anarkom 0 Temmuz 24, 2013 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2013 gönderildi Bence hızın astronomik rakamlara ulaşması durumunda çekirdek diye tabir ettiğimiz merkezde patlamanın ardından bir vakum etkisi oluşur. Yani dünya kütlesinin %90'ını patlamayla kaybeder içerideki merkez kısmı bu sefer aşağıdan yukarıdan kendine doğru tekrar çekmeye başlar kütleleri. Yani kendi varsayımsal milini yaratır milin uçlarından kütleleri kendine çeker. Manyetik alandaki şekle benzer şekilde. Kütle biriktikçe hızı azalır, kütleleri çektiği mil genişler (varsayımsal mil yani-kütle toplama yolu diyelim) Yelpaze gibi açılır ve kütle çekimi yolu yuvarlak bir şekilde ekvatorlarda birleşene kadar yelpaze gibi açılır (çekim kuvveti yayılır dünya geneline) Böyle olması gerekiyor. Birazcık fizik bilgin olsa devirdiğin çamları görünce kendine gülerdin. Cin filan görüyor musun? Cinlerden yardım alsan? Link to post Sitelerde Paylaş
Sarı Kırmızı 0 Temmuz 24, 2013 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2013 gönderildi Evet, Sağduyu bir yere kadar gidiyor. O yerden sonra kesin gördüklerinizi, kesin bildiklerinizi uzak konularda kurallar oluşturmak için kullansanız dahi hatalar oluşuyor. İşin tuhaf yanı insanın aklının bu hataları farketmiyor olması. Çünkü ayağının altındaki zemine güveniyor. Güvenmekte haklı haklı olmasına da, insanın aklının bilmediği şey, ayağının altındaki temelin başının üstündeki şeylerle alakasız olduğudur. Tamamen alakasız. Alakalı gibi gözükse dahi alakasız. O yüzden herkesten en derin özürlerimi diliyorum, Anarkom, Hacı, diotallevy, DreiMalAli, positivism. Anarkomdan iki kere özür diliyorum çünkü sanırım karbon meselesinde %90 haklı, ancak yine de karbon canlılık için olmazsa olmaz diye görmüyorum. Başka element üzerinde de canlılık örgütlenebilir, örgütlenmeli düşüncesinden ayrılamam. Konunun özüne gelirsek, kesinlikle denylenmiş, gözlemlenmiş, kurallaşmış ilkelerden ayrılıp da serbest akılla takılmasın kimse. Ne kadar güçlü olduğunuzu sanarsanız sanın akıl, mantıktan uzaklaşıyor. Buradaki yazdıklarımı silmeyin. Ayrı bir başlığa örnek oluşturması için taşıyabilirsiniz. Ders niteliğinde çünkü. Ateistim ama 2 bin yıl önceki basit ve sade materyalist düşüncelere göre ateistmişim. Bunu şimdi anladım. Tekrar herkesten özür dilerim. Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Temmuz 24, 2013 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2013 gönderildi Introduction to Earth Gravity http://www.gmat.unsw.edu.au/snap/gps/clynch_pdfs/intgrav.pdf Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Temmuz 30, 2013 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2013 gönderildi Gezegenler neden yuvarlaktır? Yukarda gezegenlerin neden yuvarlak olduğunu açıklamak için çekim kuvvetinden bahsettik. Çekim kuvveti nedir? Einstein'a gore çekim kuvveti diye bir kuvvet yoktur. Daha doğrusu vardır ama bu hayali bir kuvvettir. Negatiftir. Negatif olması evrenin varlığından sorumludur. Ayrıca büyük gök cisimlerinin yuvarlaklığından da sorumludur. Einstein'a gore uzayın bir dokusu vardır. Gök cisimleri bu dokuyu deforma etmekte ve oluşan bu deformasyon hem gök cisimlerinin birbirleri etrafında dönmesinden, hem de yuvarlak olmasından sorumludur. Gök cisimleri tarafından deforme edilen uzayda bir tür çukurlar ortaya çıkmaktadır. Cisimler o çukurlara doğru çekilmektedir (itilmektedir). Bu negative kuvvet cisimleri ayrıca yuvarlak olmaya zorlamaktadır. Çekim kuvvetinin neden negatif olduğu bu nedenden önemlidir. ÇEKİM NEDEN NEGATİF BİR KUVVETTİR? Çekim kuvvetinin negatif olması, genişleme ile birlikte evrenin, vakümün kuantum dalgalanması sonucu ortaya çıkmasından sorumludur. Çekim kuvveti negatif olmasaydı, evren bildiğimiz şekilde oluşamazdı. Çekim kuvvetinin negatif enerji depolaması niteliğini nasıl açıklayabiliriz? Bir obje ki herşey