Jump to content

Din ve Ahlak Çelişkisi


Recommended Posts

Vatan namustur veya söz namustur gibi sözleri hiç duymadın mı?

Sadece bacak arasını korumak değildir namus.

Fikir namusu vardır mesela. Hiç duymadın mı?

Doğadaki tüm işlerin yine doğa içerisi de gerçekleştiğini gören biriyim. Herhalde Ateist oluyorum.

e ateist isen benle çok çelişen bi yanın yok...neden benle tartışmaya çalışıyorsun ki ?

yazılarımda ters olan ne ?

ayrıca----bayrak - vatan namus felan değildir.....HERŞEYDİR.....

deist - ateist...çok farklı değil ...bence tabi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 213
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Emredilen şey doğru olandır zaten...

Peki Allah "doğru" dediği için mi o şey doğru; yoksa tersine zaten doğru olduğu için mi, Allah o şeye doğru diyor?

tarihinde Tasvir-i Efkar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir Allahsızın perspektifinden bakılırsa; Bir şeyin kötü kabul edilebilmesi için objektif, bilimsel bir dayanağı olmalıdır. Toplum içinde osurmanın yanlış olduğunun objektif, bilimsel bir dayanağı var mıdır?

Diyelim ki, toplum içinde osurmak ayıp. Peki toplum içinde sevişmek de ayıp mıdır? İnsanlar sırf canları (içgüdüleri) sokaktayken sevişmeyi arzuladı diye metroda öpüşebilmeli midirler?

Bir insan bu "seküler normatif ahlakı" neden kabul etmelidir? Hangi bilimsel veriye dayanmaktadır? Hiç. Sadece uydurma kavramların kaynağı olan insan zihninden boşalmaktadır, zihinsel mastürbasyon dölleridir bunlar. Mesela adam hayvan olduğunu kabul ediyor ve namus-şeref-haysiyet denilen soyut şeyleri reddediyor ama aynı zamanda çıkıp da "insanlık onuru" diye bir şey yumurtlayabiliyor.

Neyin iyi neyin kötü olduğuna nasıl karar verilebileceğine dair bir fikrin var mı? Neye iyi, neye kötü dersin? Neye göre dersin? Sen aslanın ceylanı parçalamasına vahşet dersin, bir başkası da aslana "Afiyet olsun" der. Ben, Allah'ın iyi dediğine iyi derim ve O'nun iyi dediğinin gerçekten de iyi olduğuna inanırım. Zaten başka türlü iyi kötü belirleme imkanı yok, varsa söyle ki biz de bilelim.

Doğal nedir? Doğada ne olduğu değil mi? Gözlemlediğimiz bir insan davranışı iyi veya kötü olsun doğaldır. Bir doğal dünyaya ve bir insan dünyasına yöneliyorsun, arada bir fark varmış gibi. Yok. Bir davranışın doğada oluşup oluşmaması bize ahlaken affedildiğimizi ya da mahkûm edildiğimizi söylemez.

Yaratılışçılar genellikle sürelegelen anti evrimsel propagandalarının bir parçası olarak naturalistik safsatayı natürel seleksiyona uygularlar ("güçlü olanın hayatta kalması"). Doğada en zayıf (en az derecede uygun) ölür, bu yüzden naturalistik safsata der ki zayıfları ve hasta insanları ölüme terketmek için sosyal yardımlaşma durumlarını ortadan kaldırmalıyız ve hayırseverliği ve sağlık bakımını esirgemeliyiz, hatta zayıfları imha etmeliyiz.

Natüralistik safsata ayrıca genetik mühendisliğine (örn. klonlama işlemine), pro-organik besinlere (aslında doğal olmayan, yapay seleksiyona maruz bırakılan) karşı kullanılan argümandır ve pek çok psödo bilime özellikle alternatif tıbba kanıt olarak gösterilir. Doğalcı sofizm eşcinsellik, veganizm, çevrecilik ve alternatif yaşam tarzları tartışmalarında kullanılmıştır.

Naturalistik safsata ya da diğer adıyla argumentum ad naturam sık sık düşülen resmi bir hatadır. Bu konsept İngiliz filozof George Edward Moore tarafından 1903 yayımlanan Principia Ethica kitabında tanımlandı ve isimlendirildi. Bu argüman veganizm, homoseksüellik ve çevrecilik tartışmalarında da fütursuzca kullanılıyor. Doğalcı safsata terimi bazen "olan"-"olması gereken" problemini tanımlamak için kullanılır (bknz. Isought problem).

Skeptic's Dictionary'nin Natürel maddesi doğaya yönelim safsatasını çarpıcı bir biçimde ifşa ediyor:

“(Doğal demek) doğada olan ya da kendi kendine oluşan demektir. Örneğin deprem, tayfun veya zehirli mantarlar… Ölüm, doğaldır, diabet hastası birisinin insülin eksikliğinden ölmesi de doğaldır. Ama bu kişinin kendisine doğal ya da sentetik insülin enjekte etmesi doğal değildir. Çünkü enjekte etmek doğal değildir. Verandanızın üzerini kapattığınız tahtanın çürümesi, onu korumak için yapay olan hiçbir şey kullanmadığınız düşünülürse doğaldır. Çürüyen çöpün kokması da doğaldır. (…) Çıplaklık bütün hayvanlar için olduğu gibi insanlar için de doğaldır. Kıyafet giymek ise yapaydır. Tıpkı dişinize dolgu yaptırmak, makyaj yapmak, mücevher takmak, traş olmak gibi…”
(
)

Bu da demek oluyor ki normal bir şey moral olmak zorunda değil.

Bir insanın etik davranışları etkili bir sempati, eğitim, sosyal bağ ve ihtiyaçlar üzerine dayanmalı, hiçbir dini temel gerekli değil. İnsanlar kooperatiftir ve biz esas olarak başkalarına bağımlıyız ve buna göre kendimizi yönetiriz, onların olumlu bakışlarına ulaşmak için olası şekillerde davranarak.

tarihinde Tasvir-i Efkar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

empati...........

sana yapılmasını istemediğin bir şeyi diğer canlılara yapma......eğer öyle olsaydı o zaman sana da rahatca herşeyi yapabilirlerdi....sen, bunun için yaradıldığını düşünebilirsen, o dediğini kabul edebilirsin.

