Jump to content

gerçek yurt neresi?


Recommended Posts

  • İleti 64
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Evet, cennette hiç bir halt yok. Gitsek zulüm çekeceğiz sadece.. Peki ne karşılığında..

Diyor ki, "Allaha kul olacaksın.." Ne pahasına, zulüm çekmek pahasına..

Peki kim bu kulu olacağımız allah? Herşeyi gören, herşeyi bilen, herşeye gücü yeten bir şey.. Tamam, kaldıramayacağı taşı yaratıp yaratamayacağı tartışmalı ama olsun. En azından, kafası atınca, Ebrehe'nin ordularının üstüne ebabil kuşları yollayabilecek gücü var. Ne diyo bu siboplar diye, kavimleri sele boğup yok edecek gücü var. İbnelik adam boyu olmuş diye, lut kavmini yok edecek gücü var..

Evet, gücü mutlak, sonsuz.. Ama...

Bu herşeyi gören tanrı, elbette şunu da görüyor:

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/8508432.asp?m=1

Sokakta oynayan çocukları görünce cinsel duygularım kabarıyordu. Sokak aralarında uygun bir çocuk arıyordum. Bulunca da şeker ve sakızla kandırıyordum. Tecavüz etmek için bodrum ve çatı katlarını seçiyordum. Bu şekilde 100 çocuğa tecavüz ettim

Hatta şunuda görüyor olmalı:

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/5354189.asp?gid=48

Geçen cuma gecesi annesi 36 yaşındaki F.B. tarafından İzmir?in Menderes İlçesi?ndeki sağlık ocağına getirilen ve işkence gördüğü belirlenen 17 aylık bebek N.N.B?nin defalarca tecavüze uğradığı ortaya çıktı.

Peki ne yapıyor? Oturmuş bu rezaleti, bu insanlık dramını seyrediyor. Bu şerefsiz, koca kavimleri "bana inanmıyooo" diye yok eden bu rezil tanrı, bu kepazliğe seyirci kalıyor, elini cebine sokup ıslık çalarak görmezlikten geliyor. Bunu komşunuz yapsa, önünde bir çocuğa tecavüz ediliyorken seyretse, adamın en azından yüzüne tükürürsünüz.. Ama sizden bunları seyreden bu şerefsiz, bu yüzsüz tanrıya kul olmanız isteniyor. İnsanlık haysiyetinizi unutmanız, şerefinizi ve onurunuzu yok edip bu tanrıya kul olmanız bekleniyor..

Sizi bilmem ama, ben o şerefsize kul filan olmam. Yakarsa yaksın cehenneminde. O şerefsize kul olup insanlık onurum ve haysiyetimi çöpe atacağıma, insan olarak, şeref, haysiyet ve onurumla sonsuza kadar yanarım daha iyi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslüman arkadaşlar size 1 soru.

Diyelimki cennet ve cehennem var.

Ve sen cennette hurilerle aşna fişna yapıyorsun şarap içiyor vur patlasın çal oynasın keyf içinde zevki sefa sürüyorsun.

Ancak annen baban karın cocukların buyuk atalarının cogu ebedi olarak cehennemde cayır cayır yanıyor iltahan içiyor zakkum yiyor.

Onlar bu durumda iken sen nasıl cennetin zevkini cıkartabilirsin.

???????????

esenlikler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Müslüman arkadaşlar size 1 soru.

Diyelimki cennet ve cehennem var.

Ve sen cennette hurilerle aşna fişna yapıyorsun şarap içiyor vur patlasın çal oynasın keyf içinde zevki sefa sürüyorsun.

Ancak annen baban karın cocukların buyuk atalarının cogu ebedi olarak cehennemde cayır cayır yanıyor iltahan içiyor zakkum yiyor.

Onlar bu durumda iken sen nasıl cennetin zevkini cıkartabilirsin.

