Jump to content

Recommended Posts

  • İleti 177
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Temel radyo dinliyormuş

Radyo: Sn seyirciler ters yola giren bir araç var dikkatli olun diyor...

Temel: Ne bir aracı hepsi ters yönde...

Evet, herkesi ters yönde gören temeldir.. demek ki..

Müslüman olmak sürü psikolojisinden ayrılmamaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anger Management, Tourettes, Kleptomani ve ADHD hastasıyım, eskiden de Insomnia ve depresyon geçirdim. Öğrendiğim iki şey, Risperdal en berbat, Desyrel de en iyi ilaç. Bunun dışında Hacı'nın dediği gibi bu tür hastalıklar organik ve genetik yatkınlıkla oluşuyor, yani zaten kesin tedavi olma olasılığın çok düşük o yüzden en iyisi koyver gitsin lan.

Bu arada forumda ilk defa bi başlığı okuyup bitirdim :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anger Management, Tourettes, Kleptomani ve ADHD hastasıyım, eskiden de Insomnia ve depresyon geçirdim. Öğrendiğim iki şey, Risperdal en berbat, Desyrel de en iyi ilaç. Bunun dışında Hacı'nın dediği gibi bu tür hastalıklar organik ve genetik yatkınlıkla oluşuyor, yani zaten kesin tedavi olma olasılığın çok düşük o yüzden en iyisi koyver gitsin lan.

Bu arada forumda ilk defa bi başlığı okuyup bitirdim :lol:

ben 6 aydır risperdal kullanıyorum. açıkçası pek ne işe yaradığına emin değilim. bir de seroquel kullanıyorum. bu ikisini alkolizm için kullanıyorum. biyerlerde okuduğuma göre bu ilaçlar şizofrenide de kullanılıyormuş. ee benimle ne alakası var acaba. sen bi fikir yürütebilir misin neden bunları reçete etti psikiyatrım alkolizm için.

Link to post
Sitelerde Paylaş

anlamsız durumlarda negatif düşüncelerde iken, yada hiçbirşeyden zevk alamama gibi, insanın sürekli kendini kötü hissetmesi enerjinin düşüklüğü ve negatifliğinden olur, yada çevrenizdeki kişilerin sizleri negatif olarak etkilemesi, gibi birçok sebepten böyle iç sıkıntısı yaşar insan.

kuvars taşı alın , etkisi fiziki ve manevi olarak katkısını hissedeceksiniz,

yüzük olarak kullanmakta fayda var, yada işlenmemiş bir kuvars tası da olabilir.

tşkler

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben 6 aydır risperdal kullanıyorum. açıkçası pek ne işe yaradığına emin değilim. bir de seroquel kullanıyorum. bu ikisini alkolizm için kullanıyorum. biyerlerde okuduğuma göre bu ilaçlar şizofrenide de kullanılıyormuş. ee benimle ne alakası var acaba. sen bi fikir yürütebilir misin neden bunları reçete etti psikiyatrım alkolizm için.

Risperdal, antipsikotik olarak adlandırılan bir çeşit ruhsal bozukluk durumunda kullanılan bir ilaçtır. Halüsinasyon, zihin bulanıklığı, saldırganlık, paranoya, çekingenlik gibi düşünce, duygu davranış tedavisinde kullanılır. Ayrıca bipolar bozuklukta; nöbet taşkınlığının önlenmesinde ve ergenlerde öfke nöbetleri gibi otistik bozuklukların engellenmesi maksatlı kullanabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir kere panik atak tedavisi gordum, tekrarladi... tekrar tedavi oldum suan iyiyim.

geçmiş olsun. Panik atak başladığını hissettiğiniz an dikkatini ayrıntılara vermenizi tavsiye ederim. Bakın etrafınaza mesela ne gördünüz. Vazo, vazo'nun içinde çiçekler, Çiçeklerin dalları var, yaprakları yeşil. Vazo tv üzerinde duruyor.. vs.. Böylelikle zihninizi rahatlatmış olursunuz...
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Merhabalar

Öncelikle psikolojik rahatsızlıkları olan tüm arkadaşlara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Ben de bir psikolojik rahatsızlığımı paylaşacağım.

