Jump to content

evren nereye genişliyor ?


Recommended Posts

Kesin olan tek şey hiçbir şeyin kesin olmadığı. Kesinlik bildiren cümlelerim buna göre kesin. Hiçbir şeyin kesin olmadığını belirtmek için kesin ifade kullanmam gerek. Yoksa hiçbir şeyin kesin olmadığını belirtmem mümkün olmaz. Bu da paradoks yaratır. Yani hiçbir şey kesin değildir. Benim bunu ifade etmem de kesin değildir. O zaman en başta dediğim hiçbir şey kesin değildir önermem otomatik olarak geçersiz kalıyor. Bunu anlamayıp geyik muhabbeti yapıyorsun.

Gülücük eklemeyi de unutmayayım. :D

Geyik muhabbeti?

Hayır!

Neşeli bir durum var ortada, durum tesbiti ve eleştiri.

Kesin olan tek şey hiçbir şeyin kesin olmadığı.

Bu temelden yola çıkarsan, varacağın yer yine paradoks olacaktır. Hiç bir zaman, hiç bir sonuca erişmemek için güzel bir yöntem.

Ama yazımda buna zaten değinmedim.

Değindiğim noktaları ise alıntıladım:

- Doğru bildikleri olgulara dahi "yanlıştır" gözüyle bakmalar.

Cuvcuv 2: Renkleri kırmızıya kayan galaksiler bize bu galaksilerin bizden her geçen gün uzaklaşıyor olduğunu gösteriyor. Çünkü yakın olduğunu bildiğimiz galaksilerin rengi yeşil ve mavi. Yakın olduğunu biliyoruz çünkü ışığı bize daha çabuk ulaşmış galaksiler. Gerçekte genişlemiyor olabilir. Belki sabit bir büyüklüğe sahiptir ve galaksiler içinde sürekli hareket ediyordur. Bu döngü belki milyarlarca yılda bir tekrar ediyor olabilir. Yani uazaklaşıp yakınlaşıyorlardır. Belki de bir sıra takip etmeksizin tüm madde evrende kaos biçiminde yol alıyordur. Biz bulunduğumuz noktadan sadece uzaklaştıklarını farkediyoruz.

Renkleri kırmızıya kayan galaksiler bize bu galaksilerin bizden her geçen gün uzaklaşıyor olduğunu gösteriyor.

Renk değil elektromanyetik tayfın kaymasından bahsettiğini biliyorum. Konu ile biraz ilgilendiğin de anlaşılıyor bu cümlede. Buraya kadar başımla gözüm üstüne.

Konu ile ilgilenmiş birisi olarak hemen peşinden gelen cümle ise,

"Çünkü yakın olduğunu bildiğimiz galaksilerin rengi yeşil ve mavi. "

yanlış.

Doğrusu, "bize yakın bazı galaksilerin tayfı (rengi değil) maviye doğru kaymış durumda." olmalıydı.

Bu ise bize bu galaksilerin şu anda bize yaklaştıklarını gösterir.

Buradaki hatayı, işin içine Evren girdiğinde "Doğru bildikleri olgulara dahi "yanlıştır" gözüyle bakmalar." olarak yorumladım.

Tabi hatanın nedeni, konuyu hiç bilmemek de olabilirir.

Ve bahsedilen ise renk değil. Her element ısındığında kendisine öz bir frekansta/dalga boyunda foton yayar.

Bu element bize yaklaşıyorsa, frekansını büyümüş/dalga boyunu küçülmüş olarak ölçeriz (tayfın maviye kayması).

Ve tersine, element bizden uzaklaşıyorsa frekansını küçülmüş/dalga boyunu büyümüş olarak ölçeriz (tayfın kırmızıya kayması).

Neden ister "Doğru bildikleri olgulara dahi "yanlıştır" gözüyle bakmalar." olsun, ister konuyu bilmemek olsun...

Hemen peşinden gelen "belkili" cümleleri laf kalabalığından başka hiç bir anlamı kalıyor mu?

Gerçekte genişlemiyor olabilir.

Bu yanlış temelden bu belkili sonucu nasıl çıkardın?

Belki sabit bir büyüklüğe sahiptir

Tayfın kırmızıya/maviye kayması ölçülebildiği halde, Evrenin sabit olması için ne gibi bir fiziksel neden gösterebiliriz?

ve galaksiler içinde sürekli hareket ediyordur.

Evren galaksiler içinde!?!?

Yanlış ifade edilmiş bir cümle olsa gerek.

Ve peşinden gelen kesin ifadeler:

Evren hakkında henüz hiçbir şey bilmiyoruz.

(Yine anlamsız paradoks bir cümle.)

Elbette biliyoruz.

Güneş sistemi hakkında tonlarca bilgimiz var. Güneş sistemini terketmek üzere olan aygıtlar yapılmış. Teleskp ile gözlemlenmiş, kataloglanmış,... milyonlarca yıldız ve galaksi mevcut. Güneş sistemi dışında gezegen tesbit etmek imkan dahilinde. Vs. vs.

Evrenin dışını düşünmekse bu noktada anlamsız. Çünkü iç ve dış mantığı ile çözülemeyeceği kesin.

Buna sonuna kadar katılırım.

Ama şu cümleye katılmam mümkün değil:

Mutlaka dünyada algıladığımız anlamda bir mantıkla ne atmosfer dışını ne de evreni anlayabiliriz.

Çünkü fizik kanunları her yerde geçerlidirler.

Gülücüksüz ileti yazmanın tadı olmuyor. :D

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 130
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

zaman nasıl bir mefhum, nasıl bir konsepttir insanın anlaması aslında zor. ama dener ve ceht ederse insan aklı ve şuurunun kavrayamayacağı bir fenomen teorik olarak yoktur. ya da ben öyle sanıyorum.

insanoğlu önce akan bir zamanın olduğu fikrine uyanmış. zamanı ihtiyaç duyduğu ölçüde önce mevsimlere, sonra aylara, günlere,saniyelere hatta nano saliselere bölmüş.izafidir demiş. zamanı anlamakta ulaşacağımız bir level üzeri bir nokta daha var bence. sonra devam eden leveller, sonrası ve sonrası. insanoğlu hep bir arayışın içinde olacak ve bir adım ötesini düşleyecek. varlığı olan en büyük fenomenin sırrına erişmeye hep bir adım daha yaklaşacak ama sonu olmayacak, bu tek yön bir yol. çünkü evrimin tohumlarıyla serpilmiştir toprağa. sonu yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Geyik muhabbeti?

Hayır!

Neşeli bir durum var ortada, durum tesbiti ve eleştiri.

Bu temelden yola çıkarsan, varacağın yer yine paradoks olacaktır. Hiç bir zaman, hiç bir sonuca erişmemek için güzel bir yöntem.

Ama yazımda buna zaten değinmedim.

Değindiğim noktaları ise alıntıladım:

Renkleri kırmızıya kayan galaksiler bize bu galaksilerin bizden her geçen gün uzaklaşıyor olduğunu gösteriyor.

Renk değil elektromanyetik tayfın kaymasından bahsettiğini biliyorum. Konu ile biraz ilgilendiğin de anlaşılıyor bu cümlede. Buraya kadar başımla gözüm üstüne.

Konu ile ilgilenmiş birisi olarak hemen peşinden gelen cümle ise,

"Çünkü yakın olduğunu bildiğimiz galaksilerin rengi yeşil ve mavi. "

yanlış.

Doğrusu, "bize yakın bazı galaksilerin tayfı (rengi değil) maviye doğru kaymış durumda." olmalıydı.

Bu ise bize bu galaksilerin şu anda bize yaklaştıklarını gösterir.

Buradaki hatayı, işin içine Evren girdiğinde "Doğru bildikleri olgulara dahi "yanlıştır" gözüyle bakmalar." olarak yorumladım.

