Jump to content

Bilim İle Dini Doğrulamaya-Yanlışlamaya Çalışmak


Recommended Posts

Ya bilimin işi gücü yok da dinle mi uğraşacak? Ne diye yanlışlamaya kalksın ki? Ya dinin nesi deneye tabi tutulacak? Bilim melek, cin, şeytan gibi hayal ürünü şeyleri mi arayacak veya Allah'ın tahtının üstünde olduğu suyu gözlemleyebilmek için teleskoplarla uzayı mı tarayacak?

Sen bu boş işleri bırak da Kuran'ın insanlığın hayatını düzenlemek için koyduğu kuralları, helal ve haramları, bunların hikmetlerini anlat.

bilim din ile uğraşmadan nasıl olur da "din kitaplarında yazanlar bilimsel verilerle uyuşmuyor" diyebilir?

dinin nesini deneye tabi tutamasın ki? her iddiasını deneye tabi tutabilir.

şu ayeti deneye tabi tutabilir mesela,

Allah kimi hidayete erdirmek isterse, onun gönlünü İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, sanki göğe yükseliyormuş gibi, göğsünü dar ve sıkıntılı yapar. Allah, inanmayanları işte böyle pislik içinde bırakır.

göğe yükselen insanın göğsü daralıp sıkılır mı?

tarihinde a-theist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 82
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Nedenini alıntıladığın iletide yazdım zaten. Sen cevaplara mı soru yazıyorsun? Birazda sorulara cevap bulmayı dene.

ben o iletide soruma cevap bulamadım. bilim neden dinin karşısında olacaktır? din düşmanı olduğu için mi yoksa dini her zaman için yanlışlayacağı gibi kesin bir şey mi var? gelecekte de yanlışlayacağını iddia ediyorsan, bu bilginin dayanağı ne? zaman makinası icat oldu, sen de marty mcfly'sın da bizim mi habarımız yok?

Dinin doğrulanmaya ihtiyacı olduğunu kabul etmek güvenilmez olduğunu kabul etmektir.

bir şeyi kanıtlamak güven azaltıcı bir şey midir? güvenilir olduğunu yalan söyleyerek mi kabul ettirmeye çalışırsın?

Üstelik bilim, din gibi bir bok püsürün uşağı olamayacak kadar ciddi bir iştir.

yanılıyorsun, bilim bok püsür gibi şeylerin uşağı olacak kadar ciddi bir iştir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilim ve din ayrı şeylerdir ama nedense baz yeniyetme cahil hocalar tutup ikisini birleştirmeye falan çalışıyor.

Mesela eskiden 9 gezegen kabul ediliyordu. Bazı hocalar da çıkıp kuran'da bunun yazdığını falan iddia etti. Sonra bilim dünyası plüton'u gezegenlikten çıkardı.

"E hoca hani 9 gezegen olayını Kuran tasdikliyordu? Bilim 8 diyor ama sen 9 demiştin.???"

gezegenlikten çıkartmak da ne oluyor öyle aforoz etmek gibi

Link to post
Sitelerde Paylaş

Süper bir yazı buldum. Mutlaka okuyun, okutun. http://probablynogod...lim-celisir-mi/

DİN VE BİLİM ÇELİŞİR Mİ?

Artık biraz din ile ilgili bilgi verdiğimize göre, herkesin çok daha yakından tanıdığı “bilim” konusuna çok kısa bir bakış yapalım ve din ile bilim çelişir mi, bunu inceleyelim.

Yüzyıllardır, insanlar çoğunlukla dini hislerini bilimsel bilgilerin önüne koymuşlardır. Bunun en sert örneği Orta Çağ olmakla birlikte, günümüzde de halen genetik çalışmalara yağan şiddetli dini tepkiler, en net örnekleridir. Eğer ki halkın arasına inip, din ile bilim konusunda ufak ufak karşılaştırma yapmalarını sağlarsanız da, dinin daha önemli olduğunu söylediklerini duyacaksınız. Çünkü dini hikayelerin anlattıklarına göre Dünya hayatı geçici bir hayattır ve insanların bundan yaptığı çıkarım da bilimin de bu geçici hayatın bir parçası olduğudur.

Bu, elbette ki, kabul edilemez bir saçmalık olması bir yana, gücü elinde tutanların da tam olarak istediği bir şeydir. Bilimi kimse -ya da yeterince az kişi- hayatında birinci plana koymazsa, hem bilim adamlarını kontrol etmesi kolay olacaktır, hem de kontrolsüz bir şekilde bilimsel gelişme yaşanmayacaktır.

Halbuki, az sonra da karşılıklı olarak değineceğimiz üzere, bilim insanlara gerçekleri gösteren hem de bunu “Bakın bu böyledir, gerisini takma, bilimsel yasalar falan…” demek yerine, enine boyuna anlatan ya da kısa bir araştırmayla öğrenebileceğiniz somut kavramlarla önünüze sunar. İşte bu sebeple de, güç sahibi insanlar insanların gerçeklere ulaşmasına engel olmak adına, sürekli olarak dini beslemektedirler ve bilime engel olmasını sağlamaktadırlar.

Din ve bilim söz konusu olduğunda, pek çok farklı görüş mevcuttur. Kimi din ile bilimin taban tabana zıt olduğunu söyler, kimi din ve bilimin birbirini tamamladığını, kimi bu iki kavramın tamamen aynı olduğunu… Kimi dini kendine öncü edinir, kimi bilimi, kimi biraz ondan biraz ondan katar. :) Ancak herkesin, öyle ya da böyle, din ve bilim hakkında bir fikri ve görüşü vardır. Bildiğimiz gibi dini görüşler yüz binlerce alt kategoriye ayrılır, ateizmden köktendinciliğe kadar. Bilimsel bakış açıları ise genellikle tektir çünkü bilimin tüm dalları birbirini tamamlar. Birbirine düşman değildirler ya da birinin söylediğini diğer çürütmez.

Kimi arkadaşlarım, ılımlı bir şekilde, dinin söylediklerini (buradan kasıt Türkiye’de yaşadığımız için çoğunluğun dini olan İslmiyet’tir) bilim ile bağdaştırmaya çalışır. Kuran-ı Kerim’de yer alan ve bilimle çelişen pek çok noktanın, aslında tarafımızdan anlaşılmadığını ve özünde bilimin söylediği (bulduğu, gösterdiği) şeylerle aynı şeyi ifade ettiğini iddia ederler. Bunlardan en büyük çelişki, hayatın başlangıcıdır şüphesiz. Kuran’a göre insanoğlu, Adem ve Havva olarak, tamamen kompleks canlılar olarak yaratılmışlar ve yer yüzüne gönderilmişlerdir. Hatta Müslümanların büyük bir kısmı, Adem’in yeryüzündeki bütün ilimlerin bilgisine sahip olduğunu iddia ederler. Hepsi, beynine İslamiyet Tanrı’sı olan Allah tarafından yerleştirilmiştir. Marangozluktan tutun da, mekanik bilgilerine kadar, botaniğe, fiziğe, kimyaya kadar hepsi… Elbette ki bu, din masallarından bir diğeridir, söylemeye gerek yok. Bunları zaten bir diğer yazıda inceleyeceğiz. Öte yandan bilimin Biyoloji dalında çalışmalar yapan bilim adamlarının bulgularına göre, insanlık, bütün diğer canlıların da atası olan ve son derece basit canlılar olan koaservatlardan başlamış ve evrim sayesinde bugünlerine gelmiştir. Yani ilk canlının kompleks yapıda olması mümkün değildir. Bu, apaçık bir şekilde din ile çelişmektedir. Hele ki “elma yeme”, “cennetten kovulma” gibi diğer masalları buna katarsak, çelişkiler çok daha kritik boyutlara ulaşmaktadır. Yani bu açıdan din ve bilim, apaçık çelişmektedir.

Fakat bu yadsınamaz çelişkiler ve esasen bu çelişkilerin Kuran’ın yanlışlıklarını ve İslamiyet dininin yazıldığı o zamanların bilimiyle kısıtlı olması ve evrensel bir nitelik taşımaması, pek çok inananın gücüne gitmiştir. Uzunca bir süre inananlar Evrim Teorisi’ne karşı çıkmışlar, bilim adamlarını Tanrı’nın işine karışmakla suçlamışlar ve hatta daha çirkin boyutlarda davranışlar sergilemişlerdir. Fakat bilim, somut, açık ve nettir. Bulgular ardı ardına gelince, günümüzde, artık inananlar ve özellikle düşünsel yetiye sahip olup, sorgulayan inananlar, Evrim Teorisi’ne laf atmak yerine daha ilginç bir yolla dinlerini korumaya çalışmaktadırlar. İddilarına göre, Adem ve Havva denilen canlılar, insanlar değildirler ve bilimsel bulguların işaret ettiği koaservatları simgelemektedirler. Yani Kuran’da geçen hikayelerin hepsi metafordur ve bilimin gösterdiği şeyleri anlatır.

Bu gülünç olmakla beraber, dinin bilim karşısında ne kadar çaresiz olduğunu apaçık gözlerimiz önüne sermektedir. Bunu kesinlikle küçümsemek yada dini kötülemek adına söylemiyorum ama bu bir gerçektir. Günümüzde inananlar, boşa heves etmektedirler ve her geçen gün dinin kaleleri, bilim tarafından bir bir düşürülmektedir. Elbette ki, bu bir “düşmanlık” ibaresi değildir. Bilim işini yapar, dinin bilimsel bir değeri yoktur. Ancak bilimin ilerlemesi, dini masalların bilimsel temelleri olmadığını her geçen gün daha net açığa çıkarmakta ve inananları köşeye sıkıştırmaktadır. Umuyorum ki bunun sonu, gözü dönmüş ve bağlı olan inananların cihada kalkmasıyla falan sona ermez. Özellikle günümüz cahil Türkiye’sinde inananların söylemleri, her geçen gün akıl almaz bir hale bürünmektedir. Buna burada değinmeyeceğim.

