Jump to content

İslam neden geri kaldı?


Recommended Posts

Ülkenin başına ne geliyorsa mandacı, olayları çarpıtarak sunan abd yalakalarından geliyor.

Bilmediğin şeyler mı şunlar Mr.Guitar?

http://blog.milliyet.../?BlogNo=353247

Ya da şurada da var.

http://www.mgkmedya....amerikin-egitim

Sen bunları bilmiyor değilsindir Mr.Guitar, sen bunları biliyorsundur.

Biliyorsun, biliyorsun..

Merak ettiğim neden bu değişimin?

Verdiğin linklerin ilkindeki bilgilerde kesin bir yargı değil bir varsayım söz konusu. "Büyük olasılıkla" demiş adam. Yani bir tahmin yürütmüş. Ama yazının devamında düpedüz yanlış bir bilgi vermiş. İnönü zamanında Türkiyenin (Amerika tarafından) borç batağına sürüklendiğini iddia etmiş. Ki böyle bir şey yok. İnönü döneminde Amerikadan kredi falan alınmadı. Ufak tefek bazı teşvikler belki olmuş olabilir; ancak bunlar da belirgin bir bağımlılık yaratacak ölçüde değildir. Makale yanlış bir bilgiyi temel edinmekle malul.

İnönü yukarıda da yazdığım gibi bu ülkenin temeline dinamit koyan yaşamsal hatalar yapmış zayıf, basiretsiz, yaratıcı çözümler üretebilme yeteneğinden yoksun, kitleleleri peşinden sürükleme vasfı olmayan ve çoğu sorun karşısında çaresiz kalmış bir adamdı. Ama asla bir hain değildi. Türkiye'yi II Dünya Savaşından uzak tutmak için büyük bir mücadele verdi ve bunu başardı. Ayrıca emperyalistlerle de uzlaşmayı reddetmiş, Menderes'e bugünkünden çok daha bağımsız bir Türkiye teslim etmiştir. Evet, kendisinin de itiraf ettiği gibi, toprak ağalarıyla ve Amerikayla anlaşan Menderes ve hempaları İnönüyü kıskaca almışlar ve Toprak Reformu ve Köy Enstitüleri gibi son derece hayati projelerin terk edilmesi yönünde müthiş bir baskı kurmuşlardır. Gerçi, İnönü bunlara belki de boyun eğmeyebilirdi; fakat bu defada açlıktan, işsizlikten, fakirlikten bunalan halk tarafından iktidardan indirilecekti. Çünkü halkın önemli bir bölümü II. Dünya Savaşının yarattığı yıkımın etkisiyle, memleketteki fakirlikten onu ve CHPyi sorumlu tutuyordu. II Dünya Savaşı ülkemizde korkunç bir açık yarattı; ekmek bile bulamayan insanların açlıktan, fakirlikten öldüğü vahim tablolar yaşandı. O güne dek bağımsızlığından ve barışçı tutumundan ödün vermeyen İnönü'nün ödediği diyetti bunlar. Ve evet İnönü gerçekten de çaresizdi. O'nun en vahim hatalarından biri de Menderesin gerçekten de yeni bir soluk getireceğine ve sorunlara çözüm bulabileceğine inanması oldu. Üstelik böylece çok partili demokrasiye de geçilecek ve Türkiye çağdaş ülkeler kulvarında boy göstecekti. Ülke krediye muhtaçtı. Ve O'na tek ümit, çıkış yolu bu gibi görünüyordu. Sonuçta seçimler yapıldı ve dünyada eşi benzeri olmayan bir aptallıkla, seçim kanunu değiştirilerek Menderese görülmemiş bir vekil çoğunluğu sağlandı. Başlı başına bu olay bile bir mizah konusu olacak kadar vahim bir gaflete işaret etmek için yeterlidir. Ve Menderes, İnönünün önceden göremediği gerçek yüzünü gösterip diktatörlüğe yürüdü.

Sonrasında yaşananları sanırım anlatmaya gerek yok.

Fakat şu var ki o dönemde Atatürkçü duygular hala çok güçlü ve canlıydı. Ve halk, Menderesin despotluğuna daha fazla izin vermeyip 27 Mayıs Devrimini yaptı. İktidar emperyalist işbirlikçilerinden temizlendi. Ne var ki, hiçbir entellektüel donanıma sahip olmayan 27 Mayıs devrimcileri, ele geçirdikleri bu biricik şansı da aptalca ellerdinden kaçırdılar. DP'nin kalan kadrosu olduğu gibi AP'ye geçti ve bunlar daha sonra tarih tekerrürden ibarettir dedirteceklerdi. Devrimin anayasa mahkemesi, yargı ve üniversite özerkliği, düşünce özgürlüğene anayasal güvence gibi kimi kazanımları da oldu ama sorunlara kökten çözüm getirecek yaşamsal önlemler ihmal edildi. Örneğin Atatürkün özenle hazırlattığı ders kitaplarına müfredatta tekrar yer verilmesi mutlaka sağlanmalıydı. Din derslerinin hiçbir resmi okulda yeri olmayacak tarzda kökten bir eğitim reformu mutlaka yaşama geçirilmeliydi. Siyasi partilerin anayasaya uygunluk çerçevesinden çıkmasına hiçbir kayıt ve şart altında izin verilmemesi gerekirdi. Sanayinin gelişmesinde birincil öneme sahip demiryolları projesi yeniden yaşama döndürülmeli, bu yolla ucuz taşımacılık sağlanarak ulusal endüstriye kan sağlanmalıydı. Devrimi yapanların aşırı derecede cahil, basiretsiz ve deneyimsiz olmaları ve kendi içlerinde bölünmeleri nedeniyle bunların hiçbiri akledilmedi. Sonunda da aynı bok çukurunun içine düşüldü. Demirel, Menderesle aynı düşünce ve duygularla, onun yarım bıraktığını işi tamamlamak üzere siyaset sahnesinde belirdi. Ve işler iyice çığrından çıktı. Laik eğitim tümüyle silindi. İmam Hatiplerin sayısında patlama yaşandı. Türkiye IMF peşinde kredi dilenen şahsiyetsiz bir ülke haline geldi.

İşte sizlerin dümdüz bir mantıkla ve kesin hükümlerle yargıdığınız kişiler ve olaylar bu kadar grift ve karmaşık bir süreç içinden geçmişlerdir.

Bu aktörlerin tümüne birden "hain, emperyalist işbirlikçisi, Amerikan yalaması" demek işin kolay yolu. Hamkafaların, analiz derinliğinden yoksun basit zihinleri rahatlacak bir kaçış yoludur bu. Hadi diyelim İnönü ve arkadaşları hain idiler; ya peki 27 Mayısı yapanları da mı Amerika satın aldı acaba?

Eee o zaman bütün devletadamları kolayca satın alınabilen bir milletiz, öyleyse kendi hainliğimizi bırakıp da ne diye Amerikalılara kızıyoruz?

Hırsıza kızmanın ev sahibine faydası var mıdır?

Evi korumakla görevli olanlar cezalandırmadı ve aynı yanlışa tekrar düşülmemesi için gerekli önlemler yeterince alınmadı.

Sizler bunu hemen hain yaftası yapıştırarak anında çözüverirsiniz biliyorum. Çünkü size göre sizin fikrinizde olmayan herkes zaten direktmen haindir.

İş bu kadar basittir. Hain ilan et ve beynin rahatlasın, düşünmene gerek kalmasın.

Bu basit ve düz muhamekeme sizi tatmin ediyorsa da beni tersine rahatsız ediyor.

İnönü gibi, 27 Mayısçılar gibi ülkesini gerçekten seven, bu ülkeye emek vermiş, kan dökmüş insanlara hain demek benim insanlığımla bağdaşmıyor.

Vicdansızca herkese hain, işbirlikçi demekle bu olaylar yumağını ve içiçe geçmiş olguları hiç anlayamadığınızı ortaya koymuş oluyorsunuz aslında.

Meselenin çok derin ve çok yüzlü olduğunu, temelinde zihniyet çarpıklığımızın yattığını göremiyorsunuz.

Değişim meselesine gelince, değişen ben değilim; değişen şey uluslararadı siyasi aktörler ve küresel politikalardır.

Gerek Amerikan politikaları gerekse de dünyanın sosyo-ekonomik durumu bugün 1950li ya da 60'lı yıllarda olduğundan çok farklıdır.

Hatta, Bush Yönetimi ile Obama iktidarı arasında bile önemli anlayış ve strateji farklılıkları vardır.

Tek ve hiç değişmeyen bir Amerika olduğunu sanıyorsanız ayakta uyuyorsunuz demektir.

Kaldı ki Amerikan halkı devrimci ve ileri bir halktır. Bugün çağdaş yaşamı mümkün kılan birçok teknolojik nimeti Amerikalılara borçluyuz.

Sadece biz Türkler değil tüm dünya halkları bu nimetten besleniyor.

Sizin Amerikan karşıtlığınız ise özünde ve son tahlilde insanları çağdaş Batı kültüründen uzaklaştırmak ve Şark zihniyetinin kucağına itmekten başka bir işleve sahip değil. Çünkü, kimi noktalarda haklı olarak emperyalizme karşı dursanız da bunu o kadar bönce ve toptan bir mantıkla yapıyorsunuz ki münferit emperyalist Amerikan politikaları ile Amerikan halkının genel eğilimi arasındaki çok önemli ayrımı silip yok ediyorsunuz.

Her zaman dünyaya kötülük yapmaya çalışan şeytani bir Amerika portresi çizmekle sadece gerçeği çarpıtmış olmuyorsunuz, aynı zamanda yatıp kalkıp Batı kültürüne küfreden İslami zihniyetin ekmeğine yağ sürüyor ve onlarla aynı kulvarda yer alıyorsunuz.

Çünkü sizin anladığınız tarzdaki Amerika düşmanlığının altında yatan asıl mantalite İslam zihniyetidir.

Haydar Baş denen adamın söylemlerini, kendilerine Atatürkçü diyenlerin ağzından duymak ne kadar acıdır.

Bağımsızlık elbette ideal olandır; her zaman arzu edilendir. Ancak her şey gibi bağımsızlığın da bir bedeli ve maddi koşulları vardır.

İnönü zamanında Türkiye bu bedeli ödeyemeyecek kadar fakir ve ilkeldi.

Marshall yardımlarını biz kendimiz istedik; çünkü maalesef buna muhtaçtık.

Amerika da yardımlarına karşılık olarak bizden sıkı bir anti-komünist müttefik olmamızı talep etti ve bunun için de eğitim müfredatına din dersleri sokuldu. Talihsiz bir dönemden geçildi ve Atatürk ilkelerinden ödün verildi.

İnönünün yerinde sen olsaydın ne yapardın?

Elini vicdanına koy ve söyle bakalım.

tarihinde Angora. tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 505
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

yahu nasıl kılınacak bu namaz şimdi :)

Eğer sorduğun şaka değilse, başlangıç için bir web sitesi öneriyorum:

http://derindusun.com/tr/namaz-hocasi?sayfa=resimli-videolu-namaz-hocasi.html

Başka siteler de bulabilirsin. Bazı mezheplerin uydurmaları araya karışma ihtimali olabileceğinden, en iyisi bir akademisyenin hazırlamış olduğu resimli güzel açıklamalı herhangi bir kitap da öneririm.

Eğer ailende öğretecek kimse yoksa ve tek başına öğrenmek istiyorsan, geçmişteki kendi deneyimlerimden bazı püf noktaları:

1. Hiç bilmiyorsan, hepsini bir günde öğrenemeyeceğinden, önce sadece namaz sure ve dualarını ezberle.

Surelerin yazılı çıktılarını al. Bu sureleri okuyanları internette videodan izle veya dinle, aynı zamanda kağıttan takip et. Bu yöntem, kulağının sure telaffuzlarına alışmasını sağlayacak. Kulağın alışınca aynı veya en azından benzer şekilde sen de kağıttan okuyarak telaffuz etmeye çalış. Telaffuzun iyice oturunca, artık ezberlemeye başla ve kağıda bakmadan oku. Tüm bunları başarıp bitir.

2. Abdest almayı yine internetten video veya resimli açıklamalı sitelerden öğren

3. Birinci ve ikinci aşama bitince, birden 5 vakite başlamaya kalkma, kafan karışabilir çünkü hangi rekatta hangi sureler olacaktı diye karıştırıp, bunalıp vazgeçebilirsin. Yine internetten, görsel ve resimli açıklamalara bak. Öncelikle en kolay olan sabah namazını öğren. Sabah namazını da parça parça öğren. İlk rekatı öğren, bir kaç gün tekrar et. Öğrenirken de yazılı/resimli kağıtları çıktı alıp bakarak uygulamalı yap. Aşama aşama bütün rekatları öğrenince, hiç kağıda bakmadan sabah namazını tatbik et. Sabah namazını bitirince sırasıyla diğer vakitleri de aynı yöntemle bitir.

Allah kolaylık versin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"İslam neden geri kaldı" gibi bir sorunun cevabı Kuran'da yok mu? "Şöyle şöyle yaparsanız geri kalırsınız, bunun çözümü şudur..." gibi cevapları Kuran'dan bulamadınız mı? Tabi ki bulamazsınız. Ben zamanında Kuranı didik didik ettim bu din nasıl iflah olur diye. Nafile. Bütün İslam dünyası için en hayati sorunların cevabı ne Kuran'da ne de hadislerde yok. Sizin gibi milyonlarcası araştırdı. Cevabı bildiğini zanneden birçok ukala hatta bulduğu çözümleri de uygulamaya çalıştılar. Ama nafile. Bu sizin kitap daha önce de söylediğim gibi hiçbir işe yaramıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Verdiğin linklerin ilkindeki bilgilerde kesin bir yargı değil bir varsayım söz konusu. "Büyük olasılıkla" demiş adam. Yani bir tahmin yürütmüş. Ama yazının devamında düpedüz yanlış bir bilgi vermiş. İnönü zamanında Türkiyenin (Amerika tarafından) borç batağına sürüklendiğini iddia etmiş. Ki böyle bir şey yok. İnönü döneminde Amerikadan kredi falan alınmadı. Ufak tefek bazı teşvikler belki olmuş olabilir; ancak bunlar da belirgin bir bağımlılık yaratacak ölçüde değildir. Makale yanlış bir bilgiyi temel edinmekle malul.

