meiuqer 0 Kasım 27, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 27, 2009 gönderildi KesikBaşlık:Giyotin Çok zordu,teninin üstünden arapça ezgileri jiletle kazımak tahriş olan yerlere keman sesi sürmek ve artık sen de biliyorsun yeni doğmuş bir bebek gibi emekler,kurşun yiyen adamlar sana gelirken ben sana sıkılmış bir kurşundum,çekirdeğimde adieu mon pays.. çok daha zordu,beni öptüğün yerleri cehenneme göndermek tahrik olan yerlerime tek ayak cezası vermek, tek ayak üstünde senin bağımsızlığın için işgalci kuvvetlerle öteki ayağımın tendomunu paylaşmak ve liflerimle onların ruhlarını çitilemek ve artık sen de biliyorsun yeni ölmüş yaşlı kadınların son adet günüdür,beni unuttuğun gün işte bu yüzden bu şarkı balık yağında ıslah edilmiştir unutmayasın diye benim kalbim,senin yarandır bacaklarında kabuk bağlamıştır, ve sen hiçbir acıyı kabuklarıyla yemedin beni soydun, utandım,arkamı döndüm arkam paramparça köpeklerin etleriyle dolu arkam; erken çökmüş kadınların altında kalan erkeklerin spazmlarıyla dolu arkam,onsekiz yaşını doldurmuş çiçeklerin etil alkolden dolayı biraz çakırkeyif açmaları ile dolu. ben öptüğün herhangi bir çift dudaktım şimdi o dudaklar duvarda çakılı... en zoruydu,senden çekip giderken hangi avucunda hangi gözümün olduğunu bir türlü bilememek bildiğim birşey vardı elbet uzayda astronotlar sadece Ay çekirdeği yerler biz birbirimizin etlerinden veda baloları yaparken onlar bizi izlerler,ve kabukları çin seddinin üstüne dökerler ve uzaydan görünene göre ayrıldığmızda senin hala kucağımda olman,yörüngenin nazar boncuğu olsada entropiye aykırıymış uzaydan bakıldığında ikimiz kanatları çekilmiş iki sineğin çiftleşme çabası gibi görünüyormuşuz, sen kucağımdasın o ayrı, fizik kurallarına aykırı olsada,hem kucağımda olup hem beyaz denizlerde olman o einstein'in sorunu ben o kadarını bilmem benim arkadaşlarım sadece astronot onlar da uzayda 31 çekip çekirdek yiyorlarmış... ben yüzüne inen,iyileştiğinde hiçbir izimin kalmadığı giyotindim en zoruda yüzüne inerken gözlerini kapadığını gördüğümde yönümü değiştirip kendi gövdeme inmemdi daha zoru yoktu vücudundan ayrılan bir santimetre saçın benden başka hiç bir günahı yoktu.... Link to post Sitelerde Paylaş
IFeelGood 0 Kasım 27, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 27, 2009 gönderildi Seni ve yeni şiirlerini gördüğüme öyle sevindim ki.. Hemen bütün şiirlerin çok etkileyici, çok çarpıcı ama son astıkların içinde "KesikBaşlık: Giyotin" beni fena yakaladı nedense. Karamsarlığın çok etkileyici senin. Kapkaranlık değil ama can acıtan, ani ve sert bir darbe gibi inen türden. Hoşgeldin Requiem. Link to post Sitelerde Paylaş
Mr.Kont 0 Kasım 27, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 27, 2009 gönderildi mequier hoşgeldin şiirlerin yine muazzam. Link to post Sitelerde Paylaş
insanemektir 0 Kasım 28, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 28, 2009 gönderildi Bu da benden dostlar... BU YALNIZLIĞI YAPABİLİRİM Bırakın, bu koltukta bir-iki akşam daha yaşayacağım Birkaç ülser sigarası içeceğim zorlama votkalarla Bir Jozsef bulacağım raflardan ya da bir Eluard Kan benden önce varacak acılarıma Ve yaralarıma sadik kerpeten Bırakın, beynimi yüzeceğim kendi keşfim çengelde Kollarım yeniden oluşacak iki uzun materyal Göğsümün ince zamanına çift dişi el bulacağım Bırakın, uyku koğuşlarına ineceğim bir rüya derleyip hemen Dağılacak kafatasımın içindeki tümörlü aritmetik Karanlık sütrelerde ahlâksız işler arayacağım Bırakın, elden düşme bir sanat bozacağım bir-iki akşam daha Ayırdına varmadan zaman sekmelerinin Bahçede çınlayan kırık iğneli gül pikabından Kara düzen bir şeyler dinleyeceğim Bırakın, üzünç sicilini güldüreceğim ömrümün Naylon cemiyetten yavşak kuklalarla Susturup kalma seslerini Biraz daha ineceğim kendimi biriktirdiğim canlıya Nasıl oyulduğu bilinmezlik bir yılan deliğinden Bırakın, uzak bir anne kuşu uçuracağım koynumda bir-iki akşam daha Su damlası biçimli günışığında Yüzümü kırık bir dipçik gibi toprağa yatırın Link to post Sitelerde Paylaş
insanemektir 0 Kasım 28, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 28, 2009 gönderildi Ayrıca teşekkürler Requiem, harikasın! Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Kasım 28, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 28, 2009 gönderildi Feel good, ben de seni gördüğüme sevindim, yokken de seni takip ediyor ve yazılarından yararlanıyordum.Teşekkür ederim. İnsanemektir, şiir çok güzeldi, ilgi alakan için teşekkür ederim. Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Kasım 28, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 28, 2009 gönderildi Barışarock sana da teşekkür ederim selamlar bu arada uzun zaman oldu görüşmeyeli. Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Kasım 28, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 28, 2009 gönderildi Picassocum Ben Kuş Değilim http://fizy.com/s/15775o Kustum bugün tamam biliyoruz elbet biz de kuş olmak isterdik ama kustum ben hem de gökyüzüne dağların etekleri yok , mini etekleri hiç yok çünkü yara bağlamıştır bacakları onların bu yüzden nehirler, ibadetleri bozulmadan akabilirler yataklarına ve ben aynı nehre iki kere kustum kuş olmak isterdim ama kustum ayrıca size de küstüm bir kuş üstünüze kustu diye talihli sanıp kendinizi son ölülerinizi bana yatırdınız diye kustum ben yerde joker gökte jazzı bulan ilk adam vardı iki oda bir anne evim vardı o gün ananem başımıza taş yağacak kapa şu radyoyu dedi radyoda; pornografik bir tablo vardı sonra ben picasso'nun üstünede kustum annem üzülme dedi picasso'nun teni kusmuk tutmaz her işte bir hayır vardır dedi hayır benden kuş olmaz olsa bile karga olurum dedim madem öyle işte böyle dedim sonra saçmalama dedi senden karga olmaz kargalar asla yalan söylemez dedi annem sonra annemin üstüne kustum picasso burnumu kırdı annem tavanda ağladı ananem namazını bıçakladı babam geldi en son örf ve adetlere uygun evin ortasında öldü zaten bizde pek yaşıyor sayılmazdık sadece İtalyanların bize Picasso kadar itibar etmemesine birazcık içerledik ama biraz.... requiem. Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Kasım 28, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 28, 2009 gönderildi Deha'ya armağanımdır. Stanley Miller Deneyi Benlerimi kesip kabın içine koyduktan sonra kendime elektrik verirsem kabın içinde Stanley Miller'i oluşturabilirim.... Çevrilen her sayfa gibi geride kalıyor gözlerim gözlerimin altında batılı bir konçerto çok uzaklarda bir kadın aklına jilet atıyor, oysa benim belden üstüm müstakildir sözlerime bağlanan nazar boncuklarını diş mineleriyle yaptı büyüklerim mine abla sen bu işe karışma otur oturduğun yerde çocukların sırtlarını dikmeye devam et redifin üstünde o kadın saçlarını bağlıyor bu akşam üstü bana da akşam üştü az şarkı söylenmişti bu gece sonra cımbızla çektiler kuyruk sokumumu sakrumumun içine şeker doldurup misafirlere tuttu büyüklerim gırtlağıma sarıldı ay, bıçağı mideme saplayarak kurtuldum aydan yerdeki kraterler şüphesiz geç kalınmış bir sonbaharın bahar temizliği evlerinin önüne konulan o güzelim bahar cesetleri ve telaşa gerek yok artık sevdiğimiz kadınlar artık radyoda cızırtılı çekmeyecek çeliğin gövdesine işlenmiş metal bir kalçaydı yalnızlık insan alyuvarı ile delmeye çalıştılar yazık ve vidanın eti delerken o muhteşem , o akılalmaz , o şehvet dolu sesini değiştiler protez düşlere, oysa kırılan her kemiğin, suyuna gidip gönlü alınabilirdi yine de telaşa gerek yok ayak bileğimden bir delik açıp şişirebilirsem şu sana hasret tenimi sende dilinle çekebilirsin pekala kalp röntgenimi.. Geri çevrilen her idam isteği gibi soğuktu kokun bu gece kokun ki, iddianameye göre melekler divanında gizlice tartışılan bir proje üstünde düşünülemeyenin karşısında balık avlar gibi yarı ölü bakan adamların nazarında tutulan her söz vahim ise,ben kanınla vaftiz edilmiş olabilirim ve ağzıma sıkıştırılmış olabilir kutsal organ olarak göbek deliğin o halde fikri bir bağ var işte teninle bakışlarımın arasında neticede göz göze gelirsek birbirimize vurmalıyız geç kalınmış saatlerle... Eğer Turn The Page' î kesip en güzel yerinden kabın içine koyabilirsem radyoda sıkışan gazımızı pekala Stanley Miller'da sevebilir bu şakıyı... Requiem Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Kasım 30, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 30, 2009 gönderildi Mustang Sokağı Anne rahminden alınan kitleydim büyüdüm, ilerledim ilerleyin beyler arkada geviş getiren lucifer ölmedim,kolanya bastım mikroplarıma ohh hepsi ferahladı gündüzün sıcağında iltihaplarımın içinde güven içinde bana teşekkür ettiler, abartmayın bu birşey değil vücudumdaki her sivilce mayındır, üstüne basıp patlatmayın yeter uçuk ölü rengi olan göz rengime fırçalarını batırıp babalarının ten renklerini açtılar terledim terledim terledim diyorum alnımdan dişlerime süzülen her