Jump to content

Eyvahcubbeliye İslam ile ilgili herşeyi sorabilirsiniz...


Recommended Posts

  • İleti 1,9k
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Müşrik Arapların ALLAH İnancı

Bugün yaygin bir şekilde, Resulüllah'in bir peygamber olarak gönderildiği ve îslâm'a davet ettiği Arapların, ALLAH'ın varlığı konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmadıkları zannedilmekte, bu nedenle ALLAH'ın varlığına inanmadıkları düşünülmektedir.

Mevcut bilgilerden hareketle, Mekke ve çevresinde yaşayan putperest Arapların, 'ALLAH' ismine ve daha da önemlisi, 'ALLAH'ın var olduğu ve varlık olarak bir olduğu' inancına yabancı olmadıkları biliniyor. Cahiliye devri Arap şiiri bu konuda önemli bir kaynaktır. Bu şiirlerde, ALLAH'ın mutlak yaratan oluşu, ALLAH'la ilgili inancın en önemli özellikleri arasında yer almaktadır. Ünlü Şair Antere'nin bir şiiri bu konunun önemli örneklerindendir. Antere bir şiirinde şöyle demektedir:

Ey erâk (ağacı) üzerine konan kuş,

Seni yaratan Rabb'İn hakkı için (onların nereye gittiklerini) söyle.

Herhalde sen nereye gittiklerini biliyorsun.

Antere, bir başka şiirinde de ALLAH'tan 'Nefisleri yaratan', bir diğerinde ise 'Göğü ve Ayı kontrol eden' olarak bahsetmektedir. Ayrıca, İslâm öncesi Arap şiirleri üzerinde yapılan araştırmalarda, müşrik Arapların inandıkları ALLAH'ın isimleri arasında 'Rabb'ul BeyV (Evin Kabe'nin sahibi, efendisi), 'Rabb'ul Kabe' (Kabe'nin-sahibi, efendisi), 'Rabb'ul Mekke' (Mekke'nin sahibi, efendisi) isimlerinin sıklıkla geçtiği tespit edilmiştir.

Siyer ve Tarih'lerde çok miktarda bulunabilecek ve İslâm öncesi dönemdeki Arapların, ALLAH inancına sahip olduklarına delil olabilecek şiirlerden bazıları bizzat Resulüllah'in dedesi Abdülmuttalib'e aittir. Abdülmuttalib'e ait bazı şiirlerde şu tür ifade ve tanımlara rastlanmaktadır: 'Rabbime söz verdim, ben ahdimi gözetirim', 'Evet, örtüler örtülen Beyt'in Rabbine yemin ederim', 'Takatsiz yük develerinin de Rabbi olan ALLAH'a yemin ederim', 'Korkarım Rabbimden, şayet emrine isyan edersem. Vallahi, hiçbir şey onun hükmüne güç yetiremez', 'ALLAH'ım şüphesiz sen istediğini yaparsın. Dilersen, doğruyu ve sevabı ilham edersin. [ibn İshak, Siyer, 86-90.

Konuyla ilgili olmak üzere Velid b. Muğire gibi İslâm'ın en katı düşmanlarından nakledilen benzer sözler ve şiirler de önemlidir. Resulüllah'in 35 yaşında olduğu yıl, Mekkeliler onarmak maksadıyla Kabe'yi yıkarlarken, ALLAH'in azabına uğrama korkusunu yaşayan Velid'in sözleri benzerlerinin sadece bir örneğini teşkil etmektedir: 'ALLAHım.' Mani olma. Şüphesiz biz, ancak hayır dileriz. [ibn İshak, Siyer, 158; îbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 1/207.]

Müşrik Araplar, Enfal sûresinin 32. ayetin de geçtiği gibi, 'ALLAHümme' (Allah'ım) sözcüğünü dualarında yaygın bir şekilde kullanırlardı. Resulüllah'm babasında olduğu üzere, çocuklarına 'Abdullah' (ALLAH'in kulu) ismini verenler pek çoktu. Önemli yazışma ve anlaşmalarına 'ALLAH'ın adıyla' cümlesiyle başlarlardı. Hatta, Resulüllah'a ve Müslümanlara yönelik boykotlarıyla ilgili metne de ALLAH'ın ismiyle başlamışlardı. Daha da önemlisi, Enfal sûresinin söz konusu ayetinde geçtiği üzere, Resulüllah'in peygamberliği ve Kur'an'ın ilâhîliği karşısında ALLAH'a hitaben şöyle seslenmişlerdi; 'ALLAHım! Eğer bu, senin yanından gelmiş gerçekse, başımıza gökten taş yağdır, yahut bize acı bir azap ver.[Enfal, 8:32]

Onlar bu yakarişlarıyla, ALLAH'a inandıklarını, fakat inandıkları ALLAH'ın Muhammed gibi bir öksüz ve yetimi peygamber olarak göndermeyeceğini, Kur'an gibi bir kitabı vahyetmeyeceğini dile getirmişlerdi. Bu inançlarının doğruluğu konusunda en ufak kuşkuları yoktu. Eğer bu inançlarında bir yanlışlık varsa azaba razıydılar. Konuyla ilgili olarak ayrıca Fil olayını hatırlamakta yarar var. Yemen valisi Ebrehe, güçlü ordusu ve filiyle birlikte Kabe'yi yıkmak için Mekke'ye geldiğinde, Ebrehe'nin güçlü ordusunu durduracak imkâna sahip olmayan Mekke'nin saygın lideri Abdülmuttalib, Kabe'nin kapısındaki halkaları tutarak, bütün samimiyetiyle ALLAH'a şöyle dua etmişti: 'Ey ALLAH'ım! Onlara karşı senden başka kimseden yardım istemiyorum. Ey Rabbim! Kendi himayende olan evi, onların zararından koru. Kabe'ye düşman olan, senin de düşmanındır. Bizlere bir ihsanın olan bu evi onlara karşı koru. [ibn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 1/52; Zemahşeri, el-Keşşâj, İV/285, 286; İbnû'l Esir, el- Kâmü fi't-Târih, 1/444.]

Esasında, İslâm'ın insanlar arasındaki ilk muhatapları olan müşrik Arapların, ALLAH inancına sahip olduklarıyla ilgili deliller, sadece İslâm öncesi dönemden kalan şiirler veya Müslümanlar tarafından yazılan tarih kitapları değildir. Kûr'an, konunun tartışılmaz en önemli kaynağıdır. Zira Kur'an sadece Resulüllah'a veya o zamanki müminlere değil, aynı zamanda müşrik Araplara da hitap ediyor ve bu hitapları sırasında bizzat müşriklerin sahip oldukları inançlara değiniyordu. 'Andolsun ki onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim (sizin yararınıza çalışmak için) boyun eğdirdi?' desen: 'ALLAH' derler... Onlara: 'Kim gökten suyu indirip de ölmüş olan yeri onunla diriltti?' diye sorsan: 'ALLAH' derler [Ankebut, 29:61,63]

'De ki: 'Biliyorsanız (söyleyin) dünya ve içinde bulunanlar kimindir?' ALLAH'ındır' diyecekler.[Mü'minun, 23:84,85] gibi ayetler, ALLAH inancına sahip olduklarını müşriklerin bizzat yüzlerine karşı ifade etmiş ve müşriklerden hiç kimse, kendilerinin Kur'an'da geçen anlamıyla ALLAH inancına sahip olmadıklarını, Kur'an'ın yanlış veya yalan söylediğini iddia edememişlerdir. Üstelik Kur'an'ı yalancı çıkarmak gibi bir fırsatı yakalamayı sürekli bekleyip, gözettikleri halde.

Tüm bu delillerden açıkça anlaşıldığı üzere, Mekke ve çevresinde yaşayan insanların ekseriyeti ilâhî bir iradenin varlığına inanıyorlardı. O'nu 'ALLAH' olarak isimlendiriyorlardı. Fakat ALLAH'ın rabblık sıfatını bazı açılardan daraltıp küçültmüşlerdi. Zanlarinca, her şeyi yaratan ve evreni kontrol eden yüce ALLAH, bazı işlerini bazı yaratıklarına devretmişti. Özellikle de insanın yaşadığı ortamı ve bu ortamda şekillenen hayatın ilkelerini belirleme işlerini, yüce ALLAH'ın sanina uygun olmayan basit işler olarak kabul ediyorlardı. Bu tür işlerle ilgilenmenin ALLAH'ın şanını aşağılamak olacağını düşünüyorlardı. Bu nedenle de, ALLAH'ın, bu tür işleri bazı aracılara, şefaatçilere, yardımcılara devrettiğini düşünüyorlardı. Bunlar cinler, cinleri sembolize eden nesneler ve varlıklar, putlar ve cinlerle irtibat kurduğuna inanılan kâhinlerdi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Cübbeli

Allah her yüzyılda bir dini yenileyici alim gönderirmi ?

gönderir

Hadisi biliyorsunuz yani sahih mi ?