olabilir-herhangi bir çekim alanında yere düşerse, bir enerji açığa çıkar. Potansiyel enerji, kinetik enerjiye dönüşür. Bu enerjinin kaynağı çekim alanıdır. Bir çağlayan düşünelim. Niagara çağlayanı olsun. Amerika’nın kuzeyindeki büyük göllerden Ontario gölüne doğru bir akıntı vardır. Niagara çağlayanı bu iki göl arasındadır. Büyük göllerdeki potansiyel enerji, Ontario gölündekinden daha fazladır. Bu enerji farkı suyun hareketinden sorumludur. Ancak enerji farkının nerede ölçüldügü bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Normalde iki obje arasındaki çekim kuvveti, aralarındaki mesafenin karesi ile ters oranlıdır. Bu kuvvetin sıfır olması için iki obje arasındaki mesafenin sonsuz olması gerekmektedir. Ancak bir obje aşağı doğru inip, çekim alanına yaklaşırsa, o alandan enerji çalacak ve bu enerjiyi hareket enerjisine çevirecektir. Suyun Ontario gölüne doğru hareketinin nedeni budur. Su Ontario gölündeki çekim alanından kendi hareketi için gerekli enerjiyi sağlamaktadır. Bu enerji direkt olarak çekim alanından gelmektedir. Normalde çekim alanının enerjisi yukarda da değindiğimiz gibi sıfırdır. Sıfırdan başlayan bu enerji kendisine yaklaşmakta olan suyun enerjisini sağladığına göre, geride negatif enerji kalmış olmalıdır. Bu durumda diyebiliriz ki çekim kuvveti negatiftir veya çekim alanında negatif enerji depolanır. Bu son derece önemli bir kavramdır. Big Bang’in fiziği bölümünde değindiğimiz gibi, negatif çekim enerjisinin, bir limiti yoktur. Bu enerji gerektiği kadar var olabilir ve bu durum bilinen fizik yasalarını yanlışlamaz. Onlarla mükemmel bir uyum içindedir. Yararlanılan kaynak: John Gribbin, The Origin of the Future, Yale University Press, New Haven, 2006. Link to post Sitelerde Paylaş
feynman 0 Temmuz 30, 2013 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2013 gönderildi Einstein'ın kütleçekim teorisine katılmıyorum. Suyun akışı rakım ile ilgili değil mi ? Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Ağustos 3, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 3, 2013 gönderildi (düzenlendi) Dağın yüksekliği h olmak üzere... Dağı bir dikdörtgen prizması şeklinde modellersek, dağın tabana uyguladığı kuvvet M.g dir. M: Dağın kütlesi, g: yerçekimi ivmesi Bu kuvvet arttınca tabandaki moleküller arası bağ çözülecek, tabandaki medde katı halini kaybedip sıvılaşacaktır. Sıvı derken, su gibi kolay akan bir hale gelmesi geremiyor. Magma veya bal gibi zor akan (vizkozitesi yüksek) bir duruma gelmesi yeterlidir. Enerji açısından bakarsak... Tabandaki maddenin sıvılaşması nedeniyle dağın yüksekliği dh kadar küçülürse, dağın potensiyel enerji kaybı (Ep = M.g.dh), tabandaki maddenin moleküller arası bağı kopamak için gerekli enerjiye dönüimüş demektir. Bu ikisi birbirine eşit olmak zorundadır. Ep = M.g.dh = Es Es: sıvılaşmak için gerekli enerji miktarı. B dağın taban alanı ise, dağın tabanında sıvılaşan maddenin hacmı B.dh'dır. Atom/molekül başına sıvılaşma enerjisi Ea ve birim hacımdaki atom/molekül miktarına N dersek, toplam sıvılaşma enerjisi Es = Ea.N.B.dh olur. Dağın kütlesini atomlar/moleküller cinsinden ifade edersek M = N.A.mp.h.B yazarız. A: Atomun/molekülün nükleon sayısı mp: protonun kütlesi. Bunları yukardaki enerji eşitliğinde yerine koyarsak, bir dağın azami yüksekliğini buluruz h <= Ea / (A.mp.g) Böylece bir gezendeki dağın erişebileceği yüksekliği gezegenin büyüklüğüne bağlı olarak (= g) hesaplamak mümkün oldu. Örnek: Dağ sadece silisyum elementinden oluşsaydı A = 28 Silisyumun erime enerjisi = 50,66 kJ/mol (Wipediadan) olduğundan Ea = 8,4.10^(-20) J olurdu ve enyüksek dağın yüksekliği h = 18,3 km'i ancak bulurdu. Silikatlar için bu yüksekliği 28-35 km olarak bulurduk. Burda dağ derken yanlış anlaşılmasın, bahsettiğim yükseklik "dağın yüksekliği + yerkabuğunun yüksekliği"dir. Sevgiler Ağustos 3, 2013 tarihinde DreiMalAli tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Deneyci 0 Ağustos 3, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 3, 2013 gönderildi dremalali guzel dusunmussun. Bende maksimum basma gerilmesine gore dag yuksekligini hesapladim.malzemeyide granit olarak aldim. d:ozgul kutle g:yercekimi ivmesi=9.81m/s^2 A:dagin koni taban alani H:dag yuksekligi Bg:basma gerilmesi Bg=(A*H*g*d)/3*A sadelestirme yaparsak H=3*Bg/g*d olur. granit Bg=117 MPa granit d=2800 kg/m^3 olarak alirsak H=12778,5metre olur. Everest dagindan buyuk cikti. dagi koni seklinde dusundum. eyfel kulesinin dikey ekseni etrafinda donerek elde edilen hacimin hem adini hemde hesabini bilmedigim icin onu yapamadim. dagi eyfel kulesi dusunursek H yuksekligi artar. Link to post Sitelerde Paylaş
Deneyci 0 Ağustos 3, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 3, 2013 gönderildi arsimet prensibini dikkate alarak yeniden hesaplamak lazim.:-( http://tr.m.wikipedia.org/wiki/Arşimet_prensibi cok degiskenli oldu.matematik bilgim fazla yok.pes ettim.:-( Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Ağustos 4, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 4, 2013 gönderildi Sevgili positivism. Senin gidiş yolun da gayet güzel. Belli bir yükseklikden sonra granitten oluşan dağın tabanındaki granit artık granit olmaktan çıkıyor. Tabi o dağın üzerinde durduğu maddenin artık ne hale geleceğini söylemeye gerek yok. Her ikimizin hesabında da yer çekimi ivmesi bölü çizgisinin altında. Bu; gezegendeki dağın erişebileceği yükseklik, gezegenin kütlesine/büyüklüğüne ters orantılı demektir. Her gezegende dağların bir sınır yüksekliği vardır. Bu sınırı geçmek mümkün değil. Düşünceyi biraz daha ileri götürüp hesaplara mesela Rydberg Sabitini de katmak mümkün. Bu durumda dağ yüksekliği evrensel sabitlerle ifade etmek de mümkün. Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
AteistLight 0 Ağustos 6, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 6, 2013 gönderildi 1- Yanlış. Dönmenin yuvarlaklıkla ilgisi yoktur. 2- Yanlış. Newtonun çekim yasasına ters düşen bir söylem. İnat etmenin bir getirisi olmaz! Sevgiler okurken çocukluğuma gittim ilkokul yada orta 1 tam hatırlamıyorum hocaya sordum gezegenler neden yuvarlak döndükleri için dedi bütün sınıf gülmüştü bana o an içimden seni gerizekalı demek geçti Link to post Sitelerde Paylaş
Deneyci 0 Ağustos 8, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 8, 2013 gönderildi http://en.m.wikipedia.org/wiki/Micrometeoroid http://en.m.wikipedia.org/wiki/Cosmic_dust . At the Earth, generally, an average of 40 tons per day of extraterrestrial material falls to the Earth. Dunyaya gunde ortalama 40 ton kozmik toz dusuyormus. Tozlar sivi gibi davrandigi icin sivilasma olmasa bile uzay cisimleri kuresel sekil alirlar. Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Ağustos 14, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 14, 2013 gönderildi okurken çocukluğuma gittim ilkokul yada orta 1 tam hatırlamıyorum hocaya sordum gezegenler neden yuvarlak döndükleri için dedi bütün sınıf gülmüştü bana o an içimden seni gerizekalı demek geçti Ve hevesin kırılmıştı. Maalesef ben de tanıyorum benzer durumları. Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
-AKHENATON- 0 Ağustos 14, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 14, 2013 gönderildi Konumuzla ilgili bilmem gereken tek şey Newton'un çekim kanunu ve atomlararası bağlardır. Ne idüğü belirsiz düşmelerle ilgilenmeme gerek yoktur. Gidiyorum - geliyorum sen hala Kusursuz evren modelini savunuyorsun. Döverim seni dreimal . Link to post Sitelerde Paylaş