ter, beynimin gözyaşıdır bunu not edelim beyler ileride ölü çocuklar korosuna katılmak isteyenler için boktan seçmeli bir soru olarak karşımıza gelebilir o yüzden karşımıza gelen herkesin sicillerinin üstüne kader mavisi alasında işaret koyalım,sicili bozuk sicilyalı aksanıyla geliyoruz, kendi üstümüze üstümde kadın lifleri ile nakşedilmiş bir ceket ceketin içinde eflatun mide kaslarımla yer verin beyler, öpüldükçe yayılan bir virüsüm ve derimin kopyasıdır, ağzı açık ölmüş arizonalı vampirlerin kanı ayırıştırırken kullandıkları yol levhaları öldüm öldün öldü öldük öldünüz gerizekalılar dinleyin beni; evden çıkarken unuttuğunuz bir tümör tümörün içinde korkuyla basılmış kapı zili olabilirim ve siz de arşın gövdesinde damağa yapışan peygamber kokan planörler olabilirsiniz erkeğin içinden vinçle çekilen kaçak konaklayan kadınların yıkım emridir bu şiir iş bu son vida sökülene kadar iliklerimden tanzim edilen her göbek bağı gibi ilgi alaka içinde felsefenin içinde yokluğun o gövde gösterisinde yer alan vaftizi ince ses sanan zarımsı ukalalarsınız göğüs kafesi içinde uçurumlara park edilmiş eski model mustanglersiniz herbiriniz ve göreviniz aynadaki suretinizi öldürmektir teşekkürler hiçliğe bir kadın daha ilerlediniz. Ve mevzumuzun ortasında kısık ateşte demlenen eflatun renginde bir geç kalıştır kendimize, bu olanlar, olanların gölgesinde biriktirilen güvercinler masanın üstünde unutulmuş aşk şiirlerinin imla hatalarıdır, hangi yoldan dönersek dönelim kendimize uçurumun kenarında kendini sevgilisinin bacağına bağlayan öteki sevgilinin bungi jumping denemesidir aşk. içinde tentürdiyot kokusu barındıran o yüzden çekilen hiçbir otostop güzel değil fotoğraflarımızda kendimize dönüyoruz beyler, kendimize geliyoruz yerdeki silaha, kan kaybından ölmek pahasına uzanmak sürüne sürüne aklımızın balkonlarından sarkmadan ayak parmaklarımıza bakan kadınların orjinalliğiyle kendimizi yok etmeye bir kadın daha yaklaşmanın verdiği o şevk ve o disiplin dolu mesane torbasıyla ölmesek de şimdilik bu kadar yara yeter bütün sargı bezlerimize.... Teşekkürler bir kadın daha yaklaştık annelerimizin yüzlerine benzeyen sokaklarda birbirimizi öldüresiye sevmeye. requiem Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Kasım 30, 2009 gönderildi Raporla Share Kasım 30, 2009 gönderildi Bir Ece Trajedisi http://fizy.com/s/102qjj Senden geriye kalan biraz blues ve biraz bluz dudakların şimdi sırtıma telle dikilmiş elveda dövmesi sana bu şiiri bir rakı bardağının içinden yazıyorum felsefesi olan, olan ve olana tecavüz eden bütün hikayelerin randıman meselesidir,teninin yarısı,yarısı olan şeylerin dünyasında asla tamamlanamayan hilkat ayini bu sözler,mis gibi pas kokan damarlarımdan rafine edilerek süzülmüştür üstüste gelen iki zarın aynı sayıyı paylaşmak zorunda kaldığı takıntılı bir gecede üstünde bacakların iskambil kağıdı gibi dağıldığında gövdemde dilimin ucunda ece ası,tarot krallığında saklanan tek bir nehirsin Fal açıldı,içinden Tanrı çıktı onun içinden de ellerin keskin bir bıçak gibi yalan söyleyen ellerin falı kapatınca üstüne parmakların sıkıştı aniden aramıza sıkışan her yalnızlık gibi tırnaklarını döktü içeri içerisi, girdabın yaralarını saran yaşlılıarın saklandığı mezbaa içerisi, beni bırakıp gittiğin yolların üstüne zift dökülüp yenilenmesi planı ve projesi hatta yol çizelgesi içerisi; camları yumruklaranarak kırılan tren istasyonları içerisi ; dalağımın üstünde çekilmiş el fireni gitme dedim sana ; gidersen o halde İçel'im dedim zaman zarfının üstünde balık puluyla gönderilecektir sana cesedim ,bunu temin ederim ve sen de kabul edersin ki, bütün postacılara sözlü ezberletilmiştir, tekrarımın olmayacağı, içimde biriken külün eşrafında diz çökmüş itaat eden alyuvarlarımın seceresinde verilmiş sözdür senin olamayacağım çünkü nefret bahçesinde unutulmuş otistik bir çocuktur kalbim kalbimin içinden birçok kez polislerin elini kolunu bağlıyayıp tenimden sınırdışı edilmelerini yazmıyorum bak, Ohal'de görüşmeyelim Ece Çok tehlikeli oraları mayın gibi sözlerin var orada ve sözlerinden gebe kaldığım bir sürü gayrimeşru intihar girişimlerim... Senden geriye kalan tek dişli hayvanlar ve sahil kenarları ve uzun yol molaları biraz bekler misin biraz mola vermeliyim bu şiirde beş on dakika sonra geleceğim öptüğün yerler tetikledi, acilen kızgın ateş basmam gerek hemen geliyorum, olur da teninin ateş mertebesine ulaşabilirsem bir gün takva sahibi her dindar