Jump to content

Türban Kadına Hakarettir!


Recommended Posts

Ben senin Cresi ile diyaloğunu göremiyorumda ama cevaplıyım elimden geldiğince.

Şimdi o dönemde kuran araplara indi ve yayılması(insanların anlaması için arapça inmek zorundaydı). Zaten daha sonra din yayıldıkça dini kabul eden milletler alır Kuranı kendi dilinde çevirisini yapar :D

Nahl 16/36 '' Andolsun biz her ümmete ''Allah'a kulluk edin,azdırıcılardan kaçının.'' diyen bir peygamber göndermişizdir.'' ayetiyle anlatılmak istenen ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 208
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

iyide bu konu türban ve kadındı yani sen sulandırana kadar öyleydi

neden mi ateistim kısaca açıklayayım

cansız güçsüz anlamsız putlara tapınmak aklıma yatmadığından.

ben tanrının sana olmadığını ispat edemem tanrı senin kafanda yarattığın bir puttur ve inandığınız allahın aslında nerden geldiğini ve zaten bir put olduğunu ve hatta bir vajinaya sahip dişi bir put olduğunu ve hatta bunları geçeyhim eğer cidden var olsaydı yazdığı saçma ve mantıksız kitapla zekasının biz kullardan bile geri olduğunu ve harika bir kandırmaca olduğunuda vs vs senin görmeni sağlayabilirim.

Lakin bunların her biri başlı başına bir makale eder ve forumdan araştırırsanda işimiz kolay olur bana aklına takılanları sorabilirsin vakit ayrırım her zaman. ben şu an burada buna ne kadar vakit ayırabilirim bilemiyorum yani sana yıllardır sürdürdüğüm araştırmalarımı 5dk de sana anlatmamı beklemiyosundur umarım.

lakin biz şu konuya bir dönebilsek ve sen bana şu konu hakkındaki delillerini gösterebilsen

yada ben bu saçma ve anlamsız muhabbetten çekilmeyi kabul edecem. yani bu boş laflara boş cevaplar yazmak zorunda kalacağıma allah birdir diyip gönlünü yapayım ve beni azad et razıyım :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet mesela şuan sen yazı yazıyorsun biri seni zorlamıyor yazmayadabilirdin.

dimi dimi kimse zorlamıyor ama dini açıdan ibadet etmezsem inanmazsam cehennemde yanacağım bunun neresi özgür irade bu resmen tehdit ve gaddarlıktır böyle gaddar tanrı akla mantığa sığmıyo

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nahl 16/36 '' Andolsun biz her ümmete ''Allah'a kulluk edin,azdırıcılardan kaçının.'' diyen bir peygamber göndermişizdir.'' ayetiyle anlatılmak istenen ne?

kuranı kronolojik sıra ile okumakda fayda görüyorum. nasıl ikili oynandığı daha ap açık çıacaktır ortaya.

ilk başlarda yalnızca araplar sonra bütün dünya diyen bir tanrıyı daha rahat görebilirsiniz tıplı ilk başlarda sağduyulu ve ibadetlere karışanlarla mücadele etmeyin diyen ve sonra öldürün diyen de aynı tanrı olduğu gibi

ayrıca islam dininde ümmetçilik kavramı olduğunu iyi biliyoruz değil mi? yani bütün dünyaya gelmiş değildir bütün dünyanın araplaşmasını ister kurran bu ayrıntıya dikkat edin. islam ordusu güçsüz ve zayıfken pek tabiki yalnızca araplar diyecektir zaten amaç önce onları kontrol altına almaktı ama sonra islam inanlıları ve ordusu güçlenmeye başladıkça muhammedinde tıpkı bütün krallar gibi dünyayı feth etme arzusu içinde ateşlenmiş olmalı

Link to post
Sitelerde Paylaş

iyide bu konu türban ve kadındı yani sen sulandırana kadar öyleydi

neden mi ateistim kısaca açıklayayım

cansız güçsüz anlamsız putlara tapınmak aklıma yatmadığından.

ben tanrının sana olmadığını ispat edemem tanrı senin kafanda yarattığın bir puttur ve inandığınız allahın aslında nerden geldiğini ve zaten bir put olduğunu ve hatta bir vajinaya sahip dişi bir put olduğunu ve hatta bunları geçeyhim eğer cidden var olsaydı yazdığı saçma ve mantıksız kitapla zekasının biz kullardan bile geri olduğunu ve harika bir kandırmaca olduğunuda vs vs senin görmeni sağlayabilirim.

Lakin bunların her biri başlı başına bir makale eder ve forumdan araştırırsanda işimiz kolay olur bana aklına takılanları sorabilirsin vakit ayrırım her zaman. ben şu an burada buna ne kadar vakit ayırabilirim bilemiyorum yani sana yıllardır sürdürdüğüm araştırmalarımı 5dk de sana anlatmamı beklemiyosundur umarım.

lakin biz şu konuya bir dönebilsek ve sen bana şu konu hakkındaki delillerini gösterebilsen

yada ben bu saçma ve anlamsız muhabbetten çekilmeyi kabul edecem. yani bu boş laflara boş cevaplar yazmak zorunda kalacağıma allah birdir diyip gönlünü yapayım ve beni azad et razıyım :)

Sonu çok hoş bitti sağol bunu kandırıktan yaptığını biliyorum bu beni kesmez devam. derdim ama ben seni yakaldığımda devam edelim bugünlük bu kadar ok?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam alimi olmadığın kesin de Müslüman olduğun da şüpheli, sen bunun da farkında değilsin, takılıyorsun kafana göre gibime geldi sanki! :D

Yok müslümanım ben sadece doğruları söylerim. Sen hep yobazlarla tanışmışsındır ondandır :P

Link to post
Sitelerde Paylaş

hakdiniislam devam devamda hiç bir somut delil kuran ayeti yada en azından hadis olsun getiremiyip sorularımıda yanıtsız bıraktığının farkındasındır umarım. boş muhhabbete devam diyorsan ben yokum forum kirliliği yapmaya deymez. en azından şu bildiğini sandığın inandığın dinince dorğu kabul ettiğin konuyu araştır öğren idrak et sonra gel buraya yaz bakalım dinin bu konuda neler diyormuş bizde bildiklerimizi yazalım. yoksa burda forum kirliliğinden başka bir halt etmedik biz cidden. bu tip yazıları bana özelden yaz baride kimsenin bilgi edinme hakkını gasp etmeyelim. yani şu güzelim başlığı ikimiz piç ettik ben herkezden özür dilerim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yok müslümanım ben sadece doğruları söylerim. Sen hep yobazlarla tanışmışsındır ondandır :P

Ben de Müslüman'dım senin gibi, o zamanlar ben de hep derdim, ben doğru anlıyorum benim gibi anlamayanlar nasıl Müslüman, akıllarını hiç kullanmıyorlar mı, diye?Olay hiç de öyle değilmiş, herkesin kendi kafasındaki Müslümanlığı doğru zannetmesinden ortaya çıkan sayısız yorumun sebebi Kuran'ın kendisiymiş.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de Müslüman'dım senin gibi, o zamanlar ben de hep derdim, ben doğru anlıyorum benim gibi anlamayanlar nasıl Müslüman, akıllarını hiç kullanmıyorlar mı, diye?Olay hiç de öyle değilmiş, herkesin kendi kafasındaki Müslümanlığı doğru zannetmesinden ortaya çıkan sayısız yorumun sebebi Kuran'ın kendisiymiş.

Yaa, evet. Neyse gitmem lazım yarın erken kalkacam iyi geceler

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîslerde baş dahil olmak üzere avret yerlerinin örtülmesi ile ilgili emir ve talîmatın bağlayıcı (vücûb için) olduğunda ittifak edildiğini, "özellikle ittifaklı meseleleri toplayan" icmâ kitaplarında da görmek mümkündür. Burada birkaç icmâ kitabından nakiller yapmakta fayda görüyoruz:

"Ergenlik çağına gelmiş hür ve Müslüman bir kadının namaz kılarken başını örtmesi gerektiğinde ve başı tamamen açık olarak namazını kılmış olması halinde namazı iade etmesinin gerekli bulunduğunda müçtehitler ittifak etmişlerdir."
(İbnu'l-Munzir, el-İcmâ', s. 41)

Bu ifadede "namaz kılarken" kaydı vardır, bu kayıt bizi yanılgıya düşürmemelidir; çünkü meselemiz, kadının avret yerlerinin tesbitidir, namazda örtülen yerler avret yerleridir ve yukaridaki ifade başın avret olduğunu açıklar ve kesin olarak ortaya koymaktadır. (Ayrıca bk. Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'ân, c. III, s. 316)

"Kadının eli ve yüzü müstesna olmak üzere, bedeni ve saçının avret (kapatılması gerekli uzuv) olduğunda fıkıh âlimleri ittifak etmişlerdir. Kadının yüzü, elleri, hattâ tırnaklarının avret olup olmadığı konusunda ise görüş farkları (ihtilâf) vardır."
(İbn Hazm, Merâtibu'l-icmâ, s. 29)

"İlim sahipleri, namaz kılarken kadının başını örtmesi gerektiği, başı tamamen açık olarak kıldığı namazı yeniden kılması icabettiği hususunda ittifak etmişlerdir."
(İbn Kudâme, el-Muğnî, c. I, s. 633)

"Alimler, avret yerlerinin mutlak olarak (namaz dışında ve içinde) örtülmesinin farz olduğunda ittifak etmişlerdir. Ancak bu örtünmenin namazın sıhhat şartı olup olmadığı konusu ile avret yerlerinin sınırlandırılması konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. ... Kadının el ve yüzü hariç bütün vücudunun avret olduğu ulemâ çoğunluğunun görüşüdür. (Geriye kalan müçtehitlerden) Ebû Hanîfe'ye göre ayakları da avret değildir, Ebû Bekr b. Abdurrahman ve Ahmed b. Hanbel'e göre kadının bütün vücudu avrettir."
(İbn Rüşd, Bidâye, c. I, s. 98-90)

Bu nakillerde, kadının saçları avret değildir diyen bir âlimin bulunmadığı, başka bir deyişle kadının başının örtülmesi gerektiğinde ittifak ve icmâ bulunduğu açıkça görülmektedir. Bu icmâ ve ittifakın dayanağı âyet olsun, hadîs olsun fark etmemektedir; icmâ bu nasların delâlet ve hükmüne kesinlik kazandırmaktadır. Hicrî üçüncü asrın ikinci yarısında yaşayan Taberî (v. 33210/992), dördüncü asırda yaşayan Ebû Bekri'r-Râzî el-Cessâs (v. 370/980), beşinci asırda yaşayan Şâfiî mezhebinden el-Keyâ el-Herrâsî (v. 504/1110), çağdaşı, Mâlikî mezhebinden İbnu'l-Arabî (v. 543/1148) gibi birinci veya ikinci dereceden müçtehit veya mezhebe bağlı âlimlerin, ahkâm âyetleri ile ilgili tefsirleri elimizdedir. Bu tefsirlerde örtünme ile ilgili âyetlerin mânâ ve hükümleri incelenmiş, üzerinde birleşilen noktalar ile ihtilâf edilen hususlar açıkça kaydedilmiştir. Bunlara dayanarak, konunun ne zamandan beri tartışıldığını ve kimin ne dediğini tesbit etmek kolaylıkla mümkün bulunmaktadır. Bizim tesbitlerimize göre Sahâbe müfessirlerinden günümüze kadar her asırda yapılan ve kısmen yazılan tefsirlerde"Hür, Müslüman kadınların, el, yüz ve ayakları hariç, bütün vücutlarının avret olduğu, örtülmesi gerektiği." konusunda söz birliği ve görüş beraberliği vardır. Nûr ve Ahzâb sûrelerinde yer alan âyetleri ile bunları açıklayan hadîslerin, "yüz, el ve ayaklar" dışında kalan yerlerin örtülmesi gerektiğini kesin ve bağlayıcı olarak ifade ettiğinde birleşilmiştir. Hiçbir fakîh "Başın veya örtülmesi gereken diğer yerlerin, dünya hayatında faydası bulunduğu için ve âdete dayalı olarak örtülmesi tavsiye edilmiştir, fayda ve âdet değişirse örtülmeyebilir." şeklinde bir görüş ileri sürmemiş, müçtehitler bu konudaki talîmatın devamlı ve bağlayıcı olduğunda birleşmişlerdir. (Örnek olarak bk. Taberî, Câmi'u'l-beyân, c. XVIII, s. 82 vd; Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'ân, c. III, s. 314 vd.)

Kadının saçı ve başı dahil olmak üzere örtünmesinin gerekli ve bu konudaki emir ve talîmatın bağlayıcı olduğunu müfessir ve fıkıhçılar nereden çıkarmışlardır?

Bir kere "Emir vücûb içindir, bağlayıcıdır; aksine bir işaret bulunmadıkça böyle yorumlanır." diyen usulcülere göre ortada bir problem yoktur; Allah ve Rasûlü kadın ve erkeğin belli yerlerinin örtülmesini emretmiş ve istemişlerdir; baş ve saç da örtülmesi gereken yerler içindedir, bu emirler de bağlayıcı olduğuna göre örtünmek (başörtüsü, türban... kullanmak) gereklidir, farzdır, dinin vazgeçilmez bir isteğidir. İmam Gazzâlî gibi "Emrin bağlayıcı olup olmadığı belli değildir, bunun için ayrıca bir delil, karîne ve işarete ihtiyaç vardır, meselâ oruç emri bağlayıcıdır; çünkü seferde ve hastalık yüzünden tutamayanların nasıl tutacakları anlatılmış, böylece bağlayıcı olduğuna işaret edilmiştir..." diyenlere göre de bu konuda bir kapalılık ve problem yoktur. Çünkü, Allah Teâlâ örtünme ile ilgili âyetlerde şöyle bir seyir takip etmiş ve arka arkaya açıklamalar getirmiştir:

a) Erkeklerin gözlerini haramdan korumalarını, iffetlerine sahip olmalarını istemiş, ancak bu davranışın onları ruhen temiz kılacağını bildirmiştir.

B) Kadınların da gözlerini haramdan (cinsî arzuyu uyandıracak yerlere bakmaktan) sakınmalarını, iffetlerini korumalarını emretmiş, hemen bunun arkasından zarûrî olarak açıkta kalanlar (eller, ayaklar ve yüz) müstesnâ bütün vücudu kapatmalarını, güzel ve çekici yerlerini (zînet) nâmahreme açıp göstermemelerini istemiştir.

c) Başörtülerini boyun ve göğüslerini örtecek şekilde bağlamalarını emretmiştir.

d) Örtülecek ve açıkta bırakılacak yerleri sınırladığı gibi vücudunu kimlere karşı örteceğini ve kimlere karşı açabileceğini ayrıntılı olarak açıklamıştır.

e) Son âyetin sonunu "Ey mü'minler! Hep birden Allah'a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz!" şeklinde getirmiştir; bu ifade, gerek daha önceki davranışlar ve gerekse bu âyet geldikten sonra ona uymayan hareketlerin günah olduğuna, bunlardan kurtulmak için Allah'a tövbe edilmesi gerektiğine işaret etmektedir. (Nûr: 24/29-31)

f) Bu âyetler nâzil olunca Müslüman kadınlar, bulundukları yerden ayrılmadan, etekliklerinin uygun yerlerini yırtarak başörtülerini bununla bağlamışlar ve bundan sonra hiç aksatmadan bu emri yerine getirmişler, Hz. Peygamber (asm) de bu âyetin uygulanmasını titizlikle takip etmiştir. Bütün bu karîne, delil ve işaretler, konumuz olan örtünme emrinin bağlayıcı olduğunu kesin olarak ortaya koymaktadır. Bu emir âdete de bağlı değildir; çünkü o zaman cârî olan âdeti olduğu gibi bırakmak için değil, değiştirmek ve ıslâh etmek için gelmiştir, başörtülerini omuzlarından arkaya atarak boyun ve göğüslerini açıkta bırakan cahiliye kadınlarına yeni bir örtünme şekli öğretmiş, İslâmî örtüyü tarif etmiştir.

