Jump to content

Adem ve evrim


Recommended Posts

  • İleti 65
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Beş duyu organınız kafi bunun için. :))Kuyruk sokumu kemiği bile yok oluyor.

Lütfen daha fazla sinirimi bozmayın.Ben sizin gibi her şeyin bilgisine sahip olmak istemiyorum.Nereden öğrendiğinizi de merak etmiyorum.Süper bir fantezi alemi yaratmışsınız kafanızda.Sizi o alemde mutlusunuz.İyi günler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhiddin Arabi bir gün kabe'de tavaf ederken orada karşılaştığı ve tanımadığı uzun boylu birisi ile karşılaşır.

Yabancı, arabi'ye; "biz de bir zamanlar sizin gibi kabe'yi tavaf ederdik" der.

muhiddin arabi'nin, bu,"bir zamanlar" ifadesi dikkatini çeker ve "bu dediğiniz ne zamandı?" diye merakla sorar. aldığı cevap ise onu daha da şaşkınlık içeri­sinde bırakır:

"120.000 yıl önce." muhiddin arabi bu kez, "nasıl olur. bizce adem'in ortaya çıkışı 6000-7000 yıl öncesine dayanır" deyince yabancı şu ilginç karşılığı verir: "sen hangi adem'den söz ediyorsun. size yakın olan adem'den mi, yoksa bize yakın olan adem'den mi? bu dünya üzerinden çok adem'ler geçmiştir."

muhiddin arabi'nin aktardığı bu hikaye gerçekten ilginç bir hikayedir, hem adem öncesi insanlık tarihine hem ruh göçüne işaret eder. oh my god...

Gerçekten de adem konusunda büyük çıkmazlardan birisi de bu yaş meselesidir. Arkeoloji bilimine göre insanlık tarihi 7.000 yıldan çok daha gerilere uzandığını biliyoruz. Bir takım hadisleri yanlışlamaktan korkan bu grup,(musevi ve müslüman) erkeoloji bilimini hiçe sayarak hala insanlık tarihinin 7000 yıllık olduğunu iddia ederler.

hamdi yazır tefsir çalışmasında bu konuyu şöyle açıklıyor:

-----------------------------------------------------

Ya Âdem’in yaratılışına dayandırılan tarihin yanlışlığına hükmetmek veya o Âdem’den maksadın, insanlığın babası olan Âdem olmadığına inanmak gerekir. biz ise Âdem’i özel isim olarak kur’an’da bir tanıdığımızdan, hz. nuh ile hz. Âdem arasında ne kadar bin sene geçmiş olduğunu allah’tan başka kimse bilemez deriz.

-----------------------------------------------------

Gördüğünüz gibi hamdi yazır ilk insanı 7000 yıl önceye sabitleyen hadisleri reddetmiş (israiliyat kabul etmiş) ve bu tarihi allah bilir deyip işin içinden çıkmış ama acaba kur-an'da hangi ademden bahsediliyor ?

öncelikle adem'in kelime anlamını bularak başlayalım.

adem lafzına "hiçlik, yokluk, kızıl toprak vb" birçok anlam yüklemeye çalışanlar olmuştur fakat ben bunların yanlış olduğu düşüncesindeyim. çünkü adem ismi öz arapça değildir ki kelimeye arapça anlam verelim.

Arap lisanında yabancı dilden gelme isim veya kelimeleri haber veren bazı alametler vardır. bu alametleri "adem" isminde görebiliyoruz. kanıt şudur: bu isimin mecrur durumda "ademi" değil de "ademe" olarak okunuyor olması ismin öz arapça olmayıp muarreb olduğuna. yani yabancı meşeli olduğuna bir alamettir.

kur-an'daki bir çok sözcük gibi bu isim de süryaniceden kur-an'a girmiş.

süryaniceye baktığımızda "odom" lafzını hatem vezninde bir cins isim olarak buluruz..

hamdi yazır da tefsirinde bu sonuca ulaşmış fakat o bu ismin arapçaya girdikten sonra yani kur-an konteksti içinde bir şahıs ismine dönüştüğünü iddia etmiştir...

Hamdi yazırın alimliğinden kimse şüphe edemez. Şüphe eden ise bana göre akılsızdır. ve lakin samimiyetinden / tarafsızlığından pek ala şüphe edilebilir. Mesela Arap lisanının bedihi kuralları "ALLAH" lafzının bir cins isim olduğunu gösterirken allem edip küllem edip onu Özel isim haline sokan hamdi yazır kuşkusuz ki bunu bilmediğinden değil, öyle görmek istediğinden yapmaktadır. Adem lafzı için de aynı şeyi düşünebiliriz.