İnönü yukarıda da yazdığım gibi bu ülkenin temeline dinamit koyan yaşamsal hatalar yapmış zayıf, basiretsiz, yaratıcı çözümler üretebilme yeteneğinden yoksun, kitleleleri peşinden sürükleme vasfı olmayan ve çoğu sorun karşısında çaresiz kalmış bir adamdı. Ama asla bir hain değildi. Türkiye'yi II Dünya Savaşından uzak tutmak için büyük bir mücadele verdi ve bunu başardı. Ayrıca emperyalistlerle de uzlaşmayı reddetmiş, Menderes'e bugünkünden çok daha bağımsız bir Türkiye teslim etmiştir. Evet, kendisinin de itiraf ettiği gibi, toprak ağalarıyla ve Amerikayla anlaşan Menderes ve hempaları İnönüyü kıskaca almışlar ve Toprak Reformu ve Köy Enstitüleri gibi son derece hayati projelerin terk edilmesi yönünde müthiş bir baskı kurmuşlardır. Gerçi, İnönü bunlara belki de boyun eğmeyebilirdi; fakat bu defada açlıktan, işsizlikten, fakirlikten bunalan halk tarafından iktidardan indirilecekti. Çünkü halkın önemli bir bölümü II. Dünya Savaşının yarattığı yıkımın etkisiyle, memleketteki fakirlikten onu ve CHPyi sorumlu tutuyordu. II Dünya Savaşı ülkemizde korkunç bir açık yarattı; ekmek bile bulamayan insanların açlıktan, fakirlikten öldüğü vahim tablolar yaşandı. O güne dek bağımsızlığından ve barışçı tutumundan ödün vermeyen İnönü'nün ödediği diyetti bunlar. Ve evet İnönü gerçekten de çaresizdi. O'nun en vahim hatalarından biri de Menderesin gerçekten de yeni bir soluk getireceğine ve sorunlara çözüm bulabileceğine inanması oldu. Üstelik böylece çok partili demokrasiye de geçilecek ve Türkiye çağdaş ülkeler kulvarında boy göstecekti. Ülke krediye muhtaçtı. Ve O'na tek ümit, çıkış yolu bu gibi görünüyordu. Sonuçta seçimler yapıldı ve dünyada eşi benzeri olmayan bir aptallıkla, seçim kanunu değiştirilerek Menderese görülmemiş bir vekil çoğunluğu sağlandı. Başlı başına bu olay bile bir mizah konusu olacak kadar vahim bir gaflete işaret etmek için yeterlidir. Ve Menderes, İnönünün önceden göremediği gerçek yüzünü gösterip diktatörlüğe yürüdü.

Sonrasında yaşananları sanırım anlatmaya gerek yok.

Fakat şu var ki o dönemde Atatürkçü duygular hala çok güçlü ve canlıydı. Ve halk, Menderesin despotluğuna daha fazla izin vermeyip 27 Mayıs Devrimini yaptı. İktidar emperyalist işbirlikçilerinden temizlendi. Ne var ki, hiçbir entellektüel donanıma sahip olmayan 27 Mayıs devrimcileri, ele geçirdikleri bu biricik şansı da aptalca ellerdinden kaçırdılar. DP'nin kalan kadrosu olduğu gibi AP'ye geçti ve bunlar daha sonra tarih tekerrürden ibarettir dedirteceklerdi. Devrimin anayasa mahkemesi, yargı ve üniversite özerkliği, düşünce özgürlüğene anayasal güvence gibi kimi kazanımları da oldu ama sorunlara kökten çözüm getirecek yaşamsal önlemler ihmal edildi. Örneğin Atatürkün özenle hazırlattığı ders kitaplarına müfredatta tekrar yer verilmesi mutlaka sağlanmalıydı. Din derslerinin hiçbir resmi okulda yeri olmayacak tarzda kökten bir eğitim reformu mutlaka yaşama geçirilmeliydi. Siyasi partilerin anayasaya uygunluk çerçevesinden çıkmasına hiçbir kayıt ve şart altında izin verilmemesi gerekirdi. Sanayinin gelişmesinde birincil öneme sahip demiryolları projesi yeniden yaşama döndürülmeli, bu yolla ucuz taşımacılık sağlanarak ulusal endüstriye kan sağlanmalıydı. Devrimi yapanların aşırı derecede cahil, basiretsiz ve deneyimsiz olmaları ve kendi içlerinde bölünmeleri nedeniyle bunların hiçbiri akledilmedi. Sonunda da aynı bok çukurunun içine düşüldü. Demirel, Menderesle aynı düşünce ve duygularla, onun yarım bıraktığını işi tamamlamak üzere siyaset sahnesinde belirdi. Ve işler iyice çığrından çıktı. Laik eğitim tümüyle silindi. İmam Hatiplerin sayısında patlama yaşandı. Türkiye IMF peşinde kredi dilenen şahsiyetsiz bir ülke haline geldi.

İşte sizlerin dümdüz bir mantıkla ve kesin hükümlerle yargıdığınız kişiler ve olaylar bu kadar grift ve karmaşık bir süreç içinden geçmişlerdir.

Bu aktörlerin tümüne birden "hain, emperyalist işbirlikçisi, Amerikan yalaması" demek işin kolay yolu. Hamkafaların, analiz derinliğinden yoksun basit zihinleri rahatlacak bir kaçış yoludur bu. Hadi diyelim İnönü ve arkadaşları hain idiler; ya peki 27 Mayısı yapanları da mı Amerika satın aldı acaba?

Değişmisşin arkadaşım sen. Eskdien sadece kapitalisttin. Şimdi mandacı olmuşsun.

Verdiğim linklerdeki eğitim ile ilgili konuyu okudun mu? Ona değinsene abd savunucusu eski atatürkçü kardeş. Uzun yazmışsın yine abd'yi aklayarak bitirmişsin. Dış borç olayına takılmana gerek yok, Atatürk varken de dış borç aldık biz abd'den sovyetlerden ingiltere'den. Sen şunu söyle bana, Atatürk'ün tevhidi tedrisat kanunu Atatürk zamanında mı delinmiş? (hani o zaman da borç alınıyordu)

1948 yılında din derslerini müfredata dahil edenler; akabinde 1953'de İmam hatiplerin lise kısımlarını açanlar Amerikalılar mıydı yoksa Atatürkin en yakın silah arkadaşı İnönü ve bir kısım CHPli vekiller miydi?

Şunları yazan sen değil miydin, şimdi bu olay içinde abd etkisini görmezlikten gelip basiretsiz olmasalardı diyorsun. Biz ne diyoruz, bu zaten işbirlikçilerle mandacılarla oluyor diyoruz, İnönü çok mu Kemalist'ti de kalkıp abd emperyalizmine maşa olmayacaktı.

Eee o zaman bütün devletadamları kolayca satın alınabilen bir milletiz, öyleyse kendi hainliğimizi bırakıp da ne diye Amerikalılara kızıyoruz?

Bunu kendine sorman gerekmiyor mu? Sen değil misin abd değil suçlu islam diye konuşan. Abd şeriata karşı, Türkiye'ye şeriat gelmiyorsa abd sayesinde gelmiyor diyen, sen değil misin yahu? Bu kadar kendi savunduğundan habersiz isen hiç tartışmaya gerek yok. Bu soruyu kendine soracaksın sonra Türkiye'ye sana göre hiç bir kazanımı olmayan Kemalizm sayesinde değil abd istemiyor diye şeriat gelmez türküsünü söyleyeceksin. İçimizde hiç bir hain yok, tayyip gayet vatansever şeriat karşıtı bir insan olduğu için başbakan olmadan önce abd'ye mektup yollamış, kontenjandan milletvekili seçilmiş, diğer şirket üyesi deniz baykalın onayı ile meclise girmeyi başarıp başbakan olmuş. Değil mi canım? Bu konularda hiçbir abd etkinliği yok ama abd ilerici bir ülke olduğu için tayyibi destekleyip şeriatı önlüyor. halka kalsa direkt şeriat gelir. Değil mi? Yöneticilerimiz hain değil tayyip ile abd ortaklığında şeriata karşı omuz omuza mücadeledeler..hahaha işe bak boşuna tartışıyoruz.

İnönü gibi, 27 Mayısçılar gibi ülkesini gerçekten seven, bu ülkeye emek vermiş, kan dökmüş insanlara hain demek benim insanlığımla bağdaşmıyor.

Yahu 27 mayısı oturup konuşursak seyrinin nasıl tersine döndüğünü de konuşman gerekir. Senin kafanın alması gereken öncelikli konu bir ülkeye nüfuz etmek öyle bir günde olan bir şey değil, yavaş yavaş nüfuz edersin, bu arada milli kuvvetlerle çarpışmalar sürekli olur. Darbeler tarihini arka arkaya koy, nato süreci ile nasıl adım adım manda haline geldiğimizi gör. Ordunun aklı anca 90 lardan sonra bastı bir şeylere, 2001 de ülkeyi satın alıp askeri çuvalladılar. Adamlar bir günde ulaşmadılar bu hakimiyete. İnönü devrinde az bağımsızdık, 60 larda biraz daha az, 70 lerde biraz daha az, 80 lerde ekonomik ve toplumsal yapı darmadağın edildi, 90 larda krizlerle rejim ile toplum arasındaki bağ zedelenmeye başladı, bu sırada tayyip zaten yetiştiriliyordu, cia 2004 yılında yapılacak seçimlerde muhafazakar bir partinin tek başına iktidar olacağını öngörmüştü 90 ların ortasında. Sen bunca dış mudahele içinde hala bu halkın islam ile kendi bağnazlığı ile kötüye gittiğini düşünüyor, abd'nin bunun önünde durduğunu sanıyorsan saçmalamanın en tepe noktasındasın. Tayyip esad'a kardeşim derken bir teklif götürmüştü, müslüman kardeşlerden bir kaç kişiyi kabineye almasını istemişti, esad hayır dedi, demeseydi bugün iç savaş olmayabilirdi, tabii bu teklifi Tayyip kendi insiyatifiyle yapmıştı değil mi? Cia ile müslüman kardeşlerin 1950 lerden başlayan ilişkisini bilmiyoruz değil mi? Abd S.Sc.b ile savaşırken hangi yapılarla bağlantı kurmuş onları yönlendirmiş ve desteklemişti hiç bilmiyoruz değil mi? Suriye'de taraflara baktığımızda nedense büyük devletlerin güç savaşından başka bir şey görmüyoruz ve bizler burada oturmuş abd emperyalizminin ülkeyi şeriattan nasıl koruduğunu konuşuyoruz sayende. Pess..

Değişim meselesine gelince, değişen ben değilim; değişen şey uluslararadı siyasi aktörler ve küresel politikalardır.

Gerek Amerikan politikaları gerekse de dünyanın sosyo-ekonomik durumu bugün 1950li ya da 60'lı yıllarda olduğundan çok farklıdır.

Hatta, Bush Yönetimi ile Obama iktidarı arasında bile önemli anlayış ve strateji farklılıkları vardır.

Tek ve hiç değişmeyen bir Amerika olduğunu sanıyorsanız ayakta uyuyorsunuz demektir.

Kaldı ki Amerikan halkı devrimci ve ileri bir halktır. Bugün çağdaş yaşamı mümkün kılan birçok teknolojik nimeti Amerikalılara borçluyuz.

Sadece biz Türkler değil tüm dünya halkları bu nimetten besleniyor.

Sen amerikan halkı hakkıında hiçbir şey bilmiyorsun..ne devrimcisi lan? Adamlar hakkında her şey denir devrimci asla denmez, birbirlerinin sorunları ile bile ilgilenmezler. Devrimcilik kollektif bir bakış açısı gerektirir. Ve evet gayet tek ve değişmeyen çıkarlarını koruyan bir ABD vardır karşımızda. Bush ile obama arasında ne gibi fark var mış söyler misin? Bop planı bitti değil mi sahi? Bop planı kaç yıllık plan, abd araplara demokrasi mi getiriyor yoksa yıllar önce belirlediği stratejisiı içinde mi hareket ediyor? Sen sırf palavra sıkıyorsun. Bugün abd dış politikası zerre değişmemiştir, aşama aşama adamlar istediklerini yapıyor, sen adı hüseyin diye obamaya hayran olan aklı bir karış havadakiler gibi konuşuyorsun.

http://www.kongar.or...eler/mak_ye.php

Amerikalılara hiçbir şey borçlu değiliz. Ben ne aldıysam kat ve kat parasını ödeyerek aldım ve kullanıyorum. Adamın parasını rezerv para yapıp değer katıyorum be. Geçeceksin bu mavraları. Senin mantığına göre amerikalılar da kalkıp hitlere japonlara şükretsinler, çoğu çalışmalarınn kaynağını onlara borçlular. Aynı ruslar gibi.

Haydar Baş denen adamın söylemlerini, kendilerine Atatürkçü diyenlerin ağzından duymak ne kadar acıdır.

Ne diyorsun ki? Akıl sağlığının yerinde olmadığına kanıt mıdır bu? Siyasi yelpazede kendine yer açmak için her telden konuşan adamların başkalarının söylemlerini çalmasının hesabını sen bana mı soracaksın.

Verdiğim linkleri özellikle seçtim. Dikkatli oku. O görüşleri bilgileri alıntılayan ve karşı çıkan insanlar müslüman. Ben sana aynı konuyu Attila İlhan'dan da getiririm, Uğur Mumcu'dan da. Ben bu kaynakları tercih ettim, çünkü sen kollarını açıp abd'ye sarılıp şeriat gelmiyor sayenizde diye dua ederken yurdumun güzel insanı çoğu şeyin farkında.

Bağımsızlık elbette ideal olandır; her zaman arzu edilendir. Ancak her şey gibi bağımsızlığın da bir bedeli ve maddi koşulları vardır.

İnönü zamanında Türkiye bu bedeli ödeyemeyecek kadar fakir ve ilkeldi.

Marshall yardımlarını biz kendimiz istedik; çünkü maalesef buna muhtaçtık.

Amerika da yardımlarına karşılık olarak bizden sıkı bir anti-komünist müttefik olmamızı talep etti ve bunun için de eğitim müfredatına din dersleri sokuldu. Talihsiz bir dönemden geçildi ve Atatürk ilkelerinden ödün verildi.

İnönünün yerinde sen olsaydın ne yapardın?

Elini vicdanına koy ve söyle bakalım.

Ben böyle aptalca karşılaştırmalara girmem. Ben inönün yerinde olmazdım. Karakterlerimiz farklı. Bunlar saçma sapan yanlışları kabul edilebilir konuma sokmak için kaçılan kestirme ve ucuz yollar..İnönü mandacılığı savunup her şey bitti deyip memlektine dönerken Atatürk çağırdı gel de cephede askerlik yap diye. Atatürk erken öldü, ölmeseydi inönü lider olamayacaktı. İnönün yerinda başka biri olsa aynı şeyler olacaktıya getirip akladığın şey ülkenin emperyalizme açılıp yem edilmesi ise buyur sen bunu kabul et, ben etmem. Bunca hatayı yapacaksın, bunca tavizi vereceksin, bu arada iktidarda kalmak için yemediğin halt olmayacak ama sonra ''yerimde olsanız siz de aynısını yapardınız''..hadi oradan be.. Tartışmaya bile değmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Değişmisşin arkadaşım sen. Eskdien sadece kapitalisttin. Şimdi mandacı olmuşsun.

Verdiğim linklerdeki eğitim ile ilgili konuyu okudun mu? Ona değinsene abd savunucusu eski atatürkçü kardeş. Uzun yazmışsın yine abd'yi aklayarak bitirmişsin. Dış borç olayına takılmana gerek yok, Atatürk varken de dış borç aldık biz abd'den sovyetlerden ingiltere'den. Sen şunu söyle bana, Atatürk'ün tevhidi tedrisat kanunu Atatürk zamanında mı delinmiş? (hani o zaman da borç alınıyordu)

Şunları yazan sen değil miydin, şimdi bu olay içinde abd etkisini görmezlikten gelip basiretsiz olmasalardı diyorsun. Biz ne diyoruz, bu zaten işbirlikçilerle mandacılarla oluyor diyoruz, İnönü çok mu Kemalist'ti de kalkıp abd emperyalizmine maşa olmayacaktı.

Bunu kendine sorman gerekmiyor mu? Sen değil misin abd değil suçlu islam diye konuşan. Abd şeriata karşı Türkiye'ye şeriat gelmiyorsa abd sayesinde gelmiyor diyen, sen değil misin yahu? Bu kadar kendi savunduğundan habersiz isen hiç tartışmaya gerek yok. Bu soruyu kendine soracaksın sonra Türkiye'ye sana göre hiç bir kazanımı olmayan Kemalizm sayesinde değil abd istemiyor diye şeriat gelmez türküsünü söyleyeceksin. İçimizde hiç bir hain yok, tayyip gayet vatansever şeriat karşıtı bir insan olduğu için başbakan olmadan önce abd'ye mektup yollamış, kontenjandan milletvekili seçilmiş, diğer şirket üyesi deniz baykalın onayı ile meclise girmeyi başarıp başbakan olmuş. Değil mi canım? Bu konularda hiçbir abd etkinliği yok ama abd ilerici bir ülke olduğu için tayyibi destekleyip şeriatı önlüyor. halka kalsa direkt şeriat gelir. Değil mi? Yöneticilerimiz hain değil tayyip ile abd ortaklığında şeriata karşı omuz omuza mücadeledeler..hahaha işe bak boşuna tartışıyoruz.

Yahu 27 mayısı oturup konuşursak seyrinin nasıl tersine döndüğünü de konuşman gerekir. Senin kafanın alması gereken öncelikli konu bir ülkeye nüfuz etmek öyle bir günde olan bir şey değil, yavaş yavaş nüfuz edersin, bu arada milli kuvvetlerle çarpışmalar sürekli olur. Darbeler tarihini arka arkaya koy, nato süreci ile nasıl adım adım manda haline geldiğimizi gör. Ordunun aklı anca 90 lardan sonra bastı bir şeylere, 2001 de ülkeyi satın alıp askeri çuvalladılar. Adamlar bir günde ulaşmadılar bu hakimiyete. İnönü devrinde az bağımsızdık, 60 larda biraz daha az, 70 lerde biraz daha az, 80 lerde ekonomik ve toplumsal yapı darmadağın edildi, 90 larda krizlerle rejim ile toplum arasındaki bağ zedelenmeye başladı, bu sırada tayyip zaten yetiştiriliyordu, cia 2004 yılında yapılacak seçimlerde muhafazakar bir partinin tek başına iktidar olacağını öngörmüştü 90 ların ortasında. Sen bunca dış mudahele içinde hala bu halkın islam ile kendi bağnazlığı ile kötüye gittiğini düşünüyor, abd'nin bunun önünde durduğunu sanıyorsan saçmalamanın en tepe noktasındasın. Tayyip esad'a kardeşim derken bir teklif götürmüştü, müslüman kardeşlerden bir kaç kişiyi kabineye almasını istemişti, esad hayır dedi, demeseydi bugün iç savaş olmayabilirdi, tabii bu teklifi Tayyip kendi insiyatifiyle yapmıştı değil mi? Cia ile müslüman kardeşlerin 1950 lerden başlayan ilişkisini bilmiyoruz değil mi? Abd S.Sc.b ile savaşırken hangi yapılarla bağlantı kurmuş onları yönlendirmiş ve desteklemişti hiç bilmiyoruz değil mi? Suriye'de taraflara baktığımızda nedense büyük devletlerin güç savaşından başka bir şey görmüyoruz ve bizler burada oturmuş abd emperyalizminin ülkeyi şeriattan nasıl koruduğunu konuşuyoruz sayende. Pess..

Sen amerikan halkı hakkıında hiçbir şey bilmiyorsun..ne devrimcisi lan? Adamlar hakkında her şey denir devrimci asla denmez, birbirlerinin sorunları ile bile ilgilenmezler. Devrimcilik kollektif bir bakış açısı gerektirir. Ve evet gayet tek ve değişmeyen çıkarlarını koruyan bir ABD vardır karşımızda. Bush ile obama arasında ne gibi fark var mış söyler misin? Bop planı bitti değil mi sahi? Bop planı kaç yıllık plan, abd araplara demokrasi mi getiriyor yoksa yıllar önce belirlediği stratejisiı içinde mi hareket ediyor? Sen sırf palavra sıkıyorsun. Bugün abd dış politikası zerre değişmemiştir, aşama aşama adamlar istediklerini yapıyor, sen adı hüseyin diye obamaya hayran olan aklı bir karış havadakiler gibi konuşuyorsun.

http://www.kongar.or...eler/mak_ye.php

Amerikalılara hiçbir şey borçlu değiliz. Ben ne aldıysam kat ve kat parasını ödeyerek aldım ve kullanıyorum. Adamın parasını rezerv para yapıp değer katıyorum be. Geçeceksin bu mavraları. Senin mantığına göre amerikalılar da kalkıp hitlere japonlara şükretsinler, çoğu çalışmalarınn kaynağını onlara borçlular. Aynı ruslar gibi.

Ne diyorsun ki? Akıl sağlığının yerinde olmadığına kanıt mıdır bu? Siyasi yelpazede kendine yer açmak için her telden konuşan adamların başkalarının söylemlerini çalmasının hesabını sen bana mı soracaksın.

Verdiğim linkleri özellikle seçtim. Dikkatli oku. O görüşleri bilgileri alıntılayan ve karşı çıkan insanlar müslüman. Ben sana aynı konuyu Attila İlhan'dan da getiririm, Uğur Mumcu'dan da. Ben bu kaynakları tercih ettim, çünkü sen kollarını açıp abd'ye sarılıp şeriat gelmiyor sayenizde diye dua ederken yurdumun güzel insanı çoğu şeyin farkında.

Ben böyle aptalca karşılaştırmalara girmem. Ben inönün yerinde olmazdım. Karakterlerimiz farklı. Bunlar saçma sapan yanlışları kabul edilebilir konuma sokmak için kaçılan kestirme ve ucuz yollar..İnönü mandacılığı savunup her şey bitti deyip memlektine dönerken Atatürk çağırdı gel de cephede askerlik yap diye. Atatürk erken öldü, ölmeseydi inönü lider olamayacaktı. İnönün yerinda başka biri olsa aynı şeyler olacaktıya getirip akladığın şey ülkenin emperyalizme açılıp yem edilmesi ise buyur sen bunu kabul et, ben etmem. Bunca hatayı yapacaksın, bunca tavizi vereceksin, bu arada iktidarda kalmak için yemediğin halt olmayacak ama sonra ''yerimde olsanız siz de aynısını yapardınız''..hadi oradan be.. Tartışmaya bile değmez.

Şu yazdıklarını okuduktan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki sen İnönünün taşağında kıl bile olamazsın.

İnönünün hatalarını ben her zaman her yerde yazdım. Lafımı esirgemedim.

Ama hem nalına hem de mıhına vurarak.

Senin "ben onun yerinde bile olmazdım, karakterlerimiz farklı zaten" diyerek küçümsediğin adam orta öğretimini ve Harp Akademisini birincilikle bitirmiş; askeri tatbikatlarda ve fiilie savaşın içinde takdir almış; resmi yazışma yapacak düzeyde İngilizce, Fransızca ve Almanca bilen, uluslararası çapta saygınlığa sahip bir devletadamdır. Cephede ve Lozan'da bu ülke için ecel terleri akıtmıştır.

Kısacası senin gibi daha tartışılan meseleyi bile anlamaktan aciz birinin eleştirebileceği biri değil İnönü.

Diğer yazdıklarına ise yanıt bile vermiyorum.

Çünkü bu kadar açıklamadan sen bu kadar anladıysan artık sana yapılacak birşey yok demektir.

Masal aleminde avunarak, ona buna hain diyerek kendini tatmin etmeye devam edeceğin belli bir şey.

Senin kafana bilgi sokmak imkansız görünüyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

”Ey Resul-i zişan! Rabbinden sana indirileni hakkıyla tebliğ et. Eğer bunu söylemezsen O’nun elçiliğini ulaştırmış olmazsın. Allah, seni insanlardan muhafaza eder. Muhakkak Allah Teala, kâfir kavmi hidayet etmez.”

”Ve eğer sana hile yapmak isterlerse, şüphe yok ki Allah Teala sana kâfidir. O öyle Allah’tır ki seni kendi yardımıyla ve müminlerin yardımıyla kuvvetlendirmiştir.”(Enfal 62)

”Eğer yüz çevirirlerse artık dedi ki:’Allah’u Teala bana kâfidir. Ondan başka mabud yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, pek büyük olan arşın sahibidir.”(Tövbe 129)

”Her kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona kâfidir”(Talak 3)

”Allah size yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur. Sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size yardım edecek kim vardır? Ve müminler ancak Allah’a tevekkül etsinler.”(Ali imran 160)

”Müminlere yardım etmek bizim üzerimize hak olmuştur.”(Sure-i Rum 47)

Aslında mesele apaçık ortada..

Metod meselesi.

Tüm teknolojiler bilimsel düşünme metoduyla ortaya çıkıyor. Bu apaçık ortada bir gerçek.

Bilimsel düşünme motodu doğru bir metod.

Çünkü ürünleri ortada. Gerçek.

Kuranın düşünme metoduyla bir iğne bile yapılamaz zatende yapılmamış.

Kuranın düşünme metodu boş işe yaramayan bir metod.

İşe yarar bir metod olsa zaten ortaya somut ürünler çıkardı..

Yani kuran yanlış bir metod önermiş.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Vira adlı arkadaş temel konularda bilgisiz kalmış; muhalefeti esir alan sürü psikolojisinden kurtulamamış besbelli.

Fakat; kendisi rastlantı eseri de olsa ve koşulları yeteri kadar değerlendirmeden hükme varmış olsa bile haklı olduğu bir nokta var ki o da Kemalizmin İnönü devrinde ve bizzat İnönü tarafından baltanlanmaya başladığıdır.

Atatürk bir halk kahramanı olmasının yanı sıra O'nu evrensel ve eşsiz kılan bir özelliğe daha sahiptir.

O da Atatürk'ün aydınlanmacı, eğitmen, devrimci kişiliğidir.

Aydınlanmacılığı ve devrimciliği Atatürkten çekip alırsanız geriye sadece ülkesi için savaşmış ve zafer kazanmış zeki bir asker kalır.

Oysa Atatürk neyle savaştığını ve nasıl savaşılacağını çok iyi bilen üstün taktik yetenekleri olan dengeli, gerçekçi ve yılmaz bir aydınlanmacıdır.

İslamı tımar edebilen tek liderdir ve nasıl bir canavarla savaştığının farkındadır.

İnönü ise büsbütün farklı bir strateji gütmüş ve sonunda da çuvallamıştır.

Olumsuz koşulları lehine çevirebilecek siyasi dehadan yoksundur.

Laikliğin ve laik eğitimin önemini yeterince kavrayamamış, din derslerinin ileride nasıl bir belaya dönüşeceğini kestirememiştir.

