Jump to content

Konuşma Özgürlüğü Olmazsa Bir Kültür Ham ve Güdük Kalır mı?


Recommended Posts

Come to think of it....

Temel çürüdü, yozlaştı falan diyoruz ama, yine de Atatürk devrimlerinin sağladığı, yozlaşmış ve çürük de olsa, bir temel var ülkemizde.

O temel üzerine özgürlük ve insan haklarını kurabiliriz. Yeniden bir temel atmaya gerek bile yok.

Bütün yapılacak o temeli çağa uydurmak.

Sözde demokratik ve laik bir hukuk devletiyiz. Haklarımızı almak için mücadele edersek, bir sonuç alabiliriz.

Ama herşeyden önce bu hükümetin demokratik ve laik çizgiden uzaklaşmasını önlemeye çalışmalıyız.

İslam doğası gereği demokratik değildir. Laik, hiç değildir. Bu çizgiyi korursak özgürlükleri de korumuş oluruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Come to think of it....

Temel çürüdü, yozlaştı falan diyoruz ama, yine de Atatürk devrimlerinin sağladığı, yozlaşmış ve çürük de olsa, bir temel var ülkemizde.

O temel üzerine özgürlük ve insan haklarını kurabiliriz. Yeniden bir temel atmaya gerek bile yok.

Bütün yapılacak o temeli çağa uydurmak.

Sözde demokratik ve laik bir hukuk devletiyiz. Haklarımızı almak için mücadele edersek, bir sonuç alabiliriz.

Ama herşeyden önce bu hükümetin demokratik ve laik çizgiden uzaklaşmasını önlemeye çalışmalıyız.

İslam doğası gereği demokratik değildir. Laik, hiç değildir. Bu çizgiyi korursak özgürlükleri de korumuş oluruz.

Dinciler önce egitimin canına okudular. Sonrası çok kolay oldu. Dikkat edin irticanın ilk saldırdıgı nokta Köy Enstitüleridir, arkası çorap sökügü gibi geldi, İHL, baş örtüsü, felsefe, mantık derslerinin kaldırılması, mecburi din dersi, vb vb.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizim milletimizin şu anda dışardan çok bariz görünen ama bize belli olmayan ikiyüzlülüklerinin başında nasıl Kürtler gibi etnik azınlıkların haklarını tanımayıp, ve Ermeni Soykırımını inkar edip, sonra da kalkıp başka ülkelere (mesela İsrail veya Amerika'ya) ahlak dersi vermeye kalmamızdır.

İkiyüzlülük?

Yok öyle bir şey. İkiyüzlülük bireylere has bir özelliktir. Milletlerin zaten çok yüzü vardır. Kendi boklu kıçlarına bakmadan verdikleri ahlak derslerini senelerce dinlediğimize göre bizim de boklu kıçımızla onlara ahlak dersi verme hakkımız doğmuştur.

Halbuki içerde bu "liboş" denilen ve susmaları istenen insanların söyledikleri belki de bu tarz farkında olmadığımız aptallıklarımızdır. Belki de olgunlaşmak için kendimizi eleştirmemiz elzemdir.

Liboş dediğimiz insanlar tetiği kendi milleti dışında başkalarının elinde olan gönüllü psikolojik savaş aletleridir. İdeoloji eksikliğinden ortaya çıkmış mutasyona uğramış bir hilkat garibesidir.

Anlamanız için olayı daha küçük bir skalaya bir şirkete uyarlayalım. Satış toplantısı yapılıyor, liboş dediğimiz şahsiyet müşteri toplantısında bizim binanın iskanı yok aslında buraya üretim izni verilmemesi gerekirdi diyen yavşaktır. Ettiği lafın ne müşteriye, ne kendine ne de ihanet ettiği şirkete somut bir faydası yoktur. Sadece pazarlık ederken müşterinin elinin güçlendirir.

Bu zihniyette bir insanla ayrıntı tartışmak faydasızdır. Sen her ne kadar binanın güvenlik raporunu önüne koysan, Türkiyede binaların %90'ının iskansız olduğunu anlatsan da yok kardeşim iskanı olmadığına göre üretim yapmamamız lazımdı diye tutturur.

Türlerinin tükenmemesinin yegane sebebi içgüdüsel olarak edindikleri yapının zayıf noktasını bulma kabiliyetleridir. Beceriksiz ve aptal olduklarından bu zayıf noktaya futursuzca denilebilecek bir güçle saldırırlar, zira savunma mekanizması devreye girdiğinde böcek gibi ezileceklerinden tek bir atış şansları vardır. Yapı ne yöne ne şiddetle yıkılacak, kimler altında kalacak umursamazlar. Tek umursadıkları filanca yapıyı yıkan insan olarak prestij kazanmak, potansiyel yıkımlarda ihaleyi kazanabilmek için referans elde etmektir.

21. yüzyılda bu ülkenin hala fikirlerinden dolayı sürgünde olan insanları var. Orhan Pamuk, Taner Akçam benim bildiklerim. Daha kimler vardır. Bir tane Kürt sürgün daha yeni geri döndü İsveç'ten duymuşsunuzdur.

Orhan Pamuk ve Taner Akçam sürgünde filan değil. Bahsettiğiniz Kürt'ü bilemeyeceğim. Liboş dediğimiz insanların bir özelliği de budur. Bir bilgi gördüğündekafasında modellediği kalıba oturtur, kalıbın sağından solundan taşanları kırpar, eksik bilgi ile polemiğe soyunur, bilgi kalıba uymuyorsa almaya tenezzül etmez.

İmdiii....

"ikiyüzlülük" etmeme adına soykırım kavramının ortaya atılmasından önce meydana gelmiş ve halen dahi soykırım tanımına uymayan bir olayı soykırım olarak kabul etmenin bize ne gibi bir somut fayda kazandıracağını açıklayın.

Bu millete soykırımcı etiketi yapıştırıldığında yerinden oynayacak taşları ve bu taşların altında kimlerin kalacağını tartışın.

Çin Seddi de Türk boylarının akınlarını engellemek için yapıldığına göre Çinlilere çektirdiğimiz acıların tazmini açısından harekete geçip geçmememiz gerektiğini tartışın.

Aynı dönemde 30.000 askerimiz Sarıkamışta aptallık ve çaresizlik faktörleri yüzünden boku bokuna öldüğüne göre Türkler Soykırıma uğradı tezini savunabilir miyiz açıklayın?

Eğitimin ne halde olduğu malum olduğu halde, müfredatı düzeltmek yerine aynı müfredat üzerinden dünyanın sadece tek bir coğrafyası üzerinde konuşulan bir dilde öğretim yapmasının somut faydalarını sıralayın.

Marmara bölgesi 100 birim üretip 30 birim vergi verir Doğu-Güneydoğu anadolu 100 birim üretip 2 birim vergi verirken bu ana dilde eğitim ve savunma haklarının Marmara bölgesinin cebinden finansman edilmesinin adilliği konusunda yorum yapın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zula çok güzel bir hikaye anlatmışsın bu "şirket satışı" hakkında. Bir hikaye de ben sana anlatayım.

Diyelim ki yakın bir arkadaşının kocası bu kadını aldatıyor. Bunu da bu sen dahil hemen herkes biliyor ama bu kadının haberi yok. Hala kocasını seviyor. Bir de çocukları var diyelim. Sen şimdi hakikatten ziyade faydaya önem veren bir insan olarak bu arkadaşına bu adamın nasıl gizli bir sevgilisi olduğunu, ona hediyeler aldığını, "iş gezisi" diye karısına yalan söyleyip bir iki hafta bu sevgilisiyle tatile gittiğini falan anlatmıyorsun. Çünkü "fayda" yı gözeten birisin. Arkadaşın sana "ne kötü adamlar var bugünlerde piyasada, benim kocam ama bir tane, beni hayatta aldatmaz, beni çok seviyor, bir kere yalan söylemedi bana" dediğinde arkadaşının gözünün içine bakarken "evet gerçekten de süper adam" diyorsun.

Peki dostlar arasında toplandınız, yemek yiyorsunuz, veya tv seyrediyorsunuz. Mahalleden, ya da TV deki fimden/diziden bir karakter karısını aldattığı konuşuluyor aranızda. Ve senin arkadaşının kocası gayet de samimi bir şekilde "vay ahlaksız, karısını aldatıyor şerefsiz" diyor. Buraya kadar "fayda"yı düşünen faydacı bir arkadaştın. Peki bu noktada miden de bulanmadıysa heralde aynı zamanda midesiz bir arkadaşsın da diyebilir miyiz?

Ben sana soruyorum.

Bradley Manning diye bir insanın ismini duydun mu? Bu adam Amerikan ordusunda bilgisayar başında oturan bir askerdi. Görevi kayıt girmekti. Irak savaşında askerlerin sokakta tuttuğu her rapor bunun önündeki veritabanındaydı. Peki bu naptı? Bunların hepsini çalıp Julian Assange'ye gönderdi. O da bunları yayınladı. Bunla da kalmadı. ABD dışişlerine ait bütün teleksleri de aynı şekilde sızdırdı.

Assange ABD'li değil ama Avustralyalı ve ABD'nin temel amacı Batı medeniyetini korumak olduğu için sanırım onu da aynı Bradley Manning gibi "hain yavşak liboş" olarak görmek lazım.

Noam Chomsky ABD'nin Soğuk Savaş döneminde yaptığı uluslararası hukuk dışı müdahelelerin kitaplarını yazdı bu konunun yıllarca takipçisi oldu. Michael Moore Fahrenheit 911 gibi bir film yapıp ABD'de gösterime koydu. Bunlar da yavşak liboş.

Aslında bu yavşak liboşlara en güzel tavrı Rusya gösteriyor. Putin yönetiminde gazeteciler arada ölü bulunur. Kim vurmuş belli değil. Bir de bakarsın ki bu gazeteci Rusyanın Çeçenya'da yaptığı insan hakları ihlallerini araştırıyormuş. Bak sen. Ama yavşak liboşları böcek gibi ezmek lazım tabi.

Ben sana sormak istiyorum Zula. Senin dünya görüşünde "solcu" kimdir? Ne iş yapar?

Ve son olarak. Forumdan atılmış bir adamın yazısına o atıldıktan sonra, onun cevap veremeyeceğini bildiğin halde böyle bir cevap yazmak nasıl bir ahlaka sığıyor? Faydacı bir ahlaka galiba.

tarihinde pangloss tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

"ikiyüzlülük" etmeme adına soykırım kavramının ortaya atılmasından önce meydana gelmiş ve halen dahi soykırım tanımına uymayan bir olayı soykırım olarak kabul etmenin bize ne gibi bir somut fayda kazandıracağını açıklayın.

Soykırım kavramı 1948'de tanımlandı. Sanırım o tarihe kadar bazı birşeyler olmuş. Onun için yeni bir kelime bulmaları gerekmiş. Ama tabi ki bu kelime icat edilmeden önce kimse soykırım etmenin ahlaken yanlış birşey olduğunu bilemezdi. O yüzden haklısın. Kimin aklına gelir ki yani vatandaşları etnikliğine göre evlerinden silahlı adamlarla tek tek alıp, çoluk çocuk yollara döküp, yüzlerce kilometre yürütüp, sonra bir dağbaşında "tehcir" edip topluca gömmekte kötü birşey olduğu? Soykırım kelimesi daha tanımlanmamıştı bile. Sonra hasbelkadar hayatta kalmış birkaç tanesinin torunları bugün çıkıp ellerinde tapularla tazminat isteyince tabiki kendi kesemizi düşünmek zorundayız. Paracıklarımızı yurtdışında bu konudaki "iftiralara karşı" lobi faaliyetlerine, yabancı ülkelerden çakma soykırım uzmanları falan satın almaya harcamak daha akıllıca değil mi?

Bu millete soykırımcı etiketi yapıştırıldığında yerinden oynayacak taşları ve bu taşların altında kimlerin kalacağını tartışın.

1400 yıllık bir dinin, milyonlarca insanın iman ettiği iman akidelerinin, tarihsel peygamberlerin, kutsal kitapların insanların imanını yıkabilecek şekilde sorgulanması sonucu "yerinden oynayabilecek taşları ve bu taşların altında kimlkerin kalacağını tartışın".

Çin Seddi de Türk boylarının akınlarını engellemek için yapıldığına göre Çinlilere çektirdiğimiz acıların tazmini açısından harekete geçip geçmememiz gerektiğini tartışın.

Sen Türk boyu falan değilsin ki. Sen 800 sene önce Müslümanlığı seçmiş Ermenilerin Rumların torunusun.

Aynı dönemde 30.000 askerimiz Sarıkamışta aptallık ve çaresizlik faktörleri yüzünden boku bokuna öldüğüne göre Türkler Soykırıma uğradı tezini savunabilir miyiz açıklayın?

Bu benzetme tamamen uyuyor. Bir yanda elinde silahlı düzenli bir ordu, savaş halinde olduğu orduyu öldürmek üzere yola çıkmış. Diğer tarafta evlerinde oturan insanlar, belli bir etnikliğe mensup oldukları için kendi devletlerinin silahlı adamları tarafından yaka paça götürülüp, çoluk çocuk yüzlerce kilometre yaya yürütüldükten sonra topluca "tehcir" edilip toplu mezarlara gömülüyor. Tamamen aynı durum.

Eğitimin ne halde olduğu malum olduğu halde, müfredatı düzeltmek yerine aynı müfredat üzerinden dünyanın sadece tek bir coğrafyası üzerinde konuşulan bir dilde öğretim yapmasının somut faydalarını sıralayın.

Türkçe de dünyanın sadece bir coğrafyasında konuşulduğu için onu da öğrenmek faydasızdır. Eğer Özbekleri Kırgızları anlayabileceğini sanıyorsan fazla heyecanlanma, büyük ihtimal Azerileri bile zor anlarsın. Anlasan bile kişi başına düşen milli hasılası 1000 dolar olan ülkelerin dilini anlamanın "somut faydası" olamayacağına göre, o zaman Kanada'dan Avustralya'ya, Güney Amerika'dan Singapur'a konuşulan bir dil olan İngilizceyi öğrenmek "somut fayda" açısından daha evla görünüyor. Heralde Kürtçeye uyguladığın kıstası Türkçeye uygulamakta bir sakınca görmezsin. Tutarlı biri olduğun her halinden belli oluyor.

Marmara bölgesi 100 birim üretip 30 birim vergi verir Doğu-Güneydoğu anadolu 100 birim üretip 2 birim vergi verirken bu ana dilde eğitim ve savunma haklarının Marmara bölgesinin cebinden finansman edilmesinin adilliği konusunda yorum yapın.

1) Bu konuda rakamlarını alayım.

2) Eğer Kürtler eski İslam şeriatine göre "zimmetli" statüsündeyse, yani farklı vergi sistemine tabi olup, yönetime de katılma hakları yoksa, o zaman zimmet sistemine göre orduya asker de vermesinler. Bunu da kabul ediyor musun?

tarihinde pangloss tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

"ikiyüzlülük" etmeme adına soykırım kavramının ortaya atılmasından önce meydana gelmiş ve halen dahi soykırım tanımına uymayan bir olayı soykırım olarak kabul etmenin bize ne gibi bir somut fayda kazandıracağını açıklayın.

"Kazanim"dan ne anladiginiza bagli.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O zaman huzur en buyuk kazancimiz olacaktir.

Balkan savaşlarının üzerinden bir kaç sene geçmiş büyük hezimete uğramışsın halkın yüzyıllardır vatan diye bildiği yerlerden sürgün edilmiş, çoluk çocuk öldürülmüş. 1. dünya savaşına giriyorsun 5 cephede savaşırken, çaresizlikten ve beceriksizlikten kendi 30.000 (60.000?) askerini çatışmaya dahi sokamadan Sarıkamışta telef ederken, içinde silahlı ayaklanma başlatan bir topluluğu sürgün edip yeterli lojistiği sağlayamadığın için ölüyorlar ve sen bunu soykırım olarak nitelemekten huzur mu duyacaksın?

Yoksa aman kabullenelim de kafamız rahat etsin düşüncesinde misin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Balkan savaşlarının üzerinden bir kaç sene geçmiş büyük hezimete uğramışsın halkın yüzyıllardır vatan diye bildiği yerlerden sürgün edilmiş, çoluk çocuk öldürülmüş. 1. dünya savaşına giriyorsun 5 cephede savaşırken, çaresizlikten ve beceriksizlikten kendi 30.000 (60.000?) askerini çatışmaya dahi sokamadan Sarıkamışta telef ederken, içinde silahlı ayaklanma başlatan bir topluluğu sürgün edip yeterli lojistiği sağlayamadığın için ölüyorlar ve sen bunu soykırım olarak nitelemekten huzur mu duyacaksın?

Yoksa aman kabullenelim de kafamız rahat etsin düşüncesinde misin?

Ben buradaki cogu insandan farkliyim bu konuda. Ermeni olaylari benim icin acip kitaplarda okudugum bir tarih degildir. Ermeni olaylari benim icin birer anidir, dedemin kucaginda dinleyerek buyudugum. "Tarih" te neler olup bittigine bakmiyorum, bu olaya ne isim koyulacagida pek umurumda degil. Ben soylemem gerekeni soyluyorum. Ve bunu soyleyince, evet, huzur duyuyorum. Diger turlu bu konu acildiginda icim bunaliyor, nefes alamiyorum, daral geliyor, ancak duyduklarimi kendime itiraf ederek huzurluyum. Bu benim psikolojim icin yapmak durumunda oldugum birsey. Sizin psikolojinizi bilemem bu mevzuda, ama huzurun yerini baska hicbir hissiyat tutamaz benim gozumde. Siz oyle huzurluysaniz oyle yapin, sizi elestirecek degilim bu anlamda.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynı şekilde ben de annanemden muhtemelen size göre öbür yana düşen versiyonunu dinledim. Fakat her zaman olanların tam anlamıyla onun aktardığı gibi olmadığını düşündüm.

Obur yani, baska versiyonu olmaz ki bunun. Olayi yasamislarin gorgu tanikligi 1. dereceden kanittir. Uzerine kimin soyleyecek neyi olabilir ki. Bilimsel olarak dahi bu boyledir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Obur yani, baska versiyonu olmaz ki bunun. Olayi yasamislarin gorgu tanikligi 1. dereceden kanittir. Uzerine kimin soyleyecek neyi olabilir ki. Bilimsel olarak dahi bu boyledir.

Emin misiniz?

Annanem Ermenilerin teyzelerini-yeğenlerini taşa bağlayıp, taşın arkasında ateş yakıp nasıl canlı canlı kızarttıklarını, kendinin çatıya saklanıp nasıl kurtulduğu türünden hikayeler anlatırdı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emin misiniz?

Annanem Ermenilerin teyzelerini-yeğenlerini taşa bağlayıp, taşın arkasında ateş yakıp nasıl canlı canlı kızarttıklarını, kendinin çatıya saklanıp nasıl kurtulduğu türünden hikayeler anlatırdı.

Ben size Osmanli ordusundaki bir askerin toplu mezarlarin nasil doldurulduguna dair sahitliginden bahsediyorum, arada buyuk fark var. Kurmaylarin emri uzerine coluk cocuk gunler boyunca binlerce insanin nasil katledilip topluca gomuldugunden bahsediyoruz. Bu eylemin hukuksal bir tanimi var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öz annanemin anlattıklarına kuşku ile yaklaşırken dedenizin anlattıklarına hayli hayli kuşku ile yaklaşmamı anlayışla karşılarsınız umarım.

Bende inanasiniz diye anlatmadim zaten. Benim nazarimda katil sucunu itiraf etmis ve dava kapanmistir. Ortada avukatligini yapacak bir dava gormuyorum. Bunun huzuru icerisindeyim. Bunun kendi acimdan buyuk bir kazanc oldugunu dusunuyorum. Turk insanida zamani gelince umarim ayni huzura erer.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...