Jump to content

Değiştirilmiş Kitap Kuran


Recommended Posts

  • İleti 463
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Müslümanların Kuran ayetlerini "Mekke ayetleri" ve "Medine ayetleri" diye ayırma palavraları dahi Kuran'ın tek kişi tarafından yazılmadığının, tek elden çıkmadığının ispatı olduğu gibi, tam tersine Kuran'ın bir çok kişi ve/veye bir çok gruplar tarafından yazıldığının, değiştirldiğinin, ekleme-çıkarma yapıldığının ispatıdır.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanların Kuran ayetlerini "Mekke ayetleri" ve "Medine ayetleri" diye ayırma palavraları dahi Kuran'ın tek kişi tarafından yazılmadığının, tek elden çıkmadığının ispatı olduğu gibi, tam tersine Kuran'ın bir çok kişi ve/veye bir çok gruplar tarafından yazıldığının, değiştirldiğinin, ekleme-çıkarma yapıldığının ispatıdır.

Sevgiler

Kuran'da 6236 ayet var. Bu ayetlerin HEPSİ İÇİN, hangisinin Mekke'de, hangisinin Medine'de indiğini KANITLARIYLA ortaya koyabilecek bir İslam alimi var mı? Yok. Çünkü bu şekilde bir kanıt yok. O halde, 'Mekki-Medeni Ayetler' olayının uydurma olduğu söylenebilir gayet.

Tabi böyle bir yalanın uydurulma amacı, kitlelerin Kuran'ı sorgulamasını engellemek ve onları daha rahat sömürmeyi amaçlamak. Kuran'da hata ve çelişki bulan insanlara 'Bu ayetlerin iniş sebebini, nerede indiğini vs. bilmiyorsunuz.' diyerek bu insanları kandırmak. Bugün bile milyonlarca insan, bu tür bahanelerle kandırılmıyor mu? İşte size kanıt.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Binlerce mezhep ve tarikat olması her biri için İslamın farklı anlaşılmasındandır.

Biri için doğru olan diğeri için ayetleri yalanlanmakdır,

Ayetlerimi yalanlayanları suda boğdum yazan Allah

yeni bir Tufan yapmak zorundaydı.

Şimdiye kadar yapmamış olması Kuranda Nuh tufanını yapma nedenini geçersizleştirmiştir.

Kuran ve Tufanda masal olmuştur.

Önceki kitaplar Tevrat ve İncilin bozulması sonucunda Kuran'ın gönderildiğini iddia ediyorlar.

İddiaları Allahın gücünün olmadığı ve İnsanların onun Kutsal kitabını değiştirmeye bile gücü yettiğidir..

Nasıl bir zekasızlıktır bu..

İncil ve tevrat değişti demek le Kendi Allahlarına hakaret ederler..

İşte müslüman aklı bu kadar çalışır.

Kuranda Ayetlerin uygulamasının mantık dışı kalması sonucu sonradan ilave edildiği çok açık olan Ayetler vardır. Surelerin bir çoğunun en son ayetleri yanlışlıkları örtme çabaları sonucunda eklenmişlerdir.

Yüzlerce mezhep tarikat ve cemaat varsa Kuran bozulmamıştır diye savunulması geçersizleşir.

Kuran'ın bir harfi bile değişmemiştir bahaneleri anlamsız olur.Anlam değiştikten sonra harfler aynı kalsa ne olur? İsteyen mecaz var diye istediği yere çekiyor.Önemli olan şekil mi? yoksa verilen mesaj mıdır?

Mezhep ve tarikatların çok olması Kuran'ın artık anlaşılmaz hale geldiğini kanıtlar.Kuranı siz anlamazsınız diye söyleyenler. Mecazlar,müteşabih ,anlaşılırlığı ve geçerliliği kalmamış ayetler var diye söyleyenler. Kuranın kutsal kitap olmadığını ve anlaşılamadığını belirterek“Kuran'da artık işe yaramıyor”diye kendileri söylemiş oluyorlar. Islamcılar aslında bunu söylüyorlar ama ne söylediklerinin farkında bile olamıyorlar.

ALICISININ OKUYUP ANLAYAMAYACAĞI BİR MESAJI GÖNDERİRMİSİNİZ?

Kuranı Notradamusun kitabı gibi gösterme çabaları vardır.Kuranın hiçbirşey anlatamadığı islamcılar tarafından kabul görmeye başlamıştır.Bunun kanıtı olarak,Kuranın anlaşılır ve net olmaması nedeni ile kelimelerin içinde başka anlamlar olduğunu yayma çabaları gösterilebilir.Allah anlatmak istediklerini neden gizlesin? Kuranı Allah bir bulmaca kitabı olarak göndermiş olabilir mi? Söylenen her sözün başka bir anlamı olmasının mantığı nedir? İslamcılar Kuranın ilkelliğinin kanıtı olan çelişkileri saklamak isterler.

Müslümanlar İslamın tüm zamanlarının dini olduğunu söylerler. Görüyoruz ki İslam kendi zamanının bile dini değildir.Kendi zamanında ve günümüzde kuranda yazanların anlaşılamadığı ortadadır.Her önüne gelenin Kuranı farklı anlamasıyla mezhepler,tarikatlar yüzlerce çeşit müslüman toplulukları oluşmuştur.

Müslümanlar Kuranı herkes anlamaz diye Kurandaki çelişkileri gizlemeye çalışırlar.Müslümanlar Allahın söylemek ve anlatmak istediğini anlatamadığını,Kuranda yazılı olanların anlaşılması için bilen birilerinin açıklama yapması gerektiğini söylerler. Allah öyle demek istememiştir aslında şunu anlatmak istemiştir diyerek Allahın Anlaşılma konusunda aciz bir yaratıcı olduğunu öne sürmüş olurlar.”Allah Kuranda oku duğunuz gibi öyle demek istememiş,öyle yazıyor ama anlatmak istediği bizim söylediğimiz gibidir” benzeri şeyler söylemeleri aslında islamcıların Allaha ortak koşmalarından başka bir şey değildir.

Ey Dinadamı ve imam veya müslüman,Allahın ne demek istediğini Allah tan daha mı iyi biliyorsun? Eğitimin nedir ki yazılı bir metni bir profesörden daha iyi anladığını iddia edebiliyorsun?Allah anlatamaz ben anlatırım gafleti içerisindesin.Allah hem yücedir diyorsun hemde ondan daha iyi anlatabileceğini söyleyebiliyorsun. Oysa Kuranda Allahın ayetleri açık açık herkesin anlayacağı şekildedir yazıyor.

NUR SURESİ-46AYET"Andolsun ki, biz, bilmediklerinizi size açık seçik bildiren ayetler indirdik."

Kuran da kimse bana hakemlik yapmasın yazar.Kuran da ne yazıyorsa anlamıda O dur yazan ayetler vardır. Yazan başka,anlamı başka olmaz.Allah tan geldiğini iddia ettiğiniz bir kitap için “öyle yazdığına bakmayın aslında başka bir şeyi anlatmak istiyor”” Aslında öyle yazıyor ama böyle demek istememişti “veya “orada mecaz var”gibi şeyler söylemek Onu inkar etmektir.Kitabın aslından uzaklaşmakdır. Hiç kimsenin doğru anlayamıyor olması Kuranın Allahın kelamı olmadığının kanıtı demektir.

Bu gibi şeyleri söyleyenlerin aslında şunları savunmuş olduğu aklına gelmiyor.Kuran 1400 yıldır İslam aleminde yanlış anlaşılıyorsa ortada Allahın gönderdiği kitap kalmamıştır.Her mezhep ve tarikat kendi yaptığını doğru görmektedir.Mezhep tarikat ve cemaatler islamın ve Kuranın anlaşılamaması nedeniyle oluşmuştur. Kuranı Allah gönderse bir kitap daha gönderip bu yanlış anlaşılmaları düzeltmek zorundaydı. Eğer islamın Allahla ilgisi varsa günümüzde bile yeni kitapla düzeltmek zorundadır.

tarihinde ARAF-64 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

Merhaba;

Sanırım bu video Inside the Quran'dan bir kesit.

San'a Kuranının dili nedir? Aramca değil mi?

O zaman Arapça olmayan bir kitap (Arap harfleri başka, Arapça başka) nasıl oluyor da Kur'an'ın değiştiğine delil olarak sunuluyor?

Eğer kitap Arapça değil, Aramca ise bu mealden başka birşey değildir ki... Aynı Osmanlıca, Türkçe, İngilizce meal gibi birşeydir. Mealler arası farklılıklar olması da doğaldır.

tarihinde epifun tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Video'da bahsedilen Kuran, Sanaa Kuranıdır. Arapça değil, Aramca'dır. Bu nedenle sözü edilen Kuran, yalnızca bir Kuran mealidir. Sözü edilen Sanaa Kuranında da elbette hem görsel, hem de muhtemel çeviri hatalarından kaynaklanan anlamsal farklılıklar bulunması doğaldır.

Şöyle bir örnek vereyim;

Çinliler Shakespeare'in bir Almanca çevirisini bulurlar. Ardından bunu eski İngilizce ile yazılmış Shakespeare'e ait orijinal metin ile karşılaştırırlar. Ve aralarında farklar olduğunu görerek "Bakın Shakespeare'in eserleri değiştirilmiş!" derler. İkisi de Latin Alfabesi ile yazılıyor diye, İngilizce ile Almanca aynı dil mi oldu?

Peki ikisi de Arap alfabesi ile yazıldı diye, Arapça ile Aramca aynı dil mi oldu?

Peki bu kadar büyük bir fiyaskodan belgeselde neden bahsedilmiyor?

Peki bu kadar komik bir fiyaskoya rağmen neden "Kuran değiştirilmiş işte!!" diye sahipleniyorsunuz :)

Ateist Cafe'deki bir başka başlıkta şöyle bir mesaj görmüştüm:

İşte müslümanların bu huyuna hep bayılmışımdır. Araştırmanın zerresini yapmadan -ki google'a danışsanız bile savunduğunuz salakça şeylerin safsata olduğunu göreceksiniz- hemen özümser, savunmaya geçer ve tartışırlar. Siz müslümanlar o kadar naif ve tatlısınız ki.

Yukarıda komikli şakalı bir şekilde dalga geçilen müslüman ile burada kendisini "rasyonel" ve "eleştirel" zanneden ateist arasındaki 7 farkı bulunuz.

tarihinde intreatment tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Video'da bahsedilen Kuran, Sanaa Kuranıdır. Arapça değil, Aramca'dır. Bu nedenle sözü edilen Kuran, yalnızca bir Kuran mealidir. Sözü edilen Sanaa Kuranında da elbette hem görsel, hem de muhtemel çeviri hatalarından kaynaklanan anlamsal farklılıklar bulunması doğaldır.

Bir kitabın diğer bir kitabın kopyası olduğunu iddia edebilmek için, kopya olduğu iddia edilen kitabın orjinal olduğu iddia edilen kitaptan sonra yazılmış olması gerekiyor. San'a Kuran'ını bilmediğim için soruyorum: Elimizde San'a Kuran'ından daha eski bir Kuran var mıdır?

Sevgiler.

tarihinde Ulaş'ın sesi bu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir kitabın diğer bir kitabın kopyası olduğunu iddia edebilmek için, kopya olduğu iddia edilen kitabın orjinal olduğu iddia edilen kitaptan sonra yazılmış olması gerekiyor. San'a Kuran'ını bilmediğim için soruyorum: Elimizde San'a Kuran'ından daha eski bir Kuran var mıdır?

Sevgiler.

:)

Açıkçası "Şu nüsha vardı, şurada şu tarihte bir Kuran vardı" geyiklerine hiç giresim yok, zira bu sorunun cevabı çok daha basit.

Yusuf 2. "Onu Arapça bir Kuran olarak indirdik ki anlayasınız."

Şuara 195. "Açık-seçik Arapça bir dille indirdi."

Rad 37. "İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik."

Nahl 103. "Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir."

Zümer 28. "Bunu, eğri-büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler. "

Kitabın kendi iddiası zaten dilinin Arapça olduğu, Aramca diliyle yazılmış Sanaa Kuranının orijinal Kuran olabileceğini düşünmek çok marjinal bir fikir olmaz mı? :)

tarihinde intreatment tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

:)

Açıkçası "Şu nüsha vardı, şurada şu tarihte bir Kuran vardı" geyiklerine hiç giresim yok, zira bu sorunun cevabı çok daha basit.

Yusuf 2. "Onu Arapça bir Kuran olarak indirdik ki anlayasınız."

Şuara 195. "Açık-seçik Arapça bir dille indirdi."

Rad 37. "İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik."

Nahl 103. "Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir."

Zümer 28. "Bunu, eğri-büğrüsü olmayan Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler. "

Kitabın kendi iddiası zaten dilinin Arapça olduğu, Sanaa Kuranının orijinal Kuran olabileceğini düşünmek çok marjinal bir fikir olurdu doğrusu :)

Hangi sebeple girmiyorsun?

Eğer aramice Kuran'ın kopya olduğunu söylüyorsan zaten geyik olarak kabul buyurduğun konuya en ön sıradan yer ayırtmış oluyorsun. Hem kopya olduğunu iddia edeceksin, hem de hangi mushafın eski olduğunu umursamayacaksın.

Burada laflara pek bakılmaz, bilimsel kanıtlar gerekir. Önceden aboneliğin var ise biliyorsundur, kapının önüne ateistforum linki atılmıyordu da yeni keşfettiysen durum böyleyken böyle.

Bize verdiğin cevap maalesef hayal kırıklığı. Böyle bir mantığa ne denebilir ki?

İncil ve Tevrat da der ki: İncil ve Tevrat değişmeyecek. Ayetleriyle sabittir.

Kuran'ın orjinalinin arapça olduğunun ispatını San'a Kuran'ında var ise yürütebilirsin oysa.

Bu ayetler aramice Kuran'da yoksa ben de derim ki Kuran'ı arapçaya çevirenler bu ayetler ile kendi halklarını etkilemeye çalışmış olabilirler. Ve ne olur? Çıkmaza gireriz. Kürkçüye geri döneriz. Hangisi daha eski?

Bir de verdiğin ayetler aksi yönde de kullanılabilir: http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=15968entry254138

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Video'da bahsedilen Kuran, Sanaa Kuranıdır. Arapça değil, Aramca'dır. Bu nedenle sözü edilen Kuran, yalnızca bir Kuran mealidir. Sözü edilen Sanaa Kuranında da elbette hem görsel, hem de muhtemel çeviri hatalarından kaynaklanan anlamsal farklılıklar bulunması doğaldır.

Şöyle bir örnek vereyim;

Çinliler Shakespeare'in bir Almanca çevirisini bulurlar. Ardından bunu eski İngilizce ile yazılmış Shakespeare'e ait orijinal metin ile karşılaştırırlar. Ve aralarında farklar olduğunu görerek "Bakın Shakespeare'in eserleri değiştirilmiş!" derler. İkisi de Latin Alfabesi ile yazılıyor diye, İngilizce ile Almanca aynı dil mi oldu?

Peki ikisi de Arap alfabesi ile yazıldı diye, Arapça ile Aramca aynı dil mi oldu?

Peki bu kadar büyük bir fiyaskodan belgeselde neden bahsedilmiyor?

Peki bu kadar komik bir fiyaskoya rağmen neden "Kuran değiştirilmiş işte!!" diye sahipleniyorsunuz :)

Hangi dilde ve nasıl çevrilirse çevrilsin anlatılmak istenen aynı olur..

Aşağıda hepsi farklı çevirmiş ama

Anlatılan Fuhuş yaptırdığınız cariye artık fuhuş yapmak istemiyorum derse Gönülsüz fuhuş yaptırmayındır..

bak...

Kuranın Hangi arapça olduğunu biliyormusun?

İmam İskender Ali Mihr : Ve nikâha (imkân) bulamayanlar, Allah onları fazlından gani (zengin) kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar! Ellerinizin altında malik olduklarınızdan (kölelerinizden, cariyelerinizden) yazılı antlaşma (mukatebe yapmak: para kazanıp, bedelini ödeyerek azad olmak) isteyenlere, eğer onlarda hayır olduğunu bilirseniz, o zaman yazılı antlaşma (mukatebe) yapınız. Ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara veriniz. Genç cariyelerinizi, eğer namuslarını korumak (iffetli kalmak) isterlerse, dünya hayatının malını isteyerek fuhşa (zinaya) zorlamayınız. Kim onları fuhşa (zinaya) zorlarsa, o taktirde muhakkak ki Allah, onların zorlanmalarından sonra Gafur'dur (mağfiret edendir) Rahîm'dir (rahmet esmasıyla tecelli edendir).

Diyanet İşleri : Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

Abdulbaki Gölpınarlı : Evlenmeye güçleri yetmeyenler de Allah, onları lûtfuyla zengin edinceye dek ırzlarını korusunlar. Köle ve câriyelerinizden, bir müddet içinde birden veya taksitle bir mal veya para karşılığı azât olmak isteyenlerin dileklerini de, bunda bir hayır olduğunu bilirseniz kabûl edin ve onlara, Allah'ın size verdiği maldan verin. Câriyelerinizi, onlar da namuslu yaşamayı istedikleri halde, geçici dünyâ malı için kötülük yapmaya mecbûr etmeyin. Zorla kötülüğe sevkedildikten sonra da şüphe yok ki Allah, onların suçlarını örter, rahîmdir.

Adem Uğur : Evlenme imkânını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Ahmed Hulusi : Nikâh (eş - imkânı) bulamayanlar da, Allâh kendi fazlından onları zengin edinceye kadar iffetli olsunlar. . . Sahip olduğunuz kölelerden azâtlık belgesi talep edenlerle -eğer onlarda bir hayır bilmiş iseniz- yazılı anlaşma yapınız ve onlara Allâh'ın size verdiği maldan veriniz. . . Cariyeleriniz iffetli-namuslu kalmayı dilerler ise, dünya hayatının geçici menfaatini isteyerek fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlar ise, muhakkak ki Allâh onların bu yaptıklarından sonra (onlara) Ğafûr'dur, Rahıym'dir.

Ahmet Tekin : Evlenme imkânı bulamayanlar ise, Allah lütfuyla kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Meşrû şekilde sahip olduğunuz, üzerlerinde meşrû haklarınız ve otoriteniz, kendileriyle düzgün insanî münasebetleriniz olan köleler ve câriyelerden yazılı sözleşme yapmak, bir bedel karşılığında hürriyetlerine kavuşma sözleşmesi akdetmek isteyenlerle, hürriyete kavuşmalarında kendileri için bir hayır görüyorsanız eğer, onlarla hemen yazılı sözleşme yapın. Allah’ın size vermiş olduğu paradan ve servetten siz de onlara vererek hürriyetlerine kavuşmalarına yardımcı olun. Câriyeleriniz, evlenerek aile hayatı kurmak, iffetli yaşamak, İslâm’a girmek istedikleri takdirde dünya hayatının geçici hazlarını elde etmek, kazanç sağlamak için, baskıyla, zorla, istemedikleri, hoşlanmadıkları bir hayatı onlara yaşatmaya kalkmayın. Kim onları zorlarsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah onlar için çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.

Ahmet Varol : Nikah (imkanı) bulamayanlar Allah'ın lütfuyla kendilerini zenginleştirmesine kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altındakilerden (köle ve cariyelerinizden) sizinle yazışmak (böylece belli şartlarla hürriyetlerine kavuşmak) isteyenlerle kendilerinde bir iyilik görürseniz yazışın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara da verin. Namuslarını korumak isterlerse cariyelerinizi, dünya hayatının çıkarını elde etmek amacıyla fuhuşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa şüphesiz Allah onların zorlanmalarından sonra bağışlayıcı, rahmet edicidir.

Ali Bulaç : Nikah (imkanı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir.

Ali Fikri Yavuz : Evlenmiye imkân bulamıyanlar, Allah fazlından onların ihtiyacını giderinceye kadar, iffetli kalmaya (zinadan sakınmaya) çalışsınlar. Kölelerinizden mükâtebe (para kazanıb efendisine vermek suretiyle azad olmak) istiyenleri de, eğer kendilerinde bir hayır biliyorsanız, hemen kitabete (sözleşmeye) bağlayın ve onlara Allah’ın size verdiği malından verin (size olan borçlarından düşürün). Dünya hayatının geçici menfaatını kazanacaksınız diye, cariyelerinizi fuhşa zorlamayın, hele iffetli olmak isterlerken... Kim, onları zinaya mecbur ederse, muhakkak ki Allah bu mecbur edilişlerinden ve tevbelerinden sonra kendileri hakkında Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir.

Bekir Sadak : Evlenemeyenler, Allah kendilerini lutfu ile zenginlestirene kadar iffetli davransinlar. Kolelerinizden hur olmak icin bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik gorurseniz, bedel vermelerini kabul edin. Onlara Allah'in size verdigi maldan verin. Dunya hayatinin gecici menfaatini elde etmek icin, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhsa zorlamayin. Kim onlari buna zorlarsa bilsin ki Allah hic suphesiz onu degil zorlanan kadinlari bagislar ve merhamet eder.

Celal Yıldırım : Evlenemiyenler (malî imkânı buna elvermiyenler) Allah kendilerini fazl-u kereminden zengin kılıncaya kadar iffetli kalmaya çalışsınlar. Sahip olduğunuz köle ve cariyelerinizden belli bir para ödemek suretiyle azâd edilmesi hakkında yazılı bir anlaşma yapmak isteyenlerle —onlarda iyi bir durum biliyorsanız— yazılı anlaşma yapın. Allah'ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için cariyelerinizi —iffetli kalmayı arzu edip duruyorlarsa— fuhşa sakın zorlamayın. Kim onları (bu hususta) zorlarsa, elbette Allah onların zorlamasından sonra (o cariyeleri) çok bağışlayan ve (haklarında) çok merhamet edendir.

Diyanet İşleri (eski) : Evlenemeyenler, Allah kendilerini lütfü ile zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik görürseniz, bedel vermelerini kabul edin. Onlara Allah'ın size verdiği maldan verin. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilsin ki Allah hiç şüphesiz onu değil zorlanan kadınları bağışlar ve merhamet eder.

Diyanet Vakfi : Evlenme imkânını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Edip Yüksel : Evlenme imkanına sahip olmayanlar da, ALLAH kendilerini lütfuyla zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Evlenme yoluyla özgürlük belgesi almak isteyen esirleri -niyetleri dürüstse- özgürlüklerine kavuşturun. Ve ALLAH'ın size verdiği parasından onlara veriniz. İffetli olmak isteyen kızlarınızı, bu dünyanın geçici menfaatini arzulayarak fuhuşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa, o zaman ALLAH onların zorlandığını hesaba katar; O Bağışlayandır, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır : Bir nikâha çare bulamıyanlar Allah, kendilerine fazlından bir gına verinciye kadar ıffetli kalmıya çalıssınlar, memlûklerinizden mükâtebe istiyenleri de eğer kendilerinde bir hayır biliyorsanız hemen kitabete kesin ve onlara Allahın size malından verin ve dünya hayatın geçici metâını kazanacaksınız diye cariyelerinizi fuhşe ikrah etmeyin, hele ıffetli olmak isterlerse; her kim de onları ikrah ederse şübhesiz Allah, onlara ikrahlarından sonra gafurdur, rahîmdir

Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Evlenme imkanı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetli kalmaya çalışsınlar, sahibi bulunduğunuz köle ve cariyelerden, kendi bedellerini ödeyip azad edilmek için anlaşma yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır biliyorsanız, hemen yazılı anlaşma yapın ve Allah'ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici varlığını kazanacaksınız diye, sakın namuslu kalmayı dileyen cariyelerinizi fuhuşa zorlamayın. Her kim de onları fuhuşa zorlarsa, şüphesiz ki Allah, onların zorla bu işe sürüklenmesinden sonra, onları bağışlar, merhamet eder.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Fizilal-il Kuran : Evlenme imkanı bulamayanlar, Allah'ın lütfu ile kendilerini zenginleştirene kadar namuslu kalmaya özen göstersinler, zinadan kaçınsınlar. Ödeyecekleri belirli bir bedel karşılığında özgürlüklerine kavuşmak üzere sizinle sözleşme yapmak isteyen elinizin altındaki köleler ile, kendilerinde iyi insan olma belirtileri gördüğünüz taktirde sözleşme yapınız. Allah'ın size bağışladığı servetinizden onlara yardım ediniz. Namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi dünyalık çıkarlarınız uğruna fuhuşa zorlamayınız. Kim onları zorlarsa bilsin ki, uğradıkları zorlamadan sonra Allah onlar hakkında affedicidir ve merhametlidir.

Gültekin Onan : Nikah (imkanı) bulamayanlar, Tanrı onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Tanrı'nın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların fuhşa zorlanmalarından sonra Tanrı (onları) bağışlayandır, esirgeyendir.

Hasan Basri Çantay : Nikâha (evlenmiye çâre) bulamayanlar Allah kendilerini fazl (-u kerem) inden zengin kılıncaya kadar, (zinâya karşı) iffetlerini korusun. Ellerinizin mâlik olduğu (köle ve cariyelerden) mükâtebe isteyenleri, eğer onlarda bir hayır biliyorsanız, kitabete kesin, onlara Allahın size verdiği maldan verin. Dünyâ hayâtının, geçici metâını kazanacaksınız diye cariyelerinizi, eğer kendileri de iffetli olmak isterlerse, siz fuhşa mecbur etmeyin. Kim onları (buna) mecbur ederse şüphesiz ki Allah onlara (o cariyelere) kendilerinin ikrahlarından sonra da çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

Hayrat Neşriyat : Evlenme(ye imkân) bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusun(lar)!Sâhib olduğunuz kölelerinizden (ve câriyelerinizden) mükâtebe (hür kalmak için yazılı sözleşme) yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır bilmiş iseniz onlarla artık mükâtebe yapın! Allah’ın size verdiği maldan, (siz de) onlara verin!Dünya hayâtının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın! Kim onları (fuhşa) zorlarsa, artık şübhesiz ki Allah, onların zorlanmalarından sonra, (o câriyelere karşı) çok mağfiret edendir, çok merhamet edendir.

İbni Kesir : Evlenemeyenler de; kendilerini Allah, lutfuyla zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin bedel vermelerini kabul edin. Şayet onlarda bir hayır görüyorsanız Ve Allah'ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatını elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa şüphesiz ki Allah, onların zorlamalarından sonra da Gafur'dur, Rahim'dir.

Muhammed Esed : Evlenmeye imkan bulamayanlar, Allah kendilerine lütfuyla bu imkanı verinceye kadar iffetli davransınlar. Yasal olarak sahip bulunduğunuz kimselerden azatlık sözleşmesi yapmak isteyen olursa, kendilerinde iyi niyet görüyorsanız bu sözleşmeyi onlar için yazın; ve Allah'ın size bahşettiği kendi zenginliğinden onlara (paylarını) verin. Ve eğer evlenerek iffetlerini korumak istiyorlarsa, sakın, dünya hayatının geçici hazları peşine düşerek, (hürriyeti sizin elinizde bulunan) cariyelerinizi fuhşa zorlamayın; kim onları buna zorlarsa, bilsin ki, maruz kaldıkları bu zorlanmadan ötürü, Allah (onları) acıyıp esirgeyecek ve bağışlayacaktır!

Ömer Nasuhi Bilmen : Evlenmeğe (çare) bulamayanlara Allah kendilerini fazlından zengin kılıncaya değin iffetlerini korusunlar ve ellerinizin malik olduğu kimselerden kitabete rabtedilmelerini isteyenler olunca da eğer onlarda bir hayır bilmiş iseniz onları kitabete kaydediverin ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara veriniz. Ve genç cariyelerinizi iffetlerini muhafaza etmek isterlerse dünya hayatının fâni metâını dileyerek fuhuşa sevketmeyiniz. Ve her kim onları icbar ederse şüphe yok ki, Allah onların icbar edildiklerinden sonra da gafûrdur, rahîmdir.

Ömer Öngüt : Evlenemeyenler de, Allah lütfu ile kendilerini zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köle ve câriyelerden) hür olmak için mükâtebe yapmak (bedel vermek) isteyenlerle, eğer kendilerinde bir iyilik görüyorsanız, mükâtebe yapın. (Bedel vermelerini kabul edin). Onlara Allah'ın size verdiği maldan verin. Eğer câriyeleriniz namuslu kalmak istiyorlarsa, dünyâ hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Şaban Piriş : Evlenme imkanı bulunmayanlar, Allah’ın lütfundan kendilerini zenginleştirinceye kadar namuslarını korusunlar. Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, eğer onlarda bir hayır görüyorsanız, bedel vermelerini kabul edin. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, namuslu kalmak istemelerine rağmen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa, şüphesiz Allah, onların zorlanmalarından sonra da bağışlayıcı ve merhametlidir.

Suat Yıldırım : Evlenme imkânı bulamayanlar ise, Allah lütfu ile onların ihtiyaçlarını giderinceye kadar iffetli kalmaya çalışsınlar! Eliniz altındaki köle ve cariyelerinizden mükâtebe yapmak isteyenler olursa ve siz de onlarda liyakat görürseniz mükâtebe yapınız! Allah’ın size ihsan ettiği maldan siz de onlara veriniz. (Mecburî hizmet bedellerini ödemelerine yardım ediniz). Dünya hayatının geçici metâını elde etmek için, sakın cariyelerinizi -hele iffetli olmak isterlerse- fuhşa zorlamayın! Her kim onları fuhşa zorlarsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra, Allah kendileri hakkında gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).

Süleyman Ateş : Evlenme (imkânı) bulamayanlar, Allâh kendilerini lutfundan zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunan (köle ve câriye)lerden, mükâtebe (akdi) yapmak isteyenlerle -eğer kendilerinde hayır görürseniz- mükâtebe yapın ve Allâh'ın size verdiği malından onlara da verin. Dünyâ hayâtının geçici menfaatini elde etmek için, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz Allâh (fuhşa) zorlanmalarından sonra (o kadınlara karşı) bağışlayıcı, esirgeyicidir.

Tefhim-ul Kuran : Nikâh (imkânı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından da onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, hiç şüphe yok, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir.

Yaşar Nuri Öztürk : Nikâh imkânı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar. Size bağımlı olanlardan, hürriyetini satın almak isteyenlerin, kendilerinde iyi hal görürseniz, onlarla yazılı anlaşma yapın. Allah'a size verdiği malından siz de onlara verin. Hizmetinizdeki genç kızları, iffetli kalmak isteyip dururlarken, iğreti dünya hayatının basit menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa Allah, fuhşa zorlanmalarından sonra onları affedici, esirgeyicidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hangi sebeple girmiyorsun?

Eğer aramice Kuran'ın kopya olduğunu söylüyorsan zaten geyik olarak kabul buyurduğun konuya en ön sıradan yer ayırtmış oluyorsun. Hem kopya olduğunu iddia edeceksin, hem de hangi mushafın eski olduğunu umursamayacaksın.

Burada laflara pek bakılmaz, bilimsel kanıtlar gerekir. Önceden aboneliğin var ise biliyorsundur, kapının önüne ateistforum linki atılmıyordu da yeni keşfettiysen durum böyleyken böyle.

Bize verdiğin cevap maalesef hayal kırıklığı. Böyle bir mantığa ne denebilir ki?

İncil ve Tevrat da der ki: İncil ve Tevrat değişmeyecek. Ayetleriyle sabittir.

Kuran'ın orjinalinin arapça olduğunun ispatını San'a Kuran'ında var ise yürütebilirsin oysa.

Bu ayetler aramice Kuran'da yoksa ben de derim ki Kuran'ı arapçaya çevirenler bu ayetler ile kendi halklarını etkilemeye çalışmış olabilirler. Ve ne olur? Çıkmaza gireriz. Kürkçüye geri döneriz. Hangisi daha eski?

Bir de verdiğin ayetler aksi yönde de kullanılabilir: http://www.ateistfor...68

Sevgiler.

Sevgili Ulaş,

Sanaa Kuranının orijinal Kuran olduğunu veya elimizdeki Kuran'ın o Sanaa Kuranı üzerinde değişiklikler yapılarak elde edilmiş olabileceğini iddia ediyorsun.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki, Sanaa Kuranı ile ilgili çalışmalarıyla ünlenen Gerd R. Puin'in bile "Sanaa Kuranı orijinal Kurandır" gibi bir iddiası yok. Zira Sanaa Kuranı dediğim gibi Aramice yazılmıştır ve yalnızca bir çeviri/mealdir. Dr. Puin dahi "Aslında Kuran Aramice'ydi, sonra Araplar üzerinde değişiklik yapıp sahiplendiler" gibi bir iddiada bulunmuyor, zira ortada bunu destekleyecek hiçbir delil yok. Bu teoriyi ortaya atan kişi sensin, o halde sanırım sen bize Sanaa Kuranında "Biz bu kitabı Aramice indirdik!" yazan bir ayet göstermekle mükellefsin. Benim delillere ihtiyacım var, hayal gücü ile ortaya atılmış teorilere değil :) Öte yandan Inside the Quran adlı belgeselde de "Sanaa Kuranındaki ayetlerin anlamlarında çok büyük değişiklikler olmadığı" söyleniyor. Kısacası iddia ettiğin gibi İslam'ı yeni baştan yazabilecek bir farklılık yok Sanaa Kuranında.

Şu ana kadar bulunmuş en eski Kuran'ın Sanaa Kuranı olması, Sanaa Kuranını orijinal Kuran yapmaz. Bir başka deyişle; delil yokluğu, yokluğun kanıtı değildir.

Belgeselde iddia edilen husus, Kuran'ın zaman içerisinde değişikliğe uğramış olabileceğidir. Ben de diyorum ki, bu belgeselde gösterdikleri sözüm ona "değiştirilmiş Kuran", Arap alfabesiyle fakat Aramca diliyle yazılmış bir çeviridir. Bu nedenle görsel ve anlamsal farklılıklar olması olağandır.

@abdullahabdal1 - Kuran değişmeden kalacaktır, zira bu Allah'ın vaadidir. Fakat meallerde farklılıklar olabilir. Bu çevirenin hatalarından kaynaklanır.

Eski Elmalılı meallerinde Allah, peygamberimize "Habibim" (sevgilim) diye hitap ediyordu. Oysaki Kuran'da Allah peygamberimize yönelik böyle bir hitapta bulunmaz. Aşk mı yaşayacak Allah bir insan evladı ile? Bu yalnızca çevirmenin hatasıdır.

Veya ille de spesifik örnek istiyorsan buyur:

Hac suresi 15. ayet,

Yaşar Nuri meali: Kim Allah'ın dünyada ve âhirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir sebeple göğe uzansın, sonra öteki ilişkilerini kessin de bakıversin: Oyunu, öfkelendirdiği şeyleri gerçekten giderecek mi?"

Diyanet meali: Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?

Diyanet, bu mealinde hayal gücünün sınırlarını zorlamaktadır.

Zira ayetin orijinalinde boyuna ip geçirip intihar etmekten bahsedilmez. Yaşar Nuri'nin çevirisi çok daha doğrudur.

Peki Dİyanet böyle yazdı diye ne oldu? Şimdi Kuran tahrif mi edilmiş oldu? Hayır, sadece Kuran'ı çeviren birtakım "insanlar" hata yaptılar. Fakat Kuran'ın orijinali yerinde durmaktadır, yanlış çeviriler de bu sayede elenir. Durum bundan ibaret.

tarihinde intreatment tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

@abdullahabdal1 - Kuran değişmeden kalacaktır, zira bu Allah'ın vaadidir. Fakat meallerde farklılıklar olabilir. Bu çevirenin hatalarından kaynaklanır.

Âl-i İmrân 7

(Medenî 89) Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondakimüteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.

Kurana sonradan hatta yakın zamanlarda eklendiği nasıl belli bu ayetin değilmi?

Bunu anla ma mak için ancak kereste olmak gerekiyor....

Bu ayetteki düşüncenin oluşması için önce kuranı yazmak gerekiyor ki..en erken muhammedden sonra 300 yıl gerekiyor..

Sonrasında sıra bu ayetin eklenmesine gelecek daha..

Muhammed ölmüş

yüzyıllar sonra kuran yazılmış..

bu arada yazıldığı için okunma fırsatı olmuş...

Okuyanlar başlamışlar tartışmaya bu gün bizim yaptığımız gibi..

sonra bu yukardaki ayeti Kurana eklemek gereği olmuş..

çünkü bazı ayetler saçma olmuş..ne yapmak lazım diye düşününce..

müteşabih :)

şöyle düşünelim..

Muhammed-Dün yine bana vahiy geldi..Allah bakire bikaçtane eş vermeyi düşünüyormuş bana...

Müslüman- ortalıkta karımı kaldı ki?

Muhammed- Bu müteşabih ayettir..bazen Allah sapıtıp..bu ayete uymanıza gerek yok..anlamayında ama..ben yinede göndereyim diyor..

Bu kadar da olmaz ki..insan olan biraz utanır beee :lol:

tarihinde abdullahabdal1 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bravo intreatment. Tamamen katılıyorum sana.

Teşekkürler :)

Bu katıldığını ben defalarca anlattım daha önce bu formda ..bak inanmazsan yine vereyim..

Senin Allahının bir tecavüzcü olduğunu anla

50-"O halde hemen Allah'a kaçın; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.

51-Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın; haberiniz olsun ki ben size ondan açık bir uyarıcıyım.

Pek açıktır ki bu Kuran ayetlerinde konuşan Allah değil Muhammed in kendisidir.

Peki o dönemlerde bunları fark edenler yok muydu? Neden Muhammed'e inandılar?

Kuran Ayetlerinden gördüğümüz kadarıyla bu mantıksızlıkları fark edenler çoktu.Sürekli onlardan şikayet eden ayetler okuyoruz.Örneğin Ömer Hayam gibi zeki insanlar o günde mevcuttu.Ancak Dinlerin savaş ve ele geçirmeyle ve baskıyla yayıldığını unutmayalım.İslam ülkelerine bakın Arap ordularının ele geçirdiği yerlerde geçerlidirler.Hıristiyanlar da Amerika ya ordu gücüyle yayıldılar.Çin ve uzak doğuyu ele geçiremeyen İslam ve Hıristiyan orduları o bölgelere dinlerini götürememiştir.Dünya haritasına bakarsanız.Dinlerin savaş ve zorbalıkla yayıldığını fark edersiniz.19 uncu yüzyılda ise yalanlarla ayakta durmaya çabalamaktadırlar.Çünkü Okuma oranının artması ve teknoloji dinleri yok etmektedir.

Birincisi o dönemde okuma bilen o kadar düşüktü ki bu ayetleri inceleyebilecek insan sayısı çok azdı.

İkincisi, bu ve benzeri çarpıklıkları fark edip dile getirilenler kafirlikle, münafıklıkla, zındıklıkla suçlanıp aşağılanıyordu. Hatta Muhammedi sadece eleştirmekle kalan şair Ka'b Bin Eşref gibiler bile bunu canları ile ödemiştir. Dolayısıyla gerçeği söylemek çok tehlikeliydi.

Üçüncüsü, toplumsal statüsü iyi olan muhalifler "kalpleri İslam a ısındırılmak" adına rüşvet verilerek susturuluyordu

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili abdullahabdal1, konudan uzaklaşıyorsun.

Burada ortaya delil mi sunacağız, yoksa ayetleri yorumlayarak "ehü ehü şu ayete bakın, nasıl da insanlar yazmış" gibi egzantirik teoriler mi ortaya sunacağız?

Nedense konu Sanaa Kuranının ortaya yeni bir icatmış gibi atılmasından başlayıp, klişeleşmiş "İşte Araplar cahildi de şöyle oldu böyle oldu" muhabbetine geldi. Enteresan mısın sen arkadaşım?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili abdullahabdal1, konudan uzaklaşıyorsun.

Burada ortaya delil mi sunacağız, yoksa ayetleri yorumlayarak "ehü ehü şu ayete bakın, nasıl da insanlar yazmış" gibi egzantirik teoriler mi ortaya sunacağız?

Nedense konu Sanaa Kuranının ortaya yeni bir icatmış gibi atılmasından başlayıp, klişeleşmiş "İşte Araplar cahildi de şöyle oldu böyle oldu" muhabbetine geldi. Enteresan mısın sen arkadaşım?

Kuranı ve ayetleri delil görmüyorsun öylemi?

ne yani delil olarak geriye tevrat ve incil kaldı onları mı getireceksin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

abdullahabdal1,

Sevgili troll kardeşim, hayatında başarılar.

Teşekkür ederim..

Şu konuda haklısın ,meali farklı farklı çevirenlerin olması kuranın değiştirdiğini göstermez..

Ki bu konuda ben yukarıda Nur suresi ayetini tüm meallerden o nedenle astım..

fakat ya ben anlatamadım,, ya sen anlamak istemedin..

Ancak,,

Kurandaki yukardaki ayet başta olmak üzere, kuranın yakın zamanlarda kitap haline getirilmiş olması

kuranın değiştiğinı gösterir..

İlginç olan ise,

yakın zamanda yazmalarına rağmen o kadar abuk subuk bir kitap yazmışlar ki....

Sonunda aman kimse okuyup anlamasın diye yalvarmaya başlamışlardır.. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...