Jump to content

Evrenin Varoluş Teorileri


Recommended Posts

Hacı bolca gürültü üretmişsin gene. Senin olayın şurada başlıyor:

Bu dört kuvvetin Big Bang sırasında tek bir kuvvetten kaynak aldığı sanılmaktadır.

Sanılmakla, bilinmek farklı şey hacı. Sanrılarla bilim yapılmaz.

Dört kuvveti kendi isteğimize uygun tek bir kuvvete çevirip, bunu da big bang esnasında olup bitenin sorumlusu gibi göstermeye çalışıyorsun. Öyle ki bu tek kuvvet hatta maddeyi ışık hızından daha hızlı uçurabilecek bir kuvvetmiş gibi.

EVet, her şeyin aslı tek bir kuvvet olabilir. Bu gayetle mümkündür. Ama bu, sadece yeni bir tanrı uydurmak olur. Bilinmeyen, ne yapacağı belli olmayan bir kuvvet. Öyleki dört kuvvetin toplamı, belki daha fazlası. Hemende bu tanrıyı alıp o cehalet boşluğuna yerleştiremezsin hacı.

O kuvvet bulunacaktır, umudum çok yüksek. Fakat bulunmadan, o kuvveti kendi kafamızda var edip, kendi işimize gelen bir yapıda görüp, bunu big banga sebep olarak ele alamayız hacı. O kuvvet bulununca, belki tam tersine big bangın asla var olamayacağı görülecek. Bunlardan hangisini söylersen söyle, sadece müneccimlik etmiş olursun, bilim değil.

Bilim bilmiyoruz demekten korkmayanların işidir.

Eğer sen teorik bir hususu gerçek kabul eder ve elindeki her şeyi buna uydurmaya çalışırsan, bu bilim değil, doğmatizm olur. Şu anda yaptığınız bu. Genişleme var diyorsunuz, ok, mümkün, gayette mümkün. Ha, gördüğünüz şeyin genişlemeden başka açıklamaları da var, ama bu detay. Bu genişleme geriye doğru sarınca illa bir tekilliğe veya big banga ulaşamayabilir. Başka bir şeye de çıkabilir. Bunu bilmiyoruz. Ha, big bang, tekillik filan bunu açıklayan bir model. Fakat bu kesin bir gerçek değil. Bunu kesinmiş gibi kabul edip, eldeki her şeyi buna uydurmaya çıkıyorsun.

İşte bu noktada Guth'un enflasyon teorisine sarılıyorsun. Tamam, big bang'a alternatif bir teori. Bu başka mesele. Ama asıl mesele şu. Bu teorinin işleyebilmesi için, başlangıç kondisyonlarının çok çok doğru olması gerekiyor. Yani, madde, kara madde, vakum, vakum enerjisi vs. hepsi çok hassas bir şekilde uygun miktarlarda olmak zorunda. Penrose'ın dediğin gibi, bu kadar ince ayarla olmaz o iş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 117
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sanılmakla, bilinmek farklı şey hacı. Sanrılarla bilim yapılmaz.

Farklı şeyler olduğunu biz de biliyoruz.

Bilim şu anda dört kuvvetin kaynağını kesin olarak bilmiyor.

Tek bir kuvvetten çıktığı sanılıyor. Bu bir teori. Üzerinde yorumlar yapmak mümkün.

Sen de zaten herşeyin aslı tek bir kuvvet olabilir diyorsun.

Olabilir demekle sanmak arasında çok fark yok. Çünkü olabilen birşey olmayabilir de.

Semantikle uğraşacağına konu ile ciddi bir şekilde uğraş. Konu zaten bilinmezlerle dolu, onları olduklarından daha fazla karmaşık yapıyorsun.

Lafa hayırla başlıyor sonunda benim dediğim noktaya geliyorsun.

Dinlemesini, okumasını, beklemesini, sabretmesini öğretemedim sana.

Müslümanlar öğrendi, sen öğrenemedin.

Müslümanlardan betersin, inatlaşma ve bilimi kendine göre yorumlayarak reddetme konularında..

Acele etme.. İtirazlarını sonra yaparsın. Yazılanların bitmesini bekle.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilim bilmiyoruz demekten korkmayanların işidir.

Sen elbette bilmiyorum demekten korkmuyorsun.

Çünkü sen bilmiyorsun zaten. Ve öğrenmiyorsun da..

