Jump to content

Requiem'den mısralar


Recommended Posts

  • İleti 138
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Mocha

Elleri vardı Mocha'nın

her parmağını tek tek öper kalbimin üstüne koyardım

elleri benden iki yaş büyüktü, adabı muaşerettendir derdi

beni severdi

bende Mocha'yı sayardım ama Allah var şimdi

her saydığımda bir çıkardı

hep bir!

Birin üstünde bağdaş kurardı Marmara

kollarımda Mocha'nın yanak izleri vardı

sessiz sessiz küfürler atardım denizlere

içine gözyaşı koyup

zaten küfrün içine gözyaşı koydu mu

kıvamı gereği gecenin pusulası şaşar, kuzey enlemlerinden

güney boylamlarına kadar Mocha'nın gözlerinin kapladığı alandan

geriye kalan bizler, belki biraz aptal belki biraz bencil ve de ittik

permütasyon gereği arkamdan gelen kaç kişi olursa olsun

nasıl çoğalırsa çoğalsın

asal olarak yalnızdım

yasal olarak aşık!

Marmaranın denizine bak

gözlerinin ferine bak

tamam biliyorum her yabani kuş ağzının kenarında biraz siyah taşır

ve Mocha'nın gözlerine jilet çekilir her gece

her gece çekilecek bir köşe başı düşer

sol yanım Mocha'ya ağlar sağ yanım şiire çalar

izzet_i ikramdır ölüm Marmaranın ortasında

tesadüfen boğulan bir ördeğin alın yazısında

oynanan trajıkomik bir sone gibi bana ezberletilen bu oyunda

sen son repliğimdin Mocha!

Hiç bir anne ördek yavrusunu insanlar havada vursun diye yetiştirmesede

beni annem, sana vurulmak için yetiştirmiş Mocha!!!

Şimdi gözlerimi kapatıyorum

sende 3 e kadar beni kendinden say

bu gece 39 dakika öp beni Mocha!

Requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Acil Servis

kendi bedenini taşırken asil bir duruştu

kalbinin üstünde dönmen , tebrikler kalçana bir öpücük,

şimdi bir cesetin kenarında evcilik oynayan çocuklar var

onlar ileride büyüyecek mutlaka biri beni öldürecek.....

ışık gündüz vakti sola kırarken bende sana fena kırılmıştım

açmıştın yüz haritamı masanın üstüne

kalemle işaretlemiştin zayıf noktalarımı

halbuki hangi kapıyı açsan karşında beni bulacaktın

bunca zahmet bunca proje ve sistemli çalışman;

Sadakatsızorospuçocuklarınınhiçbiraçıkvermedenbirkişiyigarantiolsundiyeenazikike

re

öldürmesikadaryapmacıktı

iki felaket tellalı ikimizin dudaklarını lanetli saymış, bir temmuz gecesi

birbirlerine değerlerse orta boylu bir alametin gerçekleşmesinden dolayı

korku içinde birbirlerinin en karanlık yerlerine girmişler

şimdi bir kibrit ateşinin etrafında yaşlanmaktadırlar

insandır,göz önünde yaşlanır en güzel

acı çeke çeke, kendini duvarlara vura vura

ben sana bir temmuz gecesi kırılmıştım,takım elbiseliydim

elimde elin vardı......

büyük bir tesadüftü açıkçası

gözlerinin başka dillere çevrilirken imla hatasından dolayı

dilime düşmesi,ve vatanı korumak için askere giden annelerin

en çok oğullarına sarılırken göz göze geldiğimde hepsiyle tek tek

evet tek tek hepsinin gözlerinde kahramanlığa ara veren ölülerin rütbelerine göre

ağlamasını görmem,

büyük tesadüflerin ardından gelen büyük fillerin üstünde kalelere doğru yönelen

ağızlarından tanrı düşmeyen ve kolları kırılmış meleklerden asla ümidini kesmeyen insanlar

şimdi fethetmiştir belki seviştiğimiz yerleri

kim bilir

ben sana bir temmuz gecesi kırılmıştım, tam orta yerimden

kör bir iğnenin ince bir ipliği geçmesiyle

bedene girerken beyaz çıkarken kırmızı bir güvenceyle

hayata tutturuldum.....

şimdi bir sineğin elindeki terliği adamın kafasına geçirip

posasını cama geçirdikten sonra hiçbir şey yok gibi davranan

tuhaf bir şeydik sen ve ben

senvebengirdaptadenizindibinebatmışkayıpbirkentinikisokağıydık

birbirimizeadressormaktançekinenikihayvangibiydik

ilk intihar edenin oyunu kazanacağı bir oyunduk sanki

sanada tuhaf geliyordu değil mi

giderken senden elinin bende olması

ben sana bir temmuz gecesi kırılmıştım

elimde bir kaç şapka vardı ve yol arkadaşım bir tavşandı

kimsenin şapkasına girmeyecek kadar dik başlı!

en büyük mucizeydi giderken gözlerinden akmayan iki damla yaş

şimdi o iki yaş bağımsız

şimdi o iki yaş birbirine düşman...

görünene göre en çabuk biz büyüyorduk yolun kenarında

ben biraz yaşlı kalmıştım bu kente göre

sen biraz zilli,ama zili ,

bir itin damarına bastığında, ayağını çekince alınan yara ile sarılan yara arasındaki anatomik komşuluk gibi

tebessümlü bir o kadar naif ve içten hatta yüz kızartıcı suçtan beraat eden adamın sevinci gibi..

şimdi kendi bedenini taşıyamayan bir kadın için asil bir duruştu

oyun parkının yanında cesedini çocuklara emanet etmek

ben sana bir temmuz gecesi kırılmıştım

evcilik oynayan çocuklara sokağı sevdirirken,

şimdi bütün çocuklar bana kırgın

bu oyunda aptal bir doktordum sende garip bir hastayken

üzgünüm çocuklar kurtaramadık..

Ben sana bir temmuz gecesi kırılmıştım

henüz ölmemiştin....

Requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eceline Susayan Köpek İçin Cami İnşaatı

Hayır öyle değil işte

senle ben tavanda asılı kalmış şizofren bir örümceğin

görüp kahrolduğu iki sanrıydık!

Mevsimler ağırlığını üstümde iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştır

ya ben bu şiiri vuracağım ya bu şiir beni,

üzgünüm arkadaşlar bu ciddi bir aşk şiiri olacak!

Ölmedim belli bir süre ölmeyi de düşünmüyorum

yıllar ayları dörde bölüp üvey evlat muamelesi yapmaya başladığından beri

şarap içer kirpiklerini sayarım…

gözlerine attığım her çeltik, mezarımın üstüne koyulacak karanfillerin kareköküdür

köküdür acının her kovuluşum

senden her gece kovulduğumu düşün, anamın rahmine kadar sürüklendikten sonra, orada sabahı edip

yüreğinin çöllerine çıplak ayakla dönüşümü de düşün,

arsızdım, yüzsüzdüm sana gelirken

sana gelirken bütün kadınları bıçaklayarak geldim

”hotel odasında asılı bir tabloydu bizim geçmişimiz

bazen kirli bazen mavi bazen de fahişe, işte orada masanın üstünde organlarım

işte orada prostat bezinin yanında yüreğim,varlığım ayak parmaklarına feda olsun

ve cennet artık yavşaklarında girebileceği bir yerse eğer; - gönderme beni

miyop kalbimin kapakçıklarını temizledim şimdi her şey net şimdi her şey yakın!”

Tahminime göre ben seni üç yüz yılda unuturum ece-lim geldiği an

cami inşaatları hızlanacaktır, diyanetin raporuna göre bende aşk var aşk ulan!

ve bir kaç cin çarpmışlığım, sanırım melekler z raporunu alıp geceyi kapatırken

benim dünyadan son isteğimdi sesin

üzgünüz kapattık yarın gel derken ilahi emir,

benim bacaklarına kapanmaya hazırlanmam ey ahali son rükûmdu!!

Ben bu şiirin içine biraz gözyaşlarımı ekince

yaşlanır mıyım

yaşlanırsın ulan yaşlanırsın

sözüm ona götündeki kılları kadayıf olmuş yaşlı bir düş bağışlar beni en son,

bu en sondu diretme, kepini kaptırmış bir asker gibi korka korka giderken kendimden

artık sancağın ne önemi var

hangi toprak bütünlüğü gözlerinden öte

söyleyin ulan ulusalcılar

bir şeyler söyleyin

bir kadını kırk kere seversem delirir miyim?

bu şiirin geçişlerinin arasına mayın döşemişim, gözlerinizle üstüne bastığınız

anda kaldırmayın bakışlarınızı üstünden

her acı gibi bu da bitecek merak etmeyin

çünkü piç dünyadır asıl saatli bomba

büyük ihtimalle kırmızı damarımı kesince iki geri zekalı melek

havaya uçacağız hazırlanın artık bu sahne dublörsüz oynanacak!

”ben seni binlerce yalan arasında bulmuştum, göğüslerinde benim dudaklarım için

yer varsa hâlâ, mutlaka temizlenecektir tuz ruhuyla derim,

hotel odasında iki kişilik bir yataktı bizim geçmişimiz

yatağın yarısını sokak çocuklarına bağışlamaktan yana bir tavırdı

sana olan son dokunuşum ve radyoda çalan o kan anonsu

çok erken istediğim bir istekti, çünkü benim sana ne kadar kanayacağım üstüne

yapılan olasılık hesaplarında bir ülke kendini matematikte geliştirdi..

bak gördün mü kanımın üstünde şimdi güvercin ayak izleri var,

takip et lütfen dünya o kadar da büyük bir mezarlık değil”

hayır öyle değil işte

senle ben uzun bir süre önce birbirimize vurulmuştuk

boş ver narkozu, sen sadece parmağını yüreğimden çıkarma

kan kaybından gitmeyeyim...

Requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kabir Ziyareti

Son öpülme tarihi geçmiş herifin biriydim

biriydim üçün belki kurulu düşleri de sayarsak

kendimi sana kurmuş metal bir saat gibiydim

akrebin her ilerleyişinde tenimde, acıdan adını

aynalara kusacak gibi.

Bizim buluşma saatimizdim ben

Beni üç saniye fazla öpsen beline geç kalırdım,

iki saniye elimden tutsan

sol göğsünden sağ göğsüne geçmekte geç kalırdım

bütün ışıklar yanardı gümüş rengi dâhil

ki gümüş rengi

büyük bir cenk sonucunda kahverengiyi yenmiş

kalbinin koltuğuna yaslanmış kibir dolu bir attı ya da addı...

zenci bir peygamberdim bakışlarının karşısında

ellerini hatim ederken senin burnun kanardı

işte o kanın rengiydik biz

ay ışığında ölüm olan

pıhtılaştıkça melodram

sesin uzanabildiği yere kadar çöl kokusu

terinin altında gizlenmiş

ancak ve ancak

tenden küfür yoluyla atılan...

geçmiş zaman kipinin üstünde altın vuruşu yapan

bir kadın

göğe doğru şiir üflemekte şimdi

ağacın damarına enjekte ettikçe kendi geçmişini

fotosentez artık bu saatten sonra mümkün değil

ve ulaşamazsın ağacın gövdesine

ulaşsan da kalbine giremezsin artık

masajlarını ve teneffüslerini cebine koyma vakti gelir çatar...