???????????

esenlikler.

her koyun kendi bacağından asılır derler.o gün her insan kendi derdine düşecek kimse kimseyi hatırlamicaktır.cennete giren insan ise bu tür şeyleri düşünmicek kendi zevkine bakacaktır.evet cennet zevk yeridir rahatlık yeridir.bunu inkar etmiyoruz.dünya ise cennete göre zındandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
arkadaşım İslamda sana saçma gelen şeyleri yapmak zorunda değilsin. yapmayınca dinden çıkmasın. dediğin şeyler bana da saçma geliyor, uygulamıyorum. sen de benim gibi yapabilirsin. 21. yüzyılda farklı düşünmeliyiz.

İslamda bir emri yapmayınca dinden çıkmazsın ama "bana saçma geliyor" dersen geçmiş olsun derim... Günahkar olunca dinden çıkartmayarak taraftarları kaybetmemeyi de sağlarlar bu teistler; ilerde lazım olur tarzında saklarlar; oy falan verirken iyi olur... :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Müslüman arkadaşlar size 1 soru.

Diyelimki cennet ve cehennem var.

Ve sen cennette hurilerle aşna fişna yapıyorsun şarap içiyor vur patlasın çal oynasın keyf içinde zevki sefa sürüyorsun.

Ancak annen baban karın cocukların buyuk atalarının cogu ebedi olarak cehennemde cayır cayır yanıyor iltahan içiyor zakkum yiyor.

Onlar bu durumda iken sen nasıl cennetin zevkini cıkartabilirsin.

???????????

esenlikler.

Vay canına!

Hani anne baba değil de millet diyelim. Evet dünyada açlıktan ölen yüzbinlerce insan varken, ya da yanan bir yaşındaki bebek. Ya da deprem altında feci bir ölüm bir de otoritenin yaptığı her zulüm ne senin umurunda ne de kıçı b.klu dindarın umurunda...

Link to post
Sitelerde Paylaş
dostum bak şöyle. bildiğim kadarıyla ahiret, dünyadan eğlenceliymiş. dünya hayatını çok iyi yaşayalım. mesela ben diskoya giden biriyim. içki de içerim. kız arkadaşımla her türlü ilişkiyi yaşarım. ama ben bunları yapınca dinden çıkıyor muyum? hayır. namaz kılar, oruç tutarım. bir yandan da dindarım. cennette çok güzel bir hayat olduğunu Kurandan okumuştum. sadece Kuran değil ki, tüm ilahi kitaplar söylüyor bunu.

sizin sergilediğiniz bu davranışların islama uygun hiçbir yanı yoktur..evet bu davranışlarınızla dinden çıkmış olmazsınız,ancak dinin haram kıldığı şeyleri bilerek,gülerek yapıyorsanız daha önce bir başka konuya vermiş olduğum yanıtı tekrar alıntı yapayım

"Allahü teâlâ, bazı şeyleri, bazı şeyler için sebep, vesile kılmıştır.. İman, itaat ve ibadetler, Cennete gitmeye vesile, sebep kılındığı gibi; inkâr, isyân ve günahlar da, Cehenneme gitmeye sebeptirler.. Hiç kimse, gülerek, sevinerek idam edilmeye gitmez, gidemez.. Gülerek, sevinerek günah işleyenin durumu da, bundan farklı değildir.. Gülerek işlediği günahlar, o kimseyi Cehenneme götürmektedir.. Bunun için Resulullah efendimiz;Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider buyurmuşlardır.."diyoruz..
Link to post
Sitelerde Paylaş
ilgince olanda bu sinavdan sadece 20% haberi var digerleri insan yerine konmayip cehennem odunu olarak kullanilacak

tabi odun olacaklar...

yüce allahtan söz çıktı,

cehennemi insan ve cinlerle dolduracak.

herkes cennete giderse allah tükürdüğünü mü yalayacak?