Bilmemek başka, hipotez ve teori üretmek daha başka şeylerdir.

Kimse evenin nasıl ortaya çıktığını kesin olarak bilmiyor.

Ama ortalıklarda bir sürü teori var, değil mi?

Sen küçük aklınla bilimi susturmaya mı çalışıyorsun bre gafil.

Bilime senin gibiler hükmetseydi, insanlık hala karanlık bir çağda yaşıyor olacaktı.

Teori ortaya atmak, bir teoriyi desteklemek uydurmak değildir.

Veriler muvacehesinde bilimsel tahminler yürütmektir.

Sende o cesaret bile yok. Bilimin önündeki kösteksin sen..

Aradan çekil...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte bu noktada Guth'un enflasyon teorisine sarılıyorsun. Tamam, big bang'a alternatif bir teori. Bu başka mesele. Ama asıl mesele şu. Bu teorinin işleyebilmesi için, başlangıç kondisyonlarının çok çok doğru olması gerekiyor. Yani, madde, kara madde, vakum, vakum enerjisi vs. hepsi çok hassas bir şekilde uygun miktarlarda olmak zorunda. Penrose'ın dediğin gibi, bu kadar ince ayarla olmaz o iş.

Buna cevap vermek istiyorum.

İnce ayarlar ve herşeyin uygun miktarlarda olmak zorunluğu..

Bu yaratılışçılar tarafından öteden beri savunulan bir iddiadır. Evrenin ve evrende canlıların ortaya çıkabilmesi için herşeyin son derece uygun olması gerektiğini söyler dinciler.

Bu antropik ilke olarak bilinir. Dinciler son derece hassas bir denge olduğunu ve bunun kendiliğinden ortaya çıkamayacağını savunurlar.

Anibal'in de yaptığı budur aslında. Bu son derece hassas dengenin, bazı teorilerle gerçekleşemeyeceğini savunuyor.

Herşeyden önce Anibal'e hatırlatıyorum.

Böyle bir denge vardır. Çünkü evren ve evrende canlılar vardır. Eğer bir denge varsa, onu sağlayan bir sistem de vardır.

Biz o sistemi bulmaya, doğasını öğrenmeye çalışıyoruz.

O sistemin öğeleri bu dengeyi sağlamaya yeterli midir, değil midir? Anibal sürekli olarak karşı geliyor.

Ama soruna bir çözüm bulmaya da yanaşmıyor.

Dinciler bu hassas dengeyi bir yaratıcıya bağlıyorlar.

Anibal bu konuda nötral davranıyor. Bilime sığınmıyor. Dinle bilim arasında bir tutum sergiliyor.

Aslında, canlıların ortaya çıkması için tasarımlanmış böyle bir hassas denge yok.

Kendiliğinden ortaya çıkan hassas bir denge var. Ve o denge ortaya çıktığı için de evrende canlılar var.

Anibal bunu anlamıyor.

Bu hatayı diğerleri de yapıyor. Hassas dengede neden arıyorlar.

Aramaya gerek yok. Nedeni ne olursa olsun, sonucunu görüyoruz. O sonuca göre evrende koşullar yaşam için uygun.

Ama yaşam için koşullar uygun olsun diye bir evren yaratılmış değil.

Evrensel süreçlerin çok hassas bir dengesi sağlandığı için evrende yaşamın olduğu görüşü çok aptalca.

Bu hassas denge sorununu ben dindarlıkla bağdaştırıyor ve bilim dışı buluyorum.

Eğer hassas denge olmasaydı yaşam ve akıllı insanlar olmazdı zaten.

Şu olsaydı bu olurdu, şu olmadığı için bu olmadı demek ahmaklık.

Çünkü şu olsaydı neden bu olurduyu açıklamak gerekiyor.

Onu açıklamadan yapılan itirazların saygınlığı yok. Bilim düşmanlığını çağrıştırıyor onlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tartışmamıza devam edelim.

Quantum mekaniğine göre her alanda enerji olduğuna değinmiştik.

Ona vaküm enerjisi deniyor. Ondan yalancı parçacıkların sorumlu olduğunu da vurgulamıştır.

Ayrıca uzay-zamanın belirsizliğinden bahsetmiştik.

Vaküm enerjisinden sorumlu yalancı parçacıklar, ancak 10^-21 saniye var olurlar ve bu süre dolunca doğadan aldıkları yarım foton enerjiyi ona iade ederek, kaybolur giderler.

Ama biri batarken diğeri doğduğu ve sayıları sonsuz olduğu için, vakümdeki enerjiden onlar sorumludurlar.

Her alanda enerji vardır.

Bu enerji geçicidir ve ancak çok kısa bir zaman için vardır ama, belirsizliği vardır. Ne yapacağı, nasıl davranacağı bilinemez.

Nitekim bu yalancı parçacıklardan birisi genişlemiş ve evreni oluşturmuştur.

Ve bunu yaparken bilinen fizik yasalarını ihlal etmemiştir. Boşukta yeterince enerji vardır.

O enerji sürekli değildir belki ama, belirsizliği olduğu için davranışlarını kestirmek mümkün değildir.

Bu nedenden evrenin yalancı parçacıklardn birinin false vacuum olması ile ortaya çıktığı tezini ciddiye almak zorundayız.

Big Bang teorisinin temeli budur.

Big Bang teorisi yoktan yaratılış değildir.

Big Bang teorisi enerji dönüşümleri ile ilgili bir teoridir.

Bir alanda mevcut vaküm enerjisi kuantum mekanik süreçlere tabi olduğu için belirsizlik kazanmış ve doğadan aldığı enerjiyi ona iade edemeden, false vacuum olarak genişlemiştir.

Big Bang'in bütün iddiası budur.

Biz burada bu genişlemenin epik dramına değineceğiz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değilse big bang de patlayan cisim veya madde ne idi? Bigbang ten önce ne var idi? Buna asla cevap bulamayacaksınız. Anlattığın veya anlatılan şeyler hep atmasyon olacak.

Yani biz yaratılışçılar allah var diyoruz. Siz hani nerde diyip inkar ediyor, dalga geçiyorsunuz.

Siz bilimci ateistler evren büyük patlama ile yaratıldı diyorsunuz. Biz büyük patlamada ne patladı diyoruz. Sizde buna cevap veremiyorsunuz.

Ona cevabı bulduk bile.

Boşluk içinde vaküm enerjisi var.

Vaküm enerjisinden yalancı parçacıklar sorumlu.

Yalancı parçacıklarda yarım foton enerjisi var.

Belirsizlik ilkesine göre onlardan biri false vacuum olmuş ve evren ortaya çıkmıştır.

Sen dincisin ama Anibal de senin gibi düşünüyor.

Büyük patlama dediğin şeye daha sıra gelmedi.

Sizle uğraşmayı bitirirsek sıra ona da gelecek.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Big Bang kuramına geçmeden önce kısa bir ara verelim ve ilginç bir konuyu tartışalım.

ANTROPİK MUHAKEME (*)

 

Anthropic reasoning (antropik muhakeme, uslama, usavurma), anthropic principle (antropik ilke) ile ilgili bir kavramdır.

Antropik muhakeme evrenin neden bildiğimiz şekilde oluştuğunu açıklamaktan çok, öyle olmasının sonuçları üzerinde duran bir yaklaşımdır.

Evrenle ilgili en önemli nitelik, canlıların ortaya çıkabileceği bir karmaşıklığa izin vermesidir.

Onların arasından entellektüel olanların evrimleşmesi gerçekten müthiş bir olgudur. Bütün bunları evren bazı gereksinimlere borçludur.

Onları şu şekilde özetleyebiliriz:

Yıldız, gezegen ve galaksilerin oluşması, yıldızların merkezindeki fırınlarda ve süpernova patlamalarında oksijen, karbon, demir gibi, canlıların yapısına katılan elementlerin sentez edilmesi, onların canlıların ortaya çıkacağı kararlı bir ortamda bir araya gelmesi.....

Fiziksel ve kozmolojik sabitlerin bizimkinden farklı olduğu evrenler imgeleyebiliriz.

O evrenlerin bir çoğunda veya hepsinde, madde bildiğimiz şekilde oluşamayacaksa, yaşam bildiğimiz şekilde ortaya çıkamayacaktır.

Çok daha farklı bir yaşamın ortaya çıkmayacağını kesinlikle iddia edemeyiz belki ama, bunun çok daha zor olacağını tahmin edebiliriz.

Örnegin, her bakımdan aynı ama, kozmolojik sabiti (lambda) farklı olan bir evren düşünelim.

Vaküm basıncı çok yüksek olunca madde evren içinde yıldız ve galaksileri oluşturamadan hızla dağılacaktır.

Tek başına bu parametre bile evrende yaşamın ortaya çıkmaması için yeterlidir.

Bu bağlamda yeterli karmaşıklığın ortaya çıkması için gerekli nitelikler şunlardır:

a) Baryonların varlığı... Yani proton ve nötron gibi parçacıkların varlığı..

b ) Evrenin mükemmel derecede düzgün olmaması koşulu.

Kendini kozmik mikrodalga radyasyonda dalgalanma şeklinde belirten bu düzensizlik bazı şekillerin, galaksi ve yıldızlarını oluşmasından sorumludur.

Bu dalgalanmaya Q denmektedir.

c) Ayrıca çekim kuvvetinin atom ve moleküllerde etkili mikrofizik güçlerden 10^40 kere daha zayıf olması gerekmektedir.

Çekim kuvveti daha fazla olsaydı atomlar bildiğimiz şekilde bir araya gelemezlerdi.

Bu parametrelerin hangisi gerçekten temel öneme sahiptir? Olmazsa olmazdır?

Örnegin lambda mı daha temel bir değerdir, yoksa Q mu?

Bunların hangisi temel fizik ilkesidir, hangileri sadece tesadüfidir.

Hangisinin temel fizik ilkesi olduğunu bilmediğimiz için, bu değerlerin farklı evrenlerde farklı olması ve onların canlıların yaşaması için uygun koşullara sahip olmaması, yani biyofilik (biophilic) olmaması mümkündür.

Belki de çok sayıda evrenler vardır ve biz biyofilik bir evrende yaşamaktayız. Bu evrende fizik yasaları karmaşıklığa olanak vermektedirler. Bu karmaşıklığın nihai şekli kendini canlı varlık olarak manifest etmiştir.

Sırası gelmişken şu soruyu da kendimize sorabiliriz:

Acaba biz içinde yaşadığımız evrenin canlıların ortaya çıkması için uygun bir devrini mi deneyimliyoruz?

Ya da yaşadığımız galaksi ve güneş sistemi mi bize bu ayrıcalığı sağlıyor?

Bunlar yanıtlanması zor antropik kökenli sorulardır. Evrendeki bu biyofilik nitelikleri tanıma ve tarif etme süreci için antropik uslama diyoruz.

Karanlık enerji kavramı kozmoloji sözlüğüne girdiğinden beri antropik açıklamalara daha geniş bir şekilde yer verme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Son 10 yıl içinde evrenin giderek artan bir hızla genişlediği gözlemlenmiştir. Bunun nedeni araştırılmalıdır. Genişlemekte olan bu evreni geometrik olarak düz tutabilmek için karanlık enerjinin kritik yoğunluğun yüzde 70’inden sorumlu olması gerekmektedir. Bu demektir ki biz şu anda, muhtemelen tarihinde ilk defa olarak, evrenin madde yoğunluğu ile karanlık enerji yoğunluğunun kabaca eşit olduğu bir zamanda yaşamaktayız.

Alan Guth’un genişleme kuramına göre evren, Big Bang’in 10^-37 ile 10^-34 saniyeleri arasında müthiş bir şekilde, ışık hızından en az 100 kere daha hızlı genişlemiş ve sonra bu genişleme ışık hızı altına inmiştir. Bu genişleme sırasında bir protondan trilyon kere küçük bir nokta, 1 cm çapına ulaşmıştır. Bu genişleme neden yavaşlamıştır?

Boş uzayın bir kuvvet uyguladığı biliniyor. Bu kuvvet neden bu kadar küçüktür?

Evrende şu anda boş uzayın sahip olduğu kuvvet, genişleme dönemindeki kuvvetten 10^120 kere daha zayıftır.

Ancak böyle bir evrende madde karmaşık nitelikler kazanabilir ve canlılar ortaya çıkabilir.

Bu kuvvet kendiliğinden mi azalmıştır?

Onu nötralize eden etmenler mi vardır?

Karanlık enerji de dediğimiz bu itici kuvvet nasıl olmuştur da, bu kadar düşebilmiştir?

Evrenin fiziksel yapısını değiştiren etmenler birden fazla parametre şeklinde karşımıza çıkabilirler.

Örnegin Q’yu ele alalım. Kozmik zemin radyasyonunda olan dalgalanma için Q terimi kullanılır.

Bu dalgalanmadan Big Bang sırasında ortaya çıkan hafif düzensizlik, heterotopi, sorumludur.

Bu düzensizlik yüzbinde birdir (10^-5) ama, daha az veya daha çok da olabilirdi.

Her iki durumda da canlıların ortaya çikmasi için uygun koşullar oluşamayabilirdi.

Eğer varlarsa diğer evrenlerde bu değer farklı olabilir.

Biyofilik domain’lerde Q ve lamda (kozmolojik sabit) değerleri birbirleri ile ilgili olmalıdır.

Kozmolojik sabit biraz daha büyük olsa da, yani evren daha hızlı genişlese de, madde karmaşık düzenini koruyabilir ve canlılık ortaya çikabilir. Tabii bunun bir sınırı vardır.

Q’nun 10^-6 olduğu durumlarda, yalnız küçük kümeler şeklinde ve evrenin geç dönemlerinde karanlık madde ortaya çıkabilir. Bu evrende gazlar çok seyrekleşeceklerinden kümeleşerek yıldızları oluşturamazlar.

Q, 10^-3’den büyük olursa, ortaya çıkan büyük yapılar çökerek dev kara deliklere dönüşür. Her Q değeri için belli bir lambda değeri olmalıdır ki madde yeterince karışık olsun ve canlılar ortaya çikabilsin.

Görüldüğü üzere bizim evren antropik olarak izin verilen bir domaindir.

Ancak bizim bu durumumuzun diğer evrenler için tipik bir niteliğe sahip olup olmadığı bilinmemektedir.

Antropik uslama ve multiversler gibi kavramlar bilimsel fizikçiler tarafından ihtiyatla karşılanmaktadırlar.

Çünkü gözlemlenmeyen olguların araştırılması bilimsel yöntemlerle mümkün değildir.

Bilimsel yöntemler bir teoriyi yapacakları gözlemler ve deneylerle yanlışlayabilmelidirler.

Bu kavramlar fiziğin kesen ucunda, fizik-metafizik sınırında yer almaktadırlar.

Teleskopların görebileceği bir ufuk vardır. Onun ötesini görmek mümkün değildir.

Ancak atomaltı parçacıklar düzeyinde bazı ilginç gözlemler yapılarak, evrenin başlangıcı olan Big Bang hakkında ilginç buluşlar ortaya konulabilir.

Big Bang sırasında açığa çikan fotonlar bize daha yeni ulaşmaya başlamışlardır.

Evreni Einstein-de Sitter modeli şeklinde modellersek, ilerde genişleme yavaşlayacak ve duracak, daha sonra tersine dönecektir.

O zaman, şimdi göremediğimiz galaksileri de görebileceğiz. Ve evren hakkında daha geniş bilgi sahibi olabileceğiz.

Oysa bu modelin doğru olmaması olasalığı vardır.

Evren giderek artan bir hızla genişlemektedir.

Bu demektir ki bu evrende mevcut galaksilerin hepsi birbirlerinden hızla uzaklaşmaktadırlar.

Ve henüz karşılaşmayanlar ilerde de asla birbirleri ile karşılaşmayacaklardır.

Bu nedenden multiverslerden bahsetmek asla kanıtlanamayacak ve hep öyle kalacak fantaziden başka bir şey değildir.

Membran hipotezinde üst boyutta bulunan iki membran çarpışmakta ve her trilyon yılda bir yeni bir Big Bang’e neden olmaktadır.

Bu teorilerin doğru olup olmadıklarını bilmiyoruz. Bunları aslında metafizik olgular olarak değil de, bilimsel spekülasyonlar olarak kabul etmeliyiz.

Birden fazla Big Bang var mıdır? Onlarda Q ve lambda değerleri farklı olabilir mi?

Multiversler varsa hepsinde aynı fizik yasaları mı geçerlidir?

Gözlemlenmeyen evrenler hakkında ne gibi yorumlar yapabiliriz? B

u soruları ve benzerlerini sorabilir ve haklarında spekülasyonlar yapabiliriz.

Bir teori gözlemlenen evrende doğrulanabilir veya yanlışlanbilir öneriler ileri sürüyorsa, onları ciddiye almalı ve onları evrenin görülmeyen yerleri veya görülmeyen evrenler için de geçerli olabileceğini dikkte almalıyız.

Antropik uslamanın fizikçileri rahatsız etmesinin nedeni, bazı evrenlerde veya aynı evrenin farklı dönemlerinde fizik yasalarının değişmesi veya tamamen ortadan kalkmasıdır.

Bu nedenden dolayı fizikçiler ona bir alternatif aramaktadırlar. Devirli evrenler kuramının ortaya atılış nedeni budur.

Yararlanılan kaynak:

(*) Mario Livio and Martin J. Rees, Anthropic Reasoning, Science: Vol: 309, page 1022-1023

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğanın kuvvetler birleşebilir değil birleşmiştir. 4 kuvvetten 2 si yani elektrostatik kuvvet, zayıf etkileşimin nerede birleştiği biliniyor. Bu buluşu yapanlara nobel verildi. Bilin bakalım bu nobeli de kim aldı?

Müslüman biri aldı hem de.. Cübbeliye müjdelemeli..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı yemişsin kuru fasulyeyi, boyuan sallıyorsun bir tarafından.

Nerde bu false vacuum? Sanki oraya kaka yapmaya gidip gelmiş gibi gayet emin konuşuyorsun. İşte senin temel sorunun da bu. Daha ancak bir spekülasyon olan şeylere, sanki kesin bir bilgiymiş gibi sarılıp gidiyorsun.

Nerde bu false vacuum, işte senin sorunun burada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı yemişsin kuru fasulyeyi, boyuan sallıyorsun bir tarafından.

Nerde bu false vacuum? Sanki oraya kaka yapmaya gidip gelmiş gibi gayet emin konuşuyorsun. İşte senin temel sorunun da bu. Daha ancak bir spekülasyon olan şeylere, sanki kesin bir bilgiymiş gibi sarılıp gidiyorsun.

Nerde bu false vacuum, işte senin sorunun burada.

False vacuum belirsizlik ilkesine uyarak ortaya çıkan bir vaküm. Her zaman ortaya çıkmıyor.

Zaten bizim evrende ortaya çıksa onu yok etme gücüne sahip bir vaküm.

False vacuum'un bilinen fizik yasaları ile uyumlu olduğunu söylüyor fizikçiler.

Bir sorunun varsa onlara danış. Olur olmaz diye aptalca iddia edeceğine, olmadığını ve olmayacağını kanıtla.

Ya da false vacuum'un olmayacağını ileri süren fizikçiler bul ve kaynak göster.

Aksi takdirde önümüzden çekil. Köstek oluyorsun..

Link to post
Sitelerde Paylaş

False vacuum nedir?

http://en.wikipedia.org/wiki/False_vacuum

In quantum field theory, a false vacuum is a metastable sector of space that appears to be a perturbative vacuum, but is unstable due to instanton effects that may tunnel to a lower energy state. This tunneling can be caused by quantum fluctuations or the creation of high-energy particles. Simply put, the false vacuum is a local minimum, but not the lowest energy state, even though it may remain stable for some time.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Laf diye konuşuyorsun hacı, ben sana ne diye sormadım, nerde diye sordum?

Aha şurada.. Bak şu false vacuum işte..

Göremiyor musun? Kör müsün Anibal.. Gözünün önünde duruyor.. Sen hala nerede diye soruyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aha şurada.. Bak şu false vacuum işte..

Göremiyor musun? Kör müsün Anibal.. Gözünün önünde duruyor.. Sen hala nerede diye soruyorsun.

Hacı, eksik yazmışsın, senin bilmemn gözün kapalı, mühürlemiş filan da diyecektin şöyle...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrenin ortaya çıkabilmesi için bir şeyin aniden genişlemesi gerekmektedir. Bu herşey olabilir. Ayrıca hiçbirşey de olabilir. Yani fiziksel bir yapısı olmayabilir. Bütün olacağı potansiyel bir güce ve yapıya sahip olmasıdır. İşte bu ilk başlangıcın false vacuum denen bir yalancı parçacıktan kaynak aldığı ileri sürülmüştür.

Bu herhangi bir vaküm değildir. Öyle bir şeydir ki, içindeki yüksek enerji yoğunluğu hızla düşürülemez. False vacuum teriminde kullanılan false kelimesinin teknik karşilığı geçicidir. Vacuum ise mümkün olabildiği kadar küçük enerji yoğunluğu olarak anlaşilmalıdır. False vacuum un en büyük özelligi, hızla genişlemekte olan evrenin başlangıç döneminde enerji yoğunluğunun azaltılamamasıdır. Enerjinin azaltılması uzun zaman alan bir süreçtir. En azından Big Bang’in ilk anlarındaki koşullar bu azalma için uygun değildir.