ölürken sayıkladığı bir kaç yaprak ağacın ağzında

benle ilgilidir muhakkak

bu kendi dudaklarını öpmek kadar iğrenç bir şeydir artık

bir ağaç yıkılırken koca gövdesiyle aramıza

bir kaç dua dökülür ağzından kahve renginde

ben senin ağzını öpmek isterim

tam o esnada

ciddi bir parmağınla dudaklarımı tutar yerlere vurursun

sonra yanaklarına sarılırım

bir cenazenin ortasında

sen ağacı içime gömdükten sonra

sularsın beni

elini yüzüme sürüp biraz menekşe ekersin bana

sonra gideriz bir akşam vakti

ARA SIRA BANA UĞRARSIN SONRA

KABİR ZİYARETİDİR

bilirim

Ben sana kurulmuş bir saattim

öldüğün gün

akrep yelkovanı zehirledi...

Requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

Mors* Alfabesi

Yani diyorum ki kelimelerim omuz omuza vermişler

hiç tanımadığım bir halkın oyununu icra etmekte

ki icra memurları ağzımın kenarına dayanalı bir kış geçmiş

haberin yok, terso’luktan ananem altın dişini açık arttırmaya çıkarmış

açıktan kimse arttırmayınca dişi ağzında kalmış

şimdi dişinin oyuğunda y i r m i d ö r t a y a r bir açlık

ben zaten çoktan ayar olmuşum düşük faizle geri ödenen hayatlara

haberin yok

faiz düşükse, kim becermişse faizi kürtajını da o yapsın

kalan sağlar kimsenin umurunda değil

senin bundan hiç haberin yok!

hepimiz politik kadavralardık

ara sıra kalbimizin çarpıntısı her ne kadar hayat belirtisi olarak lanse edilse de

mütemadiyen hiçbir biyoloji kitabında, eşeyli üreyecek kadar

enerjimizin olduğuna değinilmeyecekti

sığır tenyalarının üstünde büyük ve geniş arazilerde çarpışırken

insanın kalın bağırsağına oturan geçmiş günler

rektal tuşe ile tıp tarafından yeni bir kadere tayin edilirken

muhtemelen bu da hiçbir coğrafya kitabında yazmayacak

haberin yoktu

ben seni bir kadını sever gibi sevmedim

çürümeye yüz tutmuş, ellisi tutmamış bir yanı hâlâ canlı

ve diri şekilde her uyanışımda

sözlerini vahiy gibi belleyip, halka açılırken

ki o halka genişledikçe genişleyip

kapanması imkânsız bir çember olduğunda

her yerden ablukaya alınmışımdır, ardışık orospuçocukları

gözlerinle beni tehdit ederken

senin dışında kalsam da, hiçbir kümenin elemanını rahat uyutmamışımdır

elmalar öldü armutlar tecrit odasında

ve bütün şiirler vurun emrinden sonra okunmakta

parola; omurilik soğanı!

aklen ve fiilen iç savaş başlamıştır!

iç çamaşırlarını toparla!

yani diyorum ki senin özneliğin benim delirmemle gayet

yakından ilgili

her ne kadar gizli özne olduğunda kendini daha güvende hissetsen de

benim öpülmedik bir kulağımın ardı kalmıştı

ki sen oraya kadınlığınla yaklaşıp öpünce

mecburen

ikimizde tehlikedeyiz

devir darbe devri olsa da

senin darbeye dayanıklı bir elbisen vardı hiçbir kuvveti affetmeyen

evet ar damarım çatlamıştır ve bütün ahlak polisleri tutuklanmıştır

hadi beni adam et!

tabi senin haberin yok

ben ananemle yakar top oynarken

annem araya girmeseydi

bütün şehir çoktan alev içinde olacaktı

gerçekten şanslı bir çocukluktu benimkisi

toprak sahada çift kale maçta attığım o son gol yanmasaydı

külleri bile yeterdi sana hatta bana

şimdi bütün kaleler bitap

namlularda gizlenmiş bütün ofsaytlar

ve ceza sahasında tek ayak üstünde bekleyen forvetler yorgun

bu maç yeni başladı ne bitmesi

tabi malum yine senin haberin yok!

yani diyorum ki aruz ölçüsüne uygun düşmüş olabilir

vücut ölçülerin

bu neyi değiştirir ki

her şiir biraz içince her yola uyar

bana kafiyeli kafiyeli öyle bakma

hadi hadi sen de bilirsin

her kadın içinde hafifte olsa alkol içerir

nikotin meydanında izmarit gibi söndürürlerken beni

sana son sözüm

çok aşıktım hatırlamıyorum

yani diyorum ki

ölmüşlerin ruhuna değsin, ölümüm

siyah gözlerin toprağa verirken beni

maalesef maç bitiminde kimseyle kefen değiştiremiyorsun

sembolik yani!

Requiem

Mors*: Latince ölüm.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Dökülmüş Eteğindeki Kargalar

Duygu katmayacaksın öperken

öylesine şak diye öpeceksin, yoksa tutku olur

senin bacakların benim inancıma ters geliyor

amuda kalkman gerek

ben salıya nikahlanmıştım, beslemeyle açarken bir cuma günü

kepenklerini, bütün işlerim ters gitmiş, bacak hatlarının arasında sıkışan bir karga

sanırsın yüzyıldan beri orda

bir gün sana dokunsam ağlarsın, sızlanırsın

ateşin çıkar

yok yok bana dokunuyor, öpmeyeyim dersin…

ben eteğinin altındaki kargayı tam yüz elli yıl beslemiştim

şimdi gözüm oyuk

şimdi gecenin karşısında iki besleme

biri koyu mavi diğeri kökten inci...

oysa kargalar erken ölmeliydi...

"bir hayvanın ölümünü görmek için bütün bakımını üstlenmek kadar derin bir saplantıydın bende

gökten düşen 3 şizoid ki ikisi bence android

geriye kalanın yarısı senin yarısı benimdi

zenci ruhlar aklımın kıyılarında güneşlenirken aniden bastırınca yağmur

artık bütün ruhlar omuriliğimdeydi, havanın açmasını beklerken onlar

ben sana çoktan açmıştım ellerimi

gel, koş ve ağzımı burnumu öp diye"

Senin gözlerin benim inancıma ters geliyor

sağ tarafa geçmen gerek

okurken seni sağdan sola doğru hem de yazıldığın gibi

aklından yola çıkmış göz yaşın

benim dinlenmem için koyulan bir virgüldü ikimizin arasına

şimdi her şey daha seri her şey bir kere okunmalık...

Seni ilk izlediğimde altyazılıydın

hem gözlerine bakıp hem okumak öyle zorluydu ki

seni kendime çevirince

anlaşılması kolay bir kayıptın

cidden çok ayıptın

hay senin kirpiklerini kurtlar yesin

mola mola mola...

"Ne kadınlar gördüm içlerinde sutyen yok ne sutyenler gördüm arnetta

oğlum saçmalama işin içine duygu katma dedik tamam da,

siz ikiniz bir aşkın devre arasıydınız, ne kadar dinlenirseniz dinlenin

geçmeyecek dudağınızdaki anne renkli morluk"

Senin saçların benim inancıma ters geliyor

tesettüre girerken gözlerim

inen son perdenin rengi hiç yakışmadı gözkapaklarıma

oysa ben seyircileri selamlamadan kapanmamalıydı o at renkli perde

sevgili seyirciler size mektup atacağım perde altından

öptüm öptüm öptüm…

Duygu katmayacaksın öperken

öylesine şak diye öpeceksin, yoksa ölüm olur...

requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evolution

İlkel bir hücreydim Aznavur pasajında,

kaç peygamber çıkarsa çıksın yine de zan altındaydı maymun,

göz var nizam var abi, şans oyunlarından çıkan bir hayat bu,

piyangodan ağlama çünkü tanrı sadece poker oynamaz

atılan zar kaç kere hep yek gelirse gelsin

rastlantısal olarak seviyordum ayak bileklerini yaşamın'

ki bir ayağı tuzda diğer ayağı buzda

bir ayağı erkekte diğeri dişide

aminn amiin asit diye bağırırken melekler,

ribozların kiraladığı bir rna'nin televizyon odasında

izlenen porno filmleri

tanrı tarafından yasaklansa da,

inadına kendini kopyalayan bir yalan gibi düşerken cehennemden Lucifer

doğal seleksiyondan arta kalan tanrılar eline almıştı Adon'u

İlkel bir hücreydim hayatın kıyısında, saçlarımı yana tarayıp

öpmüştüm at gibi mecid_i ece'yi!

yedi kıta dört deniz ve büyük vadiler bağışlamıştım

bir gül yetmez diye saçlarına

gül ağacını ellerimle sunmuştum göğüslerinin arasına

romantik bir kurbanın katilini evlat edinmesi kadar

şairane bir ifadeyle aşk bayramı ilan edilmişti o gün

senin için o gün parmağımı kesmiştim

çünkü gözlerini bir kere daha göreceğime dair adanan bir adaktı,

biliyorum kestiğim et sana ulaşmasa da

bu da benim batılım olsun

Yontma taş devrinden beri yontulan bir aşkla

millet birbirine çanak çömlek yaparken

ben sana kendi ellerimle big bang yapmıştım

kendi tekilliğimde, uzanan bir piçlik gibi sağa sola dağılmıştı bütün organlarım,

moleküllerime tutunan her hayvana

sunulan bir nefes gibi

ve her sakat doğan hayvandan defalarca özür dileyen ilahi bir delilik gibi

evi her defasında toplayıp nasıl dağıldığını bir türlü anlayamadığın bir entropi gibi

yüz yüze gelince kul ve tanrı

söylenecek hiçbir şeyin kalmaması gibi inorganik bir yavşaktım bunu biliyorum

ama ben seni bir angut gibi sevdim

evrenin neresinde ölürsen öl

başından ayrılmayacağım

yerçekiminin üstüne yemin ederim...

İlkel bir hücreydim dört duvar arasında

reçetesine fare zehri yazılan bir hastaydım

ki fareler beni görünce sandalyenin üstüne sıçrardı,

öyle yalnızdım ki, küflenmeye yüz tutmuştum,

bir akşam yemeği kendi kanımı şarap niyetine içmiştim

''kanımın üstün zehrini bıraktı fare, gözlerimin içine bakarak

konuşabilse belki bir şeyler söyleyecek''

Çok canı yanan bir hücreydim, dünyanın ortasında

ne zaman bir maymun daktiloyla kâğıda

''seni sevdiğimi'' yazarsa

Tanrıyla aranda kalan bir sır gibi beni

sonsuza kadar sakla!

requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yüksek Mansiyon Hastası

onsekizyaşından küçüklerin intihar etmesinin

yasak olduğu yerlerden geliyorum

ölmüş bir çocuk gibi bakıyorum gözlerinizin içine

biliyorum

faili meçhul bir aşığım

henüz kadınım yakalanmadı

bunu da siz biliyorsunuz

oysa

önemli olan

insan öldürülmeden katilini yakalamaktır,

çünkü hafifletici bir suçtur kadın,

ve her ceset öldürülmeden önce

en az katil kadar kiralıktır.....

Belki erkeklerin dilleri olmasaydı

daha az yalan söylerlerdi

buraları tam bilmiyorum

işler nasıl döner hiç anlamam ama

Tanrı aşkına söyleyin

şu resimdeki kadını hiç öptünüz mü?

requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Veba

Gecenin delirme noktasında senin gözlerinle bir mahkemede karşılaşmak

ama sadece gözlerinin tanıklık ettiği bir hayatın tam ortasında

diğer bütün organlarından kurtulmak özellikle dudaklarını

tanık koruma programına sokmak, onu susturmak susturmak, dilin kemiğe dayandığı vakit

işkenceyle gerekirse aşığım dedirtmek,

gülü ikramdı bu olan, dilin resmi polisti her alkol testinde

damağıma kadar sen bulaşan,

göğüslerin icra memurlarıydı hayatıma haciz gibi inen

inen ve şehri tedirgin eden dillerinde jilet taşıyan her çocuk gibi,

al götür ne varsa işte bu hayatım senden başka bir şeyi olmayan

bir haciz memurunun hayata yaptığı baskında kendinden başka

götürecek bir şey bulamamasıydı yaşamım

gazete sayfalarında aranan yedi farktan öteye değildi sana mağlubiyetim,

sen zaten 6 farkı bulunca rölantiye almıştın beni, deli gibi yan duvarlara

dişlerimi gösterişim nafile

düüüüüüüütttttttttt düüüüüttttttt kırmızı kart!

İç çamaşırlarımdan kovulmuşlardandım, her martininin kendi kaderini tayin etme hakkı vardı

bir de mevsim birbirimize girmemizi öngören bir şıklıkta günlere baskı kurmuştu

martini dediğin senin kasıklarında içilir dediğim vakit

şeytan merminin ucuna kokunu sürüp, beni tam on ikiden vurmuştu,

hiç bir dinin çıkaramayacağı aşk girince içime

çekin ulan ellerinizi ben çarmıha kendim gerilirim

haydi kadınım ilk çivi senden gerisi yılan pardon yalan...

Nasılsa bir gün herkes benden gidecekti, o halde uygun adım yürüyen askerler

gibi gitmeliydin sen benden

sıcaktan bunalmış bir kent nasıl kan kusunca rahatlar ya sokakları

refüze edilmiş bir hafta sonu kullanımı yasak olmasına rağmen

rağmene rağmen deliler gibi sevişip gitmeliydin benden

giderken en azından ayakkabılarını bırakmalıydın bana

biliyorum bir gün ayakkabılarda gider,

cehennemin dibini boylayan sözcüklerim işkence zoruyla

senin şarkını mırıldanır, ritmi bozulur zebanilerin

bir ay kırılır gökte, bir ceylan kendini vurur ansızın

ben sana âşık olurum

nasılsa bir gün gideceksin, her dönen gibi

nasılsa her dua gibi günde üç dört defa ağzıma düşeceksin

nasılsa bir evren abdestini alıp yıldızlarını kapatıp secdeye varacak

nasılsa bütün meteorlar günah çıkaracak

nasılsa bir gün bütün haçlar istavroz çıkaracak

ve dağların hiçbiri musa’nın tanrıyla görüşmesi için müsait olmayacak

gülüşün yüzünden...

bunların hepsi gülüşünün yüzünden

bir de yüzün var

onu hiç sorma!

düüüüttttt düüüüüttttttttt

kırmızı kart'

Arnavut kaldırımlarına dna testi isteyen bir asalak gibi

yürüyecek yollara ehemmiyetle yaklaşan bir kadındı benim vebam

yarı alevi yarı buzi bir karardan seken

teşhis konulduğunda

teşhisinde amına koyan!

Bir inkârı itirafla yapıştırıp, saçlarından tutunup

dünyaya inmekti bu olanlar

tanrının sana ayırdığı vakitte buluşup senin ölümüne geç kalmamızı sağlayan

ki ölsen

seni vuran silah vicdan azabından intihar ederdi

mevsim birbirimizden ayrılmamızı öngören bir kıbleydi

şubat desen olmaz

mart desen işim var

nisanda yaralıyım

mayısta kediler bile gitmez

derken gittin

elinde bir kuş ki fransızca aptal aşk şarkıları mırıldanan...

gecenin delirme noktasında rüyada görülen bir göz kırpışla

telefona sarılan el

elin içinde birikmiş beze

ki ters tutulmuş beze

içinden irinler çıktıktan sonra

bezenin içine dikkatlice bakılıp gözlerinin görülmesi

ve bir kaç fal bir kaç kader

gözyaşlarımı dikine tutunca içinden dökülen bir kaç kelamın

ve aklımda gülüşün

girilen büyük bir iddiaydın

bu yüzden bir köpeğin kalça kemiğini kırıp yemin etmiştim

unutmadım

unutmadım

büyük iddialar büyük kemikler gerektirir,

sen büyük bir iddiaydın hayatımın üstüne

yüz metre öteye gidemezsin

yüz metre sürüklene sürüklene bariyerlere çarpa çarpa

görüş mesafesi nerede ise sıfır olan bir yolda

dikiz aynasında soyunuşun,

radyoda adımı söyleyişinle,

çarpa çarpa

kırıla kırıla

takla ata ata

geliyorum

şimdi nereye gidiyorsan git

ben sana gelmeden!

bilirsin büyük iddialar büyük kemikler gerektirir

boynu kırılan bir güle ''doktor var mı'' diye çığlık atan bir kadındı

benim vebam

öptükçe ömrümden çalan!

Requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...

Kanlı Plak

Dünyanın kıçında biten kıl dönmesiydim

sana dönmeseydim,gramafonda kadınlar ellerini yıkar

ve ellerini asarlardı iplere kuruması için

plağın arka yüzünde melekler kanımdan tanırlardı beni

damarları kesilmiş melekler kanardı geceleri

kandırırdım melekleri; Akıllı olun retoriğe uygun bir cezaydı bu jargonum

siktirip gidiniz,lakin erkeğin kalça kemiğinden olansa dert iyi bakın; Nanoyalan!

Zebanilere ikram edilirdi ruhum akşam beş çayı için

kanımdan içilirdi geceleri,

geceler, meleklerin alkol sahası

geceler,zencilerin dünyaya sahip çıkması

bıçağın üstünde birikirdi zerafet

saniye farkıyla geç kalınırdı cehenneme

kantarlar insan etiyle dolardı,yelkovan zamanın tanrı adayı

maddenin üstüne çıkıp intihar eden akrep İstanbul doğumlu ve çarşamba rüküşü

halbuki dönmeseydin bana dijital saatlerimize göre senin beni çeyrek geçmen

gerekti güneşin etrafında.

Kaçarı yok artık ,ellerinin bu saatten sonra orta boy kıyamet alameti

yapacak birşey yok şimdi sinek gibi ovuştur ellerini

seni krallar gibi ağırlarken ölüm

bu atmosferde atacağın gerçek bir yalan

ikimizide uzatmaya götürebilirdi

çünkü atılan her yumruk birazcık penaltıydı

sana döndüm ofsayta düşen her canlı gibi

söndürün ışıkları ,çalın Lady in Black'i

bu seyircilerin önündeki son serenat son at son ad

Di'li geçmiş zamana göre cerrahi müdahale gerekti dünyanın

bizi kaldırması için

su herşeyi kaldırabilirdi lakin,

bizi kaldırıp tedavülden

birbirimizden aldığımız sıfırlarıda

ayrılık denizlerinde boğulmaya başlayanlar için can simidi yapınca

ne önemi vardı artık kalbi kırılan ölülere iyi davranmanın

ne önemi vardı şaraba bandırılan kadınların

iki bacak arasında çıkarılan günahların

ne önemi vardı irtibat bürolarının

çünkü irtibata geçecek kimsem yok,

sesin aldı başını gitti

sesin,telefon kablolarına sinen monarşist,orta halli bir din

kendi kendine bölünebilen monitör,kalp atışlarımı gösteren.

Zerre önemi olmayan plağın içinde

can çekişiyor dünya

felsefeyi bırakın hepiniz biliyorsunuz bu şarkıyı

adam kadına dönerken kadının kendi etrafında dönmesi ile oluştu hayat ve tanrı

önce yıldızlar birbirini sevdi dolayısıyla takım oldular

bizde takımdık aslında

aynı askıya asılmayı beceremeyen pantolon ve cekettik

ve hiç bir düğme kapatamadı kadınlığını

Bir gün döneceğim dediğinde

kendi etrafında döneceğini kastettiysen

peki benim bu hayatıma kasteden gidişinin cezası

kast sistemine göre dudaklarıma çivilenecek dilinse

ne diye yalan söylüyorsun

görmüyor musun kollarım açık t şeklinde

ne sandın şaka mı

çarmıhtasın işte!

Dönmeyeceksen en azından arkanı dönde

intihar eden adamın giriş bölümüne tanıklık etme

yoksa hiçbir cevabın olamaz, tez konusu cinayetime

adama sorarlar ; '' Bu adamı neyle sevdin '' diye,

üstüne kalır bu olay

tek kişilik yatağına ömür boyu mahkum ederler seni

gıkın çıksa kuşlar konar boğazına

boğazın ki ; iki yakamı bir araya getiren ceylan derisi.

Etrafında bu kadar kararlı dönmeseydim

ışık olmazdı örneğin

tamam sende dönüyordun amma

ben bir gram sapsaydım yörüngeden

nah filizlenirdi dudaklarında gümüş renkli fesleğenler.

requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ulan sen has bir şairsin he requiem.

Helalin var ciğerim.

Bu şiirleri req yazıyor olamaz diyorum bazan.

Bu kadar kötü bir düzyazı diline sahip olup bu kadar iyi şiir yazılamaz, diyorum.

Bunlar sana ait olamayacak kadar güzeller.

Sonra senin şiir yazarken uçtuğunu, başkalaştığını görüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sana birşey söyleyeceğim Fuzili, yemin ediyorum bu başlığa yazdığını görmeden sana pm atacaktım uzun süre online olamamıştım (özel hayatımdaki bazı sorunlar ve işler nedeniyle) bugün oldum,nickini görünce mesaj atacaktım sana aramızda son zamanlarda geçen tatsızlıklardan dolayı bana kırıldıysan üzgünüm diye, burada mesajını görünce buraya yazmaya karar verdim Fuzili.Umarım aramızdaki tatsızlık unutlmuştur,kendine iyi baK,eleştiri ve dikkatin için teşekkürler biliyorsun atede sanat pek birincil olmuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kiss Me Felç