:P

şeytanın yüzünden hepsi,

allahı kızdırmış,

o da hıncını bizden çıkarıyor.

b.k mu vardı?

secde etsene ademe.

hadi o b.ku yedin,

daha hala cennette

adem babamız ve havva anamızla ne demeye uğraşırsın? :angry::angry:

Link to post
Sitelerde Paylaş
sizin sergilediğiniz bu davranışların islama uygun hiçbir yanı yoktur..evet bu davranışlarınızla dinden çıkmış olmazsınız,ancak dinin haram kıldığı şeyleri bilerek,gülerek yapıyorsanız daha önce bir başka konuya vermiş olduğum yanıtı tekrar alıntı yapayım

zaten sizin gibi dar kafalı, gericiler yüzünden insanlar ateist oluyor. İslamiyeti sevdireceğinize hep aynı yobazlığı sergiliyorsunuz. sizinki Fethullahçı zihniyet. ne diyeyim, dini asıl sizler kötülüyorsunuz. burdaki insanlara dini sevdirmeye çalışmanız gerekirken, köstek oluyorsunuz. sizin zihniyetinizi çok iyi biliyorum. size göre türban takmayanlar da müslüman değil. ben öyle düşünmüyorum. ben hayata esnek bakan liberal biriyim. amacım, dinimi sevdirmek. ne geldiyse başımıza gericiler yüzünden geldi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
zaten sizin gibi dar kafalı, gericiler yüzünden insanlar ateist oluyor. İslamiyeti sevdireceğinize hep aynı yobazlığı sergiliyorsunuz. sizinki Fethullahçı zihniyet. ne diyeyim, dini asıl sizler kötülüyorsunuz. burdaki insanlara dini sevdirmeye çalışmanız gerekirken, köstek oluyorsunuz. sizin zihniyetinizi çok iyi biliyorum. size göre türban takmayanlar da müslüman değil. ben öyle düşünmüyorum. ben hayata esnek bakan liberal biriyim. amacım, dinimi sevdirmek. ne geldiyse başımıza gericiler yüzünden geldi.

aslında siz islamı sevdireceğim derken insanları yanlış bir şekilde bilgilendirip harama yönlendiriyorsunuz..bana içki içmenin ve zinanın haram olmadığına dair bir ayet,hadis getirebilir misiniz?

zihninizde tasarladığınız islam dinini burda anlattığınız taktirde, buna karşı çıkacağıma emin olabilirsiniz..

başörtüsü mümin bir bayan için farzdır,takıp takmamak kişinin bireysel tercihidir..takmamakla dinden çıkrasınız diyen birine ancak gülerim..

beni yobaz olarak tanımlamanız inanın zerre kadar umrumda değil..

Link to post
Sitelerde Paylaş
aslında siz islamı sevdireceğim derken insanları yanlış bir şekilde bilgilendirip harama yönlendiriyorsunuz..bana içki içmenin ve zinanın haram olmadığına dair bir ayet,hadis getirebilir misiniz?

zihninizde tasarladığınız islam dinini burda anlattığınız taktirde, buna karşı çıkacağıma emin olabilirsiniz..

başörtüsü mümin bir bayan için farzdır,takıp takmamak kişinin bireysel tercihidir..takmamakla dinden çıkrasınız diyen birine ancak gülerim..

beni yobaz olarak tanımlamanız inanın zerre kadar umrumda değil..

içkinin haram olup olmaması şöyle. içki içersin ama sarhoş olmadığın sürece günaha girmesin. İmamı Âzam başta olmak üzere birçok fıkıh bilgini, şarap dışındaki alkollü içkiler sarhoş olmayacak kadar içilebilir görüşündedirler.

başörtüsünün islamda olmadığını biliyorum. Kur’an’dan anlaşılan abdest uzuvlarının örtünmeye tâbi olmadığıdır. Abdest uzuvları dışındaki bölgeler örtünmelidir. kadının saçı abdest uzvu olduğu için, başörtüsü islamda yoktur. bu bilgiyi yeni öğrendim. insan araştırınca gerçekleri ulaşabiliyor. islamın gerçek yorumu böyle.

zina konusuna gelince, mutta nikahı diye bişey var. evlenmeden her türlü ilişkiye giriyorsun ama evli olmuyorsun. iranda böyle bir anlayış var halk arasında. ayrıca bütün günahlar tövbe ile affedilebilir. zinanın da affı vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
içkinin haram olup olmaması şöyle. içki içersin ama sarhoş olmadığın sürece günaha girmesin. İmamı Âzam başta olmak üzere birçok fıkıh bilgini, şarap dışındaki alkollü içkiler sarhoş olmayacak kadar içilebilir görüşündedirler.

