Jump to content

Dindarlar Tarafından Çarpıtılan Bilimsel Konular


Recommended Posts

Forumda Müslümanların açtığı konulara bir göz atalım.

Konu başlıkları onların bilime nasıl yaklaştıklarını gözler önüne seriyor.

Üç ana temaya önem veriyor Müslümanlar. Ve onları tartışarak inançlarını savunacaklarını sanıyorlar.

Onlar tesadüfler, materyelizm ve evrim...

Bu üç konu onlar için önemli. Onlara ayrıca Big Bang'i de ekleyebiliriz.

Bu konuların önemli olmasının nedeni İslamcıların onları kolaylıkla çarpıtabileceklerini sanmaları...

Aslında bu çarpıtma onlara göre kolay. Onların aklına yatıyor.

Yoksa bu konuların bilimsel olarak reddedilmesi, çarpıtılması imkansız.

Ama yaratılışa inananlar bunun farkında değiller..

Bu başlık altında bu çarpıtmaların boyutunu ve neden imkansız olduğunu tartışmak istiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 242
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

ben 2 satır yazmak isterim bu konuda.

islamın inananlıları veya başka putların inanlıları o putların insanlığı ve dünyayı yarattığına iman etmiş ve bu fikirlerinden vagzeçmek istemediklerinden bilimin geldiği gelişmelere kendi dogmalarını uydurmaya çalışmaktalar.

bu anlaşılabilir bi savunma mekanizmasıdır çünkü beyinlerinde oluşmuş tanrı imajına okadar bağlılarki bu imajın zedelenmesi onlar için mümkün dahi değildir. ben bir ateist olarak bunu hissetmediğim için açıklayacak kelimeleride bulamıyorum.

doğdukları günden bu yana sanki gördükleri ve konuştukları bir canlıymış gibi okadar eminlerki kendileriyle saklanmaç oynar gibi davranan tanrının varlığından bilinçsizce bilim insanlarının dünyanın ve canlılığın başlangıcını açıklamasını bile kendi tanrılarına ve dogmalarına yontmalarıda kaçınılmazdır.

yani aslında ben teistlerin bunu bilinçli olarak değil en azından büyük çoğunluğunun bu hareketleri bilinçsizce yaptığını düşünüyorum. onlar için tanrının var olmaması düşünülemez olduğundan normaldir geliştirdikleri bu oto savunma sistemleri

Link to post
Sitelerde Paylaş

Adamların çarpıtmadıkları konu yok ki, 1400 yıl önce birisi bunlara bir hayal vaad etmiş, o hayale kavuşmak için her türlü yalanı ve çarpıtmayı mübah sayıyorlar.

Adamların aklına "Ulan, ben falan kişiye inanmadığım için neden bir tanrı beni sonsuza kadar yaksın?" diye düşünmek gelmiyor.

Belirli bir bilinç seviyesine gelen bir insanın falan kişiye inanmadığı için sonsuza kadar yakılacağını düşünmesini aklım almıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben 2 satır yazmak isterim bu konuda.

islamın inananlıları veya başka putların inanlıları o putların insanlığı ve dünyayı yarattığına iman etmiş ve bu fikirlerinden vagzeçmek istemediklerinden bilimin geldiği gelişmelere kendi dogmalarını uydurmaya çalışmaktalar.

bu anlaşılabilir bi savunma mekanizmasıdır çünkü beyinlerinde oluşmuş tanrı imajına okadar bağlılarki bu imajın zedelenmesi onlar için mümkün dahi değildir. ben bir ateist olarak bunu hissetmediğim için açıklayacak kelimeleride bulamıyorum.

doğdukları günden bu yana sanki gördükleri ve konuştukları bir canlıymış gibi okadar eminlerki kendileriyle saklanmaç oynar gibi davranan tanrının varlığından bilinçsizce bilim insanlarının dünyanın ve canlılığın başlangıcını açıklamasını bile kendi tanrılarına ve dogmalarına yontmalarıda kaçınılmazdır.

yani aslında ben teistlerin bunu bilinçli olarak değil en azından büyük çoğunluğunun bu hareketleri bilinçsizce yaptığını düşünüyorum. onlar için tanrının var olmaması düşünülemez olduğundan normaldir geliştirdikleri bu oto savunma sistemleri

Gayet doğru yorumlar.. Katılıyorum. Ama bu güzel yorumlar yetmiyor.

