Jump to content

Gıda Fiyatları, Küresel Isınma ve Terörizm Arasındaki Grift İlişkiler


Recommended Posts

Gıda fiyatları ile küresel ısınma arasında bir ilişki olması gerekiyorsa, o da gıda fiyatlarının düşmesi şeklinde tecelli etmelidir..

Değil mi?

Atmosferde artan CO2 bitkiler için son derece uygundur.

Diğer bitkiler gibi tarım ürünleri de bol miktarda üretilecek ve açlık önlenecektir...

Bunlar mantıklı çıkarsamalardır.

Oysa dünya ısındıkça gıda fiyatları yükselmekte ve terörizm tehdidi daha da artmaktadır.

Ama neden?

Bunlar birbirlerinden bağımsız olgular mıdırlar?

Birbirleri ile ilgili iseler, bu ilişkilerin doğası ne olabilir?

İnsanlığın karşılaştığı sorunların en önemlilerinden olan bu sorunlarla küreselleşme arasında ne gibi bir ilişki olabilir?

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

değil efendi değil..!!

ben toprak eken kaldıran bir adamın oğluyum..

kendimde toprak ile ilgilendim..hatta traktörle bizzat sürmüşlüğüm vardır..defalarca hemde.

bitkiyi sulayamazsan, büyütemessin.büyümesse bu yetişmemiş demektir..hava kurak giderse çiftçi yanmıştır..

ürün yetişmediyse bu ürün tezgahta azdır.. her şeyin de azı paradır.. her şeyin azı pahalıdır..

senin başlık daha ikinci satırdan cufffff..nokta..

Link to post
Sitelerde Paylaş
değil efendi değil..!!

ben toprak eken kaldıran bir adamın oğluyum..

kendimde toprak ile ilgilendim..hatta traktörle bizzat sürmüşlüğüm vardır..defalarca hemde.

bitkiyi sulayamazsan, büyütemessin.büyümesse bu yetişmemiş demektir..hava kurak giderse çiftçi yanmıştır..

ürün yetişmediyse bu ürün tezgahta azdır.. her şeyin de azı paradır.. her şeyin azı pahalıdır..

senin başlık daha ikinci satırdan cufffff..nokta..

Senin değil dediğin nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanlığın şuanki gelişmişlik seviyesinde kıtlık denilen bir şeyin olması mümkün dahilinde olmamalıdır. Ama oluyor..

Gene bir arkadaşımın dediği gibi yeryüzünde yaşayan tüm insanların şu anda bir birlerini anlayamamsı ve konuşamaması utanılacak bir durumdur derdi. Nedeninide bu gelişmişlik seviyesinde olmamıza rağmen Ben bir çinliyle karşılaşsam ne o beni anlar nede ben onu halbuki ikimiz karşılıklı konuşabilmeliyiz derdi.

Kıtlık sorunuda bunu gibi bir şey.. Aslında Küreselleme derken nasıl bir küreselleşme bu anlayamadım . Ulusları birbirine yakınlaştıran aradaki köprüleri daraltan bir küreselleşmede bir yerlerde kıtlığın olması tarımsal anlamda mümkün iken sosyal anlamda kıtlık ve açlık olgusuyla karşı karşıya kalma kapitalizmin sorunudur.

Ziraat Fakültesinde bir Hocanın öğrencilerine Dünyada en çok peynir üreten ve onu ihraç eden bir ülkenin firmalarının sırf fiyatlar aşağıya düşmesin diye ürettikleri malları depolarda çürütme hatta denize dökme yolunu seçtiklerini söyleyince..

Çocuklar hocam neden fakir ülkelere bu yiyecekleri vermiyorlar.

Hoca ise olum adamlar keriz mi ..

Saygılar..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Küreselleşme, bildiğimiz globolizasyon...

Küresel ısınma atmosferde CO2 birikimi...

Terörizm de terörizm.. Anlamı açık..

Küresel ısınma sürecinde kuraklık olacak diye bir kural yok.

Bazı yerler çölleşirken, çoğu yer sağlıklı bir bitki örtüsü ile kaplanacak.

Miyosen çağında küresel ısınma vardı ve dünya kutuptan kutba ormanlıktı.

CO2 artması bitkilere yarayacaktır. Bunda hiç şüphe yok..

Önce küresel ısınmayı ele alalım..

Bu bir gerçek.. Çünkü sayılar yalan söylemez.

Yapılan ölçümler dünyanın giderek ısındığını gösteriyor.

Bu bir gerçek..

Ancak bu gerçeğin nedenini bilmiyoruz.

Küresel ısınmadan insanlığın sorumlu olduğunu iddia etmek temelsiz bir iddia..

Bilim adamları bu iddiayı reddediyorlar..

Dünya zaman zaman ısınmış, zaman zaman soğumuş...

Ve onlardan insanlar sorumlu değil..

Bu sorunun yanıtı aslında anahtar cevap..

İnsanlığın kendisini suçlaması onu bir çıkmaza doğru götürüyor.

CO2 birikiminden insanlar kendilerini sorumlu tutuyorlar ve onu önlemek için bazı tedbirler alıyorlar.

O tedbirlerden biri bitkilerden, örneğin mısırdan, alkol üretmek.

Bu da bazı tahıl ürünlerinin fiyatının artmasına ve yetersizliğe neden oluyor.

Küreselleşmeyi ülkelerin birbirlerine olan bağımlılığı şeklinde de tanımlamak mümkün...

Bir ülkedeki kriz diğerlerine hızla yayılabiliyor.

Ama bu yayılan kriz her ülkeyi aynı derecede etkilemiyor.

ABD öksürüyor, Hindistan veya Türkiye zatüre oluyor...

Küreselleşme süreci aslında gıda fiyatları, küresel ısınma ve terörizmi birleştiren bir katalist olarak düşünülebilir..

Peki terörizm neden bunlarla yakından ilgili?

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Önce küresel ısınmayı ele alalım..

Bu bir gerçek.. Çünkü sayılar yalan söylemez.

Yapılan ölçümler dünyanın giderek ısındığını gösteriyor.

Bu bir gerçek..

Ancak bu gerçeğin nedenini bilmiyoruz.

Küresel ısınmadan insanlığın sorumlu olduğunu iddia etmek temelsiz bir iddia..

Bilim adamları bu iddiayı reddediyorlar..

Dünya zaman zaman ısınmış, zaman zaman soğumuş...

Ve onlardan insanlar sorumlu değil.

Yanılmıyorsam Algor Küresel ısınma konulu çalışmasından ötürü Nobel Barış ödülü almıştı.

Bu noktada Kıyoto protokolünü anlamsız mı buluyorsunuz? Çünkü dünyada co2 emisyonunu azaltmanın bu süreci geri çevirebileceği yada yavaşlata bileceği sürekli olarak lanse edilmekte..

Küreselleşmeyi ülkelerin birbirlerine olan bağımlılığı şeklinde de tanımlamak mümkün...

Bir ülkedeki kriz diğerlerine hızla yayılabiliyor.

Ama bu yayılan kriz her ülkeyi aynı derecede etkilemiyor.

ABD öksürüyor, Hindistan veya Türkiye zatüre oluyor..

Bu krizin kaynağı nedir. Küresel ısınmam mı?

Küreselleşme süreci aslında gıda fiyatları, küresel ısınma ve terörizmi birleştiren bir katalist olarak düşünülebilir..

Peki terörizm neden bunlarla yakından ilgili?

HACI

katalist.den kasıt katalizör mü?

tarihinde Kıtipiyoz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı belki sen pek olumlu karşılamazsın ama küreselleşme-kıtlık-terör üçgenini biz komünistler emperyalizm başlığında inceleriz. Buna yazının devamında değinmeye çalışacağım ama şu tarım meselesine bir değineyim:

Benim de tarımla hayatını kazanan yakınlarım var. Kürsel ısınmaya sadece karbondioksit salınımı açısından bakamayız. Karbondioksit miktarı arttıkça kızılötesi ışınların atmosfer içine hapsolduğunu da görüyoruz. Atmosferin ısınması da ister istemez kuraklığa neden oluyor. Bu kadar karbondioksit salınımının tamamını insanlardan soramayız. Artık sanayileşme bir ülkenin olmazsa olmazı. Hele ki büyümeyi bahane ederek kâr oranını yüksek tutmak için hiç bir tedbir almadan etrafa atıklarını saçan sermayedarları göz önünde bulundurursak karbondioksit salınımının en büyük öznesinin sanayi olduğunu görürüz.

Belki bu olay dünyanın başka coğrafyalarında ılımanlaşmaya neden olabiliyor ama dağılım hiç de dengeli değil. Kuraklık ister istemez tarımı olumsuz etkiliyor. Geçen sene yağışsız geçen yaz yüzünden benim yakınlarımın da oldukça sıkıntı çektiğini biliyorum. Tarla aynı tarla, tohum aynı tohum, sulama ve ilaçlama yöntemleri aynı. Fakat sulama için yeterli miktarda su bulunmuyor. Tarlalara yakın yerlerdeki dereler kuruma noktasına gelmiş durumda.

Tabi bu kıtlık için mazeret oluşturmaz. Ama mazot fiyatlarıyla beli bükülen çiftçi daha tarlasını süremezken pahalı sulama yöntemlerine yaklaşamıyor bile. Küreselleşme burada devreye giriyor. Bir yandan dayatılan İMF politikaları, diğer yandan enerji konusunda geç kalınmış bir takım atılımlar ve buna bağlı olarak petrole bağımlı bir ülke oluşumuz doğrudan doğruya köylüyü olumsuz etkiliyor.

Teröre ise bambaşka bir gözle bakıyorum ben. Kutupların neredeyse tamamen ortadan kalktığı bir dünya var. Pek çok ülke savaş yaralarını yeni sarıyor. Kimi hala saramıyor. Ama savaşların rafa kalktığını düşünen ve ülkeler arasında yüksek siyasi gerilimin olmadığı bir dünyada emperyalizm kendisine yeni güzergahlar belirliyor. Esasen çok uzun zamandan beri uygulanan bir taktik şimdi çift taraflı olarak çalışıyor. Üzerinde planlarınız olan bir ülkede terör örgütlerini kendi siyasal çıkarlarınız çerçevesine çekip karşılığında finanse ederseniz ilk kuşu vurursunuz. Zamanı gelince ittifak kurduğunuz örgütlere sırtınızı döner hatta bunu bir savaşa bahane ederseniz bir taşta iki kuşu vurmuşsunuzdur.

Böl ve yönet taktiği eski çağlardan beri uygulanan bir taktiktir. Din ve milliyet ekseninde azınlık özneleri kışkırtıp toplum bütünlüğünü parçalamak yeni dünya düzeninde bir işgalcinin olmazsa olmazıdır. Aksi takdirde koca koca ulusları zaptedecek bir askeri güç dünyada mevcut değildir.

Peki emperyalist dev ülkeler neden küçük ülkeler üzerinde planlar kuruyor, o topraklara terörizm ekiyor? Burada yine küreselleşme devreye giriyor. Kendinizi koca amerikan şirketlerinin hissedarları yerine koyduğunuzda değeri altının fiyatına yaklaşan bir petrol ve halihazırda petrol üzerine kurulu bir sanayi altyapısı varken alternatif enerji kaynaklarına yönelmek bu şirketlerin sahipleri için pek de kârlı bir iş olmaz. Kendi kuyularını kazmış olurlar. Şu ayrıma varabilirsek göreceğiz. ABD kötü bir ülke değildir. Bir ülke kötü olamaz. ABD bir burjuva devletidir ve egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eder. ABD bu yüzden kendi halkına gerektiğinde sus payı dağıtıp gerektiğind kendi halkının kanlarını ortadoğunun çöllerine saçarak egemen sınıfın çıkarlarını korumaktadır. Kimi ülkelerin çıkar sahipleri olan egemen sınıflar da yine sırf kendi çıkarları için kendi ülkelerinde bu emperyalist oyunların oynanmasına göz yummakta hatta yardım etmektedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kyoto protokolu herşeyden önce yetersiz olup, daha da kötüsü, doğru olmayan bir öneri üzerine kurulmuştur.

Yani önermeyi doğru kabul etsek bile yetersizdir.

Başka bir deyişle küresel ısınmadan insanlar sorumlu olsalar bile yetersizdir.

Kyoto protokolu sorunu yanlış teşhis ettiği için kendiliğinden ortaya çıkan çözüm de yanlıştır.

CO2 artmasının insan eseri olduğu iddiası pek tutarlı değildir.

CO2 artmasını insana bağlayan bir varsayım, insanlığın alınacak tedbirlerden mağdur olmasına neden olacaktır.

Nitekim gıda fiyatlarının hızla artmasının nedeni mısırın alkol yapımında kullanılmasıdır.

Herhangi bir gıda maddesinin pazardan çekilmesi, pazardaki dengeyi bozacak ve fiyatları yükseltecektir.

Bu arada artan petrol fiyatı da soruna tuz biber ekecektir.

Yani krizin nedeni bir hastalığa yanlış tanı konması ve CO2 artımından insanlığın suçlanmasıdır.

Katalist dedim.. Sanırım doğrusu katalizör olabilir.

Thecrow'un yazısına gelince...

Birçok yerine katılmakla beraber, her krizde 19'uncu yüzyılda uygulanan emperyalizmi suçlamak doğru değildir.

Bu yanlış teşhis yüzünden, yanlış tedbirler alınabilir.

Emperyalizm hala vardır elbette. Yoktur demek istemiyorum.

Ama şekli ve taktikleri değişmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emperyalizmin eski usül ve tamamen top tüfekten ibaret olduğunu ben de kabul etmiyorum zaten. Ama emperyalizm de kendini çağa adapte etmiş ve yeni yayılımcılık-sömürücülük yöntemleri geliştirmiştir. Yine de işgalci işgalci, hain haindir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Emperyalizmin eski usül ve tamamen top tüfekten ibaret olduğunu ben de kabul etmiyorum zaten. Ama emperyalizm de kendini çağa adapte etmiş ve yeni yayılımcılık-sömürücülük yöntemleri geliştirmiştir. Yine de işgalci işgalci, hain haindir.

Son cümlene katılmıyorum..

Neden mi?

Evet.. Hain haindir ama, emperyalist emellerle başka ülkelere yaklaşan ülkeler hain değildir.

Hatta onlar kendileri açısından kahraman bile sayılırlar..

Esas hain olanlar onlarla işbirliği yapan, sömürülen ülkedeki insanlardır.

Bu fark çok önemli..

Özellikle çağdaş emperyalizmde çok önemli..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben amerikan halkının post modern bir milliyetçilik ve sus payı denecek bir miktar maddi imkan ile gözlerinin kör edildiğini düşünüyorum. İşgalci bile olsa unutmamak lazım ki silahıyla çocukların bile üzerine ölüm kusan amerikan askerleri de bir ananın evladıydı ve analarından bu şekilde doğmadılar. Ölmeyi haketmeyen yüz binlerce ıraklı kadar binlerce amerikan askeri de vardı. Bir gün amerikan halkı da uyanacak elbet. Ve işgalci olan kendi devletlerine kahraman gözüyle bakmamayı öğrenecekler. Ben sözümde ısrarlıyım. İşgalci işgalci, hain de haindir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hain dediğin içimizde olur zaten Hacı... Ben dışarıdakine hain gözüyle bakmadım ki. :) Yanlış anlamışsın sen herhalde beni.

Benim en büyük derdim ABD ile olamaz zaten. ABD'ye bu ülkeyi hiçi hiçine peşkeş çeken işbirlikçi hükümetler ile olur ancak. Zaten hainlerden ve ihanetten arınmış bir ülke için çağdaş emperyalizmin oyunları sökmez. O zaman B planı devreye girer. Peki Irak'tan ayağını çekemeyen ABD'de Türkiye'ye yetecek asker var mı? Zalimin zulmü nereye kadar. :) (çok arabesk oldu bu)

Link to post
Sitelerde Paylaş

ABD ile Türkiye arasında askeri olarak çözüme bağlanacak bir sorun yok..

Ayrıca.. Türkiye ABD için askeri bir sorun bile değil..

Nükleer silahlarla saldırmazsa, Türkiye'yi fethedemez.

300 milyon nufusu ile ABD, gerektiğinde Türkiye'ye yetecek asker çıkarabilir.

Ama buna gerek duymaz..

Japonya'yı da işgal ederek haritadan silecek güce sahipti..

Milyonlarca can kaybına neden olacaktı bu serüven..

Atom bombaları ile 200 bin insanın canına kıymakla sorun halledildi..

Türkiye neden Japonya'dan farklı olsun?

ABD Irak savaşından en az zararla kurtulmanın planlarını yapıyor..

ABD için Irak savaşını kazanmak diye bir sorun yok..

Hiç bir zaman da olmadı..

Bunu anlayamıyor musunuz?

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dünya nufusu yaklaşık 6 640 000 000 kişi

Kıta alanı 148 647 000 000 000 metrekare

kişi başına düşen alan yaklaşık 22386 metrekare .

Her yer verimli arazide değildir.

Doğayı katlediyoruz.

Dünyada insan dışında yaşayan canlılarıda hesaba katmalıyız.

Bu alanla ne enerji ihtiyacı karşılanır ne de besin.

Dünyada en verimli canlı bitkilerdir.Onları yok ettik.

Kıyameti kendi ellerimizle yaratıyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 years later...

Dünya nufusu yaklaşık 6 640 000 000 kişi

Kıta alanı 148 647 000 000 000 metrekare

kişi başına düşen alan yaklaşık 22386 metrekare .

Her yer verimli arazide değildir.

Doğayı katlediyoruz.

Dünyada insan dışında yaşayan canlılarıda hesaba katmalıyız.

Bu alanla ne enerji ihtiyacı karşılanır ne de besin.

Dünyada en verimli canlı bitkilerdir.Onları yok ettik.

Kıyameti kendi ellerimizle yaratıyoruz.

"kişi başına düşen alan yaklaşık 22386 metrekare" olması gerçektende çok ürkütücü, birde buna hayvanları, böcekleri eklersek "gebze - harem" dolmuşuna binmiş gibi hissediyor insan.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...