Evet, şimdi gelelim şu kıyaslamaya. Bakalım din ile bilim çelişmekte midir? Daha başka bir sitede, bir yoruma cevap olarak yazdığım yazıyı buraya yapıştırıp, biraz düzenleyeceğim. O zaman başlayalım:

Din var oluşundan beri sorunlar üretmiştir. Felsefi sorulara verdiği cevapların üstü kapalıdır ve ispatı yoktur. Bilim ise sürekli olarak çözüm üretir. Bilimin felsefi sorulara verdiği cevaplar ispatlı ve somuttur. Cevap veremiyorsa, soruyu üzerinden bir “güce bağlayarak” atmaz.

Din, pek çok açıklanamazı “ilahileştirir” ve “göğe bağlar”. Bilim ise sürekli dinin göğe çıkardıklarını yere indirir, somutlaştırır, dine mantıklı izahlar getirir.

Din soyuttur. Bilim somuttur.

Dinlerin varlığıyla ilgili bilimsel tek bir kanıt yoktur. Gerçekliğine yönelik bir ispat yapılamaz. Din ise bilimin varlığını kitapların söylediğini izah eder. Antik Yunan’dan beri bilinen bilgileri, kimsenin bilmediği bilgilermiş gibi “Din bilimin söylediklerini çok önceden söyledi.” adı altında reklam yapar.

Din insanların beyinlerini bulandırma amacıyla çok rahat kullanılır ve kullanılmaktadır. Bilim insanların gözlerini açmak için kullanılır ama kullandırılmamaktadır.

Din insanları köleleştirir ve var olduğuna dair en ufak bir kanıt bulunamayan bir şeyin kölesi yapar, kimin yazdığı dahi belli olmayan yazıtlara bağımlı kılar. Bilim hiçbir köleliği kabul etmez ve umursamaz, işine bakar. Kanıtı olmayan şeyleri hipotez ya da teoride tutar, yanlışlığına dair bir durum olursa anında fikrini değiştirir, reddeder.

Din dogmatiktir, sorgulanamaz. Bilim sorgulama karşıtlığının yani dogmatizmin savaşçısıdır, sorgusuzluğu kabul etmez.

Din gelişmez. Olduğu yerde seker ve insanların da sekmesine sebep olur. Bilim birikerek ilerler, yeni ufuklara yelken açmanıza sebep olabilir.

Din net değildir. Yoruma açıktır. Sağda solda “Bana göre” lafını görebilirsiniz. Aynı ayetin ya da bab’ın yüzbinlerce farklı yorumunu, milyarlarca farklı kaynaktan okuyabilirsiniz ve genelde bu yorumların birbiriyle bir alakası yoktur. Bilimde her şey açık ve nettir. Yasalar ve kanunlar çevresinde çalışır, teoriler sorunlara çözüm önerileridir ve net temellere dayanır. Hangi kaynaktan okursanız okuyun, bir bilgiyle ilgili tek bir cevap alırsınız. Diğer cevaplar ispatsız ise yanlıştır.

Din edebidir, güzel laflar söyleyerek kafa karıştırır. Bilimde edebiyat olmaz, her şey belirli terminolojiler dahilindedir.

Din kolaya kaçmaktır. “Tanrı yaratmış.” der geçersin. Bilimde kolaya kaçmak asla yoktur. Bilimsel çalışmalarda tek “kolaya kaçma” olarak algılanabilecek olgu ön kabullerdir. Ön kabullerin de ispatlı ve mantıklı olması gerekir. Kafanıza göre yapamazsınız.

Dinde mantık aranmaz. Her şey rastgeledir. Bilim mantık dahilinde olmak zorundadır. Ancak din tarafından rastgelelikle suçlanır.

Dinin sonu yoktur. Hiçbir zaman kanıtlanamadığı için sonsuza dek emin olamayacağın şeylerin peşinden gidebilirsin. Bilimin limitleri vardır. Bir şeyin doğru ya da yanlış olduğundan, eldeki kanıtlar dahilinde emin olabilirsin. Gerekli değişiklikleri yapabilirsin.

Din bağlayıcıdır. Bilim serbestleştirici.

Din tekdüzeliğe sevk eder. Monotonlaştırır. Bilim sıradışılıktır. Yenilik ister.

Daha sonsuza kadar sayabilirim.

İşte din ve bilim bu ve bunun gibi yüzlerce sebebten ötürü çelişir ve çelişecektir. Bu acı ama gerçektir. Gerçi acı da değildir ya, lafın gelişi öyle dedim. :)

Günümüzde din, açık bir şekilde işlevliğini yitirmektedir. Günümüzdeki ateist, agnostik ve diğer dinsiz sistemlerin takipçilerinin sayıları şiddetle artmaktayken, her geçen gün dinden kopan insan sayısı da artmaktadır.

Ayrıca şunu da net olarak söyleyebiliriz ki, günümüzde din, insanların hayatına hiçbir şey katmamaktadır. Din, yüzyıllardır sadece kan getirmiştir. Haçlı Savaşları, Türkiye’de yaşanan binlerce din olayı, Dünya’nın dört bir yanında olmuş ve olan dini savaşlar bunun en net göstergesidir. Ahlak kurallarını da kendi rantına almaya çalışan din ve inananlar yanlış bir yoldadır. Din, ahlak kurallarınıu getirmez. Din, var olan ahlak kurallarını bir arada toplayan kitaplara sahip bir sistemdir. Yeni ahlak kuralları ortaya atmamıştır. Var olanları yazmıştır. Dolayısıyla dinin, insan haytında “içsel ihtiyaçları dindirmek” (inanma ve sığınma ihtiyacı) dışında hiçbir faydası yoktur.

Elbette bilim de pek çok defa kan dökmüştür. Ancak bilim, “bilim uğruna” dökmemiştir. Hiçbir bilimsel çalışma “kan dökmeyi” hedeflemez. Ancak din, “din uğruna” kan dökmeyi, kimi zaman “helal” bile sayar! Bu insanlık dışıdır. Hiçbir emel, savaşa hizmet edemez. Ederse, o sistemde bir hata vardır.

Günümüzde din, çok etkin bir şekilde insanları koyunlaştırmak için kullanılmaktadır ve son derece başarılıdır. Gerek vaatleri, gerekse de diğer içeriklerinden dolayı insanları cezbetmektedir. Ancak fark etmemiz gerekir ki, düşünsel bir dünyada yaşıyoruz ve artık, kimin yazdığının belli olmayan ve ispatsız kitaplara bağımlılığa tahammülümüz yok!

Elbette dinin de insanlara kattığı pek çok şey vardır. Ancak dinin kattığı bu “pek çok şey” için aslında dine en ufak bir ihtiyacımız yok! Yıllardır dine bağımlı yaşadığımız için dışına çıkamıyoruz o kadar. Ve bu da, bizi kullanılmak için potansiyel hedefler yapıyor!

Bu yüzden artık uyanın ve kendi değerinizi kendiniz keşfedin. Din gibi, Tanrı gibi var olmayan varlıkların size ne kadar kıymetli ve güzel olduğunuzu hatırlatmasına gerek yok. Siz, başlı başınıza bir din, başlı başınıza bir Tanrı’sınız. Başka bir Tanrı’nın kölesi olmayın.

Artık gözlerinizi açın.

Rüyanın sonuna geldik.

Burası gerçek Dünya. Ve bu Dünya, dini de, Tanrı’yı da kabul etmiyor. Bize gerçekleri vaat eden tek olgu bilimdir. Onu arayın ve bulun.

Uyanış, bu şekilde başlayacaktır.

İyi günler.

tarihinde freand tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilim doğrulama yapabilmek için veriye, deneye ve gözleme ihtiyaç duyar. Adem ile Havva hikayesini, bilim nasıl doğrulayabilir sizce?

Bilim insandan bağımsız değildir. Yani bizim beynimizin sınırları kadardır. Hiç bir zaman herşeyi bilemicez

Geriye sadece inancımız kalacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
insanlık, bütün diğer canlıların da atası olan ve son derece basit canlılar olan koaservatlardan başlamış ve evrim sayesinde bugünlerine gelmiştir. Yani ilk canlının kompleks yapıda olması mümkün değildir. Bu, apaçık bir şekilde din ile çelişmektedir.

Evet ama evrimsel sürece baktığımız zaman basitten karmaşığa doğru dümdüz bir grafiği zaten göremiyoruz ki? Eğer öyle olsaydı milyonlarca yıl önce nesli tükenen canlılar dinozorlar değil tek hücreli canlılar olurdu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet ama evrimsel sürece baktığımız zaman basitten karmaşığa doğru dümdüz bir grafiği zaten göremiyoruz ki? Eğer öyle olsaydı milyonlarca yıl önce nesli tükenen canlılar dinozorlar değil tek hücreli canlılar olurdu.

O anlamda değil. Çok hücreli kompleks canlıların ortaya çıkması için uzun zaman gerekir anlamında yazmış. Bu arada bizler evrime göre bugünkü tek hücrelilerden türemedik zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Çünkü dini hikayelerin anlattıklarına göre Dünya hayatı geçici bir hayattır ve insanların bundan yaptığı çıkarım da bilimin de bu geçici hayatın bir parçası olduğudur.

Bu, elbette ki, kabul edilemez bir saçmalık olması bir yana, gücü elinde tutanların da tam olarak istediği bir şeydir. Bilimi kimse -ya da yeterince az kişi- hayatında birinci plana koymazsa, hem bilim adamlarını kontrol etmesi kolay olacaktır, hem de kontrolsüz bir şekilde bilimsel gelişme yaşanmayacaktır.

