Jump to content

Allah'ın asla affetmeyeceği biricik şey:ŞİRK


Recommended Posts

Allahtan vahiy alıyorum diyen biri tabiki diğer  rakip Tanrı ve Tanrıçaları yok etmeliydi..sonuç büyük günah. herşeyi affederim bunu affetmem. alev alev ,korku korku, tırs tırs..sizde  bu stratejinin altında hakikat arayın durun müslüman kardeşler..

tarihinde Burakey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 69
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Pek bilinmeyen şey, şirk koşmanın, eş koşmak olduğudur, Allah yok Zeus var diyen şirk koşmuş olmaz. 

 

Bu açıdan, müslümanların işi zordur, çünkü genelde Şeyh, Ulema, Hoca, Peygamber falan birilerini sürekli şirk koşarlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, Vefik Sâmi said:

İslâmi literatüre göre "Put'a tapmak" ne demek; bir müslüman açıklasa da öğrensek.

Sevaptır. ;)

 

 

 

Bunun için illaki bir müslümana ihtiyaç yok.

 

Put, bildiğimiz budadır. Bu sözcüğün etimolojisi bu.

 

Budaya atfedilen insan üstü özellikler, tanrıya özgü haller şirktir çünkü şirk Tanrıya özgü vasıfları başkasına yüklemektir. Bu bir hayvan, madde(para), insan... olabilir.

 

Her kim Tanrı harici kimseden şefaat dilerse (İsa, Muhammed, Buda, Abdulkadir Geylani...) şefaat dilediğine imdad edebilme vasfı yükler ki bu vasıfa sahip olan sadece Tanrıdır. O halde Tanrı'nın bir vasfı başkasına pay edilmiş olunur, bu da şirktir.

 

Tanrıya özgü vasıfları bir başkasıyla paylaşmak, başkasına atfetmek işine şirk denir.

tarihinde Tengiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
27 dakika önce, Tengiz yazdı:

Her kim Tanrı harici kimseden şefaat dilerse (İsa, Muhammed, Buda, Abdulkadir Geylani...) şefaat dilediğine imdad edebilme vasfı yükler ki bu vasıfa sahip olan sadece Tanrıdır. O halde Tanrı'nın bir vasfı başkasına pay edilmiş olunur, bu da şirktir.

 

Tanrıya özgü vasıfları bir başkasıyla paylaşmak, başkasına atfetmek işine şirk denir.

Tanrıya özgü bir vasfı başkasına yüklemekle şefaat istemeyi nasıl alakalandırdınız hayret doğrusu.

Allahın rahmeti, hidayeti, affı, şifası vb. iyilik ve lütufları hayatta her an tezahür ve tecelli eden, herkesin görebileceği şeylerdir. ve bunlar sebeplere, kurallara ve protokollere  bağlı şeylerdir. Annenin sana olan sevgisi ve rahmeti Allah ın rahmetinden bir cüzdür. Doktorunun seni tedavi etmesi Allah ın şifasının bir tecellisidir. Yağmurun yağıp ekinler bitirmesi Allahın rızık vermesinin görünen yüzüdür. Haşa hiç kimseyi gelip Allah bizzat tedavi etmez, yedirip içirmez, emzirmez. Allahın rahmetinin, hidayetinin, affının ve şefaatinin en muhteşem tecellisi ise peygamberler ve salih kullardır. Bunlar Allah ın cemal sıfatlarının (yumuşaklığının ve iyiliğinin) dünyada bize görünen yüzüdür. Onları küçümsemek ve onların şefaatini ve şefkatini yok saymak Allah'ın sıfatlarının ne kadar canlı ve ne kadar faal olduğundan gafil olmaktır. Allah kullarını affetmek istediği için onların günahlarına kefaret ve şefaatçi olarak Peygamber ve evliyalar göndermiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Yeni Üye said:

Tanrıya özgü bir vasfı başkasına yüklemekle şefaat istemeyi nasıl alakalandırdınız hayret doğrusu.

Allahın rahmeti, hidayeti, affı, şifası vb. iyilik ve lütufları hayatta her an tezahür ve tecelli eden, herkesin görebileceği şeylerdir. ve bunlar sebeplere, kurallara ve protokollere  bağlı şeylerdir. Annenin sana olan sevgisi ve rahmeti Allah ın rahmetinden bir cüzdür. Doktorunun seni tedavi etmesi Allah ın şifasının bir tecellisidir. Yağmurun yağıp ekinler bitirmesi Allahın rızık vermesinin görünen yüzüdür. Haşa hiç kimseyi gelip Allah bizzat tedavi etmez, yedirip içirmez, emzirmez. Allahın rahmetinin, hidayetinin, affının ve şefaatinin en muhteşem tecellisi ise peygamberler ve salih kullardır. Bunlar Allah ın cemal sıfatlarının (yumuşaklığının ve iyiliğinin) dünyada bize görünen yüzüdür. Onları küçümsemek ve onların şefaatini ve şefkatini yok saymak Allah'ın sıfatlarının ne kadar canlı ve ne kadar faal olduğundan gafil olmaktır. Allah kullarını affetmek istediği için onların günahlarına kefaret ve şefaatçi olarak Peygamber ve evliyalar göndermiştir.

 

Burada bir anlam karmaşası var ve aslında bunun sebebi benim ilk iletimi detaylıca izah etmememden kaynaklanıyor.

 

Şefaat, aracılıktır. Yani, ölmüş birinden şefaat dilemek ondan Tanrı ile kul arasında aracılık yapıp yardım sağlamasını ummaktır ancak peygamberlerin, resullerin böyle bir hakkı yoktur.

 

Allah'ın emriyle gönderilen resul şefaat imkanına sahiptir yani aracı olarak kulu hakikatten haberdar eder ancak kul hasta olduğunda bu hastalığına deva için bir kimseyi Allah'a aracı olarak tutması, aracı olarak tuttuğu kimseye onun haddi olmayan bir vasfı ithaf etmektir. Resullerin aracılığı ancak kulları hakikatten haberdar etmektir. Şayet resul aracılığıyla (İsa gibi) bir kula şifa verildiyse bu Allah'ın mucizesidir ve resuller de diğer insanlar gibi buna tanık olurlar.

 

Yani bir kul çıkıp "ey Muhammed aracım sen ol, bana Allahtan bana sağlık gelsin" diyemez. Kulun vazifesi "Rabbim bana şifa ver" demektir.

 

Bu küçümsemek değil, islamın set çektiği bir husustur. Hiçbir zaman hiçbir kula haddinden fazla vasıf yüklenmemesi, ilahileştirilme gafline düşürülmemesi kula defalarca söylenmiş, kul ikaz edilmiştir. Allah dilediğince şefaat edebilir ancak kul bir aracı görevlendirip Allah katına mesaj yollama gafletine düşerse bu o aracıya da iftira olur.

 

Şimdi adam çıkıp sana dedi ki "annem hasta dua edin." Bu farklı bir durum. Burada adam senin ilahi vasıfların olmadığını biliyor. Ancak çıkıp bunu Muhammed'e deyince Muhammed'in şifa kapısında bekleyen bekçi olduğu anlamı çıkar ki bu islama göre gerçekten sakıncalıdır.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Tengiz yazdı:

Şefaat, aracılıktır. Yani, ölmüş birinden şefaat dilemek ondan Tanrı ile kul arasında aracılık yapıp yardım sağlamasını ummaktır ancak peygamberlerin, resullerin böyle bir hakkı yoktur.

 

Hocam sen bu konuyu bayağı karıştırmışsın. Şirk birisini uluhiyette(ilahlık) veya rububiyette(rablik) Allah'a ortak koşmaktır. bir olan otoriteyi birden fazlaya çıkarmaktır. en büyük günahtır.

şefaat ise O, bir olan otorite katında aracılıktır ve bizzat Allah'ın beyanıyla haktır ve gerçektir. Şefaati Allah yapmaz, kullar yapar. Allah ta dilediğinden şefaati kabul eder. Allahın peygamberleri ve ona yakın kullar şefaati kabul olmaya en mustehak kişilerdir. Allah peygambere "Rabbin sana verecek ve sen de razı olacaksın" der. ve peygamberi razı edecek tek şey ümmetinden tek bir kişiye bile ateşin ilişmemesidir. Peygamber bütün ümmetini kurtarana kadar Allah ın gazabına ve adaletine karşı onun affını ve rahmetini niyaz edecektir ve inşallah bir kişiyi bile geride bırakmayacaktır.

kendisi için"peygambere itaat eden Allaha itaat etmiştir" ya da "peygamberin yanında sesinizi onun sesinin üstüne yükseltmeyin... sonra bütün amelleriniz boşa gider" denilen bir kulun neye hakkı olup olmadığına biz karar vermeyelim isterseniz. Biz, edebimizi ve haddimizi bilsek yeter.  

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, Yeni Üye said:

Hocam sen bu konuyu bayağı karıştırmışsın. Şirk birisini uluhiyette(ilahlık) veya rububiyette(rablik) Allah'a ortak koşmaktır.

 

Ölüp bu dünyada hesabı katmış birini Allah katında aracı olması için görevlendirmeye çalışmak, bu kula ne atfetmektir? İnsanüstü özellikler değil mi? Ben öyle anlıyorum.

 

3 hours ago, Yeni Üye said:

şefaat ise O, bir olan otorite katında aracılıktır ve bizzat Allah'ın beyanıyla haktır ve gerçektir.

 

Ben islama göre şefaat şirktir demiyorum. Kişinin bugün çıkıp ey muhammed şefaat demesi sakıncalıdır, ucu şirke çıkar diyorum.

 

 

Allahın emriyle şefaatçi belirlenir. Kul şefaatçiyi kendi tayin edemez.

3 hours ago, Yeni Üye said:

llahın peygamberleri ve ona yakın kullar şefaati kabul olmaya en mustehak kişilerdir.

 

Zaten onlar şefaat görevi üstlenmişlerdir ancak hadleri vardır. Bu haddin ötesine çıkan hallerden bahsediyorum dikkat ederseniz.

 

3 hours ago, Yeni Üye said:

Biz, edebimizi ve haddimizi bilsek yeter.  

 

Evet, o yüzden aradaki nüansa dikkat edeniz. Şefaatçiyi Allah belirler ve vazifeyi belirler. Bunda sakınca yok. Kul, vazifeyi ve şefaatçiyi belirlemeye kalkarsa işler sıkıntıya biner. Kulun duasının doğrudan karşılığı yaratanın kendisidir.

 

3 hours ago, Yeni Üye said:

Şefaati Allah yapmaz, kullar yapar.

 

Quote

43.Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?”

44.De ki: “Şefaat tümüyle Allah'a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra yalnız O'na döndürüleceksiniz.”

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

dünyada her saat yüzlerce çocuk açlıktan ölüyor. 

 

ama şirk en büyük gunah.  hiç birşeye ihtiyacı olmayan tanrı böyle buyurdu.  bu mevzu daha önemli tabi çocuklar nasıl olsa cennete gidecek. ( çok cömert aslında ama dünyaya ithalatta  diplomatik ve imanatik sıkıntıları  var)

 

Şefaat-man lerde çocukları umursamıyor. 

 

nası bir sistem bu be!!!

 

normalde böyle yazmam ama ateist forumda müslüman muhabbeti çekilmiyor napim

tarihinde Burakey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, Burakey yazdı:

dünyada her saat yüzlerce çocuk açlıktan ölüyor. 

 

Hocam bir olguyu ve gerçeği tespit etmişsiniz ama gözlemlediğimiz tek olgu ve gerçek bu değil ki her şeyi bunun üstüne bina edelim. Evet gördüğümüz şeyler içerisinde celal var, şiddet var, yok olma var, helak olma var, gazap ve kızgınlık var. Ama cemal de var. güzellik te var, sevgi de var, rahmet te var, hayat bulma da var,koruma, kollama, mühlet verme ve yumuşaklık ta var. Bu ikisi, celal ve cemal Yarattıcı'nın zatı gereği sahip olduğu sıfatlardır. Aynı sizin gibi, yıkıcı ve yapıcı sıfatları olan tek bir zat. 

Yıkıcı sıfatları neden var? Çünkü mutlak egemenlik ve hükümranlık sahibi olarak Yaratıcı var ettiği bir şeyi yok edemeseydi bir sürü kadim olurdu. Ya da sözünü güzellikle ya da zorla yürütemeseydi, hükmünü icra edemeseydi, ona Rab değil mevcut acizlerden bir aciz denirdi. Mülkünü yönetemeyen bir krala kim kral der. İnanan bir insan Yaratıcının bu iki vasfını da kabul eder, onun celalinden ve şiddetinden cemaline ve yumuşaklığına sığınır.

sizin celali bahane göstererek ulaştığınız yer ise apaçık bir çelişki. Yani güya insani gerekçelerle yola çıkıp, bütün cemalin(güzelliklerin) de temelini yıkıyorsunuz. yani sadece gazab var, sadece yıkım var, sadece yok olma var. Sadece şeytani ve nefsi melekeler var. iyilik ise temelsiz ve uydurma. acıma gereksiz vb. işte bu yüzden şirk bütün günahların en büyüğü. Çünkü şirk iyiliğin temelini yıkıp dünyayı tamamen şeytani telkinlerin üzerine kuran ve bütün hataların ve suçların kaynağı bir pisliktir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 minutes ago, Yeni Üye said:

Hocam bir olguyu ve gerçeği tespit etmişsiniz ama gözlemlediğimiz tek olgu ve gerçek bu değil ki her şeyi bunun üstüne bina edelim. Evet gördüğümüz şeyler içerisinde celal var, şiddet var, yok olma var, helak olma var, gazap ve kızgınlık var. Ama cemal de var. güzellik te var, sevgi de var, rahmet te var, hayat bulma da var,koruma, kollama, mühlet verme ve yumuşaklık ta var. Bu ikisi, celal ve cemal Yarattıcı'nın zatı gereği sahip olduğu sıfatlardır. Aynı sizin gibi, yıkıcı ve yapıcı sıfatları olan tek bir zat. 

Yıkıcı sıfatları neden var? Çünkü mutlak egemenlik ve hükümranlık sahibi olarak Yaratıcı var ettiği bir şeyi yok edemeseydi bir sürü kadim olurdu. Ya da sözünü güzellikle ya da zorla yürütemeseydi, hükmünü icra edemeseydi, ona Rab değil mevcut acizlerden bir aciz denirdi. Mülkünü yönetemeyen bir krala kim kral der. İnanan bir insan Yaratıcının bu iki vasfını da kabul eder, onun celalinden ve şiddetinden cemaline ve yumuşaklığına sığınır.

sizin celali bahane göstererek ulaştığınız yer ise apaçık bir çelişki. Yani güya insani gerekçelerle yola çıkıp, bütün cemalin(güzelliklerin) de temelini yıkıyorsunuz. yani sadece gazab var, sadece yıkım var, sadece yok olma var. Sadece şeytani ve nefsi melekeler var. iyilik ise temelsiz ve uydurma. acıma gereksiz vb. işte bu yüzden şirk bütün günahların en büyüğü. Çünkü şirk iyiliğin temelini yıkıp dünyayı tamamen şeytani telkinlerin üzerine kuran ve bütün hataların ve suçların kaynağı bir pisliktir.

 