gibi, o zaman senden kurtulabilirim, yoksun ağda ile vücudundan çekilen tüylerin kendisini artık ağdaya ait olduğunu düşünmesi gibi yoksun, kesilen elektrik yüzünden bütün lambaların kanaması gibi geliyorum ayrılma bir yere... Senden geriye kalan biraz biz biraz da radyo istasyonlarında bekleyen üşümüş insanlar sıradaki şarkıya atlayıp en yakın yerde kendini ateşe veren kadınlar ve erkekler ve yüzümüz onların gölgesinde unutulmuş iki biblo olabilirdi,birbirini tamamlayabilen olsun zararı yok tabloda birbirinin etini yiyen iki ressam kılığında hayvan olduk, her kusmuğumun içinde gizli ayak izlerin Biliyorsun ayak izlerinden çok rahat tebessümünü yapabilirim ve kelimelerle bir evren yaratıp, nöbetçi tanrı bile yapabilirim seni ama ziyan edilmiş bir organ durumu var aramızda bunların hiçbiri tekrar izlenmesi gereken bir film tekrar dinlenmesi gereken bir şarkı tekrar okunması gereken bir şiir ve tekrar sevişilmesi gereken gece için değil bunların hepsi düştüğüm kuyunun mimari yapısıyla ilgili boşluk var düşün derin ve sakız ağacından yapılmış ve yukarı çıkmak için oluşan bütün çıkıntılar ellerin ve göğüs uçlarına benziyor bunu da düşün, yani anlayacağın senden geriye kalan birşey yok yoksun yok ve yokluk; arabanın icadına yetişememiş peygamberlere,tanrının ilginç bir ayıbı yokluğun;ağzımın içinde lavrasını unutan ipekböceğinin dişlerimin üstünden ilk defa hayata kanat çırpma çabası... Senden geriye kalan ; Sen Asla affedilmeyen.... Requiem Ece*:Eski dilde Kraliçe. Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi Favorileri Kısaltma Ense Natürel Olsun Abi Üç numaraya vurdum gidişini fön çektim yokluğuna, az önce öldü aragon, radyoda biraz rakı olmalı dedim, kendi kendime bugün içmeyeceksem, rakının ahını alırım sevgilim nasıl derler ha alma rakının ahını çıkar anason anason Anaaaa son bakışını koymayacaktım genzimden aşağı aşağısı mesaneye kadar senin ötesi terbiye edillmiş difriz fosili perma çektim bakışını unuttuğun aynalara bugün sonra seni düşündüm seni düşünmek; hiç öyle ayakta tedavi edilecek birşey gibi durmadı gözümde ki gözümde bana ait olmayan bir çapak vardı nostaljikti, maviydi,uykudan taşmış kız gibi bir artıktı nefesimi tuttum, koydum avcumun içine avcum; sırtımda şarkı renginde beze beze falan gerek kalmadı, ben aynadaki görüntünü gömleğimin koluyla sildim şimdi nefesim; ikimiz için röfle çekilmiş bir güfte senide düşündüm tabi herzaman ki gibi belki bir gün elinde bıçakla dönersen fırının yanına bıraktım ağzımı açık şekilde bıçaklarsın diye.. ki defalarca çalkalanmış bir ağız o, bıçağın mikrop kapmasın diye... kestane rengine boyattım gidişini bacağındaki yanık ile yaktım bir sigara bugün berbat bir şarkı koydum kadehe mezesiz içtim seni ağzımda garip bir tat sanki kan içinde acıyan parmak,şeriatin kestiği ki ben o parmağımla da öpmüş olabilirim seni ben olsam kesmezdim yani açıkcası yokluğunla terbiye ederdim tırnaklarımı et benlerim şahit olsun ki, hiçbir yarama eş koşmadım seni.... Gümüş renginde bir peruk taktık gidişine sana meylenmiş her ölümlü tanısa da ayak bileklerini bugün sana giden bütün yolların hepsini üç numaraya vurdum favorileri kısaltma ense natürel olsun abi. requiem Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi Profil Resmi asıl telaşa kapılıyor gece sesini duyduğumda, öksürüğünün arasında ananen bağdaş kurmuş irin topluyor babil bahçelerinden anlamsız bir sayı aramızda gözlerin sonsuza kadar nakış gibi işleniyor çelik gövdemde açık kalıyor bütün sözlerin ışıkları güldüğünde belki bu ele veriyordur beni kendi dudaklarımı öptüğümde annemin gölgesinde sesini dinlendirdiğimi anlıyorsundur ve kuşlar göçebe kuşlar,akıl noksanlığına hicret etmeye başlıyorlar kuşları seviyorum, göz ucumla ki biliyorsun sen ağzınla kuş tutsan o kuşunda ağzını öperim... abajürü açtığım zaman gördüğüm her tablonun içine biraz etinin karışması kabul edilir birşey gibi duruyor,gökte göğün biliyorsun işte yedi kat derisi var bizim neznimizde ah o göbek deliğin herşeyi içine çeken serseri hiçlik önce gözlerimi alıyor içine sonra tekerlikli sandalyeye mahkum edilmiş güvercinleri ki onların bir çoğu inkar etsen de göğüslerinin arasında kuluçkaya yatmışlardır, sabahları sabahlar , ikimiz arasında çatalla gözlerimizi yuvalarından çektiğimiz kahvaltıların profilleri.... Bazen annemi özler gibi özlüyorum seni usturuyla yüzümü yüzüne benzetiyorum sekizyüz kere öpüyorum gözlerimin altını dudaklarım düşüyor tavana ahize