Halbuki, az sonra da karşılıklı olarak değineceğimiz üzere, bilim insanlara gerçekleri gösteren hem de bunu “Bakın bu böyledir, gerisini takma, bilimsel yasalar falan…” demek yerine, enine boyuna anlatan ya da kısa bir araştırmayla öğrenebileceğiniz somut kavramlarla önünüze sunar. İşte bu sebeple de, güç sahibi insanlar insanların gerçeklere ulaşmasına engel olmak adına, sürekli olarak dini beslemektedirler ve bilime engel olmasını sağlamaktadırlar.

dünya hayatının geçici olması ve bilimin de bu geçici hayatın geçici bir parçası olması bir hakikat değil midir? saçma olan da geçici ve yanıltıcı bir heves için koca bir ömrü heba etmek değil midir?

gücü elinde tutanlar derken, tasarımı yasaklayanları kastediyorsun sanırım. tasarım karşıtı bilim çevreleri ve bunları destekleyen seküler dünya düzeni -new world order-

kaç kişi bilimin dediklerini test ederek onaylıyor?

Din dogmatiktir, sorgulanamaz. Bilim sorgulama karşıtlığının yani dogmatizmin savaşçısıdır, sorgusuzluğu kabul etmez.

Din gelişmez. Olduğu yerde seker ve insanların da sekmesine sebep olur. Bilim birikerek ilerler, yeni ufuklara yelken açmanıza sebep olabilir.

Din net değildir. Yoruma açıktır. Sağda solda “Bana göre” lafını görebilirsiniz. Aynı ayetin ya da bab’ın yüzbinlerce farklı yorumunu, milyarlarca farklı kaynaktan okuyabilirsiniz ve genelde bu yorumların birbiriyle bir alakası yoktur. Bilimde her şey açık ve nettir. Yasalar ve kanunlar çevresinde çalışır, teoriler sorunlara çözüm önerileridir ve net temellere dayanır. Hangi kaynaktan okursanız okuyun, bir bilgiyle ilgili tek bir cevap alırsınız. Diğer cevaplar ispatsız ise yanlıştır.

Din edebidir, güzel laflar söyleyerek kafa karıştırır. Bilimde edebiyat olmaz, her şey belirli terminolojiler dahilindedir.

Din kolaya kaçmaktır. “Tanrı yaratmış.” der geçersin. Bilimde kolaya kaçmak asla yoktur. Bilimsel çalışmalarda tek “kolaya kaçma” olarak algılanabilecek olgu ön kabullerdir. Ön kabullerin de ispatlı ve mantıklı olması gerekir. Kafanıza göre yapamazsınız.

Dinde mantık aranmaz. Her şey rastgeledir. Bilim mantık dahilinde olmak zorundadır. Ancak din tarafından rastgelelikle suçlanır.

bilim çevrelerinin tasarımı karşıtı olmalarından daha büyük bir dogmatiklik olur mu?

bilim gelişiyor mu? kaç yüzyıldır iki kere iki dört diyorlar, çok yobaz adamlar vesselam

bilim olguların tasarıma yorumlamasını yasaklayıp allahsızlığa yorması –tek taraflı- yoruma açık olduğunu göstermez mi?

bilim de terminolojiktir. bir sürü ecnebice terim ile kafa bulandırır. urfa’da latince okutuldu da biz mi okumadık?

bilim değil mi en başta “burada tanrı yoktur” diyerek kolaya kaçan?

bilim rastgeleliği değil de tasarımı mı savunur?

Günümüzde din, açık bir şekilde işlevliğini yitirmektedir. Günümüzdeki ateist, agnostik ve diğer dinsiz sistemlerin takipçilerinin sayıları şiddetle artmaktayken, her geçen gün dinden kopan insan sayısı da artmaktadır.

çoğunluk bir doğruluk ölçütü değildir. öyle olsa hristiyanlık en doğru kabul edilir.

Ayrıca şunu da net olarak söyleyebiliriz ki, günümüzde din, insanların hayatına hiçbir şey katmamaktadır. Din, yüzyıllardır sadece kan getirmiştir. Haçlı Savaşları, Türkiye’de yaşanan binlerce din olayı, Dünya’nın dört bir yanında olmuş ve olan dini savaşlar bunun en net göstergesidir.

dumanı üstünde bir komünizm başlığı açıp stalin'in yaptıklarından bahseden ben değildim.

Elbette bilim de pek çok defa kan dökmüştür. Ancak bilim, “bilim uğruna” dökmemiştir. Hiçbir bilimsel çalışma “kan dökmeyi” hedeflemez. Ancak din, “din uğruna” kan dökmeyi, kimi zaman “helal” bile sayar! Bu insanlık dışıdır. Hiçbir emel, savaşa hizmet edemez. Ederse, o sistemde bir hata vardır.

askere gidenler ne yapıyorlar oralarda, çiçeklerden bal toplayıp petek mi dolduruyorlar?

Siz, başlı başınıza bir din, başlı başınıza bir Tanrı’sınız. Başka bir Tanrı’nın kölesi olmayın.

ben de ateistleri hep böyle sıra dışı, ilahi varlıklar olarak düşünüyordum, yanılmamışım. zira böyle bir kibir ancak tanrıda bulunabilir.

Burası gerçek Dünya. Ve bu Dünya, dini de, Tanrı’yı da kabul etmiyor.

ateizm hoşgörü dinidir, yersen

Link to post
Sitelerde Paylaş

syf.1 de

"Bilim, sürekli gelişen dinamik bir bilgidir;

bilimsel bilgi hiç bir zaman statikleşmez."

diyor.

demek ki bilim yanılabilir. bugün "evrim doğrudur, tasarım yanlıştır" diyorsa yarın da "evrim yanlıştır, tasarım doğrudur" diyebilir, diyebilmelidir eğer gerçekten de statik değil dinamikse.

yine syf.1 de

"Bilim seçicidir;

varlık dünyasındaki tüm olguları değil,

özellikle insana faydalı olabilecek bazı

olguları ele ele alarak inceler"

diyor.

bilim neden seçicidir? ve insana faydalı olabilecek olgulardan kasıt nedir? ne faydalıdır? neye kime göre?

syf.1 den son alıntı

"Bilim, varsayımlara dayanır."

diyor.

yani bilim kesin bilgiye dayanmaz mı demek istiyor?

syf.7 de

"Evrenin özü, Tanrı’nın varlığı v.s. hakkında

kurulan metafizik önermeler ne doğrulanabilir

ne de reddedilebilir"

diyor. bilgi olsun diye yazdım.

"Ancak yanlışlama (falsification)

metodunu felsefesinin temeli yapmış olan

düşünür Karl R. Popper’dir. Buna göre,

bilimlerin önermelerinin sağlamlığı

“doğrulama” metodu ile değil, “yanlışlama”

metodu ile bulunabilir. Tüm önermeler

yanlışlamaya tabii tutulmalı, yanlışlanabilen

önermeler elenmeli, yanlışlanamayan bilimsel

önermeler kabul edilmelidir. Bilimsel bilgi,

doğruların biriktirilmesi ile değil, yanlışların

ayıklanması ile ilerleyebilir. Yoksa

tümevarımcı bir yaklaşımla ortaya atılan ve

daima çürütülebilir olan bir takım hipotezler

zamanla bilim olur çıkar.

Pozitivizmin ana çizgisi hem bilim tarihinde

hem de herhangi bir bilimsel araştırmada,

parça parça toplanan ham duyu verileri

üzerine yapılan işlemlerin bilimi doğurduğu

şeklindedir. Yani, bilim tüm insanlığın malıdır;

hem tarihteki hem de günümüzdeki yanlış

önermeler doğrulama, yanlışlama, deneme

gibi yöntemlerle ayıklanarak gerçek bilimsel

bilgi ortaya çıkartılmalıdır."

bu da bilgi olsun diye.

son olarak

Syf.13

"Bilimsel yasa: Bilimsel araştırma

yöntemleriyle tespit edilmiş olaylar arasındaki

değişmez ilişkiler sistemi.

Doğal yasa: Doğadaki olayları, olguları,

ilişkileri yöneten genel ve zorlayıcı kurallar

bütünü. Olayların gidişindeki zorunlu ve

olağan değişmez kurallar

Toplumsal yasa: İnsanların toplumsal

hareketlerini ve toplumsal kurumların

birbiriyle ilişkilerinin temelindeki değişmez

genel kurallar ve bağlantılar."

buradaki "değişmez" ile kastedilen nedir? dogma mıdır?

Link to post
Sitelerde Paylaş

bilim herhangi bir konuda kesin yargıya varmaz, fakat bazılarının doğruluk oranı çok yüksektir. mesela entropi yasası bugüne kadar geçerliliğini sürdürmüştür ve kuranda entropiye karşı gelen bir cümle varsa, o cümlenin yüksek olasılıkla yanlış olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

bilimin iddia ettiği kavram yanlış olsa bile içerisinde bir çaba olduğu için bence daha değerlidir. binlerce yıl öncesinden geldiği ve mutlak olduğu iddia edilen bir kitabın içindeki yazılarla bilim kıyaslanamaz. çünkü kitaptaki yazıların doğru olduğunu gösteren hiç bir kanıt yoktur fakat bilimsel bir iddiada en azından deney ve gözleme bağlı bir ispat bulunur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
bilim herhangi bir konuda kesin yargıya varmaz, fakat bazılarının doğruluk oranı çok yüksektir. mesela entropi yasası bugüne kadar geçerliliğini sürdürmüştür ve kuranda entropiye karşı gelen bir cümle varsa, o cümlenin yüksek olasılıkla yanlış olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

doğruluk oranı yüksek olan bilimsel veriler ile uyuşan kuran ayetlerinin yüksek olasılıkla doğru olduğu sonucunu da çıkarabiliriz mi peki?

