağı bildirilmiştir. Kelale kavramı ana-baba ve çocukların bulunmadığı bir durumu kapsar. Ancak, ölen kız kardeşin “eşinin” mirasçı olarak bulunamayacağı anlamına gelmez. Eşinin ya da başka herhangi bir mirasçının bulunmadığı da ayrıca belirtilmez. Burada eğer ki, erkek kardeşin mirasçılığıyla ilgili ifadeden, sadece erkek kardeşin mirasçılığından bahsedildiği için, “bir tek, erkek kardeşin bulunduğu durumda” mirasın tamamını alabileceğini kabul etmezsek, sağ kalan erkek eşin (kocanın)de miras hakkının bulunduğu bir durumda mirasın tamamının erkek kardeşe verileceğini kabul etmek zorunda kalırız. Oysa ki Nisa:12 ayetindeki “Eğer çocukları yoksa , karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir” hükmü gereği, bulunması olası bir mirasçı olan kocanın da mirastan ½ oranında pay alma hakkı olabilecektir. . Yani, 176.ayetteki ilgili hükümden, “sadece erkek kardeşin bulunduğu ve başka mirasçının bulunmadığı bir durumda” mirastan 1/1 pay alacağını kabul etmez isek, açık bir şekilde kendi içerisinde çelişen bir durumun ifade edilmiş olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Kız kardeşin miras bırakan olduğu ve erkek kardeşin mirasçı olduğu “her durumda”, erkek kardeşin mirasın tamamını alacağını kabullenirsek, sağ kalan kocasının miras hakkını çok açık bir şekilde ihlal eden bir hükmün varlığını kabul etmemiz gerekir. Bu da mantıklı düşünceye uygun değildir. Kuran’a inananların bakış açısından bakarsak da, Kuran-ı Kerim’in böyle çelişkili bir düzenleme getirdiği sonucuna gideriz, bu da inanan kişiler için kabul edilebilir değildir…

Aynı şekilde yine 176.ayette geçen “Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır.” İfadesinden anlaşılacağı üzere erkek ve kız kardeşlerin bir arada mirasçı oldukları bir durumda, “mirasın tamamını”, erkeklere kızların iki katı pay verilmesi suretiyle dağıtmak gerekecektir. Burada da bulunması mümkün olan (kelale kavramına dahil olmadığı için) bir mirasçı yani sağ kalan eş söz konusudur. Ölen kardeşin cinsiyetine göre bu mirasçı koca veya hanım eş olacak ,bu duruma göre de ½ ya da ¼ pay hakkı olabilecektir. Ancak yukarıda da açıkladığımız gibi sadece ilgili hükümde ifade edilen mirasçıları var olduğu bir durumda geçerli olan oranlar olduğunu kabul edersek böyle bir sorun da kalmayacaktır.

İnternet üzerinden ulaşabileceğimiz bazı kaynaklarda yukarıda savunduğumuz görüşün aksi fikirler savunulmaktadır. Ancak bu fikirlerin yanlışlığı ayetlerin ve ayetlerde geçen kelimelerin biraz detaylı incelemesinden kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bu fikirlerin önemli noktaları aşağıda aynen alıntılanmıştır

[“Meselâ bir ayetin bir cümlesinde “ölenin eğer çocuğu yoksa annesine şu kadar” diye geçer, diğer ayetin başka bir cümlesinde “ölenin eğer çocuğu yoksa kocasına şu kadar” diye geçer. Pratikte eğer ölen bir kadının çocuğu yok, fakat annesi ve kocası var ise, bu somut durum için her iki cümle de aynı derecede ve doğrudan geçerli olur. Yani “eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” cümlesi bir tek ölenin sadece annesinin olduğu, başka kimsesinin (örneğin eşinin) olmadığı durumu düzenlemekle kalmıyor. Zaten bu mantıksız olurdu, cümle sadece ve sadece bu durumu (ölenin varis olarak yalnızca annesinin kaldığı durumu) düzenlemiş olsaydı, neden anneye sadece üçte bir versin? “Eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” cümlesi, ölenin çocuğunun olmadığı, fakat annesinin olduğu her durum için doğrudan geçerli (ölenin eşi olsa da, olmasa da).

Başka bir deyişle, pratikte çıkabilecek olan durumlar (varis tabloları) tek tek bir bütün olarak tek bir ayet veya tek bir cümle bütünlüğü içerisinde ele alınmamış. Dolayısıyla ayetleri herhangi bir somut durum (varis tablosu) üzerinde uygulamak istediğimizde, üç ayeti de cümle cümle okuyacağız ve işlemekte olduğumuz somut durum (varis tablosu) için geçerli olan cümleleri tespit edeceğiz”]

Yukarıda alıntıladığımız görüşün içerisinde koyu renkle vurgulanan kısımda “eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” şeklinde bahsedilen hüküm Nisa 11 dedir ve ayetteki kullanılışı burada bahsedilen şekle hiç uymaz. Ayette aslında “çocuğu yoksa ve ebeveyni =anne-babası ona varis olmuşsa” ifadesi geçer. Yani sadece annenin mirasçı olacağı bir durum değildir. Sadece annenin payı 1/3 olarak belirtilir ancak, babanın da anne yanında mirasçı olabileceği, geri kalan 2/3 ün ise babaya kalacağı dolaylı olarak anlaşılmaktadır.

