Jump to content

Din Kusurludur, İnsan Kusurlu Olduğu İçin.


Recommended Posts

Din ve Tanrıyı ayrı bir köşeye koyalım tekrardan. İlk insanlar korkularından gökyüne, ağaçlara veya benzeri nesnelere tapındılar. Güven duygusuna yönelim Din leri de var etti. Örneğin, insanlarda ölüm korkusu olmasa idi, bu kadar Dindarlık gözlenirmiydİ?

(ÖDEVLERİDE YIĞDIK BU ARADA FORUMA CEVAP YAZALIM DERKEN; BİRAZDAN MÜSADE İSTEYEBİLİRİM YANLIŞ ANLAMAZSANIZ)

Forum bir yere gitmiyor, ödevler her şeyden önce gelir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 168
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Din ve Tanrıyı ayrı bir köşeye koyalım tekrardan. İlk insanlar korkularından gökyüne, ağaçlara veya benzeri nesnelere tapındılar. Güven duygusuna yönelim Din leri de var etti. Örneğin, insanlarda ölüm korkusu olmasa idi, bu kadar Dindarlık gözlenirmiydİ?

(ÖDEVLERİDE YIĞDIK BU ARADA FORUMA CEVAP YAZALIM DERKEN; BİRAZDAN MÜSADE İSTEYEBİLİRİM YANLIŞ ANLAMAZSANIZ)

Ne zaman ki, hayvandan insana evrildi ölümlülüğü farketti ve korktu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Son not:

psikologlar, dinsel problemler de dahil müşterilerinin karşılaştığı tüm problemlerle karşı karşıya gelmek durumundadır. Elbetteki bilimin sağlam temelini reddetmek inanca yönelmek şaşırtıcı olabilir. Ancak bu yöneliç insani bir durumun parçasıdır. Eğer psikoloji insana ilişkin bütün görünümleri tasvir etmek istiyorsa onun manevi yönüyle de ilgilenmelidir

.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu işlenirken bakifani de aynı hataya düştü, siz de. Tanrı ve dini aynı anlamda ele alıyorsunuz. Bu yanlış.

İlk ilkel ve doğada tehlikelerle yaşayan insan çevreyi algılamaya ve alet yapmaya başladığı dönemlerinde şöyle düşündü. - " Madem ben bu aleti yapabiliyorum. Beni de yapan benden çok daha büyük,ulu, güçlü birisi olmalı. Ama çevrede öyle bir yaratıkta görünmüyor. Hmmm zaten yaşadığımız yer çok tehlikeli bir yer. Yukarıdan bazen su yağıyor ıslanıp üşüyoruz korkuyoruz. Gök gürlüyor, gökten ışıklar çıkıyor. Demek bu büyük ama hem de görünmeyen bir varlık. Acaba o kim ve nerede bulunuyor.?" sorusunun ve akıl yürütmesinin akabinde başlıyor tanrıyı aramaya.Ve onu güneş sanıyor, ay sanıyor, totem sanıyor, biraz daha ilerlediğinde ve beyni biraz daha geliştiğinde zeus sanıyor. Tüm doğa olaylarına hükmeden tek tanrı değil de her birinin ayrı tanrısı olduğunu varsayıp deniz tanrısı poseidon'u ve diğerlerini yaratıyor. Onları göremediği için çevrede yüksek bir dağ olan Olimpos ta yaşıyorlar varsayıyor . Bilirsiniz Olimposa Tanrıların evi denir.

Daha sonra beyin daha da gelişip evrildikçe bazı bilimsel olaylar ilk gözlemlerini verdiğinde Olimpos'ta tanrı bulunmadığı anlaşılınca bu sefer başlıyor daha da yükseğe çıkmaya. Sıra geliyor göksel yani semavi dinlere. Arayıp bulamadıkça Tanrıyı daha da uzağa koyuyor. Bu arayış hiç bitmiyor. Uzaya gidildi,görüldü orada da yok. Ama bu sefer başka boyuttadır varsayılıp aranmakta. Ara ara bitmez tanrı fenomeni .

Dinler ise bu tanrı fikrini, insanların korkularını ve arayışlarını kullanarak kullanan, onları yönlendiren peygamber denilen dönemin efendilerinin, yöneticilerinin ve krallarının işi. Peygamberler ve din tanrıdan çok farklı yere koyulmalı. Bu açığı yakalayıp insanları kendi kültürlerinin ve zamanlarının güç anlayışına göre kullananlar onlar.

Dini üretenler peygamberler, çok daha eskiden şamanlar, çeşitli büyücüler v.s. ler. Öteki taraf ,cennet cehennemi uyduran da onlar. İlk uyduran güzel uydurduğu ve bilinmezleri çok fazla olduğu için tanrılar gibi değişmedi. Asla kanıtlanamaz bir öte taraf iddiası , öldükten sonra cezanın ve ödülün verilmesi kurguları. Çünkü reel dünya zaten göz önündedir ve asla kurgu yapamazsınız. Dolayısıyla bu ödül ceza işini de aynı tanrı gibi görünmeyen ve bilinmeyen bir öteki tarafa aktarmanız gerekir. İşi asla kanıtlanamayacak olan öldükten sonraya taşıyarak, cennet ve cehennemle çözdüler...

Ne kadar korkutucu ve insanfsızca bir kurnazlık ama.... İnsani değil bir kere. O günden beri tüm insanlığın maddi manevi her tür duygusuyla, canıyla, malıyla, parasıyla oynadılar. Hala daha oynuyorlar.

Kısaca ödül ve ceza sistemi ile korkutma yöneticilerin işidir. Ortada konuşan bir tanrı yoktur. Konuşturan vardır.

Dinler tamamen yönetim sınıfının icadıdır. Bu ayrımı iyi yapın. Bilmeyen ve korkan insana her şeyi yaptırabilirsiniz.

ilk dinlerde ve çoktanrıcılıkta büyük çoğunlukla tanrıların yaratıcı değil düzenleyici olduğuna inanılır. eski yunan'da tanrıları bile bağlayan veya oluşturan doğal kuvvetlerden bahsedildiği görülür. "tasarım" argümanı çok daha sonra, tanrıyı felsefi olarak savunma aşamasında ortaya çıkmıştır. dinlerin ortaya çıkış aşamalarında dünyayı kimin tasarladığına hiç önem verilmemiştir. birçok çoktanrıcı putperest dindar dünyanın nasıl varolduğuna "bilinmez" cevabı vermiştir. dolayısıyla "doğa olaylarına hükmeden" tanımınız daha doğru.

dinlerin ortaya çıkış nedeni olarak gösterdiğiniz olaylar onun ortaya çıkış nedeni olmaktan ziyade nasıl evrim geçirdiğini açıklamaya yarayabilir. ziya toplumsal ve ekonomik işlevleri olsa da o dini kullananlar da çoğunlukla samimi olarak dine inandılar. dolayısıyla esas faktörler psikolojik olmalı. yani birkaç uyanığın çıkıp da bir şeyler uydurduklarının farkında olarak diğer insanları kandırması dinlerin ortaya çıkış nedeni olarak gösterilemez. bu çok basit ve yetersiz bir açıklama. kaldı ki din adamlarının çok önemli olmadığı inanç sistemleri de var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ilk dinlerde ve çoktanrıcılıkta büyük çoğunlukla tanrıların yaratıcı değil düzenleyici olduğuna inanılır. eski yunan'da tanrıları bile bağlayan veya oluşturan doğal kuvvetlerden bahsedildiği görülür. "tasarım" argümanı çok daha sonra, tanrıyı felsefi olarak savunma aşamasında ortaya çıkmıştır. dinlerin ortaya çıkış aşamalarında dünyayı kimin tasarladığına hiç önem verilmemiştir. birçok çoktanrıcı putperest dindar dünyanın nasıl varolduğuna "bilinmez" cevabı vermiştir. dolayısıyla "doğa olaylarına hükmeden" tanımınız daha doğru.

dinlerin ortaya çıkış nedeni olarak gösterdiğiniz olaylar onun ortaya çıkış nedeni olmaktan ziyade nasıl evrim geçirdiğini açıklamaya yarayabilir. ziya toplumsal ve ekonomik işlevleri olsa da o dini kullananlar da çoğunlukla samimi olarak dine inandılar. dolayısıyla esas faktörler psikolojik olmalı. yani birkaç uyanığın çıkıp da bir şeyler uydurduklarının farkında olarak diğer insanları kandırması dinlerin ortaya çıkış nedeni olarak gösterilemez. bu çok basit ve yetersiz bir açıklama. kaldı ki din adamlarının çok önemli olmadığı inanç sistemleri de var.

Peki de bütün bu dediklerinizin neyi değiştirdiğinizi zannediyorsunuz? Peygamber dediğiniz bir kaç uyanığın ortaya çıkışları bu devirlerde var. O devirlerde peygamber fikrine bile rastlamıyoruz. yukarıda belirttiğim gibi ulu bilgeler, büyücüler v.s. ler var .O da çok önceleri.

Tanrıya gelecek olursanız ; düzenleyici diye adlandırdıklarınız çok tanrılı bir dönem ve kültürel karizma Yunan'ının uydurmaları. Peygamber fikri hala ortada yok dikkat ederseniz. Peygambersizler ama varoluş sorununa hala bir çözüm arıyorlar onlar da diğerleri gibi. Sadece Tanrılar kimdir? nedir? doğa olaylarını düzenleyen neyin nesidir? Hangi güçtür? açmazının cevabını arıyorlar. Hiç bir şey kendiliğinden olamayacağı için bunları yapan doğa üstü bir güç var ve bundan korkmalı fikrimi çürütmüyor dedikleriniz. Tanrıların onları şimşekler göndererek veya denizde dalgalarla cezalandırdığı mitlerini hiç okumamışa benziyorsunuz. Tanrılar cezalandırıyor ise onun insan üzerinde bir hakimiyeti vardır elbette değil mi? Yunan Tanrıları sadece başıboş düzenleyicilerden mi ibarettiler o dönemin insanları için sizce ?. Yunan çokça edebi, düşsel, psikolojik anlatımlarla doludurlar. Filozof cennetinde başka bir şey çıkmasını bekleyemezdik zaten değil mi?

İnsanlığın gelişimiyle birlikte paralel hareket eder hep tanrılar ve dinler... Aya, güneşe, toteme tapmak sadece insanların kendi fikri. İnsan ortaya bir tanrısal güç fikri atmış durumda. İlkelce doğa olaylarından, Tanrıdan korkuyorlar. Korkularına bir çare arıyorlar. Ölüm onları ürkütüyor. Ardında bir hayat verici, cezalandırıcı ve varoluşlarını hazırlayıcı bir güç olduğunu kabul ediyorlar. Kurbanlar ise çoğu dönem var. Kendilerini Tanrının cezalandırmasından korktukları için kurban veriyorlar. Günümüzün semavi dinleri gibi geniş açılı peygamberli, soslu, salçalı tasarım fikri beyin gelişiminin yeterli düzeye gelmesinden sonra ortaya çıkıyor tabii ki de. Ama olan şeyleri kim yapıyor? ve Tanrı fikri hep var.

Mısır'a geldiğimizde yine bir Tanrıyla karşılaşıyoruz. İnsan Tanrı. Yine peygamber yok. Belki tanrı olmadıklarının farkında bile değildi Mısır kralları. :) Ama o da bir yönetici ve cezalandırıcı. Taparsan, kuralları dışına çıkmazsan dokunmuyor, çıkarsan cezalandırılırsın.

Ayrıca tarih öncesi halklarda ruh inancını görüyoruz. Tanrı, ceza ve ödülle alakalı. Bu eski Roma ve Yunanda da var. Yargılanma gününe psikoztazi ya da psikoztazya deniyor. Öte tarafın tanrısı Hades ve ölenlerin yargılanmasına başkanlık ediyor. suçlu bulunanlar cezalandırılıp suçsuz bulunanlar "elesium bahçesi" ne gönderiliyor. Burada rengarenk çiçekler var ve iyilerin ruhları burada yaşıyor. Aynı yargılanma günü Mısırda da var. Ölüler kitabına baktığınızda tartısı hafif gelenlerin sınavı geçtiği kaybedenlerin ölü yiyici ammemet tarafından yendiğini görüyoruz.

Peygamber denilen aracılara insanın kurnazlığı son raddesine vardığında görüyoruz. bunlar da çok tanrılar gibi bir moda o dönemlerde.Onlar tanrılar çok ötelerde olduğu için haber getiriyorlar devamlı. Bir bakıyorsunuz ha bire yeni ayetlerle belirmişler. Semavi din uydurmasından sonra aynı coğrafya dan ( Ortadoğu) her gün üç beş peygamber çıkması bu uyanıklığın belgesidir heralde. Şükür ki içlerinden sadece bir kaçı prim yapıyor.

İnsanlığın tüm gelişimsel aşamasında varoluş sorununa getirdiği pek çok yaklaşım ve inanışlarla birlikte, bir çok tanrılar ve dinler olması gerçekleri değiştirmez.

Tanrı, yani yaratıcı fikri insanlığın her döneminde, hep vardı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu Ankara Üniversitesinde verilen bir dersin materyali mi? Eğer öyle ise bu üniversite ağlanacak duruma gelmiş demektir.

Dini bilime uyduramayınca yalanlarla bilimi dine uyduralım çalışmasına çok tipik bir örnek.

Sayın gökmavi, biraz haksızlık ediyorsunuz kanımca. O kadar önyargılarınız oluşmuş ki, Din denilince külfeten yok sayma eğiliminiz var yani nefret aşamasına gelmiş sizde. Her ne kadar Nefret etsenizde Din psikolojisi bir gerçektir. Zira Psikoloji insan davranışlarını ele alır.Dinlerde insanla ilintili olduğundan bu konu, ilahiyatçılarla ortak bir alan oluveriyor. Zira tartıştığınız inanç ve insan üzerine etkisi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın gökmavi, biraz haksızlık ediyorsunuz kanımca. O kadar önyargılarınız oluşmuş ki, Din denilince külfeten yok sayma eğiliminiz var yani nefret aşamasına gelmiş sizde. Her ne kadar Nefret etsenizde Din psikolojisi bir gerçektir. Zira Psikoloji insan davranışlarını ele alır.Dinlerde insanla ilintili olduğundan bu konu, ilahiyatçılarla ortak bir alan oluveriyor. Zira tartıştığınız inanç ve insan üzerine etkisi.

Bu materyal ilahiyat okullarında okutulabilir çünkü ilahiyat bilim bir dalı değildir ve orada her türlü yalan, uydurma ve atmasyon gider. Ama iş psikolojiye gelince durum değişir. Atmasyonlarla yapılan çıkarımların sonucunda yetişen psikologlar hastalarına yanlış tedavi uygulamaya başlarlar.

Bu materyalin içinde geçtiği makale bile bu materyali yanlışlarken nasıl olurda bu kısım doğru imiş gibi psikoloji bölümünde okutulur? Yok eğer psikolojide değil sadece ilahiyatta okutuluyor dersen anlarım.

Din psikolojisi yanlıştır demedim ki. Akıl hastaneleri Allah'la konuşan peygamberlerle doludur. Ne bir önyargıvar ne de nefretim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakın, din psikolojisi, psikolojinin alt dallarından biridir.Allporttan, Ericson'a Fowler'a kadar bu konuda çalışma yapmış kişiler var. Sonuçta çocuklukta oluşmuş veya oluşmamış güven Duygusunun Din'i veya inançsal eğilimleri destekledikler nitelikte araştırmaları var. Bunları araştırıyorlar veya bunuöyle görmelerinden dolayı kimseyi suçlayamayız.

Merak etmeyin, Din psikolojisi İlhaiyat fakültelerinde...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bakın, din psikolojisi, psikolojinin alt dallarından biridir.Allporttan, Ericson'a Fowler'a kadar bu konuda çalışma yapmış kişiler var. Sonuçta çocuklukta oluşmuş veya oluşmamış güven Duygusunun Din'i veya inançsal eğilimleri destekledikler nitelikte araştırmaları var. Bunları araştırıyorlar veya bunuöyle görmelerinden dolayı kimseyi suçlayamayız.

Merak etmeyin, Din psikolojisi İlhaiyat fakültelerinde...

Tekrarlıyorum, din psikolojisi hakkında negatif bir yorumda bulunmadım. Eminim din psikolojisi önemlidir çünkü akıl hastanelerinde Allah'tan, peygamberden geçilmez.

Ama burada verilen materyal bariz bir şeklide yanlıştır. Bu ilahiyatçılara uyar çünkü onlar bilimi dine uydurmak zorundadırlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

http://www.pegema.co...ay internet.pdf

Alın size eğitim psikolojisine ait bir kitap. j. Fowler'ı orada da bulacaksınız. 8. Bölümde.. :)

8. bölümü okuyamadığım için bir yorumda bulunmayacağım.

Her halikarda kitaplarda bir çok konular geçer. Cin Ali kitaplarına göre insanlar çöpten oluşur örneğin.

Bilim kitaplarda yazılanlarla yapılmaz, peer-review'dan geçen bilimsel makalelerle yapılır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kitaba göz atmanızı diledim, Din psikolojisini bağdaştıramamıştınız psikolojiyle. Konu da dağıldı bu arada, ben doğuştan gelen temel duyguların, insan gelişimini otomatk olarak bir inanca yönelttiği savunmuştum. Güven duygusu bunlardan beri, korku da bunlardan beri. İnanç ile kastım, sadece semavi veya pagan Dinleri değildir. İnanç genel bir olgudur. Sizlerde birşeylere inanıyorsunuz mesala...

tarihinde bakifani tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalanın felsefesi mi olur? Yalan yol mu gösterir?

Yalan yalandır. İnsanlar birçok alanda çok çeşitli tasnife tabi tutulabilir. Bu alanlardan biri de yalana karşı tutumlarıdır. İkiye ayrılırlar;

1) Yalana yalan diyenler

2) Yalana yalan diyemeyenler

Başka bir tasnif

1) Yalandan medet umanlar

2) Yalandan medet ummayanlar

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalanın felsefesi mi olur? Yalan yol mu gösterir?

Yalan yalandır. İnsanlar birçok alanda çok çeşitli tasnife tabi tutulabilir. Bu alanlardan biri de yalana karşı tutumlarıdır. İkiye ayrılırlar;

1) Yalana yalan diyenler

2) Yalana yalan diyemeyenler

Başka bir tasnif

1) Yalandan medet umanlar

2) Yalandan medet ummayanlar

Koltuk, inançlar kişiye özeldir. Öyle olduğunu varsaymıştır ve onun için öyledir. Öyle olduğunu farz eden kişiye, sen ne kadar zıt bir fikirde gidersen o fikrin de tepkisi o denli zıt olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konunun hepsini okumadim, bu yüzden sadece basliga cevap vermeye calisacagim.

Din Kusurludur, İnsan Kusurlu Olduğu İçin.

Ben bu konuya biraz degisik acidan bakmak istiyorum. Ve bu söze katilmiyorum.

Eger gercek, mükemmel bir din olsaydi bu varsayimin dogru olacagina inaniyorum.

Ama bu günün dünyasi icin bu söz gecerli degil!

Hiristiyanlik, müslümanlik kadar siddetli olmasa da, en az yine onun kadar sacma.

Ama bati dinin bu acigini entelektüel birikimiyle kapatiyor, en azindan kapatmaya calisiyor.

Müslümanlikta ne yazik bu entelektüellik yok. Kritik ve elestirileri cevaplayacak birikim yok.

Islam, inanirlarini cahil tutmak mecburiyetinde, eger bunu yapmazsa insanlarin dini sorgulayarak kacacagini bilmekte.

Bu forumda yazan müslümanlar beni dogruluyor.

Düsünürken derine inemiyorlar, hep yüzeyde kaliyorlar

bakifani haric. O, o kadar derinlere inmiski cikamiyor zavalli ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...