Link to post
Sitelerde Paylaş

syf.1 de

"Bilim, sürekli gelişen dinamik bir bilgidir;

bilimsel bilgi hiç bir zaman statikleşmez."

diyor.

demek ki bilim yanılabilir. bugün "evrim doğrudur, tasarım yanlıştır" diyorsa yarın da "evrim yanlıştır, tasarım doğrudur" diyebilir, diyebilmelidir eğer gerçekten de statik değil dinamikse.

Tabi ki.

Tasarıma dair çok güçlü bilimsel veriler, gözlemler ortaya konup, bilimsel yöntemle tasarımın gerçek olabileceği ortaya konursa, tasarım hipotezi ortaya çıkar. Farklı bilimsel çalışmalarla tasarım hipotezi çürütülemezse ve yanlışlanamazsa, bilim adamları gittikçe tasarım fikrini daha çok benimsemeye başlar ve tasarım teorisi ortaya çıkar. O zaman "evrim yanlıştır, tasarım doğrudur" denebilir.

"Bilim seçicidir;

varlık dünyasındaki tüm olguları değil,

özellikle insana faydalı olabilecek bazı

olguları ele ele alarak inceler"

diyor.

bilim neden seçicidir? ve insana faydalı olabilecek olgulardan kasıt nedir? ne faydalıdır? neye kime göre?

Bilimin seçiciliğini yanlış anlamışsınız. Üstelik zahmet edip nedir diye bakmamışsınız.

Bilimsel seçicilik, insanın çevresinde olup biten her olayla ilgilenmenin imkansızlığını ve ilgilenecek olayların test edilebilir olaylar olmasını ifade eder.

7. Bilim seçicidir. Her ne kadar bilim yukarda da belirtildiği gibi merak ve bunu takibenden sorgulama ile başladıysa da yöntem gereği çevremizde olup biten her olayla ilgilenmemiz mümkün değildir. Oldukça kompleks oluşum nedenlerinden doğan olay ve olgulardan tümünü anlamamız ve kavramamız ise son derece zordur. Bilimin seçiciliği olgulardan hangisinin bir hipotez aracılığı ile test edilebileceğine bağlıdır. Bu şöyle bir anlam taşır. Bir olay test edilebilecek düzeye kadar gelmiş ise bu aşamaya gelmesine yol açan ön sezileri ve şüpheleri oluşmuş ve gerçekleşme şansı yüksek demektir. Günlük hayatta bir çok alanda özellikle de kendi alanımızda birçok olgu ile karşılaşıyoruz. Bu olgular içerisinde önceliği olan konu ilk olarak incelenmeye alınır. Yöntem olarak da bilim insanı hedeflediği amaca yönelik olarak kafasını meşgul eden konuya eğilmek zorundadır. Bir olgunun incelenmeye değer görülmesi o olgunun inceleme konusu olan alana ilişkin olması gerekir. Fakat araştırmanın amacı belirlendikten sonra bilim insanının araştırma süresince araştırmanın metodunda çok büyük bir aksilik çıkmadıkça araştırmanın yönünü değiştirmeye, onu istediği yönde yönlendirmeye hiçbir zaman hakkı yoktur. Daha çok sosyal bilimler alanlarında yapılan araştırmalar bazen otoritelerin ve kişilerin yukarıda değirilen kültürel bilgi birikiminden kaynaklanan zaaflarından dolayı ‘şu biçimdeki olgular incelensin, şu olgular incelenmesin’ gibi haklı olmayan değişik çıkmazlara girmektedirler. Bilim insanı bu yönden açık olmalıdır. Otoritenin veya yönetimlerin keyfi istek ve arzuları doğrultusunda araştırma yapmamalı ve yönlendirilmemelidirler. Olanı anlamak ve açıklamak yerine, olması istenen sonuç ve çıkarımlarda bulunmak bilim yöntemi ile bağdaşmaz ve bilim dışıdır. Bundan dolayı bilim insanı bağımsız ve özgün olarak çalışmalıdır Ahmet Arif’in dediği gibi ‘ne İsken der takmışım ne Sultan Murat’ felsefesinden hareket ederek salt doğruyu ve gerçeği aramak zorundadır. Doğru ve gerçeği ararken objektif olmak zorunluluğu vardır; bu da ancak hiç bir dış etkinin altında kalmadan sağlanabilir.

http://www.universit...mary.php3?id=76

"Bilim, varsayımlara dayanır."

diyor.

yani bilim kesin bilgiye dayanmaz mı demek istiyor?

Paragrafın devamını okumamışsınız.

Bilim, varsayımlara dayanır. Bunlara örnek

vermek gerekirse; kendi dışımızda düzenli

ilişkiler içinde bir olgular dünyası vardır. Bu

olgular dünyası bizim için anlaşılabilir. Bütün

olgular birbirine ve tespit edilebilir nedenlere

bağlıdır. Gözlem konusu bütün olgular belli

bir zaman ve mekân içinde yer alır. Bilim,

varolan her şeyin belli bir miktarda varolduğu

ilkesine bağlıdır ve bunu ölçmeye çalışır

buradaki "değişmez" ile kastedilen nedir? dogma mıdır?