False vacuum’un ilginç özelliklerini içindeki basınç sağlamaktadır. Bu basınç hem çok büyüktür, hem de negatiftir.

False vacuum, yönü olmayan elektrik ve manyetik alanlara benzeyen scalar alanlar içeren her kuramda ortaya çıkar. Higgs alanlarında enerji yoğunluğu alan yok olurken kolaylıkla sıfıra inemez. Gerçek vakümda enerji yoğunluğu sıfırdır. False vacuum ise enerjisi kısa zamanda azaltılamayacak bir vaküm olarak düşünülebilir.

Enerji tutumu yasaları evrenin ne kadar genişleyeceği konusunda bir sınır koymazlar. Çünkü negatif çekim gücünün bir sınırı yoktur. Bir güç gerektiği kadar negatif olabilir.

Heisenberg’in belirsizlik ilkesine göre false vacuum niteliğine sahip bir yalancı zerre ortaya çıkabilir. Ve evrenin başlangıcında çıkmıştır. Bu false vacuum, ortaya çıkışının 10^-37 ile 10^-34 saniyeleri arasında genişlemiştir. Bu genişleme sonunda ulaşılan genişlik yalnız bir (1) cm dir. Bu süre sonunda false vacuum çözünecek ve içeriğindeki enerji açığa çıkacaktır.

False vacuum genişlerken büyük negatif basınçtan dolayı, yoğunluğu düşemeyen enerjinin etrafında itici güç oluşmuş ve bu güç evreni katapult etmiştir. İtmiştir. False vacuum çürüyüp, enerji açığa çıkınca aniden ortaya çıkan pozitif basınç ise, etrafta çekici gücün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Enerji ne kadar fazla ise, çekici güç de o kadar fazladır. Enerji geometrik olarak çoğalmış ve çoğalma faktörü 10^75 veya daha da fazla bir düzeye çıkmıştır. Buna uygun olmak ve bunu kompanze etmek üzere çekim kuvveti de giderek artan negatif bir değer kazanmaya başlamıştır.

Bu yüzden pozitif enerjiye karşı bir denge olarak ortaya çikan negatif enerji çekim gücünde gerektiği kadar birikecektir.

Bu genişleme sırasında fizik yasalarına uyulmuş ve enerji karşılığı ile birlikte ortaya çıkmıştır. False vacuum bir anomalidir belki ama, fizik yasalarının ihlal edildiği bir oluşum değildir.

Bu anomalide enerji karşılığı ile birlikte ortaya çıkmaya zorlandığı için, toplam enerji sıfırdır. Çekim kuvveti negatiftir ve evrende mevcut bütün madde ve enerjinin toplamına eşittir. Evrende madde ve enerji vardır ama, fazlası yoktur. Madde ve enerjinin çekim kuvveti ile birlikte toplamı sıfırdır. Bu ilginç fenoomende bunlar heterojen bir şekilde dağılmışlardır. Artık birbirlerini nötralize etmeleri söz konusu olamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hangi teori ile açıklanırsa açıklansın, evrenin hiç kuşkusuz quantum mechanic bir başlangıcı vardır.

Bu başlangıç bize ekzotik gelebilir. Ve gerçekten de insan akıl, mantık ve sağduyusu ile bağdaşmayan bir başlangıçtır.

Ama bu başlangıç bir zorunluktur.

Big Bang sırasında yalancı parçacıklardan biri genişlemiştir. Aslında Big Bang dediğimiz olgu bundan ibaettir.

Sonsuz bir boşluk vardır ve o boşlukta bir enerji vardır.

Bu enerjiden yanıp sönen, doğup batan yalancı parçacıklar sorumludur.

Onlar her türlü alanda, boşlukta, vardırlar. Yani her alan enerji içerir.

Ve daha da ötesi her alanın belirsizliği vardır. Yani nasıl davranacağı kesin değildir.

Quantum mechaniğini bilenler bunları kolaylıkla anlayabilirler.

Kuantum mekaniği her ne kadar kendini, yalnız mümkün olabilecek en küçük ölçüde belirtirse de, aynı zamanda irili ufaklı bütün kozmik yapılardan ve evrenin gözlemlediğimiz şekilde ortaya çıkışından sorumludur. Bazı kuantum mekanik ilkelerden dolayı hızla genişleyen bir yalancı zerre, evreni oluşturmuştur. Kuantum mekanik dalgalanmalar yaratılışın ilk mikro saniyesi içinde maddenin ortaya çıkmasını sağlamış, daha sonra aynı ilkeler galaksilerin tohumunu atmıştır. Yıldızların merkezinde enerji kuantum ilkelere uyarak açığa çıkmaktadır. Mevcut bütün elementlerin varlık nedeni kuantum ilkeleridir. Kayalardan oluşan gezegenlerin varlık nedeni de kuantum yasalarıdır. Kayalar ve evrende mevcut her türlü katı, sıvı ve gaz şeklinde olan yapılar, kuantum mekanik süreçlere bağlı olarak ortaya çıkmışlardır. Dünyanın derinliklerinde açığa çıkan nükleer enerji de varlığını önemli bir ilke olan kuantum mekanik tünelleşmeye borçludur. Kimyasal bağlar ve elektron paylaşmak ana teması üzerine kurulan yaşam bile, kuantum mekanik bir süreçtir.

Her ne kadar henüz Einstein fiziği ile quantum fiziğini birleştirmek mümkün olamamışsa da, evrenin başlangıcını ve onunla ilgili her türlü etkinliği quantum mechanic yasalarla açıklamak mümkündür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hangi teori ile açıklanırsa açıklansın, evrenin hiç kuşkusuz quantum mechanic bir başlangıcı vardır.

Bu başlangıç bize ekzotik gelebilir. Ve gerçekten de insan akıl, mantık ve sağduyusu ile bağdaşmayan bir başlangıçtır.

Ama bu başlangıç bir zorunluktur.

Big Bang sırasında yalancı parçacıklardan biri genişlemiştir. Aslında Big Bang dediğimiz olgu bundan ibaettir.

Sonsuz bir boşluk vardır ve o boşlukta bir enerji vardır.

Bu enerjiden yanıp sönen, doğup batan yalancı parçacıklar sorumludur.

Onlar her türlü alanda, boşlukta, vardırlar. Yani her alan enerji içerir.

Ve daha da ötesi her alanın belirsizliği vardır. Yani nasıl davranacağı kesin değildir.

Quantum mechaniğini bilenler bunları kolaylıkla anlayabilirler.

Kuantum mekaniği her ne kadar kendini, yalnız mümkün olabilecek en küçük ölçüde belirtirse de, aynı zamanda irili ufaklı bütün kozmik yapılardan ve evrenin gözlemlediğimiz şekilde ortaya çıkışından sorumludur. Bazı kuantum mekanik ilkelerden dolayı hızla genişleyen bir yalancı zerre, evreni oluşturmuştur. Kuantum mekanik dalgalanmalar yaratılışın ilk mikro saniyesi içinde maddenin ortaya çıkmasını sağlamış, daha sonra aynı ilkeler galaksilerin tohumunu atmıştır. Yıldızların merkezinde enerji kuantum ilkelere uyarak açığa çıkmaktadır. Mevcut bütün elementlerin varlık nedeni kuantum ilkeleridir. Kayalardan oluşan gezegenlerin varlık nedeni de kuantum yasalarıdır. Kayalar ve evrende mevcut her türlü katı, sıvı ve gaz şeklinde olan yapılar, kuantum mekanik süreçlere bağlı olarak ortaya çıkmışlardır. Dünyanın derinliklerinde açığa çıkan nükleer enerji de varlığını önemli bir ilke olan kuantum mekanik tünelleşmeye borçludur. Kimyasal bağlar ve elektron paylaşmak ana teması üzerine kurulan yaşam bile, kuantum mekanik bir süreçtir.

Her ne kadar henüz Einstein fiziği ile quantum fiziğini birleştirmek mümkün olamamışsa da, evrenin başlangıcını ve onunla ilgili her türlü etkinliği quantum mechanic yasalarla açıklamak mümkündür.

Sanal parçacıklar çiftler halinde ortaya çıkıyorsa ve evren bunlardan birinin genişlemesiyle oluşmuşsa öbür sanal parçacığa ne olmuştur?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...