Biz bilimsel olarak bu ve benzeri konuların çarpıtıldığını kanıtlamak istiyoruz.

O nedenden konuları ayrıntılı olarak incelemek istiyoruz. Yoksa sizin bu yorumunuz yeter de artar bile.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İsterseniz once tesadüflerle başlayalım.

Tesadüf ne demek? Canlılık tesadüflerle nasıl ortaya çıkabilir?

Daha da ötesi canlı bir varlık tesadüflerle varlığını nasıl sürdürebilir?

Akıllı bir hayvan türü olan insan olarak dünyaya hükmediyoruz.

Hücrelerimizin aklımızın tesadüflerle işlediğini iddia edebilir miyiz?

Bu konuda bilim ne diyor?

Önce bu konuyu tartışalım.

Bakalım tesadüfler İslamcıların sandığı gibi birşey mi? Yoksa çok farklı bir şey mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

sevgili haci değerli yorumun için teşekkür ederim.

teistlerin düne kadar evrimi red ettiini ve yakın zaman içinde özellikle müslümanların evrimin kendi dinlerinde de var olduğunu ispat etmeye çalıştığının hepimiz farkındayız.

evrimi kuranın içine kusursuzca ekleyebilmek için hakikatten tanrı olmak gerekir bu bir kaç sivri zekalının becerebileceği iş değildir.

ben konuma başlamadan önce müslümanlara bir tavsiyede bulunmak isterim hakikatten yanlışlık içindeler ben bir müslüman olsaydım ve dinimi savunmak zorunda kalsaydım kuranın evrimi 1400 sene evvel bize öğrettiği ispat etmeye çalışmazdım. bu işin daha kolayı var bilim evrimi her ne kadar ispat etmişde olsa dine göre ilk insan zaten cennette yaratılmıştır yani diğer canlıların evrim geçirmesi muhtemel olsada insanoğlunun bu işten bağımsız olabilceği kuranca daha kolay ispat edilirdi birazda bunu düşünsünler derim ben.

şimdi dönelim konuma

bir sineğin kanadını dahi yaradamıcağımızı söyleyen kuranada selam olsun forumda güncel başka bir konuda tabipp arkadaşımada söylediğim gibi bilim ne yazık ki kanat yapmasada capcanlı bir hücre yaratmayı başardı

Buyurun video burada

aşağıda göstermiş olduğum resimdekide lab ortamında geliştirilmiş olan mini bir beyindir.

130829_beyinnn3.hlarge.jpg

buyrun buda haberin devamı google amcamın bana verdiği ilk sayfayı verdim tatmin olmayanlar araştırabilir

daha bitmedi efendim buda lab ortamında üretilen organ haberi 10461268212.jpg?10383816557520120507025303

buyrun devamı yine amcamın verdiği ilk sıradaki sayfa sabah gazetesi ama olsun araştırmak bedava

ben bunları niye yazdım? sinek dahi yaratamazsınız diyen bir put vardı neydi adı azizim? heh işte ona cevap olsun diye yazdım.

Evrim, biyolojide canlı türlerinin nesilden nesile kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanma sürecidir. dersek sanırım yanlış olmaz oysa dinler canlıların bir anda yaratıldığını iddia eder bu durumda zaten evrim ve din birbirine tamamen zıttır. insanlar cidden bir sineğin kanadını dahi yapamıcak olsa -ki yapamadıkları dönemlerde zaten inanmışlardı tanrının onları yarattığına zeus ve şimşek diyerek uzatmıcam bu bahsi- dinlerin doğruyu anlatıyo olma ihtimali kulağa daha mantıklı gelirdi ama günümüz bilimsel gelişmeleri ortada insanlar bir bütün insan yapabilme teknolojisine daha gelmemiş olsakda bir insan parçasını bile üretebilmemiz evrime kanıttır demek istemiyorum zaten bunların dindarların red ettiği evrim teorisi sayesinde mümkün olduğunu söylemek daha doğru olurdu.

ben acizane bilgi kapasitemle ancak bunları söyleyerek dümenü üstadlarıma bırakmayı tercih ediyorum şimdilik üstadların yazdıklarını okumak lazım birazda

son olarak belki bilmeyenlerin şu haberede bakmalarını rica ederim

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı

Link to post
Sitelerde Paylaş

Burada tartışmak istediğim tesadüfün tanımı nedir?

Tesadüfü (rastlantıyı) açıklamak için balkon ve saksı örnekleri vermek çok uygun.

Balkonda bir saksı var.. Balkon parmaklığının kenarına dikkatsiz bir şekilde konmuş. Doğudan esen bir rüzgar tarafından her an sokağa düşürülebilir. Balkonun altından Tabipp geçiyor. Bu basit örnekte üç birbirlerinden bağımsız değişgen var.

Balkonda saksı, rüzgar ve Tabipp. Bunların hareketleri birbirlerinden tam anlamı ile bağımsız..

Tabipp'in başına saksının düşmesi için, Tabipp'in saksının düştüğü anda balkonun altından geçiyor ve rüzgarın o anda doğudan esiyor olması gerekiyor.

Bu olayın tesadüf olduğuna itiraz eden var mı?

Bu örneğe gore tesadüfi dinamikleri birbirlerinden bağımsız olguların bir araya gelme süreci olarak tanımlayabilir miyiz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tesadüfü bilimsel olarak tartışalım.

Bu deyimin bilimsel karşılıkları arasında iki kelimeye dikkat edelim.

Biri Türkçe raslantı..

Diğeri İngilizce stochastic.. Türkçesi stokastik. Rasgele, tesadüfi, olasılıksal gibi anlamı var.

Bilimsel bir olgu için stokastik terimi kullanılınca tesadüfler devreye giriyor demektir.

Örneğin insan insülinini salgılayan beta hücrelerini ele alalım.

İnsülin pancreas denen ve midenin hemen altında yer alan bir organ tarafından direct olarak kana salgılanır.

İnsülüni sentez eden ve salgılayan beta hücreleri pankreasda yüzlerce küçük adacıklar şeklinde dağılmışlardır.

Her adacıkta yüzlerce, binlerce beta hücresi vardır. Her beta hücresi insulin sentez eder ve salgılar.

Bu insulin, insulin geni şifreler.

İlginç olarak beta hücreleri aynı anda aynı miktarda insülin sentez etmez. Yani her beta hücresinde mevcut insülin geni, aynı derecede işlevsel değildir.

Pankreasın bir adasında yer alan binlerce beta hücresinin her biri farklı miktarda insülin şifreler.

Beta hücrelerinin insulin salgılaması süreci için stokastik deyimi kullanılır. Bir insulin geni şu kadar insulin şifrelerken, diğer insulin geni bu kadar insulin şifreler. Binlerce, onbinlerce beta hücresinde yer alan insülin genlerinin her biri farklı ve miktarı rastgele diyeceğimiz bir miktarda insülin şifreler. Insulin genlerinin etkinliği stokastiktir. Yani rasgeledir. Aslında bu olasılıksallık vücutta bulunan bütün hücrelerin genleri tarafından paylaşılır. Hiçbir hücre diğerleri ile aynı miktarda hormon veya gerekli bir kimyasal madde salgılamaz. Bir doku veya organın bütün hücreleri o organ veya dokunun salgılaması gereken ürünleri rasgele salgılar. Ama sonunda bu rasgele salgılanan ürünler normal ve hastalıksız insanlarda sağlığın idamesinde yeterlidir. Her bir beta hücresi farklı miktarlarda ve rastgele insulin salgıladığı halde, sonunda salgılanan insulin miktarı ihtiyacı karşılar ve hastalarda şeker hastalığı (diyabet) görülmez.

Bu yalnız tek bir hormon için geçerlidir ama vücutta ikiyüzün üstünde hücre türü olduğu göz önüne alınırsa, bir insanın bir gün yaşaması bile stokastik bir süreçtir. Yani rastlantısaldır. Yani tesadüfidir.

İnsanın bütün organ ve dokuları olasılıksal (stokastik) olarak işlevseldir. Bir düzenleri yoktur. Rasgele işlev yaparlar. Ama sonunda ortaya bir düzen çıkar. Bunu nasıl açıklayabilirsiniz?

İnsan bunu nasıl başarmaktadır?

Link to post
Sitelerde Paylaş

konu başlığı şu olmalıydı sayın haci

Dinsizler Tarafından Çarpıtılan Bilimsel Konular

Üç ana temaya önem veriyor DİNSİZLER. Ve onları tartışarak DİNSİZLİKLERİNİ savunacaklarını sanıyorlar.

Onlar tesadüfler, materyelizm ve evrim...

:blink::o:lol:

EVET tesadüfler, materyelizm ve evrim dinsiz arkadaşlara dinsizlikleri konusunda şüphe dışında

herhangibir kesin kanıt %100 doğruluk sunmasa da açık çek vermese de

dinsiz arkadaşlar bu dinsizliklerinde ilginç olarak devam ediyorlar neden? neden? neden?

kalpleri mi mühürlü bu arkadaşların?

akıllarını ödünç mü vermişler düşünemiyorlarmı?

gelelim insanın beta hücreleriyle sözde tesadüfi yaşamalarına

buna tesadüf demek bilimle tam çelişen bir durumdur

75 milyar hücre birbirleriyle daima iletişim ve irtibat halinde bir tek gayeye yönelik

mükemmel ve kusursuz bir sistemi her saniye devam ettiriyor

akılsız şuursuz bilinçsiz 75 milyar hücre her saniye mükeemmel çalışıyor

bu tesadüf değil kasıtlı bir birlikteliktir

bir sonuç varsa bir reaksiyon 100lerce yanlış sonuca değil herzaman aynı olması gereken

sonuca varıyorsa bunda bir kasıt bir plan bir program vardır

bir plan ve program da bunları programlayan kasdeden düşünen bilen

gücü ilmi herşeye yeten bir mükemmel programlayıcıyı planlayıcıyı sanatkarı gerektirir

evet sanat varsa sanatkarda var

önerim güzel bir fizyopatoloji kitabı var biraz eski

tıp fak den fizyopatoloji bölümü kaldırılıp fizyoloji ve patoloji olarak ikiye ayrılınca

yeni baskıları çıkmıyor

onu bulup okumanızı tavsiye ederim

Guyton un 2 ciltlik fizyoloji kitabı da güzel dir ama biraz kalındır

onu okuyunca da insan vücudunda hiçbir reaksiyonun tesadüfi olmadığını ve bir amaca hizmet ettiğini görür

hayret edersiniz

Link to post
Sitelerde Paylaş

kalpleri mi mühürlü bu arkadaşların?

akıllarını ödünç mü vermişler düşünemiyorlarmı?

Siz inançlıların öyle olduğu kesin, söz konusu din olunca akıl, mantık, düşünme devreden çıkıyor, 1400 yıl önce ölümüş birinin saçmalamalarına körü körüne iman ediyorsunuz.

Bir inançlı söz konusu din olunca asla düşünemez, nasıl düşünsün ki, İslam onlardan düşünme değil körü körüne iman etmelerini ister.

Beyninde kendisi ile zıt giden insanları hiç acımadan sonsuza kadar yakan bir tanrı imajı olan bir insanın rahatça ve özgürce düşünmesi beklenebilir mi?

Bu biraz şuna benziyor, adamın birisi beynine tabancayı dayamış, benim hakkımda en ufak olumsuz bir söz söylersen beynini uçurum demiş, şimdi bu adamdan rahat ve özgür bir şekilde konuşmasını beklemek hayal değil de nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tesadüfü bilimsel olarak tartışalım.

Bu deyimin bilimsel karşılıkları arasında iki kelimeye dikkat edelim.

Biri Türkçe raslantı..

Diğeri İngilizce stochastic.. Türkçesi stokastik. Rasgele, tesadüfi, olasılıksal gibi anlamı var.

Bilimsel bir olgu için stokastik terimi kullanılınca tesadüfler devreye giriyor demektir.

Örneğin insan insülinini salgılayan beta hücrelerini ele alalım.

İnsülin pancreas denen ve midenin hemen altında yer alan bir organ tarafından direct olarak kana salgılanır.

İnsülüni sentez eden ve salgılayan beta hücreleri pankreasda yüzlerce küçük adacıklar şeklinde dağılmışlardır.

Her adacıkta yüzlerce, binlerce beta hücresi vardır. Her beta hücresi insulin sentez eder ve salgılar.

Bu insulin, insulin geni şifreler.

İlginç olarak beta hücreleri aynı anda aynı miktarda insülin sentez etmez. Yani her beta hücresinde mevcut insülin geni, aynı derecede işlevsel değildir.

Pankreasın bir adasında yer alan binlerce beta hücresinin her biri farklı miktarda insülin şifreler.

Beta hücrelerinin insulin salgılaması süreci için stokastik deyimi kullanılır. Bir insulin geni şu kadar insulin şifrelerken, diğer insulin geni bu kadar insulin şifreler. Binlerce, onbinlerce beta hücresinde yer alan insülin genlerinin her biri farklı ve miktarı rastgele diyeceğimiz bir miktarda insülin şifreler. Insulin genlerinin etkinliği stokastiktir. Yani rasgeledir. Aslında bu olasılıksallık vücutta bulunan bütün hücrelerin genleri tarafından paylaşılır. Hiçbir hücre diğerleri ile aynı miktarda hormon veya gerekli bir kimyasal madde salgılamaz. Bir doku veya organın bütün hücreleri o organ veya dokunun salgılaması gereken ürünleri rasgele salgılar. Ama sonunda bu rasgele salgılanan ürünler normal ve hastalıksız insanlarda sağlığın idamesinde yeterlidir. Her bir beta hücresi farklı miktarlarda ve rastgele insulin salgıladığı halde, sonunda salgılanan insulin miktarı ihtiyacı karşılar ve hastalarda şeker hastalığı (diyabet) görülmez.

Bu yalnız tek bir hormon için geçerlidir ama vücutta ikiyüzün üstünde hücre türü olduğu göz önüne alınırsa, bir insanın bir gün yaşaması bile stokastik bir süreçtir. Yani rastlantısaldır. Yani tesadüfidir.

İnsanın bütün organ ve dokuları olasılıksal (stokastik) olarak işlevseldir. Bir düzenleri yoktur. Rasgele işlev yaparlar. Ama sonunda ortaya bir düzen çıkar. Bunu nasıl açıklayabilirsiniz?

İnsan bunu nasıl başarmaktadır?

haci vücudumuzda kaotik bir süreçmi var.tesedüflerden tüsadüf düzenler mi çıkıyor.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tesadüf, bir süreç belirsizliğinin epistemik konseptinin özel bir durumu olarak anlaşılmalıdır. Tesadüfün gerçekte mevcut olmaması objektif bir gerçektir. Bir gözlemciye rastgele görünen bir başkasına rastgele görünmeyebilir. Evrende hiçbir tesadüf yok, sadece öngörülemezlik var, evrendeki tüm olayların olası tek bir sonucu olmadığı için. Tesadüfleri kabullenmek evrenin düzensiz olmasına yol açmaz ve düzen gerçekte spontane bir tarzda doğmuştur, bilinçli bir varlıktan gelen herhangi bir kontrollu müdahale olmaksızın.

Biz partiküllerin geçici bir tesadüfi birikimiyiz.

Tesadüf yalnızca sözcünün kehanette bulunamadığı anlamına gelir. Bu ona inanma meselesi değil, fakat kanıt olmaksızın her şeyin ötesinde sihirli bir ajansın olmadığının farkına varmaktır. Ateizm tesadüf değildir. Sadece kanıt bulana kadar inançları askıya almaktır.

Teistler genellikle abiogenez ve evrim tartışmalarında tesadüf kavramını manipüle ederek bir akıllı tasarımcının var olması gerektiğini ileri sürerler. Bu nokta self-organizasyon kavramını iyi bilmek gerekiyor.

Dış kaynaktan gelen rehberlik ve yönetim olmaksızın primitif (ilkel) yapıların self-organizasyon yöntemiyle kompleks yapılara evrildiğine ilişkin bilimsel modeller var.

Self-organizasyon bir tür küresel düzen ya da koordinasyonun olduğu yerde başlangıçta düzensiz bir sistemin bileşenleri arasında ortaya çıkan bir süreçtir.

Bir bütün olarak sistemde bu kısıtlama da alt sistemler veya bileşenler arasındaki karşılıklı bağımlılık ya da koordinasyon biçimi anlamına gelir.

Scott Camazine'e göre;

"Biyolojik sistemlerde self-organizasyon bir sistemin küresel düzeyde kalıp sadece sistemin alt düzey bileşenleri arasında çok sayıda etkileşimlerden ortaya çıktığı bir süreçtir. Ayrıca, sistem bileşenleri arasındaki etkileşimler belirterek kuralları küresel desene atıf yapmaksızın, sadece yerel bilgileri kullanarak yürütür."

tarihinde Tasvir-i Efkar tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İsterseniz once tesadüflerle başlayalım.

Tesadüf ne demek? Canlılık tesadüflerle nasıl ortaya çıkabilir?

Daha da ötesi canlı bir varlık tesadüflerle varlığını nasıl sürdürebilir?

Akıllı bir hayvan türü olan insan olarak dünyaya hükmediyoruz.

Hücrelerimizin aklımızın tesadüflerle işlediğini iddia edebilir miyiz?

Bu konuda bilim ne diyor?

Önce bu konuyu tartışalım.

Bakalım tesadüfler İslamcıların sandığı gibi birşey mi? Yoksa çok farklı bir şey mi?

Entropiden başlayalım...

Entropinin varlıgına ragmen yaşıyor olmamızı nasıl acıklıyorsun?

Yaşamamıza imkan saglayan bu düzensizlik içinde kı düzenin tesadufen acıklanması neden BILINCE göre baskın olsun?

''Roger Penrose, evrenin başlangıç entropisinin hassas ayarını gösteren matematiksel betimlemeye, fizik biliminde bildiği hiçbir verinin yaklaşamayacağını söyler: Şu anda evrendeki yaklaşık 1088 olan entropi miktarı, evren eğer Büyük Çöküş ile çökerse 10123‘e çıkacaktır. (Penrose bu hesabı Bekenstein-Hawking entropi formülünü kullanarak yapar.) Evrenin Büyük Çöküş’ünde, her bir baryon için 1043 entropi olacaktır, buna göre toplam 1080 adet baryonlu evrenin entropisi 10123 olarak bulunur. Evrenin başlangıcındaki entropinin hassas ayarı, evrenin muhtemel sonunun entropisinden yola çıkılarak hesaplanır. Aslında evrenin başlangıcı, pekâlâ aynı hacimdeki bu sonun entropisine sahip olabilirdi; böylesi bir durumda ne galaksimiz, ne dünyamız, ne de bu makaleyi yazan ve okuyanlar var olabilirdi. Evrenin başlangıç entropisindeki hassas ayarı hesaplayan Penrose, sonucu şöyle değerlendirmektedir: “Yaradanın ne kadar isabetle hedefini belirlediği görülüyor, yani doğruluk oranı şöyledir; 1010123‘te 1.”Ortaya çıkan bu sayının iki üslü yazılma sebebi, bu sayıyı üssüz olarak yazmaya (1′in arkasına sıfırlar koyarak), evrendeki tüm hammaddenin bile yetersiz kalacak olmasıdır. Bu sayıyı üssüz olarak yazmak için evrendeki tüm parçacıkların (1080 kadar) ve tüm ışık taneciklerinin (1088 kadar) her birinin üstüne katrilyon (1015) tane sıfır yazsaydık bile; ancak 10104 tane sıfır yazabilirdik. Oysa 10123 tane sıfır yazabilmek için bu evrenimiz gibi on milyon (107) kere trilyon (1012) daha fazla evrene sahip olmamız ve o evrenlerin proton, nötron ve fotonlarını, katrilyonlarca sıfır yazılabilen defterler olarak kullanmamız gerekirdi ki; ancak evrenin başlangıç entropisinin hassas ayarını ifade eden bahsedilen sayıyı üssüz olarak yazmayı başarabilelim. Görüldüğü gibi, bırakın başlangıç entropisindeki kritik ayarın tesadüfen gerçekleşmesini, bu ayardaki hassasiyeti ifade eden sayının 1′in arkasına sıfırlar konularak yazılması bile mümkün değildir. Evrenin başındaki bu hassas ayarın bir Düzenleyici’si olmaksızın açıklanması mümkün değildir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci entropinin ne oldugunu acıkla demedım:)

Başlangıcın hassas entropisi sayesınde varlıgımızı sürdürebiliyorsak bu hassas ayarlamayı neden tesadufe verelım de BILINCE değil..

Oysa mantık tesadufu secmenın en sacma seçenek olduğunu ortaya koydugu halde...

Hem BILINC secenegını nasıl oluyorda kesınlıkle yoktur diye elebiliyorsunuz?

tarihinde Tabipp tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

haci vücudumuzda kaotik bir süreçmi var.tesedüflerden tüsadüf düzenler mi çıkıyor.

Evrim kaotik bir süreç ama canlısal işlevlerin kaotik olduğunu söyleyemeyiz. Bunun nedeni evrimde genetic yapının değişmesidir. Canlıda otosomal genetik yapı değişmez. Yalnız embryonic yaşamda değişir ve bu değişiklik yeni nesillerde devam eder. Yaşam kaotik bir süreç değildir. Rasgelelik kaotik değildir. Rasgelelikte kaosdaki düzen yoktur. Kaosda bir düzen vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...