Jump to content

CANLILIĞIN FİZİĞİ


Recommended Posts

İki element bir araya gelince bazı nitelikler kazanır ama, bu aradar sahip oldukları niteliklerden bazılarını kaybederler.

Örneğin H2O (su) böyle bir moleküldür.

Hidrojen ve oksijen birleşince hidrojen yanıcı, oksijen ise yakıcı özelliklerini kaybder.

Bu yeni molekül yeni nitelikler kazanır.

Aynı şekilde karbon, azot, hidrojen, fosfor bir araya gelerek bir organik molekül oluşturabilir.

Onların bireysel olarak sahip oldukları bazı özellikler, diğer elementlerle bir araya gelince artık kendini belli etmez. Hala vardırlar ama, manifest değillerdir.

Ortaya çıkan yeni molekül kendisini oluşturan elementlerin toplu etkisinin manifest olduğu bir moleküler yapıdır.

Olağan fizik yasalarına uyarak topluca bir araya gelip de bu organik molekülü oluşturan elementler organik molekülü oluştururken farklı fizik yasalarına tabi değillerdir.

Zaten tek başına bu moleküller canlı olarak nitelendirilmezler.

Canlılık çok sayıda organik molekülün bir araya gelmesinden ortaya çıkan bir olgudur.

Aslında bu da canlılık için yeterli değildir. Canlılığın gerçekleşmesi için canlıyı oluşturan organik moleküllerin bir sıra dahilinde ve zamanla bir araya gelmeleri gerekir.

Döllenmiş yumurtanın yeni bir canlıya nasıl dönüştüğünü anlamak için bu sıranın çok iyi bilinmesi gerekir.

Çünkü sıra herşeydir. Bu süreçte zaman da çok önemlidir.

Sıra fiziksel ve kimyasal süreçlerin bir düzen içinde gelişmesini sağlarken, zaman bu sürece bir katalizör olarak katılır.

Sırada ve zamanlamada ortaya çıkabilecek en küçük bir düzensizlik ve gecikme önemli anomalilerin veya embryonun ölmesinin nedendir.

Bu da canlının varlığının fizlksel ve kimyasal yasalara büyük ölçüde sadık olması zorunluğu ile açıklanabilir.

Döllenmiş yumurtadan bir civcivin veya insanın ortaya çıkması bir mucize olmayıp, maddenin bazı fizik ve kimya yasalarına tabi olması ile kolaylıkla açıklanabilir.

Civciv ve insan kendisini oluşturan hücrelerden çok daha farklı ve fazla bir canlıdır.

Ama onlar için onlar artık madde değildir, onlar insandır, civcivdir, diyemezsiniz. Çünkü onlar hem insan ve civcivdir, hem de maddedir.

Çeşitli şekillerde zamanla ve bir sıra izleyerk bir araya gelen madde civciv ve insana dönüşmüştür.

Bu olayı döllenmiş yumurtanın her anını izleyerek demonstre etmek mümkündür.

Canlıların ortaya çıkmasını ve ortaya çıktıktan sonraki yaşamlarına devam etmelerini, olağan fizik kanunlarından soyutlayamazsınız.

Sevgili hacı, bu iletin konuyu güzel özetliyor.

Yeni bir molekül kendini oluşturan atomların dışında yeni bir özellik kazanıyorsa, kendini oluşturan atomlar birtakım özelliklerini kaybedebiliyorsa, artık bu molekülü kendi özelliklerine göre ele almak gerek. Artık bu molekül kendini oluşturan atomlardan farklı bir maddedir ve kendini oluşturan atomların ("dilinden düşürmediğin ne olduğu mechul") fizik ve kimya yasalarına farklı uymaktadır ki farklı davranış sergilemiş olsunlar.

Canlı veya cansız atom ve moleküllerin "fizik ve kimya yasalarına" uymalarından ne anlamalıyız? Bu yasalara oksijen nasıl uyar? hidrojen nasıl uyar? su nasıl uyar? Uyduklarında ortaya çıkan nedir? uyup uymadıklarını nasıl anlarız. Farzedelim ki uymuyorlar. o zaman ne olur?

Özetle bu iletideki değerlendirmelerin zayıf yönü. Her şeyin fizik ve kimya yasalarına tabi olması dayatmasıdır.

Daha önceleri de bu konuda tartışmalarımız olmuştu. Bizler madde özelliklerinden, davranış biçimlerinden yasa üretmekteyiz. Maddeler kendi fiziksel ve kimyasal özelliklerini, davranış biçimleriyle manifest ederler.

Madde özelliklerini ve davranışlarını, kendilerinin dışında ( ne olduğu mechul) fizik ve kimya yasalarına uymak zorunda olduklarına bağlarsanız. İşte o zaman bu yasa/lar karşınıza sihir gibi dikilir. Nedir bu yasa/lar? ne menem bir şeydir ki her maddeye özelliğini ve davranış biçimini dikte ettiriyor?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 101
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sevgili hacı, bu iletin konuyu güzel özetliyor.

Yeni bir molekül kendini oluşturan atomların dışında yeni bir özellik kazanıyorsa, kendini oluşturan atomlar birtakım özelliklerini kaybedebiliyorsa, artık bu molekülü kendi özelliklerine göre ele almak gerek. Artık bu molekül kendini oluşturan atomlardan farklı bir maddedir ve kendini oluşturan atomların ("dilinden düşürmediğin ne olduğu mechul") fizik ve kimya yasalarına farklı uymaktadır ki farklı davranış sergilemiş olsunlar.

Canlı veya cansız atom ve moleküllerin "fizik ve kimya yasalarına" uymalarından ne anlamalıyız? Bu yasalara oksijen nasıl uyar? hidrojen nasıl uyar? su nasıl uyar? Uyduklarında ortaya çıkan nedir? uyup uymadıklarını nasıl anlarız. Farzedelim ki uymuyorlar. o zaman ne olur?

Özetle bu iletideki değerlendirmelerin zayıf yönü. Her şeyin fizik ve kimya yasalarına tabi olması dayatmasıdır.

Daha önceleri de bu konuda tartışmalarımız olmuştu. Bizler madde özelliklerinden, davranış biçimlerinden yasa üretmekteyiz. Maddeler kendi fiziksel ve kimyasal özelliklerini, davranış biçimleriyle manifest ederler.

Madde özelliklerini ve davranışlarını, kendilerinin dışında ( ne olduğu mechul) fizik ve kimya yasalarına uymak zorunda olduklarına bağlarsanız. İşte o zaman bu yasa/lar karşınıza sihir gibi dikilir. Nedir bu yasa/lar? ne menem bir şeydir ki her maddeye özelliğini ve davranış biçimini dikte ettiriyor?

Sevgiler.

Sevgili Drekinci.

Bu ileti ile ne demek istediğini anlamadım. Yalnız canlılara özgü yasalar var mı diyorsun? Ben öyle bir anlam çıkarıyorum. Biraz açarsan memnun olacağım..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılığın en önemli gösterilerinden biri metabolizmadır.

Metabolizması olmayan bir canlı düşünülemez.

Metabolizma canlı bir organizmada yaşamı sağlayan ve sürdüren bir dizi kimyasal reaksiyonlardan oluşmuştur.

Metabolik süreçler canlının büyüyüp çoğalmasını, fiziksel bütünlüğünü korumasını ve çevresel uyarılara cevap vermesini sağlarlar.

Bu terim ayrıca canlı vücudunda vuku bulan, hazım, çeşitli besin madelerinin hücreler arasında taşınması, atıkların dışarı atılması gibi kimyasal reaksiyonları da belirtir.

Metabolik etkinlikler olağan fizik ve kimya yasalarına uyarlar. Canlıların metabolik etkinlikler göstermesi için onlara özgü spesifik yasalar yoktur.

Canlı biyolojik enerji olarak dışardan aldığı atom ve molekülleri kendi yapısında bulunan atom ve moleküllerle yer değiştirerek, metabolik etkinlik kazanır ve canlı olarak varlığını sürdürür.

Başka bir deyişle, canlıyı oluşturan atomlar onun değişmeden kalan öğesi değillerdir ve sürekli olarak canlının içinde yaşadığı ortamdan canlının yapısına katılırlar. Canlılar sürekli bir değişim içindedirler. Canlının her doku ve organı az veya çok, yavaş veya hızlı olarak sürekli bir değişim içindedir.

Metabolizma tek başına yalnız canlılara özgü bir özellik midir?

Değildir!