Mutlak egemen olacam, hükümran olacam, buna karşı gelenlere zulm edecem falan lafları, ancak ve ancak, aciz, zayıf, ödlek, zalim, gaddar, ilkel ve rezil bir şeyin özelliği olabilir. O şey tanrı ise, o tanrıda aciz, zayıf, rezil, şerefsiz, ilkel, vahşi ve zalim olur, başaka hiç bir şey olmaz. Böyle bir şeyde, amanda çocuklara şeker veriyor diye, cemal sahibi de olmaz, Hitler'de çok şefkatliydi, çok güzel şeyler de yaptırdı mesela, onun bebekleri nasıl sevdiğini görseniz içiniz bayılır şahsen. Eh, senin tanrının Hitler'den farkı ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İman büyük bir puttur.Allah var ve kuranı o göndermiştir ön kabulü akıl dışıdır.Bu putlaştırılmış,akıl dışı ön kabülün doğru olarak görülmesi, Kuranın içeriğindeki yanlışların ve saçmalıkların da görmezden gelinmesine neden olacaktır.İçeriğimde tek bir yanlış bulma seçeneğiniz yok,ne yazıyorsa katılacaksınız,yoksa dinden çıkarsınız diyen bir anlayış en büyük puttur ve gerçeğin üstünün örtüp,gizlenmesine neden olur.O nedenle diyebiliriz ki,müslümanlar en büyük kafirdirler.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Hocam bir olguyu ve gerçeği tespit etmişsiniz ama gözlemlediğimiz tek olgu ve gerçek bu değil ki her şeyi bunun üstüne bina edelim. Evet gördüğümüz şeyler içerisinde celal var, şiddet var, yok olma var, helak olma var, gazap ve kızgınlık var. Ama cemal de var. güzellik te var, sevgi de var, rahmet te var, hayat bulma da var,koruma, kollama, mühlet verme ve yumuşaklık ta var. Bu ikisi, celal ve cemal Yarattıcı'nın zatı gereği sahip olduğu sıfatlardır. Aynı sizin gibi, yıkıcı ve yapıcı sıfatları olan tek bir zat. 

Yıkıcı sıfatları neden var? Çünkü mutlak egemenlik ve hükümranlık sahibi olarak Yaratıcı var ettiği bir şeyi yok edemeseydi bir sürü kadim olurdu. Ya da sözünü güzellikle ya da zorla yürütemeseydi, hükmünü icra edemeseydi, ona Rab değil mevcut acizlerden bir aciz denirdi. Mülkünü yönetemeyen bir krala kim kral der. İnanan bir insan Yaratıcının bu iki vasfını da kabul eder, onun celalinden ve şiddetinden cemaline ve yumuşaklığına sığınır.

sizin celali bahane göstererek ulaştığınız yer ise apaçık bir çelişki. Yani güya insani gerekçelerle yola çıkıp, bütün cemalin(güzelliklerin) de temelini yıkıyorsunuz. yani sadece gazab var, sadece yıkım var, sadece yok olma var. Sadece şeytani ve nefsi melekeler var. iyilik ise temelsiz ve uydurma. acıma gereksiz vb. işte bu yüzden şirk bütün günahların en büyüğü. Çünkü şirk iyiliğin temelini yıkıp dünyayı tamamen şeytani telkinlerin üzerine kuran ve bütün hataların ve suçların kaynağı bir pisliktir.

 

Eyvallah.  bu bakış açısı kişiye göre elbet kabul edilebilir ve inanılabilir.

 

ancak ben artık kabul etmiyorum (eskiden ederdim)

 

Madem ki herşey bizim içindir bizler Allah için en önemli yaratıklarız o zaman duygularımızı merkeze alıyorum. 

 

duygularım; bunca acıyı,zulmu,şiddeti makul kılacak hiç bir gerekçeyi kabul etmiyor. 

 

Allah hangi yüce(!) amaç için bu düzeni kurmuştur?

 

bir şairin dediği gibi ruhumuzu delik deşik eden bunca vahşetin,şiddetin gerekçesi nedir?

 

tekamülmüş,sınavmış, yüce sıfatlarının ortaya çıkmasıymış!

 

duygularım; tüm bu rasyonalize etme ve vicdana sığdırma öğretilerini reddediyor.

 

su akar yatagını bulur demişler..bende durum böyle oldu..yapacak bişi yok..

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 27.11.2017 at 22:31, Yeni Üye yazdı:

Hocam sen bu konuyu bayağı karıştırmışsın. Şirk birisini uluhiyette(ilahlık) veya rububiyette(rablik) Allah'a ortak koşmaktır. bir olan otoriteyi birden fazlaya çıkarmaktır. en büyük günahtır.

 

Yâni ?