23 yaşındayım ve kaygı bozukluğu tedavisi görüyorum. Bu sorun bende 2 yıldır var. İlaç terapisi alıyorum; Misol diye bir antidepresan kullanıyorum (bu ilaca başlayalı 18 gün oldu).

Sorunumu kısaca anlatmam gerekirse; egzoz gazlarında bulunan toksik maddelerin ve ağır metallerin beyin fonksiyonları üzerinde olumsuz etkileri olduğuyla ilgili bazı haberler okumuştum. Bu durum beni korkuya düşürdü. Egzoz gazlarının IQ seviyemi düşüreceği konusunda aşırı derecede kaygılanmaya başladım. Yani acaba bu zehirli gazlar bende zihinsel engelliliğe yol açar mı? diye bir kaygı oluşuyor.

Bu sorun yüzünden kendimi adeta eve kapattım ve asosyalleştim. Mecbur kalmadıkça dışarı çıkmıyorum. Çıktığımda da özellikle trafiğin olduğu yerlerde dolaşırken kaygı ve stres dolu oluyorum ve bir an önce işimi halledip eve dönmeye bakıyorum. Sokaklar ve caddeler bana sanki gaz odası gibi geliyor. Ve sık sık "acaba vücudumda biriken ağır metaller anormal düzeye ulaşmış mıdır?" diye düşünmeden edemiyorum.

Anksiyete nedeniyle dışarıdayken nefes alışverişim de dengesizleşiyor. Daha hızlı ve derin bir şekilde soluk alıp veriyorum ve bunu bir türlü kontrol altına alamıyorum. Araştırdım; bu duruma hiperventilasyon deniliyormuş. Bu durum sokakta/caddede yürürken nefesime odaklanmam sonucunda oluşuyor. Zehirli gazları solumamalıyım diye düşünerek nefesime odaklanıyorum ve bu da doğal/otomatik bir şekilde nefes almamı engelliyor. Kapalı mekanlarda ise nefes alış verişim gayet normal. Ancak kaygı nedeniyle kapalı mekanlardaki nefes alışveriş ritmimi dışarıda koruyamıyorum.

Aslında bu kadar kaygılanmamın anlamsız olduğunu biliyorum ama yine de caddelerde dolaşırken sakin ve relax olmakta oldukça güçlük çekiyorum. Gördüğüm çalışır vaziyetteki arabalar bende hemen bir endişe ve hatta panik duygusu yaratıyor. Ayrıca kaygı nedeniyle ortaya çıkan hiperventilasyon yani hızlı ve derin bir şekilde soluk alıp verme durumu beni epey yoruyor.

Bu sorunu aşmak için kendime sık sık telkinler veriyorum:

Kaygılanacak bir şey yok çünkü nükleer santrallerde, maden ocaklarında, benzin istasyonlarında, sanayi kuruluşlarında çalışan kişiler hemen her gün pek çok toksik maddeye maruz kalmalarına rağmen senin korktuğun gibi mental bozukluklara yakalanmıyorlar. Bir zamanlar İstanbulda hava kirliliği tehdit edici boyutlara ulaşmıştı. Hatta gazeteler gaz maskesi dağıtıyordu. Bu dönemde yaşayan insanlar da zihinsel sorunlar veya öğrenim bozukluğu yaşamadı.

Ancak yine de bu çabalardan pek bir verim alamadım.

Aslında benim korktuğum şey zehirli gazlardan çok kendi nefes alışveriş şeklim. Daha önce de değindiğim gibi dışarıdayken (kaygı nedeniyle) hızlı ve derin nefes alıp veriyorum. Bu kadar ağır metallerin/zehirli gazların olduğu bir ortamda aşırı nefes almak çok tehlikelidir diye düşündükçe soluk alışveriş şeklim korktuğum yöne doğru kayıyor. Yani hiperventilasyon sendromu yaşıyorum ve bu durum beni tedirgin ediyor. Normalleştirmek için kasıyorum ama pek de başarılı olamıyorum. Acaba soluduğum ağır metaller tolerans miktarını geçer mi? diye düşünmek böyle bir duruma yol açıyor. Dikkatimi başka şeylere vermeye çalışmak çoğu kez sonuçsuz kalıyor.

En çok kaygılandığım illetlerden biri kurşun zehirlenmesidir (bu zehirlenmenin havalı bir ismi de var: satürnizm). Zira kurşun, sinir sistemine zarar veren ve mental bozukluklara yol açan toksik bir maddedir. Egzoz gazında düşük oranda da olsa var.