"Empati - sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma" diyorsun ama yapan yapıyor ve empati yapmak da yetmiyor. Empati yapıyoruz ama bu empatinin herhangi bir yaptırım gücü var mı üzerimizde? Bir an kendimizi Afrikalının yerine koyuyoruz ancak bu bizi hamburgerciye gidip obez olmaktan alıkoyuyor mu? Hadi empati yapanlar kötülük yapmıyor, iyilik yapıyor diyelim. Empati yapmayanları ne yapmayı, bunlara nasıl engel olmayı düşünüyorsun?

senin dinin neler diyor ahlak konusunda? yeterli oluyor mu söledikleri ? kötülük yapmanıza engel oluyor mu ??

cevabın evet ise eğer bunlar nedir ?

Benim dinim bana yetiyor, kötülük yapmama engel oluyor. Bir insanın dini inancı onu zina gibi "zevk verici" şeylerden bile alıkoyuyorsa, işkence gibi "acı verici" şeylerden haydi haydi alıkoyar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Empati - sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma" diyorsun ama yapan yapıyor ve empati yapmak da yetmiyor. Empati yapıyoruz ama bu empatinin herhangi bir yaptırım gücü var mı üzerimizde? Bir an kendimizi Afrikalının yerine koyuyoruz ancak bu bizi hamburgerciye gidip obez olmaktan alıkoyuyor mu? Hadi empati yapanlar kötülük yapmıyor, iyilik yapıyor diyelim. Empati yapmayanları ne yapmayı, bunlara nasıl engel olmayı düşünüyorsun? (senin dinin de engel olamıyor ona bakarsan....binbir çeşit sapık dindar getirebilirim buraya sana haber olarak ?)

Benim dinim bana yetiyor, kötülük yapmama engel oluyor. Bir insanın dini inancı onu zina gibi "zevk verici" şeylerden bile alıkoyuyorsa, işkence gibi "acı verici" şeylerden haydi haydi alıkoyar. (senin dinin emrettiği için iyi olmuyorsun ...sen zaten iyisin.....aksi takdirde dediğim gibi...binlerce örnek var sana getirebiliriz sapık -sadist -sübyancı -tecavüzcü -psikopat dinciler)

Zevk veren şeyler mesela ? neler ? zina mesela ? karşılıklı rıza olduktan sonra kime ne ? ben ve bi kadın...yapıoz...ee sana ne ? ne zararımız var sana ?...içki içiyorum (alkoliklik hariç) zevk alıom....zararım da yok kimseye de etrafıma da....içip içip naralarda atmıom dışarlarda ? (bunu da dinciler yapıyor hep) sana ne zararım var ? vb.....

kırmızılar bana ait.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan "büyümek" ister..

Bütün mesele bu.

Kendi büyüklüğüne "onur" denir.

Toplumsal elde ettiğin büyüklüğü de "gurur" denir.

Kendini ve ait olduğun şeyleri büyüten var eden yaşatan şeylere "iyi"

Kendini ve ait olduğun, özdeşleştiğin şeyleri küçülten, yok eden şeylere de "kötü" dersin.

Tüm mesele bu.

Mesela demişsin ki, Allah'ın emirleri iyidir. Allah'ın emirlerinin iyi olduğunu söyleyebilmen için, iyi ve kötü gibi değerleri bilmen lazım, yani iyi ve kötü değerlerine sahip olman lazım. Nasıl biliyorsun ki bunları.

Doğada mutlak-genelgeçer bir iyi ve kötü yoktur. Bu yüzden, herkesin kendine göre değişken-yerel / zamansal iyi ve kötü kabulü vardır. Yazdıklarından çıkan şey, senin bencil bir iyi / kötü anlayışın var. Yani, işime geliyorsa, çıkarlarımı gözetiyorsa iyidir aksi halde kötüdür diye düşünüyorsun. Oysa bizimkisi böyle değildir. Biz, işimize gelmese de bir şeye iyi ve işimize gelse bile bir şeye kötü deriz.

Peki neden Allah'ın iyi dediğine iyi, kötü dediğine ise kötü deriz? Şu yüzden, biz sınırlı aklımızla ve sınırlı gözlemlerimizle mutlak doğruya vakıf olabilecek bir kapasiteye sahib değiliz ancak her şeyi hakkıyla bilen ve kavrayan, mutlak doğruyu da biliyordur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Vardır. Eğer toplum içinde osurmak o bireyi dışlanmaya ve yalnızlığa iten bir davranışsa bireyler toplum içinde osurmazlar. Allah, toplum içinde osurmayın demiş midir? Demiş ise nerde demiştir?

Bu bilimsel bir dayanak değildir. Bilimsel dayanak şöyle olabilir; Bir kişinin toplum içinde osurması, topluma zarar veriyorsa yani mesela götten çıkan gaz yoluyla insanlara hastalık bulaşıyorsa, toplum içinde osurmak kötü kabul edilebilir.

Toplumuna ve toplumun zaman dilimine göre değişiklik gösterebilir. Eminim biliyorsun, öpüşmek sevişmek demek değildir.

Burada niye aynı şeyi söylemiyorsun yani neden burada da "Ayıptır. Eğer toplum içinde öpüşmek o bireyi dışlanmaya ve yalnızlığa iten bir davranışsa bireyler toplum içinde öpüşmezler." demiyorsun? Osurmak topluma ve zamana göre değişmiyor da öpüşmek mi değişiyor?

Bahsettiğin namus-şeref-haysiyet'e örnek verebilir misin? Örneğin Tayyip'in her konuşmasında söylediği yalanlar bunların dışında mıdır yoksa mastürbasyon dölleri midir?

İnsan zihninde ki uydurma kavramlar nelerdir?

"Dini ve namusu olanlar kazanamazlar" gibi bir zihniyete sahib olup "namus ve şeref üzerine" yemin etmek mesela. Hem "namussuzum" diyor hem de "namusum üzerine yemin ederim" diyor. "Allah yoktur" deyip "Allahu ekber" demeye benziyor.

