Serdaar 0 Şubat 24, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 24, 2013 gönderildi Peki neden 6666 ayet? Birisi çıkıp açıklasın "Şundan şundan dolayı 6666 ayettir. Diğerlerinin yanıldığı nokta şudur" diye. Kardeşim 6666 ayet hakkında hadis vardır...Onun üzerine kimse ayetleri sayısıyla ilgili sorun yaşamaz.. Ama bahane arayanlar elbette bahane bulurlar.. Çünkü gerçeği aramıyorlar... Link to post Sitelerde Paylaş
Serdaar 0 Şubat 24, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 24, 2013 gönderildi (düzenlendi) Ateistleri bel kemiğini Bediüzzaman daha 1950 kırdığı için, Ateistler Bediüzzamanı kendilerine düşman görürler... Bu arada safdil müslümanları da Onun aleyhine kışkırtılar.. Halbuki Said Nursi der; Kur'anımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cennet'i de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennem'in alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünki vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur. Tarihçe-i Hayat ( 630 ) Evet Said Nursinin bütün derdi İman ve Kur'andır. Kur'anın sönmez ve söndürelemez bir güneş olduğunu bütün dünyaya ispat etmiştir... Şüphesi açsın 25.sözü okusun anlasın sonra tenkit etsin... Oukamadan tenkit edenler en azından insafsızlık ediyorlar demektir.. Şubat 24, 2013 tarihinde Serdaar tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
kutsalyaratik 0 Şubat 24, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 24, 2013 gönderildi besmele ayetmidir? Link to post Sitelerde Paylaş
Serdaar 0 Şubat 24, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 24, 2013 gönderildi : "Besmele tek bir âyet olduğu halde, Kur'anda yüzondört defa nâzil olmuştur." Sözler ( 12 ) Link to post Sitelerde Paylaş
BendeYar 0 Şubat 24, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 24, 2013 gönderildi besmele ayetmidir? besmele, kuranın başı kuranın sonudur, kuranı kerimin anafikridir, herşeyidir, anlamını kimse tam anlamıyla ifade edemez. o yüzden inananlar her işin başında onunla başlar onunla bitirir. sırrına vakıf olan yoktur. nasıl ki elif lam mim neyin tanımıdır bilinmiyorsa sırları. besmelede sırların en sırlısı, kapısı kapananların kilididir. herşey cümlesinin adı besmeledir. Link to post Sitelerde Paylaş
kutsalyaratik 0 Şubat 24, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 24, 2013 gönderildi besmeleler ile kac ayet oluyor toplam olarak? Her surede besmele varmidir? Link to post Sitelerde Paylaş
Pante 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Yazar Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi 6666 sayısı için hadis yoktur. Said Nursi bu yanlış bilgiyi sorgulamaksızın, kontrol etmeksizin doğrulamıştır. Ondan önce 1-2 kitapta bu yalan uydurulmuştur, Zemahşeri, İbni Huzeyme gibi. Bir şeyhülislam'ın da şiiri var 6666 hakkında: Bilmek istersen eğer sen aded-i ayatı Cümlesi altı bin altı yüz altmış altı. Binidir vad beyanında anın, bini vaid Binidir emr-i ibadet, bini nehy-ü tehdid, Bini emsal-ü berdir, bini ahbar-u kasas Beş yüz ayatı helal ile harama muhtass. Buldu yüz ayeti tesbih-u duada çü rüsuh, Altmış altısı dahi ayet-i nasihu mensuh. (M. Asım Köksal, İslam Tarihi) Ancak neyi ekleseler sonuçta 300 civarında ayet eksik kalıyor. 6666 doğruysa nereye gitti bu 300 ayet? Link to post Sitelerde Paylaş
Serdaar 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi (düzenlendi) 6666 sayısı için hadis yoktur. Said Nursi bu yanlış bilgiyi sorgulamaksızın, kontrol etmeksizin doğrulamıştır. Ondan önce 1-2 kitapta bu yalan uydurulmuştur, Zemahşeri, İbni Huzeyme gibi. Bir şeyhülislam'ın da şiiri var 6666 hakkında: Bilmek istersen eğer sen aded-i ayatı Cümlesi altı bin altı yüz altmış altı. Binidir vad beyanında anın, bini vaid Binidir emr-i ibadet, bini nehy-ü tehdid, Bini emsal-ü berdir, bini ahbar-u kasas Beş yüz ayatı helal ile harama muhtass. Buldu yüz ayeti tesbih-u duada çü rüsuh, Altmış altısı dahi ayet-i nasihu mensuh. (M. Asım Köksal, İslam Tarihi) Ancak neyi ekleseler sonuçta 300 civarında ayet eksik kalıyor. 6666 doğruysa nereye gitti bu 300 ayet? Sen yüzbin kere yalan desen de, doğru yalan olmaz... 6666 ayet hadistir ve icma-ı ümmet ile sabittir... Sen bunlarla uğrşacağına Kur'ana bir taklit yaz da, ateistlerin kahramanı ol... Zira ateistler böyle bir kahramana ihtiyaçları çok fazla... Halen böyle bir kahraman bulunmuş değildir.. Belki sen olursun Pante... Hadi göreyim seni... Öyle sinek vızıltısı gibi vesveselerle, İslamiyet güneşini söndürmeğe çalışmak sadece ahmaklık emaresidir.. Şubat 25, 2013 tarihinde Serdaar tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Serdaar 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi (düzenlendi) Bak Pante sen ne ilksin ne de sonsun aşağıdaki zavallı da senin gibiymiş.... Ne yapabilmiş elinde o kadar imkanlar olduğu halde.... Güneşi üflemekle söndürmeye çalışmak ahmaklık değil midir sen söyle? Şubat 25, 2013 tarihinde Serdaar tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
KHF-232 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi (düzenlendi) Said Nursi'nin Amerika taraftarlığı Said Nursî’nin Amerika ile ilgili şu ifadeleri, aklı ve imanı olanlar için oldukça manidar olsa gerektir: “…Küre–i Arz’ın şimdiki en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve İslamiyetle Asya ve Afrika’nın saadet ve sükünet ve müsalaha bulacağına (barış bulacağına) karar vermesi ve yeni doğan İslam devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırkbeş sene evvel olan müddeayı isbat ediyor, kuvvetli şahit olur.” (Tarihçe– Hayat , 88, Arabi Hutba–i Şamiye Eserini tercümesi / Birinci Kelime / Haşiye, İçtima–i Reçeteler II/101, Arabi Hutbe–i Şamiye Eserinin Tercümesi / Birinci Kelime/Haşiye) Konunun tümü için tıklayınız: http://kurtaricisizs...lam-dusman.html Şubat 25, 2013 tarihinde KHF-232 tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
KHF-232 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi Said Nursi'ye göre patrik Athenagoras gizli müslümanmış Bediüzzaman Said Nursi’nin bağrına bastığı ve hatta "gizli Müslüman" diye (M. İsmail Tezer, Mehmet Emin Birinci ile ropartaj Yeni Asya, 23 Mart 2005,; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe–i Hayatı, İstanbul 1990, C.2, s. 1479.) etrafa yayıp temize çıkartmaya çalıştığı 1950’lerin Ekümenik sevdalı Fener Patriği Athenagoras’ın sicili, Ekümenik sevdalı Patrik Bartholomeus’la sarmaş dolaş olan günümüzün diyalogcu nurcularının da kimliğini ortaya çıkartması bağlamında önemli bir işarettir. Patrik Athenagoras, Rum çetesinin başı Patrik Athenagoras, Milli Mücadele yıllarında Anadolu’daki Rum azınlıkları kışkırtmak üzere kurulan Mavri Mira teşkilatının kurucusudur (Bkz. M. Kemal Atatürk, NUTUK, Vesika 1, Erzurum / 22 Ağustos 1919). Athenagoras, yetkisi olmadığı hâlde kendisini "Konstantinopolis Ekümenik Patriği " ilân etme cüretinde bulunmuştur (Bkz. Doç. Dr. M. Süreyya Şahin, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1996, s.309). Time ve Fortune dergileri, Kıbrıs meselesinde EOKA katilleriyle işbirliği yapmış baş tahrikçinin Patrik Athenagoras olduğunu, Makarios ve beraber çalıştığı papazların Patrik Athenagoras’a bağlı bulunduğunu, dolayısıyla ondan emir aldıklarını ilân etmişlerdir. (Doç. Dr. M. Süreyya Şahin, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, Sonuç böl. Ötüken Neşriyat, İstanbul 1996). Konunun tümü için tıklayınız: http://kurtaricisizsiniz.blogspot.com/2013/02/said-nursi-bediuzzaman-kim-islam-dusman.html Link to post Sitelerde Paylaş
Serdaar 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi KHF 232 risaleden okuduğun bir yer var mı? Link to post Sitelerde Paylaş
xseddx 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi Bu adam işini başarmış galiba. 1-Kur'an elden düşmüş:Hadis kitapları,risaleler,hocaefendiler her şeyi açıklıyor,Kur'an'a gerek yok. 2-Kur'an'dan bizden soğutulmuş:Herkes ne yazdığını anlamadan Arapça okuyor,Kur'an duvarda asılı duran bir süsten ibaret olmuş. Yakında işgale hazır hale geliriz.Ya da ne gerek var ki?Zaten sünni vs şii birbirini öldürüyor.Onlar kılını bile kıpırdatmadan bizi işgal ediyorlar. Link to post Sitelerde Paylaş
followme 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi Sadece Allah’ın güç yetirebileceği bir şey başkasından istenir mi? Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- ile tevessül eden ya da ondan bir şey isteyen kişileri tekfir edenlerin batıl bir iddiaları daha vardır. Onlar derler ki: “Vefat etmiş peygamber ya da salih insanlardan, sadece Allah’ın yapabileceği şeyleri istemek şirktir.” Bu düşünce, günümüze kadar süregelen kadim bir yanlış anlamanın ürünüdür. Bu insanlardan bir şey istemek, Allah -celle celâluhu-’ın istenilen o şeyi yaratması için, dua ve şefaatlerini vesile etmekten başka bir anlam taşımaz. Nitekim Peygamberimizin, gözleri kör a’rabi ve diğer sahabelerin yardım ve şefaat taleplerini geri çevirmeyerek, kendisini Allah’a vesile kılma çabalarına olumlu karşılık vermesi, Allah’ın izniyle onların isteklerini yerine getirmesi de bunun içindir. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- onlardan hiç birine “Böyle yapmakla sen Allah’a şirk koştun” dememiştir. Amansız bir hastalığı iyileştirmek, bulut olmayan gökyüzünden yağmur yağdırmak, eşyaları dönüştürrmek, parmaklardan su akıtmak ve insanlara yetmeyecek yemeği yetecek kadar çoğaltmak gibi harikulade ve insan gücünü aşan şeyler kendisinden istendiği zaman Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-, onlara: “Siz müşrik oldunuz. İmanınızı tazeleyin! Çünkü benden, sadece Allah’ın yapabileceği şeyleri istediniz” gibi bir şey dememiştir. Bu iddia sahipleri tevhidi ve tevhid dairesinin dışına çıkaracak şeyleri Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-’den daha mı iyi bilmektedirler? Peygamberimizden daha çok bilen birilerinin olduğunu, bırakın âlimlik iddiasında olan birisini, cahil bir insan bile dile getiremez. Kur’an, Süleyman -aleyhisselâm-’ın insanlardan ve cinlerden müteşekkil bir mecliste şöyle dediğini aktarmaktadır. يَا أَيُّهَا المَلَأُ أَيُّكُمْ يَأْتِينِي بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَن يَأْتُونِي مُسْلِمِينَ “(Sonra Süleyman, emrindeki başkanlara:) "Ey ileri gelenler! Onlar bana müslüman olarak (teslim olup) gelmeden önce, hanginiz onun tahtını bana getirir?" dedi.” (Neml 38). O, Yemen’deki büyük tahtı Belkıs’ın iman etmesi için harikulade ve insanüstü bir şekilde Şam’da ki makamına getirmelerini istemiştir. Cinni bir ifrit: أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَن تَقُومَ مِن مَّقَامِكَ “Makamından kalkmadan onu sana getiririm” (Neml 39) demişti. Ama Süleyman -aleyhisselâm- “bana bundan daha hızlısı lazım” demişti. Bunun üzerine meclisde bulunan sıddıklardan bir zat أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَن يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ “Gözün açıp kapayıncaya kadar onu sana getiririm” (Neml 40) deyince Süleyman -aleyhisselâm-: “Benim istediğim de budur” demiş ve o zatı yanına çağırtmıştı. Tahtı getirmesini isteyince o da anında tahtı getirivermişti. Bu şekilde tahtı getirebilmek normalde sadece Allah’ın güç yetirebileceği ve hiçbir insan ve cinin yapamayacağı bir şeydir. Ama Süleyman -aleyhisselâm- bunu kendi meclisinden istemiş, meclisten salih bir zat: “ben bunu yapabilirim” diye karşılık vermiştir. Şimdi soruyoruz “Allah’ın peygamberi Süleyman -aleyhisselâm- bu istekte bulunduğu ve Allah’ın dostu olan o zat da isteğe karşılık verdiği için hâşâ kâfir mi olmuştur?” İşin aslına bakarsak, Süleyman -aleyhisselam-’ın ve Salih zatın sözlerideki fiillerin onlara nispet edilmesi mecazidir. Bu tarz ifadeler kullanmak caiz olduğu gibi oldukça yaygındır da. Anlattıklarımızda anlaşılmayan yerler kalma ihtimaline binaen şunları da ekleyelim; İnsanlar bu zatlardan yardım istedikleri zaman sadece Allah katında şefaatçi olmalarını istemiş olmaktadırlar. Bu da Allah tarafından bu zatlara verilen bir özelliktir. ”Ey Allah’ın peygamberi bana şefaat et” ya da “Şu borcumu eda et” dediği zaman, “Benim şifa bulmam için bana şefaat et, bana borcumu eda etmem için dua et ve benim için Allah’a müracaat et” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, bu zatlardan bir şey isteyen insanlar,sadece Allah’ın onlara ihsan ettiği ve güç yetirebilecekleri bir şeyi yani şefaat ve dua etmelerini istemektedir. Bu hususta bizim inandığımız ve amel ettiğimiz ölçü budur. İnsanların konuşurken mecazi akli kullanmalarında hiçbir mahsur yoktur. Zira Allah -celle celâluhu-: سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ “O Allah’ı tesbih ederim ki tüm çiftleri yeryüzünün filizlendirdiği şeyden yaratmıştır…” (Yasin 36) buyurmaktadır. Bir hadisi şerifte de şöyle buyrulmuştur: إن مما ينبت الربيع ما يقتل حبطاً أو يلم “(…)Baharın filizlendirdiği bazı ürünler çok yenilirse öldürür ya da ağır hasta yapar" Bu şekilde kullanımlar, Allah ve resulünün hususi ya da genel buyruklarında oldukça fazla geçmektedir. Böyle mecaz kullanmanın hiçbir mahsuru yoktur. Zira muvahhid birinden böyle bir kelamın sadır olması, kastettiği mananın ne olduğunu anlamak için yeterli bir karinedir. Edebe mugayir bir kulanım da değildir. Mecazi akli ile alakalı gerekli malumatı daha önce incelemiştik. Kaynak : mefahim - Seyyid Alevi El Maliki. Link to post Sitelerde Paylaş
Serdaar 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi (düzenlendi) Hala 1-Kur'an elden düşmüş:Hadis kitapları,risaleler,hocaefendiler her şeyi açıklıyor,Kur'an'a gerek yok. Kur'anın sönmez ve söndürelemez olduğu bütün dünyaya risale nur ispat etmiştir... Risale-i Nur Kur'an davasında en büyük delildir.... Mehmet Akif in.. Doğrudan doğruya kur'anda alıp ilhamı Asrın idrakine göstermeliyiz İslamı... Ateistlerin Said Nursi düşmanlığı neden oluyor zannediyorsunuz... Ateizmi dünyadan silmiştir Risale-i Nur.. Akılla inkar etmenin mümkün olmadığını Tabiat risalesi bütün dünyaya göstermiştir.. Merak eden okuyabilir.. Şubat 25, 2013 tarihinde Serdaar tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
RedEyeJedi 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi Risale-i nur a bak be, Kuranın yapamadıklarını yapıyormuş. Link to post Sitelerde Paylaş
xseddx 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi Risalede 19 ile ilgili bazı bölümler okudum,doğru mu? Link to post Sitelerde Paylaş
Serdaar 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi Risalede 19 ile ilgili bazı bölümler okudum,doğru mu? Riselede 19 la ilgili bölüm yoktur.. Sadece 19. Mektup vardır...Peygamberimizin mucizelerini anlatır...300 yakın mucizeleri anlatır... Yoksa 19 rakamı üzerine bir şey yoktur..ben bilmiyorum azından bileni de bilmiyorum.. Kuranda matematiksel hesaplamalar yoktur anlamında değil... Kur'anda ebcet hesabı vardır ve doğrudur..Kabul görmüş bir ilimdir.. Link to post Sitelerde Paylaş
Serdaar 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi Risale-i nur a bak be, Kuranın yapamadıklarını yapıyormuş. 23 lema var tabiat risalesi ateizmi yerin dibine geçirir.. Cesaretin varsa oku da görelim.. Spastik olmaya da niyetlenme sakın kendine yazık edersin.. Link to post Sitelerde Paylaş
Pante 0 Şubat 25, 2013 gönderildi Yazar Raporla Share Şubat 25, 2013 gönderildi (düzenlendi) Bu nurcuların ortak özelliği yalancı ve sahtekar olmalarıdır. İstisnalar hariç çoğu böyledir. Gerçeği gözlerine soksanız dahi bir şekilde kıvırmaya çalışırlar. Türlü numaralarla insanları yanıltmaya, aldatmaya çabalarlar. İtiraf ederken bile bu gayret içindedirler. 6666 konusunda da 6236'nın doğruluğunu itiraf ediyorlar ama sanki hala şüpheliymiş havasındalar: "Bu farklı sayımın bir sonucu olarak; İbn-i Abbas 6616, Nafi, 6217, Şeybe, 6214, Mısır âlimleri 6226, Zemahşeri, İbn-i Huzeyme, Şeyhulislam İbn-i Kemal ve Bediüzzaman Said Nursi ise 6666 ayet olduğunu söyler. Bu gün elimizde olan ve dünyanın her tarafında bulunan Mushafların nizamı, Küfî ekolü alimlerinin Hz. Ali’den rivayetle peygamberimiz(a.s.m)’e dayandırdıkları bir tertiptir. Bu Kur’an’daki mevcut ayet sayısı, 6236’dır. Bu, bizim de bizzat ayetleri sayarak elde ettiğimiz bir sayıdır. Ayetlerin sayısı elbette pek çok hikmete bakıyor. Fakat bu hikmetler, sadece yekun olarak 6236 sayısına değil, aynı zamanda" (..) diyerek dansa başlıyor. http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/1269/kuran-da-6666-ayet-var-mi.html Bu arada Mehmet Akif'i ağızlarına almasın bu nurcular, Said'e haddini şiiriyle bildirmiştir Akif: Lisân-ı pâk-i Nebî’den yalanlar uyduruyor: Sıkılmadan da “sevâb işledim” deyip duruyor! Düşünmedin mi girerken şerîatin kanına? Cinâyetin kalacak zanneder misin yanına? Sevâb ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde: “Sevâbı sen göreceksin huzûr-ı mahşerde! Tepende gezdirecek ra’d-ı intikamını Hak, Ki yıldırımları beyninde kaynayıp duracak. Yakandan inmeyecek dest-i kahrı husrânın… Nasıl iner ki, önünden kaçıp da nîrânın, Civâr-ı nûr-ı nübüvvette mültecâ bulsan; Bu türlü kurtuluş imkânı yok ya… Kurtulsan; Şu izdihâmın elinden -ki belki bir milyar Nüfûs-ı hâsiredir- kaçmak ihtimali mi var? Bugün fesâdına kurban olan zavallıların Vebâli boynuna yüklenmesin mi yoksa, yarın? Kolay mı ümmeti idlâl edip sefîl etmek? Kolay mı dîni hurâfât içinde inletmek? Niçin Kitâb-ı İlâhî’yi pâyimâl ettin? Niçin şerîati murdâr elinle kirlettin? Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir sâha? Nedir bu salladığın çifte, Kâbetu’llâh’a? Herif! Şu millet-i mâsûmeden ne isterdin, Ki doğru yol diye tuttun, dalâli gösterdin!” Ve noktayı koyuyor: Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun. Yıktın da dini mübini yeni bir din kurdun.. Mehmet Akif'in bu şiirleriyle Said'e çatmadığını iddia ederler. Said'den başka bir yobaz yoktu ki o sıra, başka kime söyleyecek?! Şubat 25, 2013 tarihinde Pante tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts