Jump to content

KURANDA konuşan kim ?


Recommended Posts

Tekvir suresi

19- kuşkusuz bu, değerli bir elçinin sözüdür;

20- güçlü, Arş’ın Sahibi’nin (yani rahmanın) yanında çok itibarlı,

21- itaat edilir, güvenilirdir.

Kimdir bu elçi ?

Talak suresi 12: "Allah (yani Rahman) 7 kat semayı ve yeryüzünü de onun bir benzeri olarak yaratmıştır. emir onların arasından gelir..."

Emir nerden geliyor ? Saffat suresinde bu soruya da cevap verilmiştir.

Saffat suresi

5-Biz o alt-aşağı semayı yıldızlarla donattık

6-ve asi şeytandan koruduk

7-Onlar(şeytanlar) ne kadar çırpınsalar da yüce konseyi dinleyemezler

Sure bu minvalde devam eder 164. Ayete geldiğinde yüce konseydeki hiyerarşiden bahsedilir. Hemde burada konuşan birinci ağızdan bu meclisin (el meleil a'la) üyelerinden biridir. yani meleklerden bir melek (cebrail)

164- Bizim istisnasız her birimizin bilinen bir makamı vardır

165- o saf saf dizilenler elbette biziz

166- o durmaksızın tesbih edenler elbette biziz

Sonra bu Melekler meclisi tarafından peygambere yapılan yardım anlatılır. Fakat o arada elçi olarak gönderdirilen kişilerden KULLARIMIZ diye bahsedilir ?.

171- Yemin olsun ki elçi olarak gönderilen kullarımıza söz vermişizdir

172- onlar yardım görenlerin ta kendileri olacaklar

173- Ordularımız galip gelenlerin ta kendileri olacaklar

Daha sonra bu Melekler meclisi (yüce konsey) adına konuşan konuşmacı (cebrail) kendisinin de bağlı olduğu Komutana (rab) hamd ederek sözlerini nihayetlendirmektedir.

180- Senin Rabbin ululuk ve kudret sahibidir. Onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir

181- Selam olsun hak elçilerine

182- Hamd olsun alemlerin rabbi Al-ilah’a

Son bir not olarak şunu da söyleyelim ki; Al-ilah (yani Allah) özel isim değildir. al-ilah'tan kasıt RAHMAN'DIR.. ve söz konusu Yüce konseyi yöneten de o'dur...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 243
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bir de şu var tabi, burada neomüslimler yazarlar bazen..

İşte efenim Kuran da öyle demiyor, böyle diyor aslında cinsinden..

Farklı yorumlarlar yani..

Ulan Allah ın Arabı, anadili Arapça olmasına rağmen asırlardır anlayamamış, sen anladın değil mi, şeklinde bir itiraz olur.

E şimdi Allah ın Arabı Kuranda Allahın konuşmadığını anlayamamış sen anladın demi desem, ne olacak?

Link to post
Sitelerde Paylaş

allahla resmen dalga geçiyorsun ve dalga geçiyorsun allaha şirk koşuyorsun allahın adına bunları yazarken çok büyük günah yazıldı sana allah yemek içmez allah görünmez ama allah vardır allahı yarattıklarından evrenden kainattan anlayabiliriz ve allahın sıfatlarını böyle görebiliriz

Ne içtiysen aynısından istiyorum. "Yemek içemeyen görünmez Allah". Sen bir Türkçe öğren gel öyle ifade et kendini. Bu masajın üstüne yarım saat dışarı baktım bi halt göremedim. Kim korkuttu, neden saklanıyor anlamıyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cesetleri denizde binlerce balıklara yem olmuş ya da yakılıp kül edilmiş insanlar nasıl mahşer yerinde toplanacak?

Ya da yamyamlar adamı pişirip afiyetle yediler. Bu adam mahşere yamyamların hücrelerinde mi gelecek yoksa başka bir yerlerinde mi?

Aynı soruyu Muhammed'e de sormuşlar:

17.49. Dediler ki: "Kemik ve ufak parçalar haline geldikten sonra mı yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?!"

17.50. De ki: "İsterse taş veya demire dönüşün,"

17.51. "Yahut sizce imkansız görünen bir biçime girin, farketmez." Buna karşılık, "Bizi kim geri döndürecek," diyecekler. De ki: "Sizi ilk önce kim yarattıysa O!" Sonra başlarını sallayıp, "Peki ne zaman," diyecekler. De ki: "Belki düşündüğünüzden daha yakın..."

Link to post
Sitelerde Paylaş

................ ben allaha meleklere kutsal kitablara peygamberlere inanıyorum siz dalga geçiyorsunuz ya allah bunların hesabını yarın bir gün yani kıyamet gününde sizlere sorucak allah yazmıştır kuranı allahtan başka hiç kimsenin eseri değildir kuran

yaşın daha genç.. bir şeylere inanman çok kötü bir şey değil ve ben senin akıllı biri olduğunu hissediyorum. düşünecek bir beynin olduğunu hissediyorum.

o yüzden senden o güzel beynini biraz yorup, düşünmeni istiyorum.

kuranın tanrının esseri olduğuna nasıl emin olabiliriz? içinde allah vardır, ben allahım diyen her kitabın, allahın eseri olduğuna mı inanacağız? sen allahın imzasını gördün mü? kuranın bir yerinde allahın imzası mı var ki, bu eserin allaha ait olduğuna inanacağız. (gerçih imza bile taklit edilebilir bir şey)

üstelik elimizdeki kuran denen kitap, insan icadı mürekkep ve kalemle yazılmış, insanlar tarafından kaleme alınmış bildiğimiz kuşe kağıt bir kitap.

yani senin dediğin gibi gökten inmiş. dünyada eşi benzeri olmayan bir kumaştan veya dünyevi olmayan bir mürekkep benzeri bir şey yazılmış olsa, insan değil dünya dışı bir varlığın yada allahın eseri olduğuna inanabilir insan

ama elimizdeki kitap maalesef böyle değil..

bir eserin birine ait olduğunu bilmek için ya o kişiyi çok iyi tanıyor olmak gerek yada o kişi o eseri yaparken, bizimde orda olmamız lazım değil mi?

sen ne dersin buna

tarihinde keskinSİRKE tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

yaşın daha genç.. bir şeylere inanman çok kötü bir şey değil ve ben senin akıllı biri olduğunu hissediyorum. düşünecek bir beynin olduğunu hissediyorum.

o yüzden senden o güzel beynini biraz yorup, düşünmeni istiyorum.

kuranın tanrının esseri olduğuna nasıl emin olabiliriz? içinde allah vardır, ben allahım diyen her kitabın, allahın eseri olduğuna mı inanacağız? sen allahın imzasını gördün mü? kuranın bir yerinde allahın imzası mı var ki, bu eserin allaha ait olduğuna inanacağız. (gerçih imza bile taklit edilebilir bir şey)

üstelik elimizdeki kuran denen kitap, insan icadı mürekkep ve kalemle yazılmış, insanlar tarafından kaleme alınmış bildiğimiz kuşe kağıt bir kitap.

yani senin dediğin gibi gökten inmiş. dünyada eşi benzeri olmayan bir kumaştan veya dünyevi olmayan bir mürekkep benzeri bir şey yazılmış olsa, insan değil dünya dışı bir varlığın yada allahın eseri olduğuna inanabilir insan

ama elimizdeki kitap maalesef böyle değil..

bir eserin birine ait olduğunu bilmek için ya o kişiyi çok iyi tanıyor olmak gerek yada o kişi o eseri yaparken, bizimde orda olmamız lazım değil mi?

sen ne dersin buna

Bir şeyin var ve/veya doğru olup olmadığını anlamak için "nereden biliyorsun, yanında mıydın, gözünle mi gördün? gibi saçma sapan sorular sorulmaz.

Böyle sorarsan koskoca bir tarihi de inkar etmen gerekir ki bu durumda tarih olacak olan senin varlığın da şüpheli olur.

Mantıklı sorular soralım lütfen, buradan size ekmek çıkmaz.

tarihinde RedveKabul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu an Muazzez İlmiye Çığ'ın Son Sümer Kraliçesi belgeselinin 2. bölümü seyrediyorum. Elif, Lam, Mim.. Sümer bilginleri halka Sümerce alfabeyi öğretirken böyle öğretiyorlarmış. Sümerlerin düğünlerde söyledikleri açık seçik, cinsellikle ilgili olan türküleri de Tevrat'ta aynı şekilde geçmiş. İbrahim'in hikayesi, çocuğu olmadığı için kendisine hediye edilen bir cariyeden çocuğu olması, asıl karısı Sarah'ın bunu kıskanıp cariye ile oğlunu çöle göndermesi, bu da bir Sümer hikayesi.. :)

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu an Muazzez İlmiye Çığ'ın Son Sümer Kraliçesi belgeselinin 2. bölümü seyrediyorum. Elif, Lam, Mim.. Sümer bilginleri halka Sümerce alfabeyi öğretirken böyle öğretiyorlarmış. Sümerlerin düğünlerde söyledikleri açık seçik, cinsellikle ilgili olan türküleri de Tevrat'ta aynı şekilde geçmiş. İbrahim'in hikayesi, çocuğu olmadığı için kendisine hediye edilen bir cariyeden çocuğu olması, asıl karısı Sarah'ın bunu kıskanıp cariye ile oğlunu çöle göndermesi, bu da bir Sümer hikayesi.. :)

ibrahimmi sümerlilermi önce.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir şeyin var ve/veya doğru olup olmadığını anlamak için "nereden biliyorsun, yanında mıydın, gözünle mi gördün? gibi saçma sapan sorular sorulmaz.

Böyle sorarsan koskoca bir tarihi de inkar etmen gerekir ki bu durumda tarih olacak olan senin varlığın da şüpheli olur.

Mantıklı sorular soralım lütfen, buradan size ekmek çıkmaz.

tarih dediğin şey sonradan yazılıyor ve en önemlisi insanlar yazıyor ve en çok o dönemde iktidarda olan güçler yazıyor.. tarih her zaman yanlıdır ve yazanın daha çok işine gelen şeyler yazılır. tarihin gerçekleri yazdığı bu yüzden koca bir yalandır. birileri kitabına göre uydurdukları tarihi meşrulaştırmak için bunu der. o yüzden tarih her zaman gerçekleri yazmaz. tarih gerçeklerin çarpıtılmış halini yazar.

istersen bunla ilgili sana bir çok örnek verebilirim.

benim tek bildiğim her insan gözüyle gördüğünden, kendi yaptıklarından ettiklerinden sorumludur.

bu yüzden bir insanın bundan 1400 yıl önce yaşamış birinin varlığına inanması yada inanmaması tamamen gereksiz ve insan aklına mantığına ters bir durumdur.

tarihinde keskinSİRKE tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

ibrahimmi sümerlilermi önce.

tevratta ibrahimin ur şehrinde doğduğu oradan harrana ardından kenana gittiği anlatılır. bu ur şehri mezopotamyadaki antik bir sümer şehridir. yahudilerin iddialarına göre ibrahim mö 2000 lerde yaşamıştır aynı zamanda bu yıllar sümer medeniyetininde yıkılış yıllarıdır.

eğer yahudilerin ibrahimin hayatı konusundaki iddialarını doğru sayarsak, tevrat ile sümer efsaneleri arasındaki benzerlikleri de düşünürsek ibrahim bir sümerliydi, sümer tanrılarınıda + + + diye toplayarak bunların hepsi tek bir tanrıdır demiştir, çıkarımında bulunabiliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ibrahimmi sümerlilermi önce.

İ

İbrahim'in M.Ö. 2000 yılında yaşadığı kabul ediliyor. Sümerler ise M.Ö. 4500-4000

ibrahim'in hindistanı terk edip öğretisini dünyaya yaymak isteyen Brahman rahiplerinden birisi olma olasılığı diğer bütün ihtimallerden daha kuvvetlidir.. Buna kanıt olarak onun iki oğlunun isimleri gösterilebilir.

İbranice İşak = Sanskritçe İşakhu = "Şiva'nın Dostu",

İbranice İşmail = Sanskritçe İş-Mahal = "Büyük Şiva."

ibrahim hikayesi esasında sümerlere ait değildir. sümerlerin Komşusu olan (ve sümerle ticari ilişkisi olan) Harappa uygarlığına aittir. Hint vedalarının asıl sahibi de bu harppalılar. ör: Vedalarda Brahma'nın kız kardeşi saraisvati aynı zamanda Brahma'nın karısıdır. Tıpkı ibrahim ve kız kardeşi Sara gibi. Tesadüfün çok ötesindeki bu benzeyiş gibi bir çok noktada daha Harappalıların Brahması ile tevratın ibrahimi arasındaki ortak noktalar bulunabilir.

Brahminler eski kitaplarındaki kayıtlara dayanarak Mekke şehrinin Hindistan'dan gelen bir koloni tarafından kurulduğunu söylerler ve sakinleri en eski devirlerden beri onun Agar'ın oğlu İsmail tarafında inşa edildiğini söylerler. Bu şehre İndus dilinde İsmailistan denilirdi." (Anacalypsis, Cilt I, sayfa 424.)

“Yahudiler Tarihi” Kitabında, Yahudi tarihçi ve ilahiyatçı Flavius Josephus (M.S. 37 - 100), Yunan filozof Aristo’nun “..bu Yahudiler Hint Filozoflardan gelmedirler, Hintliler onlara Kalani derler.

İsa'dan üç yüz yıl önce Hindistan'a gönderilen ve yazdıkları gün geçtikçe doğrulanan Megasthenes şöyle diyor: Yahudiler Kalani adında bir Hint kavim veya mezhepti..."

Bütün bunlar aslında ibrahim hikayesinin sümere değil Harappa uygarlığına ait olduğuna işaret ediyor.

tevratta ibrahimin ur şehrinde doğduğu oradan harrana ardından kenana gittiği anlatılır. bu ur şehri mezopotamyadaki antik bir sümer şehridir.

Muazzez ilmiye çığ'a göre bu UR şehri sümerlerin UR şehri değil bizim URFADIR. Burak Eldem de kendi kitabında aynı sonuca ulaşıyor ve o şunu da ekliyor (yanlış hatırlamıyorsam) i.ö. 3. yüzyıla ait tevratlarda bu UR şehrinden bahsedilmiyormuş. UR şehri daha sonraki çevirilerde eklenmiş. (Tarihi yanlış hatırlıyor olabilirim fakat UR şehrinden bahsetmeyen Tevratların varlığı kesin)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Namazda okunan sure duaların çoğunda "De ki" (kul) geçiyor. Namaz kılan biri allaha mı "De ki" diye emrediyor?

Biz arapça bilmediğimiz için bizte ters gelmiyor da araplar ne hissediyor acaba?

De ki: allah tektir, doğurmadı ve doğrulmamıştır

yerine

Allahım sen teksin, doğurmadın ve de doğrulmadın.

Daha mı uygun olurdu? Ama bu defa da allahın kelamı olmazdı.

tarihinde anarkom tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Muazzez ilmiye çığ'a göre bu UR şehri sümerlerin UR şehri değil bizim URFADIR. Burak Eldem de kendi kitabında aynı sonuca ulaşıyor ve o şunu da ekliyor (yanlış hatırlamıyorsam) i.ö. 3. yüzyıla ait tevratlarda bu UR şehrinden bahsedilmiyormuş. UR şehri daha sonraki çevirilerde eklenmiş. (Tarihi yanlış hatırlıyor olabilirim fakat UR şehrinden bahsetmeyen Tevratların varlığı kesin)

ur şehri urfadan tamamen alakasız mezopotamyanın güneyinde yer alan tabletlerce ve kalıntılarıyla varlığı, yeri ve tarihi bilinen bir şehirdir. sn çığ ya isim benzerliğinden yola çıkarak bir iddia ortaya atmıştır ya da bu konuyu yanlış hatırlıyorsunuz.

bildiğim kadarıyla en eski tevrat nüshası milattan sonraya ait ve günümüzdekiyle farksızdır. burak eldem kim bilmiyordum lakin kısa bir araştırmayla bile "atlantis, 2012 marduk ..." gibi efsanevi konular üzerine yazdığı ortaya çıkıyor ve bunun sadece spekülasyon olma ihtimalini arttırıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Saffat suresi

5-Biz o alt-aşağı semayı yıldızlarla donattık

6-ve asi şeytandan koruduk

7-Onlar(şeytanlar) ne kadar çırpınsalar da yüce konseyi dinleyemezler

Merhaba Özden Kurt,

Bu yazınızı okuduktan sonra foruma üye olmak istedim. Umuyorum ki sizden istifade ederim. Benim kendi kanaatime göre güzel analiz yapmışsınız. Belki yardımcı olur diye, daha önce okuduğum bir yazıyı alıntılamak isterim. Uzun bir yazı olsada konu ile doğrudan alakalıdır.

Yüce Konsey

Kuran okumaya ilk başladığım yıllarda, ki o zaman Kuranı Türkçe meallerinden okuyabiliyordum, kafam daha Bakara suresini okumaktayken karışmaya başlamıştı bile. Bakıyordum Allah konuşuyordu, bakıyordum O bu sefer kendisinden biz diye bahsediyordu. Daha da kötüsü, Allah, “yalnız sana kulluk eder, yalnız senden medet umarız” demekteydi. Sonradan öğrendim ki(?) bu ayeti Allah insanların ağzından konuştururmuş. Meğerse aslında bu bizlerin etmesi gereken bir duaymış. Birinci sure olan Fatiha suresinden bahsediyorum:

1:1 Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...

1:2 Hamd, alemlerin Rabbi Allah'adır.

1:3 Rahman'dır, Rahim'dir O.

1:4 Din gününün Malik'i, sultanıdır O...

1:5 Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

1:6 Dosdoğru yola ilet bizi...

1:7 Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, karanlık ve şaşkınlığa saplanmamışların yoluna...

Sonraları bu sure sürekli beni rahatsız etti. Manasında olağanüstü bir şeyler bulunuyordu. Müslüman’ın her namazının her rekâtında illa ki okunması gerektiği söylenen bu sure, ayetlerdeki tavsiyeleri eden varlık sarih bir beyinle düşününce tüm sihrini yitiriyordu. İkinci, üçüncü ve dördüncü ayetlerde, konuşan varlık, bize Allahı tanıtırken, beşinci ayetten sonra aniden yalnız O’ndan yardım dilediğini, yalnız O’na ibadet ettiğini bildiriyor ve O’na dua etmeye başlıyordu. Ama hani bu varlık Allah idi? Eğer bu varlık Allah ise, Allah kime ibadet ediyor ve kimden yardım diliyordu? Yoksa o konuşan varlık Allahın bizatihi kendisi değil miydi? Bu olabilir miydi?

Tekâmül etmeye ve ayetlerin Arapçalarını da okumaya başladığım zaman, ancak olayları ayırt etme imkânını buldum.

Kuranda beşer ağzıyla bir mesaj iletilmek istendiği zaman, ya bu görev “de ki” emir kipiyle resule yüklenir ya da “dediler” ve “derler” şeklinde bir grubun veya bir kavmin Kuranda konuşması sağlanır. Bakın aşağıdaki örnekler söylediklerimizi ne şekilde desteklemektedirler:

112:1 De ki: "O, Allah'tır; Ahad'dır, tektir.

113:1 De ki, "Şafağın Rabbine sığınırım."

114:1 De ki: "İnsanların Rabbine sığınırım.

4:77 Kendilerine, "ellerinizi çekin, namazı kılın, zekatı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir grup insanlardan Allah'tan korkmuş gibi hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için ahiret daha hayırlıdır. Bir yıl kadar bile zulme uğratılmazsınız."

10:2 "İnsanları uyar, iman edenlere de kendileri için Allah katında yüksek bir doğruluk derecesi bulunduğunu müjdele" diye içlerinden bir er kişiye vahiy göndermemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? Küfre batanlar: "Bu adam açık bir büyücüdür."dediler.

2:8 İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler ama onlar inanmış değillerdir.

112:1’de “De ki” emrini veren, ayetin devamında Allahtan bahsettiğine göre, Allahın kendisi olmamalıdır. Aynı şekilde 113:1ve 114:1’de de aynı yazı formu korunduğuna göre, bu emri veren kim veya kimlerdir?

4:77 ayetinde de olayı anlatan bir varlık vardır ama bu varlık Allah değildir. Anlatan Allah olsaydı, olayın içerisinde Kendinden bahsedeceği zaman “Allah’tan korkmuş” şeklinde değil, birinci tekil şahıs kullanıp, “Ben’den korkmuş” şeklinde bir kalıp kullanması gerekmez miydi? Aynı durum 10:2 ve 2:8 ayetleri için de geçerlidir. O halde bu ve bunun gibi ayetlerde konuşan varlık kimdir?

Bu tip konuşmaların yanında, bizatihi Allahın konuşmasına da rastlarız Kuran’da.

2:40 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın; bana verdiğiniz söze vefalı olun ki, ben de size ahdimde vefalı olayım. Ve yalnız benden çekinin.

2:41 Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın.Ve yalnız benden sakının.

Görüldüğü gibi Allah Kuranda konuştuğu zaman çok doğal olarak birinci tekil şahıs kullanmaktadır. Klasik kabullerde, bu durumu açıklamaya çalışan müctehidler, Kuranda konuşan varlığın sadece Allah olduğunu ve O’nun bazen birinci tekil şahıs bazen de birinci çoğul şahıs kullandığını söylemişlerdir. İçinden çıkılmaz durumlar söz konusu olduğunda da, biz diye konuşan varlıkların insan olduğunu ve Allahın ayetlerde kullarını konuşturduğunu savunmuşlardır.

Halbuki Kuranın çoğu yerinde, kendisine “biz” diye hitap eden, konuşan bir topluluk bulunmaktadır:

1:5 Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

2:34 O vakit biz meleklere, "Âdem’e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.

2:138 Allah'ın boyasını esas alın. Allah’tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz.

31:12 Andolsun biz, Lukman'a şu yolda hikmet verdik: "Allah'a şükret." Şükreden kendisi lehine şükreder. Nankörlük edense şunu bilmeli: Allah Gani'dir, Hamid'dir.

Bu ayetler gibi yüzlerce ayet bulunmaktadır. Kuranın genelinde işte bu topluluk konuşmaktadır. Anlatımın büyük bir kısmını, bu topluluk yapmaktadır. Bu topluluk kimlerden oluşmaktadır? Kimlerdir bu topluluğun üyeleri? Bakınız Saffat:164:165:166 ayetleri bu varlıkları ne şekilde tarif etmişdir.

37:164 Bizim, istisnasız her birimizin bilinen bir makamı vardır.

37:165 O saf saf dizilenler elbette biziz.

37:166 O durmadan tespih edenler elbette biziz.

Ve de surenin başında o saf bağlayıp dizilenlere, zikir okuyanlara yeminler edilmektedir.

37:1 Andolsun o saf bağlayıp dizilenlere/o saflar tutturup sıraya dizenlere/o kanatlarını açıp toplayarak uçanlara,

37:2 O haykırarak sevk edenlere/o göğüs gererek duranlara,

37:3 O Zikir okuyanlara,

37:4 Ki sizin ilahınız hiç kuşkusuz bir ve tektir.

37:5 Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O; doğuların da Rabbidir O.

Bu “BİZLER” saf saf dizilmekte olanlar, sıraya dizenler, kanatlarını açarak uçanlar, sevk edenler, o göğüs gererek duranlar, zikir okuyanlar, o şekil varlıklardır ki, o varlıklar üzerine yemin edilmekte, sonrasında bu BİZLERİN her birinin birer makamı olduğu bildirilmekte ve mütakiben, o saf saf dizilenlerin elbette BİZLER olduğu ve bu BİZLERİN mütemadiyen tespih eden varlıklar olduğu belirtilmektedir. Bu davranışlar içerisinde bulunan varlıkların tanımını Kuran Bakara:30 ve Nahl:49 ayetlerinde yapmıştır:

2:30 Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz."Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."

16:49 Göklerdeki ve yerdeki yürüyen hayvanlar/canlı şeyler (irade verilmemiş, dabbe) da melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar.

Bu varlıklar tahmin edebileceğimiz gibi elbette meleklerden bir gruptur. Fakat bu grubu meydana getirmiş olan melekler yüceltilmiş meleklerden oluşmaktadır.

Bakınız Saffat:8 bu grubu nasıl tanımlamaktadır:

37:8 Onlar ne kadar çırpınsalar da o YÜCE KONSEYi dinleyemezler. Ve her taraftan atışa tutulurlar;

37:8 La yessemmeune ilel MELEİL A’LA ve yukzefune min külli canib

Ve Sad:65:66:67:68:69:70 ayetleri bu konseyden bahsederken bakın nasıl bir tanımlama getirmektedir:

38:65 De ki: "Ben, sadece bir uyarıcıyım. O Vahid ve Kahhar Allah'tan başka ilah yoktur."

38:66 "Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi'dir O. Aziz ve Gaffar..."

38:67 De ki: "Büyük bir haberdir o."

38:68 "Yüz çevirip duruyorsunuz ondan."

38:69 "Onlar tartışırlarken, o YÜCE KONSEY hakkında benim hiçbir bilgim yoktu."

38:70 "Bana, sadece açık bir uyarıcı olduğum vahyediliyor."

Yüceltilmiş meleklerden oluşan bu Yüce Konsey üyeleri Allahın emriyle, Kurandan anladığımız kadarıyla sürüyle görev yerine getirmektedirler. Bunu Nahl:49-50 ayetlerinden çok rahatlıkla görebiliriz.

16:49-50 Göklerdeki ve yerdeki yürüyen hayvanlar/canlı şeyler(dabbetiv) de melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç de büyüklük taslamazlar. Üstlerinde egemen olan Rablerinden ürperirler ve emredildikleri şeyi yaparlar.

Gelin şimdi birlikte bu vazifelerin neler olduğunu bizatihi Kuran ağzından irdeleyelim.

1-Can alma vazifesi

6:61 O, kulları üzerinde egemendir ve üzerinize koruyucu melekler gönderir. Sizden birine ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun canını hiç vakit geçirmeden alırlar.

6:93 ALLAH adına yalan uydurandan ve kendisine hiçbir şey vahyedilmediği halde, "Bana vahyediliyor, " diyenden ve " ALLAH'ın indirdiği gibi ben de indireceğim, " diyenden daha zalim kim olabilir! Can çekişmesi anında zalimleri bir görsen! Melekler, ellerini uzatmıştır: "Canınızı verin! ALLAH hakkında gerçek olmayanı söylemenizden ve onun ayetlerini (vahyini ve mucizelerini) kibir ve gururla karşılamanızdan dolayı bugün utanç verici azapla cezalandırılacaksınız. "

10:46 Onlara söz verdiklerimizin bir kısmını sana göstersek de veya canını alsak da, onların son dönüş yeri bizedir. Sonra ALLAH onların yaptıkları her şeye de tanıktır.

16:28 Öz benliklerine zulmedip durdukları bir sırada, meleklerin canlarını aldıkları kişiler şöyle diyerek teslim bayrağını çekerler: "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk." İş hiç de öyle değil. Allah, sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.

2-Askeri kuvvet birimi olma vazifesi

9:26 Sonra Allah, resulünün üzerine de müminlerin üzerine de sükunetini indirmiş, ayrıca sizin görmediğiniz ordular göndermiş de küfre sapanlara azap etmişti. Kâfirlerin cezası işte budur.

9:40 Eğer siz ona yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah bizimle." Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Aziz'dir, Hakim'dir.

28:40 Biz de onu ve askerlerini yakalayıp hepsini suyun içine fırlattık. Bak, nasıl oldu zalimlerin sonu!

33:9 Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani, üstünüze ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salmıştık. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.

48:4 O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Alim'dir Allah, Hakim'dir.

48:7 Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Aziz'dir Allah, Hakim'dir

74:31 Biz, cehennem yaranını hep melekler yaptık. Ve biz onların sayılarını da küfre sapanlar için bir imtihandan başka şey yapmadık. Ta ki, kendilerine kitap verilenler iyice ve apaçık bilsinler. İman etmiş olanların imanı artsın. Kendilerine kitap verilmiş olanlarla iman sahipleri kuşkuya düşmesin. Kalplerinde hastalık olanlarla küfre sapmış bulunanlar da; "Allah bununla neyi örneklendirmek istiyor?" desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni de doğruya ve güzele kılavuzlar. Rabbinin ordularını ancak O bilir. Bu, insan için bir öğüt verici ve düşündürücüden başka şey değildir.

3-Zararlardan koruma vazifesi

13:37 İşte biz o Kuran’ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu.

13:11 Her bir için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar, iç dünyalarındakini değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah dışında koruyucu bir dost da olamaz.

6:61 Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra.

42:44 ALLAH kimi saptırmışsa, artık O'ndan sonra onun bir koruyucusu yoktur. Azabı gördüklerinde, zalimlerin, "Bizim için bir şans daha yok mu?" dediklerini görürsün.

86:4 Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bekçi bulunmasın.

82:10 Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde koruyucular bekçiler var.

4- Elçilik vazifesi

6:61 Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra.

7:37 Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim vardır? İşte bunların Kitap'tan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet elçilerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular." Böylece, öz benlikleri aleyhine kendilerinin kâfir olduğuna tanıklık ettiler.

11:77 Elçilerimiz Lut'a geldiğinde onlar için kaygılanmış, göğsü daralmış da şöyle demişti: "Bu, zorlu bir gün!"

11:81 Melekler dediler: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz. Sana asla el süremezler. Gecenin bir yerinde aileni götür. İçinizden hiç kimse geri kalmasın; karın müstesna. O, ötekilere çatan belaya çarptırılacaktır. Onların azap vakti, sabah vaktidir. Sabah da ne kadar yakın, değil mi?"

29:31 Elçilerimiz, İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz şu kentin halkını helak edeceğiz. Çünkü ora halkı zalim oldular."

29:33 Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar yüzünden fenalaştı, eli-kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın azaba terk edilenlerden olacaktır."

35:1 Hamd, Fatır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir.

36:14 Hani biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi:"Biz, size gönderilen elçileriz."

5-Dua etme vazifesi

33:43 O’dur salat eden/dua eden size ve melekleri de; çıkarırlar sizi karanlıklardan nura ve müminlere merhametlidir O.

6- Uyarıcılık vazifesi

6:48 Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

16:2 Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile indirip şu şekilde uyarır: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden korkun."

7-Yaratma vazifesi

6:99 Size gökten su indiren de O'dur. Biz o suyla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan da bir yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üzerine binmiş daneler çıkardık. Hurma ağacının tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzümlerden bağlar, zeytin, nar çıkardık. Birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verdiğinde ve meyveler olgunlaştığında bir bakın onun ürününe! Bu size gösterilenlerde, iman eden bir topluluk için, çok ibretler vardır.

7:11 Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: "Âdem’e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.

7:179 Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.

7:181 Bizim yarattıklarımızdan bir ümmet var ki, hakka rehberlik eder ve onunla adalet sunarlar.

15:26 Andolsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattık.

15:85 Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık. O saat elbette gelecektir. Şimdi sen, uzanan ellerini tut, güzel davran!

16:40 Biz bir şeyi dilediğimizde, onun hakkında söyleyeceğimiz söz, "ol" demekten ibarettir; o hemen oluverir.

17:70 Andolsun, biz, Ademoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde binitlerle yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.

19:67 Hatırlamıyor mu insan; o daha önce hiçbir şey değilken, onu biz yarattık.

20:53 Yeryüzünü size beşik yapan, onda sizin için yollar açan, gökten su indiren O'dur. Biz o suyla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık.

20:55 Sizi yerden yarattık. Tekrar oraya göndereceğiz. Ve oradan sizi bir kez daha çıkaracağız.

22:5 Ey insanlar! Ölümden sonra dirilme konusunda kuşku içinde olabilirsiniz. Ama şu bir gerçek ki, biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan/döllenmiş bir karışımdan, sonra ne olduğu kısmen belirli, kısmen belirsiz bir et parçasından yarattık ki, size açık-seçik beyanda bulunalım. Ve sizi rahimlerde, belirlenen bir süreye kadar dilediğimiz şekilde bekletiyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz. Daha sonra da tam kuvvetinize ulaşmanızı sağlıyoruz. Bununla birlikte içinizden bir kısmı öldürülüyor, yine içinizden bir kısmı ilimden sonra bir şey bilmesin diye ömrün en basit ve düşük noktasına geri gönderiliyor. Yeryüzünü de sönmüş kül halinde görürsün. Nihayet onun üzerine suyu indirdiğimizde titrer, kabarır ve her güzel/bereketli çiftten bir şeyler bitirir.

35:27 Görmedin mi, Allah, gökten bir su indirdi. Onunla, renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan da yollar var; beyaz, kırmızı, değişik renklerde. Ve simsiyah yollar da var

36:33 Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dane çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.

36:42 Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.

36:71 Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.

44:39 İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.

46:3 Gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri hak olarak ve belirlenmiş bir süre için yarattık biz. Küfre batanlarsa uyarılmış oldukları şeyden yüz çevirmektedirler.

49:13 Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, kötülüklerden en çok korunanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.

50:16 Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.

50:38 Andolsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.

51:49 Herşeyden iki çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz.

54:49 Şu bir gerçek ki, biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.

56:57 Sizi biz yarattık, biz! Tasdik etseydiniz olmaz mıydı?

70:39 Hayır, ummasınlar! Gerçek şu ki biz onları, bildikleri şeyden yarattık.

76:2 Doğrusu, biz insanı karışım olan bir spermden yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda onu işitici, görücü yaptık.

76:28 Biz yarattık onları ve kuvvetli yaptık bağlarını/eklemlerini. Dilediğimizde benzerleri ile değiştiririz onları.

78:8 Sizleri çiftler/eşler olarak yarattık.

90:4 Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.

95:4 Biz insanı gerçekten en güzel bir biçimde yarattık.

Tüm bu yukarıdaki ayetlerden anlaşılmaktadır ki Allahın emrini yerine getiren ve O’nun yaratıcılık sıfatıyla donatılmış VARLIKLAR, sorumlu oldukları yerlerde madde, bitki ve canlı yaratma görevlerini üstlenmişlerdir.

8-Arşı taşıma vazifesi

40:7 Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen herşeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru!"

9-Yazıcılık vazifesi

43:80 Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerimiz yanlarında yazıp duruyorlar.

45:29 Bu bizim kayıtlarımız, sizinle ilgili her şeyi bütün gerçekliğiyle anlatır: çünkü yaptığınız her şeyi kayda geçirmiştik!"

50:17 Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.

50:18 Bir söz sarf etmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zapt ediverir.

10-Kılavuzluk vazifesi

50:19-21 Ölüm sarhoşluğu hak olarak geldi. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir. Ve sura üfledi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür. Her benlik, yanında bir kılavuz, bir de tanık olduğu halde gelir.

11-Taksimat vazifesi

51:1-4 O tozutup savuranlara/o kırıp un-ufak edenlere, O ağırlık taşıyanlara, O kolayca akıp gidenlere/o rahatça yüzenlere, O iş ve oluşu bölüştürenlere andolsun ki,

12-Toplumları helak etme vazifesi

70:40-41 İş, onların sandığı gibi değil! Doğuların ve batıların Rabbine andolsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz; Onları kendilerinden daha üstün olanlarla değiştirmeye... Ve biz önüne geçilebilecekler değiliz.

17:16 Biz bir ülkenin/medeniyetin/toplumun mahvedilmesini gerek gördüğümüzde, onun servet ve nimetle şımarmış ele başlarını yöneticiler yaparız da onların orada bozuk gidişler sergilemelerine müsaade ederiz. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur; biz de oranın altını üstüne getiririz.

Yüce Konsey’in görüldüğü üzere bu âlemde çok özenle seçilmiş görevleri bulunmaktadır. Bu görevleri yerine getirmelerinin tek sebebi, Allahın emretmesi ve izin vermesiyle ilgilidir. Tüm bu düzen, bedenlenen benlikler olan insanın yeryüzünde takip edilebilmesi, yalnız bırakılmaması için kurulmuştur.

ALLAH, BENLİKLERİ, HALİFELER OLMALARI İÇİN ATAYACAĞI YER YÜZÜNDE, SINAVLARDAN GEÇMEK İÇİN BEDENLEDİĞİNDE VE İÇLERİNE KENDİ RUHUNDAN ÜFLEDİĞİNDE, ARTIK O BENLİKLER KENDİLERİYLE YAPILAN SÖZLEŞMELERİN HAKLARINI VERENE KADAR DİDİNECEKLER VE ÇALIŞACAKLARDIR. SINAVLAR, BENLİKLERİN EN İYİ TEKÂMÜL SEVİYESİNE ULAŞANA KADAR DEVAM EDECEKTİR. SONUNDA DEĞİŞİK MÜKEMMELİYET MERTEBELERİNE ERİŞMİŞ OLAN BENLİKLER, “RUH”LAŞMIŞ BENLİKLER OLARAK O’NUN YANI BAŞINDA YERLERİNİ ALACAKLARDIR.

DİĞER BİR DEYİŞLE “O’NA DÖNDÜRÜLECEKSİNİZ”

M.Rien

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kişisel kanaatime göre, anlayabildiğim Kuran okumamdan ben şöyle çıkarım yapıyorum. Tek bir yaşamdan bahsedilmiyor. Bu yaşam süreçleri içinde tıpkı bir okulun sınıflarını geçer gibi kademe kademe donanımlarımız artırılıyor. Sınavlarını geçenler daha üst kademe donanımlarla donatılıyorlar. İşte Kuran'da konuşanlarda bu üst donanıma sahip olan kişiler. Kim onlar diye sorarsak eğer, bir zaman önce sizin, bizim gibi olanlar. Yani Biz diye kendilerine hitab edenler bizlerden öteye giden bizleriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...