Adem'in morfolojik bir canlı -şahıs- olduğu hamdi yazırın iddiası. kelimenin menşeine baktığımızda ise süryanicede "adam (erkek şahıs) manasında olduğunu görüyoruz. yani bir cins isim... Kur-an'da her iki iddiayı da destekleyecek içerikte ayetler bulunmaktadır. öncelikle adem'in bir cins isim olarak kullanıldığı ayetlere bakalım...

------------------------------------------------------------------

"inin oradan (cennetten) hepiniz. tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir" dedik. (bakara 38 - diyanet çevirisi)

allah şöyle dedi: "birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. eğer tarafımdan size bir yol gösterici gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker." (taha 123 diyanet çevirisi)

---------------------------------------------------------------

yukarda adem'in cennetten çıkarılmasını anlatan bakara suresi 38. ayetin hemen başlangıcında kullanılan ifadeye bakın ne diyor.

"kulna(i)hbitü minha cemia = dedik biz inin ordan topluca (camia olarak)"

Gördüğünüz gibi ayette "cemian" ifadesi kullanılmış. bu sözcük bizim türkçede bir topluluğu ifade etmek için kullandığımız "camia" ifadesiyle aynı anlamdadır. eğer ayet orda iki kişiden bahsediyor olsaydı buna uygun olarak tesniye kullanırdı. ancak bunun yerine bir topluluğu ifade eden camia ifadesini kullanmış.

Aynı ayetin devamında "tarafımdan size bir yol gösterici geldiğinde" ifadesine diyanet mealinde parantez içi (peygamber) açıklaması getirilmiş.

kur-an'da kesin bir delil olmamasına karşın adem'in de peygamber olduğu söylenir. madem ki adem bir peygamberdir de nasıl kendisine bir peygamber gönderilir ?

peygamber kime gönderilir ?

tabiki bir camia'ya bir topluma gönderilir değil mi. eğer adem'e peygamber gönderiliyorsa demektir ki adem ismiyle kastedilen bir topluluktur...

yukarda ikinci sırada verdiğim ta-ha suresi 123. ayette yine adem'in bir topluluğa işaret ettiğini gösteren ifadeler vardır.

ayetin hemen başındaki birbirinize düşman olarak inin ifadesi dikkat çekiyor. diyanet çevirmenleri sanki orda iki kişinin birbirine düşman olmasından bahsediliyormuş gibi çevirmişler. oysa doğru çeviri "sizin bazınız bazınıza" şeklinde olmalıydı.

çünkü ayet "küm" çogul kipiyle gelmiş.

yani; "ba'du / küm = bir kısmınız / sizin" demiş.

oysa 2 kişiden bahsediyor olsaydı tesniye ile "küma" şeklinde söylenmesi gerekirdi. ancak öyle gelmediğine göre ayet açıkca bir topluluktan bahsediyor.

"ba'dukum li ba'dın = sizin bir kısmınız bir kısmınıza", (bazınız bazınıza)

Altay efsanesinin "yerin yaratılışı" bölümünde de kur-an'daki cennetten kovulma sahnesi işlenmektedir. orda da bir erkek ve bir kadından değil bir topluluktan / camia'dan bahsedilir.

"...Bir ağacın meyvesiyle beslenen bir Topluluk vardı. Ağacın bir tarafındaki meyveyi yiyorlar diğer tarafındakini ağızlarına almıyorlardı. Erlik(şeytan) bunun sebebini sordu. insanlar da ona cevap verdiler. Tanrı bize bu 4 dalın meyvesini yemeyi yasakladı vs..."

(Bu noktada neden Altay efsanesini referans aldığımı sorabilirsiniz. Hemen cevaplayalım: Çünkü kur-an'daki Allah = Ülgen / Rahman'dır... KÜN FE YEKUN (OL DEYİNCE OLUR)'dan tutun 7 KAT SEMA'nın yaratılışına ve yaratılan dünyanın BALIK ÜSTÜNDE DURUŞUNA kadar ve hatta önce yeri yaratıp sonra semaya yönelmesine kadar ve şu an burda saymaya luzum görmediğim nicelerine kadar Allah(rahman) ve Ülgen arasında benzerlikten çok öte bire bir aynılıklar vardır. Hal böyleyken cennetten çıkış hikayesinde Altay efsanesini referans almak pek de zorlama bir çözüm yolu olmasa gerek diye düşünüyorum. En az muhammed'e atfedilen hadisler kadar meşru bir kaynaktır...)

Evrim ile dinlerin çatışması, artık bir sona yaklaşıyor. Kazananın kim olduğunu da tahmin edebilirsiniz. Başlangıçta evrim, o kadar büyük bir sansasyon yaratmış olmalı ki; dinler tüm güçlerini bu teoriyi yok etmek için kullandılar. Ama gerçeğin önüne set çekmenin imkanı yoktur. Bu malubiyetten sonra dinler, varolabilmek için evrimin kuralını uygulamaya çalışıyorlar: Şekil değiştiriyorlar.

Evrim teorisini kabullenme ile beraber, dinlerin öğretilerinde büyük sorunlar ortaya çıktı. Evrim, insanların maymundan geldiğini, halen de bir maymun türü olduğunu iddia ediyor. Ancak dinler, ilk insan olan Adem'in bizzat Tanrı tarafından itina ile yaratıldığını ve hayvanlardan farklı olduğunu savunuyor.

Dinlerin Evrim Teorisine malup olduğunu ve şekil değiştirdiğini söylerken bunun içine islam dinini de katmak ya dikkatsizlikten ya da cahilliktendir. Zira Evrim görüşü islamda yenilikci bir fikir değil, blakis gerici bir söylemdir. (En az 1000 yıllık)

Evrim teorisi ile islamın yaratılış teorisi arasında bir musabaka hiç bir zaman olmadı. Hal böyleyken hayali bir çekişme yaratıp hayali musabakadan birilerini galip ilan etmek de anlamsızdır. Kadim yıllarda Chız gibi ibn Miskeveyh gibi islam alimleri ya da ibni arabi gibi Mevlana celaleddin rumi gibi tasavvufcular Evrimsel yaratılışı savunmuşlardır. örneğin; Miskeveyh, El fevzül asgar adlı eserinde (Darvinden tam 850 yıl önce) evrimsel süreci dile getirmiştir. Der ki; "Yüksek alemden inene nefs çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayetinde insanlık mertebesine gelmiştir..." Aynı iddia Mevlana tarafından da dile getirilmiştir. aşağıda örneklerini ziyadesiyle göreceksiniz.

İlk alimler arasındaki fikirler bu yönde olduğu halde Neden sonra Gazali ve benzeri isimler çıkmış ve az önce adları sayılan kişileri ve de eserlerini "Küfür" ile suçlamışlar, Yaratılışta evrimsel süreç olmadığını iddia etmişlerdir.

Nihayetinde bu günkü alimlerimiz bu görüşün etkisinde kalarak hem mevlana gibi, ibni arabi gibi değerli kişilerin fikirlerini görmezden gelmişler hem de kur-an'da evrimsel süreci anlatan apaçık ayetleri parantez içi eklemeleriyle değiştirmeye kalkmışlardır. Bunun örneklerini de yine aşağıda göreceksiniz (bkz: Nuh suresi 14 ve 17. ayetler)

Elmalılı hamdi yazır'ın evrimsel yaratılış iddiaları hakkındaki görüşleri

"eskiden bazı tabiatbilimciler, beşeriyetin yeryüzünde ezelî olduğunu iddia ederlermiş. fakat bugünkü tabiat bilimlerinde bunların yeri yoktur.

hakikatte bütün hayvanların cesetleri mükemmel bir tasnif ile tertip edildiği zaman görülüyor ki, aralarında eksikten tam olana (nakıstan kamile / eksikten mükemmele ) doğru giden bir dereceler zinciri (silsile-i meratip) arzetmektedirler...

aralarındaki büyük farklara rağmen bu tekamül (evrim) ortaya çıkıyor. bununla beraber hiçbir türün, diğer türden ürediğine dair bir tecrübeye, bir şahide (delile) de rastlanmıyor. insan, insandan doğuyor; arslan arslandan; at attan; maymun maymundan, köpek köpekten...

...insan bir hayvandan doğsaydı, yine tabiî olmayan bir harika olurdu.

..."kurbağalar balıktan doğmuş, dönmüş" demek için, tecrübe ile ilgili bir örnek görmeğe ihtiyaç vardır. tecrübenin delaleti ve mantıkî gereklik yokken böyle bir hüküm vermek, fen ve felsefeye uygun bir hüküm değildir.

bu konuda bundan başka müşahedeye dayanan bir bilgi yoktur ki kur'ân'ın bu âyetini, onun gözüyle de bir mülahaza edelim."

----------------------------------------------------------------------

Gördüğünüz gibi hamdi yazır evrim fikrini reddediyor. Fakat kabul etmemesine sebep olarak bu teorinin bilimsel olarak kanıtlanmamış olamasını (Fen ve felsefeye uygun olmadığını) gösteriyor. yani kur-an evrimi kabul etmez demiyor.

diyor ki = "eğer (bilimsel olarak) ispatlanırsa ayetler ona göre yorumlanabiir" temkinli olmak lazım...

Elmalılı gibi alimlerin bile ihtiyatlı davrandığı / kesin konuşmaktan çekindiği bir konuda bazılarının çıkıp "Kur-an'da asla evrim yoktur" gibi ukalalıklarını islamın ve kahır ekseriyetin görüşü olarak sabitlemek ya kasıtlı bir saptırmadır ya da cahilliktir...

şimdi gelin insanın var oluş hikayesini bir de mevlanadan dinleyelim:

----------------------------------------------------------------

"...mesela önce toprak ve cemaddın (cansızdın), seni bitki alemine getirdi; bitki aleminde alaka ve mudga alemine sefer ettin. işte keramet budur… bunu inkar etme ve sana bundan haber verirlerse kabul et."

---------------------------------------------------------------

mevlananın bu sözleri fihi ma fih adlı eserindendir.

şimdi de kur-an'dan devam edelim:

----------------------------------------------------

nuh suresi 14 = "o ki sizi evreden evreye geçirerek yarattı"

---------------------------------------------------

nuh 14. ayette açıkca yaratılışın evrimsel olduğundan bahsediliyor. geleneksel görüşün dümen suyuna kapılıp bu evreleri "anne karnındaki evreler" olarak değerlendirmek yanlış olur. surenin siyakına (gelişine/öncesine) bakarsanız ayette evren'in yaratılışının anlatıldığını ve bu süreçte insanın evrendeki tezahüründen bahsedildiğini görebilirsiniz. anne karnıyla uzaktan yakından alakası yoktur.

bu evreler şöyle başlar:

----------------------------------------------------------

secde suresi 7. ayet = "o, insanı nemli topraktan inşaa etmeye başladı"

-----------------------------------------------------------

bakın bu ayette de gördüğünüz gibi insanın yaratılışının başlangıcı nemli topraktır. fakat bir ayrıntı var yarattı deyip bitirmiyor da başaladı (bedee) fiilini de kullanıyor. başlamak demek önümüzdeki bir sürece işaret etmek demektir.

ve biz bu süreci 3 aşamada sıralayabiliriz.

1- cansız aşama.

bu aşama da kendi içinde 3 devreden oluşur.

tin = nemli toprak

hame = cıvık çamur

türap = kurumuş toprak

bu sürecin sonunda mevlananın deyimiyle cansız alemden bitki alemine geçiş yapılır.

2- canlı aşama

-------------------------------------------------------------

nuh suresi 17. ayet = "ve tanrı sizi yerden bitki olarak bitirdi"

------------------------------------------------------------

Açıkca gördüğünüz gibi Tanrı insanı bitki olarak bitirmiş. gelenekselci çeviri yapanlar yani sünni ekolün evrimci değil devrimci yaratılış anlayışının dümen suyuna kapılan çevirmenler bu ayete de bir parantez açıp (gibi) edatını ekliyorlar. oysa ayet açıkca "bitki olarak bitirdi" ifadesini kullanıyor "gibi" demiyor... tanrının sözlerini parantez açıklamalarıyla eğip bükmeye hiç gerek yok. Fakat açın bakın istisnasız tüm meallerde parantez içi açıklamalarıyla ayetin orjinali bozulmuştur. Hatta bazıları parantez açıp bu eklemenin kendilerine ait olduğunu belirtme gereği bile duymamışlardır...

mevlana bile insanın bitki aşamasından geçtiğini kabullenirken bizim çevirmenler tanrının sözünü parantez açıklamalarıyla düzeltmeye kalkarlar. mevlana evrimsel sürecin gözlerden gizli tutulamayacağını söylerken, bizim çevirmenler tanrının sözleri üstünde oynayarak, bir takım düzeltmeler yaparak devrimsel süreci anlatıp dururlar. eğer siz de tanrı "bitki olarak bitirdim" derken "gibi" edatını unutmuş diyorsanız takdir sizindir...

ançıp bakın celalettin rumi ne diyor:

--------------------------------------------------------------

ilkin, maden idin, sonra bitki, bilahare hayvan oldun: bu gözlerinden nasıl gizli kalacaktır? bundan sonra, bilgi, akıl ve imanla donatılmış insan oldun.

-------------------------------------------------------------

Malesef bazen çevirmenlerin bu gereksiz eklemeleri ayetlerdeki manayı tamamen değiştirebiliyor ve arapça bilmeyenlerin asla gerçeği görememesine sebep oluyor.

mesela müminun suresinde insanın nutfe'den yaratılmasını meni diye çeviriyorlar. halbuki allah meni demek istese meni yazardı, meni arapçadır zaten. neden meni demiyor da nutfe diyor ?.

arapçada bir "damla" anlamına gelen nutfe = meni olarak yorumlanabileceği gibi tek hücreli canlı (bakteri) olarak da yorumlanabilir. Neden olmasın ? Nihayetinde "Nutfe = meni" iddiasıda sadece bir yorumdur. nitekim mevlana bunu böyle (bakteri olarak) yorumlamıştır diyebiliriz. nutfeyle ilgili net bir ifade kullanmasa da nutfenin sonraki aşamalarından bahsederken yani insanın bitki aşamasından sonra alaka ve mudga aşamalarından geçtiğini söyler.

