Jump to content

ŞİİR


Recommended Posts

şiire gereken değeri vermeliyiz ve ben gönüllü olarak bu başlığı gündeme taşıyorum

Eyvallah dostum. Demek sevgilin terk etti ha. Daha çok kız terk edecek seni, boş ver, iyi yanından bak, bu sayede daha iyi bir şair olacaksın :) . Hatta iyi yanından bakma, daha çok acı çek, daha çok hüzünlen ama o duyguları heba etme hepsini şiire döktür. Normalde kendi şiirlerimi paylaşmıyorum ama, bu şiir benden sana hediye gelsin;

Bütün ümitlerin boş çıktığında

Ne kalır geriye elinde

Her şeyin anlamsızlığından başka

Hayal kırıklığı buz gibi soğuk

Üşüyorsun

Tenine ürperti veriyor

Düşünüyorsun

Isınmak için neye sarılmalı?

Düşünmene gerek yok

Elinde kalana bak

Yok ki başka bir şey sarılacak

Onu kendinden uzaklaştırmaya çalışma

Sımsıkı sarıl ki ona ve unutma

Başka hiçbir şey yok sarılacak

Göreceksin seni nasılda güzel ısıttığını

Hiç aldatmayan bir sevgili kadar sıcak

Meğer ki her şey anlamsız

Hiçbir şey yoktur ki kafaya takılacak

BEN :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 105
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bütün ümitlerin boş çıktığında

Ne kalır geriye elinde

Her şeyin anlamsızlığından başka

Hayal kırıklığı buz gibi soğuk

Üşüyorsun

Tenine ürperti veriyor

Düşünüyorsun

Isınmak için neye sarılmalı?

Düşünmene gerek yok

Elinde kalana bak

Yok ki başka bir şey sarılacak

Onu kendinden uzaklaştırmaya çalışma

Sımsıkı sarıl ki ona ve unutma

Başka hiçbir şey yok sarılacak

Göreceksin seni nasılda güzel ısıttığını

Hiç aldatmayan bir sevgili kadar sıcak

Meğer ki her şey anlamsız

Hiçbir şey yoktur ki kafaya takılacak

BEN :)

kendi şiirlerini farid farjad dinlerken okumayı denesene bende işe yaradı :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

kendi şiirlerini farid farjad dinlerken okumayı denesene bende işe yaradı :D

Şiiri beğenmene sevindim. Şiiri okurken değilde yazarken, Korsakov'un Şehrazat'ını dinledim. Sende okurken dinle bakalım, daha iyi geleceğine eminim, ahengi falan çok uyumlu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İsterim, İsterim

Ağzı açık, bebek tanrı

Sınırsızca kel, bebek kafalı olsa da,

Annesinin memesi için ağlar.

Yarılır ve çatlar kuru volkanlar,

Kum aşındırdı sütsüz dudağı.

Yabanarısını, kurdu ve köpekbalığını çalıştıran

Ve sümsük kuşunun gagasını tasarlayan

Babasının kanı için ağladı sonra.

Kuru gözlerle, o müzmin cet

Doğrulttu adamlarını deriden ve kemikten,

Taçta yaldızlı telden ok uçları,

Kanlı gül bedeninde dikenler.

(1958)

Sylvia Plath

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sandalım kayıyor

Şimdi denizde

Yemyeşil kıyılı

O ada'ya doğru.

Tüm gözlerden ırak

Yetişmiş çiçekler

Yabancı yabancı

Bana bakıyorlar.

Oysa kalbimde de

Bir büyülü bahçe

Şu ada'da olan

Çiçeklerle dolu.

Yanyana gelince

Fısıldaşıyorlar

Gülüp söylüyorlar

Çocuklar misali.

Herhalde bir gün

Zaman doğarken

Varlığın burada

Bir ak Şpir'miş

İşte yeniden

Ta eskilerden

Gelen kokular

Rüyalarlayım.

Gözlerim kapalı

Bir uzak anıdan

Başım düşüvermiş

Senin omzuna

Gece büyümekte

Ada üzerinde

Denizde kükrüyor

NİRVANA, yok oluş

Knut HAMSUN

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu bahar sevişmek yok

yaşamak, nefessiz bir duruş gibi

aşk hiç bir şeye daha yakın değil sana olduğu kadar

bir nefesin uyandırır tüm ruhumun tembel ayyaşlarını

yurtlar bana en yakındır senin bahçelerinden

senin bahçen, gül yok, papatya yok, kirli dikenlerle dolu

ne gül ne papatya, senin dikenine değemez değeri

erken geliyor güz, yapraklar bu bahar erken düşüyor,

düşen her yaprakta, daha fazla ağlıyorum

solan her yaprak bana öncekileri hatırlatıyor,

yazın doğanlar ve baharla sararıp solanlar

yağmurlar bile yağmaz oldu eskisi gibi

çok şey değişti buralarda

tanrı artık pek sevmiyor bizi

insanın bile insanı sevmediği oluyor bazen

o zaman tek dayanak yine kendimiz oluruz

anlarsın ya bu bahar sevişmek yok

bu bahar aşk vaktidir

bu bahar çocukça aşkların zamanı

tarihinde nemesis tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

YAKARI

Kafalar ver, bize ateş olsun, kor olsun.

Göksel yıldırımlarla yanmış kafalar,

Uyanık kafalar, adamakıllı gerçek kafalar,

Yansıyarak senin varlığından gelsin.

İç'in göklerinde doğurt bizleri,

Sağnaklı uçurumlarla delik deşik

Ve bir esrime dolaşsın içimizi,

Bir cırnakla akkor halindeki.

Açız işte, açız, doyur bizi

Yıldızlar arası sarsıntılarla.

N'olur göksel lavlar aksın

Kan yerine damarlarımızda.

Ayır bizi, böl, parçala bizi,

Ateşten ellerin keskin yanıyla.

Ölünen o yeri ölümün de uzağında

Aç işte üstümüze o alev kubbeleri.

Silkele, beynimiz sarsılsın,

O senin görgün ve yordamın içre,

Yeni bir tufanın pençeleriyle,

Bozulsun zekâmız, alt üst olsun...

Antonin ARTAUD

tarihinde A.Artaud tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Olmak ya da olmamak: budur sorun:

Daha mı soyludur acısını çekmesi aklın

Sapanlarının ve oklarının amansız talihin,

Yoksa silahlara mı sarılsın karşısında bir dertler denizinin,

Ve karşı gelerek onları sona erdirsin? Ölsün: uyusun;

Yok artık; ve bir uykuyla söylesin sona erdirdiğimizi

Kalp acısını ve bin çeşit doğaya özgü sarsıntıyı

Bedenin mirasçısı olduğu, bir tamamlayıştır o;

Dindar bir şekilde arzu edilen. Ölmek, uyumak;

Uyumak: belki rüya görmek şans eseri: Ah, sürtünme içinde yatar oranın;

Çünkü o ölüm uykusunda hangi rüyaların gelebildiği

Bu ölümlü halkadan kurtulduğumuz zaman,

Duraklamamıza neden verir: burdan gelir duyulan saygı

Bu kadar uzun süren hayata, felaket haline gelen;

Çünkü kim dayanırdı kırbaçlarına ve hor görülerine zamanın,

Yanlışına gaddarın, hakaretine kibirli adamın,

Sancılarına küçümseyen aşığın, geçikmesine kanunun,

Saygısızlığına iş yerinin ve nefretle geri çevrilmelerine

Lâyık olmayan tarafından sabırlı olan değerli kişinin,

O kendisi ödeyebilirken son hesabını

Çıplak bir saç iğnesiyle? kim çekerdi yüklerini,

Homurdanmanın ve terlemenin bitkin bir hayatın altında,

Olmasaydı korkusu olağanüstü birşeyin, ardından gelen ölümün,

O keşfedilmemiş ülkenin orda doğan

hiçbir yolcunun geri dönmediği, iradeyi şaşırtan

Ve bize yeğin tutturan bize düşen kötülükleri çekmemizi

Bilmediğimiz başkalarına uçmaktan?