Nisa 11 deki , “Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır.” İfadesi de bu konu için diğer bir yönden kanıt oluşturur. Dikkat edilirse, çocukların bulunması halinde ayetlerde geçen ve bu çocukların alacağı belirtilen en yüksek oran,iki ve daha fazla kız çocuk bulunması halinde almaları gereken 2/3 lük paydır. Yukarıdaki Nisa 11 hükmünden de anne için 1/6 ve baba için 1/6 lık paylar ortaya çıkmaktadır. Burada, tek bir cümlede ifade edilen en yüksek paylar 2/3 + 1/6 + 1/6 = 3/3 etmekte ve miras eksiksiz olarak tam olarak dağıtılabilmektedir. Sonuçta, tek bir ifade de ortaya çıkan ve sadece o ifadede bahsedilen mirasçıların miras payları toplamı 1/1 i hiçbir zaman geçmemektedir. Eğer aksi olsaydı, yukarıda savunduğumuz görüşlerimizin de geçerliliği kalmayacaktı. Zira, sadece o ifadede bahsi geçen mirasçıların miras payları toplamı da 1/1 in üstünde olacaktı.

Nisa : 12 ve Nisa: 176’ daki “Kelale” Durumunda Kardeşlerin Mirasçılığı

Eşler arasındaki mirasçılıkta miras bırakanın “kelale” olduğu durumdaki miras hakları Nisa 12. ayette açıklanmıştır. Kardeşlerin yanında sağ kalan eşin bulunduğu “kelale” durumlarında kardeşlerin mirasçılığı bu ayette belirlenmiştir. Ayette “Ve in kâne raculun yûrasu kelâleten ev imraetun” şeklindeki ifadesinde “bir erkek veya hanımı kelale olarak miras bırakırsa” denmektedir. Yani zaten eşlerin var olduğu bir durum söz konusudur ve bilindiği üzere Nisa 12.ayette aslen eşlerin mirasçılığı düzenlenmektedir. Bu ayetteki oranlar sağ kalan eşin de bulunduğu ve kardeşlerle birlikte mirasçı oldukları durumu kapsar. Bu yönüyle Nisa 12. Ve Nisa 176’daki “kelale” hükümleri arasında bir çelişki ve bir uyumsuzluk söz konusu değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir:

Biz Resulüllah ile beraber Mustalik oğulları gazvesinde bulunduk. Bu arada bir çok Arap güzelini esir aldık. Kadınlardan ayrı yaşamamız epey uzun sürmüş, kadınlara karşı arzumuz da artmıştı. Fakat bizler, kadınlar üzerinden fazla fidye almayı arzu ettiğimizden esir kadınlara yaklaşıp çocuk olmaması için azil yapmak istedik. Resulüllah aramızda iken hükmünü ona sormamız uygun olurdu. Resulüllah (a.s.) cevaben: "Böyle yapmanızda size bir zarar yoktur. Allah Kıyamet gününe kadar ne kadar can yaratmayı takdir etmişse, o mutlaka olacaktır" buyurdu.

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2599

------------------------------

Savaş sırasında düşman tarafından esir edilen kız ve kadınlar "cariye" olarak alınır. Hukuk itibariyle ganimet sayıldıklarından İslâm devleti tarafından hizmetçiye ihtiyacı olan gazilere verilirdi.

Azat edilmedikleri müddetçe de, ticarî bir eşya gibi alınıp satılırdı.

Artık o andan itibaren "cariye" ailenin bir parçası ve bir ferdi olarak kabul edilir, ona göre muamele görürdü.

Cariyenin sahibi olan "efendi" onu şahsî hizmetlerinde ve ev işlerinde istihdam edebildiği gibi, isterse, ayrıca bir nikâh kıymaya ihtiyaç duymadan istifade edebilirdi.

Bu durum her ne kadar ilk anda garip karşılanacak olsa da, tarihî şartları içinde bu gayet normal ve tabii karşılanırdı. Zâten ayrıca bu hususta Kur'ân'ın verdiği bir ruhsat da mevcuttur. Mü'-minûn Sûresinin 5 ve 6. âyetlerinde bu ruhsat şöyle ifade edilir:

"O mü'minler ki, ırzlarını korurlar; ancak hanımlarına ve sahip oldukları cariyelerine karşı münasebetleri müstesnadır. Bunlarla olan münasebetlerinden dolayı kınanmazlar."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Iste dedigim gibi Teblig, o karilari esir alip tecavüz ettiler, (Carriye aldilar, köle aldilar). Savasda düsmanin kadinlarini esir almak , bide buda güzel birsey, nekadar merametli bu Allah.

O karıların içinde sende olsaydın keşke

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle haber vermiştir:

Biz Resulüllah ile beraber Mustalik oğulları gazvesinde bulunduk. Bu arada bir çok Arap güzelini esir aldık. Kadınlardan ayrı yaşamamız epey uzun sürmüş, kadınlara karşı arzumuz da artmıştı. Fakat bizler, kadınlar üzerinden fazla fidye almayı arzu ettiğimizden esir kadınlara yaklaşıp çocuk olmaması için azil yapmak istedik. Resulüllah aramızda iken hükmünü ona sormamız uygun olurdu. Resulüllah (a.s.) cevaben: "Böyle yapmanızda size bir zarar yoktur. Allah Kıyamet gününe kadar ne kadar can yaratmayı takdir etmişse, o mutlaka olacaktır" buyurdu.

Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 2599

------------------------------

Savaş sırasında düşman tarafından esir edilen kız ve kadınlar "cariye" olarak alınır. Hukuk itibariyle ganimet sayıldıklarından İslâm devleti tarafından hizmetçiye ihtiyacı olan gazilere verilirdi.

Azat edilmedikleri müddetçe de, ticarî bir eşya gibi alınıp satılırdı.

Artık o andan itibaren "cariye" ailenin bir parçası ve bir ferdi olarak kabul edilir, ona göre muamele görürdü.

Cariyenin sahibi olan "efendi" onu şahsî hizmetlerinde ve ev işlerinde istihdam edebildiği gibi, isterse, ayrıca bir nikâh kıymaya ihtiyaç duymadan istifade edebilirdi.

Bu durum her ne kadar ilk anda garip karşılanacak olsa da, tarihî şartları içinde bu gayet normal ve tabii karşılanırdı. Zâten ayrıca bu hususta Kur'ân'ın verdiği bir ruhsat da mevcuttur. Mü'-minûn Sûresinin 5 ve 6. âyetlerinde bu ruhsat şöyle ifade edilir:

"O mü'minler ki, ırzlarını korurlar; ancak hanımlarına ve sahip oldukları cariyelerine karşı münasebetleri müstesnadır. Bunlarla olan münasebetlerinden dolayı kınanmazlar."

peki iyide. günümüzde bi zamanlar zinayı yasak saymaya çalışır (-dı) islamiyet. (oda kalktı türkiyede.zina suç değil artık) AİDS gibi bir hastalık günümüzde keşfedilmiştir. muhtemelen de insanlık tarihi ile de var olmuştur. (sadedce bilinmiyordu) yada diğer bir çok cinsel yolla bulaşan hastalık..?? frengi - bel soğukluğu vs. var iken... nasıl zinayı serbest bırakır? cariye olsa bile.. hadi ben yattım... hastaydım.. sonra sana sattım cariyemi. sen aldın ?? sen yattın...sende sonra sattın ..vs..vs... bilmem anlatabildimmi ?

islamın yüceliği ahlakı ve de temizliği nerde kaldı ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

O karıların içinde sende olsaydın keşke

Ne oldu Teblig ? Peygamberin bir hirsiz ve tecavüzcü olarak ortaya cikdi. Savasa girdi, kadinlarin ailelerini öldürdü, güzel kadinlari esir aldi sonra onlari tecavüz ettdiler. Geri kalanlarini fidye karsiligina geriye verdiler.

Bu dünyanin en iyi insanina uyan seyler demi Seblig, gercekden melek gibi adam bu muhammed ....

Link to post
Sitelerde Paylaş

dönemin ekonomik ve sosyal durumunu göz önüne alırsam...tamam kölelik heryerde var. ganimet sayabilirsin . ama tecavüz ? hemde ele geçirdiğin cariye evli bile olsa onla evleniyorsun ? benim karım benden başkasıyla evlenmez... evlenemez. aklım almaz. varsa allah gerçekten... ki var ben inanıyorum... onu yapan zorbanın da allah belasını versin. ölürüm ben yaw.. karımı benden alıp evlencek biri ? köle olarak al bizi. tamam... ölene kadar ayaklarını yıkayayım... karıma dokunma yaw.. nasıl olur yaw ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

peki iyide. günümüzde bi zamanlar zinayı yasak saymaya çalışır (-dı) islamiyet. (oda kalktı türkiyede.zina suç değil artık) AİDS gibi bir hastalık günümüzde keşfedilmiştir. muhtemelen de insanlık tarihi ile de var olmuştur. (sadedce bilinmiyordu) yada diğer bir çok cinsel yolla bulaşan hastalık..?? frengi - bel soğukluğu vs. var iken... nasıl zinayı serbest bırakır? cariye olsa bile.. hadi ben yattım... hastaydım.. sonra sana sattım cariyemi. sen aldın ?? sen yattın...sende sonra sattın ..vs..vs... bilmem anlatabildimmi ?

islamın yüceliği ahlakı ve de temizliği nerde kaldı ?

Ozamanki insanlar Cinsel hastalik gibi birsey oldugunu biliyorlarmidi sangilim.... su laflara bide bakalim "Ben aldim yattim sonra sana sattdim , sen yattin".

Nekdar degeri var bu insanlarin, Müslümanlarin altinda ......

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...