Jump to content

İlk canlı


Recommended Posts

Asırlarca canlıların cansız maddelerden, kendi kendine ve tesadüfen meydana geldiği” konusu geniş kabul görmüştür. Yani canlılar, bir ana ve babaya ihtiyaç göstermeden cansız maddelerden kendi kendine ortaya çıkıyordu. Tha­les, Anaximander, Xenophanes gibi Milattan önceki Yunan düşünürleri bunun doğruluğuna inanmışlardı. Onlara göre bitki bitleri, bitki üzerindeki çiğden, kurbağalar su birikintilerinin dibindeki çamurdan hasıl olmaktaydı.

Buna Abiyogenez Teorisi denmektedir. On yedinci yüzyılda Francisco Redi, üzeri bir örtüyle kapatılmış etlerde, sinekler yumurta bırakamadıklarından kurtların meydana gelmediğini göstermiştir. Bundan sonra, bir canlının ancak bir başka canlıdan meydana gelebileceği anlaşılmıştır. Ancak, o ilk canlının nasıl meydana geldiği ise, hala açıklanamamaktadır. İlk canlının ortaya çıkışıyla ilgili olarak Heterotrof Hipotezi ileri sürülmektedir.

Bu hipoteze göre, milyonlarca sene önce dünya, bugüne göre daha sıcaktı. Okyanuslarda sıcak sular vardı. Güneş ışınları da bugünkünden şiddetliydi. Serbest oksijen olmadığından ultraviyole ışın­­ları yere kadar ulaşıyordu. Atmosferde elektrik boşalması ve volkan püskürmeleri sıkça cereyan etmekteydi. Atmosferde mevcut NH3, H2, CO2 gibi maddelerden okyanuslarda basit organik bileşikler hasıl oluyordu.

Bu maddelerden bir tanesinden “tesadüfen” kendi kendine bir canlı madde meydana geldi. Bundan da başka canlılar tesadüfen meydana geldi. Heterotrof Hipotezi’nde bütün hadiseleri planlayıp yönlendiren ve onu devam ettiren, tesadüftür.

İlk canlının ortaya çıkışıyla ilgili böyle bir açıklama sizi tatmin ediyorsa, işte ilk canlı bu şekilde teşekkül etmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 222
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Tesadüfen ve diğer maddelerle etkileşime girerek bir canlının oluşması fikri yaratılma masalından daha akılcı ve mantıklıdır. En azından elinizde bir neden ve sonuç ilişkisine sahip olursunuz. Ayrıca canlılığın ortaya çıkışı ile ilgili öne sürülen teoriler de oldukça mantıklı ve açıklayıcıdır. Yaratılış masalına ihtiyacımız yok. Evrim oldukça akılcı ve yol göstericidir. Tabi ki geliştirilerek daha da ayrıntı kazanacaktır. Belki evrim geçerliliğini yitirerek yerini daha kapsamlı ve gelişmiş bir teoriye bırakacaktır. Dinlerin binlerce yaptığı gibi yerinde saymadığı kesin. Tanrı dinlerden korusun tüm insanlığı. Zaten bir tanrı olsaydı kesin bu saçmalığa müdahale ederdi. Ya bir tanrı yok ya da hiç umrunda değiliz.

tarihinde Cuvcuv tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tesadüfen ve diğer maddelerle etkileşime girerek bir canlının oluşması fikri yaratılma masalından daha akılcı ve mantıklıdır. En azından elinizde bir neden ve sonuç ilişkisine sahip olursunuz. Ayrıca canlılığın ortaya çıkışı ile ilgili öne sürülen teoriler de oldukça mantıklı ve açıklayıcıdır. Yaratılış masalına ihtiyacımız yok. Evrim oldukça akılcı ve yol göstericidir. Tabi ki geliştirilerek daha da ayrıntı kazanacaktır. Belki evrim geçerliliğini yitirerek yerini daha kapsamlı ve gelişmiş bir teoriye bırakacaktır. Dinlerin binlerce yaptığı gibi yerinde saymadığı kesin. Tanrı dinlerden korusun tüm insanlığı. Zaten bir tanrı olsaydı kesin bu saçmalığa müdahale ederdi. Ya bir tanrı yok ya da hiç umrunda değiliz.

İlk canlının nasıl meydana geldiğini açıklayan en kabul gören hipotez hangisi?Yukarıda yazdığım heterotrof hipotezi mi yoksa???

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tesadüfen ve diğer maddelerle etkileşime girerek bir canlının oluşması fikri yaratılma masalından daha akılcı ve mantıklıdır. En azından elinizde bir neden ve sonuç ilişkisine sahip olursunuz. Ayrıca canlılığın ortaya çıkışı ile ilgili öne sürülen teoriler de oldukça mantıklı ve açıklayıcıdır. Yaratılış masalına ihtiyacımız yok. Evrim oldukça akılcı ve yol göstericidir. Tabi ki geliştirilerek daha da ayrıntı kazanacaktır. Belki evrim geçerliliğini yitirerek yerini daha kapsamlı ve gelişmiş bir teoriye bırakacaktır. Dinlerin binlerce yaptığı gibi yerinde saymadığı kesin. Tanrı dinlerden korusun tüm insanlığı. Zaten bir tanrı olsaydı kesin bu saçmalığa müdahale ederdi. Ya bir tanrı yok ya da hiç umrunda değiliz.

Dürüsüt bir açıklama olmuş.Evrime inanmayalımda Tanrıyamı inanalım şeklinde.Benim tavsiyem hiçbirşeye inanmayın.Hele hele evrime hiç inanmayın.Sedce deney ve gözlem yapınki oda bir inanç olmaktan çıkıp bilim olsun.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Dürüsüt bir açıklama olmuş.Evrime inanmayalımda Tanrıyamı inanalım şeklinde.Benim tavsiyem hiçbirşeye inanmayın.Hele hele evrime hiç inanmayın.Sedce deney ve gözlem yapınki oda bir inanç olmaktan çıkıp bilim olsun.

Evet doğru.Evrime bir inanç olarak bakıyorlar(neden acaba?).Kimse dünyanın güneş etrafında döndüğüne inanıyorum demez çünkü herkesin gözüyle gördüğü bir şeydir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlk canlının nasıl oluştuğu sorusuna bilim insanlarının yanıt bulması kuşkusuz ki insan ömründen daha uzun bir süre gerektirir. Bilimsel sorulara yanıt getirebilmek için elde edilen bulguları kuşaktan kuşağa aktarılmaları gerekir. Bilimsel bir mevzunun açıklığa kavuşturulması çoğunlukla o konuya ilk el atan kişilerin ölümünden çok sonra yapılır, canlılığın oluşumu gibi kimi konularla ilgili çalışmalar 1900’lerin başından beri sürdürülüyor.

Şayet zaman sorunu olmasaydı ve bilimcilerin önlerinde 1000 yıl, ya da 10 bin, hatta bir milyon yıl gibi uzun bir süre olsaydı eninde sonunda doğanın bu sürecini de bizim zamanımız insanına açıklayabilir ve bilimsel alanda bir belirsizlik kalmazdı.

Canlılığın oluşumu hakkında şu anki bildiklerimiz , Chicago Üniversitesi’nden Stanley Miller ile Harold Urey'in, 1950’lerin başlarında, amino asitler gibi yaşamın kimi temel yapı taşlarının gerekli koşullar sağlandığında kendiliğinden oluştuğunu ortaya koymuş olmalarıdır. Yaşamın başlangıcı ve canlılığın ortaya çıkışı ile ilgili bilinmezlik aslında doğru kimyasalların bir araya getirilmesi ve yeterince beklenmesinden ibarettir. Fakat bu da sanıldığı kadar basit değildir, zira yaşamın başlangıcını taklit etmek amacıyla yapılacak bir deneyin o zamanki Dünya şartlarına benzeyen bir jeokimyasal ortamda uygulanması ve sıfırdan başlatılması gerekir. Böyle bir deney için tüm gezegeni değiştiremeyiz ama belki benzer ve devasa doğal bir laboratuvar ortamı sağlayabiliriz. İlkel çorbayı oluşturup birbirleriyle birleşerek sonsuz sayıda farklı biçimlerde tepki veren farklı türlerde milyonlarca küçük moleküller yaratabiliriz. Belki de 100 milyon ile 500 milyon yıl içinde gerçekleşen ilk canlılık oluşum sürecini, aynı anda çok sayıda küçük deneylerin yapıldığı 10,000 yıllık bir laboratuvar ortamında yeniden oluşturabilirdik. Bu da tahmin edeceğiniz gibi insan ömrü için bile çok ama çok uzun bir zamana yayılmış bir süreç olacaktı.

Canlılığın tüm doğa ve evren gibi tanrısal ve anlaşılamayan bir mucizeye dayalı olarak gerçekleştiğini sanmak bir bilim dışılıktır ve bir hayalden , yanılgıdan ibarettir. Çünkü doğanın üstünde veya dışında bir yer yoktur. Hiç bir şey doğa ve fizik yasalarının dışında gerçekleşmez. Her şeyin doğal süreçlere dayanan bir nedeni ve buna bağlı bilimsel bir açıklaması bulunur. İlk canlılık ilkel çorba denilen moleküler üretim havuzlarının içinde, her biri farklı mineral yüzeylerinde tepkiyen çeşitli bileşenler içeren, yüzlerce mikroskobik küçük yarıklarda, kimyasal ortamlarda oluştu. Moleküller sürekli olarak tepkimeleri izleyerek ve olasılığı en yüksek olan kimyasal bileşimleri elde tutarak kimyasal bir doğal seçilim sonunda bir molekülün kendini yineleme sürecine girmesiyle oluştu. Bu milyonlarca yıl süren süreci kısaltarak bir gün laboratuvar ortamda da oluşturmak her ne kadar zor bir ödev olsa da bunu insanlığın gelecek yüzyıllarda başarması gayet olasılıklıdır.

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet doğru.Evrime bir inanç olarak bakıyorlar(neden acaba?).Kimse dünyanın güneş etrafında döndüğüne inanıyorum demez çünkü herkesin gözüyle gördüğü bir şeydir.

Evrime inanç olarak bakanlar sizlersiniz.

Soruyorlar tanrıya inanıyor musun hayır deyince evrime mi inanıyorsun diyorlar.

Ya da siz demiyor musunuz ben evrime inanmıyorum allahın yarattığına inanıyorum diye.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlk canlının nasıl oluştuğu sorusuna bilim insanlarının yanıt bulması kuşkusuz ki insan ömründen daha uzun bir süre gerektirir. Bilimsel sorulara yanıt getirebilmek için elde edilen bulguları kuşaktan kuşağa aktarılmaları gerekir. Bilimsel bir mevzunun açıklığa kavuşturulması çoğunlukla o konuya ilk el atan kişilerin ölümünden çok sonra yapılır, canlılığın oluşumu gibi kimi konularla ilgili çalışmalar 1900’lerin başından beri sürdürülüyor.

Şayet zaman sorunu olmasaydı ve bilimcilerin önlerinde 1000 yıl, ya da 10 bin, hatta bir milyon yıl gibi uzun bir süre olsaydı eninde sonunda doğanın bu sürecini de bizim zamanımız insanına açıklayabilir ve bilimsel alanda bir belirsizlik kalmazdı.

Canlılığın oluşumu hakkında şu anki bildiklerimiz , Chicago Üniversitesi’nden Stanley Miller ile Harold Urey'in, 1950’lerin başlarında, amino asitler gibi yaşamın kimi temel yapı taşlarının gerekli koşullar sağlandığında kendiliğinden oluştuğunu ortaya koymuş olmalarıdır. Yaşamın başlangıcı ve canlılığın ortaya çıkışı ile ilgili bilinmezlik aslında doğru kimyasalların bir araya getirilmesi ve yeterince beklenmesinden ibarettir. Fakat bu da sanıldığı kadar basit değildir, zira yaşamın başlangıcını taklit etmek amacıyla yapılacak bir deneyin o zamanki Dünya şartlarına benzeyen bir jeokimyasal ortamda uygulanması ve sıfırdan başlatılması gerekir. Böyle bir deney için tüm gezegeni değiştiremeyiz ama belki benzer ve devasa doğal bir laboratuvar ortamı sağlayabiliriz. İlkel çorbayı oluşturup birbirleriyle birleşerek sonsuz sayıda farklı biçimlerde tepki veren farklı türlerde milyonlarca küçük moleküller yaratabiliriz. Belki de 100 milyon ile 500 milyon yıl içinde gerçekleşen ilk canlılık oluşum sürecini, aynı anda çok sayıda küçük deneylerin yapıldığı 10,000 yıllık bir laboratuvar ortamında yeniden oluşturabilirdik. Bu da tahmin edeceğiniz gibi insan ömrü için bile çok ama çok uzun bir zamana yayılmış bir süreç olacaktı.

Canlılığın tüm doğa ve evren gibi tanrısal ve anlaşılamayan bir mucizeye dayalı olarak gerçekleştiğini sanmak bir bilim dışılıktır ve hayalden ibarettir. Çünkü doğa ütünden veya dışında bir yer yoktur. İlk canlılık ilkel çorba denilen moleküler üretim havuzlarının içinde, her biri farklı mineral yüzeylerinde tepkiyen çeşitli bileşenler içeren, yüzlerce mikroskobik küçük yarıklarda, kimyasal ortamlarda oluştu. Moleküller sürekli olarak tepkimeleri izleyerek ve olasılığı en yüksek olan kimyasal bileşimleri elde tutarak kimyasal bir doğal seçilim sonunda bir molekülün kendini yenileme sürecine girmesiyle oluştu. Bu milyonlarca yıl süren süreci kısaltarak bir gün laboratuvar ortamda da oluşturmak her ne kadar zor bir ödev olsa da bunu insanlığın gelecek yüzyıllarda başarması gayet olasılıklıdır.

Hayır taa aristodan beri sürdürülüyor.Belki de daha eskiden..1900 falan değil.

Bu ilk canlının aminoasitler arasında bağ kurup protein sentezlemesi için enerjiye ihtiyacı var.Bu enerjiyi yıldırımlardam aldığını okudum.Doğru mudur?

Evrime inanç olarak bakanlar sizlersiniz.

Soruyorlar tanrıya inanıyor musun hayır deyince evrime mi inanıyorsun diyorlar.

Ya da siz demiyor musunuz ben evrime inanmıyorum allahın yarattığına inanıyorum diye.

Bilim forumunda yaratılma kelimesini kullanmıyoruz.haci kapatır yoksa.Burada bilimsel bir şey tartışılıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dürüsüt bir açıklama olmuş.Evrime inanmayalımda Tanrıyamı inanalım şeklinde.Benim tavsiyem hiçbirşeye inanmayın.Hele hele evrime hiç inanmayın.Sedce deney ve gözlem yapınki oda bir inanç olmaktan çıkıp bilim olsun.

Evrime inanmak nedir ya? Zaten bilinebilen bir şey için inanç kelimesini kullanmak gereksizdir. Dünyanın güneş çevresinde döndüğünü bildiğiniz gibi evrim de bilinebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlk canlının nasıl meydana geldiğini açıklayan en kabul gören hipotez hangisi?Yukarıda yazdığım heterotrof hipotezi mi yoksa???

Senin hipotezlerinden söz et biraz. Yaratılışın en ikna edişi hipotezi nedir? İşi gücü inanmak olan birinin hipotezlere ihtiyacı yok. Kafanı önüne eğ ve biraz inançlı ol. Yoksa şüphen mi var innacından?

tarihinde Cuvcuv tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrime inanmak nedir ya? Zaten bilinebilen bir şey için inanç kelimesini kullanmak gereksizdir. Dünyanın güneş çevresinde döndüğünü bildiğiniz gibi evrim de bilinebilir.