Tabi hatanın nedeni, konuyu hiç bilmemek de olabilirir.

Ve bahsedilen ise renk değil. Her element ısındığında kendisine öz bir frekansta/dalga boyunda foton yayar.

Bu element bize yaklaşıyorsa, frekansını büyümüş/dalga boyunu küçülmüş olarak ölçeriz (tayfın maviye kayması).

Ve tersine, element bizden uzaklaşıyorsa frekansını küçülmüş/dalga boyunu büyümüş olarak ölçeriz (tayfın kırmızıya kayması).

Neden ister "Doğru bildikleri olgulara dahi "yanlıştır" gözüyle bakmalar." olsun, ister konuyu bilmemek olsun...

Hemen peşinden gelen "belkili" cümleleri laf kalabalığından başka hiç bir anlamı kalıyor mu?

Gerçekte genişlemiyor olabilir.

Bu yanlış temelden bu belkili sonucu nasıl çıkardın?

Belki sabit bir büyüklüğe sahiptir

Tayfın kırmızıya/maviye kayması ölçülebildiği halde, Evrenin sabit olması için ne gibi bir fiziksel neden gösterebiliriz?

ve galaksiler içinde sürekli hareket ediyordur.

Evren galaksiler içinde!?!?

Yanlış ifade edilmiş bir cümle olsa gerek.

Ve peşinden gelen kesin ifadeler:

Evren hakkında henüz hiçbir şey bilmiyoruz.

(Yine anlamsız paradoks bir cümle.)

Elbette biliyoruz.

Güneş sistemi hakkında tonlarca bilgimiz var. Güneş sistemini terketmek üzere olan aygıtlar yapılmış. Teleskp ile gözlemlenmiş, kataloglanmış,... milyonlarca yıldız ve galaksi mevcut. Güneş sistemi dışında gezegen tesbit etmek imkan dahilinde. Vs. vs.

Evrenin dışını düşünmekse bu noktada anlamsız. Çünkü iç ve dış mantığı ile çözülemeyeceği kesin.

Buna sonuna kadar katılırım.

Ama şu cümleye katılmam mümkün değil:

Mutlaka dünyada algıladığımız anlamda bir mantıkla ne atmosfer dışını ne de evreni anlayabiliriz.

Çünkü fizik kanunları her yerde geçerlidirler.

Gülücüksüz ileti yazmanın tadı olmuyor. :D

Sevgiler

Evren hakkında hiçbir şey bilmiyoruz lafında paradoks olan nedir? Bildiğimiz tek şey henüz bir şey bilmediğimizdir. Dünyadaki fizik kuralları evrenin her yerinde geçerli değildir. EVrenle ilgili bildiğimiz tek şey ışığı takip edebildiğimiz kadar gözlediklerimizdir. birebir yerinde evreni inceleme şansımız yok. Evren hakkında fazla bilgimiz yok.

Sabit büyüklükteki bir evrende cisimler, gezegenler ve galaksiler hareket ediyor olabilir. Bu da zaten neden bazılarının bize göre uzaklaşıp bazılarının yakınlaştığını açıklar. Kimse bana evrenin kesin olarak genişlediğini iddia edemez.

tarihinde Cuvcuv 2 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evren hakkında hiçbir şey bilmiyoruz lafında paradoks olan nedir? Bildiğimiz tek şey henüz bir şey bilmediğimizdir. Dünyadaki fizik kuralları evrenin her yerinde geçerli değildir. EVrenle ilgili bildiğimiz tek şey ışığı takip edebildiğimiz kadar gözlediklerimizdir. birebir yerinde evreni inceleme şansımız yok. Evren hakkında fazla bilgimiz yok.

Sabit büyüklükteki bir evrende cisimler, gezegenler ve galaksiler hareket ediyor olabilir. Bu da zaten neden bazılarının bize göre uzaklaşıp bazılarının yakınlaştığını açıklar. Kimse bana evrenin kesin olarak genişlediğini iddia edemez.

Evren hakkında hiçbir şey bilmiyoruz lafında paradoks olan nedir? Bildiğimiz tek şey henüz bir şey bilmediğimizdir.

Bu soruyu ciddi olarak sormuyorsundur.

Eski yunan filozoflarından birisinden kaynaklanan ve yaygın bir cümle: Bildiğim tek şey, hiç bir şey bilmediğimdir.

Dünyadaki fizik kuralları evrenin her yerinde geçerli değildir.

Bu cümleyi şöyle yazarsak daha anlaşılır olur:

- Dünya'da gravitasyon kuvveti vardır ama bu Evrende geçerli değildir. Gezegenler Güneş etrafında keyiflerine göre dönüyorlar.

- Dünya'da helyum atomu bir çekirdek ve 2 elektrondan oluşur ama evrennin diğer taraflarında helyum atomunun yapısı belirsizdir.

- Helyum ısıtıldığında Dünya'da belli bir frekansda ışık yayar ama evrenin diğer bölgelerinde aynı frekansta ışık yaymak zorunda değildir.

- Dünyada gravitasyon etken olduğu için sıvıların kaldırma kuvveti vardır. Ama evrende başka bir gezegende gravitasyon olsa dahi sıvıların kaldırma kuvvetinden bahsedilemez.

- Dünya'da enerjinin korunumu yasaı geçerlidir ama Evrenin diğer yerlerinde enerjinin korunmuyor olabilir.

- Vs., vs.

EVrenle ilgili bildiğimiz tek şey ışığı takip edebildiğimiz kadar gözlediklerimizdir. birebir yerinde evreni inceleme şansımız yok. Evren hakkında fazla bilgimiz yok.

Bak bu cümleler doğru.

50 yıl öncesine kadar sadece ışığın özelliklerinden yararlanarak galasiler, yıldızlar ve gezegenler hakkında bilgi ediniyorduk. Gerçi bir kaç yüz yıldan beri Keppler kanunları ve Newton mekeniğini de kullanarak da bilgimizi artıyorduk. ama yine de ışık önemi rol oynuyordu.

Artık Ay'a ve gezegenlere aygıt yollamışlığız da var. Bu aygıtlar sayesinde mesela gravitasyonun Ay ve gezegenlerde de geçerli olduğunu tesbit etmiş olduk. Bu aygıtları rasgele yapmamıştık tabi. Işığı takip ederek edindiğimiz bilgiler sayesinde yapılmıştı bu aygıtlar. Aygıtların rotası da yine bu bilgiler sayesinde önceden çizilmişti. Meğer ışığı takip ederek epeyce doğru bilgi edinebiliyormuşuz.

Sabit büyüklükteki bir evrende cisimler, gezegenler ve galaksiler hareket ediyor olabilir. Bu da zaten neden bazılarının bize göre uzaklaşıp bazılarının yakınlaştığını açıklar.

Evren sabit büyüklükte ve galaksiler hareket halinde ise Evrenin çevresinde duvar görevi gören bir şeyler olması gerekir. Galaksiler ara sıra o duvara "çarpıp" geri gelirler. Galksi çarpmasına aldırmadan sabit kaldığına göre epeyce sağlam bir "duvar" olması gerekir.

Bazı galaksilerin tayfının maviye kayması (bize yaklaşır hareket etmesi) sadece ve sadece yakın galaksiler için geçerli. Samanyolu galaksisinin de dahil olduğu yerel galaksi kümesi ve çevresindeki süperküme için. Bunlar gravitasyonla bağlı olduklarından birbirleri ve ağırlık merkezi etrafında dönüyorlar. Ki bunların içinde tayfı maviye kayan galaksiler yüzde 25 civarında. Çok daha uzak galaksilerin tayfı ise, istisnasız, kırmızıya kaymış durumda.

Kozmoloji zaten Evrenin genişlemesi fikrini bu gibi durumlar için (yakın uzaklıklar için) ileri sürmüyor. Bu gibi yakın uzaklıklarda gravitasyon etkisi hakim ve baskın. Evrenin genişlemesi etkisiz kalıyor. Evrenin genişlemesi fikri 100 milyon mega parsec ve daha büyük uzaklıklar için geçerli.

birebir yerinde evreni inceleme şansımız yok. Evren hakkında fazla bilgimiz yok.

Doğrudur! En azından... Şimdilik.

Sevgiler

tarihinde DreiMalAli tarafından düzenlendi
Ya "milyon" ya da "mega". Her ikisi birden abartılı olur. Özür!
Link to post
Sitelerde Paylaş

17. yüzyıl:

Prizma biliniyor. Güneş ışığı prizmadan geçince, prizmadan çıkan ışığın çeşitli renklerde olduğu denenmiş. İnsan sağ duyusuna göre güneş ışığı "renksiz" olduğundan, "Prizma içinden geçen güneş ışığına renk katıyor." düşüncesinde olanlar da var.

Newton'un basir bir deneyi bu düşüncenin geçersizliğini kanıtlıyor: Prizmadan çıkan kırmızı ışığı başa bir prizmadan geçirince, prizmadan yine aynı kırmızı ışık çıkıyor. Başka bir ışık çıkmıyor. Newton, biraz daha karmaşık bir deneyle prizmadan çıkan çeşitli renklerde ışıkları toplayıp bir araya getirdiğinde, yine "renksiz" güneş ışığı oluşuyor.

1802: Kimyager W.H. Wollaston Güneşin tayfındaki renkler arasında siyah çizgilerin farkına varıyor. Bu çizgileri, renkler arasındanda ve renkleri ayıran sınır çizgiler olarak yorumluyor.

1814:

Optikci J.v. Fraunhofer Güneşin tayfında 500'ün üzerinde siyah çizgi tesbit ediyor. Bu çizgiler günümüzde Fraunhofer Çizgileri diye anılıyor.

Fraunhofer_lines.jpg

Fraunhofer bir işadamı olduğundan bu çizgilerin nedeni üzereinde durmuyor.

1835:

Filozof A. Comte "Pozitivizmin ruhu üzerine düşünceler" yazısında yıldızlar üzerine söylemde bulunuyor:

(Yıldızların...) "Şekillerini, uzaklıklarını, büyüklüklerini ve hareketlerini tespit etme imkanına sahibiz. Fakat hiç bir zaman, hiç bir araç yardımı ile kimyasal yapılarını tesbit edemiyeceğiz." Link: Sayfa 134, 22. not.

1856:

G. Kirchhoff ve R. Bunsen spektral analizin temelini atarlar. Spektral analiz deneyleriyle kimyasal elementlerin yanmalarında,belli bir frekansta karakteristik ışık yaydıkları ve yine aynı karakteristik frekansta ışığı emdikleri sonucuna varırlar.

O günden beri yıldızın tayfını ölçerek kimyasal yapısını da tesbit etmek mümkün hale gelir.

Ve tabi bu çizgilerin (tayfın) kırmızıya veya maviye doğru kayması ölçülerek, yıldızların ve/veya galaksilerin bizden uzaklaştıklarını/bize yaklaştıklarını tesbit etmek de mümkün oluyor.

redshift.jpg

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

evren şu anda ışık hızına yakın bir hızla genişliyor diyorlar

Sevgili run99.

İnternette dolaşan beylik laflara hiç inanama! "Evrenin genişleme hızı." terimi kendi içerisinde tutarsız ve anlamsız bir deyimdir. Evrenin genişlediği doğru. Ama "genişleme hızı" ne anlama gelir?

Bir hızdan bahsedebilmek için iki nokta belirlememiz gerekir. Noktanın birisi referans sistemi olur. Noktanın diğeri ise bu referans sistemi içinde hareket eden yani "hızı" olan bir sistemi temsil eder.

Sen yol kenarında hareketsiz duruyorken sen ve bastığın toprak yüzey referans sistemidir (1. nokta). Senin yanından geçen arabanın (= 2. nokta/sistem) sana göre bir hızı vardır (Noktaları tersine de kabul edebilirsin).