----------------------------------------------------------------

"...mesela önce toprak ve cemaddın (cansızdın), seni bitki alemine getirdi; bitki aleminde alaka ve mudga alemine sefer ettin. işte keramet budur… bunu inkar etme ve sana bundan haber verirlerse kabul et."

---------------------------------------------------------------

zaten nutfe (tek hücreli/bakteri) aşaması bitki aşamasından öncedir. zira bundan yaklaşık 3.5 milyar yıl önce, doğada sadece bakteriler vardı...

hatta bu süreç insanın anılmadıkları dönem de olabilir.

-----------------------------------------------------------------

insan suresi 1. ayet = insan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı, uzun zamandan bir zaman geçmedi mi?

----------------------------------------------------------------

insanın anılmadığı bu dönemden başlayarak kaba taslak bir özet geçmek gerekirse şöyle söyleyebiliriz.

bizim bu günkü bilgilerimize göre yeryüzünde önce, nutfe gibi tek hücreli canlılar (bakteriler), sonra aleka gibi çok hücreli canlılar (sülükler, solucanlar), daha sonra kabuklu ve kemikli hayvanlar (böcekler ve omurgalılar) ortaya çıkmıştır.

bahsettiğimiz bu evrimsel sürecin kur-an'a ters düşen bir tarafı yok.

Sürecin tamamını son kez celaleddin rumiden okuyalım:

-----------------------------------------------------------------

ben cemadattandım… öldüm, yetişip gelişen bir varlık nebat oldum. nebatken öldüm hayvan suretinde zuhur ettim.

hayvanlıktan da geçtim, hayvanken de öldüm de insan oldum. artık ölüp de yok olmaktan ne korkayım.

...hiçbir şeyden haberi olmayan cansızlardan, gelişip boy atan bitkiye, bitkiden yaşayış, dertlere uğrayış varlığına. sonra güzelim akıl-fikir, ayırt ediş varlığına geldin; ondan sonra da beş duyguyla altı yönün dışına varacaksın.

bir hamle daha edeyim, insanken öleyim de melekler alemine geçip kol kanat açayım.

melek olduktan sonra da ırmağa atlamak, melek sıfatını da terk etmek gerek. her şey fanidir, helak olur… ancak onun hakikati bakidir.

bir kere daha melekken kurban olur da vehme gelmiyen yok mu… işte o olurum.

yok olurum, suretlerin hepsini terk ederim de erganun gibi biz mutlaka geri dönenleriz, ona ulaşanlarız derim.

----------------------------------------------------------------

Mevlanaya göre evrimsel süreç madde boyutunu terk ettikten sonra da devam edecektir. Evvela akıl-fikir, ayırd ediş varlığı (Adem) iken öleceğiz, Bu ölümden sonra Melek(ruh) olacağız. Tabiki bu da son durak olmayacak yine terfi edeceğiz nihayetinde Birlik denizinde (apsu) eriyeceğiz / bir olacağız.


tarihinde Özden Kurt tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

De get sahtekar herif. Kimi kandıracağını sanıyorsun. Beni mi?

Bal gibi dün inkar ettiğiniz teoriyi alt edemeyeceğinizi anladınız şimdi Adem peygamberi de inkar ediyorsunuz. Böylesi bir pisliği bir evrimci olarak evrim adına kabul edemem. Eğer bir Müslüman olsaydım, İslam adına da kabul edemezdim.

 

Adem'e ait Kuran'da anlatılan tüm hikayeler gerçekten olmuş gibi anlatılmıştır. Aksi halde Nuh ve Musa'nın da hikayelerini inkar etmelisiniz. Sence Musa Kızıldenizi gerçekten ikiye böldü mü? Yoksa o da mı mecaz?

 

Ya da Yunus peygamberin yunus balığının (yunus bir balık olmadığı halde Kuran öyle demiş) karnında yaşadığı da mı mecaz?

 

Cennet ve cehennem de mecaz. Peki geriye ne kaldı? Allah da mecaz deyin de tam olsun.

tarihinde CharlesDarwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

"...mesela önce toprak ve cemaddın (cansızdın), seni bitki alemine getirdi; bitki aleminde alaka ve mudga alemine sefer ettin. işte keramet budur… bunu inkar etme ve sana bundan haber verirlerse kabul et."

Bu arada zırvalarken gene bilgisizce yanlış yollara sapmışsın. Dünya üzerideki canlıların toprakla bir bağları yoktur. Sadece elektrolitler açısından belki biraz. Toprak büyük oranda silisyumdan oluşur. Bitkiler ve diğer canlılar karbondan. Bitkiler havanın azot ve karbondioksitini kullanarak büyür. Toprağı değil. Toprağa bağımlılığı su içindir.