Görmediklerinize inanmaya mı başladınız. tarihinde atılan2 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin hipotezlerinden söz et biraz. Yaratılışın en ikna edişi hipotezi nedir? İşi gücü inanmak olan birinin hipotezlere ihtiyacı yok. Kafanı önüne eğ ve biraz inançlı ol. Yoksa şüphen mi var innacından?

Sana ve herkese söylüyorum.Akıllı tasarım,yaratılış vb. görüşler bilim forumunda yasak.Sonra haci faturayı bana kesiyor.Burada ilk canlıdan bahsediyoruz.En genelgeçer hipotez hangisi????

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilimsel bir konu tartışırken veya doğadaki bir olguyu açıklamaya çalışırken Tanrıyı veya başka herhangi mucizevi bir doğa üstü gücü bir kenara bırakmak gerek. Devamlı bir Tanrı fikriyle olaya yaklaşılırsa olgulara bir açıklama bulunmuş olmaz. Tanrı yarattı, ee o halde neyi açıklayalım? Tanrı yaratmışsa bundan sonra herhangi bir açıklama gerekir mi? Yani senin bileceğin o işin bilimsel açıklaması yatar ve açıklanma gereği duyulmaz. Bilim böyle gelişmez. Bilim yaparken inanç gömleğini dışarıda bırakmak ve olaylara tam anlamıyla bilimsel yaklaşmak gerek. Böyle yapmayan insanlar bir noktaya kadar ancak gelebiliyor, ondan sonra da anlamamaya başladıkları ilk anda olayı Tanrıya devredip ya pes ediyorlar ya da araştırmalarını sonuçlandırıyorlar. Oysa bilim durmaz, açıklanamayan yerler Tanrıya veya başka bir güce havale edilmez, o noktalar kurcalanır ta ki fizik yasalarıyla uyumlu ve anlaşılır bir açıklama bulununcaya kadar. Bu yüzden bilim ilerlerken din geride kalır. Bu hatayı yapmayın..

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilimsel bir konu tartışırken veya doğadaki bir olguyu açıklamaya çalışırken Tanrıyı veya başka herhangi mucizevi bir doğa üstü gücü bir kenara bırakmak gerek. Devamlı bir Tanrı fikriyle olaya yaklaşılırsa olgulara bir açıklama bulunmuş olmaz. Tanrı yarattı, ee o halde neyi açıklayalım? Tanrı yaratmışsa bundan sonra herhangi bir açıklama gerekir mi? Yani senin bileceğin o işin bilimsel açıklaması yatar ve açıklanma gereği duyulmaz. Bilim böyle gelişmez. Bilim yaparken inanç gömleğini dışarıda bırakmak ve olaylara tam anlamıyla bilimsel yaklaşmak gerek. Böyle yapmayan insanlar bir noktaya kadar ancak gelebiliyor, ondan sonra da anlamamaya başladıkları ilk anda olayı Tanrıya devredip ya pes ediyorlar ya da araştırmalarını sonuçlandırıyorlar. Oysa bilim durmaz, açıklanamayan yerler Tanrıya veya başka bir güce havale edilmez, o noktalar kurcalanır ta ki fizik yasalarıyla uyumlu ve anlaşılır bir açıklama bulununcaya kadar. Bu yüzden bilim ilerlerken din geride kalır. Bu hatayı yapmayın..

Konuyu saptırmayın.Ben şu an Allah'tan bahsetmiyorum.Ayrıca canlıları Allah'ın yarattığını düşünmem onları araştırmamam,işleyişlerini öğrenmemem için bir neden olamaz ve olmamıştır da.

Sana ilk canlıyla ilgili heteotrof görüşünden daha çok kabul gören bir hipotez var mı onu soruyorum?

Bu hipoteze göre ilk canlının aminoasitler arasında bağ kurup protein sentezlemesi için enerjiye ihtiyacı var.Bu enerjiyi yıldırımlardan aldığını okudum.Doğru mudur?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu ilk canlının aminoasitler arasında bağ kurup protein sentezlemesi için enerjiye ihtiyacı var.Bu enerjiyi yıldırımlardam aldığını okudum.Doğru mudur?

Sence doğrusu nedir? Bu gezegende yıldırım veya şimşeklerden başka da enerji kaynakları olduğu kesin. Daha başka, daha karmaşık ve yeni özellikler oluşturmak için kimyasal tepkimelere giren büyük yapılı moleküllerin daha önce mevcut olan atom bağlarını koparabilmeleri ve birbirleriyle birleşebilmeleri için enerji gerekiyorsa bu enerji yıldırımlar veya şimşeklerden başka daha nerelerden alınabilir? Enerji gereksinimi için sence yıldırımlar ve şimşekler tek kaynak mı bu dünyada? Aklına daha başka hangi enerji kaynakları geliyor?

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sence doğrusu nedir? Bu gezegende yıldırım veya şimşeklerden başka da enerji kaynakları olduğu kesin. Daha başka, daha karmaşık ve yeni özellikler oluşturmak için kimyasal tepkimelere giren büyük yapılı moleküllerin daha önce mevcut olan atom bağlarını koparabilmeleri ve birbirleriyle birleşebilmeleri için enerji gerekiyorsa bu enerji yıldırımlar veya şimşeklerden başka daha nerelerden alınabilir? Enerji gereksinimi için sence yıldırımlar ve şimşekler tek kaynak mı bu dünyada? Aklına daha başka hangi enerji kaynakları geliyor?

Sen söyle.Ben bilmiyorum.Söyle bakalım...

Link to post
Sitelerde Paylaş

xseddx, inanç meselesini konu dışında tutman yapıcı bir yaklaşım.

Konuya dönersek:

Abiyogenez konusunda çok sayıda hipotez var. Heterotroph hipotezi diğer bazı hipotezler tarafından baz alınıyor ancak genel geçer bir hipotez değil. Hipotezler arasında girift bir örtüşme var. Çok sayıda önemli bulgu var ancak net bir çözümleme yok.

Konuya hakim olmak istiyorsan kuantum mekaniğini ve organik kimyayı çok iyi anlaman gerekiyor. Abiyogenez biyoloji konusu olduğu kadar fizik ve kimya konusu da aynı zamanda. Öncelikle hidrojen atomunun kuantum durumlarını anlama noktasına gelmen lazım. Sonra çok parçacıklı sistemlerin kuantum çözümlemelerini anlaman lazım. Daha sonra organik moleküllerin matematiksel çözümlerini anlaman lazım. Henüz üniversiteye hazırlanan biri isen sana tavsiyem fizik veya biyoloji seçmen olur. Değilsen popüler bilim yayınlarını takip etmeni öneririm.

Link to post
Sitelerde Paylaş

xseddx, inanç meselesini konu dışında tutman yapıcı bir yaklaşım.

Konuya dönersek:

Abiyogenez konusunda çok sayıda hipotez var. Heterotroph hipotezi diğer bazı hipotezler tarafından baz alınıyor ancak genel geçer bir hipotez değil. Hipotezler arasında girift bir örtüşme var. Çok sayıda önemli bulgu var ancak net bir çözümleme yok.

Konuya hakim olmak istiyorsan kuantum mekaniğini ve organik kimyayı çok iyi anlaman gerekiyor. Abiyogenez biyoloji konusu olduğu kadar fizik ve kimya konusu da aynı zamanda. Öncelikle hidrojen atomunun kuantum durumlarını anlama noktasına gelmen lazım. Sonra çok parçacıklı sistemlerin kuantum çözümlemelerini anlaman lazım. Daha sonra organik moleküllerin matematiksel çözümlerini anlaman lazım. Henüz üniversiteye hazırlanan biri isen sana tavsiyem fizik veya biyoloji seçmen olur. Değilsen popüler bilim yayınlarını takip etmeni öneririm.

Neden biyokimyasal bir konuda kuantum fiziğine ihtiyacım olsun ki?Senden duydum ilk defa.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...