Bütün kelimelerim ağır hasta

ağzım sabaha çıkar mı bilmem,

derim ; ayıplarımın üstünü örten paçavra

geride kalan tedavisi mümkün olmayan şiir

oysa biraz karanlıkta kalsam

iyi gelebilirdi bana perşembe

hamiline yazılmış bu şiiri

istediğin yerinden çekebilirsin içine

sana hiçbir noktalama işaretinin kesemediği bir ölü bırakıyorum

bir kadını soyarken

suç üstü yakalanmış bazı kelimeler

aşk hainliğinden ağzımdan sınır dışı edilmiş

mülteciler ve kirden olsa gerek

enfeksiyondan çoktan ölmesi gereken bir kaç kelimeden oluşmuş bir şey bu,

bütün ışıkları kapattığında daha iyi görürsün

fosforlu ayıpları

altı çiziliydi geçmiş günler

duvarlara ve şarkılara atılmış çeltiklerden ibaretti.

ki çeltik bir nevi duvarın hafızası

ben unutsam da duvarlar asla unutmaz bizi,

ben cehennemde de olsam yine bulurdum seni

yine severdim gözlerini belki ellerini

anladım ki;

sevmek ile ölmek arasındaki tek fark

uygulanan kuvvet,

hücre duvarına jiletle attığın her çeltik

kaç gün öldüğünü gösteriyorsa

ve teninde öpülecek yer kalmadığından şikayetçiysen

sen unutursun belki

ama ten unutmaz

bütün ışıkları kapattığında daha iyi görürsün

fosforlu yüzlerimizi

ki yüzlerimiz kırılmış bir aşkın iki parçası

nasıl birleştirirsen birleştir

dudakların birleşmediği.

gittiğinde anlamıştım sırat köprüsünün inceliğini

çok ince bir davranıştı açıkcası

okumam istenen duanın

adıının üç kere tekrarı olması

oysa hiç bir tekrarı yoktu gidişinin

nasıl ki ahırlar atların adalet sarayıysa

ve yargı bacakları kırılan atların idamını gerçekleştiriyorsa

ve yokluğundan sual olmazsa

ve kiss me felç geçiren bir adamın kemikleri aşktan dolayı artık kırılmışsa

bu perşembe gel

şeriatinin gereği öperek öldür beni

Requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sana birşey söyleyeceğim Fuzili, yemin ediyorum bu başlığa yazdığını görmeden sana pm atacaktım uzun süre online olamamıştım (özel hayatımdaki bazı sorunlar ve işler nedeniyle) bugün oldum,nickini görünce mesaj atacaktım sana aramızda son zamanlarda geçen tatsızlıklardan dolayı bana kırıldıysan üzgünüm diye, burada mesajını görünce buraya yazmaya karar verdim Fuzili.Umarım aramızdaki tatsızlık unutlmuştur,kendine iyi baK,eleştiri ve dikkatin için teşekkürler biliyorsun atede sanat pek birincil olmuyor.

İyi bir tesadüf olmuş desene.

Sorun yok ciğerim. Hepimizin falsoları oluyor işte zaman zaman.

Link to post
Sitelerde Paylaş

MAYMUN DUASI

Ağzı açık kalmış adamdım

mide asidi kaçmış,imamın abdest suyuydum bu gece

oysa aşk homo erasmuslar arasında

hangi ağaca yaslanmak gerektiği ile ilgili bir meseleydi

ben senden sonra dik yürümeye başlamıştım

tükettiğim tek et bedenindi;

mağarana götürdüğüm tek çiçek; ellerin

yakalandığım tek hastalık sözlerindi

ateşler içinde uyurdum geceleri

ki ateş bile yeni keşfedilmişti,

gözlerini mecaz sayarsam o da....

benim aklıma gelen ilk kelime öptü

emir kipiydi,dudakların

bir elin parmaklarını geçmezdi bildiklerim

sonra tenin

onikiparmak bağırsağını saysan bile

yirmi iki kelimeyle anlatılacak birşey değildi

Gittin; gömmeyi keşfettim

unutulan vahiy gibi

sabırsızlıkla yeryüzüne inmeyi bekleyen bir kelimeydi tanrı

tanrım kadınlar arasında ''git'' hangi hayvanın derisi

benim kalbimi güveler yedi geceleri

oysa aşk buzullar eridiğinden beri iç güveysiydi

söylesene usta; hangi tür rüzgar bozdu sevişmeyi

hangi melek yazdı kendi cenabetliğini

dürüst olmak gerekirse bana yazılan ilk muskaydı onun adı

ve hiçbir yağmur temizleyemedi bu bedeni

az önce sarardı

organını örttüğün yaprak

sen medeniyetsizliğimin iftiharıydın

yaz demiştin yaz

yazmayı sökemesem de henüz

sende hiçbir yaz gelmemiştin

yoktun

ben gidişinin kokusunu aslında çok önceden almıştım

sen de bilirsin nasıl sağa sola kaçıştığımı

ama depremin bu kadar uzun süreceğini hiç bir yabani hayvan kestiremezdi

kestiremedim

kendi bedeninin altında kalan bir enkazdım

kurtulunca

kendimi seni gördüğüm ilk ağaca astım

günümüz Türkçesinde açıklama olarak İntihar diye ifade edilsede

aslında benim yaptığım ellerimi kullanmadan asılı kalmaktı

gelmedin

adın; suç duyurusu olarak damağımda kaldı

Requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Whisky Killed Woman

Gel sarıl bana

sarıl ki yerim yurdum belli olsun

kimliğinin üstünde ikimizin fotoğrafı

cilt no'da ufacık bir şiirim

ikamet ettiğin yer kucağım olsun

Erekte olmuştu sandalyeler, kötü kadınları kucaktan indirmezlerdi

geceleri

geceler, Alman patentli röntgen cihazlarıydı

Film sonuçlarına göre ben hayatına kast eden kist

ama olsun yine de

kisst me baby!

Sana sarılmak gerek

çünkü mucizevî bir şeyler oldu geçen gece

ki geceleri sen de iyi bilirsin

Tanrı tarafından salakça bir karartma

Oysa Tanrı karanlıkta uyuyamaz

Ay çok fena!

Nerde kalmıştık abi

Ha Gece diyordum

Bu gece tekrardan intihar etti Jerzy Kosinski,

Bütün Beyin Ameliyatları iptal edildi,

doktorlar yoğun bakımda

bütün hastaneler narkozun etkisinden dolayı

şaşırmışlar, acil servisler; aşktan ödü patlayan hiç kimseyi dikmiyorlar

ki

senin beni öptüğün yerlerimin dikiş tuttuğunu söyleyen sizler

ayıp ediyorsunuz

bırakın dikişi tentürdiyot bile değmedi benim kalbime

kalbim; divan edebiyatında boş bırakılan bir oda

ki oda, dört duvarın baskısı sayesinde adam edilmeye çalışılan

deli bir boşluktu,

bu oda hep boştu kadınım hep boştu

ne kadar eşya koyarsan koy içime

dekoratif bir yalandı işte gülüşüm, kapıyı çarparken sen

kapı hala inim inim sızlamakta!

kapı işte bilirsin benden gittiğinde

öptüğün son organ!

Bir gece vakti saat on bir gibi çok üşümüştüm

ki viskilerde üşür

bu çok bilenen bir şey

sen hangi aynayı

nasıl kırarsan kır yüzün yine güzel

sen aynaları istersen parçala tuz buz et

yine yüzün Marmara'da terk edilmiş ilkokul gibi mağrur!

Üşümüştüm bir ece vakti

sıcak çikolata ile seyreltirken bedenimi

öpme beni

tamam öp de fazla öpme beni

sarhoş olursun sen

sek öpülmeyecek erkektim geceleri

çok sertti dudaklarım

ağzındaki bu nahoş tat, yüzünün ekşimesi

saat tam gece iki

şimdi alfabenin en az on beş on altı harfinin kafası güzel

ne diyorsun anlamıyorum ki!

dilimin diline değmesi caiz ise,

cehennem bize farz oldu, evet

bunu biliyorum

zaten senden başka bana her şey mekruh!

tartışmaya gerek yok

uzan!

Geçen gece o kadar sarhoştum ki

göğe uzanmışım

tabi üşümüşüm doğal olarak

yıldızlara falan çarpmışım yüzüm çizikler içinde

babam elmacık kemiğimden öpmüş saat dört gibi...

Viskiler sadece aydınlıkta uyusa da

o gün ben senin yanında uyumuşum

nasıl olmuşsa,

Benden birkaç yudum almışsın

uyandığımda anladım

çünkü gittiğinde

ben kendime baktım

gerçekten çok azalmıştım...

Ağzı açık kalmış viskiydim!

kimse paha biçemezdi bir dubleme

seni birkaç yıl daha beklesem...

requiem

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şaka mı Bu !

Neler oldu bir bilsen

dur sıkıştırma anlatacağım herşeyi

önce soluklanayım biraz

soluklanıp bir nebze dinlenen her nehir gibi

coşkuyla başladım akmaya şiirin kenarından

hiçbir yerim bulaşmadan yolunu bulan sarhoş suyum

diyaframımda nal izleri, ben etrafa çok sıçradım

üstü başı kirlenen gelinlikler asılı karın duvarıma

mandallayın beyler bayanlar beni

acayip doğu kokar ellerim

ah benim ellerim akdenizde dövülmüş

tek parmak cezasından dolayı serçe parmağının üzerinde durmaktan

tırnakları dökülmüş ,feci!

al işte bak bu parmağım

röntgene soksan

ki aklı başında hiç bir insan röntgene sokmaz

röntgene girsek ,görürsün

kırıklarım var benim, belki

alçıya alırlar seni

saçının telinden ayak parmaklarına kadar,

kalbi kırık camları çatlamış mübarek cumartesi çocuğuyum ben

ar damarım çatlamış üstünde sinekler gezinmekte

tamam biraz iğrendiniz benden ama

lütfen ayakkabılarınızı çıkarıp vedalaşın benimle

saygıda kusur istemem

çünkü ben bacak bacak üstüne atan hiç bir kadını öpmedim

babamın karşısında

ki babam Kars'ı yaktı

kemiklerinin üstü kar kaplı ...

Bu gece neler oldu bir bilsen

dur anlatacağım herşeyi üstüme gelme

vantilatörün karşısında serinliyordu geçmişim

perde ceryandan havalanınca

meni halimi gördüm

o halimle bile seni sormuşum

mütemadiyen bundan senin haberin bile yok

sen henüz

doğmamıştın doğrulmamıştın

ileride çok çalışıp Tanrı olacaktın

olmadı!

insan oldun

aramıza karıştın

bana biraz fazla karıştın

dahili olduğun kanımda adına büyük harfle başlanır dudaklarınada

harici bağlamayın lütfen içine kapanık manyağın tekiyim!

Bu gece neler oldu bir bilsen

kurtlar kıpkırmızı elmalara indi

uyurken her ihtimale karşı elmacık kemiğinin yanıbaşında

gözlerimi kırpmadım

sana birşey söyleyeyim mi

sen uyurken Tanrı bile küçük harflerle konuşuyor

Azrail sessizce can alıyor

Allah canımı alsın canım valla doğru söylüyorum

ki ölü adam şaka yapmaz!

Requiem 20.02.09

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...