rengini alıyor dilim dilimin ucunda hintli bir kalem ineğin üstüne yazıyor iç çamaşırlarımızda biriktirdiğimiz inlemeleri sonra kasıklarına vida ile monte ediliyorum omuzlarımdan dilim beline yapışıyor, soğuk, soğuk ekim ayında ülser geçiren her arı gibi ben de şekerli içmeye inanıyorum seni mevsim vadesi dolmuş çöl ayini gibi kendi hayvanlarını çektiğinde kendi içine berbat oluyorum başı kesilmiş ejdarhanın kusmasıyla beni anneme dönüyorum.... Merhaba Anne, cehennemden geliyorum yüzümdeki yanık; sevdiğim kadının profil resmi.... requiem Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi masalın gala gecesi Peki bu hastalık hangi ilaca iyi geliyor, şimdi gidin uyuşuk bedeninizi silkeleyin size atık masallar getirdim bugün, kırmızı hattatların işlediği mesafeye kadar yaklaştım az önce mesafe tanımaz bir aşk hikayesinin etrafını çevirselerde ölü köpeklerle ben mantığımı kaybettim ,hükümsüzdür.... Zorla girilmiş bir evin darp edilmiş fotoğrafları vardı yerlerde içimde parmakların şıklama sesi ve nar ekşisinde bekletilmiş hayvan ayağı psikososyetik bir gülüş ile girdi eve Ozan papyonunu düzeltti vidanın üstünde,aynadan seken biraz tebessüm hepimize yetti,anladık ki biz bugün ölmeyeceğiz rahatlatan haberi radyodan alt yazıyla geçince üç başlı kont , garantiye aldık nefesi, tekilanın üstünde tekilanın üstünde dilini unuttu Ozan dilinde mercan balığı yumurtası ve hasta teri vardı ben konuşamadım, çünkü masalda olsa insan bekliyordu sigorta güvencesinde kusmayı o halde önce misafir kusmalıydı güvercinlerin üstüne ve ilik nakli hikayeleri cin peri işlemleri mevkiinde yeniden hortlayabilir, birbirimizi kendi yüzlerimizle korkutabilirdik masalcı bu dedik,yel değirmenlerinide götümüze sokar isterse isterse oral sekste yaptırır Hansel'e hepimiz bu masalın içinde taşınamaz malllarız dedi, Ozan Benim aklıma sen geldin, canım o esnada esanslı bir hikaye gibi anlata durdum seni '' Ben ona, bana kitap göndermediği halde deli gibi inandım,'' Anlıyor musun beni,anlıyorsan iki kere bıçakla Sonra ben yatakta uyurken, son bakışını annem aldı ve beyin kabuğuma ördü o yüzden ben yüzüstü yatamam Ozan bakışı ezilmesin diye... Neyse dedi Ozan, dişlerini temizledi üstüme tartarın önünde diz çöktüm ışığın affedebilir kenarlarında dolaştım ellerimi ovalayarak hiç sinek taklidi yapma sinek olmak için çok büyük egon var dedi ben anlamam dış işleri bakanı olsada Güliver, döveceksin Ağzını burnunu kırdım devletin, devletin önünde verilmiş konser gibi dağıldı mekan,kontrol mekanizmasının üstünde tüneyen baykuş verdi öğütünü; hepimiz din iman sahibiyiz,siz kanatları çekilenlerdensiniz ve şüphesiz, din; satranç oyununda ısınan yedek kalmış vezir ve serbest vezinle işlenmiş erkek hamlesi Şah dedi O, mat dedim bu masaldaki ormanın rengi biraz daha kahve içersek rengin karşısında boka benzeyecek herşey ki dışkılar masalın içinde asla öyle kötü kokmasada bilinç boylarında asla temize geçememiştir kaydı bu insanın ayıbı şimdi bu konu burada kapanmalı dedi Ozan ki, boynu konu kaplıydı. İçinden mezartaşı çıkan kadın, usun sularında kaç defa daha yıkayacak elma turtası ile kaplı ellerini deliriyorum Ozan, vicdanın üstünde çilek kaplı kadınları kırdım kendi kafamın üstünde ceviz gibi, cevizin içinden çıktı babamın elleri ki tırnakları hiç kesilmemiş bir öykü oluyorum, etinin mahrem yerlerinde aslında mekruhtur masallarda Tanrı tek taşlı böceklere ne yapmalı ne yapmalı nadasa yatırılmış kadınları toplayayıp şehirde yaygara çıkarmalı, pamuk prensesi çarmıha gerip Yedi cüceleri,grup seksten yargılamalı yetmezse ne yapmalı Ozan bu süreç ağzı açık kalmış lordlar birliğinde tartışılmalı gerekirse iş çıkışında tahkime gidilmeli Ne yapmalı diyorum sana Sen, papyonunda kelebek besliyorsun artık bizi hiç umursamıyorsun ölü şenliklerinde nefes alan diyaframa yapışmış katolik sümbüller gibi sende yanağın öteki tarafında çıkan tokadı izole ediyorsun secdeye varmadan rükude inecek bir sahabe gibi bakma öyle çok değiştin Ozan, perşembeler senden utansın Bir aşk masalının içinde bulunmuş bedenim, bedenimin içinde rakı balığı varmış ceplerimde senin yaraların, ve Ozan'ın ikamet ettiği küçük bir alan, prömiyerde jiletin yanında sunulan bir renkti tenim avuçlarım patlayana kadar alkışladım masalı yerlerden topladılar parmaklarımı..... requiem Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi http://www.youtube.com/watch?v=WcqDS-g7lUQ&feature=related değerli ı feel good'a gelsin,bilmem sever mi. Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi (düzenlendi) elimde manson'dan bir parça var http://fizy.com/s/154f11 İçimde bir sürü ölü köpek uyuyor bugün sana Manson'un kemiğini getirdim ağzımda ilik kokusu ağzın ağzıma cok uzak yerlerden göç eden mülteci ve ağzımın içinde çevirdiğim yirmilik dişin var bir de yüksek dozajda sen verilmiş oda içinde ellerinin tuttuğu bir abajür tabloda yüzün, duvarlarda iç çamaşırların var. yüzün çok eski bir yol haritası, çıkmaz sokaklarına işeyen ibneler var duvarlara kostik sürüp dillerini yapıştıran evde kalmışlar var adın, çok eski bir dilde duvar yazısı grekçe'de cin pişiren diye bilenler var ve sobanın üstünde şiirler iki kestane arasında ateşin ezik sarhoşluğuyla kendini bulan imgeler radyoda bir şarkı var, aynı ellerin koltuğun üstünde dizlerin var ve dizlerine yapışık dudaklarım yatağın üstünde gıdıklanmaların ve camın dibinde '' burnunla ilgili ciddi sorunlarım var'' bir de gardırop var, askıda derin camda yansıyan oturuşun var oturuşunda asalet kucağımda ameliyat izlerin var içimde tokan var, dalağıma tutunan bahçede ölü atlar var,dişlerinin arasında fotoğraflar diş macunu ile talan edilmiş kalça kemiğin var,içinde bir kaç diş fırçası duvarda bir saat,saatin içinde ölü bir akrep var ve gecenin 3'ün de durmuş 12 parmak bağırsağın var, açık kalmış bir çeşme var,gövdemde gövdemde sola doğru kıvrılan kolun var burnumdan aşağı şıp şıp damlayan kan var kanın içinde adalet var, şımarıklık var ve seyiren algı var prize takılı damarların var, ve sadece idrar yolları kanalını çeken televizyon antende gezinen kedi var canlı yayında unutulan jiletlerin yerde kırmızı bir halı üstünde Manson'un bir kaç organı var yerde bir avize var, unutulmuş tırnakların aydınlatan içinde sevişen iki sinek saat beşe on var elimde bir makas ve hayli uzamış ayak parmaklarım var odanın içine sinen dişleri çekilmiş şairler var, üstten iki düğmesi açık tenim sırtımda yüzünün dövmesi var gerildikçe gülümseyen, aramızda birşeyler var, masanın üstünde duran masanın üstünde birşey var bizden başka hiçbir şeye benzemeyen..... İçimde dirilen ölü köpekler elimde Manson'dan bir parça var getirdiğim kaval kemiği kırık olsada hala Sweet Dreams' i çalabilecek dudaklarım var! Requiem 05 :11 Aralık 1, 2009 tarihinde meiuqer tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi (düzenlendi) hayvan mezarlığının girişi http://fizy.com/s/1579u0 Tamam da şimdi sen bu jiletle ne anlatmak istedin bu şiirde parçalanmış yüzü rakunun,telaşa kapılacak bir rakımda değiliz ki biz; biz;derisi zeytinyağında dinlendirilmiş batmayan iki zevzek, zevzeğin üstünde,büyük antlaşma ağdayla çekilmiş kelimeler görmüyor musun,tabletlerden bu gece. Antlaşmaya göre; haciz altındadır senin bakışların, ve sadece iki kere öpebilirsin beni ki biri ipotek altında Kasık ve Fahişeyi kullanmadan anlatabilmek sana , beni Sadakate düşkün iyi huylu tümörlerimi çıkardığımda avuçlarımda kalan birazcık idrar, ve herşeyi mahvedebilecekken sen herşeyi emen, içine çeken,içinde adam edip tekrar ölme fırsatı veren ilkel çağlarda gerçekleşmek üzere bir mucizesin biraz, ve ben biata hazır bir toplumum açıkçası, gece irinlerini tenimden boşaltırken iltihapüstü bir olay bu doğa akledemez şeyleri şu an ve bu an tamam iyi güzel de şimdi bu şiirde ne işi var kolilenmiş insan etlerinin.... Vücudumun tam ortasında bir delik var ve sen gelirsin ara sıra bakarsın delikten, arka sokaktaki hayvanları seyredersin sonracığıma ben akşam olurum kapatırım bütün ışıklarımı çekerim seni üstüme, nasılsa çıkmaz sokaktır bacakların illegal sloganlar yazarım rahim duvarına rahim ki; Sıradan bir isim olsa da irrasyonel sıçan insanlar arasında bakma öyle dik ve satirik duruşlarına çünkü ölüdür çoğu insan, ve nefes alış sadece trajikomik bir saplantıdır, boyunlarında tek taşlı fıtık taşıyanların adabında iyi de peki şimdi ne işi var sigorta poliçesinin bu şiirde uçaktan düştüğünde bütün masraflarını sigorta karşılamadı mı tabi ki hayır, beni o gün sadece o kadın karşıladı,düştüğümde İşte geldik yine en cafcaflı yere gelde bağla bu şiirin kopan yerlerini göbek deliğine ki göbek deliği,insan vücuduna mermisiz açılan tek delik, bu tam bir delilik, jiletin çıkıntısı ile uslandı abajürden akan kan kanın içerdiği bir miktar telaş ve peygamber artığı temizledi yüzümü bu kadar da olmaz pes yeminle pes bu vitrine hiç yakışmasada annemin bacakları ama gel gör ki, simetrik olsun diye duvara