Bulunduğun şehirde binlerce araba sana göre çeşitli hızlarla, çeşitli yönlere doğru hareket ediyorlar. Bu durumda, "şehrin genişleme hızı"ndan bahsetmek ne kadar anlamsızsa, Evrenin genişleme hızından bahsetmek de o kadar anlamsızdır.

Evrende iki galaksi arasındanki uzaklık (= L) ne kadar büyükse, bu iki galaksi birbirinden o kadar çabuk (= v) uzaklaşır. Bu durum Hubble Parametresi ile ifade ediliyor. Hubble Parametresi = H = Hız/uzaklık = v/L. Hubble Parametresinin şimdiki değerini Wikipedia H = 74,3 km/(s.Mpc) olarak veriyor.

Bu durumda bir galasinin diğer bir galaksiden ışık hızı ile uzaklaşması için ikisi arasından uzaklığın L = 4038 Mega parsec veya başka bir deyimle L = 13,14 milyar ışık yılı olması gerekir. Aradaki uzaklık daha küçükse (büyükse) galaksi diğer galaksiden daha yavaş (daha hızlı) uzaklaşır.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili DreimalAli,

O halde 13 milyar uzaklıktaki bir galaksi birden nerede ise ışık hızına yakın bir hızla uzaklaşıyor. Daha da ötesinde bir galaksi varsa o halde durum ne olacak?

Bu bana başka bir bağıntıyı anlatıyor sanki. Ama bu bağıntıyla alakalı düşüncemi sorumun cevabını aldıktan sonra söyleyeceğim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili CharlesDarwin,

Bir şey olacağı yok. :D

Galaksi bizden ışık hızı ile ve daha büyük bir hızla uzaklaşsa da, galakisnin ışığı günün birinde bize kadar gelecek. Ama galaksinin ışığının bize hiç bir zaman erişemeyeceği bir uzaklaşma sınırı varmıdır? sorusuna kendim için henüz bir cevap bulamadım.

Konu bir kaç sefer gündeme geldi. Mesela şu başlıkta konu hakkında bir şeyler yazmıştım. Oradan alıntılıyayım:

Eğer evren sabit olsaydı L uzaklığında bir gakaksiden çıkan ışık bize t = L/c zamanında erişecekti (c = ışık hızı). Galaksi bizden ne kadar uzakta olursa olsun, bu ışık bize erişirdi. Her gün daha uzak galaksilerden bize ışık geleceği için, her gün daha fazla sayıda galaksi görür olacağız.

Evren genişlemiyor ama galaksiler bizden uzaklaşıyor diye kabul ettiğimizde...

Bizden L uzaklığında bir galaksiden çıkan bir ışık hüzmesi bize yine t = L/c zamanında gelecekti. Bu değer galaksinin bizden uzaklaşma hızından bağımsız olacak, çünkü ışığın hızı kaynağaından bağımsız. Bu durumda da her gün daha uzak galaksilerden bize ışık geleceği için, her gün daha fazla sayıda galaksi görür olacaktık.

Galaksilerin bizden uzaklaşmasının nedeni Evrenin genişliyor olmasıdır düşüncesincesinden yola çıktığımızda...

Şu linkte bir soru sormuştum: Solucan-lastik-araba sorusu (Konu o başlıkta 847., 863., 864. 867., 868., 869., 870. ve 871. iletilerde devam ediyor). Bu durum evrenin genişlemesine bir ölçüde benziyor. O sorunun hesabına/çözümüne bakarsam, evrenin genişlese de ışık bize günün birinden yine de erişecek. Bu durumda da her gün daha uzak galaksilerden bize ışık geleceği için, her gün daha fazla sayıda galaksi görür olacaktık.

Fakat solucan-lastik-araba örneği Evrenin genişlemesini tam olarak ifade etmiyor. O örnekteki araba sabit bir hızla hareket ediyor. Oysa galaksinin bizden uzaklaşma hızı galaksinin bize olan uzaklığına bağlı. Galaksinin uzaklığı ise zamanla artığından, galasinin uzaklaşma hızı zamanla artacaktır. Bu duruma henüz bakmadım. Belki bilen birisi bu soruya el atar.

Tabi bu arada Özel ve Genel Göreliğin etkisini (gravitastosyon vs.) göz ardı ediyorum. Çünkü ayrıntılarını bilmiyorum. Görelilikle ilgili tek kullandığım nokta, ışık hızının sabit ve kaynağından (kaynağının hzından, yönünden vs.) bağımsız olduğu.

Sevgiler

Alıntı içindeki linkte bir evren benzetmesi sorusu var. Belki senin için de ilginçtir.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Galaksi bizden ışık hızı ile ve daha büyük bir hızla uzaklaşsa da, galakisnin ışığı günün birinde bize kadar gelecek. Ama galaksinin ışığının bize hiç bir zaman erişemeyeceği bir uzaklaşma sınırı varmıdır? sorusuna kendim için henüz bir cevap bulamadım.

Ben ışık hızının zaman içinde değişip değişmediğine takıldım şu sıralar. BElki de ışık hızının mevcut değeri, evrenin genişliği ile alakalıdır. Evren genişledikçe artan/azalan br yapıda olabilr.

mavi daha yüksek ,kırmızı ise daha düşük frekanslıdır

maviden kırmızı ya kayma bize gaksilerin uzaklaştığı bilgisinin yanında ışığın frekansınından düştüğü bilgisini verir

ışık kırmızıya kaydı peki kırmızıda sabitlendimi?hayır

daha uzaklardan radyo frekansı daha da uzaklardan ses frekansı na dönüşecek

en sonunda 0 hertz olunca ise ömrü bitecektir

mesafeler uzadıkça ışıgın yolu üzerindeki çarptığı atom ve atom altı parçacıkların sayısıda artacak enerji kayberek frekansı düşecektir

nitekim bilim insanları galaktik fon ışımasınında frekansının düştüğünü ilerde bu ışımadan iz yakalanamayacağını ifade etmişler

farz edelim herhangi bir kaynağın frekansı bize 0.0001 hertz olarak geliyorsa ne olduğunu anlamak için verileri yüzyıllar binyıllar süren bir kayıt gerektirebilir

Link to post
Sitelerde Paylaş

mavi daha yüksek ,kırmızı ise daha düşük frekanslıdır

maviden kırmızı ya kayma bize gaksilerin uzaklaştığı bilgisinin yanında ışığın frekansınından düştüğü bilgisini verir

ışık kırmızıya kaydı peki kırmızıda sabitlendimi?hayır

daha uzaklardan radyo frekansı daha da uzaklardan ses frekansı na dönüşecek

en sonunda 0 hertz olunca ise ömrü bitecektir

mesafeler uzadıkça ışıgın yolu üzerindeki çarptığı atom ve atom altı parçacıkların sayısıda artacak enerji kayberek frekansı düşecektir

nitekim bilim insanları galaktik fon ışımasınında frekansının düştüğünü ilerde bu ışımadan iz yakalanamayacağını ifade etmişler

farz edelim herhangi bir kaynağın frekansı bize 0.0001 hertz olarak geliyorsa ne olduğunu anlamak için verileri yüzyıllar binyıllar süren bir kayıt gerektirebilir

Olmaz böyle şeyler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ışığı prizmalarla filtrelerle bileşenlerine ayırabildiğimize göre frekansınıda düşürmüş oluyoruz

evrende boşluk dediğimiz tamamen boş olmağına göre

uzaklık arttıkça aradaki doğal filtrelerde artmış ve frekansta düşmüş olur

ne demek istediğimi 1 kişi bile anlarsa ne mutlu bana

ayrıca

kozmik fon radyasyonu ile ilgili yazdıklarımı bir haber sitesinden okumuştum

linkini malesef not almadım

gamma ışını sonsuza kadar gamma ışını

x ışını sonsuza kadar x ışını

ışık sonsuza kadar ışık

radyo dalgaları sonsuza kadar radyo dalgaları

ses dalgaları sonsuza kadar ses dalgaları olarak mı kalacaktır

ışığın akıbeti konusunda sizin düşünceniz nedir haci bey

ışığa ne oluyorda galaksi uzaklaştıkça renk kızıla kayıyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

