Jump to content

Innocence of Muslims - Müslümanların masumiyeti


Recommended Posts

Rahman hayrı ve şer'ri yaratmıştır,dileseydi hiç birimiz secdeden kalkmazdık bunun aksi mevzuu bile değil,sadece o ince çizgiyi külli irade ile cüzi iradeyi kavrayamamanıza şaşıyorum,Rahman bu çirkinliğie mani olmamakla belki müslümanları sınamıştır saflarını belli etmiştir dimi buda olabilir.

senin o güzel anneni yaradan'a da azıcık saygı ..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 76
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

bu beni oldukça rahatsız ediyor tepkimide heryerde gösteriyorum,insanları öldürüp vahşice bir protesto elbette doğru değil ki efendimin başına işkembe koyup yüzünü taşladıklarında bile bu sebeple kimse öldürülmemiştir.

Çok yalan duydum da böylesini ilk kez duyuyorum.

Kaynak:...... :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

“ … Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle demiştir : Ben Abdullah ibn Amr'a müşriklerin Rasûlullah'a yaptıkları işkencenin en şiddetlisini sordum. Abdullah ibn Amr r.a şöyle dedi : Ben günün birinde Pey*gamber s.a.v Ka'be'nin Hicr'inde namaz kılarken yanına Ukbe ibn Ebî Muayt'ın geldiğini gördüm. Ukbe, Peygamber'in ridâsını toplayıp boynuna sardı ve O'nu şiddetli bir sıkmayla boğmağa başladı. Tam bu sırada Ebû Bekr geldi ve onu Peygamber'den uzaklaştırdı. Ve sonra da : " Siz Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldürüyorsunuz ? Hâlbuki O size Rabbinizden apaçık mu'cizeler de getirmiştir..." Mü'min : 28Ayetini okudu.Buhari : 7.c.3438.s

“ … Abdullah b.Cafer r.a’dan. Dedi ki :

- Ebu Tâlib vefat ettiği zaman Rasûlullah’ın yolunu Kureyş’in ahmaklarından birisi kesti ve peygamberin üzerine toprak attı. Peygamber s.a.v böylece evine döndü. Kızlarından biri yüzündeki toprağı hem siliyor, hem de ağlıyordu. Peygamber s.a.v’de :

- Ağlama kızım, kesinlikle Allah senin babanı koruyacaktır, dedi. Peygamber s.a.v her zaman : Amcam sağ bulunduğu süre içinde Kureyşliler tarafından bana bir kötülük dokunmadı. Ancak onun ölümünden sonra bana hakaret ve işkence etmeye başladılar, derdi. El Bidaye : 3 / 134 – Hayatu’s Sahabe : 1/ 340.s

Abdullah ibn Mes'ûd şöyle tahdîs etmiştir : Peygamber s.a.v Beyt'in yanında namaz kılıyordu. Ebû Cehl ile bâzı arkadaşları da oturuyorlardı. Derken onların biri diğerine : Fulan oğullarının - yeni kesilen - devesinin döl leşini hanginiz getirir de, secdeye vardığında onu Muhammed'in sırtına koyar ? dedi. O toplu*luğun en şakî olanı seğirdip onu getirdi. Bekledi, Peygamber s.a.v sec*deye varınca o leşi sırtının üzerine iki omuzu arasına koydu. Ben ise hiçbir işe yaramıyarak bakıyordum. Keşki benim için onları men'edici kuvvetim olaydı. İbn Mes'ûd dedi ki : Onlar gülmeğe ve birbirine isnâd etmeğe başladılar. Rasûlullah ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet Fâtıma yanına geldi ve onu sırtından attı. Rasûlullah başını kaldırdı sonra üç defa : " Yâ Allah! Kureyş'i sana havale ederim " dedi. Rasûlullah onlara beddua edince, bu onlara ağır gel*di.

İbn Mes'ûd der ki : Çünkü onlar bu şehirde duanın kabul edilecek olduğuna kaail idiler. Ondan sonra Rasûlullah isim sayarak :

" Yâ Allah Ebû Cehl'i sana havale ederim ; Utbe ibn Rabîa'yı, Şeybe ibn Rabî-a'yı, Velîd ibn Utbe'yi, Umeyye ibn Halef'i, ükbe ibn Ebî Muayt'ı sana havale ederim " dedi. Yedinciyi de saydı, fakat biz onu ezberleyemedik.

İbn Mes'ûd der ki : Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, Rasûlullah'ın saydığı isimlerin hepsini Kalîb'de, - yânı Bedir çukurunda - yere serilmiş olarak gördüm.

Buhari : 1 / 361.s

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu beni oldukça rahatsız ediyor tepkimide heryerde gösteriyorum,insanları öldürüp vahşice bir protesto elbette doğru değil ki efendimin başına işkembe koyup yüzünü taşladıklarında bile bu sebeple kimse öldürülmemiştir.

Bunu ben de yeni duydum. Kaynak verinde araştıralım, öğrenelim...