açtığım bacaklarımın arasına not alınmış ellerin yemek odamız için vazgeçilmez bir ordövr tabağıydı ve tavanda asılı kalmış o astronotun fanusuna 45' amperlik lamba fazla iyi tamam anladık da ne işi var cinayet masasında neşterle yapılan bir kahvaltının bu şiirde Bana ağırdan alınarak verilen bir selamdı, şu açıkta öldürülen rakun ve ağlayacak kadar yüksek bir rakımda değildik, ve bir kurşunun,silahtan çıktığında ''kazandığı'' ivme, şu anda göğsümde asılı çerçeveli bir şekilde Üstelik; herşey iyi güzel de ne işin var senin bu şiirin içinde... insan vücudundan alınan en büyük kitle sana ait olsa da o kadar kalabalık olamam ben, bu gidişinde.. Tamam herşeyi anladık da ne işi var bu şiirin,hayvan mezarlığının girişinde. Requiem Aralık 1, 2009 tarihinde meiuqer tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi (düzenlendi) serseri otu http://fizy.com/s/16p67p Yüksek bilgenin önünde avucunu iliklemeden ahkam kesen serseri otu, burada hiçbir zaman di ile çekilemez acı bak duvarda asılı bir kadın,rahminden fırlamak üzere çocuğun yüzüne bak açlık kokuyor ödev kokuyor,merhamet kokuyor. Aşırıya kaçmış kadın ağzıdır,bilgenin sesi ve bıçak ile resmiyete dökülmüştür yüzü oradan Okyanuslara Tuzun erişemediği yerde yalan söylenmesede belkide bir rivayettir,teninin bazı hastalara iyi gelmesi sevişmek için birine ihtiyaç duyan aciz kul dedi; bilge kendine ihanet eden ödlek ve bitirilmiş bünyenin üstünde zekası jiletlenen amip artığıda demiş olabilir hepimiz unutkanız hepimiz unutkanız burası unutkan insanlar kokuyor burası kasıklarından delinen kadınlar kokuyor burası leş gibi yüzünüz kokuyor ve bilge bundan çok rahatsız oldu burası leş gibi bilgi kokuyor burası leş gibi bilgenin bu kokudan rahatsız olması kokuyor... Günah yok , Suç yok ve özgür irade haftanın sekizinci günü ağaçlar; dev insanların sevgililerine sundukları garip çiçek ey nas; öptüğünüz kadınları not alın , tekrar öptüğünüzde bu de ja vu 'dur dedi bilge, zaman; hırsın göbeğinde çatlayan yarım akıl zinanın kılıfından çıkarken insan gözünün büyümesi ve bilge dedi ki; ortadan ikiye yırtılın, çünkü suç; insan kirlerinden üretilen hijyenik tutanak ceza ; algının içine yerleştirilen çift başlı orak ve cellatların parmakları doğuştan yok gece; taşaklarını serip doğanın üstüne ikinci gün ışığı kırmasaydı böyle derinden belki günah, kavimler arasında komik bir halk oyunu olarak kalacaktı dedi bilge ve ekledi ; hepiniz kaltaksınız... Sen ruhumun tek taşlı şövalyesi, bacakları olmayan atınla ezdin geçtin beni, suistimal edilen her ölü gibi , ben de babamın kaburgaları arasında gözetledim seni, yarı çıplaktın diğer yarın kan emziriyordu bana, affet beni bilge Sana inen ilk kitabın cildi insan derisinden yapılmış olsa da affet beni yücelttiğin her hayvan gibi şerefle doğur beni... Requiem Aralık 1, 2009 tarihinde meiuqer tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi (düzenlendi) http://fizy.com/s/12951y Belinde adım yazan bir kadın var,rüyalarımın sırtlanı kanımı emen dudaklarıyla çekiliyor düş boncukları gecenin ağzından ağrılı bir ekim gecesi onu doğuruyorum,kafatasımdan kafatasımda saklıyor ellerini utanmaz, o kokusuz o beyaz o tanrının sırtındaki yağlardan arta kalan bir kafirbaz çanların altında besliyor tenini, irin ve veda çiçeği gibi kokuyor ayakları tırnaklarını emmek istiyorum onun onun sesini yatırıp Türk Filmlerinin üstüne çığlıklarına gövdemle dublaj yapmak istiyorum mide asiti için takas yapabilirim göğüs uçlarımı ki uçlarında meleklerin dışkıları raptiyeyle asılı öpülebilir yerlerini insan arasına çıkarmak istiyorum ardından trenler geçmeli diyorum onun gülüşünün üstünden sonra o gülüş açabilir belki tenimde kilitli kalmış bütün yaralarımı Bir intikam meselesi olarak algılıyor, gökyüzü demiştim sana demiştim sana bütün yıldızlar gökyüzünün ergenlik sivilcesi ! sonra senin yüzünde yağmur başlıyor aniden ıslanıyor dişlerim sapsarı bir yatak odasının üstünde bekliyorum bacaklarını hiçbir zaman affetmeyeceğim yanıklarınla geliyorsun bıçağın üstünde parlıyor ayetler ayetler ki; teninden arta kalan soyulmuş kelimeler bana kelime yapma diyorum sana dememişte olsam da tabi unutuluyor yüzüm herhangi bir komidinin içinde içinde idrak torbası içinde çelişkili hamamböcekleri içinde traş losyonundan üretilmiş sperm marmelatları içinde lüzumsuz insan kemikleri var ben boşuna konuşmuyorum benden alınan kıl örneğinde anlaşılıyor tasarruf edilmesi güç bir organ yangını durumum