-AKHENATON- 0 Ağustos 14, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 14, 2013 gönderildi (düzenlendi) Çekim kuvvetinin gezegenleri nasıl yuvarlak yaptığını açıklayabilir misiniz? Sayın hacı hatırlarmısın bir kaç yıl önce bu konu açılmıştı ve sen beni bu başlaıkta banlamıştın, halbu ki ben İnsan beyninin ürettiği en önemli kavramlardan biri olan "Sonlu ama Sınırsız Uzay " fikrini yazacktım dreimal kusursuz evren modeli formülasyonları açınca ona yaptığım itirazlar sonrası atmıştın Ağustos 14, 2013 tarihinde Ebu Nuvas tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Ağustos 14, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 14, 2013 gönderildi Sayın hacı hatırlarmısın bir kaç yıl önce bu konu açılmıştı ve sen beni bu başlaıkta banlamıştın, halbu ki ben İnsan beyninin ürettiği en önemli kavramlardan biri olan "Sonlu ama Sınırsız Uzay " fikrini yazacktım dreimal kusursuz evren modeli formülasyonları açınca ona yaptığım itirazlar sonrası atmıştın Hiç hatırlamıyorum. Seni banlamam için bir neden olmalı. Tartışmaları bulursan memnun olurum. Link to post Sitelerde Paylaş
-AKHENATON- 0 Ağustos 14, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 14, 2013 gönderildi Hiç hatırlamıyorum. Seni banlamam için bir neden olmalı. Tartışmaları bulursan memnun olurum. Dreimal tüm yazdıklarımı sildi hacı. Robert Osserma'dan Reimann'la başlayıp Hawking'e kadar giden uzay kuramlarını kronolojik olarak bu başlığın altına bir ara yazarım . Yukarıda bir yerde Einstein geçiyor Einstein Reimann'dan aldığı iki temel fikire uzayın eğriliği ile dört boyutlu bir eğri uzayını betimledi. Neyse bir ara kronolojik olarak yazayımda konu daha anlaşılır olsun. Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Ağustos 16, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 16, 2013 gönderildi Hiç hatırlamıyorum. Seni banlamam için bir neden olmalı. Tartışmaları bulursan memnun olurum. Şu başlığı kastediyor Ebu Nuvas (AKHENATON_): Ay Nasıl Oluştu? Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
-AKHENATON- 0 Ağustos 16, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 16, 2013 gönderildi (düzenlendi) Şu başlığı kastediyor Ebu Nuvas (AKHENATON_): Ay Nasıl Oluştu? Sevgiler O başlıkta yazan tüm Dindar Ateistler umarım forumdadır, toplu bir dayak atmanın zamanı geldide geçti bile. Özellikle konu hakkında zerre bilgisi olmayıp google üzertinden tarama yapıp 1950 model bilgileri önüme koyan şahsiyetleri görmek istiyorum. Yalnız bu başlık eksik dreimal senin yazılar olması lazımdı hatırladığım . Ağustos 16, 2013 tarihinde Ebu Nuvas tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
cinali 0 Ağustos 19, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2013 gönderildi Başlıkta hep kaçamak cevaplar verilmiş ama örneğin ayın neden yuvarlak olması gerektiği anlatılmamış. Ayın büyük kısmı kayaç mantodan oluşur, yani bildiğimiz taş toprak, sıvı değil. Sıvı veya gaz halinde olan gezegenler için küre yapısı doğru olabilirdi. Çünkü kütleçekim kuvveti bu gezegenleri küre şekline getirirdi. Peki kayaç gezegenleri ve uyduları nasıl açıklıyoruz. Bir patatezi soğuk boşluğa atsak dönerek küre şeklini mi alır. Kayaç bir gezegen şekilsiz olamaz mı, kayaç uyduların da küre şeklinde olmasını nasıl açıklarız? Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 19, 2013 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2013 gönderildi Peki kayaç gezegenleri ve uyduları nasıl açıklıyoruz. Bir patatezi soğuk boşluğa atsak dönerek küre şeklini mi alır. Kayaç bir gezegen şekilsiz olamaz mı, kayaç uyduların da küre şeklinde olmasını nasıl açıklarız? Matematik ve bilgisayar simulasyonu ile çapı 830km den daha küçük gök cisimleri küre şeklini alamadığı bulunmuş. Marsın uydularından Phobos 22.2km ve Deimos 12.6km çapında ve bunlar küre şeklinde değil. 830km den büyük gök cisimlerinde kendi çekimi altında çökerek küre şekline ulaşıyor. 12700 km çapına sahip dünyada 7km lik bir dağ portakalın üzerindeki kıvrımlardan daha belirsiz oluyor. Asteroidlerin çoğu yassı uzun patates gibidirler. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts