Jump to content

Ateistim demekten korkmayın!


Guest ateizmlight

Recommended Posts

Hayır İslam saldırgan olmayanı, sizin canınıza kast etmeyeni ve dine savaş açmayanları öldürmeyi emretmiyor. aşağıda bu konuyla ilgili verilmiş bir yanıt var.

Ateist ve Hıristiyanların İslam’ı eleştirirken Bakara 191 ve Tevbe 5 ayetlerini delil göstererek Müslümanları şiddet eğilimli olmakla eleştirirler. Bu ayetleri de şu formatta sunarlar: “Onları yakaladığınız yerde öldürün” (Bakara 191) ve “müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün” (Tevbe 5). Ayetlerin bu parçalarını kullanarak Müslümanları terörist olmakla, Müslüman olmayanların hepsinin düşmanı olmakla suçlarlar. Halbuki bu Mantıkta “Straw Man Fallacy” olarak bilinen mantık yanılgısıdır, ve genel olarak ahlak dışı bir saldırı olarak kabul edilir. Zira verilen ayet kısımları bağlamından çıkarılıp sunulmaktadır. Kur’an ayetlerini izole edip bakarsak, yanlış anlamlar çıkarırız. Kur’an bütünlük halinde bakılması gereken bir kitaptır. Bakalım verilen ayetler ne söylüyor. Önce Bakara süresi, ayetin öncesi ve sonrasına bakalım:

2:190 Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Saldırgan olmayın. Allah saldırganları sevmez.

2:191 Onları yakaladığınız yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın; zulüm ve işkence öldürmekten beterdir. Kutsal Mescid’in yanında sizinle savaşmadıkça onlarla savaşmayın. Size saldırırlarsa siz de onlara saldırın. İnkarcıların cezası böyledir.

2:192 Son verirlerse, Allah Bağışlayandır, Rahimdir.

2:193 Zulüm ve işkence ortadan kalkıncaya ve din Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Son verirlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.

2:194 Kutsal ay ancak iki taraflı gözetilebilir. Ateşkese uymak karşılıklıdır. Size saldırırlarsa onlara aynen saldırın. Allah’ı dinleyin ve bilin ki Allah erdemlilerin yanındadır.

Yukarıdaki ayetleri okuduğumuz zaman açıkça görüyoruz ki öldürme emri onlara savaş açan düşmanlaradır. O dönemde Müslümanlar ciddi işkenceler görmüşler, bulundukları yerlerde öldürülmüşler, Mekke’den sürülmüş, işkencelere maruz kalmışlardır. Buna cevaptır bu ayetler, sizde cevap verin demektir. Yoksa savaşı müşriklerin kesmesi halinde Müslümanların devam ettirmesi de, başlatması da yasaktır. Bunu yukarıdaki ayetlerden açıkça görürsünüz.

Nitekim bu emir de çok normaldir. Bunu şöyle bir analoji ile basitçe anlayabiliriz. Normal şartlar altında bir ülkenin ordusu kendi vatandaşına savaş açmaz. Ancak vatandaşlardan bir kısmı organize olup orduya savaş açarsa, ordu tabi ki bu saldırılara cevap verir. Ordunun cevap vermesi, orduyu ne zalim yapar ne terörist. Müslümanların yaptığı da budur. Bu müdafaadır ve can güvenliği için şarttır.

Diğer ayet de bundan farklı bir şey demez… Bakalım: (Tevbe süresi):

1: Antlaşma yaptığınız müşriklere, Allah ve Elçisi tarafından yapılan ilişkiyi kesme duyurusudur

2:Bu topraklarda dört ay daha dolaşın Bilin ki, Allah’ı çaresiz bırakamazsınız Ama Allah, görmezlikten gelenleri (kâfirleri) rezil eder

3:Bu büyük hac gününde Allah ve Elçisi tarafından bütün insanlara bildirilen şudur: Allah’ın o müşriklere desteği yoktur; Elçisinin de öyle Ey müşrikler, tevbe ederseniz hayrınıza olur Sırt çevirirseniz bilin ki, siz Allah’ı çaresiz bırakamazsınız Görmezlikten gelenlere (kâfirlere) acıklı bir azabı müjdele

4: Bu duyuru, sizinle antlaşma yapmış ve daha sonra bir kusur işlememiş, size karşı kimseye destek vermemiş müşrikleri kapsamaz Onlara karşı olan andınızı süresinin sonuna kadar tam yerine getirin Allah korunanları sever

5: (Dört) yasak ayı çıkınca o müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün Onları yakalayın, onları kuşatın, onlar için her gözetleme yerinde oturun Ama tevbe ederler, namaz kılarlar, zekât verirlerse yollarını açın Allah’ın bağışlaması çok, ikramı boldur”

Öldürün denilen müşrikler; antlaşmayı bozan müşriklerdir. Ayetleri dikkatle okursak bunu çok kolay anlarız, birinci ayette açıkça bu bildirilmiştir: “anlaşma yaptığınız müşriklere ilişkiyi kesme duyurusudur” . Buradan anladığımız da bu ölüm emrinin tüm müşrikleri kapsamadığıdır.

4 ayette de “antlaşmayı bozmayanların ve Müslümanların aleyhine çalışmayan müşriklerin hariç tutulduğu” söyleniyor. Demek ki bu ayetteki ilişkiyi kesme duyurusu, anlaşma yapılan her müşrikle ilgili değildir. Dolayısı ile ölüm emri anlaşma yapan her müşriki kapsamaz, sadece bozanları kapsar. O müşrikler diye belirtilmesi buna açıkça işaret eder. Ayetin Arapçasında el-müşrikün geçiyor yani “o müşrikler”, bunu anlamından kaydırıp tüm müşrikler yapmak sahtekarlıktır. Maalesef çoğu ateist bu sahtekarlığa bilerek ya da bilmeyerek alet olmaktadır.

Nitekim çekilecek, tövbe edecek ve anlaşmayı bozmayan müşriklere dokunulmayacaktır…

Aslında bakara süresinde de denildiği gibi Müslümanların tek düşmanları zalimlerdir ve sadece bunlarla savaş olur. Zalimler kimdir peki, Mumtehine suresi 8-9 ayetlerde bu da bildirilmiştir, bunlar üç grup insandır:

1. Müslüman olduğumuz için bizi öldürmek isteyenler

2. Bizi yaşadığımız topraklardan kovmak isteyenler

3. Bizi yaşadığımız topraklardan kovmak isteyenlere yardımcı olanlar.

Bu üç grupta olanlarla savaşırız, gerektiğinde öldürürüz. Bunun haricinde kimseyi düşman edinmemiz yasaklanmıştır. Tevbe süresi ve Bakaradaki kişiler bu üç gruba birden dâhildirler. Ve bu üç gruptaki insanları öldürmek de nefsi müdafaadır, ahlaksızca değildir bir haktır.

Diğer taraftan bu ayetlerin inmesi de çok normaldir. Zira “onları öldürün” ifadesi olmazsa, Müslümanlar normal şartlarda geçerli olan İnsan öldürme yasağının savaş şartlarında da geçerli olup olmadığı konusunda şüpheye düşebilirlerdi.

Daha fazla yazamayacağım. Çıkmam gerekiyor. Allah'ın selamı ve esenliği üzerinize olsun..

Nisa/88-89-90'ı da unutma.

Tevbe:

1. Allah ve Resûlünden,kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ültimatomdur:

2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise,

inkârcıları perişan edecektir.

3. Hacc-ı ekber gününde, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah’a

ortak koşanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi

bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!

4. Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında

size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu

hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah,

kendine karşı gelmekten sakınanları sever.

5. Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp

hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da

verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Muhammed, müslümanlarla antlaşma yapan müşriklere bir ültimatom çekiyor, diyor ki yeryüzünde 4 ay daha dolaşın, bu arada da tövbe edip müslüman olursanız ne ala. Bu 4 aylık süre dolduğunda hala tövbe edip bana katılmamışsanız bulunduğunuz yerde öldürüleceksiniz, sağ kalanlarınızda ancak tövbe edip namazı kılıp zekatı verirlerse canlarını kurtarabilir. Antlaşma yapılanlara ise antlaşma süresi boyunca uslu dururlarsa onlara bir şey yok, ta ki antlaşma süresi dolana kadar. Antlaşma süresi dolduğunda onlarda diğer müşrikler gibi ya tövbe edip namazı kılıp zekat verecekler ya da öldürülecekler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 128
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

zaten ateistlerin bakış açısını görmeye çalıştığım için buraya nadiren de olsa uğruyorum. Ama ateistlerin bakış açısı yanlış yorumladıkları ayetler ve müslümanlığın kötü olduğuna dair dogmalarından öteye geçemiyor kafamda. Sert bir forum olması, dinle ilgili kabulü-zor şeyler okumam buraya gelirken göze aldığım birşey zaten..

buradaki yanlış gördüğüm düşünce şudur ki; müslümanların içinde bulundukları kötü koşullar ve buna bağlı geri kalmışlık, bağnazlık, cahillik islam dininin bir sonucu değil. Bu tümüyle bir yanılgıdan ibaret. Din her zaman bir çıkar amacı ve sömürü aleti olarak kullanıldığı için gerçek dindarlar da kendilerini bu süreç içinde ifade edemiyorlar. İSlam'ın dahi olgunlukla yaşandığı kendi süreci 1 tane yüzyılı bile bulamamıştır. Sonraki süreç dindeki hoşgörü ve güzelliklerden çok, cehalet ve hurafeler üzerine şekillenmiştir. Tekrar etmem gerekirse, müslümanlar yanlışlar içindeler, yani mislümanlıktan çok uzaktalar. Gördüğümüz bir çok şeyi vicdanımız kabul etmiyorsa biliniz ki esasen İslam da kabul etmez. Fakire yardımı, iyiliği, her türlü hoşgörüyü emrederken; azgınlığı, fenalığı ve her türlü ahlaksız durumdan men eder.

Neyse gitmeliyim artık. Selamlar tekrardan...

Link to post
Sitelerde Paylaş

yanit yazmakda bu kadar geciktigim icin özür dileyerek basliyorum. yoruldugum yerde birakip, dinlendikten sonra devam etmek sarti ile :D

sevgli IFeelGood,

"dinle mücadelenin ciddi olarak mevcut durumda ancak ve sadece politik arenada yapılabileceği." düsüncesinde ayrisiyoruz.

dinsizlik 80 yil kadar bir süre Rusyanin devlet politikasiydi. sonuc, 80 yil sonra rusya kapilarini dünyaya actiktan sonra ortaya cikti ki,

Rusların yüzde 75'i Rus Ortodoks inancında. geri kalanida rusya sinirlari icinde yasayan müslüman kesim. bunu ben söylemiyorum. ruslar söylüyor. istatistik veriler böyle.

gorbatschow`un glasnost ve perestroika polikasinin ardindan, demir perde kalkinca, rusyadan bati ülkelerine yogun bir insan akini basladi.

gelen insanlarin hemen hepsi öküzümtrak derecede dindardi. aralarindan ateist cikmasi zor gibiydi. ki, ben henüz rus bir ateiste rastlamadim.

o sistemden kacarak geldikleri bati ülkelerinin siyasi rejimleri ateist degil ama avrupanin %60 i ateist ya da deist.

bence halk aydinlanmasi yukardan asagi emrivaki olmaz. aydinlanmanin baslica ve en etkin tetikleyicisi düsünce ve ifade özgürlügüdür. avrupadaki aydinlanmanin nedenide budur. Rusya siyasi rejimi 80 yil süreyle dinsizligi dikte etti. ortadan kaldiracak etkeni yok saydi.

düsünce ve ifade özgürlügü yoktu. bunun sonucunun aydinlanma olmasida beklenemez.

tabii ki, ülke yönetimleri rasyonel, bireysel özgürlükcü, dürüst ve adil olursa, aydinlanma cok hizlanir. ama dünya polikasi ve politikacilari aptallardan gecindikleri icin, bunu onlardan bekleyemeyiz.

aydinlanma yukardan asagi dogru gerceklesebilseydi, avrupadaki kadinlardan bile 15 yil önce secme secilme hakkini ve "insandan sayilma" hak ve özgürlügünü hic bir emek vermeden "hediye" olarak almis olan türk kadini, bu en büyük degerini, en kisa zamanda din tacirlerlerine geri verip, arap caputlarina bürünmezdi.

cumhuriyet devrimleri onlar yine basladiklari yere geri dönsünler diye yapilmadi. din tacirleri cumhuriyetin verdigi özgürlükleri yine cumhuriyete karsi kullanip, altan alltan din zehiri ile halkin beynini kirletmeye devam edip bu günlere getirdiler.

cumhuiriyet okullarinda ne kadar bilim ögretildi ise de, halka alttan alttan arapcilik empose edildi.

yani, bu dingillesme yukardan asagi dogru degil, asagidan (halktan) yukari dogru yapildi.

ben böyle düsünüyorum. iyiki hepimiz ayni düsünmüyoruz. yoksa din-gil sürülerden bir farkimiz kalmazdi.

bu konuda simdilik bu kadar. bu gün cok yol aldik. belimiz basimiz tutmuyor. ben en iyisi dinlenmeye gideyim :D

devami belki yarin, belki yarindanda yakin.

dinlendikten sonra "ateist oldugunu alenen söyleme" konusundaki düsüncelerimi yazacagim. o konuda ortak düsüncelerimiz var tabii. ama ben onmaz ve asla uslanmaz bir anarsist oldugum icin, biraz anarsistlik yapacagim.

bekle beni. dönüsüm muhtesem olacak :D

Sevgili Kitapsız,

Öncelikle ifade etmeliyim ki tamamen farklı şeylerden bahsetmişiz.