tasavvuf edebiyatıyla yargılanıyor şiddetim şiddetimin içinde Akdeniz'de yetişmiş yüksek öğreniminide orada yapmış ayrık otu bulunuyor otun içinde kendinden geçmiş viyolansel ve kenevir hatta bedavadan icra edilen etik bir caz konseri çıkıyor rakıyla ıslah edilen Anakara'ya ilk adım attığımdan beri şüphe duyulan aklım iman ediyor sesine affedilmesi mümkün olmayan tavırlara daha bir özenle bakıyorum balkonda su veriyorum hatta çatlayan kelimelerin erbabında Defnedilmek def olmaktan geliyor aslen beğenilmiş bir kadın omzu ile yola koyuluyorum kaybedenler diyarında ormanın gövdesinde anlamsız iki korse daha geniş gösteriyor gözlerimi kente yayılıyorum ağızdan ağıza cenazelerde herkes bir bıçak vurup geçiyor dokunduğun yerlere işleri iyi gitsin diye insan gibi kanamayı bile beceremiyor bedenim bedenim ki; her gözeneğinden saçların fırlayan kullanılması komik bir fiskiye. Ağzımın içinde saklıyor adet dönemini terbiyesiz terbiyenin gölgesi oluyor,nesnenin şeklini alan dilim ve sigaramla inceltiyorum ayak bileklerini yüzümü lavobaya döküyor,aynalara bakıyorum aynada; kasıkların aynada ; ayak başparmaklarım aynada; dilin aynada; tükürüğünün içinde kendini besleyen bitlerim aynada; iki yüz yıllık yılanın ağzında sözlerim aynada; kendini güvende hisseden kadınların üstüne kustuğum miden. aynada; kanımla tabl edilen fotoğrafların... Belinde adım yazan bir kadın var,vadide gözlerimi oyup uçurtmalara takıyor, gökyüzünde gözüme martı kaçınca ağlıyorum hayır tabi anlamı yok uçurtmaların ölmesininde peki ne anlamı vardı ; iskeletime yanaştırdığın teninden arap asıllı balık yapmanın hergece etimi yiyor ahlaksız yüzümü buruşturmasa bari. Aralık 1, 2009 tarihinde meiuqer tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
meiuqer 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi (düzenlendi) http://fizy.com/s/164k7t Yükselen travma,ürkütücü bir dekolte örümcek ağımın üstünde sizler çok iyisiniz,zinanın üstünde poker oynayan dindarlar için full asa yapışmış akıl oyununda bütün mal varlığını kaybeden peygamberin kurtulmak için saatin icadını beklemesi kadar,iyisiniz imdi rendelenmiş ego kurusunun üstünde stoplazmanın bariyerlerinde eriyen temmuz soğuğu gibi bakıyorum, yüzünüze yüzünüz; tıraş edilmiş atlar gibi temiz ve ceylan derisine işlenmiş bir ikrar aşağılık bir gölge oluyor ; dizlerimin kanaması, iki vektör ve kemikli kalbim olmasa kırılabilirdim belki, tam ortadan ikiye annemin sırtından ineli uzun zaman olmasına rağmen hala dikiş izlerim var alnının ortasında ve bazen ; erimediğini farkediyorum iliklerimin onun etinde, Etinde freek etinde el yazması bir kahvaltı sonrası ve satirik bir gülüş, haylaz Almanlara benzeyen Zenci güvercinlerin gölgesi daha karanlık olur demişti, düşen Requiem ve Şarkıların içinde iyi dinlersen kulak zarlarının olduğunuda kötüyüm bu aralar, aklımın içinde cinası oyup içine konulan cehennem parçacıkları var buzdolabını açan annemin karşısında babamın etini görmesi var çok kötü bir korku filmi sahnesi olsada bu , sahnenin üstünde bizi protesto eden kutup eşekleri var. Aklımın kızlık zarı patladığından beri, her yaram daha erkek her şirk daha kayde değer, usumun amuda kalktığı anlarda ve her fikrim; izzet ve nefis ikilisinden daha fazla Tango&Cash Bu aralar beynim ; düş salatası, ama siz iyisiniz iyi Bir ara demiştim ki bir insan egosunun tam ortasından vurulursa en yakınındaki hastaneler havaya uçar diye gülmüştünüz gülün sizler çok yakışıyor masalarınızın üstüne nevresim gibi tenlerinizin altında dinamit gibi geliyor bana kemikleriniz kemiklerinizin içinde sanki gizlenmiş noel hediyeleriniz... Alçaklarda bir yerde kişilik mavisi bir kapta kaldı,dengem dengemin iki ucu açık matematik yarası gibi dokumun altında hesaplanması imkansız bir ankesiyete kırmızısı kana karışan,kanımın akış hızını hesaplayan nehir baba, Bariyerlerde tükenmez kalemle not alınmış elleriniz intihar etmek için çok erken saatte uyanan Kurt'un saati Marmara açıklarında durmuş, yelkovanı iki balık yakalamış yani artık saat şimdi yediyi balık geçiyor denilebilir kötüyüm bu aralar demiştim size ama siz iyisiniz, parçalanmış egomun üstünde üstüne gidilmiş bir şarkı şimdi yüzüm dokunsan; bütün kent acil servis tenime, lirik bir tasvir gerekirse, zararlıyım mekruh kokan bütün aşk sonelerinde ve Sen; Çocukların ulaşamadığı yere kaldır beni Anne! Requiem Aralık 1, 2009 tarihinde meiuqer tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts