Jump to content

Osmanlı :Vergisi üstünde söz sahibi olmayan imparatorluk


Recommended Posts

Son günlerde forumda tarih konusunda 3-5 tekerleme bilip, sağa sola çamur atmaya çalışan troller görüyorum. Bu arkadaşları hayal dünyasından uyandırmak için cafede zaman zaman tarihi konuların işlenmesinde fayda görüyorum.

Şimdi gökten kafalarına taş düşse sorumlusu olarak Atatürk'ü görecek kadar akıllarını kitlemiş arkadaşların da okuması dileğiyle duyunu umumiye konusunu ele alalım.

Aşağıda, Osmanlının 19 yy ortalarında nasıl iflaz bayrağı çektiğini, çok kısaca gösteren bir yazı bulunmaktadır. İflasını ilan eden Osmanlının boynuna nasıl tasmayı takdırdığını, görelim.

Hırsı aklından önde giden arkadaşlara için Not: Atatürk'ün doğum tarihi 1881'dir. :lol:

---------------------------------------------------------------------------

Düyun-ı Umumiye İdaresi niçin kuruldu?

Osmanlı Devleti’nin yıkılışında nasıl bir etki yaptı?

Osmanlı Devleti'nin bir gayr-i Müslim ülkeden borç alma yönündeki süregelen menfi tavrı artan mali bunalım ve savaş harcamalarının getirdiği baskı ile kırılınca Avrupa ülkelerinden dış borç alımına başlandı. 1854 yılında aralanan kapı ancak 100 yıl sonra kapanacak, Osmanlı mali tarihinde acı bir tecrübesi olarak kalacaktır.

İlk borcun alınmasında Kırım Savaşı'nın büyük etkisi vardı. Dolayısıyla alınan ilk borç savaş harcamalarının finansmanında kullanıldı. Daha sonra yapılan borçlanmaların da önemli bir kısmı cari masraflara, saray yapımına, maaş ödemelerine ve donanma teşkiline ayılıyordu. Dolayısıyla yatırımlara kanalize edilmeyen kaynaklar ülke maliyesini düzlüğe çıkarma gibi bir fonksiyonu ifa edemeyecekti. Öyle ki devlet dış borçların anapara ve faizlerini ödemek için bile tekrar dış kaynaklara müracaat edecekti.

Fakat hızlı borçlanma süreci kısa sürecek, devlet 20 yılı geçmeden tıkanma noktasına gelecektir. Zira 1873 yılında patlak veren borsa krizi Avrupa ülkelerinden sermaye ihracını durduracak, yeni kaynakların bulunması güçleşecektir. 1875 yılına geldiğinde devlet borçların ancak yarısını ödeyeceğini ilan etmesine rağmen bir yıl sonra dış borç ödemelerini tamamen durdurduğunu ilan etme zorunda kalacaktır. Devletin bu hızlı borçlanma serüveninde 1875 yılına dek dışarıya olan borcu 200 milyon sterline yaklaşıyordu. Anapara ve faiz ödemeleri ise yılda 11 milyon sterlini buluyordu. Devletin tüm gelirleri ise 18 milyon sterlin dolayında idi ki dış borç ödemelerini sürdürebilmek için devlet gelirlerinin % 60'ını dış borç ödemelerine ayırması gerekiyordu.

Borç ödemelerinin tıkanması Osmanlıya borç veren batı ülkelerini ödemeleri güvence altına almak için yeni bir yöntem geliştirmelerinin önünü açmıştır. Bu yöntem ile Osmanlı maliyesinin vergi kaynaklarının bir bölümü üzerinde doğrudan yönetim kurularak bu kaynaklardan sağlanan gelirlerin borç veren ülkelere aktarılması mümkün hale geliyordu. Aslında batılı ülkelerin mali kontrolü, 1858 ve 1862 yıllarında yapılan istikrazlara karşılık gösterilen gelirin her altı ayda bir borç sahiplerine ödenmesi için kaynakların denetimi, azası Osmanlı ve borç veren ülkelerden oluşan bir komisyona bırakılması ile başlar. Bu komisyon Düyun-ı Umumiye'nin temeli sayılır.

1296 yılında Berlin Konferansında Osmanlı hükümetinin verdiği söz üzerine batılı sermaye çevrelerinin temsilcileri İstanbul 'a gelerek beş ay süren müzakereler sonunda bir Kararnâme imzalanır. Batılı sermaye çevreleriyle Osmanlı yöneticileri arasında 1881 yılının Aralık, Hicri takvime göre Muharrem ayında imzalanan ve tarihe “Muharrem Kararnâmesi” olarak geçecek olan bu anlaşma ile borçların tediyesini amaçlayan Düyûn-ı Umumiye kuruldu. Bu anlaşma ile Osmanlı borçlarında indirime gidildi ve ödeme şartları yeniden düzenlendi. Ancak Osmanlı borçlarının yönetim, ödeme ve vergilerin toplanması Düyun-ı Umumiye müessesine bırakıldı. Bu idare İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan, Avusturyalı ve Osmanlı alacaklıları ile kendilerine öncelik tanınan Galata banker lerini temsilen 7 üyeden oluşmuştur.

Kurumun denetlediği vergiler Osmanlı maliyesinin önemli gelir kaynakları idi. Galata bankerlerine bırakılan rüsum-ı sitteden oluşan tuz ve tütün tekelleri, damga resmi, ipek öşrü, müskirat resmi ve İstanbul bölgesinde balıkçılıktan alınan vergilerden başka gümrük muahedelerinin tadili halinde gümrük gelirinde meydana gelecek hasılat farkı, patent nizâmnamesinin tatbik mevkiine konulmasından ve temettü vergisinde hasıl olacak fazlalıklar, Bulgaristan vergisi, Kıbrıs varidat fazlası, Şarki Rumeli vergisi ile mezkur eyalet gümrükleri safi hasılatı karşılığı olan 5000 lira, tönbeki resmi hasılatından 50 bin lira, Berlin muahedesine göre Düyun-ı Umumiye'den Sırbistan , Karadağ, Bulgaristan ve Yunanistan'a isabet eden meblağlar da Düyun-ı Umumiye müessesinin tasarrufuna bırakıldı.

Ayrıca 1883 yılında yabancı sermaye ile kurulacak olan Tütün Rejisi Şirketi'ne ülke içindeki tütün üretiminin denetlenmesinde, tütün alım ve satımında ve sigara üretiminde ayrıcalıklar tanıyordu.

Düyun-ı Umumiye İdaresi 'nin Osmanlı mali teşkilâtı içindeki yeri zamanla genişlemiş ve I. Dünya Savaşı arefesinde bir maliye nezareti halini alacak kadar kuvvetlenmiştir. Kağıt üzerinde bir Osmanlı devlet idaresi gözükmekle beraber Maliye Nezareti'nden büyük ölçüde bağımsız olarak çalışıyordu. Kurulduğu tarihte geliri 2.54 milyon liradan 1911/2 yılında 8.16 milyonu bularak devlet gelirleri içindeki hissesi % 17'den % 27'ye yükselmiştir.

Düyun-ı Umumiye İdaresi kendi denetimine bırakılan vergi kaynaklarını geliştirmek ve vergileri daha etkin bir şekilde tahsil etmek amacıyla beş binden fazla çalışanıyla yirmiden fazla şehirde geniş bir organizasyon kurmuş idi. Bu idarenin üst düzey çalışanı Avrupalı diğer çalışanlar ise Osmanlı vatandaşlarıydı. İdarede görevli yabancıların oranı toplam memurların % yedi veya sekizini geçmiyordu. İdare kendisine bırakılan alanlarda mesela tütün ve ipek gibi zirai malların üretimine ve ihracatına yöneldi.

Düyun-ı Umumiye İdaresi 'nin kurulmasından sonra Osmanlı Devleti borç alımını sürdürdü. Osmanlı maliyesi üzerindeki batı ülkelerinin denetimi Osmanlı Devleti'nin batı ülkelerinden daha uygun şartlarda, daha düşük faizler ile borç alımına imkan sağlıyordu. Diğer taraftan bu idare sayesinde batılı ülkeler alacaklarını eksiksiz ve zamanında tahsil ediyorlardı. İdarenin yabancı demiryolu şirketleriyle işbirliğinden Türk köylüsü de yararlanmıştır. Demiryolları mahalli üretim fazlasını başka bölgelere aktarılmasını sağlıyor, dolayısıyla geçtiği bölgelerde verimlilik artışına sebep oluyordu. Yine demiryollarına ve hükümet borçlarına teminat olarak ayrılan a’şârın ihalesinde ihmalkarlığın önlenmesi a’şâr ihalelerinin elverişli zamanlarda yapılmasına ve köylülerin mahsulu iyi fiyatla satmasına sebep oluyordu.

1881 anlaşmasından sonra Osmanlı Devleti'nin borç ödemeleri alınan yeni borçların üzerinde gerçekleşti. I. Dünya Savaşı'na kadar batılı ülkelerden alınan yeni borçların yaklaşık iki katı anapara ve faiz ödemeleri olarak batı ülkelerine aktarılmıştır.

Osmanlı Devleti'nin tarih sahnesinden çekilişine kadar yürürlükte kalacak olan Düyun-ı Umumiye İdaresi Osmanlı mali kaynaklarının önemli bir bölümünü doğrudan denetleyecek ve sağladığı gelirleri Avrupa ülkelerine aktaracak ve merkezi hükümetin bağımsız kararlar almasının da önünü tıkayacaktır[1].

[1] Maliye Nezareti İhsaiyat-ı Maliye 1325, İstanbul 1327, sh. 312-318; Eldem, Vedat, Osmanlı İmparatorluğu'nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, sh. 182-199; Pamuk, Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi, sh. 208-210; Tabakoğlu, Ahmed, Türk İktisat Tarihi, sh. 185-186; Karamürsel, Ziya, Osmanlı Malî Tarihi Hakkında Tetkikler, sh. 87-88, 102 vd.; Blaisdell, Donald C., Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa Malî Denetimi (Düyunuumumiye), Çev. Ali İhsan Dalgıç, İstanbul 1979

http://www.osmanli.o.../yazi-1-12.html

tarihinde katalan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

demek ki yazılarımız beklenen etkiyi yapmış, bu sevindirici.

hemen kemalist savunma almış: atatürk böyleyse osmanli da böyle.zart zurt

klasik kemalist savunmasi.

bunlar 90 yıldır ayni ya, tık yok.

ayrıca gökten düşen her tasi tabiki attürk den bileceğiz, attürk olmasaydi o tas olmaz di, o gök olmaz di, kus olmaz, ağac olmazdi..

sui misal emsal olmaz demişler sayın kat.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Trenci,

Paniği bırak ve söyle bakalım,

1) Osmanlıyı iflasa götüren sebepler nelerdir?

2) Adamlar donunu toplayamaz hale gelmişler, niçin? Osmanlının bu hali kimlere yarıyordu?

3) Osmanlının bu halini sence kimler özlüyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

600 yüzyıllık imparatorluk diyoruzda bu heybetl,i yıllar 600 yılmı

Özellikle Son 200 yıla odaklansakta konuşşak. 154. yılında istanbulu fethiyle uğaşıp duruyoruz sanki. Ayrıca ateistler yıktı osmanlıyı gibi izlenimler bile çıkıyor bazı zamanlar. Onlardan bahsettiğime ben bile inanmıyorum

Link to post
Sitelerde Paylaş

1300 kuruluş

1400 timurun tokatı ve dağılış

1453 istanbulun fethi ve toparlanış

1500 Saray entrikaları, deli padişahların tohumları, dünyadan, keşiflerden, aydınlanmadan kopuş,

1600 çöküş başlıyor

1700 .... 1918 çöküş

Link to post
Sitelerde Paylaş

Osmanli sanayi devrimine kadar kendince birseyler yapmis, diger butun devletler gibi. Sanayi devrimi ile batmis. Neden peki? Cunku bilim teknoloji gavur isi, seytan isi. Bati toplumlari dini baski altina alarak acik fikirlilige, dusunce ozgurlugune dogru giderken, nufuslari icerisinden serbest dusunurler cikarir, onlarin ortaya koyduklari ile yeni teknolojilere yelken acarken, Osmanli kati dini idaresi sayesinde nufusu icerisindeki butun bu devinimi bastirmistir. Yani Osmanliyi batiran, dusunceye gecit vermeyen dinin ta kendisidir.

Kendi insanini baskilayan otorite, akabinde gavurdan aldigi borc ile yine gavurdan dusunce satin almis. Din boyle bir girdap iste. Elin kolun bagli kacinilmaz sonu beklersin. Osmanlida aynen bu sekilde, eli kolu bagli kacinilmaz sonu beklemis.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Osmanlıyı çökme dönemine girmesi 1517 memlük devletinin yıkılışı ve halifeliğin osmanlıya geçmesi diye düşünüyorum.

Osmanlıyı islamı iyi yaşayabilseydi yıkılmazdı diyenleri çok duyduk ama gelin görünki osmanlı bilime ayak uyduramayarak yıkılmıştır. Hatta savaşın birinde silahlı ruslara karşı kılıçlı osmanlı ordusu yenilmeyi bırakın ziyan olmuştu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Osmanli sanayi devrimine kadar kendince birseyler yapmis, diger butun devletler gibi. Sanayi devrimi ile batmis. Neden peki? Cunku bilim teknoloji gavur isi, seytan isi. Bati toplumlari dini baski altina alarak acik fikirlilige, dusunce ozgurlugune dogru giderken, nufuslari icerisinden serbest dusunurler cikarir, onlarin ortaya koyduklari ile yeni teknolojilere yelken acarken, Osmanli kati dini idaresi sayesinde nufusu icerisindeki butun bu devinimi bastirmistir. Yani Osmanliyi batiran, dusunceye gecit vermeyen dinin ta kendisidir.

Kendi insanini baskilayan otorite, akabinde gavurdan aldigi borc ile yine gavurdan dusunce satin almis. Din boyle bir girdap iste. Elin kolun bagli kacinilmaz sonu beklersin. Osmanlida aynen bu sekilde, eli kolu bagli kacinilmaz sonu beklemis.

Dostum, bence çöküşün temelleri çok daha önce atılmıştır. Sanayi devrimi başladığında Osmanlı çökmüştü yarı zombiydi

Link to post
Sitelerde Paylaş

O "hasta adam" dedikleri zamanda bile dünyanın en güçlü 5-6 devletinden birisiydi. Ama herşeyin bir sonu olduğuna göre, onun da yıkılması çok şaşırtıcı değildir. Şuan gördüğümüz Amerika bile biz büyük ihtimalle göremeyiz fakat onun bile bir ömrü vardır. Devletler de, aynı canlı gibi yaşarlar ve ölürler. Asıl önemli olan zor durumda kaldığı zamanlar bile, şuan B.M'nin 5 devleti gibi en güçlü 5-6 devletten biriydi. Nerden biliyorsun dersen, o zamanlar büyük devletler birbirlerine büyükelçi yollarlardı. Yani o zamanın büyük devletleri İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, İtalya, Amerika ve Japonya bu büyük devletler arasına katılmıştır. O zamanlar bunlar birbirlerine büyükelçi yollarlardı. Diğer devletlere ise, ortaelçilik veya daha düşük diplomatik temsilciler gönderilirdi. Hatta daha da ilginci, Cumhuriyet kurulur kurulmaz, Osmanlıdan kalan bu miras Cumhuriyete geçmiştir. O hasta adam dedikleri devlet saygı görüyordu. Düşünün bakalım, batılaşan Cumhuriyetin öyle bir saygınlığı var mı?????

Hem hasta adam diyerek küçümsüyorlar hem de saygı gösteriyorlar öyle mi?

Bu başlığa bile bunu yazabilmek büyük cesaret ister. Osmanlı daha 1850 lerin ortasında kendi vergisi üzerinde hak iddia edemeyen sömürge devlet olmuş. Tabii bu işler birden 1850 de başlamamış, iflas 1850 de var öncesini sen düşün.

Balkan harbinde senin osmanlını kıçı kırık Bulgaristan'ın elinden de Ruslar kurtarıyor. Bugün bazılarının küfrettiği cumhuriyete Bulgaristan yan gözle bile bakamaz

Hacı

ne acı

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet Osmanlı yıkıldığında bile senin öve öve bitiremediğin Cumhuriyetten kat ve kat güçlüydü. Ekonomik ve siyasi olarak çok zayıf olsa bile.

Balkan savaşında yenilmemizin sebebi, tamamiyle İttihatçı(Cumhuriyeti kuran kadronun çoğu ittihatçıydı) ve itilafçı diye ayrılan ordunun yüzünden olmuştu. Cumhuriyet kuran kadro bize Balkan Hezimetini yaşatan İttihatçıların B takımı kadrosudur. Savaştan yenik ayrıldıktan sonra A takımı ülkeden kaçmış alan B takımına kalmıştır. Cumhuriyetçi kadroların hemen hemen hepsi İttihatçıdır. Atatürk bile...

Hayallerde yaşıyorsun. 1878 de yeşilköye ruslara karargah kurduran da sanırım Atatürk dü. Yahu biraz utanmanız olsa Osmanlının iflas tarihine bakarsın. Sen bile bakıp öğrenebilirsin Osmanlının ne zaman iflas ettiğini. Osmanlı utanç vesikası olarak hazinesini yabancılara teslim ettiğinde (çünkü Osmanlıyı adam yerine koymuyorlardı) ortada ne ittihatçılar var ne atatürk. Sadece senin Anadoluyu sömürüp peşkeş çeken padişahların var

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gelelim bir ülkeyi yarı sömürge sınıfına sokan, duyunu umumiye'nin ne zaman kaldırıldığına...

Bir ülkenin egemenliğine ve saygınlığına yapılacak en büyük saygısızlıklardan olan duyunu umumiye ne zaman kaldırılmıştır?

Link to post
Sitelerde Paylaş
sömürge devlet olmuş.

Bu doğru değil. Sen hiç sömürgecisine resmen savaş açmış bir ülke gördün mü? (Bknz: 1. dünya savaşı)

Ha osmanlı son yıllarında yarı-alman sömürgesiydi dersen o doğru bak.

tarihinde Cervantes tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu doğru değil. Sen hiç sömürgecisine resmen savaş açmış bir ülke gördün mü? (Bknz: 1. dünya savaşı)

Ha osmanlı son yıllarında yarı-alman sömürgesiydi dersen o doğru bak.

Evet yarı sömürge daha doğru (gerçi 17 nolu iletide ben de düzeltmiştim). Ama yarı-alman sömürgesi yanlış. Osmanlı özelikle 1800 lerde kucaktan kucağa dolaşmıştır. Batının yarı sömürgesi olmuştur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet Osmanlı yıkıldığında bile senin öve öve bitiremediğin Cumhuriyetten kat ve kat güçlüydü. Ekonomik ve siyasi olarak çok zayıf olsa bile.

Balkan savaşında yenilmemizin sebebi, tamamiyle İttihatçı(Cumhuriyeti kuran kadronun çoğu ittihatçıydı) ve itilafçı diye ayrılan ordunun yüzünden olmuştu. Cumhuriyet kuran kadro bize Balkan Hezimetini yaşatan İttihatçıların B takımı kadrosudur. Savaştan yenik ayrıldıktan sonra A takımı ülkeden kaçmış alan B takımına kalmıştır. Cumhuriyetçi kadroların hemen hemen hepsi İttihatçıdır. Atatürk bile...

Osmanlı'nın nesi cumhuriyetten güçlüydü.

Osmanlı 1800'lerin başından sonra artık iyice zayıflamıştır.

Balkan Savaşı ittihatçıların hatası ise de ortada büyük bir hezimet vardır.

Yahu 600 yıllık koskoca imparatorluğun elinde donanma da mı yoktur ki Ege adalarını koruyacak.

80 yıl önce Osmanlı'dan ayrılan Yunanistan burnumuzun dibindeki Adalar'ı zaptedebiliyor.

(bazıları Ege Adalarının Lozan'da kaybedildiğini sanıyor)

Adamlar donanma kuruyor biz ise mevcudu Haliç'te çürütmüşüz.

Abdülhamit korkusundan donanmanın Haliç'ten çıkmasına müsaade etmemiştir.

Hatta o kadar korkmuştur ki leb-i derya Dolmabahçe'de değil de Yıldız sarayında ikamet etmiştir.

93 harbi ve Balkan Harbi'ni geçelim.

Peki Kavalalı Mehmet Ali Paşa'yı ne yapacağız?

Adam Mısır valisi resmen Osmanlı'yı tarumar ediyor.

Kütahya'ya kadar geliyor.

Osmanlı İngiltere ve Fransa'dan yardım istiyor ama onlar reddediyorlar.

Denize düşen yılana sarılır misali Osmanlı ezeli düşmanı Rusya'dan yardım alıyor.

Adam yoksa İstanbul'u alacak belki.

Sonra Ruslar yardıma gelince İngilizler ve Fransızlar da devreye giriyor.

Kavalalı belasından Osmanlıyı Avrpalılar kurtarıyor.

Ve ondan sonra Mısır kağıt üstünde Osmanlı'da kalsa da İngiliz işgaline kadar bağımsız oluyor.

Koskoca Osmanlı valisine boyun eğiyor bu mu büyüklük?

http://tr.wikipedia....ehmet_Ali_PaÅŸa

tarihinde kaşif tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yıkıldığı sıralar osmanlı güçlümü diyorlar yahu. Pes doğrusu. Herkes bişeyler uyduruyor. Çocuklara medya okuryazarlığı dersinin yanı sıra internet forum okuryazarlığıda veriilmeli. Ki her okuduklarına inanmasınlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fethlere dayanan zenginlik 17. yy sona ermis, bosalan hazine Osmanliyi enflasyon ve rüsvetle tanismistir, Böylece Osmanli cürümeye baslamistir.

Katalan arkadasin gönderdigi asagidaki adres Osmanlinin batisinin en önemli nedenini gözler önüne seriyor.

http://blog.milliyet.com.tr/padisahlarin-erkek-yakinlarini-katledisi-ve-kafeste-yasayan-sehzadeler/Blog/?BlogNo=355584

1566-1648 yillari arasindaki padisahlarin/sehzadelerin cogu ya zayifti yada akli dengesi yerinde degildi. Cogu cocuk yasta ya hastaliktan ölüyor yada öldürülüyordu.

Ölüm korkusuyla, dünyadan habersiz yasayan sehzadeler koca devleti nasil yönetebilir?!?

1800 yilindan sonra Osmanli büyük bir düsüse gecmis, bölünmeye baslamistir ve 1852 yilinda (yani Atatürk dogmada 29 sene önce) Avrupa'nın hasta adamı olmustur!

Cumhuriyet osmanliya sadece merhamet darbesini indirmistir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

osmanlı'nın bu durumu 19 yüzyılla sınırlı değil.. 17. yüzyıldan başlamıştır bu süreç.. avrupa devletleri ilerlerken osmanlı klasik bir imparatorluk olmaya devam etmiş, savaş yapıp ganimet ve vergi toplayarak ayakta kalacağını sanmıştır.. çöküşün asıl nedeni bu...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...