başörtüsünün islamda olmadığını biliyorum. Kur’an’dan anlaşılan abdest uzuvlarının örtünmeye tâbi olmadığıdır. Abdest uzuvları dışındaki bölgeler örtünmelidir. kadının saçı abdest uzvu olduğu için, başörtüsü islamda yoktur. bu bilgiyi yeni öğrendim. insan araştırınca gerçekleri ulaşabiliyor. islamın gerçek yorumu böyle.

zina konusuna gelince, mutta nikahı diye bişey var. evlenmeden her türlü ilişkiye giriyorsun ama evli olmuyorsun. iranda böyle bir anlayış var halk arasında. ayrıca bütün günahlar tövbe ile affedilebilir. zinanın da affı vardır

.

sarhoş eden içeceklerin azı da alkolün zerresi de haramdır..tavsiyem bu konuyu inatla araştırmanız olacaktır..

hadisi şeriflerde mealen şöyle buyruluyor;

Çoğu sarhoş eden şeyin, azını da içmek haramdır. (Nesai, Tirmizi)

İhtimar [mayalanarak alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır. (Ebu Davud)

Bir zaman gelecek, içkinin adı değiştirilecek ve helal sayılacaktır. (İ. Ahmed)

başörtüsüne gelince, bu konuya vermiş olduğum yanıtı tekrar alıntı yapayım;

Bu tür konularda (ben ve sitedeki inançlı kardeşlerim) görüldüğü üzre bizler birer alim ya da profesör olmadığımızdan sizlere tatmin edici cevapları veremiyor olabiliriz..

Prof. Dr. Faruk BEŞER bu konuyu ayrıntılı bir şekilde açıklamış;

Mümin ve Müslüman olan insanlar prensip olarak Kur'ân´ın emir ve yasaklarına uyulması gerektiğinde hemfikirdirler. Ancak neyin Kur'ân'da bulunduğu neyin bulunmadığı konusu o kadar kolay anlaşılır değildir. Bunu tespit için metodoloji ve bir suje/anlayan olarak insanın tavrı önemlidir. Metodoloji önemlidir, çünkü Kur'ân da bir metindir ve onun ne olduğu, kimi muhatap aldığı, ne yapmak istediği ve bu isteğini ifade etmek için kullandığı araçlar bilinmeden onun anlaşılması mümkün olamaz. Bu anlamanın bir aktörü olarak insanın tavrı da önemlidir çünkü onu, o ne ise o olarak mı, yoksa kendisi ne istiyorsa öyle mi anlayacak olması, sonucu değiştirir. Böyle kısa bir yazıda elbette Kur'ân-ı Kerîm´i anlama metodu üzerine söylenebilecek her şeyi söylememiz ne mümkün ne de uygundur. Ama şu kadarını zikretmemiz de gereklidir:

1. Kur'ân-ı Kerîm'in, kendisinin de on bir kez vurguladığı gibi o Arapça bir metindir ve bunun anlamlarından biri, onu doğru anlamanın ancak bu dilin kuralları içerisinde mümkün olacağıdır. Dilinin elvermediği hiç bir mânâ ona nispet edilemez.

2. Dili açısından Kur'ân´ın ne söylemek istediğini en iyi anlama durumunda olanlar elbette onun ilk muhatapları idi ve onların, özellikle de ittifakla anladıkları bir mânânın onda bulunmadığını, ya da onun aksinin olduğunu söylemek imkânsız ve mantıksızdır. Bu elbette Kur'ân'da bulunan her mânânın onlar tarafından ortaya konduğu ve artık onda başka hiçbir mânânın çıkarılamayacağı anlamına gelmez. Çünkü Kur'ân'ın sürekli açılacağını da onun bizzat kendisi söylemektedir.

3. Kur'ân'ın mânâları ya bizzat onun direkt (ibare ve mantuk) ve dolaylı (işaret) olarak lafızlarından, ya da bu lafızların gereğinden ve tabii sonucundan (iktiza ve mefhum) anlaşılır. Bu da yine onun dili demektir. Çünkü benim, arkadaşıma, onunla ortak olduğumuz bir mal için: “bunun üçte ikisi benimdir” demem, üçte birisinin onun olduğunu söylemiş olmam anlamını da içerir. İşte bu anlamların birincisi direkt olarak lafızdan, ikincisi ise o lafzın iktiza ve mefhumundan anlaşılan mânâlardır ve her iki mânâ da bu sözde mevcuttur. Ama “kalanı da bölüşmeliyiz” mânâsı bu sözde yoktur. Yani bu söz ona ihtimalli değildir.

Bu kısa metot bilgisinden sonra başörtüsü meselesini, yani kadınların başlarını kapatmasının hükmünü Kur'ân'dan anlamaya çalışırsak karşımıza çıkan durum şudur:

Herkesin bildiği gibi, Nûr Sûresi 31. âyette Allah (cc) kadınların ziynetlerini (süslerini ya da güzelliklerini), sayılan kimseler dışındakilere göstermemelerini ve başörtülerini (hımarlarını) yakalarının (ceyblerinin) üzerlerine dökmelerini emretmektedir. “Ceyb” gömlek ya da hırka gibi giysilerin, boyun altından düğme ile açılan yırtmaç yeridir. Yani, başörtülerle örtülmesi istenen yer, çenenin altına tekabul eden ve bizim “döş” dediğimiz bölgedir. “Ceyb” aslında bedende değil elbisede bulunur. Ama bununla kastedilen şeyin ceybin kendisi değil, bulunduğu yer olduğu açıktır. Keza ziynetten kastedilen de onun bulunduğu bölgedir. Yoksa takı anlamındaki ziynetlerin bizzat kendilerinin gösterilmemesinin bir anlamı yoktur.

Şimdi bu ifadeden direkt olarak anlaşılan birinci mânâ, kadınların döşlerini de kapatmaları gereğidir. Ama hedef sadece bu olsaydı Allah (cc) “Ceyblerini de/döşlerini de kapatsınlar” derdi. “Başörtüleri/hımarları ile kapatsınlar” denmiş olması, tabii olarak bunun da bir anlamının olmasını, ve başın örtüsünün de bulunmasını gerektirir. Yani bu mânâ, bu ifadenin dilinin bir gereği/iktizasıdır. Eğer istenen şey sadece döşlerinin kapatılması olsaydı böyle söylemekle Allah, fazladan ve gereksiz bir kelime kullanmış olurdu. Biz bir insana mesela: “Gömleğinizle diz kapaklarınızı örtün” demiş olsak, ona sadece dizinin örtülmesi gerektiğini anlatmış olmayız. Bunu kastetmiş olsaydık, “dizleriniz örtülü olsun” derdik. Aksine bunun anlamı; gömlek bulunsun, o örteceği yerleri örtsün ve de diz kapaklarını örtecek şekilde uzun olsun, oraları da onunla örtün demektir. Ya da meclis iç tüzüğüne konan kravat takma mecburiyetini, Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti´nin: “İstenen şey, kravat takılmasıdır. Bunun boyuna takılacağı tasrih edilmemiştir. Binaenaleyh, ben meclise girsem, kravatı yine belime bağlayarak girerim” şeklinde yorumlaması elbette sadece bir espri ve muziplik olarak görülebilir.

Konu ili ilgili ikinci âyet-i kerime Ahzâb Sûresi 59. âyetidir. Orada da Allah (cc) şöyle der: “Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarının bir bölümünü üzerlerine atsınlar. Böyle yapmaları tanınmalarının, böylece de taciz edilmemelerinin en uygun yoludur. Allah Ğafûrdur, Rahîmdir”. “Cilbâb” da “Hımâr” gibi başa atılan, ama ondan daha büyük olup bedenin büyük bir kısmını örten atkı gibi bir üstlüktür. Mümin kadınların bir dış elbisesidir ve bir bakıma da alâmet-i fârikasıdır. Burada da “Üzerlerine atmak”tan sözedilir. Eğer bu “üzerleri” ni en üst noktalarından başlatacaksak böylece başın da kapalı olacağı anlaşılır. Eğer omuzlardan başlatacaksak, omuzlara atılan bir giysinin, atılmış olması için daha yukarılarda olması gereği de ortadadır. Yani her hâl ü kârda bu ifade de başın kapalı olmasını gerektirir. Buradaki bir başka önemli husus, kadınların üzerlerine atacakları bu üstlüğün, onların tanınmamasını değil, tanınmasını sağlamasıdır. Oysa örtü insanın kim olduğunu gizleyen bir araçtır. Öyleyse bununla da kastedilen şey; Ayşe mi Fatma mı oldukları tanınsın değil, mümin ve iffetli oldukları tanınsın da kimse kendilerini rahatsız etmesindir.

Görüldüğü gibi, eğer başka hiçbir delil bulunmasaydı dahi Kur'ân'ın dilini birazcık bilen ve kendi ideolojisine destek arama gibi bir maksadı bulunmayan her sağlam insan, sadece bu iki âyetten dahi kadınların başlarının kapatılması gereğini rahatlıkla anlayabilirdi. Ayrıca biz biliyoruz ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) bu âyetlerden ve bütünüyle İslâm´dan, kadınların tesettürünün başlarını da kapsadığını anlamış, kendi hanımlarına böyle uygulatmış ve arkadaşlarının/sahâbenin hanımları da aynı şeyi yapmışlardır.

Bütün bunlarla beraber Hz. Peygamber (s.a.v.)'den günümüze bütün İslâm âlimlerinin bunu böyle anlamış olmaları ve kesintisiz bir kabulle bunun bize kadar böyle gelmiş olması, baş örtmenin kadınlar için dinde gerekli olduğunun ve bu âyetlerin anlamlarının böyle olduğunun en önemli delilidir. Buna felsefî anlamda gelenek, ya da yaşayan sünnet, hatta yaşayan Kur'ân diyebiliriz ve İmam Mâlik´in de ısrarla üzerinde durduğu gibi bu bir bakıma mânevi tevâtürdür. Kastı mahsusası olmayanlar için reddi mümkün değildir.

Özetle, mümin kadınların başlarını örtmeleri Kur'ân'ın bir emridir. Bunu sünnet böyle beyân etmiş ve uygulamıştır. O günden bu güne de bu anlayış, aksine hiçbir görüşle sekteye uğramadan mânevi bir icmâ' olarak kabul edilmiştir. Aksini iddia etme İslâm akidesi açısından da tehlikeli bir noktada olma demektir. Çünkü İslâm ne ise odur. O kendini kendi tanımlar. İnsanlar onu kendini tanımladığı gibi kabul ederler ya da etmezler. Ama değiştirme hakları olmamalıdır.

Başörtüsünün değişik şartlarda çıkarılıp çıkarılamayacağı ise ayrı bir husustur ve bu da ancak zamansal, lokal, kişisel bir fetvâ olabilir. Genellenebilecek bir fıkıh olamaz. Yine de böyle zamansal bir fetvânın dahi çok kolay olamayacağı bir gerçektir. Çünkü dinler, ideolojiler ve düşünceler sembolleriyle varolabilirler. Tesettür ise İslâm'da sadece kadının değil, bütünüyle İslâm'ın sembollerinden biridir. Belki de en önemli sembolüdür. Medeniyet dönüştürmek isteyenlerin modernleşmeyi kadınların tesettürden çıkması ile özdeş görmeleri, bu sebeple anlamsız değildir. Modernleşmenin İslâm dünyasına kadın üzerinden taşınmış olması da çok mânidardır. Bu konu üzerende bunca ısrar etmelerinin sebebi de bundandır.

Aliyyu'l-Kârî, Şifa Şerhi'nde şu anlamda bir hadîs nakleder: “Kalıplar benzeşince kalpler de benzeşir”. Böyle bir hadîsi hadîs kaynaklarında bulamamış olmamıza rağmen, doğru bir söz anlamında bu bir hadîstir ve psiko-sosyal bir gerçeği anlatır. Nitekim günümüz düşünürleri de aynı şeyi söylemektedirler: “Georg Simmel, giyimin doğrudan yürüyüş temposunu, endamını, jestleri belirlediğini ve dolayısıyla benzer biçimde giyinen insanların benzer davranışlar sergilediklerini ileri sürer."

evilik dışı her türlü cinsel ilişki haramdır,zinadır..İran'ın uyguladığı rejim beni ilgilendirmez..

tarihinde elanur tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
lan senne kendinibilmez lavuk birisinya kişiliksiz herif...

bir müslümanım diyor...

bir ateistimdiyor....,

nesinsen

Kimsin sen, homo falan mısın?

Ya da laf yemekten hoşlanan bir mega alçak mısın?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

ülen kişilsiz herif bir diyorsun ben müslümanım

müslümanlara laf kondurtmuyorsun

bir diyorssun ben ateistim sonra allah muhammed demenden sövüyon

sonra kızlarla ilşikiye giridmdiyon

yöneticiler şöyle kişliksiz adamları almayın foruma

gerçi atsanız bile farklı bir nickle geri gelicektir ama.............

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Sadece içinde bulunduğumuz an vardır ve gerçektir. Ve sadece bundan kesinlikle emin olabiliriz."

saygılar.

yaşama dair

1

yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yanı ağır bastığından.

1947

2

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

bir daha kalkmamak ihtimali de var.

duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

en son ajans haberlerini.

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,

diyelim ki, cephedeyiz.

daha orda ilk hücumda, daha o gün

yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerede olursak olalım

hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

3

bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

yani bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

böylesine sevilecek bu dünya

"yaşadım" diyebilmen için...

Nazım Hikmet

tarihinde kikima tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Şimdi bu ifadeden direkt olarak anlaşılan birinci mânâ, kadınların döşlerini de kapatmaları gereğidir. Ama hedef sadece bu olsaydı Allah (cc) “Ceyblerini de/döşlerini de kapatsınlar” derdi. “Başörtüleri/hımarları ile kapatsınlar” denmiş olması, tabii olarak bunun da bir anlamının olmasını, ve başın örtüsünün de bulunmasını gerektirir.

Profesörleriniz böyle zırvalıyorsa, ötesi elbette size mübahtır..

Kuranda "başörtüsü" demez. Örtü der. Örtülerini döşlerine örtsünler şeklinde. Hmr'ı başörtüsü diye alınca, böyle zırvalamak normaldir.

Bu niye yapılmaktadır? İşte şunu gizlemek için:

>>> Konu ili ilgili ikinci âyet-i kerime Ahzâb Sûresi 59. âyetidir. Orada da Allah (cc) şöyle der: “Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarının bir bölümünü üzerlerine atsınlar. Böyle yapmaları tanınmalarının, böylece de taciz edilmemelerinin en uygun yoludur. Allah Ğafûrdur, Rahîmdir”. “Cilbâb” da “Hımâr” gibi başa atılan, ama ondan daha büyük olup bedenin büyük bir kısmını örten atkı gibi bir üstlüktür.

Cilbab, çarşaftır, bildiğimiz çarşaf. Çarşaf, cilbabın farsça adından ibarettir. Bugün gidilri Arabistan'a, bir tuhafiyece "cilbab" denir ve o da size çıkarı bildiğimiz çarşafı verir. Yani, kadının dışarıda giymesi gereken şey çarşaftır bilfiil.. İşte Nur suresinde ayetler öne konarak, çarşaftan kurtulunmaya, bir türban - çarşaf tartışması ile asıl daha büyük gerçek örtülmeye çalışılmaktadır:

Evlerinizde oturun; eski Cahiliyyede olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve peygamberine itaat edin.

İşte espri buradadır. Kadınların dışarı çıkması mekruhtur. Kadın evinde oturacak, ancak çok zaruri durumda, mesela helaya gitmek için dışarı çıkınca, çarşafını giyecek. Bugün, başını örtüp, kot giyerek dine uyduğunu sanan cahiller elbette bunu bilmez pek.. Ama dahası, bir şey bildiğini sana böyle prof'larda bilmez..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...