Böylece vicdan korkak kişiler yapar hepimizi;

Ve böylece doğuştan gelen rengi kararlılığın

Hasta edilir atılmasıyla üstüne soluk düşüncenin,

Ve girişimleri büyük basamakların ve güçlerin

Bu bakışla akıntıları tersine dönmüş,

Ve kaybetmişlerdir adını hareketin,-- Hafifçe şimdi sen!

Güzel Ofelya! Orman perisi, senin yakarışlarında

Hatırlansın bütün günahlarım benim.

William SHAKESPEARE

Link to post
Sitelerde Paylaş

SONE 87

Hoşça kal! Değerin çok yüksek, tutamam seni,

Biliyorum kendine ne paha biçtiğini;

Özgürlüğe kavuştun alıp değer belgeni,

İptal ettik sendeki hakkımın senedini,

Nasıl tutarım seni, sağlamadan iznini,

Neyim var hak edecek senin zenginliğini,

Bu eşsiz armağana kim layık görür beni?

Bana verilmiş berat, dönüp buldu vereni.

Sen vermiştin kendini, bilmeden değerini

Ya da bana vermekle hata işlediğini,

Bir yanlış anlamanın sonucu hediyeni;

Ama, o yine buldu hatayı düzelteni.

Sen benimdin: rüyanın görkemleriyle doldum.

Ben, uykuda sultandım, uyanınca hiç oldum.

William SHAKESPEARE

Link to post
Sitelerde Paylaş

SON BİR SÖZ

Haydi gidelim bu nedenle: kolaydır şimdi ulaşmak geceye;

Gün çok yoruldu, hepsi uçtular kuşların;

Ve biz bütün ekinleri biçtik ektiği tanrıların;

Umutsuzluk ve ölüm; derin karanlık üstündeki yerin,

Bir baykuş gibi kara kara düşünür; anlayamayız

Gülüşleri ve gözyaşlarını, çünkü yalnız tanıdık biz

Baskın çıkan kibiri: değersiz şeyler yalnız

Sürdüler sapık ve amaçsız topluluğumuzu bizim.

Haydi gidelim, bilinmeyen bir yere garip ve donuk, bu nedenle,

İçi Boş Ülkelere insanların haklı ve haksız

Buldukları bitişini emeğin, huzurun olduğu yaşlılar için,

Aşktan ve korkudan ve ihtirastan özgürlük olduğu herkese.

Yırtılmış ellerimizi bizim bağla sicimle! Ah dua et yeryüzü katlasın

Hayat-hastası kalplerimizi bizim ve onları toza çevirsin.

Ernest DOWNSON

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu benim favori şiirim. Bunun üstüne şiir okumadım;

Ben artık eskiden olduğum gibi iyi Saynara’nın saltanatı altında değilim—

Horace (M.Ö. 65-8)

Dün gece, ah, dün gece onun dudaklarının ve benimkilerin arasında

Saynara! dökülmüştü nefesin senin, gölgen düştü oraya,

Üstüne ruhumum öpüşmeler ve şarabın arasında;

Ve ben perişan ve hastaydım eski bir sevdayla,

Evet, ben perişandım ve eydim başımı aşağıya:

Seni aldatmış değildim Saynara ben kendi tarzımda.

Bütün gece kalbimin üzerinde hissettim onun ılık kalp atışını,

Gece-boyu uykuyla ve aşkla koynumda yattı ;

Kırmızı ağzının verdiği öpüşler hiç kuşkusuz tatlıydı.

Fakat ben perişan ve hastaydım eski bir sevdayla,

Uyandığımda ve şafağı gri renkli bulduğumda:

Seni aldatmış değildim Saynara ben kendi tarzımda.

Çok fazla unuttum, Saynara! çok gittim rüzgârla,

Güller savurup attım ortaya, güller attım gürültüyle akınla,

Dans ederek, senin solgunluğunu, kaybolmuş zambaklarını aklımdan çıkarmaya;

Fakat ben perişan ve hastaydım eski bir sevdayla,

Evet, sürekli olarak, dans uzun sürdü ama;

Seni aldatmış değildim Saynara ben kendi tarzımda.

Daha çılgın müziği ve daha kuvvetli şarabı haykırdım almaya,

Fakat şölen bittiğinde ve lambalar kısıldığında,

Senin gölgen düşer sonra, senindir gece, Saynara!

Ve ben perişan ve hastaydım eski bir sevdayla,

Evet, aç kalmıştım arzumun dudaklarına:

Sadıktım sana Saynara ben kendi tarzımda.

Ernest DOWSON

Link to post
Sitelerde Paylaş

BİLİRİM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERİN

Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben;

onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren,

başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan

tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman.

Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete,

bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette,

gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir

öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir.

Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr

bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar.

İnsandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle.

Vladimir MAYAKOVSKİ

Link to post
Sitelerde Paylaş

DÜNYAYI TAŞIYOR OMUZLARIN

Bir gün gelir, "Tanrım!" diyemezsin artık.

Toptan bir temizlik zamanıdır.

Artık "Sevgilim!" diyemeyeceğin bir gün.

Çünkü boşunalığı kanıtlanmıştır aşkın.

Ve gözlerden yaş akmaz.

Ve ancak kaba işlere yarar eller.

Ve kuruyup kalır yürek.

Kadınlar boşuna çalarlar kapını, açmazsın.

Tek başınasındır, ışıklar söndürülmüş

ve karanlıkta parlar kocaman gözlerin.

Belli ki acı çekmeyi bilmiyorsundur artık.

Ve hiçbir şey istemiyorsundur dostlarından.

Kimin umurunda yaşlanmak, yaşlılık nedir ki?

dünyayı taşıyor omuzların

ve bir çocuğun elinden daha hafif dünya.

Savaşlar, kıtlıklar evlerde aile kavgaları

hayatın sürüp gittiğini kanıtlıyor

ve kimsenin özgür olamayacağını.

Bu gösteriyi acımasız bulanlar (o yufka yürekliler)

ölmeyi yeğ tutacaklardır.

Bir gün gelir ölüm de işe yaramaz.

Bir gün gelir bir komut olur yaşamak.

Yalnızca yaşamak, hiç kaçış olmadan.

Carlos Drummond De ANDRADE

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...

kuş sevinçle şakıdı:

"nasıl da mis kokular, nasıl da tatlı güneş!

bahar gelmiş, eşimi bulmaya gitmeliyim"

ve balkonun ucundan

uçtu bir haberci gibi, kayboldu gitti.

küçücüktü kuş, düşünemiyordu

gazete okumuyordu kuş, borcu yoktu

insanları da tanımıyordu

göklerde, kırmızı uyarı ışıkları üstünde

her şeyden habersiz yükseklerde uçuyordu

ve deniyordu masmavi anları delicesine

kuş, ah! sadece bir kuştu.

Füruğ Ferruhzad

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 year later...

Ay ışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni

Cemal süreya

Link to post
Sitelerde Paylaş

DOĞA’YA DÖNÜŞ

Her doğal varlık gibi, Efe'nin molekülleri de, süpernova denen bir afette, büyük bir yıldızın patlayıp, uzaya dağılması sonucu yaratılmıştı. Milyarlarca yıl uzayda dolaştıktan sonra Efe’yi oluşturan bu güzel moleküller, sıcak bir yaz günü ansızın birbirlerinden ayrılıp, doğaya geri döndüler. Efe, kendini insan sanan küçük bir köpekti. Bana gerçek sevgiyi, mutluluğu, neşeyi, sadakati ve sonunda acı ve kederi tattırdı. Beni oluşturan moleküller de doğaya dönünceye kadar onu anmaya devam edeceğim. Aşağıdaki satırlar, Efe'nin tatlı anısına adanmıştır.


"EFE" için "öldü" dediler
Bir sabah kalbinin durup
Kısa ömrünün sona erdiğini
Vücudunun toprağa verilip
Moleküllerinin doğa'ya "yeniden" döndüğünü
Söylediler
İnanamadım.