Bahçede barbüküde kullandığımız ateş de metabolizma gibidir. Dışardan oksijen veya propane olarak sürekli olarak alınan yakıt yanarak karbon dioksit, karbon monoksit, su buharı ve diğer gazlara dönüşmekte ve ortama atılmaktadır. Ayrıca ateşin çoğalması da söz konusudur. Canlının iki önemli özelliğine sahip olmasına rağmen ateş fiziksel

bir antite olup, canlı değildir.

Aradaki benzerliklere rağmen ateş en basit bir canlıdan bile daha basittir. Doğal seçilime uyarak evrilmez ve herediteye sahip değildir.

En basit canlıda bile metabolizma ile birlikte herediteden sorumlu genler ve enzimler vardır. Hücre için etkinliklerin çoğundan sorumlu enzimler canlının elleri, ayakları gibidi. Onun yaşamını dikte ettiren araçlardır. Canlısal etkinliklerin çoğunu fizik ve kimya yasalarına indirgemek mümkündür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hacı,

biyoloji diye bir bilim dalı var. Canlıları inceliyor. Canlı kategorisine dahil olabilecek tüm oluşumları kademe kademe ele alıyor, özelliklerini, davranış biçimlerini, bunların nedenlerini araştırıyor. Bu bilim dalını fizik ve kimya yasaları gibi ne olduğu meçhul yasalara bağlamıyor. Her molekülün, her hücrenin her organizmanın özelliklerini ortaya koymaya çalışıyor. Arkasında, şu fizik yasası, bu kimya yasası var diye bir şey aramıyor. Organik maddelerin kimyasal yapıtaşlarından daha çok. Bileşik yapının kendi özelliklerine bakıyor. Organizmadaki görevlerine, işlevlerine bakıyor. bu işlevlerin her organizmada aynı olması onların biyolojik yasaları anlamına geliyor. Karbonun hidrojenin oksijenin bağlı olduğu fizik ve kimya yasalarından daha çok. bunların oluşturduğu organik materyallerin davranışlarına bakıyor.

Bu yaklaşımın anlaşılmayacak tarafı yok. Her madde kendi bağlamında, kendi özgün özellikleri ve ortam özelliklerine göre verdiği tepkilere göre tanınmaya çalışılıyor. Element tablosuna bir göz at. Sınıflandırılmaları tam da kimyasal özelliklerine göre yapılmış. Bu sınıflandırma çoğu kez bunların birleşerek meydana getirdiği maddeler ile uyum sağlamıyor. Birleşik maddeler kendilerini oluşturmuş elementlerin özelliklerinin dışına çıkıyor. Böyle olunca, her bileşik maddeyi kendini oluşturduğu maddelere indirgemek yanlış olur. Her bileşik madde kendine özgü davranıyor. Böyle olunca fiziğin bir alt dalı kimya da, onun alt dalları, biyoloji, tıp, psikoloji vs ler de kategorilere ayrılabiliyor ve her kategori kendi bağlamında ele alınabiliyor.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hacı,

biyoloji diye bir bilim dalı var. Canlıları inceliyor. Canlı kategorisine dahil olabilecek tüm oluşumları kademe kademe ele alıyor, özelliklerini, davranış biçimlerini, bunların nedenlerini araştırıyor. Bu bilim dalını fizik ve kimya yasaları gibi ne olduğu meçhul yasalara bağlamıyor. Her molekülün, her hücrenin her organizmanın özelliklerini ortaya koymaya çalışıyor. Arkasında, şu fizik yasası, bu kimya yasası var diye bir şey aramıyor. Organik maddelerin kimyasal yapıtaşlarından daha çok. Bileşik yapının kendi özelliklerine bakıyor. Organizmadaki görevlerine, işlevlerine bakıyor. bu işlevlerin her organizmada aynı olması onların biyolojik yasaları anlamına geliyor. Karbonun hidrojenin oksijenin bağlı olduğu fizik ve kimya yasalarından daha çok. bunların oluşturduğu organik materyallerin davranışlarına bakıyor.

Bu yaklaşımın anlaşılmayacak tarafı yok. Her madde kendi bağlamında, kendi özgün özellikleri ve ortam özelliklerine göre verdiği tepkilere göre tanınmaya çalışılıyor. Element tablosuna bir göz at. Sınıflandırılmaları tam da kimyasal özelliklerine göre yapılmış. Bu sınıflandırma çoğu kez bunların birleşerek meydana getirdiği maddeler ile uyum sağlamıyor. Birleşik maddeler kendilerini oluşturmuş elementlerin özelliklerinin dışına çıkıyor. Böyle olunca, her bileşik maddeyi kendini oluşturduğu maddelere indirgemek yanlış olur. Her bileşik madde kendine özgü davranıyor. Böyle olunca fiziğin bir alt dalı kimya da, onun alt dalları, biyoloji, tıp, psikoloji vs ler de kategorilere ayrılabiliyor ve her kategori kendi bağlamında ele alınabiliyor.

Sevgiler.

Seni hala anlamıyorum sevgili Drekinci. Sana basit bir soru soruyorum. Cevabı evet veya hayır olmalı.

Sence canlılar için farklı biyolojik yasalar mı var?

Bunu evet veya hayır olarak cevaplandırabilir misin? Uzun açıkalama yapmana itiraz etmiyorum. Ama sonunda net bir karar vermelisin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şunları da eklemekten kendini alamıyorum.

Benim gözümde yalnız fizik ve onun alt dalı olan kimya yasaları vardır.

Diğer bilimlerin hiçbirinin kendilerine özgü yasaları yoktur. Onların bütün yasaları fizik ve kimyadan indirgenen yasalardır.

Zaten sosyoloji ve psikoloji gibi somut olmayan bilim dallarında fizik ve kimya yasaları hiç yoktur.

Tıp temel olarak biyolojinin bir dalıdır..

Biyoloji ise bütün canlıları inceleyen, kendine özgü yasaları olmayan ve bütün yasalarını fizik ve kimayadan alan bir bilim dalıdır.

Ayrıca biyoloji ve tıp ki özellikle tıp, diğer bütün somut bilimlerin karışımından ibaret bilim dallarıdır.

İkisi de fizik ve kimyanın alt dalları olan bütün somut bilimlerden yararlanırlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılar açısından, senin bahsettiğin fizik ve kimya yasalarından farklı biyolojik yasalar vardır. Canlıya canlılık özelliklerini kazandıran her özellik biyolojik yasa kapsamına alınabilir. En başta senin üzerinde durduğun metabolizma. Metabolizma tam da biyolojik bir yasa olarak değerlendirilebilir. Bunun dışında, genlerin, hücrelerin, organizmaların, üremeye ilişkin, yaşamda kalmaya ilişkin pek çok davranışı biyolojik yasalar kapsamında ele alınabilir. Eğer böyle olmasa idi ne biyoloji, ne tıp, ne psikoloji, özgün bilim dalları olmazdı.

"Fizik ve kimya yasaları" diye bir bilim dalı ortaya çıkar. Herkes bu bilim dalını öğrenmeye çalışır, her oluşumun sırrını çözerdi.

Varmı böyle bir bilim dalı? Hangi fizik veya kimya yasasını bize dikte etmeye çalışıyorsun? Söyle bu yasaları. Biz de haa işte her şey bu yasaların emrinde çalışıyor diyelim.

Baştan beri söyleyip duruyorum. Fizik ve kimya yasası dediğin şeylerin mahiyeti muğlak. Maddelerin davranışlarından bir takım özellikler soyutlayabiliyorsak, maddeler aynı şartlar altında aynı davranışları sergiliyorsa, bu onların birtakım yasalara uyduklarından dolayı değil. kendi yapısal özelliklerinden kaynaklanmaktadırlar. Her maddenin kendi yapısal özellikleri farklı olduğu için, her maddeye (kendi dışında bir başka madde olmadığı sürece) mahiyeti belli olmayan fizik yasası etki etmez. Zaten maddeden bağımsız, maddeyi manüple eden madde dışı yasa falan da yoktur. Yasa maddenin kendi özelliğidir.

"Kafamın tası attımı, önüme geleni haşlarım." İşte bu senin veya benim özelliklerimizden biridir. kafamızın tasının atması kendimizin veya kendi dışımızdaki maddi etkenlere bağlıdır. Bizim kafamızın tasını attıran, "ne olduğu meçhul" bir fizik, kimya vs yasa yoktur. Yasa kendi içimizde veya dışımızdadır. Ki her ikisi de maddi temellidir.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biyomekanik, biyolojik sistemlerin yapısı ve işlevleri üzerinde araştırmalar yapan bir bilim dalıdır. Biyomekanik biyolojik sistemleri analiz ederken çogu kere geleneksel mühendislik biliminden yararlandığı için mühendislikle çok yakından ilgili bir bilim dalıdır. Newton mekaniği ve materyel biliminin biyolojik sistemlerin çogunun mekaniğine benzerliği vardır. Mekanik olarak benzerlik göstermelerine rağmen biyolojik sistemler, insanların kurduğu sistemlerden daha karmaşiktır. Yine de bu karmaşiklık biyolojik sistemlerin aynı fizik yasalarına uyması önünde bir engel oluşturmaz. Bütün dikkate alınacak hususlar, biyolojik sistemlerle mekanik sistemler arasından mevcut farklar arasındaki ayrıntılardır.

Mekanik sistemlerin biyolojik sistemlere uymasını sağlamak zor da olsa mümkündür. Çünkü biyolojik sistemlerin izlediği ayrı yasalar yoktur. İlerde bu alanda çok daha büyük ilerlemelerin yapılacağı ve beyin dışında bütün organların işlevlerini yapan mekanik sistemlerin oluşturulacağı kuşkusuzdur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılar açısından, senin bahsettiğin fizik ve kimya yasalarından farklı biyolojik yasalar vardır. Canlıya canlılık özelliklerini kazandıran her özellik biyolojik yasa kapsamına alınabilir. En başta senin üzerinde durduğun metabolizma. Metabolizma tam da biyolojik bir yasa olarak değerlendirilebilir. Bunun dışında, genlerin, hücrelerin, organizmaların, üremeye ilişkin, yaşamda kalmaya ilişkin pek çok davranışı biyolojik yasalar kapsamında ele alınabilir. Eğer böyle olmasa idi ne biyoloji, ne tıp, ne psikoloji, özgün bilim dalları olmazdı.

"Fizik ve kimya yasaları" diye bir bilim dalı ortaya çıkar. Herkes bu bilim dalını öğrenmeye çalışır, her oluşumun sırrını çözerdi.

Varmı böyle bir bilim dalı? Hangi fizik veya kimya yasasını bize dikte etmeye çalışıyorsun? Söyle bu yasaları. Biz de haa işte her şey bu yasaların emrinde çalışıyor diyelim.

Baştan beri söyleyip duruyorum. Fizik ve kimya yasası dediğin şeylerin mahiyeti muğlak. Maddelerin davranışlarından bir takım özellikler soyutlayabiliyorsak, maddeler aynı şartlar altında aynı davranışları sergiliyorsa, bu onların birtakım yasalara uyduklarından dolayı değil. kendi yapısal özelliklerinden kaynaklanmaktadırlar. Her maddenin kendi yapısal özellikleri farklı olduğu için, her maddeye (kendi dışında bir başka madde olmadığı sürece) mahiyeti belli olmayan fizik yasası etki etmez. Zaten maddeden bağımsız, maddeyi manüple eden madde dışı yasa falan da yoktur. Yasa maddenin kendi özelliğidir.

"Kafamın tası attımı, önüme geleni haşlarım." İşte bu senin veya benim özelliklerimizden biridir. kafamızın tasının atması kendimizin veya kendi dışımızdaki maddi etkenlere bağlıdır. Bizim kafamızın tasını attıran, "ne olduğu meçhul" bir fizik, kimya vs yasa yoktur. Yasa kendi içimizde veya dışımızdadır. Ki her ikisi de maddi temellidir.

Sevgiler.

Bunlar senin düşüncelerin. Senden onları savunmanı bekliyoruz.

Her madde için ayrı bir fizik yasası olduğunu düşünmek bilimsel sapkınlıktır.

Sen öyle düşünüyorsun. Ya da bende öyle bir izlenim uyandırdın.

Madde dışı bir yasanın olup olmaması bizi ilgilendirmiyor. Çünkü biz madde ile uğraşıyoruz.

Onun canlı veya cansız olması arasında fizik yasaları bağlamında farkların olmadığını ben savunuyorum.

Sen ise biyolojye özgü (yalnız canlılarla ilgili) spesifik yasaların olduğunu savunuyorsun.

Umarım bu savını savunabilirsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen önce, fizik yasası diye dilinden düşürmediğin yasanın ne olduğunu anlat. Her madde için, canlı veya cansız için, var olup olmadığına sonra karar verelim.

Madde dışı bir yasanın olup olmaması nasıl ilgilendirmez? Her şeyi getirip bu yasalara bağlamaya çalışıyorsun ya. Bu yasalar; madde içi ise zaten bu maddelerin özellikleridir. Her maddenin özellikleri de kendine özgüdür. Madde dışı ise böyle bir şey olmadığını söyleyip duruyorum ya.

Eğer bilim, canlı veya cansız ayrımı yapmış ise, cansız bilimlere fizik ve kimya demiş, canlılara da biyoloji demiş ise bunu benim savunmama gerek bile yoktur. Aç biyoloji kitaplarını oku, metabolizmadan, canlı evriminden, üremeden, yaşamda kalmadan, besine yönelmeden, tehlikeden kaçmadan vs bir sürü biyolojik yasa bulursun.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen önce, fizik yasası diye dilinden düşürmediğin yasanın ne olduğunu anlat. Her madde için, canlı veya cansız için, var olup olmadığına sonra karar verelim.

Madde dışı bir yasanın olup olmaması nasıl ilgilendirmez? Her şeyi getirip bu yasalara bağlamaya çalışıyorsun ya. Bu yasalar; madde içi ise zaten bu maddelerin özellikleridir. Her maddenin özellikleri de kendine özgüdür. Madde dışı ise böyle bir şey olmadığını söyleyip duruyorum ya.

Eğer bilim, canlı veya cansız ayrımı yapmış ise, cansız bilimlere fizik ve kimya demiş, canlılara da biyoloji demiş ise bunu benim savunmama gerek bile yoktur. Aç biyoloji kitaplarını oku, metabolizmadan, canlı evriminden, üremeden, yaşamda kalmadan, besine yönelmeden, tehlikeden kaçmadan vs bir sürü biyolojik yasa bulursun.

Sevgiler.

Ben de sana aynı şeyleri söylüyorum zaten.

Oku!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Temel fizik kanunları nelerdir.

Aşağıdaki kanunların temel oldukları kabul edilirler.

Newton'un hareketle ilgili üç kanunu.

Kütleçekim kanunu

Enerji korunumu kanunu

Momentum tutumu kanunu

Termodinmik kanunlar

Elektrostatik kanunlar

Işık hızının sizin hızınızdan bağımsı olması

Gazlarla ilgili çeşitli kanunlar

Daha başka birkaç kanun daha var ama bunlar temel kanunlar.

Canlı cansız her madde bu kanunlara uymakla yükümlüdür.

Yoksa kanunsuz ilan edilir ve cezalanırılır. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Temel fizik kanunları nelerdir.

Aşağıdaki kanunların temel oldukları kabul edilirler.

Newton'un hareketle ilgili üç kanunu.

Kütleçekim kanunu

Enerji korunumu kanunu

Momentum tutumu kanunu

Termodinmik kanunlar

Elektrostatik kanunlar

Işık hızının sizin hızınızdan bağımsı olması

Gazlarla ilgili çeşitli kanunlar

Daha başka birkaç kanun daha var ama bunlar temel kanunlar.

Canlı cansız her madde bu kanunlara uymakla yükümlüdür.

Yoksa kanunsuz ilan edilir ve cezalanırılır. :lol:

Bu kanunların hepsi enerji ve maddenin hareketlerine ilişkin yasalardır. Enerji ve maddenin hareketlerini gözlemleyerek ortak özellikleler olarak bu yasalar ortaya konulmuştur.

Kütleden bağımsız bir yasa kütleyı çekmeye yönlendirmiyor.

Enerjinin korunumu matematik ve mantıksal bir yasadır. Enerji bir iş yapıyorsa işe dönüşmüş oluyor, ısıya, hareket hızlandırmaya, yavaşlatmaya vs dönüştüğü düşünülerek enerji korunuyor denir. Yine maddeye ilişkin bir yasadır. Maddeden bağımsız enerji tanımlanamaz. yasası da olmaz. Termodinamik ve elektrostatik yasaların mahiyeti de tıpkı enerji dönüşümleri gibidir.

Gazlarla ilgili yasa ismi üstünde gazları ilgilendirir.

Işık hızının sabit olması da yine ışığa özgü bir durumdur.

Gazlardan, ışıktan bağımsız bir yasa gazların davranışını veya ışığın hızını belirlemiyor. Bunlar zaten gazların veya ışığın özellikleri kapsamındadır.