ışığı prizmalarla filtrelerle bileşenlerine ayırabildiğimize göre frekansınıda düşürmüş oluyoruz

evrende boşluk dediğimiz tamamen boş olmağına göre

uzaklık arttıkça aradaki doğal filtrelerde artmış ve frekansta düşmüş olur

ne demek istediğimi 1 kişi bile anlarsa ne mutlu bana

ayrıca

kozmik fon radyasyonu ile ilgili yazdıklarımı bir haber sitesinden okumuştum

linkini malesef not almadım

gamma ışını sonsuza kadar gamma ışını

x ışını sonsuza kadar x ışını

ışık sonsuza kadar ışık

radyo dalgaları sonsuza kadar radyo dalgaları

ses dalgaları sonsuza kadar ses dalgaları olarak mı kalacaktır

ışığın akıbeti konusunda sizin düşünceniz nedir haci bey

ışığa ne oluyorda galaksi uzaklaştıkça renk kızıla kayıyor?

ya bu fotonlar hiç yorulmaz mı arkadaş...

ufacık foton o kadar hızlı gidecek enerjiyi nerden buluyor ....

ve neden bu enerji bitmek tükenmek bilmiyor...

nedir bu git git bıkmadan yorulmadan hızından hiç bir şey kaybetmeden...

arkadaş biri olsun artık ben gitmiyorum yavaşlıyacağım dinleneceğim dese ya bunların...

Link to post
Sitelerde Paylaş

ışığı prizmalarla filtrelerle bileşenlerine ayırabildiğimize göre frekansınıda düşürmüş oluyoruz

evrende boşluk dediğimiz tamamen boş olmağına göre

uzaklık arttıkça aradaki doğal filtrelerde artmış ve frekansta düşmüş olur

ne demek istediğimi 1 kişi bile anlarsa ne mutlu bana

ayrıca

kozmik fon radyasyonu ile ilgili yazdıklarımı bir haber sitesinden okumuştum

linkini malesef not almadım

gamma ışını sonsuza kadar gamma ışını

x ışını sonsuza kadar x ışını

ışık sonsuza kadar ışık

radyo dalgaları sonsuza kadar radyo dalgaları

ses dalgaları sonsuza kadar ses dalgaları olarak mı kalacaktır

ışığın akıbeti konusunda sizin düşünceniz nedir haci bey

ışığa ne oluyorda galaksi uzaklaştıkça renk kızıla kayıyor?

Isigi bilesenlerine ayirinca frekansini dusurmus olmuyoruz. Hangi frekanslari icerdigini buluyoruz sadece. Birden fazla dalgaboyuna sahip isiklar icin tek bir frekans soleyemeyiz.

Gamma, X veya baska herhangi bir isik, isik olarak kaldigi surece hep o sekilde kalacaktir. Yani X isini, o foton varolmaya devam ettigi surece hep X isini olacaktir. Ses dalgalarinin dogasi farklidir. Onlarin frekansini degistirebilirsiniz.

Bizden uzaklasan cisimlerin kirmiziya kaymasindaki sebep isigin dalgaboyunun uzamasi (yada frekansinin azalmasi). Soyle bir analoji kurulabilir: Evinden uzaklasan bir adam her gun evdeki esine mektup yazsa, her gecen gun mektuplarin katetmesi gereken mesafe bir oncekinden daha fazla olacagi icin eve daha gec gelecek ve evde bekleyen kadin adamin 1 gunden daha seyrek siklikta mektup attigini dusunecek.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...