Batı Roma İmparatorluğunun kurşun zehirlenmesi yüzünden çöktüğüyle ilgili bir teori okumuştum. Romalılar su taşımacılığını kurşun borularla yapıyorlardı. Yiyecek ve içecek saklama kapları kurşundandı. Makyaj malzemeleri kurşun içeriyordu. Bazı tarihçilere göre bu durumun Roma İmparatorluğunun çöküşüne büyük katkısı olmuştur. Çünkü kurşun zehirlenmesi bilişsel yetileri felce uğratabilmektedir.

Satürnizmin entellektüel yetersizliğe yol açtığını öğrenmek beni dehşete düşürmüştü. Ancak biliyorum ki günlük hayatta maruz kalınan kurşun bilişsel yetilere zarar vermez ve vücut bunu tolere edebilir. Ancak buna rağmen hep tolerans düzeyini aşacağım kaygısı içinde oluyorum. Kendime telkinlerde bulunuyorum:

Sigara ve nargilede de kurşun var. Hatta daha başka ağır metaller de içeriyor. Ama bunları içen insanların bilişsel yetilerinde bir kayıp söz konusu olmuyor. Korku duyman anlamsız.

Ancak lanet kaygılar yok olmuyor maalesef. Acabalar, ihtimaller bende bir huzursuzluğa neden oluyor.

Ne yazık ki zihnimde egzoz gazı=zeka zehri şeklinde bir şartlanma oluşmuş durumda. Bu yüzden gördüğüm çalışır vaziyetteki arabalar bende hemen bir kaygı duygusu yaratıyor.

Sigara da içerdiği pek çok ağır metal yüzünden benim için zeka zehri statüsündeydi. Ancak bu konuda kendimi az da olsa psikolojik olarak rahatlatmayı başardım. Sigara içen ünlüleri düşündüm: Atatürk, Einstein, Stalin, Churchill, Che Guevara, Obama, Cem Yılmaz Bu liste uzatılabilir. Hepsi zeki, yetenekli ve başarılı insanlar.

Egzoz gazı konusunda kendimi nasıl rahatlatabileceğimi bilemiyorum. Egzoz gazında en tehlikeli gördüğüm madde kurşundur.

Araştırmalarım sonucunda bazı ünlülerin kurşun zehirlenmesi yüzünden öldüğünü öğrendim. Efsanevi besteci Beethoven bunlardan biri. Nasıl zehirlendiği konusunda çeşitli varsayımlar var. Kimi yediği balıklardan kimi de kurşunlu cam armonikadan zehirlendiğini ileri sürüyor. İtalyan ressam Caravaggio, İspanyol ressam ve gravür sanatçısı Francisco de Goya, Hollandalı ressam Vincent Willem van Gogh gibi ünlü isimlerin de kurşun bazlı boyalardan zehirlendikleri yönünde bir takım tezler var. Söz konusu kişilerin kemikleri üzerinde yapılan DNA testleri bu tezleri doğrulamaktadır. Bu kişilerin hayatlarında da satürnizmin önemli belirtilerine rastlamak mümkündür (anemi, işitme kaybı, ağız iltihabı, davranış bozukluğu gibi).

Sonuçta bu kişiler kronik kurşun zehirlenmesi geçirmelerine rağmen entellektüel kişiliklerini koruyabilmişler ve hayal güçleri sayesinde üretken sanatsal aktivitelerine devam etmişlerdir.

Bunları düşünmek beni biraz rahatlatıyor ama yine de kaygılar peşimi bırakmıyor.

Kaygılarımı gidermek için ağır metal testi yaptırmayı bile düşünüyorum. Ama onu da her hastane yapmıyor ne yazık ki. Bildiğim kadarıyla İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde yapılabiliyor.

Bu sorunu yenmem için neler tavsiye edersiniz? Benzer sorunları yaşamış olanlar var mı? Davranışçı bilişsel terapi almak etkili sonuçlar verir mi?

tarihinde Tasvir-i Efkar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşım geçmiş olsun bende rahatsız edici bir duman vs. algıladığımda nefes almayı kesiyor ve oradan hızla uzaklaşıyorum nedense böyle bir takıntım var ama beni rahatsız etmediği için herhangi bir psikiyatra felan gitmedim.

Fakat antidepresan tarzı ilaçlar kullanırken dikkatli olmanızı öneririm. Ben bi dönemimde duygusal acılarımı bastırmak için kullanmıştım şöyle bir olay geldi başıma. Gece uykumdan defalarca uyanıp sanki hiç soluk almamış gibi hızlı hızlı nefes aldığım oldu 100 metre koştumda uyandım gibi.Antidepresanların nefes almayı bile unutturduğunu düşünüyorum. Bu görüş ne derece doğru bilmiyorum belki Haci açıklar bizim için. Yani dikkatli olmanı öneririm uykudayken benim nefes alıp vermemi durduruyordu bu ilaçlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Forumda ilaç isimlerinin bu kadar kolayca yazılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Hele bilim formunda olduğumuzu düşünürsek...

Bu tip konulara hekim katılımcıların dışında yorum ve tavsiyeyide uygun bulmuyorum.

Bize işlemiyor bu kurallar. Eş dost akraba arasında ilaç tavsiyelerinin çok olağan bir sekilde dolaştığını ve o ilaçların kullanıldığını biliyoruz. Şimdiye kadar da o ilaçların sosyal facia yarattığını görmedim. Ama tabi ki yaptığın uyarı yerinde bir müdahale. :)

Bu da çoğunlukla tıbbi bakım imkansizliklarimizdan kaynaklanıyor biraz. Kimse inkar edemez bunu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhabalar

Öncelikle psikolojik rahatsızlıkları olan tüm arkadaşlara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Ben de bir psikolojik rahatsızlığımı paylaşacağım.

23 yaşındayım ve kaygı bozukluğu tedavisi görüyorum. Bu sorun bende 2 yıldır var. İlaç terapisi alıyorum; Misol diye bir antidepresan kullanıyorum (bu ilaca başlayalı 18 gün oldu).

Sorunumu kısaca anlatmam gerekirse; egzoz gazlarında bulunan toksik maddelerin ve ağır metallerin beyin fonksiyonları üzerinde olumsuz etkileri olduğuyla ilgili bazı haberler okumuştum. Bu durum beni korkuya düşürdü. Egzoz gazlarının IQ seviyemi düşüreceği konusunda aşırı derecede kaygılanmaya başladım. Yani "acaba bu zehirli gazlar bende zihinsel engelliliğe yol açar mı?" diye bir kaygı oluşuyor.

Bu sorunu yenmem için neler tavsiye edersiniz? Benzer sorunları yaşamış olanlar var mı? Davranışçı bilişsel terapi almak etkili sonuçlar verir mi?

Sevgili Tasvir-i Efkar,

Sorunu yenmen için gerekeni zaten yapmış, bir psikiyatra gitmişsin. Yapılacak en doğru şeydir bu çünkü anlattıklarına bakılınca kaygılarının tolere edilebilir/normal düzeyin epeyce üstünde ve profesyonel yardım almadan başa çıkılmayacak biçimde olduğu görülüyor.

Fakat eminim biliyorsundur, "Kaygı (Ankisiyete) Bozukluğu" diye tek bir hastalık yok. "Kaygı Bozuklukları", geniş ve oldukça kapsayıcı bir hastalık kategorisidir ve içinde, kendine özgü karakteristik özellik ve belirti taşıyan birçok tanı yer alır. Fobiler, panik bozukluk (ki bu da agorafobili olan ve olmayan diye ayrılabilir), agorafobi, OKB vb.

Seninki hangisi, ne, onu belirtmemişsin. Aslında belirtmene gerek yok, çünkü doktorun var ve o mutlaka biliyordur. Burada anlatmadığın nöbetlerin ve benzeri ayrıntılar, tanı koymada kriter olur zaten.

İlacını düzenlemişler. İlacın, ankisiyete bozukluklarında kullanılan temel ilaçlardan biridir, gayet de iyi bir ilaçtır ve ağır olmadığı için zorlanmazsın. Basit yan etkilerini onların da kısa süre sonra geçeceğini zaten biliyorsundur.

