Jump to content

Kuran'daki kalp; etten kan pompalayan kalp mi?


Recommended Posts

hadi alim, katıra bir kelime dahi mantıklı birşey söyleyemiyorsun,

Sen islamı engelleyen bir fitnesin. Bizim gibi müslümanlarla uğraşacağına Allah'a sövenlerle uğraş.

Sen, islami faaliyetlere engel olan bir kafirsin!

Senin gibi münafıkla konuşacağıma ateistle konuşurum daha iyi.

Kalem 12: Hayra, hayırlı işlere, Kur’ân öğrenimine, öğretimine, Kur’ân hükümlerine, Kur’ân ilkeleriyle yaşamaya, müslümanlara, İslâmî faaliyetlere engel olanlara, saldırganlara, bilerek günah işlemekte ısrar edenlere, zarar verenlere boyun eğme.

tarihinde KHF-232 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen islamı engelleyen bir fitnesin. Bizim gibi müslümanlarla uğraşacağına Allah'a sövenlerle uğraş.

Sen, islami faaliyetlere engel olan bir kafirsin!

Senin gibi münafıkla konuşacağıma ateistle konuşurum daha iyi.

Kalem 12: Hayra, hayırlı işlere, Kur’ân öğrenimine, öğretimine, Kur’ân hükümlerine, Kur’ân ilkeleriyle yaşamaya, müslümanlara, İslâmî faaliyetlere engel olanlara, saldırganlara, bilerek günah işlemekte ısrar edenlere, zarar verenlere boyun eğme.

beddua beddua beddua,

ahh ahh, seni allaha havale ediyorum,

sen bir namazı açıklamaktan acizssin, kalkmış bu forumda ukalalık yapıyorsun

derdin ateistlerin snaa ne kadar zekisin helal bravo demeleri ise,

hepsi senle alay ediyorlar farkındamısın,

seni boşver hak ediyorsun alayı da,

senin yüzünden kelamullahıda alay konusu ettiriyorsun bu vebali nasıl ödeyeceksin.

islam dininden bir namaza açıklama yapamayan kişi,

kalkmış ayet yorumluyor hadis ayıklıyor,

ne günlere kaldık yarabbi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başka bir soru daha: Madem beyninle görüyorsun, ben şimdi senin gözlerini oysam yine beyinle görebilir misin?

Sen cevap ver şimdi bakalım. Doğuştan kör olan birisi ruhu ile rüya görüyorsa, rüyalarında insanları, evleri vs yani şekilleri görmesi gerekir mi gerekmez mi?

tarihinde CharlesDarwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen cevap ver şimdi bakalım. Doğuştan kör olan birisi ruhu ile rüya görüyorsa, rüyalarında insanları, evleri vs yani şekilleri görmesi gerekir mi gerekmez mi?

göz beyin ruh , ve ruhun kontrol ettiği beyin insan ve ruhun bir bütün olduğu durumda ,

bedendeki enerjiyi kontrol eder. bu bağlantılıdır birbirlerine,

herhangi birinde bir kopukluk olursa, işlevini kaybeder,

önceden gören sonreadan kör olan insan beyniyle suan yasadığımız dünyayı göremez , lakin uykuda yada uyku tarzı diğer durumlarda

aynen yasanılan yerleri görmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

aynı şekilde , kulak beyin ruh, enerjisi bir bütünü kontrol etmeyi öğrenince , çok uzaktaki sesleri yada bizlerin duyamadığı sesleri duyar ve işitir.

duyu organlarımız ruh ile bir bütündür,

enerjide bunların tamamıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

önceden gören sonreadan kör olan insan beyniyle suan yasadığımız dünyayı göremez , lakin uykuda yada uyku tarzı diğer durumlarda

aynen yasanılan yerleri görmektedir.

Bunun ruh ile alakası yok. Ancak benim sorum başka. Doğuştan kör olan birisinden bahsediyorum. Hayatında hiçbirey görmemiş bir insanın rüyaları nasıl olur? Eğer ruh varsa ve rüyayı ruh görüyorsa kişi şekilleri görmelidir. Doğru değil mi? Doğuştan kör olan bir insan rüyasında insanları, evleri, cisimleri görür mü? Soru gayet basit. Cevap bekliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen cevap ver şimdi bakalım. Doğuştan kör olan birisi ruhu ile rüya görüyorsa, rüyalarında insanları, evleri vs yani şekilleri görmesi gerekir mi gerekmez mi?

Bütün insanlar rüya görür. Yani doğuştan görme özürlüler de rüya görür. (kaynak: Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi)

Yazının devamını merak edenler: http://biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=5&soru_id=662

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rüya görmesi değil nasıl gördüğü benim için önemli. Bana nasıl gördüğünü yazar mısın?

Şeker kardeşim, bak sana yukarıda tübitakın makalesini verdim kaynak diye. Önce baştan sona bir okur musun?

Ondan sonra tekrar konuşalım burada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunun ruh ile alakası yok. Ancak benim sorum başka. Doğuştan kör olan birisinden bahsediyorum. Hayatında hiçbirey görmemiş bir insanın rüyaları nasıl olur? Eğer ruh varsa ve rüyayı ruh görüyorsa kişi şekilleri görmelidir. Doğru değil mi? Doğuştan kör olan bir insan rüyasında insanları, evleri, cisimleri görür mü? Soru gayet basit. Cevap bekliyorum.

aslında güzel bir soru sordun, doğuştan kör olan birisini tanıyorum ama bu soruyu hiç sormadım, sadece muhabbetlerimiz oluyordu, inşallah dedim diğer dünyada muradına erersin, o abinin bana dediği şu oldu, rabbim in keremine şükürler olsun, ben kalbimle görüyorum,

çok etkilenmiştim , böyle bir durumda ama bu kadar pozitif bir insan, bizler gördüğümüz için suan anlam veremiyoruz ama , hayat sadece gözlerimizle baktığımızdan ibaret değil, manevi olarak ruh kalp beden bir bütünü oluşturdumu, gözle olmasada manen görebileceği kanısındayım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacc 46: Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler kör olur.

Gördüğünüz üzere; Hacc 46'da "düşünecek kalpleri" ifadesini ele alalım. Burada da bahsedilen kalp; Ruhun merkezi olan kalp, kan pompalayan kalp değil. Ruhun merkezi kalp, aynı zamanda beyine de hükmeder.

Bu ayetin anlamına gelirsek, hacc 45'in devamı olduğunu görürüz.

Hacc 45: Böylece (halkı) zalim olan nice ülkeler gibi onu da helâk ettik. Artık o (ülke), çatıları yıkılmış, kuyuları ve yüksek sarayları terkedilmiş (bir halde)dir.

Hacc 45'te deniyor ki, Allah, daha önce dünyada pek çok zalim olan ülkeleri ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar helak etmiş. Bizi de uyarıyor ki, hem zalimlik yapıp hem de güçlüyüz, bize kimse bir şey yapamaz demeyin; akıbetiniz onlarınkiyle aynı olur.

Allah, Hacc 46'da da diyor ki; yer yüzünde dolaşan insanlar, daha önce helak edilmiş, yerle bir edilmiş medeniyetlerin kalıntılarını görmelerine rağmen ders almazlar mı? Sadece gözün görmesi yetmiyor, kalbin(Ruhun kalbi/merkezi) de anlaması gerekiyor. Ruhun kalbi/merkezi, beyine de hükmeder.

tarihinde KHF-232 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 7 months later...

KURAN'DA BEYNİN FONKSİYONLARI KALBE YÜKLENMİŞTİR

İlk çağlardan itibaren insanlar kalbin düşünme işlevini yerine getirdiğine inanmıştır. İlkel insanların heyecan ve korku gibi duygu durumlarında kalp atışlarının hızlandığını gözlemlemeleri de bu hurafenin doğmasında etkili olmuştur. Örneğin öteki dünya inancı taşıyan Eski Mısır’da cesetler mumyalanırken beyin parçalanıp çıkarılır, ancak vicdanın ve hayatın kaynağı olduğuna inanılan kalp korunurdu. Kalp dışındaki tüm iç organlar çıkarılırdı. Eski Yunan filozoflarından Aristo da kalbi düşünme organı olarak tanıtmış, beynin ise kanı soğutmaya yarayan bir organ olduğuna inanmıştır. (Kaynak: Aristotle: Biology*[internet Encyclopedia of Philosophy])

Dolayısıyla 7. yüzyıl Arabistan’ına hakim olan hurafeler ve batıl inançlar Kur’an’a da geçmiştir. Işte bunlardan biri de düşünme fonksiyonunu kalbin gerçekleştirdiği yanılgısıydı. Aşağıdaki ayetleri okuyan her aklı başında biri bu gerçeği kabul edecektir:

Araf Sûresi 79. Ayet:

And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık;
onların kalbleri vardır ama anlamazlar
; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.

Hac Sûresi 46. Ayet:

Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, orada olanları
akledecek kalbleri
, işitecek kulakları olsun. Ama yalnız gözler kör olmaz,
fakat göğüslerde olan kalbler de körleşir
.

Hac Suresi(46) Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki,
düşünecek kalpleri
, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.

Muhammed Suresi(24) Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı?
Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?

Nahl Suresi(22) Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların
kalpleri bunu inkâr etmekte
, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.

İsra Suresi(36) Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve
kalp
, bunların hepsi ondan sorumludur.

İsra Suresi(46) Kur’an’ı anlamamaları için
kalpleri üzerine perdeler
, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur’an’da (ibadete layık ilah olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.

Kehf Suresi(57) Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için,
kalplerine perdeler gerdik
, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.

Aşağıdaki hadislerde de kalbin düşünme organı olarak tanıtıldığı tüm çıplaklığıyla görülmektedir:

“Bedende bir et parçası vardır ki, o salih olduğu zaman bütün beden salâh bulur; o fesad bulduğu zaman bütün beden fesada gider. Dikkat edin! O, kalptir.” ( Buharî , Müslim, vd .)

(Kalb, organların hükümdarıdır. Hükümdar iyi olunca emrindekiler de iyi olur. Bozuk olunca emrindekiler de bozulur.) [beyheki, İbni Adiy]

“(Mümin) kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta/leke oluşur. Eğer tevbe edip vaz geçer ve mağfiret dilerse, kalbi yine parlar. Döner (aynı kötü işi) tekrar yaparsa o leke artar. (Kul günah işlemeye devam ettiği takdirde öyle bir an gelir ki) nihayet (lekeler) kalbini tamamen kaplar.” ( Tirmizî , Hakim , vd .)

Aynı şekilde İslam'da ve Zerdüştilikte bulunan Şakk-ı Sadr efsanesinin de bu batıl inançla irtibatı göz ardı edilemez.

Bu bariz saçmalığı kurtarmak için Gazzalî ve Said Nursî gibi alimler “Kalpten maksat çam kozalağı gibi bir et parçası değildir. Kalp manevi bir cevherdir ki tanrısal ilhamların tecelligâhıdır.” diyerek hayalî bir kalp icat etme yola gitmişlerdir. Bu iddia sahipleri beyni sadece data depolayan ve ileten bir organ olarak tarif ederler. Oysa beyin sadece bir databank değil, fakat aynı zamanda fikir, karar, hayal, tasarı, bilinç ve duygularımızın da merkezidir. Yani kalp diye bir hayalet organa beynin işlevlerini vermek gerçek dışıdır. İnsanların kötülük veya iyilik yapma isteklerini, maneviyatını açıklamak için neden kalp ve nefis gibi imgesel organlara başvuralım? Hayvanlar da çeşitli duygu ve aklî yetilere sahiptir. Öyleyse şu imgesel kalpten hayvanlarda da mı var? Kısacası bu son derece gülünç bir sav.

Aşağıdaki ayet de Muhammed’in kalbi düşünme organı sandığının açık bir göstergesidir:

“Allah bir adamın göğüs boşluğunda iki kâlp yaratmamıştır.” (Ahzâb Suresi, 4)

Bu ayetin sebeb-i nüzulü ve tefsiri de bir hayli ilginç. Okuyalım:

“Allah hiçbir adamın içinde iki kalb yaratmamıştır…” Ahzâb/4

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

Mücahid dedi ki: Bu âyet-i kerîme dehası dolayısıyla “iki kalbli” diye anı*lan Kureyş’ten bir adam hakkında nazil olmuştur. Bu kişi de: Benim içimde iki kalbim vardır. Bunların herbirisi ile Muhammed’in aklından daha üstün bir seviyede aklederim, diyordu. (Mücahid) dedi ki:

Bu adam Fihr’den idi.

el-Vâhidî, el-Kuşeyrî ve başkaları da şöyle demişlerdir: Bu âyet-i kerîme Fihrli Cemil b. Ma’mer hakkında inmiştir. Duyduğunu ezberleyen bir adam*dı. Kureyşliler: Bu adam bunca şeyi ancak iki kalb sahibi olduğu için ezber*leyebilir, diyorlardı. Bu adam da şöyle dermiş:

“Benim iki kalbim var. Bu iki kalb sayesinde Muhammed’in aklından daha üstün bir akıl sahibiyim.”

Bedir günü müşrikler beraberlerinde Cemil b. Ma’mer de bulunduğu halde yenil*giye uğrayınca, Ebu Süfyan onu kervan arasında ayakkabılarından birisini aya*ğına giyinmiş, öbürünü ise eline asmış (almış) olduğu halde görünce, Ebu Süfyan kendisine:

“İnsanların hali nedir?” diye sormuş, o da:

“Bozguna uğradı*lar” diye cevab vermişti.

Bu sefer Ebu Süfyan ona: “Peki ne diye senin ayakkabılarından bir teki elinde, diğeri ayağında?” diye sorunca, adam:

“Ben her ikisinin de ayağımda olduğunu zannediyordum,” diye cevab verdi.

İşte o vakit eğer iki kalbi bulunmuş olsaydı, o ayakkabılarından bir tekini elinde unutmazdı, diyerek gerçeği anlamış oldular.

es-Süheylî de dedi ki: Cemil b. Ma’mer el-Cumahî’nin nesebi geriye doğ*ru şöyledir: Cemil’in babası Ma’mer, onun babası Hubeyb, onun babası Ve-hb, onun babası Huzafe, onun babası da Cumah’tır. Cumah’ın asıl adı da Teym’dir. Bu kişi “iki kalb sahibi” diye anılırdı. Âyet-i kerîme onun hakkın*da nazil oldu. Şairin şu beyiti de onun hakkındadır:

“Benim Medine’de kalışım nasıl olur ki,

Cemil b. Ma’mer oradan maksadını elde etmiş iken.”

Derim ki: Adının bu şekilde Cemil b. Ma’mer olduğunu söylemişlerdir, ez-Zemahşerî ise adını Cemil b. Esed el-Fihrî diye vermektedir.

İbn Abbas da şöyle demektedir: Âyetin nüzul sebebi şudur: Bazı münafıklar: Muhammed’in iki kalbi vardır. Çünkü o herhangi bir husus ile meşgul iken bir başka işle uğraşıyor, sonra tekrar önceki işine geri dönüyor, demiş*lerdi. Onlar Peygamber hakkında bunu söylemişlerdi, yüce Allah da onları bu buyruğu ile yalanladı.

Âyetin Abdullah b. Hatal hakkında indiği de söylenmiştir. ez-Zührî ve İbn Hibban dediler ki: Bu buyruk, Peygamber (sav)’ın Zeyd b. Harise’yi evlatlık edinmesi hakkında bir temsil olmak üzere nazil olmuştur. Yani bir adamın iki kalbi olmayacağı gibi, aynı şekilde tek bir evlat iki ayrı babanın oğlu olamaz.

en-Nehhas ise şöyle demiştir: Bu, dil bakımından sahih olmayan zayıf bir görüştür.

İmam Kurtûbi: El-Câmiu’l Ahkâmu’l Kur’an; Ahzâb suresi, 4. Âyet’in tefsiri ile ilgili bölüm.
tarihinde Tasvir-i Efkar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İbni Sina ve Farabi de kalbi aklın merkezi olarak göstermektedir:

b. Kalb Kavramının Istılâhî Tanımı

Kalb lafzının lugat ve ıstılâh tanımlarından hareketle, insan vücudundaki kalbin, insanın şuur, vicdan, his, idrâk ve aklî kuvvetlerinin merkezi olduğunu veya bu kabiliyetlerin bu uzvumuz tarafından kullanıldığını söylemek mümkün görünüyorsa da ulemâ arasındaki görüş ayrılıkları ve cevapsız kalan bazı sorular, bu konuda temkinli davranmayı gerektirmektedir. Zira göğüste bulunan bir et parçası ile iman, şuur, vicdan ve akıl gibi melekelerimiz arasında bir ilişkinin olup olmadığı, eğer bir ilişkinin varlığı kabul ediliyorsa bu alakanın nasıl gerçekleştiği konusunda açık ve kesin bir cevap verilememekte ve bu belirsizlik, iki ayrı kalbin varlığından söz edilerek aşılmaya çalışılmaktadır.

Literatürdeki bazı kalb tanımlarına göre, ‘göğsün sol tarafındaki çam kozalağı şeklindeki et parçası, kalb-i cismânî; şuur, vicdan, his, idrâk ve aklî kuvvetlerimizin merkezi ise kalb-i rûhanî dir.54 Fakat böyle bir sınıflandırma, kalb-i cismanî ile kalb-i rûhanî arasında bir ilişkinin olup olmadığı, eğer var ise bu ilişkinin nasıl gerçekleştiği konusundaki sorulara açık bir cevap oluşturmamaktadır. Mesela bu ilişki bir aleti kullananın aletle alâkası gibi mi yahut bir yerde oturanın mekan ile alâkası veya bir kaptanın gemisi, bir hükümdarın memleketiyle alâkası gibi midir?

Literatürde yer alan kalb tanımlarında, nefs, rûh, akıl, tefehhüm, tedebbür, basîret gibi farklı semantik unsurların kalb ile birlikte zikredildiği, yukarıda değinilen sorulara ancak bu kavramların dahil edildiği izahlar çerçevesinde cevaplar verilmeye çalışıldığı müşâhede edilmektedir. Mesela Farabî (ö. 339/950) duyu, arzu, muhayyile ve düşünme gücünü, nefse atfetmekte ve bütün bu güçlerin fizyolojik merkezinin kalb olduğunu ifade etmektedir. Farabî şöyle der:

‘İnsanın ilk vücut bulan gücü, beslenmedir. Bunu, duyu, arzu, muhayyile ve düşünme güçleri takip eder. Nefsin topluca sayılan bu güçleri, onlara topluca hükmeden düşünme gücüne hizmet ederler. Bununla birlikte fizyolojik seviyede onlardan her birinin merkezi, hayvanî hararetin kaynağı olarak tarif edilen kalbtir. Kalbi, üstünlük ve oluş bakımından dimağ takip eder.

İbn Sinâ (ö. 428/1037) da Farabî gibi kalbi, nefsin güçlerinin merkezi olarak görmüş ve bu güçlerin bedende ortaya çıkmasının kalb aracılığıyla gerçekleştiğini söylemiştir:

‘Bedenin ilk teşekkül eden uzvu kalbtir. Nefsin bütün güç ve fiilleri kalb vasıtasıyla bedenin öteki organ ve uzuvlarında ortaya çıkar. Mesela nefsin idrâk ve hareket güçleri kalbten beyne, beyinden de sinirlere yayılır, fakat merkez yine de kalbtir.’

Mutasavvıfaya ait bir tanımda kalb-i ruhânî, bir ‘latife-i rabbaniye-i ilahî’ olarak isimlendirilmiş ve kalb-i cismanî ile kalb-i rûhanî arasındaki ilişkinin varlığı ve bu ilişkinin mahiyeti konusunda bir tespit yapılmıştır:

‘Kalb, arazın cisimlerle, vasıfların mevsuflarla alakası gibi cismanî kalb ile alâkalı olan bir latife-i rabbaniye-i ilâhîdir.’

Kaynak:

Fakihlerden kalbin düşünme organı olduğuna inananlar:

Hacc/46 ve Kaf/37 yi delil göstererek Imam Safi öl.820 aklin yerinin kalp oldugunu söylemistir. Imam Malik öl.795 mezhebine bagli bir gurup alim de ayni görüsteler.

Kaynak: Ibnül Cevzi, Kitabul Ezkiya s.15 Sule Yayinlari-Dogu Klasikleri serisi

Kalbin düşünmenin merkezi olduğu yanılgısı İncil’de de var:

‘For as he thinketh in his heart, so is he…’ (Proverbs 23:7a KJV)

Kalbinden dusundugu icin, o da kalbden dusunur.

”…that you may know the thoughts of your heart.’ (Daniel 2:30b NKJV)

Sen ki, kalbinin dusuncelerini, bilebilirsin

”…that you may know the thoughts of your heart.’ (Daniel 2:30b NKJV)

Sen ki, kalbinin dusuncelerini, bilebilirsin

‘…The thought of your heart may be forgiven you.’ (Acts 8:22b NKJV)

Belki, kalbinin dusuncesi, seni bagisliyabilir/affedebilir.
tarihinde Tasvir-i Efkar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tabiîn’in büyüklerinden Kâ’bu’l-Ahbar rh.a. şöyle anlatmıştır:

“Hz. Aişe r.anha’nın ziyaretine gittim. Ona dedim ki:

– Göz insana yol gösterir. Kulak tehlikeleri duyurur. Dil, tercümanlık eder. Eller kanat vazifesini görür. Ayaklar da posta hizmetini yerine getirirler. Kalp ise hükümdardır. Şayet hükümdar olan kalp huzurlu olursa emrinde bulunan askerleri de huzur içinde olur. Şayet huzurlu değilse emrindekiler de huzursuz olur.

Beni dinleyen Hz. Aişe r.anha buyurdu ki:

– Evet, Hz. Peygamber s.a.v.’in de böyle söylediğini işittim.” (Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya)

tarihinde Tasvir-i Efkar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Muho ve çetesi beyini sümük kitlesi sanıyorlarmış.

Soğuk altığın zaman o kitle eriyip burnundan akıyor sadece, başka da hiçbir işe yaramıyor sanıyorlarmış.

Bu kadar mal adamlar yazmış işte bu kitabı.

Sende zavallı bir avuç beyinsiz teröristin saçmalıklarını akla fikre uydurucam diye uğraşıyorsun.

Ruhun başka hangi organları varmış onlardan da bahset?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...