Lastik gibi her tarfa sünecek lâflar bunlar.

Misâİ; ne(ler) düşünüp-söyler veya yaparsak ortak koşmuş oluruz ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Vefik Sâmi said:

Misâİ; ne(ler) düşünüp-söyler veya yaparsak ortak koşmuş oluruz ?

 

 

Şeyhimin kerameti var.

 

Şu ölmüş adem bana şefaat eyle.

 

İsa Tanrıdır.

 

Hükümdarım Allahtan yönetme yetkisi aldı, istediğini yapabilir.

 

Kısacası Allah'a ait bir vasfı alıp bir kula yüklerseniz şirk koşarsınız. Zannımca size bu meselede daha önce de yazmıştım ama dikkat buyurup okumamış olabilirsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

Yâni ?

Lastik gibi her tarfa sünecek lâflar bunlar.

Misâİ; ne(ler) düşünüp-söyler veya yaparsak ortak koşmuş oluruz ?

Yaşamadığım için bilmiyorum. Hassas bir konu. Kafama göre konuşmak istemem. Ama tevhid kalbin ameli olduğuna göre şirk te kalpte olan bir hastalık olsa gerek. Mesela Allah tan başkası için amel yapmak, yaptığı amel için birinden karşılık beklemek şirkin bir çeşididir. Yalnız @Tengiz in yazdıklarıyla alakası olmadığına dair güçlü bir anlayışım ve delillerim var. Zaten bütün güzel vasıflar Allah'ındır ve o bu güzel vasıfları yarattıklarıyla paylaşmayı irade etmiştir. İlim, irade, kudret, görmek, işitmek, sevmek vb.  Benim cimri bir Allah anlayışım yok. Kerametle, şefaatle, hükümdarın Allah adına yönetmesiyle bir alıp veremediğim yok. Zaten halife demek veliaht demektir ve O insanı(ki bu insan da herhangi bir insan değil kamil insan yani Hz. Muhammed ya da Hz. İsa vb. dir) yeryüzünde kendi veliahtı kılmıştır. Kamil insan yarattıkları içerisinde Allah a en çok benzeyendir. Ona verdiklerine ve verebileceklerine ilişkin bir kafamda bir sınır yok. keramet, şefaat vb. şeyler verebilecekleri ve verdikleri içinde basit ikramlar kalır. O kamil insana kudretinden ve iradesinden daha nice şeyler bahşedebilir, bahşeder, bahşedecektir. Çünkü o çok cömerttir.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, Tengiz yazdı:

Kısacası Allah'a ait bir vasfı alıp bir kula yüklerseniz şirk koşarsınız. Zannımca size bu meselede daha önce de yazmıştım ama dikkat buyurup okumamış olabilirsiniz.

 

Ben şirk kavramının anlamını biliyorum.

Öğrenme sâikiyle sormadım..

Bu arkadaşın "şirk" dendiğinde ne anladığını öğrenmek istemiştim.

 

3 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Yaşamadığım için bilmiyorum. Hassas bir konu. Kafama göre konuşmak istemem.

 

Afedersiniz anlayamadım.

Yalan söylemenin, zinâ etmenin haramlığını anlamak için bu fiilleri işlemek mi lâzım ?

Şirk'in ne olduğunu tam olarak bil(e)miyorsanız, bu günâha düşme ihtimâliniz kuvvetli değil mi ?

"Yaşamamış" olmanız tuhaf değil mi ?

 

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
10 hours ago, Yeni Üye said:

Kamil insan yarattıkları içerisinde Allah a en çok benzeyendir.

 

Kamil insan algısı sofilikte Allahlıktır. Batıni bir edebiyattır bu. Mefhumları zahiren değil batınen anlarlar. Allah, peygamber, namaz... hepsinin batıni manası vardır bu görüşe göre; Kam olan yani kamil olan insan ise tam olmuştur ve nefsinin üst mertebesi olan Allah mürşidini tanımış, kendini bilmiş yani Rabbini bilmiştir. Böyle bir felsefe var.

 

Batıni olmayan yani zahiri Kur'anda ise kulun keramet, keyfi şefaat gibi hakkı yoktur. Bunlar ayetlerle sabittir.

 

Mezheplerde ise karışıktır. Taklidi sufi felsefesi ile çokça beslenmiştir ancak inanış zahiridir. O sebeple sufinin keramet deyip anlattığı batıni mefhumu zahiri anlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Tengiz yazdı:

Batıni olmayan yani zahiri Kur'anda ise kulun keramet, keyfi şefaat gibi hakkı yoktur. Bunlar ayetlerle sabittir.

 

ayet kopyala yapıştır yapmayı sevmiyorum ama bana seçenek bırakmadınız. Farklı Kuranları mı okuyoruz acaba? 

O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler.

 O gün, Rahman'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz. vb. bir sürü ayet var.

 

Be mübarek ateist olsan neyse. Ben vahiy alıyorum diyen bir insana inanmışsın. Adam sana meleklerden bahsediyor, kıyametten bahsediyor, berzahtan bahsediyor. Bir sürü olağanüstü olay nakleden bir kitabın var. Hala neyin kafasındasın.  ne diyim bilemedim sana. kuşlarla ve karıncalarla konuşan, rüzgarın emrine verildiği süleyman mı diyim. Musa ya rehberlik yapan ve Allah katından ilim verilmiş gaybden ve gelecekten haber veren kul mu diyim. Ölüleri dirilten, hastaları iyileştiren İsa mı. Ne yani Allah birden yöntem mi değiştirdi? Artık kimseye olağanüstü bir yetki ve hal vermicem mi dedi? 

 

Allah ı tanımıyoruz, peygamberleri de, evliyayı da tanımıyoruz. Bari ahkam kesmeyelim ve edepli olalım. Allah kime ne vereceğini bize sormaz. Verdimi de artık vermiştir. Verir ama aslında vermez, o kişi bunu kullanamaz, gösteremez demenin ya da laf ebeliğinin ne manası var.

 

Kara delik güneşleri yutabilir mi? Evet yutabilir. Allah bu kudreti ona vermiş bir kere. Artık, yok yutamaz demenin ne manası var?  Ya da güneş dünyayı aydınlatabilir mi? evet aydınlatır. bu salahiyet ona verilmiş. Şeytan dilediği yere girip çıkabilir mi, bizim onu göremeyeceğimiz yerden  bizi görür mü? Peki bu böyleyken Allah ın halifesi , peygamberi, evliyası ne yapabilir? size göre hiç bir şey. sadece konuşur ve anlatır. bana göre bir kara deliğin yapabileceğinden çok daha ötesini. Ya da şeytanın yapabileceğinden kat be kat fazlasını. 

 

Size kalsa yaratıcı insanı yaratmış, ara sıra kitaplar göndermiş ya da peygamberler. Sonra da kalın bir kitapla, bir yığın emirle ve haksız rekabet koşullarında baş etmesi gereken bir yığın düşmanla baş başa ve yalnız bırakmış. Be adam ben nefsimle nasıl baş edeceğim? Şeytanı nasıl alt edeceğim. bu yollardan geçmiş, bu işi başarmış, elimden tutup bana yardım edecek, ve kendisi de insan olan bir rehber olmadan, ha bire kitap okuyarak ne yapabilirim?  Bu şekilde kırk yıl değil seksen yıl geçse ben yine odun gelir odun giderim. kalas bile olamam. beni alıp işleyecek ve sultanın sarayına layık bir mobilya haline getirecek usta lazım bana. Anlıyor musun. Zaten Allahın sünneti de bizzat budur. İnsana insan peygamber gönderir. Onun terbiyesine gir, onun gibi ol der. Meşhur bir örnektir. İmam nevevi kendisi herkesin okuduğu ve faydalandığı, Hac menasıkı ile ilgili bir kitap yazmış büyük bir alimdir  Ama o bile Hac ca gittiği zaman oraları bilen çocuk yaşlarda bir rehbere tabi olmuş. Yani anlayacağın bırakalım kimin ne yapıp yapamayacağını,  Allah a, peygambere yol yordam öğretmeyi de kendimize bakalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...