İnsan zihnindeki uydurma kavramlar çok. Bir tanesi "demokrasi" mesela. Belki bu bizzat demokrasinin kendi suçu olmayabilir ancak demokrasinin "demokrat" geçinenlerce hiçbir kıymeti harbiyesinin olmadığı, bu "demokrat" geçinenlerce uydurma bir kavram olarak kabul edildiği ayan beyan ortaya çıkmış durumdadır. Demokrasi bunların helvadan yapıp acıktıklarında da yedikleri bir puttan başka bir şey değildir.

Seri katiller psikolojik hastalığı olan insanlardır. Hemen her toplumda ortaya çıkabilirler. Dini inanışları seri katil olmalarına engel olmaz. Hatta dini inanışlarını kullanarak vicdanlarını temizlebilecekleri için kötülüklerine devam ederler.

Toplumlar statik değildir. Sürekli bir değişim gösterirler. Benim yaşlı akrabalarım televizyon seyretmeyi günah, kadınların tamamen kapanmadan (türban değil) dışarı çıkmasını ahlaksızlık sayarlardı. Bir kadının çalışması ise akıl alacak bir durum değildi. Bugün onların kız torunları için çalışmak, ve hatta mayo ile denize girmek gayet normal ve ahlaklı bir davranış biçimi. Eminim, benzer ahlaki normlar bu forumda yazan bir çok kişinin artık yaşamayan aile üyeleri için de geçerlidir.

Toplumların yaşadıkları coğrafya ve yaşam koşulları da farklılıklar gösterir. Hatta aynı coğrafya parçasında bile harici etkenler sonucu kısa süreler içinde değişiklikler olabilir (volkan patlaması, uzun süreli kuraklık, vs gibi).

1400 yıl önce küçük bir coğrafyaya ve hayat şekline hitap edecek şekilde kodlanmış olan Islami yaşam biçimi ve ahlakı ne dünyanın geri kalanına hitap edebilmiştir ve ne de gelişmelere adapte olabilmiştir. Çünkü Kuran ve hadislere göre düzenlenmiş bir ahlak bilimsel ve teknolojik gelişmeleri öngörmez, farklı coğrafyaların farklı ihtiyaçlar üreteceğini de öngörmez.

Her seri katil bir değildir. Bazıları sırf zevk için öldürürken, bazıları da dünyadan bazı pisliklerin temizlenmesi gerektiğini düşündüğü için öldürebilir. Hitler de Yahudi denilen pisliklerin yeryüzünden temizlenmesi gerektiğini düşünüp onları sabun yapıp bir güzel temizlemiştir.

1400 yıl önceki küçük bir coğrafyaya ve hayat şekline hitab ediyor diye küçümsediğin İslam, yüzlerce yıldır dünyanın birçok yerinde milyarları peşinden sürüklemektedir. Bu insanların neyi yanlış, neyi doğru kabul ettikleri de bellidir ve bu kabulleri hem statik hem de bağlayıcıdır. Yani bir müslümanın ne yapıp yapmayacağını kestirmek mümkündür. Buna karşın, Allahsızın neyi yanlış, neyi doğru kabul ettiğini bilemezsin çünkü hepsinin kafasından ayrı bir ses çıkmaktadır. Ne kadar Allahsız varsa o kadar farklı ses olabilir. Bunların ne yapıp ne yapmayacaklarını bilsen bile güvenemezsin çünkü bunların kabullerinde istikrar yoktur. Bugün a dediğine yarın b diyebilir. Dahası, kendilerini herhangi bir şeye karşı sorumlu hissetmediklerinden, iyi olmanın veya kötü olmamanın onlarca bir bağlayıcılığı yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

e ateist isen benle çok çelişen bi yanın yok...neden benle tartışmaya çalışıyorsun ki ?

yazılarımda ters olan ne ?

ayrıca----bayrak - vatan namus felan değildir.....HERŞEYDİR.....

deist - ateist...çok farklı değil ...bence tabi.

Senle tartışmıyorum..

Sadece "kendin için istemediğini başkasına yapma" genel kaidesinin biraz daha genişletiyorum.

Yukarıdaki genel kaidede geçen "Kendin" kim diye soruyorum.

Yani kendin dediğin küçük benliğin mi?

Eğer öğle ise bu kaideden tam olarak ahlak çıkmaz.

Ama kendin diye bahsettiğin insanın üst egolarını da kapsıyorsa o zaman buradan ahlak kuralları çıkar.

Mesela şunun gibi.

Kendi ailene yapılmasını istemediğini başkasının ailesine de yapma

Kendi milletine yapılmasını istemediğini başkasınında ailesine yapma. vs.vs.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğal nedir? Doğada ne olduğu değil mi? Gözlemlediğimiz bir insan davranışı iyi veya kötü olsun doğaldır. Bir doğal dünyaya ve bir insan dünyasına yöneliyorsun, arada bir fark varmış gibi. Yok. Bir davranışın doğada oluşup oluşmaması bize ahlaken affedildiğimizi ya da mahkûm edildiğimizi söylemez.

Yaratılışçılar genellikle sürelegelen anti evrimsel propagandalarının bir parçası olarak naturalistik safsatayı natürel seleksiyona uygularlar ("güçlü olanın hayatta kalması"). Doğada en zayıf (en az derecede uygun) ölür, bu yüzden naturalistik safsata der ki zayıfları ve hasta insanları ölüme terketmek için sosyal yardımlaşma durumlarını ortadan kaldırmalıyız ve hayırseverliği ve sağlık bakımını esirgemeliyiz, hatta zayıfları imha etmeliyiz.

Natüralistik safsata ayrıca genetik mühendisliğine (örn. klonlama işlemine), pro-organik besinlere (aslında doğal olmayan, yapay seleksiyona maruz bırakılan) karşı kullanılan argümandır ve pek çok psödo bilime özellikle alternatif tıbba kanıt olarak gösterilir. Doğalcı sofizm eşcinsellik, veganizm, çevrecilik ve alternatif yaşam tarzları tartışmalarında kullanılmıştır.

