Jump to content

Ölüm, benlik ve Ahlak Sınırı


Recommended Posts

Çok genel bir başlık oldu kusura bakmayın. Ama hepsi bağlantılı.

Bazı müslümanlardan duyuyorum, ateistler ölümden sonra ne olduğunu düşünüyor diye soruyorlar. Haklılar da. Bu konu oldukça karmaşık. Daha doğrusu çok basit ama kavraması oldukça zor. Kafada canlandırılması zor çünkü. Neden peki? Çünkü, benliğimizin dışına çıkamıyoruz. Doğduğumuzdan beri hep düşünüyoruz. Örneğin bir yazılım imgeleyelim. Bu programın bir bilinci olsun. Etrafa tepkiler verebiliyor. Düşünebiliyor. Bu programı kapatırsak ne olur? Kapatıldığının farkına varabilir mi? Onun için zaman kavramı kalır mı? Ne zaman ki programı tekrar açarız, o zaman devam eder. Ölüm başka bir şeye daha benzer. Uykuya. Uyuduğumuzu ve rüya görmediğimizi düşünelim. Uykuda olduğumuzun farkına varır mıyız? Peki bir kere uyusak ve bir daha uyanmasak ne olur? Elbette uyku ölüme benzemez çoğu yönden, sadece bizim hissettiğimiz yönü benzer. Uykuda bizim için zaman kavramı kalmaz çoğu zaman. İşte ölüm böyle bir şeydir. İmgelemesi zordur. Çünkü her imgelemeye çalıştığımızda ölümü değil yaşamı imgeleriz. Düşünemediğini düşünebilir misin? Kısıtlı beyninle, ilk zamanından beri çalışan beyninle çalışmadığını düşünmenin zor olduğunu kabullenmemiz gerekir. Ölümden sonrasını düşünürken bile benliğimizi içine katarız olayın. Umarım açıklayıcı olabilmişimdir.

Hep merak etmişimdir, insanların öldürme konusundaki ahlaki sınırları nereden başlar? Mesela bir böceği öldürebilir çoğu insan rahat bir şekilde. Sineğe hiç acımayız. Hamsileri yeriz. Balığımız ölünce üzülürüz belki, ama hüngür hüngür ağlamayız. Ama köpeğimiz ölünce neden ağlarız? Veya kedimiz ölünce? Bir yunusun ölümüne hamsiden daha fazla duyarlılık gösteririz. Bunun nedeni nedir? Ayrıca bilinç nöronların birleşiminden oluşuyorsa bir şeyi öldürmek neden kötüdür. Bu birleşimin ne gibi bir değeri vardır? (Cinayeti desteklediğim anlaşılmasın bu sözlerden, sadece sebebi sorguluyorum. Hayvanseverim.)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Empatiden dolayı kötüdür. Kendini ölen varlığın yerine koyabilme seviyeside duygusallığı belirler bence...Birde kedi gibi canlılar, bizim gibi canlılara benzerler, benzerlik seviyesi arttıkça o öldüğünde, onunda kaybedeceği şeyleri düşünürüz.

Ama bence esas sebebi bencilliktir. Son model telefonun yere düşüp ekranı kırıldığında benzer duyguları yaşarsın...neden?

1- Tamiri paralı ve büyük ihtimalle pahalı olacaktır (kullanıcı hatası)

2- Ki en önemlisi kaybetme korkusu, bencillik.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zümer 42

Allah, (ölen) insanların nefslerini (bilinçlerini,canlarını) öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerininkini tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır.Düşünen bir topluluk için bunda dersler ve işaretler vardır.

Sizin tarif ettiğiniz ölümü hayal edemiyoruz.Nasıl hayal edelim ki uyuyup hiç uyanamamayı?Öyle bir şeyi hiç deneyimlemedik.Bu nedenle anlayamıyoruz.(Sizin inandığınız) ölümü bebekliğimiz olarak da anlatabiliriz belki.Bebekliğimizi de hatırlamıyoruz.Sanki hiç yaşanmamış gibi o yıllar.