Her yüzyılda bir reformist geliyor yani

bu yüz yılın yenileyicisi kimdir.

Mahmud Usta Osmanoğlu hazretleri.

Ne gibi bir yenilik getirdi acaba ?

Erkeklere cübbe, şalvar, sarık,

Bayanlara çarşaf getirdi.

Uzun süredir bu kadar gülmemiştim, cem yılmazın filmi gibi :lol: :lol: :lol:

Şalvar, çarşaf; yenilik mi?? Yoksa eskilerin yani bazı ataların uygulaması mı?

21. yüzyıl müceddidinin getireceği yenilik şöyle olabilirdi: Allahın varlığına kanıt olarak süper bilimsel buluş ve bunun Kuran'daki xyz ayetiyle birebir örtüşmesi. Böyle olsa amenna ama...Yani o kıyafeti ve giyenleri hor gördüğümden değil ama, Şalvar, çarşaf dersen :lol: ...Ne buluş ama !

Link to post
Sitelerde Paylaş

konuyla atatürkün bir alakası yok zaten :)

Anadolu insanı halen eski düzeninde ben hiç anadolu insanını çıplak görmedim :)

senin çıplaklık anlayışın anadan doğmadır. Dinde ise saçının telini gösteren günahkardır. Bunun günah olmadığını kabul eden de kafirdir. Senin gibi. Katmerli kafffffiiiirrrrr.

Link to post
Sitelerde Paylaş

senin çıplaklık anlayışın anadan doğmadır. Dinde ise saçının telini gösteren günahkardır. Bunun günah olmadığını kabul eden de kafirdir. Senin gibi. Katmerli kafffffiiiirrrrr.

Gayb ten habermi geldi :) kafir ilan ettiniz beni tabi size göre kafirim

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hadisi şerifte şöyle geldi: “Kim nefsini bilrse, Rabbisini bilir.”

Haberlerde (rivayetlerde) şöyle geldi: Allahu teala Davud a.s. vahyetti; Nefsini bil, beni bilirsin.

Davud a.s. dedi: Ya Rabbi! Nefsimi nasıl bileyim? Seni nasıl bileyim?

Allahu teala ona vahyetti: “nefsini zafiyetle, acizlikle, fani olmakla bil, beni de kuvvetle, kudretle ve beka ile bil.”

Gayb ten habermi geldi :) kafir ilan ettiniz beni tabi size göre kafirim

Link to post
Sitelerde Paylaş

“Kim nefsini bilirse, Rabbisini bilir. Kulum bana nafilelerle yanaşmaktan zail olmaz (daim olur), öyleki onu severim. Onu sevdiğimde, onun için kulak olurum, göz olurum, lisan olurum, el olurum, kalb olurum, benimle işitir, benimle görür, benimle tutar. Göklerim yerlerim beni almaz, kulumun kalbi beni alır. Kulum beni zikrettiği zaman ben onun meclis arkadaşıyım. Kim bana bir karış yanaşırsa, ben ona bir zira’ yanaşırım. Kim bana bir zira’ yanaşırsa, ben ona bir kulaç yanaşırım. Kim bana yürüyerek gelse, ben ona koşarak gelirim.”

tarihinde eyvahcubbeli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

senin çıplaklık anlayışın anadan doğmadır. Dinde ise saçının telini gösteren günahkardır. Bunun günah olmadığını kabul eden de kafirdir. Senin gibi. Katmerli kafffffiiiirrrrr.

Hoca diline sahip ol nededigini bil bilgin olmadi konulara girme atalarinin yanlislarini yuklenme ben. Sadece uyariciyim

Link to post
Sitelerde Paylaş

senin çıplaklık anlayışın anadan doğmadır. Dinde ise saçının telini gösteren günahkardır. Bunun günah olmadığını kabul eden de kafirdir. Senin gibi. Katmerli kafffffiiiirrrrr.

Hoca diline sahip ol nededigini bil bilgin olmadi konulara girme atalarinin yanlislarini yuklenme ben. Sadece uyariciyim

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...