Naturalistik safsata ya da diğer adıyla argumentum ad naturam sık sık düşülen resmi bir hatadır. Bu konsept İngiliz filozof George Edward Moore tarafından 1903 yayımlanan Principia Ethica kitabında tanımlandı ve isimlendirildi. Bu argüman veganizm, homoseksüellik ve çevrecilik tartışmalarında da fütursuzca kullanılıyor. Doğalcı safsata terimi bazen "olan"-"olması gereken" problemini tanımlamak için kullanılır (bknz. Isought problem).

Skeptic's Dictionary'nin Natürel maddesi doğaya yönelim safsatasını çarpıcı bir biçimde ifşa ediyor:

“(Doğal demek) doğada olan ya da kendi kendine oluşan demektir. Örneğin deprem, tayfun veya zehirli mantarlar… Ölüm, doğaldır, diabet hastası birisinin insülin eksikliğinden ölmesi de doğaldır. Ama bu kişinin kendisine doğal ya da sentetik insülin enjekte etmesi doğal değildir. Çünkü enjekte etmek doğal değildir. Verandanızın üzerini kapattığınız tahtanın çürümesi, onu korumak için yapay olan hiçbir şey kullanmadığınız düşünülürse doğaldır. Çürüyen çöpün kokması da doğaldır. (…) Çıplaklık bütün hayvanlar için olduğu gibi insanlar için de doğaldır. Kıyafet giymek ise yapaydır. Tıpkı dişinize dolgu yaptırmak, makyaj yapmak, mücevher takmak, traş olmak gibi…”
(
)

Bu da demek oluyor ki normal bir şey moral olmak zorunda değil.

Bir insanın etik davranışları etkili bir sempati, eğitim, sosyal bağ ve ihtiyaçlar üzerine dayanmalı, hiçbir dini temel gerekli değil. İnsanlar kooperatiftir ve biz esas olarak başkalarına bağımlıyız ve buna göre kendimizi yönetiriz, onların olumlu bakışlarına ulaşmak için olası şekillerde davranarak.

Düz mantık ile hareket edecek olrusak, iyi davranış da doğaldır, kötü davranış da yani bu davranışların hepsi doğada, doğaya bağlı canlılar tarafından işlenmektedir ancak burada "doğal" ile kastedilen, doğanın işleyişine uygun olan şeydir. Susadığında su içmek doğaldır ancak susadığında tuz yemek doğal değildir. Götün gazla dolduğunda, toplum içinde de olsan gaz çıkarman doğaldır. Bunların doğal kabul edilememesi, kötü kabul edilebilmesi için bilimsel bir dayanağa ihtiyaç vardır. Toplum içinde gaz çıkarmanın kişinin kendisine ve/ya diğer canlılara bir zararı varsa o zaman toplum içinde gaz çıkarmak kötü kabul edilebilir.

Buradan hareketle, zayıflar ve hastalar insanlara bir fayda sağlamıyor ve hatta zarar veriyorlarsa onlara yardım etmemek, ölüme terk etmek ve hatta bizzat öldürmek kötü değildir aksine diğer insanların yararınadır. Materyalistlik ve faydacılık bunu gerektirir. Bunun aksi bir yol izlemek idealistlik yani hayalperestlik ve mazoşistlikten başka bir şey değildir. Diğer insanlara zarar veren bir hastayı beslemek, kanını emen sivrisineği duvara yapıştırmak yerine beslemekten farksızdır.

Doğada olanı iyi benimsemenin alternatifi uydurma ve faydasız şeyleri iyi bellemek değildir. Bir kadının bacağının kıllı olması doğallıktır ancak iyi olduğu söylenemeyebilir. (Belki de bacaklardaki kılların kadına fayda sağlayan bir işlevi vardır, o da ayrı bir mesele). Kadın, bacağındaki kılları aldırmak suretiyle doğallığını yitirebilirken bu onu daha iyi kılabilir. Burada en azından bir gerçeklik ve fayda vardır. Gerçek olan şu ki neredeyse hiç kimse beğenilmemeyi istemez ve güzel olmak ister. Bu yüzden bir kadının ağda yaptırması kendisine fayda sağlar. Dönelim en baştaki pırt yapma örneğine. Pırt yapmak doğal mıdır? Doğaldır. Pırt yapmamak, pırtını sıkmak zararlı mıdır? Evet. Toplum içinde pırt yapmanın kişinin kendisine ve/ya diğer insanlara zararı var mıdır? Yoktur. İnsanın pırtı geldiğinde yapması iyi midir? Evet, iyidir; ihtiyacını giderir ve rahatlatır. Peki böylesi bir doğallığın neresi yanlış?

Çıplaklık doğaldır (doğanın işleyişine göre olandır) ancak çıplaklık zararlı olabilir. Soğuk havada çıplak gezmek insanı hasta edebilir, çıplaklık kişinin yabancı maddelerden zarar görmesine ve azgın tekelerin bulunduğu bir ortamda ise tecavüze uğramasına neden olabilir. Böyle durumlarda giyinik olmak doğal (faydalı) olandır. Bunun dışındaki zararsız durumlarda çıplaklık doğal (faydalı) kabul edilebilir.

Doğal olan yani faydalı olan moral kabul edilmeyecek de yapmacık ve zararlı olan şey mi moral kabul edilecek?

Bir Allahsız perspektifinden bakılacak olursa; Bir insanın davranışları, faydacılığa göre olmalıdır. İnsana zarar veren uydurma şeylere göre değil.

Bana göre, bir insanın davranışlarını din (Allah) belirlemelidir. Çünkü hem insan hakkında tasarruf yetkisine sahib olan sadece Allah'tır, hem de din kuralları kemale ermiştir, istikrar sağlar ve de bağlayıcıdır. Allahsızlık ise hem yarım yamalaktır, kuralları sürekli yamalanır dolayısıyla bu da istikarsızlık meydana getirir, hem zaman hem de madde kaybına neden olur ve kuralları ise bağlayıcı değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
(senin dinin de engel olamıyor ona bakarsan....binbir çeşit sapık dindar getirebilirim buraya sana haber olarak ?)

(senin dinin emrettiği için iyi olmuyorsun ...sen zaten iyisin.....aksi takdirde dediğim gibi...binlerce örnek var sana getirebiliriz sapık -sadist -sübyancı -tecavüzcü -psikopat dinciler)

Birincisi, "sübyancı sapık dindar" diye tanımladığın kişileri eleştiremezsin çünkü adamlar bunun kötü bir şey olmadığına inanıyorlar. Adamlara göre sakal bırakmak neyse, 6 yaşındaki kızla evlenmek de odur yani sünnettir yani caizdir.

İkincisi, kişilerin yaptığı yanlış geneli bağlamaz. Şöyle düşün; TC yasalarına göre hırsızlık yapmak suç, değil mi? Peki, sen hırsızlık yapan bir TC vatandaşı üzerinden TC yasalarını eleştirebilir misin? Hırsızlık, hırsızlığı yasaklayan TC'nin suçu mudur yoksa hırsızlık yasağını çiğneyip hırsızlık yapan TC vatandaşının mı?

Suç işleyenler, zayıf imanlı olabilecekleri gibi, münafık da olabilirler. Her sakallıyı deden sanma yani. Bugün TC devletine karşı savaşan bazı pkk'lılar da TC vatandaşı mesela.

Üçüncüsü, bugün TC'nin egemen olduğu topraklarda suçun mesela hırsızlığın yaygın olmasının sebebi nedir? İslam mı? Yoksa İslam kadar caydırıcı bir ceza vermeyen TC'nin mi?

http://www.yirmidort...-34-h22463.html

Yaşının iki katı suç işlemiş.

Burada hem verilen ceza türü açısından bir yanlış var, hem de suçlunun ceza ehliyeti açısından bir yanlış var. Bunlar 18 yaş altında suç işlediklerinde cezaları hafifliyor. 12 yaş altına ise suç yok. Bunlar da suça teşvik anlamına gelir.

Oysa bir el kesme cezası olsa ve cezai ehliyet yaşı olmasa veya daha düşük olsa böyle olur mu?

Zevk veren şeyler mesela ? neler ? zina mesela ? karşılıklı rıza olduktan sonra kime ne ? ben ve bi kadın...yapıoz...ee sana ne ? ne zararımız var sana ?...içki içiyorum (alkoliklik hariç) zevk alıom....zararım da yok kimseye de etrafıma da....içip içip naralarda atmıom dışarlarda ? (bunu da dinciler yapıyor hep) sana ne zararım var ? vb.....

kırmızılar bana ait.

Ona bakarsan 55 yaşındaki adamla 9 yaşındaki kızın ilişkisi de rıza dahilindedir yani kız durumdan razıdır ve birliktelikten zevk alıyordur ancak bilindiği üzere böyle olsa bile bu tür ilişkiler suç kapsamında kabul edilir. Bu adamın kıza bir zararı olmuyorsa, bu ilişkinin de çevreye bir zararı olmuyorsa o halde neden suç?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğada mutlak-genelgeçer bir iyi ve kötü yoktur. Bu yüzden, herkesin kendine göre değişken-yerel / zamansal iyi ve kötü kabulü vardır. Yazdıklarından çıkan şey, senin bencil bir iyi / kötü anlayışın var. Yani, işime geliyorsa, çıkarlarımı gözetiyorsa iyidir aksi halde kötüdür diye düşünüyorsun. Oysa bizimkisi böyle değildir. Biz, işimize gelmese de bir şeye iyi ve işimize gelse bile bir şeye kötü deriz.

Peki neden Allah'ın iyi dediğine iyi, kötü dediğine ise kötü deriz? Şu yüzden, biz sınırlı aklımızla ve sınırlı gözlemlerimizle mutlak doğruya vakıf olabilecek bir kapasiteye sahib değiliz ancak her şeyi hakkıyla bilen ve kavrayan, mutlak doğruyu da biliyordur.

Neden benim söylediğimi değilde hala kendi düşünceni benim düşüncem gibi yazıp sonrada eleştiri yapmaya çalışıyorsun.

İnsanın tek bir egosu (benliği) olmadığını söylüyorum ben.

Üst egolarının da olduğunu söylüyorum.

Mesela insana en yakın üst benliklerinden bir tanesi de ailesidir.

Ailesi için emek harcar insan, çünkü onu yaşatmak ve büyütmek ister.

Bu klasik anlamda kullanılan bencillik değildir. Yani ailesi için fedakarlık da yapar insan.

Milleti de bir insanın üst benliklerinden biridir.

Milletinin yaşaması ve büyümesi içinde çaba harcar insan, vs.

Bu durumda adalet nasıl ortaya çıkar?

Adalet, üst benliğin altındaki benlikleri eşitlemesiyle ortaya çıkar.

Mesela millet ailelerin üzerinde bir üst benliktir.

Milli bir üst beliğin varsa o milli benlik aileleri eşitler.

Mesela milli benlik olmaz ise aileler arasında eşitlik olmaz.

Yani hep üst benlikler ancak alt benlikleri eşitler.

Mesela T.C de fertler ve aileler T.C ye göre eşitlenir (Kanun ve fırsat eşitliği)

Ama T.C ye göre kendi içerisindeki bir kişi ve aile ile kendi dışındaki mesela bir Somalili bir kişi ve aile eşit değildir.

Mesela, T.C kendi kimsesiz çocuklarına bakmakla veya ücretsiz okutmakla tüm vatandaşlarına eşit davranmak zorundadır. Ama Somalili bir çocuğa bakmak ve okutmak yükümlülüğü konusunda kendi vatandaşı ile yabancıyı eşitlemez.

İşin temeli aslında bunlar, ancak seninde değindiğin gibi benlikler ve sayılar arttıkça bazı ortak doğruları hesaplamak zorlaşıyor. Yani karmaşık bir durum ortaya çıkıyor. İşte bundan dolayı ortak akıla ve birikmiş bilgiye, tecrübeye ihtiyaç oluyor. Buna insanlar kültür diyor, hatta insanlar biraz daha işi akademikleştirmişler hukuku yaratmışlar ve hukuku da ihtisaslaştırmışlar.

Yalnız inanırlarla bizim ayrıldığımız nokta, ne kadar karmaşık olursa olsun tüm ahlak ve hukuk kurallarını insanların yarattığını biliyoruz.

Zaten eskinin bilge insanları, cahil halka bu karmaşıklığı anlatmak yerine hemde motivasyon olsun diye işi Allah'a ve öbür dünyaya bağlamışlar. Yalnız bu Allaha bağlama işinin cahilleri iyi kötü bir düzene sokmak gibi faydası var ama, bu sefer de Ahlakı insandan bağımsız olduğuna inandırılan toplumlar ve fertler kendi kişisel değerleri, yargıları gelişmiyor. Hepsi emir eri ŞABAN modelinde oluyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neden benim söylediğimi değilde hala kendi düşünceni benim düşüncem gibi yazıp sonrada eleştiri yapmaya çalışıyorsun.

İnsanın tek bir egosu (benliği) olmadığını söylüyorum ben.

Üst egolarının da olduğunu söylüyorum.

Mesela insana en yakın üst benliklerinden bir tanesi de ailesidir.

Ailesi için emek harcar insan, çünkü onu yaşatmak ve büyütmek ister.

Bu klasik anlamda kullanılan bencillik değildir. Yani ailesi için fedakarlık da yapar insan.

Milleti de bir insanın üst benliklerinden biridir.

Milletinin yaşaması ve büyümesi içinde çaba harcar insan, vs.

Bu durumda adalet nasıl ortaya çıkar?

Adalet, üst benliğin altındaki benlikleri eşitlemesiyle ortaya çıkar.

Mesela millet ailelerin üzerinde bir üst benliktir.

Milli bir üst beliğin varsa o milli benlik aileleri eşitler.

Mesela milli benlik olmaz ise aileler arasında eşitlik olmaz.

Yani hep üst benlikler ancak alt benlikleri eşitler.

Mesela T.C de fertler ve aileler T.C ye göre eşitlenir (Kanun ve fırsat eşitliği)

Ama T.C ye göre kendi içerisindeki bir kişi ve aile ile kendi dışındaki mesela bir Somalili bir kişi ve aile eşit değildir.

Mesela, T.C kendi kimsesiz çocuklarına bakmakla veya ücretsiz okutmakla tüm vatandaşlarına eşit davranmak zorundadır. Ama Somalili bir çocuğa bakmak ve okutmak yükümlülüğü konusunda kendi vatandaşı ile yabancıyı eşitlemez.

İşin temeli aslında bunlar, ancak seninde değindiğin gibi benlikler ve sayılar arttıkça bazı ortak doğruları hesaplamak zorlaşıyor. Yani karmaşık bir durum ortaya çıkıyor. İşte bundan dolayı ortak akıla ve birikmiş bilgiye, tecrübeye ihtiyaç oluyor. Buna insanlar kültür diyor, hatta insanlar biraz daha işi akademikleştirmişler hukuku yaratmışlar ve hukuku da ihtisaslaştırmışlar.

Yalnız inanırlarla bizim ayrıldığımız nokta, ne kadar karmaşık olursa olsun tüm ahlak ve hukuk kurallarını insanların yarattığını biliyoruz.

Zaten eskinin bilge insanları, cahil halka bu karmaşıklığı anlatmak yerine hemde motivasyon olsun diye işi Allah'a ve öbür dünyaya bağlamışlar. Yalnız bu Allaha bağlama işinin cahilleri iyi kötü bir düzene sokmak gibi faydası var ama, bu sefer de Ahlakı insandan bağımsız olduğuna inandırılan toplumlar ve fertler kendi kişisel değerleri, yargıları gelişmiyor. Hepsi emir eri ŞABAN modelinde oluyorlar.

Senin söylemeyip de benim sen söylüyormuşsun gibi gösterdiğim ne var? Bir örnek verir misin?

Sen değil misin şunu diyen:

İnsan "büyümek" ister..

Bütün mesele bu.

Kendi büyüklüğüne "onur" denir.

Toplumsal elde ettiğin büyüklüğü de "gurur" denir.

Kendini ve ait olduğun şeyleri büyüten var eden yaşatan şeylere "iyi"

Kendini ve ait olduğun, özdeşleştiğin şeyleri küçülten, yok eden şeylere de "kötü" dersin.

Tüm mesele bu.

Mesela demişsin ki, Allah'ın emirleri iyidir. Allah'ın emirlerinin iyi olduğunu söyleyebilmen için, iyi ve kötü gibi değerleri bilmen lazım, yani iyi ve kötü değerlerine sahip olman lazım. Nasıl biliyorsun ki bunları.

Bu bencillik değil de nedir?

Ego egodur. Bunun altı üstü olmaz. Senin kendini sırf sen olduğun için beğenmen ile herhangi bir millete mensubiyetinden ötürü beğenmen arasında bir fark yoktur çünkü her iki durumda da kendini beğenmiş oluyorsun.

İyiyim çünkü güzelim. Kim? Ben!

Çirkinim ama Venezuellalı olduğumdan dolayı iyiyim. Kim? Ben!

Asıl konudan da uzaklaşmış bulunuyoruz. Asıl konumuz, başlıkta da yazdığı gibi "Din ve Ahlak"

Allah'a ve ölüm sonrasına inanmanın insanı ahlaklı kılmadığına ya da Allahsızlığın ve ahiretsizliğin insanı ahlaklı kıldığına dair söyleyebileceğin bir şey var mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin söylemeyip de benim sen söylüyormuşsun gibi gösterdiğim ne var? Bir örnek verir misin?

Sen değil misin şunu diyen:

Bu bencillik değil de nedir?

Ego egodur. Bunun altı üstü olmaz. Senin kendini sırf sen olduğun için beğenmen ile herhangi bir millete mensubiyetinden ötürü beğenmen arasında bir fark yoktur çünkü her iki durumda da kendini beğenmiş oluyorsun.

İyiyim çünkü güzelim. Kim? Ben!

Çirkinim ama Venezuellalı olduğumdan dolayı iyiyim. Kim? Ben!

Asıl konudan da uzaklaşmış bulunuyoruz. Asıl konumuz, başlıkta da yazdığı gibi "Din ve Ahlak"

Allah'a ve ölüm sonrasına inanmanın insanı ahlaklı kılmadığına ya da Allahsızlığın ve ahiretsizliğin insanı ahlaklı kıldığına dair söyleyebileceğin bir şey var mı?

Milli bir benliğe sahip olur isen, o zaman tüm milletin açısından olaylara bakarsın.

Mesela millet için faydalı işler yapanları kahraman olarak görürsün.

Şimdi gelelim seni uyandırmaya.

Bakalım bencilmisin değilmisin?

Senin inancına göre herkes cennete gidecek mi yoksa sadece müslümanlar mı cennete gidecek?

Dualarınız da Allah'ım beni, ailemi, sonra cemaatini ( hangi cemaatden isen) ve tüm müslüman alemini koru diye dua etmiyormusun.

İslam ülkelerinde müslüman olmayanlardan cizye adında daha yüksek vergi almıyormusunuz.

Savaşlarınızı Müslümanları desteklemek için yapmıyormusunuz?

Hayatınızı islamiyete adamayı yani ona hizmet etmeyi en büyük iyiliklerden biri olarak görmüyormusunuz.

Yardımlarınız da ve destekleriniz de önceliği Müslümanlara vermiyormusunuz?

Tabiki bu bu bencilliklere inanıyor olmanın senin müslüman olman ilede bir alakası yoktur ! Demi sayın zır cahiller. (Yunus Emre ne der: En büyük ilim kendini bilmektir der)

vs.vs.vs.......................................

Ama bunlara rağmen siz bencil değilsiniz öylemi?

tarihinde mahmud571 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Senle tartışmıyorum..

Sadece "kendin için istemediğini başkasına yapma" genel kaidesinin biraz daha genişletiyorum.

Yukarıdaki genel kaidede geçen "Kendin" kim diye soruyorum.

Yani kendin dediğin küçük benliğin mi?

Eğer öğle ise bu kaideden tam olarak ahlak çıkmaz.

Ama kendin diye bahsettiğin insanın üst egolarını da kapsıyorsa o zaman buradan ahlak kuralları çıkar.

Mesela şunun gibi.

Kendi ailene yapılmasını istemediğini başkasının ailesine de yapma

Kendi milletine yapılmasını istemediğini başkasınında ailesine yapma. vs.vs.

dediğin doğru...ve benim de kastım oydu..

ahlak bireylerden başlar toplumlara yansır........kastettiğin birey zaten toplumdur....milletlerdir...

empatiyi öyle algılamak ve uygulamak gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Birincisi, "sübyancı sapık dindar" diye tanımladığın kişileri eleştiremezsin çünkü adamlar bunun kötü bir şey olmadığına inanıyorlar. Adamlara göre sakal bırakmak neyse, 6 yaşındaki kızla evlenmek de odur yani sünnettir yani caizdir. (böle caizlik mi olur be ....saçma salak şeyleri din adı altında yutturursan insanlara elbet kimse ucubelik görmeyebilir bunda...ama derinlemesine düşün ...azcık kafanı çalıştır ..ufacık kızla evlilik adı altında sex yapmak sübyancılık değilde nedir be adam ????)

İkincisi, kişilerin yaptığı yanlış geneli bağlamaz. Şöyle düşün; TC yasalarına göre hırsızlık yapmak suç, değil mi? Peki, sen hırsızlık yapan bir TC vatandaşı üzerinden TC yasalarını eleştirebilir misin? Hırsızlık, hırsızlığı yasaklayan TC'nin suçu mudur yoksa hırsızlık yasağını çiğneyip hırsızlık yapan TC vatandaşının mı?(din adı altındaysa elbet bağlar...şeriat gelecek olursa ülkeye...herkes yapmaya başlar bu sapıklığı...sanki çok doğal bişeymiş gibi......bunların önünde din durmaz...zaten izin veriyor.....kanun lazım kanun....böle yapanı alacak kanun....anasını ağlatacak....başka türlüsü kabul edilemez.)

Suç işleyenler, zayıf imanlı olabilecekleri gibi, münafık da olabilirler. Her sakallıyı deden sanma yani. Bugün TC devletine karşı savaşan bazı pkk'lılar da TC vatandaşı mesela.(her sakallı benim için potansiyel dededir.....aklında din vardır...yarın ne olacağı belli olmaz...kalkar sapık fikirler üretir dinine göre.....sonra bunu topluma yayar...başını - önünü alamazsın)

Üçüncüsü, bugün TC'nin egemen olduğu topraklarda suçun mesela hırsızlığın yaygın olmasının sebebi nedir? İslam mı? Yoksa İslam kadar caydırıcı bir ceza vermeyen TC'nin mi? (yaygın dediğin o suçu işleyenler MÜSLÜMAN....eğer din bu konularda bi işe yaryor olsaydı...%99 müslüman dediğin ülkede herşey sütliman olması gerekirdi...ama kendin sölüosun işte...değil demekki din işe yaramıyor)

http://www.yirmidort...-34-h22463.html

Yaşının iki katı suç işlemiş.

Burada hem verilen ceza türü açısından bir yanlış var, hem de suçlunun ceza ehliyeti açısından bir yanlış var. Bunlar 18 yaş altında suç işlediklerinde cezaları hafifliyor. 12 yaş altına ise suç yok. Bunlar da suça teşvik anlamına gelir.

Oysa bir el kesme cezası olsa ve cezai ehliyet yaşı olmasa veya daha düşük olsa böyle olur mu?

(aklınız fikriniz kafa-el-ayak kesmekde zaten......bilmem kaç yüzyıldır kesiosunuz......ee ne boka yaramış bu güne kadar ne faydası olmuş ? günümüzde suç oranları ortada işte.....o günlerden bu zaman kadar toplumu nedense iyileştirememişsiniz ? bunda bireylerin değil...din devleti emevilerin- selçuklunun - osmanlının suçu var demekki...demekkşi 1000 küsür yıldır dinle yönetilen bir toplumun ahlak değerlerini bi türlü tam olarak iyi edememişler.)

Ona bakarsan 55 yaşındaki adamla 9 yaşındaki kızın ilişkisi de rıza dahilindedir yani kız durumdan razıdır ve birliktelikten zevk alıyordur ancak bilindiği üzere böyle olsa bile bu tür ilişkiler suç kapsamında kabul edilir. Bu adamın kıza bir zararı olmuyorsa, bu ilişkinin de çevreye bir zararı olmuyorsa o halde neden suç

?(burada iyice saçmalamışsın...tabiri caizse a...na......koymuşsun ortalığın.....

lan 9 yaşında kızın ne rızası ? la o daha bebe yahu....ne fikri ne hayat görüşü ..ne tecrübesi var da kendi karar verip ...evleneyim ben iyi diyor...bi de üstüne cinsellik kuruyor ? hıyarmısınız la siz ?.....lafa bak..ZEVK ALIYORDUR..... YUHHHHHHHHH....

Sen ver o zaman 7 - 8 yaşındaki kızını kızını gönül rahatlığı ile 50 yaşındaki dedesi yaşında adama.....verirmisin ? kızın gönlüyle mi gitmiş olur ?...bu sapıklık değilde nedir ?......ne olacak o kızcağızın hayatı ? yazık değilmi ona ? oyun çağındaki bir bebek daha o be....allahınız izin verio ama demi ?...lan soytarılar sizi...)

7 - 8 yaşında bir çocuğun nasıl olurda cinsellikden zevk aldığını ---- rıza gösterdiğini --- normal olduğunu düşünebilirsin be adam ? hiç mi ahlak yok sizde la ? bi de ahlaklıyız müslümanlar olarak dersiniz....yuh be....oha yani.....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dinsizler allah denen şeyden korkmaz,bilirler ki hayal ürünüdür allah,

Ama teistlerde allah veya tanrı korkusu vardır.

Ve inandıkları kitap da cehennemden sık sık bahsedilir ve cehennem korkusu da vardır.

Genelde de yukardaki ahmak gibi düşünürler.Yani,ahmaklara göre,dinsizler allah ve cehennem korkusu olmadığı için her türlü ahlaksızlığı yapabilirler.Bu,onlara göre doğru düşüncedir.Çünkü olaya kendi ahlak anlayışından bakarlar.Bir çok forumda ,eğer ben dinsiz olsaydım,nasılsa cehennem yok,allah yok diye her türlü kötülüğü yapardım diyen Müslümana rastladım.

Dinsizlere gelince,cahil birinden dinsiz olmaz.Genelde teistlikten dinsizliğe geçtikleri için,emek harcamışlardır.

Yani,gözünü açtığından beri ailesinde ve çevresinde devamlı dinden bahsedilir,dini terimlerle büyür.İşte cahil biri bu zinzirleri kıramaz,çünkü ne sorgulamaya ne okuduğunu anlamaya kapasitesi vardır.

Dinsizlerin ahlak konusunda bir dine ihtiyacı yoktur,çünkü aklı ile neyin yanlış neyin doğru olduğuna karar verecek kadar aydındır.

Kısacası,allah korkusu ve cehennem korkusu yüzünden kötülük yapmıyorum diyenler ahlaksızın ve cahilin en önde gidenidir.

Dindarların çoğu cahil olduğu için,aslında bu cahillere din gereklidir.Demek ki dinleri olmasa boku yemişiz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Asıl konudan da uzaklaşmış bulunuyoruz. Asıl konumuz, başlıkta da yazdığı gibi "Din ve Ahlak"

Allah'a ve ölüm sonrasına inanmanın insanı ahlaklı kılmadığına ya da Allahsızlığın ve ahiretsizliğin insanı ahlaklı kıldığına dair söyleyebileceğin bir şey var mı?

Ahiret yoksa bir inançsızı ahlaklı olmaya iten bir kuvvet bir motivasyon yok diyorsunuz ya.

Bende inançsızları, insanoğlunu ahlaklı olmaya iten kuvveti, motivasyonu anlatıyorum.

Bu kuvvet insanın benliğinde,

Mesela birisi sana hakaret ettiği zaman karşı koyar tepki verirsin.

Eğer sen bir aile ile özdeşleşmişsen o aileye (mesela kendi ailene) hakaret edildiği zamanda aynen kendine hakaret edildiğinde duyduğun rahatsızlığı duyar ve tepki verirsin.

Yada mesela, sen bir millete kendini ait hisseder ve onunla özdeşleşmiş isen o millete yapılan hakareti kendine yapılmış gibi hisseder ve tepki verirsin.

Örnekleri geliştirebiliriz.

Nasıl ki sen kendini geliştirmek için senin için faydalı şeyleri kendine çekmeye elde etmeye çalışırsan ve bunu ister isen, özdeşleştiğin bir millet içinde iyi ve faydalı şeylerin olmasını istersin.

Yani kısaca bizi ahlaklı yapan kuvvet yine bizim kendi benliğimiz.

Anlayacağın ahlakı benliklerimiz yaratır ve ahlak için gerekli motivasyonda yine bizim benliklerimizdedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Araştırmalar ahlakın doğuştan olduğunu gösteriyor

Dinden fıtrattan bahsediyor video...ama ...kuranda bununla ilgili bi söylem yok....gene dincilerin uydurması çarpıtması...

aslında video Deist - Ateisti destekleyen bir Video.....DİN ahlak getirmez....insanlar ahlaklı doğar zaten.....

Bu da Türkçesi

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=AZaBqd2FCSo

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Siz dinciler...nereye el atmaya kalksanız...İLLEDE KURUMAYA MAHKUMDUR......

dinciler dinin ahlak getirdiğini savunur dururlardı...

araştırmanın sonucuna bakınca..

180 derce döndüler ve şimdi de ...

allah doğuştan öle yaratıo demeye başladılar...

la ne döneklersiniz sizler böyle ?

hani Ahlakı Din sağlıyordu lan ?

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...