Acayip merak ediyorum ölümden sonrasını.Allah nefsimizi kendine alacak ve diriliş(kıyamet) günü geldiğinde ise bizi uyandıracak.Acaba nasıl bir şey?

tarihinde xseddx tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Zümer 42

Allah, (ölen) insanların nefslerini (bilinçlerini,canlarını) öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerininkini tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır.Düşünen bir topluluk için bunda dersler ve işaretler vardır.

Sizin tarif ettiğiniz ölümü hayal edemiyoruz.Nasıl hayal edelim ki uyuyup hiç uyanamamayı?Öyle bir şeyi hiç deneyimlemedik.Bu nedenle anlayamıyoruz.(Sizin inandığınız) ölümü bebekliğimiz olarak da anlatabiliriz belki.Bebekliğimizi de hatırlamıyoruz.Sanki hiç yaşanmamış gibi o yıllar.

Acayip merak ediyorum ölümden sonrasını.Allah nefsimizi kendine alacak ve diriliş(kıyamet) günü geldiğinde ise bizi uyandıracak.Acaba nasıl bir şey?

Benliği nasıl alsın benlik nöronlarda saklı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet maddi birşey benlik, nöronlar, nörotransmitterler (sırasıyla; sinirler ve onların arasındaki taşıyıclar) ile hormonların oluşturduğu bir sistem. Bunların her hangi bir hatası sonucu sistemde hata yapmakta. Ölümle yok olan bu sistem, tekrar oluşturulsa bile tecrübeler aktarılmayacağı için şahsın bilincide aynı şekilde oluşmayacaktır. Çünkü insan beyninde saklanan anılar, doğru dürüst saklanamamakta ve korunamamaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anıların saklanma mekanizması şu an tam anlamıyla ortaya çıkmadı, ayrıca düzgün saklanmıyorlar. Geçmişte hatırladıklarınız ana hatlarıyla, tam anlamıyla hatırlayamıyorsunuz (bende dahil). Aynı aktivite'nin %100 yakalanması mümkün değil. İnsan aynı zamanda "yorum" da yapabilen bir canlı, makineler 1 ve 0...

Şu an teorik fikrinde bile çeşitli sorunlar var bence...ama gelecek ne getirir

????

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence o zaman mitolojideki hikayeler gerçek olur. Tanrıların insanlar tarafından öldürülmesi gibi, onlar da bizim karbonik ve çok rahat zarar görebilen yaratıklar olduğumuzu anladıkları an, bizi devirirler. Kontrol mekanizması koysan, bilince ulaştığı anda onu bertaraf etmeyi de öğrenirler, işimiz çok zor yani...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok genel bir başlık oldu kusura bakmayın. Ama hepsi bağlantılı.

Bazı müslümanlardan duyuyorum, ateistler ölümden sonra ne olduğunu düşünüyor diye soruyorlar. Haklılar da. Bu konu oldukça karmaşık. Daha doğrusu çok basit ama kavraması oldukça zor. Kafada canlandırılması zor çünkü. Neden peki? Çünkü, benliğimizin dışına çıkamıyoruz. Doğduğumuzdan beri hep düşünüyoruz. Örneğin bir yazılım imgeleyelim. Bu programın bir bilinci olsun. Etrafa tepkiler verebiliyor. Düşünebiliyor. Bu programı kapatırsak ne olur? Kapatıldığının farkına varabilir mi? Onun için zaman kavramı kalır mı? Ne zaman ki programı tekrar açarız, o zaman devam eder. Ölüm başka bir şeye daha benzer. Uykuya. Uyuduğumuzu ve rüya görmediğimizi düşünelim. Uykuda olduğumuzun farkına varır mıyız? Peki bir kere uyusak ve bir daha uyanmasak ne olur? Elbette uyku ölüme benzemez çoğu yönden, sadece bizim hissettiğimiz yönü benzer. Uykuda bizim için zaman kavramı kalmaz çoğu zaman. İşte ölüm böyle bir şeydir. İmgelemesi zordur. Çünkü her imgelemeye çalıştığımızda ölümü değil yaşamı imgeleriz. Düşünemediğini düşünebilir misin? Kısıtlı beyninle, ilk zamanından beri çalışan beyninle çalışmadığını düşünmenin zor olduğunu kabullenmemiz gerekir. Ölümden sonrasını düşünürken bile benliğimizi içine katarız olayın. Umarım açıklayıcı olabilmişimdir.

Hep merak etmişimdir, insanların öldürme konusundaki ahlaki sınırları nereden başlar? Mesela bir böceği öldürebilir çoğu insan rahat bir şekilde. Sineğe hiç acımayız. Hamsileri yeriz. Balığımız ölünce üzülürüz belki, ama hüngür hüngür ağlamayız. Ama köpeğimiz ölünce neden ağlarız? Veya kedimiz ölünce? Bir yunusun ölümüne hamsiden daha fazla duyarlılık gösteririz. Bunun nedeni nedir? Ayrıca bilinç nöronların birleşiminden oluşuyorsa bir şeyi öldürmek neden kötüdür. Bu birleşimin ne gibi bir değeri vardır? (Cinayeti desteklediğim anlaşılmasın bu sözlerden, sadece sebebi sorguluyorum. Hayvanseverim.)

Güneşin bilinci olsa güneş neye ben derdi.

Merkezi çekim kuvvetinden dolayı daha yoğun olsada merkezden uzaklaştıkca gaz yoğunluğu azalsada çok büyük bir hacme sahip, hatta teorik olarak sonsuz. Güneşin ben dediği bir dış sınır neresi olurdu. Yada çekim gücü merkeze doğru olduğu için hangi yoğunluğa ben derdi. Güneş çekirdeğine mi ben derdi.

Peki güneşin çekim kuvveti, enerji alışverişi gibi etkileşimden dolayı güneş sistemine de benim sistemim dermiydi. Bence derdi ve tüm gezegenlerle birlikte bir benliği daha olurdu güneşin.

Bizler en çok kendimizle ilgileniyoruz. Çünkü kendimize en yakın yine kendimiziz.

Sonra ailemizle en çok ilgileniyoruz. Çünkü bize çok yakınlar ve yakın oldukları için aramızdaki bağ çok şiddetli.

Ailemizin başına birşey gelirse diğer insanlara kıyasla daha çok üzülüyoruz.

Aslında bizler ailemizle bir benlik oluşturuyoruz.

Ahlak ile benlik doğrudan alakalı.

Bir hayvanı bitkiden daha yakın hissediyoruz kendimize, çünkü onunla daha çok benzerliğimiz var, daha fazla özdeşleşiyoruz onla, helede kendi köpeğimiz ise onunla çok daha güçlü bağlarımız oluşuyor, çünkü bize daha yakın ve daha büyük anılarımız olmuş oluyor onla.

Milletimizi ve vatanımızı diğer milletlere göre daha çok seviyoruz. Çünkü hem bize daha yakın bir benlik hemde kendimizi özdeşleştirdiğimiz büyük bir geçmişimiz ve geleceğimiz var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

belki daha önce yaşamış ve ölmüşüzdür...

şu anki yaşamımız daha önceki hayatımızda yaptıklarımızın karşılığıdır...

şimdi ki hayatımızda yaptıklrımızın karşılığını da ölüp tekrar dirildikten sonra göreceğizdir...

yani illa karşılığını alacaz yolu yok...

iyiliklerimizin de kötülüklerimizinde bize bir dönüşü olmalı...

neden...

adalet gereği...

bu evrende adalet varsa illa ki en azından bir ahiret olmalı...

ama adalet yoksa ....

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...