En ufak bir hata yapma lüksüne sahip olmadığı halde hata üzerine hata yapmış ve sonunda kendisinin de etkisiz eleman haline geldiği gerici bir ortamın temellerini kendi elleriyle atmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rivâyete göre, Ebû Umeyye eş-Şa’banî şöyle demiştir: Ebû Sa’lebe el- Huşenî’ye geldim şu (Maide, 5/105.) ayet hakkında ne diyorsun, diye sordum. Ebû Sa’lebe hangi ayet dedi. Ben de “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar vermez.” ayeti hakkında, dedim. O da “Vallahi, sen bu soruyu tam bilen birisine sormuş bulunuyorsun” dedi ve devam etti; "Ben de aynı şekilde bu ayeti Rasûlullah (a.s.m)’a sormuştum o da cevap olarak şöyle buyurmuştu":

“Hayır! (sadece kendinizi düzeltmekle kalmayın). Birbirlerinize iyilikleri emredin kötülüklerden sakındırın. Ancak ne zaman kendisine boyun eğilen bir hırsı / mala düşkünlüğü, insanların peşinde gittikleri bir heva-hevesi, dine tercih edilen bir dünya ve herkesin kendi görüşünü beğendiği bir dönemi gördüğünde, o zaman sadece kendi nefsinin çaresine bak ve halkı bırak! Ondan sonra öyle günler gelecek ki o günlerde dinin emirlerine uyma hususunda gösterilecek sabır, ateş parçasını elde tutmak gibi zor olacaktır. O günlerde Müslüman olarak yaşamaya çalışanlara bu günkü sizin elli kişinin amelini isteyen kimselerin sevâbı kadar sevap yazılacaktır.”(Tirmizî, Tefsir, 6).

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhakkak ki sizin arkanızda karanlık gece parçaları gibi fitneler vardır. O fitneler içerisinde, sizin üzerinde bulunduğunuz inancın benzerine sımsıkı yapışan bir kimse için, sizden elli kişinin sevabı kadar sevap vardır."

Ashâb-ı kiram: "Yâ Resulellah! Onlardan elli kişinin sevabı kadar sevabı vardır değil mi? (Yani 'Sizden' kelimesi yanlışlıkla mı kullanıldı?)" diye sorduklarında buyurdu ki:

"Hayır! Sizden elli kişinin sevabı kadar sevap alır. Çünkü siz iyiliklerde yardımcı bulursunuz, fakat onlar bulamazlar." (Ebu Dâvud - Tirmizî - İbn-i Mâce)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rivâyete göre, Ebû Umeyye eş-Şa’banî şöyle demiştir: Ebû Sa’lebe el- Huşenî’ye geldim şu (Maide, 5/105.) ayet hakkında ne diyorsun, diye sordum. Ebû Sa’lebe hangi ayet dedi. Ben de “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar vermez.” ayeti hakkında, dedim. O da “Vallahi, sen bu soruyu tam bilen birisine sormuş bulunuyorsun” dedi ve devam etti; "Ben de aynı şekilde bu ayeti Rasûlullah (a.s.m)’a sormuştum o da cevap olarak şöyle buyurmuştu":

“Hayır! (sadece kendinizi düzeltmekle kalmayın). Birbirlerinize iyilikleri emredin kötülüklerden sakındırın. Ancak ne zaman kendisine boyun eğilen bir hırsı / mala düşkünlüğü, insanların peşinde gittikleri bir heva-hevesi, dine tercih edilen bir dünya ve herkesin kendi görüşünü beğendiği bir dönemi gördüğünde, o zaman sadece kendi nefsinin çaresine bak ve halkı bırak! Ondan sonra öyle günler gelecek ki o günlerde dinin emirlerine uyma hususunda gösterilecek sabır, ateş parçasını elde tutmak gibi zor olacaktır. O günlerde Müslüman olarak yaşamaya çalışanlara bu günkü sizin elli kişinin amelini isteyen kimselerin sevâbı kadar sevap yazılacaktır.”(Tirmizî, Tefsir, 6).

...kapıyı çalmış:

- Sevgili çocuklar, kapıyı açın bakayım demiş; anneniz geldi, hepinize ormandan bir şeyler getirdi.

Oğlaklar bağrışmışlar:

- Önce ayaklarını göster de anneciğimiz olup olmadığını anlayalım! demişler.

Kurt ayaklarını pencereye dayamış. Oğlaklar bunların beyaz olduğunu görünce kurdun sözlerine inanmışlar… Kapıyı açmışlar. Bir de ne görsünler?.. Bu giren kurt değil mi? Oğlaklar ne yapacaklarını şaşırmışlar, saklanacak yer aramışlar. Biri masanın altına kaçmış. İkincisi yatağa sokulmuş. Üçüncüsü sobanın içine girmiş. Dördüncüsü mutfağa saklanmış. Beşincisi dolaba girmiş. Altıncısı çamaşır sepetinin altına sokulmuş. Yedincisi de duvar saatinin içine girmiş. Fakat kurt vakit yitirmeden birer birer hepsini yakalayıp tutmaya başlamış. Yalnızca saatin içindeki yedinciyi bulamamış. Karnı da oldukça doyduğu için onu aramaktan vazgeçmiş, çıkıp gitmiş...

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Kıyamet kopmazdan önce karanlık gece kıtaları gibi fitneler olacak. Bu karışıklıklar içinde kişi mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlar, mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabaha çıkar. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini satarlar." (Tirmizî: 2196)

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Kıyamet kopmazdan önce karanlık gece kıtaları gibi fitneler olacak. Bu karışıklıklar içinde kişi mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlar, mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabaha çıkar. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini satarlar." (Tirmizî: 2196)

...Küçük oğlak kurdun gelişini, öbür kardeşlerinin hepsini yediğini anlatmış. Keçi annenin, zavallı yavruları için ne kadar gözyaşı döktüğünü kestirebilirsiniz. Sonunda bu acıyla dışarı çıkmış. Küçücük oğlak da birlikteymiş.

Çayırlığa vardıkları zaman kurdu bir ağacın altında yatar bulmuşlar. Öyle horluyormuş ki, ağacın dalları titriyormuş. Keçi anne kurdu uzun uzun seyretmiş. Karnında bir şeylerin kıpırdadığını, oradan oraya gidip geldiğini görmüş. İçinden:

- Aman Tanrım, demiş, yoksa kurdun akşam yemeği yaptığı yavrularım hâlâ sağ mı?

Bunun üzerine küçük oğlak eve kadar koşa koşa giderek makası, iğne-ipliği getirmiş. Keçi anne canavarın karnını yarmış. Daha küçük bir yarık açılır açılmaz oğlaklardan biri kafasını dışarı çıkarmış. Bir parça daha yarınca altısı da arka arkaya fırlayıp çıkmışlar. Hepsi dipdiri sapsağlammışlar. Meğer kurt aç gözlülüğü yüzünden bunları çiğnemeden yutmuşmuş. O andaki sevinci bir düşünün! Hepsi sevgili annelerinin boynuna sarılmışlar. Hoplayıp, sıçramaya başlamışlar. Keçi anne demiş ki:

- Haydi bakalım, şimdi gidip, taş toplayıp getirin… Uyanmadan şu dinsiz imansızın karnına dolduralım.

Yedi oğlak çabucak taşları bulup getirmişler; kurdun karnını tıklım tıklım doldurmuşlar. Sonra keçi anne çabucak derisini dikmiş. Bu arada kurt bir şey sezmemiş, yerinden bile kıpırdamamış.

Kurt uykusunu alınca ayağa kalkmış. Karnı taşla dolu olduğu için pek susamışmış. Bir pınarın başına gidip su içmek istemiş. Yürürken oraya buraya kımıldadıkça karnındaki taşlar çarpışmaya, takırdamaya başlamış. Bunun üzerine kurt:

Şu acayip işe bak!

Karnım bir şeyle dolmuş;

Yuttuğum altı oğlak

Sanki birer taş olmuş!

demiş. Pınar başına varınca suya doğru eğilip içmek istemiş. Gel gelelim, karnındaki taşlar yüzünden suya yuvarlanmış. Bağıra bağıra boğulup gitmiş...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ebu Hureyre, şöyle rivayet etmiştir:

Resulullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: "Ganimet, muayyen çevrelerin çıkarı yapıldığı; emanet, kelepir ve zekât, cereme sayıldığı; ilim, (Allah'tan) başka gaye için tahsil edildiği; kişi, karısına itaat edip, annesine asi olduğu ve dostunu kendisine yaklaştırıp, babasını uzaklaştırdığı; mescitlerde gürültüler baş gösterdiği; fasık(sapkın) adamın, kabilenin başına geçtiği ve aşağılık adamın, milletin lideri olduğu; şerrinden korkularak kişiye ikramda bulunulduğu; şarkıcı kızlar ve çalgı aletleri türediği; şaraplar içildiği ve bu ümmetin sonu evvelini lanetlediği vakit, işte o zaman; kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, kılık değiştirme, taşlanma ve ipi kesilen eskimiş bir kolyenin tanelerinin, ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden 'alametler' beklesinler."

Sünen-i Tirmizi, C.4, Hno: 2308, s.78

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah Resulü (s.a.v.), buyurdu: "Yemek yiyenlerin büyük tabağa üşüştükleri gibi insanların, size(Araplara) karşı birleşip üşüşmeleri yakındır."

Biri sordu: "Acaba o zaman biz sayıca az mı olacağız?"

Peygamber(s.a.v.), cevap verdi: "Hayır, bilakis siz o zaman sayıca çok olacaksınız. Fakat siz, selin sürüklediği çer-çöp gibi dağınık olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden, sizin korkunuzu çıkaracaktır. Sizin(Arapların) kalplerinize de 'vehen' atacaktır."

'Vehen' nedir? Ey Allah'ın Resulü diye sorduklarında da şöyle buyurdu:"Dünya sevgisi ve ölüm korkusu"

(Ebu Davud)

Rudani, c.5, Hno: 9820, s. 345-346

Link to post
Sitelerde Paylaş

Masal masal matitas islamın dötü tas oraya buraya sıçmadan duramaz...

...nereye sürtünse oradan pis kokular gelir.

Islam neden geri kalmış mış...

Evrimlesme sürecinde bilim akil mantik ilerler...

...ne oldugu bilinmeyen pislik masallar ilerlemez.

Gelecekte benim düsüncelerimden daha gelismislerine sahip milyarlarca insanlar olacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecektir ki İslâm'ın yalnız ismi, Kuran'ın ise resmi kalacak. Mescidler dış görünüşleri ile mamur, fakat içleri hidayetten mahrum olacak.

"Ümmetim fesada düştüğü bir zamanda sünnet-i seniye'me sarılanlara yüz şehit sevabı vardır." (Beyhakî)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ebu Bekre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Muhakkak ki birçok fitneler olacaktır. Dikkat edin! Sonra bir fitne olacaktır ki; o fitne zamanında oturan kimse fitneye yürüyenden daha hayırlı, yürüyen fitneye koşandan daha hayırlı olacaktır.

Dikkat edin! O fitne indiği veya olduğu vakit; kimin develeri varsa fitneden kaçıp hemen develerinin bulunduğu yere gitsin, kimin koyunları varsa onların yanına varıp meşgul olsun, kimin toprağı varsa toprağına gitsin ve toprağı ile meşgul olsun!"

Bunun üzerine bir kimse:

"Yâ Resulellah! Develeri, koyunları ve toprağı olmayan için ne buyurursun?" diye sordu.

Resulullah Aleyhisselâm:

"Kılıcını alır, onun keskin tarafını bir taşla kırar. Sonra kaçabilirse süratle kaçsın!" dedi ve devamla şöyle buyurdu:

"Allah'ım! Tebliğ ettim mi? Allah'ım! Tebliğ ettim mi? Allah'ım! Tebliğ ettim mi?"

Bunun üzerine bir kimse:

"Yâ Resulellah! Çarpışan iki safa, yahut çarpışan iki gruba zorla götürülürsem ve onlardan biri kılıcı ile bana vurursa veya bir ok isabet edip beni öldürürse ne olur?" diye sordu.

Resulullah Aleyhisselâm:

"Hem senin günahını hem de kendi günahını yüklenir ve cehennemliklerden olur." buyurdu. (Müslim: 2887 - Ebu Dâvud)

tarihinde eyvahcubbeli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:

"Şüphesiz ki dininizin evveli peygamberlik ve rahmettir. Bu, Allah'ın dilediği kadar sizde bulunacak, sonra Allah -celle celâlühu- onu kaldıracak (asrı saadet dönemi)

ve arkasından peygamberlik yolunda (ve doğrultusunda) halifelik olacak. Bu da Allah'ın dilediği kadar aranızda bulunacak. (4 halife dönemi)

Sonra Allah -celle celâlühu- hilafeti kaldıracak ve ısırıcı azgın hükümdarlık olacak. Bu da Allah'ın dilediği kadar aranızda bulunacak. (padişahlık dönemi)

Sonra Allah -celle celâlühu- onu da kaldıracak ve akabinde zorbalığa dayalı hükümdarlık olacak; Allah'ın dilediği kadar aranızda bulunacak. (atatürk dönemi)

Sonra Allah -celle celâlühu- bunu da kaldıracak ve yine peygamberlik yolunda hilafet olacak. İnsanlar arasında Peygamber'in sünnetiyle amel edecek. İslâm, yeryüzündeki komşularına dal ve kol salacak. Gökte ve yerde eyleşenler İslâm ümmetinden râzı olacaklar. Gök tek bir iklim bırakmayıp hepsine yağmur indirecek, yer hiçbir bitki ve bereketini bırakmayıp hepsini ortaya çıkaracak." (Ahmed bin Hanbel)

tarihinde eyvahcubbeli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Huzeyfe -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Fitneler kalplere (tıpkı) hasır çubukları gibi dal dal arzolunur. Artık onlar hangi kalbe işlerse o kalpte siyah bir leke hasıl olur. Hangi kalp onları kabul etmezse o kalpte de beyaz bir leke meydana gelir. Böylece iki kalbe yerleşirler.

Bu kalplerden biri cilâlı taş gibi bembeyazdır ve göklerle yer durdukça ona hiçbir fitne zarar vermez. Ötekine gelince o alaca siyahtır, tepesi aşağı duran testi gibidir. Ne bir iyilik (maruf) tanır, ne de bir kötülüğü (münkeri) inkâr eder. Yalnız içine işleyen hevâ ve hevesini bilir." (Müslim: 144)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde buyurur ki:

"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki gayretleri mideleri, şerefleri servetleri, kıbleleri karıları, dinleri dirhemleri ve dinarları olacak. Onlar mahlûkatın en şerlileridir ve onların Allah katında hiçbir nasipleri yoktur." (Deylemî)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...