Kaygı bozukluklarında mutlaka psikoterapi uygulanır, bunu öğrenmişsin hatta en çok kullanılan yöntemler bütünü olan davranışçı-bilişsel terapi kullanıldığını da öğrenmişsin ancak talep edeceğin yer doktorun.. O önerdi mi diye sormaya pek gerek yok, sen kendi kendine düşündüğüne ve burada sorduğuna göre önermemiş henüz. Belki de kaygılarının çok yüksek düzeyde olmayıp ilaçla sağaltılabileceğini düşündüğü için önermedi.

Ancak kişisel fikrim, psikoterapi de alman yönünde. Kaygıların performansını tamamen bloke etmiş görünüyor, anlattıklarını dikkatle okudum. O nedenle profesyonel yardım almışsın zaten.

Doktoruna hatırlatma veya açıkça pskoterapi talep etme hakkın var. O seni mutlaka bir terapiste yönlendirir.

O kadar güzel anlatmışsın, o kadar doğru ve hedefine yönelik araştırmışsın ki, hayran kaldım. Yaşın da bu gibi problemlerin çeşitli şekillerde görülebildiği bir yaş, onu da aklında tut istersen. Yani kolay atlatır iyileşirsin. Doktoruna ve kendine güvenmeye devam eder, duruma böyle bilimsel bakmaktan vazgeçmezsen çok daha kolay atlatırsın.

Çok geçmiş olsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Mrs.Missing

İlginiz ve tavsiyeleriniz için teşekkürler.

Mükemmeliyetçi ve tehdit algıları hassas bir insan olduğum için maalesef bazı dış etkenler bende çabuk alarm duygusu yaratabiliyor ve psikolojik sorunlar başgösteriyor.

Bir de bu sorunlar insanı en zayıf noktasından vuruyor. Mesela şahsen mental becerilere çok önem veren biriyim. Bu yüzden beyin hasarına neden olabilecek unsurlara karşı farkındalık düzeyim bayağı artmış durumda. Eskiden egzoz gazları hiç dikkatimi çekmezdi. Şimdi ise caddeler bana adeta gaz odası gibi geliyor.

En kısa zamanda bir psikoterapi almayı da düşünüyorum. Ama psikoterapilerde tam olarak ne yapıyorlar? Sorunun kökenine inip çözmeye mı çalışıyorlar?

Bir de EFT (Emotional Freedom Techniques) diye bir yöntem var. Zayıflama, fobiler ve psikolojik sorunların tedavisinde kullanılıyor. Bu yöntem gerçekten etkili mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Mrs.Missing

İlginiz ve tavsiyeleriniz için teşekkürler.

Mükemmeliyetçi ve tehdit algıları hassas bir insan olduğum için maalesef bazı dış etkenler bende çabuk alarm duygusu yaratabiliyor ve psikolojik sorunlar başgösteriyor.

Bir de bu sorunlar insanı en zayıf noktasından vuruyor. Mesela şahsen mental becerilere çok önem veren biriyim. Bu yüzden beyin hasarına neden olabilecek unsurlara karşı farkındalık düzeyim bayağı artmış durumda. Eskiden egzoz gazları hiç dikkatimi çekmezdi. Şimdi ise caddeler bana adeta gaz odası gibi geliyor.

En kısa zamanda bir psikoterapi almayı da düşünüyorum. Ama psikoterapilerde tam olarak ne yapıyorlar? Sorunun kökenine inip çözmeye mı çalışıyorlar?

Bir de EFT (Emotional Freedom Techniques) diye bir yöntem var. Zayıflama, fobiler ve psikolojik sorunların tedavisinde kullanılıyor. Bu yöntem gerçekten etkili mi?

Evet, kendini anlattığın ilk iletide beynine verdiğin değerin ciddi bir hassasiyete dönüştüğü çok belli. Açıkça ifade etmişsin ve bu hassasiyet giderek artıp bir tür takıntı halini almış. Ama o olmasa başka bir şey olurdu, bundan emin ol. Örneğin dış görünümünle ilgili hassasiyetin olsa, bu kez gazların veya kirli havanın cildine verdiği zararı araştırmaya koyulurdun..

Davranışçı-bilişsel psikoterapi, adından da anlaşıldığı gibi iki farklı yöntemin bir arada kullanılmasıdır ve birbirini tamamlar. Bir ucu bilişsel, diğer ucu davranışçı geleneğe uzanır ve hedeflenen, kişinin patoloji geliştirmesine neden olan davranışı ve düşünce biçimini değiştirmektir. Oldukça ekonomik, hedefe yönelik ve çoğunlukla kısa süreli bir tedavi yöntemidir.