Peki ne oldu şimdi? Hz Mevlana bunu bilmiyordu. Ama görünen o ki bunu sen de bilmiyorsun. Çuvalladın.

tarihinde CharlesDarwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hz. Adem in Kuranda bizlere bildirilen hayatı ile ilgili ayetlere bakarak net bilgilerle detaylara inip örneklemeler yapanlar kesinliği olmayn ve yetersiz bilgiler söylemiş olacaktır.

1. si, her zaman olduğu gibi Kuran öğüt alınması için indirilen bir kitaptır, açıklamalar kesin olarak şu yılda şu şekilde şu olayla sonuçlanmış dedirtecek netlikte olmadığı için bizler verilen öğüde bakarız.

2. si, ayetlerin anlamına ve Kuran ilmine vakıf olmayan kişiler, ayette geçen cennet sözünü alıp, cenneti şekillendirmeleri bile delilsizdir, çünkü Kuranda cennet ismi birçok yerde ve farklı mana da geçer, dünyadaki bazı yerler için cennet tanımı yapılmıştır.

kısaca şudur ki, ayetlerde ki meale bakarak hüküm verenler kesin olanı değil muamma olanları deklare etmiş olacaklardır. kısıtlı bir bilgiden çok çeşitli bir analiz yapmak doğru değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

Nisa 1.ayet

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.

Şu ayet bile evrimi kuranda iddia edenleri yerle bir eder.

Diğer ayet aşağıda buyrun.

Ali İmran

(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini, İmran ailesini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah işitendir, bilendir.

tarihinde DevilDriver tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

Anti, sen bir kafirsin. En az bizler kadar. Cehennemde de cayır cayır yanacaksın. Çünkü şu ayeti inkar ettin:Âl-i İmrân 59

(Medenî 89) Allah nezdinde İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona "Ol!" dedi ve oluverdi. Sana göre ise Adem'in de bir annesi vardı. Yani İsa gibi olmamıştı.

Güzelim ne dediğin gibi islamla evrim arasında bir çatışma var ne de karşındaki adam antiateist.

Farklı bir nickimde yok hani, neden sürekli karşındaki adamları benle karıştırıyorsun anlamıyorum.

Uzun zamandır girmiyordum, şöyle bir bakayım dedim yine evrimle Kuran'ı ters göstermeye çalıştığına şahit oluyorum. Bunun gibi konuları çok dile getiriyorsun.

Neyse bakalım, anladığım kadarıyla Adem'in peygamber ve ilk insan olduğunu kabul ediyorsun.

Peki yukarıdaki cümle mi onaylıyor musun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güzelim ne dediğin gibi islamla evrim arasında bir çatışma var ne de karşındaki adam antiateist.

Farklı bir nickimde yok hani, neden sürekli karşındaki adamları benle karıştırıyorsun anlamıyorum.

Uzun zamandır girmiyordum, şöyle bir bakayım dedim yine evrimle Kuran'ı ters göstermeye çalıştığına şahit oluyorum. Bunun gibi konuları çok dile getiriyorsun.

Neyse bakalım, anladığım kadarıyla Adem'in peygamber ve ilk insan olduğunu kabul ediyorsun.

Peki yukarıdaki cümle mi onaylıyor musun.

demek ki numune değilmişsin. senin gibiler de varmış yani.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"...mesela önce toprak ve cemaddın (cansızdın), seni bitki alemine getirdi; bitki aleminde alaka ve mudga alemine sefer ettin. işte keramet budur… bunu inkar etme ve sana bundan haber verirlerse kabul et."

Bu arada zırvalarken gene bilgisizce yanlış yollara sapmışsın. Dünya üzerideki canlıların toprakla bir bağları yoktur. Sadece elektrolitler açısından belki biraz. Toprak büyük oranda silisyumdan oluşur. Bitkiler ve diğer canlılar karbondan. Bitkiler havanın azot ve karbondioksitini kullanarak büyür. Toprağı değil. Toprağa bağımlılığı su içindir.

Peki ne oldu şimdi? Hz Mevlana bunu bilmiyordu. Ama görünen o ki bunu sen de bilmiyorsun. Çuvalladın.

bitkiler topraktan sadece su almazlar. su ile birlikte Ca, Mn, Mg, Fe, N, Cl, ....micro besin elementleri + macro besin elementleri alırlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrim ile dinlerin çatışması, artık bir sona yaklaşıyor. Kazananın kim olduğunu da tahmin edebilirsiniz. Başlangıçta evrim, o kadar büyük bir sansasyon yaratmış olmalı ki; dinler tüm güçlerini bu teoriyi yok etmek için kullandılar. Ama gerçeğin önüne set çekmenin imkanı yoktur. Bu malubiyetten sonra dinler, varolabilmek için evrimin kuralını uygulamaya çalışıyorlar: Şekil değiştiriyorlar.

Şakamısın sen bu teori varolduğu ilk gün çürümüştü,

sadece onun artıklarını toplayan çöpçüler var hepsi bu kadar

İşde senin hemşerinin itirafları

Teoriye karşı haklı olarak yöneltilmiş itirazların ve teorinin karşılaştığı güçlüklerin ağırlığı altında yıllarca ve onların ağırlığından kuşkulanamayacak kadar çok ezildim.1

Bu çalışmaların (Türlerin Kökeni için kullandığı çalışmaları), bunları yaparken harcadığım zamana değip değmediğinden şüphe ediyorum.2

Görüşlerimin, sayısız miktarda zorluklarla dolu olduğunu göremeyecek kadar kör olduğumu sanma...3

Fox'a yazdığı mektubundan: Doğanın tamamı gerçekten inatçı ve benim istediklerimi yapmıyor ve şu an sadece eski midyelerimden başka yeni hiçbir şey üzerinde çalışmak istemiyorum.4

J. D. Hooker'a yazdığı mektubundan : Bazen tamamıyla çöküntüye uğrayacağımdan korkuyorum...5

Görüşlerime ters düşen bazı büyük zorlukları ortadan kaldırdığımı düşünüyorum, fakat bunların hepsi bir halüsinasyon olabilir. 6

Tamamen yanlış bir inancın içinde olduğumu düşünmeye başladım. Bana bu konunun on sene içinde tamamen unutulacağını söylediğinde haklıydı.7

Bana kitabımı soruyorsun, sana söyleyebileceğim tek şey intihar etmeye hazır olduğum; kitabın çok makul bir şekilde kaleme alındığını düşünüyordum, fakat şimdi tekrar yazılması gerektiğini anladım.8

Türlerin Kökeni'nin yayınlanmasının ardından o kadar çok şey yayınlandı ki, bu bilgileri değerlendirip bir bütün haline dönüştürme gücüne ve akıl yeteneğine sahip olduğumdan şüphe ediyorum.9

Lyell'e yazdığı mektubundan: Çeşitli konularla ilgilenen pek çok insanın yıllardır bir illüzyon içinde olduğunu düşünerek oldukça seviniyorum. Sık sık üzerime soğuk bir ürperti geliyor ve kendi kendime bütün hayatımı bir fantaziye adayıp adamadığımı soruyorum.10

Robert Downs anlatıyor: Darwin'in yaşı ilerledikçe din konusundaki görüşleri de değişti. Gençliğinde özel yaratılış fikrini hiç tartışmasız kabul ediyordu. Life and Letters adlı kitabında ise "insan uzak gelecekte şimdikinden çok daha mükemmel bir varlık olacaktır" diyordu. Sonra şu fikirleri de ilave ediyordu:

"Allah'ın varlığı hakkında hislere değil de akla bağlı bir başka nokta da, çok önemli bir konu olarak beni etkiliyor. Bu muazzam ve harikulade evreni, çok geriye ve çok ileriye bakabilme kabiliyeti bulunan insan da dahil olmak üzere, kör tesadüf veya zaruretin eseri olarak görmek çok güç, hatta imkansızdır. Böyle düşününce bir dereceye kadar insanınkine benzeyen zihin sahibi bir "İlk Sebep" aramak zorunda kalıyorum; bu bakımdan teist sayılabilecek bir insanım. Hatırladığıma göre, Türlerin Kökeni'ni yazdığım zaman bu inanç bende çok kuvvetliydi. O tarihten beri yavaş yavaş ve birçok dalgalanmalarla zayıfladı. Ama o zaman da şu şüphe ortaya çıkıyor: Benim inandığıma göre en aşağı hayvanlarınki kadar basit bir zihinden çıkmış olan bir akla, böyle büyük bir sonuç çıkardığı zaman güvenilir mi?" 11

Darwin bu noktada çaresizlik içinde ellerini açıyor ve şunları söyleyerek sözünü bitiriyor:

"Böyle karmaşık meselelere en ufak bir ışık dahi tuttuğumu iddia edemem. Herşeyin başlangıcındaki sır bizim için çözülemez bir halde duruyor; şahsen ben bir agnostik (bilinemezci) olarak kalmaktan memnunum." 12

Kaynaklar:

1. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s. 528

2. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, New York:D. Appleton and Company, 1888, s.315

3. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, s. 395

4. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, s.413

5. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, s.430

6. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, s. 439

7. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s.117

8. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s.501

9. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s. 388

10. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s. 25

11. Robert B. Downs, Dünyayı Değiştiren Kitaplar, Tur Yayınları, İstanbul 1980, s. 289

12. Robert B. Downs, Dünyayı Değiştiren Kitaplar, s.290

Link to post
Sitelerde Paylaş

bitkiler topraktan sadece su almazlar. su ile birlikte Ca, Mn, Mg, Fe, N, Cl, ....micro besin elementleri + macro besin elementleri alırlar.

elektrolit aldıklarını söylemişim zaten. Ancak azot döngüsünü sağlayan nitrit ve nitrat bakterilerinin, toprağa bıraktıkları azot tuzlarını da protein sentezlemek için kullanırlar. Yani aa.lerdeki azotun kaynağı da eninde sonunda havadır.

.................

On yedinci yüzyılda yaşamış Belçikalı bir fizikçi olan Jan Baptisa Van Helmont bilimsel deneylerinden birinde bir söğüt ağacının büyümesini gözlemledi ve çeşitli ölçümler yaptı. Ağacı önce tarttı, ardından 5 yıl sonra ikinci kez tekrar tarttı ve ağırlığını 75 kg artmış olarak buldu. Bitkinin içinde büyüdüğü kaptaki toprağı tarttığındaysa, bu 5 yıllık zaman içinde sadece birkaç gram azaldığını gördü. Fizikçi Van Helmont, bu deneyinde, söğüt ağacının büyüme sebebinin sadece saksıdaki toprak olmadığını ortaya çıkardı. Bitki büyümek için toprağın çok az bir kısmını kullandığına göre başka bir yerlerden besin alıyor olmalıydı............

internetten alıntı

Link to post
Sitelerde Paylaş

Su alıyor dostum. ağırlığı arttıran en büyük etmen su dur.bitki geliştikçe bünyesinde depoladığı su miktarı da artar. Bitkiler havadaki azottan faydalanamazlar. ancak topraktaki azotu ve diğer besin elementlerini alabilirler. Bitkilerin havadan aldıkları tek şey fotosentez yaparken CO2 , fotosentez yapmadığı zamanlarda da ;O2 dir. + bir de güneş ışınları tabi.

havadaki azotu alabilselerdi...toprağa azotlu gübre atmaya gerek kalmazdı zaten.

http://www.altustkimya.com/bitki-besin-elementleri/

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Adem mecaz değil ki.İlk homosapiens veya ilklerden biri.Cennette de değiller.Cennet bahçe demektir ve başka yerlerde bahçe diye çevrildiği örnekler var(bakabilirsin).Büyük ihtimalle dünyada bir bahçedeydiler.

Kusura bakma kardes ama sacmalamissin.

CharlesDarwin,

Adem yaratildi ama nasil yaratildi? Ol dedi diyor ama aradan ne kadar zaman gecti? Bir yerdede bütün canlilari sudan yarattigini söylüyor örnegin. Sonra baska bir yerde camurdan diyor. Baska bir yerdede toprak diyor. Tüm bunlar acaba sürec olabilirmi? ilk hücresinden tut onun toprak ile karisarak vs daha sonra bir canli haline gelip ve en son insan olarak ta insan olmasi? Ayette kisa bir sekilde belirtildigi icin anlamakta güclük cekiyoruz. O yüzdende diyorum ki Kurani bir bilim kitabi olarak algilamayin.

Adem soyut degil. Isa nin yaratilisina ademi örnek göstererekte her ikisininde babasiz dünyaya geldiginden bahsedilmektedir.

Islam ile evrim asla bir arayada gelmez. Evrim bilimsel bir teoridir. Bilimsel teoriler incelenebilen seyler üzerine olur. Hic bir bilim adamida burdaki ateistler gibi tanri yi bir sorun emsali haline getirmez. Isine bakar bilimine bakar. Hawking in söyledigi gibi. Tanri var olabilir fakat biz ona ihtiyac duymadanda her seyi aciklayabiliriz!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'a göre Adem soyut değildir. Anne babası olmadan (yahut Allah'nın rahman ve rahim isimleri olarak) oluşan ilk insandır. Aden cenneti (bahçesi) denen yerde, salsal denen kıvamlı sıvıdan yapılmıştır. (önce yapılıp Aden'e bırakılmış).

Fakat tüm bunlar; Allah'ın yarattığı başka bir boyut mekanında olmalıdır. Havva'yla birlikte Dünya'ya (3 boyutlu bildiğimiz yere) atılma, daha sonra oldu. Bu sırada Dünya'da canlıların evrilmesi gerçekleşimiş olmalıdır. İnsan'ın gelişi, bu evrilme üzerine.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Anti,

Biraz büyümüşsün ama hala saçmalıyorsun. Adem'i ilk peygamber olarak neden kabul edeyim ben? Ben öyle bir insanın var olduğuna inanmıyorum. Tanrıya inanmayan adam Adem'e mi inanırmış?

Sorduğum soruda ne kastettiğimi iyi biliyorsun..

Bu mantıkla kabul etmediğin bir şeyi gelip tartışma bu forumda.

Saçmalamışsın.

Selam.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...