Ayrıca kimseyi öldürmüyorsan, yaralamıyorsan, yakıp-yıkmıyorsan, sansürlemiyorsan, tehdit etmiyorsan problem yok. Bunları yapan din kardeşlerini de protesto ettiğin zaman da hiç problem yok...

Link to post
Sitelerde Paylaş

bu beni oldukça rahatsız ediyor tepkimide heryerde gösteriyorum,insanları öldürüp vahşice bir protesto elbette doğru değil ki efendimin başına işkembe koyup yüzünü taşladıklarında bile bu sebeple kimse öldürülmemiştir.

Senin sevgi pıtırcığı peygamberinin teslim olan ve savaşmamış insanlara neler yaptığını gör.

Yazıma başlamadan önce sunu belirtmek istiyorum ki, Müslümanlar'ın Kureyza Katliamını haklı çıkarabilmeleri için öncelikle kasık ve koltuk altında büyüyen kılların ne gibi bir suç unsuru olarak kabul edildiğini, bu kılların nasıl ve ne tür bir suç teşkil ettiğini açıklamaları gerekir. Kasıkta ki kıllar suç mu teşkil ediyordu? Yoksa kasıklarında tüyü bitmiş toy çocuklar Muhammed'e bir tehdit miydi? Bu acımasızlığı ve insanlık dışı katliamı aklamaya çalışan vicdanı hislerden mahrum müslümanları şiddetle kınayarak yazıma başlıyorum.

Müslümanlar peygamberlerinin işledikleri katliamı kınamaya cesaret gösteremezler. Aksine korkularından bu katliamı haklı çıkarabilmek için var güçleriyle çalışırlar. Onların kalpleri mantığa ve insanlığa mühürlü ve sadece Allah'a açık olduğu için Muhammed'in yaptığı her türlü insanlık dışı çirkin davranışları kabul etmek zorundadırlar. Kureyza Katliam'ı da buna birebir örnektir.

Kan, para, ganimet ve cariye aşkıyla yanıp tutuşan Muhammed, Hendek Savaşından daha henüz yeni dönüldüğü bir zamanda güçlü bir Yahudi kabilesi olan Kureyza'yı nasıl yok edeceğinin planlarını yapar. Muhammed'i hiç bir zaman yalnız bırakmayan ve her türlü ihtiyacını kusursuz karşılayan Cebrail yine o gün Muhammed'e görünür ve şu kelimeleri söyler;

'Ya Rasulallah silahınızı bıraktınız mı? Ama biz melekler topluluğu henüz silahlarımızı bırakmadık. Allah (cc) Sana, Kurayzaoğulları üzerine yürümeni emir buyuruyor'[1]

Daha sonra rivayete göre başında beyaz sarıklı olan yaşlı bir adamın at üzerinde Kureyza'ya doğru hızla gittiği görülür. Muhammed'e bu adamın kim olduğu hususunda sorarlar. Muhammed ise şöyle der;

'O Cibril'di.. bizden önce gidip Beni Kurayza'nın kalbine korku ve panik saldı.. onların maneviyatlarını sarstı, ümitlerini bitirip tüketti...' [2]

Evet, buraya kadar yanlış okumadınız. İslam dininde melekler(!) bile silahlı savaşcılardır. Siz hiç bir meleğin elinde silahla tıpkı bir terörist gibi insanların başında terör estirip onlara korku salacağını düşünebilir mıisiniz? İslam dininde bu bile mümkündür.

Üstelik işin ilginç tarafı ise Cebrail gibi diğer meleklere ordu kumandanı mevkisinde olan bir meleğin, arkasında koca bir melek ordusu varken Muhammed'in gariban çapulcularından yardım beklemesidir. Muhammed, kendisini hiç bir zaman yalnız bırakmayan ve her zaman koruyan Cebrail'e (Uhud'da dişinin kırıldığı zaman haric) yardım etmeleri için derhal askerlerini, pardon müslümanları toplayıverir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz,
silahını yeni çıkarmış
, temizliğini henüz bitirmişti. Derhal Hz. Bilal'i çağırtarak, bütün Müslümanlara şunu nidâ etmesini emretti:

"İşiten ve Allah'ın emrine itaat edenler, ikindi namazını Benî Kurayza yurdunda kılsın!"
[3]

Üstteki kaynakta açıkça bellidir ki Muhammed zamanın tam bir Mafya Babası gibi belinde silahla gezerdi. Bu adam Allah'in peygamberi ise ve Kuran'da da açıklandığı gibi Allah tarafından korunuyor ise neden belinde silah taşıma gereğini hisseder? İslam gibi nurani güzelliğe sahip(!) bir dinin hem meleklerinin ve hemde peygamberlerinin bile silahları vardır.

Muhammed hiç vakit kaybetmeden askerleriyle birlikte soluğu hemen Kureyza kabilesinin kalesinde alır;

Resûl-i Ekrem Efendimiz, mücahidlerle Benî Kurayza Yahudilerinin kalelerinin dibine kadar vardı. Oradan Yahudi ileri gelenlerinin isimlerini birer birer zikrederek onlara şöyle seslendi:

"Ey Allah'ın gazabına uğrayarak maymuna çevrilmiş olanların kardeşleri!
Allah sizi hor, hakîr kıldı mı ve belâsını, cezasını üzerinize indirdi mi? Demek siz bana kötü söz söylediniz öyle mi?"

Yahudi ileri gelenleri süt dökmüş kediye dönmüşlerdi:

"Yâ Ebâ'l-Kasım! Sen, sözünü bilmezlerden değilsin! Musâ'ya indirilmiş olan Tevrat'a yemin ederiz ki, biz sana hiçbir kötü laf sarfetmedik" diyerek söylediklerini inkâr ettiler.[4]

Aradan günler geçer. Kuşatma altında olan kale içerisinde ki zavalli Yahudiler artık çareyi Muhammed ile görüşmekte bulurlar. Yahudiler Muhammed ile görüşmek için Nabbaş bin Kays'ı görevlendirirler;

Nabbaş, "Yâ Muhammed!" dedi, "Benî Nadir Yahudilerinin teslim olmalarındaki gibi kanımızı dökme, mal ve silahlar senin olsun! Kadınlarımız ve çocuklarımızı alıp memleketinden çıkıp gidelim. Her cins silah hariç olmak üzere, her âile için bir devenin taşıyabileceği gerekli eşyayı götürmemize müsâade et!"

Peygamber Efendimiz, "Hayır, bu teklifi kabul edemem" buyurdu.

Nabbaş ikinci olarak şu teklifi yaptı:

"Öyle ise kanımızı bize bağışla. Sadece kadınlarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim. malları olduğu gibi bırakalım!"

Peygamber Efendimiz, "Hayır," dedi, "kayıtsız, şartsız, benim hükmüme itaat edip teslim olmaktan başka hiçbir çareniz yoktur!"

Nabbaş, me'yus ve perişan bir halde, kavminin yanına döndü. Olup bitenleri olduğu gibi anlattı.[5]

İnsanı düşünce ve hoşgörüde eşi benzeri bulunmayan peygamber efendimiz yukarıda ki kaynakta da görüldüğü gibi Kureyza kabilesini tamamıyla yok etmek için şartlanmıştır. Yahudiler artık mallarından ve topraklarından da vazgeçerek gitmeyi kabullenir. Muhammed bunu bile kabul etmemiştir. Neden? Çünkü Küreyza kabilesini sağ bırakıp göç etmelerine izin verdiği durumda onları ileri vakitte tekrar potansiyel bir düşman olarak görüyordu. Müslümanlar Muhammed'in asıl niyetinin onları öldürmemek, yani bağışlamak olduğunu söylerler. Halbuki üstte örneğini verdiğim kaynak bunun aksini, yani Muhammed'in asıl emelinin Yahudileri kuşbaşı kuşbaşı doğramak olduğunu doğrulamaktadır.

Görüşmeden havalarını aldıklarını anlayan Yahudiler artık kendi aralarında iyice tedirginleşir, seçenekleri göze alarak senaryolar üretmeye başlarlar. Akıllarına Muhammed'in ordusunda bulunan Ebu Lubabe isimli, Evs kabilesine mensup, eski bir Musevi olan kişi gelir;

Benî Kurayza, Peygamberimiz'den, Evs kabîlesinden Ebû Lübabe'nin istişâre için yanlarına gönderilmesini istediler. Bunun üzerine Ebû Lübabe, gönderildi. Ebû Lübabe, Medîne yahûdîlerinden Müslüman olmuş servet sâhibi bir kimse idi. Peygamberimiz, kendisine kıymet verirdi. Peygamberimiz, Ebû Lübabe'yi gönderirken; "git onlara Allah ve Rasûlü için nasihat et." buyurdu.

Ebû Lübabe, kale kapısından yanlarına vardı.

Kureyza yahûdîleri O'na; "Yâ Eba Lübabe! Sen ne dersin? Muhammed bize, "benim hükmüm ile kaleden dışarı çıkın!" dedi" dediler.

Ebû Lübabe de onlara nasihat etti. Fakat, bu arada bir eliyle sakalını bir eliyle de boğazını tutarak, "başınızı keser bilmiş olasınız" diye, harbetmelerine işâret etti
[6]

Müslüman olduğu halde vicdanı hislerini henüz kaybetmemiş bir insandı Ebu Lubabe.

Lubabe Yahudilerle görüştüğünde Muhammed'in asıl emelini el işaretiyle Yahudilere belirtmiştir. Müslümanlar Ebu Lubabe'nin bu hareketine hala bir ihanet gözüyle bakarlar. Oysa işin özü bu bir ihanet değil, binlerce insanın kurtulmasını sağlamaya çalışmak için yapılan insani bir çaba idi. Ebu Lubabe müslüman olduğu halde bir anlıkta olsa vicdanını dinleyerek "Sakın teslim olmayın, yoksa Muhammed hepinizi doğrayacak!" demek istemiştir. Muhammed'in asıl emelide buydu zaten.

Daha fazla anlatmaya gerek var mi? Kafası kolay basmayan canı insanlar için yazımıza devam edelim..

Daha sonra 25 gün süren bu kuşatma son bulur, kale'de su ve yiyecek kalmadığı için Yahudiler Muhammed'e teslim olmak zorunda kalırlar. Beni Kureyza kabilesi Muhammed'den haklarında hüküm vermek üzere bir kimseyi hakem tayin etmesini isterler;

Kuşatmanın yirmi beşinci günü Rasûlullah‘in hükmünü kabul ederek teslim oldular. Eli silah tutan adamlar kadın ve çocuklardan ayrılarak tutuklandılar. Cahiliye döneminde müttefikleri olan Evs, onlara Hazrec’in müttefiki Kaynuka oğullarına yapıldığı gibi iyilik yapılması ve ağır ceza verilmemesi hususunda ısrar etti. Rasûlullah Evslilere hitaben;

"Onlar hakkında sizden bir adamın hüküm vermesini ister misiniz?" diye sordu. Onlar da

"Elbette" diye cevap verdiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-

"Bu kişi Sa’d bin Muaz’dır" buyurdu. Evsliler

"Tamam razı olduk" dediler. [7]

Şimdi hikayemizi burada geçici olarak durduralım.

Muhammed neden hakem olarak Sa'd bin Muaz'i seçmiş ya da kabul görmüştür?

Koskoca bir kabileyi ve binlerce insanın hayatını ilgilendiren bir hususta Allah'in peygamberi duruken neden Sa'd hüküm verir?

Sad, Muhammed'in Yahudiler için gönlünden geçeni zaten biliyor muydu?

Diğer bir deyişle, Muhammed Sa'd'in Yahudiler için hangi hükmü öne süreceğini önceden tahmin edebiliyor muydu?

Muhammed Sad'a güveniyor muydu?

Sad'ın Muhammed'e yakınlığı nasıldı?

Kimdir bu Sad?

Gelin biraz araştıralım..

Öncelikle sunu söylemekte yarar vardır ki, Sad bin Muaz Yahudi kökenli bir Müslümandı. Evs Kabilesinin reisi idi. Müslümanlığı Medine'de kabul etmiştir. Sa'd'dan siyer kitaplarında sinirli bir adam olarak söz edilir. Fakat Sad, Muhammed'e sadık bir kişiydi. Tıpkı bir tetikçinin Mafya babasına olan sadakatı gibi bir bağlılıktı bu. Sad çoğu zaman Muhammed'in çadırının önünde nöbet tutmuştur. Muhammed'ın en güvendiği adamlardan biri olduğu gibi, Muhammed'in öldürtmek istediği kişi ve kişilerin kim olduğundan da haberdardı.

Bakınız İslam alımı İbni Hisam, Sad'in Mekke'ye gittiği bir dönemi anlatırken ne gibi bir olayı kaleme almaktadır. Bakalım Sad Muhammed'in öldürtmek istediği kişiler hakkında bilgi sahibi miydi;

Abdullah ibn Mes'ûd ® şöyle demiştir: Sa'd ibnu Muâz umre yapmak için Mekke'ye gitmişti. Abdullah dedi ki: Mek­ke'ye vardığında Ebû Safvân, Umeyyetu'bnu Halefin evine inmiş, ona konuk olmuştu. Umeyye de (ticâret) için Şam'a gittiğinde Medî-ne'ye uğrar, Sa'd ibn Muâz'a konuk olurdu. (İkisi arasında bir dost­luk vardı.) Umeyye, Sa'd'a:

— Biraz bekle! Gündüz yarı olduğu ve insanlar kuşluk uykusu­na daldığı zaman git Ka'be'yi tavaf et, dedi.

Sa'd bu suretle hareket edip vaktinde tavafa başladı. (Umeyye, Sa'd'la beraber bulunduğu) bu sırada Ebû Cehl çıkageldi ve:

— Ka'be'yi tavaf eden şu adam kimdir? diye sordu. Sa'd da:

— Ben Sa'd ibn Muâz'ım, dedi. Ebû Cehl:

— Ey Sa'd, sen Ka'be'yi emniyetle tavaf ediyorsun. Hâlbuki siz (Medîneliler) Muhammed'le sahâbîlerini sığındırıyorsunuz (onlara yar­dım ediyorsunuz)! dedi.

Sa'd:

— Evet öyledir, diye Ebû Cehl'i karşıladı ve aralarında bir çe­kişme ve husûmet başladı. Bunun üzerine Umeyye, Sa'd'a:

— Ebû'l-Hakem'e (Ebû Cehl'e) karşı sesini yükseltme! Çünkü o, Mekke vâdîsi halkının seyyididir, dedi.

Sa'd-ibn Muâz, Ebû Cehl'e hitâb ederek:

— Eğer sen beni Ka'be'yi tavaf etmekten men' edersen, vallahi ben de sana (daha ağırım yapar, Medine'deki) Şâm ticâret yolunu ke­serim! diye haykırdı.

Bu sırada Umeyye, Sa'd'a:

— Sesini yükseltme, demeye ve Sa'd'ı tutmaya başladı. Bunun üzerine Sa'd, Umeyye'ye öfkelenerek:

— Sen de (Ebû Cehl'i koruyarak) beni tutma, bırak!
Ben Muhammed'den işittim ki, kendisi seni öldüreceğini söylüyordu
, dedi.

Umeyye:

— Beni mi? diye sordu. Sa'd:

— Evet seni, dedi. Bunun üzerine Umeyye:

— Vallahi Muhammed birşey söylediği zaman yalan konuşmaz, dedi de (korku ve heyecan içinde) dönüp karısına gitti. Ve:

— (Yâ Ümme Safvân!) Yesribli kardeşimin bana ne dediğini bi­lir misin? diye yanıktı.

Karısı:

— Ne söyledi? diye sordu. Umeyye:

— (Yesribli kardeşim) Sa'd: Muhammed'in Umeyye'yi ben öl­düreceğim dediğini işittim diyor, diye cevâb verdi.

Ümmü Safvân:

— Allah'a yemîn ederim ki, Muhammed yalan söylemez! diye Sa'd'ın haberini te'yîd etti.

(Bir müddet sonra Bedir günü gelince) Mekkeliler'i bir nidâcı ça­ğırıp onlar da Bedir'e çıktıkları zaman, karısı Ümmü Safvân, kocası Umeyye'ye:

— Yesribli dostun Sa'd'ın vaktiyle sana söylediği sözü hatırla­maz mısın? dedi.

Umeyye de:

— (Vallahi Mekke'den çıkmam! diye) Kureyş ile Bedir'e çıkma­mak istedi. Fakat Ebû Cehl, Umeyye'ye:

— Sen Mekke vadisinin eşrâfmdansın, bir iki gün olsun sefere katılıp yürü! deyip kandırdı

Umeyye de onlarla iki gün yürüdü. Neticede Allah onu öldür­dü.[8]

Üstte ki kaynakta Sa'd yalan söylemediğine göre, demek ki Sad'in bu gibi durumlarda Muhammed'in tüm sırlarını ve niyetlerini bildiğini söyleyebiliriz.

Sad, Muhammed'ın emri doğrultusunda kendi halkını yani Evs kabilesinden birini bile acımadan katledebilecek bir kişiliğe sahip biriydi. Bunu nasıl mı biliyoruz? Lütfen alttaki hadisi okuyunuz;

Ali İbnu Ebi Talib de şöyle demişti: "Ey Allah`ın Resulü, Allah sana darlık vermez. Ondan başka kadın çoktur. Sen cariyene sor, (onun halini o daha iyi bilir), sana gerçeği haber verir." Resulullah (sav) bu tavsiye üzerine cariyemiz Berire`yi çağırdı ve: "Ey Berire, söyle! Aişe`de sana şüphe verici bir husus gördün mü?" diye sordu. Berire: "Hayır! Seni hak üzerine peygamber olarak gönderen Zat-ı Zülcelal`e yemin olsun, ben onda fena bulduğum bir şey görmedim. Ayıplanabilecek tek gördüğüm şey şudur: "Yaşı genç olduğu için, ailesi için yoğurduğu hamurun üzerine uyur, bu sırada gelen keçi, hamurdan yerdi." (Bu soruşturma sonunda) Resulullah (sav) kalkıp mescidde bir hutbe okur. Bu iftirayı ilk defa çıkaran Abdullah İbni Ubey İbni Selül hakkında söz etmekten özür dileyerek, minberde şunları söyler: "Ehlim hakkında bana sıkıntı veren adamı cezalandırmada, intikamımı almada bana kim yardım edecek? Allah`a yemin olsun ehlim hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Adı iftiraya karıştırılan bir adamdan söz ettiler. Onun hakkında da hayırdan başka bir şey bilmiyorum. O ailemin yanına ben olmayınca hiç girmemiştir." Resulullah (sav)`ın bu sözleri üzerine (Evs kabilesinin reisi) Sa`d İbnu muaz (ra) kalktı ve: "Ey Allah`ın Resulü! Allah`a yemin olsun biz ondan senin intikamını alırız!
Eğer Evs kabilesindense boynunu vururuz. Hazreçli kardeşlerimizden ise, bize sen emredersin, biz emrini aynen yerine getiririz!"
dedi.[9]

Sad'in mafya babası Muhammed'e ne derece bağlı ve sadık bir tetikçi olduğunu isterseniz birde Sad b. Muaz'in kendi ağzından dinleyelim;

"Ey Allah'ın Rasûlü, biz sana imân ettik. Getirdiğin Kur'ân'ın hakk olduğuna şehâdet ettik, sözlerini dinlemeğe ve itâat etmeğe, düşmana karşı seni korumağa söz verdik. Sen nasıl istersen öyle yap. Seni hak Peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki,
sen bize denizi gösterip dalsan biz de dalarız, hiç birimiz geri dönmeyiz.
Biz düşmanla savaşmayı, harpte sebât göstermeyi biliriz. Allah'a güvenerek düşman ordusunun üzerine gidelim..."dedi. Rasûlullah (s.a.s.) bu konuşmadan son derece memnun oldu.[10]

Ayrıca bakınız Muhammed, Sad hakkında ne gibi lütuflarda bulunmaktadır;

Efendimiz (s.a.s.), "Sa'd İbn Mu'az'ın vefatından arş titredi." (İ. Esir, 2:375-376) buyurmuşlardır. Efendimiz, meleklerin de iştirakiyle Hz. Sa'd'ın namazını kıldırdıktan sonra cenazeyi taşırken mübarek parmaklarının ucuna basarak yürümeye başlamıştı. Onun bu durumunu merak ederek soranlara: "Bütün gök ehli, bu cenazeyi teşyi' için indi, yere basmaya utanıyorum." cevabını veriyordu.[11]

Resulullah (sav)'a sündüs bir cübbe hediye edildi, elimizle yoklamaya başladık, hepimiz hayran olmuştuk. "Nefsim (kudret) elinde olan Zat'a yemin olsun, Sa'd İbnu Muaz'ın cennetteki mendilleri bundan hayırlıdır" buyurdular.[12]

Sa'd Kureyza'nin kuşatıldığı günlerde yaralı idi. Hendek savaşında kendisine isabet eden bir ok yüzünden sürekli kan kaybediyordu. Muhammed Sa'd'ın yarası ile bizzat kendisi ilgilenmiş, pansuman bile yapmıştır. Muhammed ve Sa'd'in samimiyetini gösteren bir başka kaynak ise şu şekildedir;

Ahzab (Hendek) günü Sa'd İbn Mu'az (ra) [Kureyş'ten İbnu'l-Arika'nın attığı bir okla] koldaki ana damardan vurulmuştu, böylece damarı kesilmiş oldu. (Kanı durdurmak için) Resulullah (sav) dağlama uyguladı. Bunun üzerine eli şişti, çokça kan akarak Sa'd'ı zayıf düşürdü. Resulullah tekrar bağladı. Eli yine şişti. Bu hali görünce Sa'd;
"Allahım, Beni Kureyza'dan gönlüm rahata ermedikçe canımı alma!" diye dua etti.
Derken kanı durdu. Kureyza onun hükmüne baş eğinceye kadar tek damla akmadı. Onlar hakkında erkekleri öldürülmesine, kadınların sağ bırakılmasına hükmetti. Resulullah (sav): "Haklarında Allah'ın verdiği hükme isabet ettin!" buyurdu. Dörtyüz kişiydiler. Onların katli tamamlanmca, damarı patladı. Sa'd (ra) vefat etti. [13]

Umuyorum ki yazının buraya kadar olan kısmında Sa'd'ın Muhammed ile ne derece samimi ilişkiler içerisinde olduğuna dair bilgi sahibi oldunuz.

Şimdi yazımıza üstte kaldığımız yerden, yani yedinci kaynaktan itibaren devam edelim..

Muhammed kuşatmanın 25. gününde teslim olan Yahudilere soruyor;

Rasûlullah Evslilere hitaben;

"Onlar hakkında sizden bir adamın hüküm vermesini ister misiniz?" diye sordu. Onlar da

"Elbette" diye cevap verdiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-

"Bu kişi Sa’d bin Muaz’dır" buyurdu. Evsliler

"Tamam razı olduk" dediler.[7]

Sad bin Muaz, "Evs" kabilesinin reisi olduğu için Evsliler " Bu bizim reisimizdir, hakkımızda kötü bir hüküm sürmez" gibilerine düşünerek teklifi tereddütsüz kabul ederler. Muhammed'in müridleri üzerinde ne derece kontrol sahibi olduğuna dair en ufak bir fikirleride yoktu tabiki. İslam dininde kişiler değil kabilesini, öz analarını ve babalarını bile Muhammed ile bir tutamazlar. Sa'd, Muhammed'in Yahudileri katletmek istediğini bildiği için tereddütsüz kendi kabilesinin infaz emrini vermiştir. Akabinde plan Muhammed'in tasarladığı gibi kusursuz uygulanmış ve Muhammed emeline kavuşmuştur. Sad bin Muaz Yahudiler hakkında infaz kararını şu şekilde açıklamıştır;

Hz. Sa'd bin Muaz bütün bunlardan sonra hükmünü şöyle açıkladı:

"Ben, onlar hakkında buluğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına; malların Müslümanlar arasında taksim edilmesine, çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim."

Peygamber Efendimiz, Hz. Sa'd'ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek,
"Sen, onlar hakkında, Allah Teâlâ'nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne uygun hüküm verdin"
buyurdu.[14]

Sonrası ise malum. 900'e yakın Yahudi, kadınları ve kızlarının gözleri önünde kılıçtan geçirilir. Gözleri önünde kocalarının ve henüz tüyü yeni bitmiş oğullarının kellelerinin kesildiğini seyreden kadıncağızlar çaresizlikten kendi saçlarını başlarını yolarken Muhammed efendi kendisine yeni bir cariye bulmak için arayış içerisindedir. Muhammed esirler arasından güzelliği ile tanınan reyhana'yi kendisine cariye seçer. Katliam tam bir gün boyunca sürmüştür;

"Ayşe (Hz.) nin aktardığına göre, bu kesim işi sabahtan akşama kadar sürmüş. Erkekler idam edilirken, Yahudi kadınlar ve çocuklar da buna feryat edip saçlarını başlarını yolmuşlar"[15]

İyilik ve hoşgörü abidesi peygamberimiz bu arada kurbanlık koyun gibi doğranan Yahudilere dönerek şu sözleri söyler;

“Ey domuz ve maymun kardeşleri! Yediniz mi! İşte haliniz; görün bakalım” [16]

Bakınız Muhammed'in çapulcularından biri olan Mesleme, Kureyza'da kendisine düşen payı nasıl anlatmaktadır;

“Beni Kureyza Savaşı’nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım”[17]

Ele geçirilmiş Yahudi erkekleri, kadınlarının müslüman çapulcuları arasında bölüşüldüklerini izlerken içlerinden birinin şu feryadı duyulur;

“Artık her şeyimize el koydunuz, hiç olmazsa gözlerimizin önünde namusumuza el uzatmayın” [18]

Tüm bu yazılanlardan sonra Muhammed'e hala bir peygamber gözü ile bakan kişiler insanı değerden yoksun, zalim, vicdansız, gurursuz ve haysiyetten mahrum kişilerdir. İnsanlıktan nasibini alamayan zalimlere duyurulur.

[1] Buhari, Meğâzi 30; İbni Kesir, el-Bidaye, 3/134

[2] İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 4/120

[3] A.g.e., 3:244-245; Tabakât, 2:74.

[4] Sîre, 3:245.

[5] Sîre, 3:246

[6] Sîre, 3:247.

[7] Sîre, 3:290

[8] Buhârî, Magâzî, îbn Hişâm

[9] Buhari, Sehâdât, 15, 30, Hibe 15, Cihad 64, Megâzi 11, 34, Tefsir, Yusuf 3, Nur 6, 11, Eyman 18, I'tisan 28, Tevhid 35, 52; Müslim, Tevbe 56, (2770); Tirmizi, Tefsir, (3179); Nesâi, Tahâret 1194, (1, 163-164).

[10] İbn Hişâm, 2/267; İbnü'l-Esîr, a.g.e., 2/120; Müslim, 3/1403, (Hadis No: 1779) Kahire 1375/1955

[11] (Buhari, "Menakıb", 12) .

[12] Buhari, Libas 26, Bed'ül-Halk 8, Menakıbu'l-Ensar 12, Eyman 3; Müslim, Fezail 126, (2468); Tirmizi

[13] Kaynak: Tirmizi, Siyer 28, (1582)

[14] Sîre, 3:251; Tabakât, 3:426; Taberî, 3:56.

[15] Vakıdi, Meğazi, 2/512-517

[16] Taberi

[17] Kaynak: Diyarbekiri, Tarihi Hamis,1/499 ve Vakıdi age 2/523-25

[18] Kaynak: Vakıdi, Meğazi, 2/250

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ah mechule sen nasıl böyle savunularda bulunuyorsun anlamıyorum, ortadoğudan çıkmış ilkel bir dinin somut vahşetlerini görmüyorsunuz, ama o yaşadığı bile mechul sapık karakterli muhammat ve uydurduğu allaha sırf şimdi bile onların izinde giden beyni yıkanmış müslümanların vahşetlerini görmüyor, uyguladığı vahşetlere gözünü kapatıyor ve sanki etinizi koparıyorlarmış gibi acı duyuyorsunuz o soyut muhammet ve allah laf edilirken .Bu nasıl bir aşk bu nasıl bir duygu içinizde varolan, inan insan demek size insana hakarettir, kendi beyninize hükmedemiyorsunuz yazık.

tarihinde -inmanah- tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

bu beni oldukça rahatsız ediyor tepkimide heryerde gösteriyorum,insanları öldürüp vahşice bir protesto elbette doğru değil ki efendimin başına işkembe koyup yüzünü taşladıklarında bile bu sebeple kimse öldürülmemiştir.

Verdiğin hadislere baktım hala başına işkembe konduğunu da yüzünün taşlandığını da göremiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hz.Muhammed tebliğ için gittiği Taif'te taşlanmış ve kan revan içinde kalmıştı.

O sıra

Hz. Cebrail geldi ve İstersen dağları başlarına geçireyim teklifinde bulundu.

Hz.Muhammed birden ürperdi ve ellerini semaya kaldırarak;

Ya Rabbi, onlar beni bilmiyorlar; eğer yüz sene sonra bile olsa içlerinden bir tane hayırlı insan çıkacaksa, ne olur onları helak etme diye dua etti.

beni kureyza ile ilgili uzun uzadıya yazı yazamayacam vaktim den dolayı yüzeysel olarak 400 ile 900 kişi öldürülmüştür kadınlar çocuklar ve ergenliğe girmemiş bıyıkları henüz çıkmamış erkekler hariç,efendim (asm) reyhane diye yahudi birini himayesi altına almıştır ona müslüman olup örtünmesini söyleyince kabul etmedi ve üzerine gitmeden bıraktı evlenmedide,bi kaç vakit sonra müslüman oldu o kadında..maymun kardeşleri diye seslenmiştir yahudilere,diğer çirkin kelamlar ve olaylar inancsız birinin gözüyle yazılmıştır,hz.Muhammed (asm) yaşamadı diye inanan çoğu insan nedense beni kureyzaya şeksiz iman ediyor,ilginç

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ah mechule sen nasıl böyle savunularda bulunuyorsun anlamıyorum, ortadoğudan çıkmış ilkel bir dinin somut vahşetlerini görmüyorsunuz, ama o yaşadığı bile mechul sapık karakterli muhammat ve uydurduğu allaha sırf şimdi bile onların izinde giden beyni yıkanmış müslümanların vahşetlerini görmüyor, uyguladığı vahşetlere gözünü kapatıyor ve sanki etinizi koparıyorlarmış gibi acı duyuyorsunuz o soyut muhammet ve allah laf edilirken .Bu nasıl bir aşk bu nasıl bir duygu içinizde varolan, inan insan demek size insana hakarettir, kendi beyninize hükmedemiyorsunuz yazık.

yaşadığı mechul olan insanın yaptığı bir vahşette yok olması gerekir değil mi sayın inmanah(:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hz.Muhammed tebliğ için gittiği Taif'te taşlanmış ve kan revan içinde kalmıştı.

O sıra

Hz. Cebrail geldi ve İstersen dağları başlarına geçireyim teklifinde bulundu.

Hz.Muhammed birden ürperdi ve ellerini semaya kaldırarak;

Ya Rabbi, onlar beni bilmiyorlar; eğer yüz sene sonra bile olsa içlerinden bir tane hayırlı insan çıkacaksa, ne olur onları helak etme diye dua etti.

beni kureyza ile ilgili uzun uzadıya yazı yazamayacam vaktim den dolayı yüzeysel olarak 400 ile 900 kişi öldürülmüştür kadınlar çocuklar ve ergenliğe girmemiş bıyıkları henüz çıkmamış erkekler hariç,efendim (asm) reyhane diye yahudi birini himayesi altına almıştır ona müslüman olup örtünmesini söyleyince kabul etmedi ve üzerine gitmeden bıraktı evlenmedide,bi kaç vakit sonra müslüman oldu o kadında..maymun kardeşleri diye seslenmiştir yahudilere,diğer çirkin kelamlar ve olaylar inancsız birinin gözüyle yazılmıştır,hz.Muhammed (asm) yaşamadı diye inanan çoğu insan nedense beni kureyzaya şeksiz iman ediyor,ilginç

Meçhule burada senin kapı arkalarında yalanlarınla kandırdığın insanların yeri değil. Kalın yaptığım kısım beni kahkaha ile güldürdü.

Kureyza katliamı ile ne dediğini anlayamadım, kontrolünü kaybettin sanırım. Kureyza katliamını sizin kaynaklarınızdan alıyoruz. Yalan mı hadisler?

Teslim olmuş insanları öldürüp malını, karısını kızını seks kölesi olarak paylaşmak şerefsizlik değil mi?

İnsan olana yakışır mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

bak sayın katalan beni kureyzayı sadece kopyaladığın kişiden okumuşsun ve oda tam sizlik bir anlatıp sergilemiş,farklı kaynaklardanda oku,sana detaylı bilgi geniş vaktimde verme niyetindeyim inşallah,ama o vakte kadarda farklı bir kaç yerden oku.seks köleliği bizde yasaklandı zaten mantıken bile ters konuşuyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yaşadığı mechul olan insanın yaptığı bir vahşette yok olması gerekir değil mi sayın inmanah(:

İşte trajikomedik durumda burda yatıyor ya mechule, anladın?............yok ama izinden giden çok ve bire bir uyguluyorlar o vahşet ve geri kalmışlığı. tarihinde -inmanah- tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...