Jump to content

AHLAKIN RASYONEL TEMELİ


Recommended Posts

Burada yanlış bir anlama olmaması için şu hususun altını çizmeliyim: Birçok ateist, tektanrılı dinlerin inananlarından elbette çok daha ahlaklı olabilir.

Fakat burada tartışılan sorun “ahlaklı olup olmama” değil, bu halin “rasyonel temelinin” olup olmamasıdır.

Ateistler, söz konusu doğuştan özellikleri kör-tesadüfi süreçlerin neticesi olarak değerlendirdikleri için, ateist biyologlar Ruse ve Wilson gibi, ahlakı bir “yanılsama” olarak görmek durumundadırlar.

Nietzsche ve Sartre gibi ünlü ateist filozoflar da tanrının yokluğunda ahlaki değerlerin doğruluk değeri kalmayacağına dikkat çekmişlerdir.

Ahlakın en önemli özelliklerinden biri “bağlayıcılığı”dır.

Ancak “öldürmeyeceksin” veya “çalmayacaksın” gibi ilkelerin bağlayıcı özelliğine “rasyonel temel” bulunabilirse, ahlakın rasyonel temeli olduğu söylenebilir.

Doğuştan ahlaki özelliklerimiz, ahlaki eylemin gerçekleşmesine bir destek olmasının yanında, kompleks ahlaki kavramları bilmemizi ve ahlaki farkındalığa sahip olmamızı sağlamaktadır; fakat bu özellikler, kör-tesadüfi süreçlerin bir ürünü olarak kabul edilirse, ahlaki emirlerin bağlayıcılığı için “rasyonel temel” sunamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 175
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

İnsanların çıkarları, arzuları ve tutkuları -kimi zaman- ahlaki gerekliliği yerine getirmemeye sebep olabilir.

Örneğin yere düşen, içi para dolu bir cüzdanın, hiç kimsenin görmeyeceğinin garanti olduğu ve bu parayla hayatın sonuna kadar rahat yaşanabileceği bir durumda,

çalmayacaksın” ahlaki ilkesi gereğince alınmaması için, -tanrının varlığı yok kabul edildiğinde- herhangi bir “rasyonel temel” bulunamaz.

Bahsedilen doğuştan özellikler veya çeşitli kültürlerin verdiği eğitimin şekillendirmesi elbette parayı iade etmeyi sağlayabilir ama bunun “rasyonel temeli” ateist dünya görüşüyle gösterilemez.

Zira natüralist-ateist anlayışa göre doğa dışında varlık yoktur; fiziksel olarak doğa ise itme-çekme, dalga-parçacık, madde-enerji gibi unsurlardan oluşmuştur

ve doğanın bu özelliklerinin hiçbirisinde, ahlakın zaruri şartı olan bağlayıcılığının temellendirilebileceği bir zemin bulunamaz.

İnsanı kör-tesadüflerin sonucu kabul eden bir anlayış, insanın diğer canlılardan farklı olarak ahlaki özellikleri olması gerektiği görüşüne “rasyonel temel” bulamaz.

Bu anlayışı kabul edenler, ellerini yıkarken bakterileri öldürmeleriyle, suçsuz bir insanı öldürmeleri arasındaki fark gibi, çok temel bir ahlaki görüşü bile temellendiremezler. Her şeyin tesadüflerle birbirinden evrimleştiği bir anlayış açısından, insan hayatını bakterilerden daha anlamlı kılacak “rasyonel temel” nedir?

http://www.canertaslaman.com/2012/08/ahlak-allaha-goturur-mu-hel/

tarihinde BRUTAL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

rasyonel temel ifadesini az daha türkçeleştirmeye çalışsak...

akılcı akla uygun mantıklı bir dayanak temel gibi bir şey diyebiliriz heralde...

kötü olanı neden yapmamalıyız...

çünkü kötü...

bu cevap yeterli gelmiyor...

çünkü bazıları kötü olanı rahatça yapabiliyor...

onlara sorulsa neden yapıyorsun bunu diye...

şöyle bir çizgi film repliği vardı çocuklarla epey söyleyip gülmüştük...

kötü olmak gerçekten çok güzel bişey ...

böyle diyordu bir çizgi film kahramanı...

neden kötülüğü yapmayalım...

bunun rasyonel akılcı mantıklı bir nedeni var mı...

kötülük yaparsam başkaları beni döver söver cezalandırır...

peki kimsenin bunu yapmasına izin vermeyecek kadar güçlü yada becerikliysem...

hatta birde yaptığım kötülüğü gizleyebilme örtbas edebilme imkanım varsa...

hiç kimsein ruhu duymadan çok kazançlı kötülükleri yapabilecek durumda isem...

beni bunu yapmaktan ne alıkoymalıdır...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Örneğin yere düşen, içi para dolu bir cüzdanın, hiç kimsenin görmeyeceğinin garanti olduğu ve bu parayla hayatın sonuna kadar rahat yaşanabileceği bir durumda,

Ahlak denilince neden hep böyle örnekler verilir? Ooo nasıl olsa gözetleyen kimse yok "çal çırp" kafası mı?!

Bunun temelinde ne dinler nede tanrı hayırlı bir işe yarar..

Şu olaya bakalım mesela;

Örneğin yere düşen, içi para dolu bir cüzdan, hiç kimsenin görmeyeceğinin garanti olduğu ve yere düşen bu cüzdanla karşılaşan bir teist düşünelim; içi para dolu cüzdanı aldı yerden ve ne yapması gerektiğini düşündü...

Cüzdanın sahibinin bu paraya ihtiyacı olzbileceğini, belki hasta olduğunu tedavi masrafını karşıyacak para olduğunu aklından geçirdi, vicdanını dinledi...Aynı duruma kendisini koyarak empati yaptı ve cüzdanı sahibine teslim etti.. Bana göre ahlaklı olan davranış !Bu durum tanrıya gerek bırakmadı.

Devam edelim; diğer bir durumda ise cüzdanı bulan başka bir teistin aklından geçen, sahibine vermez ise tanrının çok kızacağı… Temelde yatan ahlak değil korku; böyle yetiştirilmiş zoraki dayatmalı ahlak...Bu adamlar tanrıdan güç alarak her türlü pisliği yapar, yapıyorda...

Şimdi geçelim ikinci duruma aynı tanrı inancı şuna da sebebiyet verebilir: Adamın tekinin paraya ihtiyacı vardır; tanrıya dua ederken “pat “ diye yere düşmüş cüzdanı gördü… “ tanrım biliyordun yardım edeceğini deyip” aldı gitti cüzdanı…

Al sana aynı tanrı ahlaksızlığa da teşvik etti..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Genel anlamda bir dinlinin ahlaklı davranmaya çalışmasında samimiyet yoktur, sadece bir gösteriştir. İçinden geldiği için değil, sadece tanrı veya tanrıların öyle istediğini düşünerek ahlaklı olmaya çalışır, amacı kendince kutsal bir varlığın gözüne girmek, böylece ödül olarak cenneti kazanmak, cehennemden yırtmaktır.

Oysa bir dinsizin gözüne girmek isteyeceği ve böylece ödül veya ceza bekleyeceği bir tanrı falan olmadığı için, ahlakı daha samimidir, içten gelen bir şeydir. Sizce hangisi daha değerlidir? Dinlinin ahlakı mı, yoksa dinsizin ahlakı mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Genel anlamda bir dinlinin ahlaklı davranmaya çalışmasında samimiyet yoktur, sadece bir gösteriştir. İçinden geldiği için değil, sadece tanrı veya tanrıların öyle istediğini düşünerek ahlaklı olmaya çalışır, amacı kendince kutsal bir varlığın gözüne girmek, böylece ödül olarak cenneti kazanmak, cehennemden yırtmaktır.

Oysa bir dinsizin gözüne girmek isteyeceği ve böylece ödül veya ceza bekleyeceği bir tanrı falan olmadığı için, ahlakı daha samimidir, içten gelen bir şeydir. Sizce hangisi daha değerlidir? Dinlinin ahlakı mı, yoksa dinsizin ahlakı mı?

Dinsizin ahlakı hem değerli hem de gerçektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Birincisi dinin nasıl bir rasyonel temel oluşturduğu açıklanmamış. Zaten kendisi irrasyonellik üzerine kurulu olan dinlerin rasyonel temel oluşturduğu iddiası absürttür.

İkincisi teist veya ateist kişiyi kötülük yapmaktan alıkoyan şey vicdandır. Tanrı korkusu da aslında vicdanın yansıtılmış biçimidir.

Üçüncüsü teist kişiyi suç işlemeye teşvik eden daha çok etken vardır. Çünkü onun vicdanını gerçekten rahatlatabilme seçeneği vardır.

Onun günah çıkararak, tövbe ederek affedilme şansı vardır. Bu da teist için büyük motivasyon kaynağıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlaklı olmayı dinlerden öğrendiklerini sanan zavallılar ,videodaki suaygırı merhameti size göre kuran okuyarak mı öğrendi?Timsahın ağzından yavru impalayı kurtarıp cennete gitmeyimi umuyodu sizi insanlığın yüz karaları .

Link to post
Sitelerde Paylaş

Toplum olmazsa ahlâkın bir anlamı kalmaz. Fakat ahlak temellendirilebilir. Bunun doğa dışı varlıklara inanmakla ilgisi yok. Keza doğa dışı varlıkların sizi kandırma ve dediklerinin tam tersini isteme hakları olabileceği gözönünde bulundurulursa inandığınız doğa üstü varlıkların konuya kattığı herhangi bir anlam veya değer de yok.

Riskli alışkanlıklar sebebiyle toplum tarafından zarar görmekten kaçınmak basitçe ahlakın temeli. Buna sağduyu da diyebilirsiniz. Bunun için kuantum teorisyeni, ya da brutal gibi feylezof ya da bay dawkins gibi bilim hostesi olmanıza da gerek yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlakın rasyonel bir temeli yoktur, insan zor kalsın ve kalmasın her türlü kötülüğü yapmaya müsait bir yapıdadır. 2.Dünya Savaşı filmlerini izlemişsinizdir, orada amerika dünyaya özgürlük getiren ve kötülüğü yenen, hitler ve mussolini ve de o zamanki Japonya gibi faşist bloğu alt eden yegane iyilik sever kahramandır. Peki sormak gerekirse, herkes Hitlerin yaptığı kötülükleri anarken, Yahudileri şöyle kestiğini anarken kimse neden Amerika'nın özellikle Almanya ve Japonya'ya uyguladığı insanlık dışı işleri ele almaz. Bu bile başlı başına ahlakın rasyonel bir temelinin olmadığının en büyük göstergesidir. Doğada güçlü olan haklıdır prensibi vardır. Malesef kabul edelim veya etmeyelim hayatın her alanında bu prensib geçerlidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlaksızlığı nasıl temellendiriyor peki bu Allahçı?

Kör-tesadüfi(!) süreçler sonucu oraya çıkmayıp da Allah'ın yaratığı olarak dünyaya salıverilen insan, neden ahlaksız?

Onu da mı Allah'a borçluymuşuz.

Midem bulanıyor dinlerin ve dincilerin bu yüzsüzlüğünden. Bizler kötülük/ahlaksızlık konusunda da ahlakı/iyi olma konusunda olduğumuz gibi net ve objektifizdir, ikisinin de insanda var olduğunu bilir ve kabulleniriz.

Ahlak çok rahat temellendirilir, temellendirilmiştir de. Ahlakın neden var olduğu, ahlaki duyarlıklarımızı nereden veya nasıl edindiğimizi bliyoruz. Bilimin konusudur bu, Allah savunucusu bir din satıcısının değil.

Sen bu yazıyı neden astın BRUTAL?

Caner Taslaman denen zevzeğe kadar mı düştün? Referansın bu cahil mi artık?

O Caner'e bir sor bakalım, ahlaksızlığı nasıl temellendiriyormuş rasyonel olarak?

Yoksa orada birden şeytan falan deyip rasyonaliteden hızla uzaklaşıyor muymuş?

Sen git, o gelsin Brutal. Soracaklarımız var ona. Bizim yanıtlar çoktan verilmiş, gitsin biraz evrim filan karıştırsın o Allahçı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlakın rasyonel bir temeli yoktur, insan zor kalsın ve kalmasın her türlü kötülüğü yapmaya müsait bir yapıdadır. 2.Dünya Savaşı filmlerini izlemişsinizdir, orada amerika dünyaya özgürlük getiren ve kötülüğü yenen, hitler ve mussolini ve de o zamanki Japonya gibi faşist bloğu alt eden yegane iyilik sever kahramandır. Peki sormak gerekirse, herkes Hitlerin yaptığı kötülükleri anarken, Yahudileri şöyle kestiğini anarken kimse neden Amerika'nın özellikle Almanya ve Japonya'ya uyguladığı insanlık dışı işleri ele almaz. Bu bile başlı başına ahlakın rasyonel bir temelinin olmadığının en büyük göstergesidir. Doğada güçlü olan haklıdır prensibi vardır. Malesef kabul edelim veya etmeyelim hayatın her alanında bu prensib geçerlidir.

haklısınız da,

bazen ezberleri bozan öyle gerçeler vardır ki hiç bir temele dayandıramazsınız. toplum için can veren insanların fedakarlığını hangi evrimsel temele bağlayacağız. onları geri zekalılar rubuna mı sokacağız. yoksa evrimsel ahlaka göre ahlaksız mı sayacağız şaşırıyoruz.

rechel corrie'ler, deniz gezmiş'ler vs vs. bu insanlar toptan geri zekalımıydılar?

tarihinde NOIR tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

haklısınız da,

bazen ezberleri bozan öyle gerçeler vardır ki hiç bir temele dayandıramazsınız. toplum için can veren insanların fedakarlığını hangi evrimsel temele bağlayacağız. onları geri zekalılar rubuna mı sokacağız. yoksa evrimsel ahlaka göre ahlaksız mı sayacağız şaşırıyoruz.

rechel corrie'ler, deniz gezmiş'ler vs vs. bu insanlar toptan geri zekalımıydılar?

Gayet rahat temellendirebiliriz.

Darwin şöyle açıklar:

"Yüksek bir ahlak standartının bireye ya da çocuklarına aynı kabileden diğer insanlara kıyasla ya hiç ya da çok az avantaj sağlamasına karşın, iyi özelliklerle donanmış birey sayısındaki artışın ve ahlak standartlarındaki ilerlemenin bir kabileye, diğer bir kabileye karşı kesinlikle çok büyük bir avantaj sağlayabileceği unutulmamalıdır. İçinde yüksek derecede bir yurtseverlik, sadakat, itaat, cesaret ve anlayış ruhu taşımasından dolayı başkalarına yardım etmeye ve ortak yarar uğruna hayatını feda etmeye her zaman hazır durumda pek çok üyesi olan bir kabilenin, diğer kabilelerin çoğuna karşı zafer kazanacağından kuşku duyulamaz; doğal seçilim de budur. Tüm dünyada tüm zamanda kabileler başka kabileleri geride bırakmıştır. Ahlak da başarılarındaki en önemli etmenlerden biri olduğundan, ahlak standartı ve iyi özelliklerle donanmış kişi sayısı her yerde yükselme ve artma eğilimi gösterecektir."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Burada yanlış bir anlama olmaması için şu hususun altını çizmeliyim: Birçok ateist, tektanrılı dinlerin inananlarından elbette çok daha ahlaklı olabilir.

Fakat burada tartışılan sorun “ahlaklı olup olmama” değil, bu halin “rasyonel temelinin” olup olmamasıdır.

Ateistler, söz konusu doğuştan özellikleri kör-tesadüfi süreçlerin neticesi olarak değerlendirdikleri için, ateist biyologlar Ruse ve Wilson gibi, ahlakı bir “yanılsama” olarak görmek durumundadırlar.

Nietzsche ve Sartre gibi ünlü ateist filozoflar da tanrının yokluğunda ahlaki değerlerin doğruluk değeri kalmayacağına dikkat çekmişlerdir.

Ahlakın en önemli özelliklerinden biri “bağlayıcılığı”dır.

Ancak “öldürmeyeceksin” veya “çalmayacaksın” gibi ilkelerin bağlayıcı özelliğine “rasyonel temel” bulunabilirse, ahlakın rasyonel temeli olduğu söylenebilir.

Doğuştan ahlaki özelliklerimiz, ahlaki eylemin gerçekleşmesine bir destek olmasının yanında, kompleks ahlaki kavramları bilmemizi ve ahlaki farkındalığa sahip olmamızı sağlamaktadır; fakat bu özellikler, kör-tesadüfi süreçlerin bir ürünü olarak kabul edilirse, ahlaki emirlerin bağlayıcılığı için “rasyonel temel” sunamaz.

bir ateistin ahlaki tavır geliştirmesinin rasyonel temelleri vardır..

öncelikle ahlak dediğimiz şey nasıl oluşur, nasıl ortaya çıkar, buna bakmak lazım..

insan için ahlak kavramı biyolojik veya fizyolojik süreçlerin değil, kültürün yani üst-yapısal süreçlerin bir ürünüdür.. bu alanda gerçekleşir..

ahlak özneler-arası ilişkinin bir sonucudur.. yani temelde ben ve öteki kavramlarıyla ilgilidir.. bunlar etrafında şekillenir..

ben'in kendini algılama, tanıma ve onaylama süreçleriyle ilgilidir.. bu da öteki'nin devreye girmesiyle gerçekleşir.. ben ancak ötekinin varlığını onaylayarak ve olumlayarak kendi varlığını doğrulayabilir..

birey kendi varlığını olumladıktan sonra, kendisini özgür olarak tanımlamak ve görmek ister.. bunun olabilmesi için karşısındakini de aynı şekilde kabul etmesi gerekir. çünkü kendisi de o kişi için ötekidir.. yani karşısındaki kişi için kendisi de "karşıdaki kişidir." o halde, rasyonel olarak, kişinin kendisini özgür olarak görebilmesi için karşısındakini özgür olarak görmesi kaçınılmazdır.. ben kendi özgürlüğümü ve eylem alanımı korumak istiyorsam, kaçınılmaz olarak karşıdaki kişi için de aynısı geçerlidir.. yoksa özgürlük ve eylem alanı tehlikeye girer.. kısacası, ben ötekiyi kaçınılmaz olarak özgür bir şekilde görmek zorundayım.. bu mantıksal birşeydir.. ben'in aynı zamanda öteki olması ve öteki'nin de aynı zamanda ben olması ahlakın oluşumunun rasyonel temelini gösterir..

işte ahlak ben ile öteki arasındaki bu karşılıklı onaylama sürecinin sonucunda ortaya çıkar. bu durumun kendisi ahlak dediğimiz şeyi oluşturur.

burada özgürlükten bahsettim, bundan kastım, ötekinin kendisine müdahale etmemesi, zarar vermemesi, sömürmemesi, eylem alanını kısıtlamamasıdır.. bunun ölçütü de yine ötekinin eylem alanıyla sınırlıdır..

aslında ahlakın rasyonel temelini görebilmek için bugünkü modern hukuk anlayışına bakmak yeterli.. hiçbir dinsel veya tanrısal önermeye gönderme yapmaz modern hukuk metinleri.. ötekinin hakkının ve özgürlüğünün başladığı yerde benim hakkım ve özgürlüğüm biter der temel olarak.. bu tam anlamıyla ahlaki bir tutumdur.. sadece kültürel varlık olarak insanın geliştirebileceği bir şeydir.. yani insan düşünme yetisi sayesinde böyle bir tutum ve hareket içine girmektedir.. buna düşünerek karar verir.. dolayısıyla burada tanrıya veya dine zaten gerek yoktur.. burada tanrı veya dinle alakalı birşey yoktur çünkü.. zira mesele insanlar-arası ilişkiyle ilgilidir..

tarihinde BABAYARO tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

haklısınız da,

bazen ezberleri bozan öyle gerçeler vardır ki hiç bir temele dayandıramazsınız. toplum için can veren insanların fedakarlığını hangi evrimsel temele bağlayacağız. onları geri zekalılar rubuna mı sokacağız. yoksa evrimsel ahlaka göre ahlaksız mı sayacağız şaşırıyoruz.

rechel corrie'ler, deniz gezmiş'ler vs vs. bu insanlar toptan geri zekalımıydılar?

Vallahi ne yalan söyleyeyim materyalist bir bakış açısıyla düşündüğümüz zaman, malesef bunlar son söylediğin gibi ne şehit ne gazi, pisi pisine gittiler niyazi oldular. Ben öldükten sonra benim ölümümden bazılarının nemalanması, faydalanması, bunu toplum yararına kullanması niçin umrumda olsun ki, ben ölmüşüm pamuğu tıkamışlar öteki tarafı boylamışım. Cem Yılmaz hesabı, son iyiliğini yaptı, ya da toplum yararına çalıştı bunların benim nazarımda ne önemi var? Hiçbir önemi yok artık. Ben öldükten sonra bu dünyadakilerin beni övmesi isterse som altından heykelimi dikmeleri, ölen kişiye hiçbir faydası yoktur. Kendimizi kandırmayalım hem materyalist bir inanca sahip olacağız hem de, böyle bir düşünceyi savunacağız. Bırakın bu servet-i fünun ayaklarını, bari cesetin üzerinden edebiyat yapmayın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...