Özetle burada temel fizik yasaları diye yasaların isimlerini sıralayacağına, bu yasaların mahiyeti hakkında bir şeyler söylemen gerekir. Yani gazlara ilişkin yasa nasıl oluyor da bütün gazlara aynı davranışı dikte ettiriyor. Işık hızına ilişkin bir yasa nasıl oluyor da hızı sabit bir şekilde tutuyor. vs vs.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci;

Sen her seferinde silsen de senin bilimsel olmadigini ben her firsatta vurgulayacagim. Cunku bu benim bir bilimsel, bilissel ve bilgisel birey olarak insanlik gorevim.

En azindan okurlar sen silene kadar okuma firsati bulacaklardir.

Sen kim oluyorsun da başkalarına bu şekilde hitabediyorsun bu forumda.

Ateistforum katılımcılarıdan herkese saygı bekliyor. En azından susarak saygı gösterirsin.

Sen çok oldun. Kılıfını zorluyorsun.

Benzer bir iletini daha görürsem buradan süresiz uzaklaştırılacaksın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen kim oluyorsun da başkalarına bu şekilde hitabediyorsun bu forumda.

Ateistforum katılımcılarıdan herkese saygı bekliyor. En azından susarak saygı gösterirsin.

Sen çok oldun. Kılıfını zorluyorsun.

Benzer bir iletini daha görürsem buradan süresiz uzaklaştırılacaksın.

Hangi saygidan bahsediyorsun be!

Sen benim simdiye kadar kisiligime bile saygi gostermedin.

Ama dedim ya sen sadece insiyatif kullanirsin.

Senin ile yasamda bir platformda bir araya gelsek; iste orada bu insiyatifin sokmez.

Sen benim iletilerimi neye dayanatrak siliyorsun?

Once bunu acikla.

Evet uzaklastirabilirsin, ama bu sadece senin korku felsefenin bir urununun ifadesi olur. Cunku bir dusuncenin bir yerden silinmesi ancak korku felsefesinin bir urunudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu kanunların hepsi enerji ve maddenin hareketlerine ilişkin yasalardır. Enerji ve maddenin hareketlerini gözlemleyerek ortak özellikleler olarak bu yasalar ortaya konulmuştur.

Kütleden bağımsız bir yasa kütleyı çekmeye yönlendirmiyor.

Enerjinin korunumu matematik ve mantıksal bir yasadır. Enerji bir iş yapıyorsa işe dönüşmüş oluyor, ısıya, hareket hızlandırmaya, yavaşlatmaya vs dönüştüğü düşünülerek enerji korunuyor denir. Yine maddeye ilişkin bir yasadır. Maddeden bağımsız enerji tanımlanamaz. yasası da olmaz. Termodinamik ve elektrostatik yasaların mahiyeti de tıpkı enerji dönüşümleri gibidir.

Gazlarla ilgili yasa ismi üstünde gazları ilgilendirir.

Işık hızının sabit olması da yine ışığa özgü bir durumdur.

Gazlardan, ışıktan bağımsız bir yasa gazların davranışını veya ışığın hızını belirlemiyor. Bunlar zaten gazların veya ışığın özellikleri kapsamındadır.

Özetle burada temel fizik yasaları diye yasaların isimlerini sıralayacağına, bu yasaların mahiyeti hakkında bir şeyler söylemen gerekir. Yani gazlara ilişkin yasa nasıl oluyor da bütün gazlara aynı davranışı dikte ettiriyor. Işık hızına ilişkin bir yasa nasıl oluyor da hızı sabit bir şekilde tutuyor. vs vs.

Sevgiler.

Sevgili Drekinci. Sen bütün bilimi sorguluyorsun. O nedenden bu iletiyi ciddiye almamız mümkün değil.

Cevap vermeyeceğim. Canlılar için özel yasalar yoktur. Bunu tekrarlayarak tartışmalara devam edeceğim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlıların fiziğine beynin fiziği (fizyolojisi) ile devam edelim.

Beyin iç ve dış ortamdan informasyon toplayan, topladıkları çeşitli informasyonları derleyen ve onları dağıtan bir organdır.

Bu işlevini beyin elektrik sinyallerini üretip manüple ederek başarır.

İnformasyon sinir hücrelerinin ürettiği elektrik sinyaller aracılığı ile beyinde bir yerden diğer yerlere taşınır.

Nöronlar elektriği iyi geçirmezler. Dolayısıyla elektrik sinyallerinin beyinde informasyon taşıması için bazı karmaşık mekanizmaların evrilmesi gerekir.

Bu mekanizmalarda iyonlardan oluşan elektrik akımı hücrelerin boyunca yayılır.