Ben dinle mücadelenin mevcut durumda ancak ve sadece politik arenada yapılabileceğini düşündüğümü söylemişim. Ama ne bu cümlemde ne de yazının bütünde dinsiz/ateist bir toplum yaratmak arzusu yok, benim öncelikle öyle bir anlayışım veya hedefim yok. Sen buradan başlayarak yanlış anlamış, toplumu dinsizleştirme politikası güden sistemlerden bahsetmiş ve Sovyetler Birliği örneğiyle devam etmişsin. Bu yöntemler benim inanmadığım ve onaylamadığım yöntemler zaten.

Mevcut durumda dinle mücadele etmek demek, AKP ile mücadele etmek anlamı taşır. İkisi birbirine eşittir çünkü. Yani ateist bir yapılanma, mevcut ortamda hareket alanı bulamaz zaten. Hatta zarar verip zarar görür çünkü ülke dinciyle tamamen kuşatılmış durumda. Bu nedenle mücadele politik alanda, önce laiklik güvence altına alınmak yoluyla yapılmalı.

Öte yandan, şu tepeden inmecilikle ilgili düşüncelerine zinhar katılmıyorum. Devrimler tepeden indirilir Kitapsız. Bırak aydınlanmacı Türk devrimlerini, %60'ı ateist ya da deist dediğin Avrupa'yı ileriye taşıyan ve mevcut özgürlüklerin var olup yerleşmesine neden olan şey devrimdir. Tepeden inmiştir ve akıl almayacak kadar kanlıdır Fransız İhtilali.

Türk devrimleri de tepeden inmiştir. Toplumlar başka türlü ilerlemezler. Onlara bir temel hazırlayıp sunar birileri, sonra onu korumak için epeyce bir haşin davranıp gerektiğinde kafa keser ama korur. Avrupa da Amerika da sahip olduğu özgürlükleri korumak için çok sert önlemler almış ve yüzlerce yıl boyu öyle devam etmiştir. İşte şimdi oturmuştur o yapı, insanlar da özgürdür.

Farkında mısın bilmem ama, sen Atatürk'ün yaptığı o devrimleri bir şekilde onaylamıyorsun. Hatalı buluyorsun ve ülkenin içinde bulunduğu şu durumu, o devrimlerin tepeden inme olmasıyla açıklıyorsun.

Ben de yanlış düşündüğünü söylemek istiyorum. Devrimle, mümkün olabilecek, hatta eşine az rastlanacak biçimde kansız ve nispeten yumuşak bir biçimde yapılmıştır. O devrimler halkça benimsenmiştir de. Bizdeki sorun halkın yeniden dindar bir yaşama geçmek istemesi ve bu nedenle dincilerin hükmetmesini tercih etmesi değil. Bu büyük bir yanılgı.

Velhasıl bu halkın devrimlerle bir alıp vermediği yoktur, AKP'nin sistemle bir sorunu olmadığına ikna olmuştur. Yanılmıştır, orası başka bir boyut.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Kitapsız,

Öncelikle ifade etmeliyim ki tamamen farklı şeylerden bahsetmişiz.

Ben dinle mücadelenin mevcut durumda ancak ve sadece politik arenada yapılabileceğini düşündüğümü söylemişim. Ama ne bu cümlemde ne de yazının bütünde dinsiz/ateist bir toplum yaratmak arzusu yok, benim öncelikle öyle bir anlayışım veya hedefim yok. Sen buradan başlayarak yanlış anlamış, toplumu dinsizleştirme politikası güden sistemlerden bahsetmiş ve Sovyetler Birliği örneğiyle devam etmişsin. Bu yöntemler benim inanmadığım ve onaylamadığım yöntemler zaten.

Mevcut durumda dinle mücadele etmek demek, AKP ile mücadele etmek anlamı taşır. İkisi birbirine eşittir çünkü. Yani ateist bir yapılanma, mevcut ortamda hareket alanı bulamaz zaten. Hatta zarar verip zarar görür çünkü ülke dinciyle tamamen kuşatılmış durumda. Bu nedenle mücadele politik alanda, önce laiklik güvence altına alınmak yoluyla yapılmalı.

Öte yandan, şu tepeden inmecilikle ilgili düşüncelerine zinhar katılmıyorum. Devrimler tepeden indirilir Kitapsız. Bırak aydınlanmacı Türk devrimlerini, %60' ateist ya da deist dediğin Avrupa'yı ileriye taşıyan ve mevcut özgürlüklerin var olup yerleşmesine neden olan şey devrimdir. Tepeden inmiştir ve akıl almayacak kadar kanlıdır Fransız İhtilali.

Türk devrimleri de tepeden inmiştir. Toplumlar başka türlü ilerlemezler. Onlara bir temel hazırlayıp sunar birileri, sonra onu korumak için epeyce bir haşin davranıp gerektiğinde kafa keser ama korur. Avrupa da Amerika da sahip olduğu özgürlükleri korumak için çok sert önlemler almış ve yüzlerce yıl boyu öyle devam etmiştir. İşte şimdi oturmuştur o yapı, insanlar da özgürdür.

Farkında mısın bilmem ama, sen Atatürk'ün yaptığı o devrimleri bir şekilde onaylamıyorsun. Hatalı buluyorsun ve ülkenin içinde bulunduğu şu durumu, o devrimlerin tepeden inme olmasıyla açıklıyorsun.

Ben de yanlış düşündüğünü söylemek istiyorum. Devrimle mümkün olabilecek, hatta eşine az rastlanacak biçimde kansız ve nispeten yumuşak bir biçimde yapılmıştır. O devrimler halkça benimsenmiştir de. Bizdeki sorun halkın yeniden dindar bir yaşama geçmek istemesi ve bu nedenle dincilerin hükmetmesini tercih etmesi değil. Bu büyük bir yanılgı.

Velhasıl bu halkın devrimlerle bir alıp vermediği yoktur, AKP'nin sistemle bir sorunu olmadığına ikna olmuştur. Yanılmıştır, orası başka bir boyut.

İşte bunun nedenlerini bildik mi daha donanımlı aydınlık bir geleceğin sağlam temellerini atmış oluruz, bu cümlenize katılıyorum Sayın IFeel, halkın çoğunluk olarak devrimlerle sorunu yok, bu gerici yönetimin bu sisteme sızmasının altında yatan açıklarımızı insanlara anlatabilmek lazım, bende tam olarak bilmiyorum, bunun nedenleri olduğunada yüzde yüz eminim bilmesemde. İşte aydın ve bilen insanların özellikle gençlere daha donanımlı bilgi vermesi her aydınım diyenin görevi olmalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Kitapsız,

Öncelikle ifade etmeliyim ki tamamen farklı şeylerden bahsetmişiz.

Ben dinle mücadelenin mevcut durumda ancak ve sadece politik arenada yapılabileceğini düşündüğümü söylemişim. Ama ne bu cümlemde ne de yazının bütünde dinsiz/ateist bir toplum yaratmak arzusu yok, benim öncelikle öyle bir anlayışım veya hedefim yok. Sen buradan başlayarak yanlış anlamış, toplumu dinsizleştirme politikası güden sistemlerden bahsetmiş ve Sovyetler Birliği örneğiyle devam etmişsin. Bu yöntemler benim inanmadığım ve onaylamadığım yöntemler zaten.

Mevcut durumda dinle mücadele etmek demek, AKP ile mücadele etmek anlamı taşır. İkisi birbirine eşittir çünkü. Yani ateist bir yapılanma, mevcut ortamda hareket alanı bulamaz zaten. Hatta zarar verip zarar görür çünkü ülke dinciyle tamamen kuşatılmış durumda. Bu nedenle mücadele politik alanda, önce laiklik güvence altına alınmak yoluyla yapılmalı.

Öte yandan, şu tepeden inmecilikle ilgili düşüncelerine zinhar katılmıyorum. Devrimler tepeden indirilir Kitapsız. Bırak aydınlanmacı Türk devrimlerini, %60'ı ateist ya da deist dediğin Avrupa'yı ileriye taşıyan ve mevcut özgürlüklerin var olup yerleşmesine neden olan şey devrimdir. Tepeden inmiştir ve akıl almayacak kadar kanlıdır Fransız İhtilali.

Türk devrimleri de tepeden inmiştir. Toplumlar başka türlü ilerlemezler. Onlara bir temel hazırlayıp sunar birileri, sonra onu korumak için epeyce bir haşin davranıp gerektiğinde kafa keser ama korur. Avrupa da Amerika da sahip olduğu özgürlükleri korumak için çok sert önlemler almış ve yüzlerce yıl boyu öyle devam etmiştir. İşte şimdi oturmuştur o yapı, insanlar da özgürdür.

Farkında mısın bilmem ama, sen Atatürk'ün yaptığı o devrimleri bir şekilde onaylamıyorsun. Hatalı buluyorsun ve ülkenin içinde bulunduğu şu durumu, o devrimlerin tepeden inme olmasıyla açıklıyorsun.

Ben de yanlış düşündüğünü söylemek istiyorum. Devrimle, mümkün olabilecek, hatta eşine az rastlanacak biçimde kansız ve nispeten yumuşak bir biçimde yapılmıştır. O devrimler halkça benimsenmiştir de. Bizdeki sorun halkın yeniden dindar bir yaşama geçmek istemesi ve bu nedenle dincilerin hükmetmesini tercih etmesi değil. Bu büyük bir yanılgı.

Velhasıl bu halkın devrimlerle bir alıp vermediği yoktur, AKP'nin sistemle bir sorunu olmadığına ikna olmuştur. Yanılmıştır, orası başka bir boyut.

canim benim,

bende, sovyet rusya 80 yil boyunca dinle mücadeleyi politik arenada yamis. demek istemis, bu örnegi onun icin vermistim. devrim yapmislar ve 80 yilda bile oturtamamislar. yukardaki iletinde AKP lafi gecmedigi icin, dinle mücadeleyi genel anlamda aldim.

rusyada devrim yapti ama becerenedi. mao devrimide ayni sonla bitti.

ne demek istedigin simdi daha iyi anlasiliyor.

avrupa devrimleri tepeden inmedi. avrupa halki ve hürriyetine kavusmak icin uzun yillar süren savaslar verdi. o devrimler ve özgürlükler birdenbire ve yukardan gelmedi. seninde dedigin gibi cok kanli oldu. yani halk hakkini aradi. hakkini almak icin mücadele yapti. emek verdi.

Benim gibi ici dışı, eti kanı Atatürk olan birine, ilk kez birisi "Atatürk devrimlerini onaylamiyorsun" diyor. halkini orta cagdan alip 20. yy tasiyan devrimleri nasil onaylamam ki. onaylamamam icin ya aptal yada hain olmam lazim. benim yukarda anlatmak istedigim, bütün bunlarin yetmedigi, önemli olan halkin egitimli ve bilincli olamasi gerektigidir. yoksa, hic bir devrim ise yaramaz.

akli basinda, egitimli, hak ve özgürlüklerinin bilincine varmis bir halk, simdi Türk halkinin yaptigi gibi, hic mücadelesini yapmadan, kendisine hediye edilen hak ve özgürlüklerini bir kilo nohuta satar, hepsinden bir ton kömür icin feragat eder ve

" AAA! biz cok fazla ilerlemisiz. haydi birazda geri dönerlim!" demez. simdi türkiyede olan budur.

demokratik devlet idaresinde, demokrasinin garantisi "kuvvetler ayriligi"dir. yani simdi türkiyede oldugu gibi, demokratik rejimde, bir cete gelip, kisa sürede demokrasinin bütün kurumlarini ele geciremez! önce kurulu sistem sonra bilincli halk buna izin vermez.

hak ve özgürlüklerinin bilincinde olan bir halk, sürüler halinde bir cobanin pesine takilmaz.

demekki biz henüz bu isi becerememisiz. demekki Atatürkün bütün iyi niyetleri ve cabalari yetmemis. Laiklik Türkiye cumhuriyeti anayasasinin temelinde varken, din taciri bir cete devlet idaresini ele geciriyor ve hemen laiklik ve tehlikeye giriyor. demokrasinin bütün kurumlarini ele gecirip ülkeyi teokratik dikdatorya rejimine dogru götürüyor. yerlesmis demoskrasilerde böyle bir seyin olmasi mümkün degildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

aynen o kadar kolay değil sölemek arkadaş çevremi kaybetmek istemiyorum söylersem eğer eminim ki dışlarlar ve bana linç girişiminde bulunmak için elinden geleni yaparlar işte bu yüzden müslüman gibi davranmak zorundayım ve davranıyorumda yanlarında malesef

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 8 months later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...