Dogmalar, tartışmaya ve test edilmeye açık değildir. Dogma inançtır. Yasalar ise gözlem, test ve verilere göre ortaya çıkmışlardır. Kimse bu yasaları ben yaptım oldu şeklinde ortaya atmadı. İsterseniz tabi ki de yasaların değişmezliğini test edebilirsiniz. Fakat çok başarılı olacağınızı sanmam. Mesela tahta suda yüzer mi yüzmez mi? diye, veya havaya attığım taş yere düşecek mi? diye düşünmeniz çok anlamlı değildir.

Delilik: aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemektir.

Albert Einstein

Link to post
Sitelerde Paylaş

doğruluk oranı yüksek olan bilimsel veriler ile uyuşan kuran ayetlerinin yüksek olasılıkla doğru olduğu sonucunu da çıkarabiliriz mi peki?

doğruluk oranı yüksek olan bilimsel veriler ile uyuşan İncil ayetlerinin yüksek olasılıkla doğru olduğu sonucunu da çıkarabiliriz mi peki?

doğruluk oranı yüksek olan bilimsel veriler ile uyuşan Tevrat ayetlerinin yüksek olasılıkla doğru olduğu sonucunu da çıkarabiliriz mi peki?

doğruluk oranı yüksek olan bilimsel veriler ile uyuşan Avesta ayetlerinin yüksek olasılıkla doğru olduğu sonucunu da çıkarabiliriz mi peki?

doğruluk oranı yüksek olan bilimsel veriler ile uyuşan Star Wars bölümlerinin yüksek olasılıkla doğru olduğu sonucunu da çıkarabiliriz mi peki?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilimin seçiciliğini yanlış anlamışsınız. Üstelik zahmet edip nedir diye bakmamışsınız.

Bilimsel seçicilik, insanın çevresinde olup biten her olayla ilgilenmenin imkansızlığını ve ilgilenecek olayların test edilebilir olaylar olmasını ifade eder.

zahmet edip nedir diye baktığımı hatırlıyordum ama okudum yine de.

"Bilim seçicidir. Her ne kadar bilim yukarda da belirtildiği gibi merak ve bunu takibenden sorgulama ile başladıysa da yöntem gereği çevremizde olup biten her olayla ilgilenmemiz mümkün değildir. Oldukça kompleks oluşum nedenlerinden doğan olay ve olgulardan tümünü anlamamız ve kavramamız ise son derece zordur."

diyor.

tümünü anlayıp kavrayamadığımız şeyler hakkında nasıl kesin ve genel yargılara varabiliriz?

"Fakat araştırmanın amacı belirlendikten sonra bilim insanının araştırma süresince araştırmanın metodunda çok büyük bir aksilik çıkmadıkça araştırmanın yönünü değiştirmeye, onu istediği yönde yönlendirmeye hiçbir zaman hakkı yoktur. Daha çok sosyal bilimler alanlarında yapılan araştırmalar bazen otoritelerin ve kişilerin yukarıda değirilen kültürel bilgi birikiminden kaynaklanan zaaflarından dolayı ‘şu biçimdeki olgular incelensin, şu olgular incelenmesin’ gibi haklı olmayan değişik çıkmazlara girmektedirler. Bilim insanı bu yönden açık olmalıdır. Otoritenin veya yönetimlerin keyfi istek ve arzuları doğrultusunda araştırma yapmamalı ve yönlendirilmemelidirler. Olanı anlamak ve açıklamak yerine, olması istenen sonuç ve çıkarımlarda bulunmak bilim yöntemi ile bağdaşmaz ve bilim dışıdır. Bundan dolayı bilim insanı bağımsız ve özgün olarak çalışmalıdır Ahmet Arif’in dediği gibi ‘ne İsken der takmışım ne Sultan Murat’ felsefesinden hareket ederek salt doğruyu ve gerçeği aramak zorundadır. Doğru ve gerçeği ararken objektif olmak zorunluluğu vardır; bu da ancak hiç bir dış etkinin altında kalmadan sağlanabilir."

diyor.

tasarımın ve tanrının bilim çevrelerince sansüre uğraması, iskender'i ve sultan murat'ı takmak değil midir?

Paragrafın devamını okumamışsınız.

okudum ancak soruma cevap bulamadım.

Dogmalar, tartışmaya ve test edilmeye açık değildir. Dogma inançtır. Yasalar ise gözlem, test ve verilere göre ortaya çıkmışlardır. Kimse bu yasaları ben yaptım oldu şeklinde ortaya atmadı. İsterseniz tabi ki de yasaların değişmezliğini test edebilirsiniz. Fakat çok başarılı olacağınızı sanmam. Mesela tahta suda yüzer mi yüzmez mi? diye, veya havaya attığım taş yere düşecek mi? diye düşünmeniz çok anlamlı değildir.

Delilik: aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemektir.

Albert Einstein

yasalara aykırı şeyler olabiliyor. bunlar yasaların olmadığı ya da yasaların değişmez olmadığı anlamına gelmez mi?

tarihinde a-theist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...