Derin bir hüzün çöktü içime
Sonsuz bir yalnızlık ve
Acı bir umutsuzluk düştü benliğime
Ağlayamadım.
Sonra onu doğa'da aradım.

Nehirleri inceledim önce
Gözlerinin rengini aradım Karapınar’da
Neşesini Manavgat'da
Çoskusunu Niagara'da
İsyanını Nil'de.

Dağları inceledim sonra
Öfkesini aradım Vezüv'de
Görkemini Himalaya'larda
Acılarını Ağrı dağında.

Sadakatini aradım her sabah doğan güneşte
Bağımsızlığını esen her rüzgarda
Dostluğunu, yakınlığını aradım
Onsuz geçen her dolunayda.

Yıldızlara baktım arada bir
Onu, süpernovalarda
Sönen, kayan yıldızlarda
Aradım.

Beni asla düş kırıklığına uğratmadı.

Her tırmandığım dağda, her geçen bulutta
Her coşkun nehirde, her çağlayanda
Her esen rüzgarda, her dolunayda
Her sönen yıldızda

Ondan da bir parça vardı.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

hacı eline sağıl güzel yazmışın senin yıldızlarla ilgili bir kendin yazdığın bir yazı vardı çok güzeldi bilgisayrıma eklemiştim foramta gitmişti aradım bulamdım belkide bu şiir bölümünder.araştırcağım umarım bulurum

Link to post
Sitelerde Paylaş

TWILIGHT ZONE

Kac zamandır,
Uyuyordum...
Kimbilir........
Ter içinde uyandım.
Sersem gibiydim..
Nedenini bilmeden,
Acele edip duruyordum.
Sanki hemen,
Bir şeyler yapmalıydım..

Etrafıma bakındım,
Güneşi göremedim,
Ay da yoktu ortalıklarda,
Yıldızlar da...
Şafak mı atıyordu?
Yoksa gurup muydu uyandığım?
Anlayamadım...

Gündüz ve gece,
Aydınlık ve karanlık,
İyilik ve kötülük,
Güzellik ve çirkinlik,
Aşk ve aşksızlık,
Yaşam ve ölüm,
Arasındaydım.
Geliyor muydum?
Yoksa gidiyor muydum?
Bilmiyordum!

Bir umutla doğruldum,
Belki şafaktı uyandığım.
Şafak idi ise uyandığım,
Kendime hemen,
Bir sevgili bulacaktım..

Aşksız, sevgisiz yaşamaktan,
Bıkmış, usanmıştım.
İyi ve güzel olacaktım.
Sevecektim bütün kalbimle,
Söz verdim bütün varlığımla,
Artık kimseyi üzmeyecektim.

Düş kırıklığı ile,
Sarsıldım.
Şafak atmıyordu,
Doğan gün değildi.
Gecenin zifiri karanlığı
Üstüme çöküyordu,

Ölüyordum!

Yoksulluğum aklıma geldi,
Kimsesizliğim..
Ne kötü bir son,
Diye söylendim...
Aşksız, sevgisiz,
Yapa yalnız yaşamak,
Ve öyle ölmek.......

Yıdızlara döndüm.
Bir yıldız tozu değilmiydim.
Geldiğim yere dönecektim.
Bu düşünce beni,
Biraz olsun teselli etti.
Sonunda ateist ruhum,
Mutluluğa erişecekti,

Ölerek, ölümsüzlüğe kavuşacaktım....

Hacı

Link to post
Sitelerde Paylaş

evet yıdız tozuydu yazdığın yazı hacı bumu bilmiyorum sanmıyorum sayfa yazısı bile böyle kısa kıtlarla deyildi hata ateist arkadaş dedikiya hacı bu yazdıklarını bir kitapta toplsan diye teklif vetmişti. belkide bu üste yazdığındır il duyduğumdan dolayı abartmışım ilk şeker tatdan çocuk gibi ama sanmıyorum o çok daha güzeldi neyse bu kadar buldusam oda yeter neyim eksilir neyim fazala olurki.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...