Normalde nöronlar negatif potansiyel üretirler. Bunu bir elektronu sinir hücresinin içine sokmakla ölçebiliriz.

Nöronda aksiyon potansiyeli ortaya çıkınca bu negatif potansiyel pozitif olur ve aksiyon potansiyeli nöronun uzantıları olan akson ve dendritlere doğru yayılır.

Bu şekilde yayılan aksiyon potansiyeli nöronların temel elektrik sinyalidir.

Beyinde birkaç yer dışında elektronların hareketine bağlı elektrik kullanılmaz.

Bunun nedeni bu elektrik akımı sırasında ısının açığa çıkmasıdır. Bu ısı beyin hücreleri için son derece zararlıdır.

Dolayısıyla evrim elektrik akımının ısıya neden olmadan akmasını sağlayan bir yöntem bulmak zorundadır.

Doğal seçilim son derece başarılı bir elektrik mühendisidir. Nöronlardaki elektrik potansiyelini iyonlarla üretir.

Bazı iyonların nöronların içinde ve dışında yoğunluğu farklıdır. Arada nöronların zarı vardır.

Ayrıca bu zar bazı iyonlar için geçirgen, diğerleri için daha az geçirgendir.

Zarda bulunan iyon pompaları bazı iyonları hücre dışına atarken, yine zarda yer alan iyon kanalları onlardan bazıların hücre içine geçmesini sağlar.

İyonların bu hareketi sırasında elektrik üretilir.

Pillerde ve akülerdeki mekanizmaya benzer bir mekanizma ile beyin elektrik üretmektedir.

Beyinde üretilen ve aksiyon potansiyeli denen ve iyonik potansiyel farkları ile ortaya çıkan bu elektrik hücre zarları boyunca yayılır.

Aslında bu olay çok daha karışık ve sofistikedir ama, beyin düşünmek, bilgi derlemek ve kullanmak için olağan fizik yasaları dışına çıkmadan işlevlerini başaran bir organdır.

Üstün insan beyni elektrik üretmek için son derece ilkel ve basit bir yönteme başvurmaktadır. Basit ve ilkel olmasına rağmen bu sistem beyin için gereklidir. Beynin başka yöntemlerle elektrik üretmesi ısı açığa çıkaracağından evrimsel olarak reddedilmiştir.

Bilinç de bu iyon yoğunlukları arasındaki farkların elektrik üretmesi ve bazı nörotransmiterler aracılığı ile ortaya çıkar.

Sofistike biyolojik etkinliklerin basit ama son derece yeterli mekanizmalara bağlı olması doğanın ilginç başarılarından biridir.

Bu basit fiziko-kimyasal mekanizma düşünmek, hatırlamak, hayal ve fantezi kurmak, üzülmek ve sevinmek, nefret etmek ve kin beslemek, acıkmak, susamak gibi olağan ve sofistike insansal etkinliklerden sorumludur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılarla ilgili işlevleri basit fizik ve kimya kanunları ile açıklayabiliyorsak, canlılar için özel biyolojik kanunlar yoktur diyebilmeliyiz.

Canlıların özel bir takım biyolojik kanunlara uyması demek, bizim henüz varlıklarının farkında olmadığımız sihirli kanunların olması demektir.

Ama durum öyle değil.

Biliyoruz ki akciğerler ve kalıp ve böbrekler olağan fizik ve kimya kanunlarına uyarak işlevlerini yerine getiriyorlar.

Bundan eminiz. Çünkü yapay kalp-akciğer makineleri ile yapay böbrek makineleri yapabiliyoruz. Böbrek makineleri ile böbrekler çalışmayan birini yıllarca yaşatabiliyoruz.

Henüz kalp-akciğer makinesi uzun zaman kullanılır hale getirilemedi ama ilerde bunun da başarılacağından eminiz.

Yapay kalp-akciğer makineleri yukarda değindiğim gazlarla ilgili olağan fizik yasalarından yararlanırlar sevgili Drekinci karddeşim. Onların çalışmasından melekler sorumlu değildir.

İnsan denen hayvan biyolojik davranışları basit fiziksel olgulara indirgemesini ve bu arada kazanılan bilgileri kullanarak insanların yaşamını zenginleştirmesini bilen bir yaratıktır.

Yalnız canlılara özgü biyolojik yasalar yoktur. Fizik yasaları vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...