Davranışçı tedavi direkt uyumsuz/sorunlu davranış üzerine odaklanır ve kişinin kaygı verici durumla karşılaştığında kaçmak yerine onunla nasıl başedeceğine dair yöntemler geliştirir.

Bilişsel terapide ise, bilişsel teori temel alınarak kişinin algısı değiştirilir veya düzenlenir veya şekillendirilir. Çünkü bu teoriye göre insanların çocukluk çağlarında edindikleri deneyimleri, öğrenme yoluyla bazı temel inanç ve düşünce sistemleri oluşmasına neden olur. Teori bütün bunlara "şema" der. Kişi, bu şemaları (yani katı düşünce kalıplarını) yaşamının ileri dönemlerine de taşır ve dünyaya ilişkin algılarını bu şemalarla biçimlendirir. Bu olumsuz kalıpların içeriğindeki temel düşünceleri destekleyen bir olayın ardından psikiyatrik bozukla karşılaşılabilir.. Daha doğrusu karşılaşılan hastalık böyle ortaya çıkmıştır. Tabii ki kişi, bu olumsuz dediğimiz kalıpların içeriğinin de bilinçli olarak farkında değildir..

Kısaca böyle açıklayabiliriz.

EFT vb yöntemlerin hemen hepsini şarlatanlık, sahtekarlık olarak niteliyorum ben Sevgili Tasvir-i Efkar.

Büyük para tuzakları. NLP dedikleri şeyin bir başka versiyonu.. Yeni bir din gibi hepsi...

Ama yarar sağlayabilir, nasıl ki hacıya hocaya gitmeden iyileşemeyen, ona gidince her şeyin düzeleceğine inanan ve gittiğinde gerçekten düzelen insanlar varsa, EFT ve benzeri yöntemlerden yararlandığına inanan insanlar da vardır. Ancak çok kısa sürecektir iyi olma hali çünkü gerçek bir tedavi değildir. Daha doğrusu tedavi değildir.

Eğer olsa idi bilimsel sayılır, psikiyatrlar da psikologlar da mutlaka kullanırdı. Bu meslek grupları içinde az sayıda da olsa kullanan sahtekarlar var, ben de şahsen tanıyorum bazılarını ancak uzak durmak gerek. Bilimsel metotlardan ve bilimsel kurumlardan şaşmamak gerek.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tasvir-i efkar geçmiş olsun..

Çalışıyor musunuz bilmem ama. Çalışın..Hobiniz yoksa bir hobi edinin, dışarı çıkın gezin ve hayatın tadını çıkartın. Hiç korkmayın bir şey olmaz. Kendinizi serbest bırakın. Nefes egzersizleri yapın...Daha sonra bu halinize gülüp geçecek, gençlik saçmalığı olarak hatırlayacaksınız.

Kendinizi fazla dinlemeyin. İçinizden çıkın, dışarıya açılın. Hipokondriyak belirtiler gösteriyorsunuz. Kendinize fazla döndüğünüz, haddinden fazla dinlediğiniz anlaşılıyor..

Misol kullanmanız ve şikayetleriniz sizde kaygı bozukluğu ile birlikte okb teşhisi konulduğunu gösteriyor. Bir de doktorunuz size ilaç olarak bir tek misol mü yazdı acaba? Sadece antidepresan mı kullanıyorsunuz? Nöroleptik falan yazmadı mı?

Benim soracaklarım bunlardı.

Diğer yazılması gerekenleri Mrs. Missing uzun uzun yazmış zaten...

Hayat gerçekten çok güzel. Kendi kendinizi kapattığınız o kapandan çıkartın ve hayatın akışının içine bırakın. Korkmayın siz kontrol etmesenizde bünyenizde herşey normal ilerleyecek. Hyperventilasyon kendi kendine geçecek. Kendinizi kontrol altında tutmaya çalışmayın. Sürekli kendinizi gözlemlemeyin. Kurşun zehirlenmesi olmazsınız merak etmeyin.

Gerçeklerden kopmayın..

Olumsuz düşünceler zihninize geldiğinde şu cümleyi hatırlayın; ' Bütün bunların bana ne faydası var?'

tarihinde Cariye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...