— Bir âyette aynı sîgalarla ifade edilen her konunun hükmü, aynı mertebede mi kabul edilmek icab eder? Böyle bir prensip hangi usul ve kavaidde mevcuttur?

Usul ve kavâidde olması şart değil, âlim olmak da şart değil, akıl var yakîn var diyecek isek, o takdirde, Bakara, 177. âyetinde, birr-ü takva'ya ermenin şartları olarak iman, ibadet ve infak konuları aynı sîgalarla yan yana zikredilmektedir. Bu durumda iman konularının hükmü ile ibadet konularının hükmü; iman ve ibadet konularının hükmü ile infak konularının hükmü aynı mertebede mi kabul edilecektir? Meselâ, zekât'ın dinî hükmü ile akraba, yetim ve yoksula infakın dini hükmü aynı mertebede mi kabul edilecektir?

— Bir âyette, aynı şekil ve üslûb içinde arka arkaya sıralanmış emir ve talimatın aynı hükümde olması şart değildir. Bakara sûresinin 177. âyetinde olduğu gibi iman, ibadet, infak arka arkaya sıralanınca, ibadet ve infakın da iman derecesinde önemli ve gerekli olduğu mânâsı çıkarılmaz. Ancak bu hususların bizim konumuzla alâkası yoktur. Örtünme ile ilgili âyetlerde namus ve iffetin korunması ile belli yerlerin örtülmesi arka arkaya zikredilmiştir. Fukahâ örtünme gereklidir derken bu hükmü, âyetlerin sıralanışından çıkarmamışlar, hüküm çıkarmanın açık ve kesin kaidelerinden faydalanmışlardır. Buna göre, zina etmek de haramdır, çıplak yerlere şehvetli (hattâ bazı yerlere şehvetsiz) bakmak da haramdır. Şimdi, zinanın haramlığı ile avret yerlerini açmanın ve buralara bakmanın haramlığı aynı derecede olmayabilir; fakat aynı derecede olmamak, birinin çiğnenebileceğini, buna uyulmasa da olabileceğini ifade etmez, bağlayıcı olma, riayet gerekli bulunma, çiğnenmesi caiz olmama bakımından haramlar arasında fark yoktur.

— Endonezya ve Malezya çok eski birer İslâm ülkesidir. Bu ülkelerdeki Müslümanlar tesettür emrini Hicaz veya Anadolu Müslümanları ile aynı şekilde mi algılamış ve tatbik etmiştir?

Uygulamanın farklı olduğu, Endonezyalı Müslümanın, değil sadece başını açmak, göğsü açık dolaştığı tarihen bilindiğine göre, tesettür emrini tatbik etmekte örf ve âdete bağlı maslahat-ı dünya mülahazasının rolü olmak icab etmez mi?

Daha dün, 60'lı yıllara kadar şehirlerimizde erkeklerin bile başları açık gezmeleri, dinî tepki ile karşılanmaktaydı. Hâlâ bugün bile dünyanın pek çok yerinde, hattâ Anadolu'nun bazı yörelerinde tepki ile karşılanmaktadır. Bu tepkiyi, dinî kaynaklı değil de örfî kaynaklı kabul etmek mecburiyetinde olduğumuza göre, kadınların başlarını örtmelerindeki uygulamayı da bu açıdan değerlendirmek icab etmez mi?

— Endonezya veya Malezya Müslüman kadınlarının baş ve göğüslerinin açık bulunmasını, bunun caiz olduğuna delil sayabilmek için, Allah Rasûlü'nün (asm) bunları görmesi ve sesini çıkarmaması, yahut oralarda yaşayan âlimlerin, baş ve göğüsleri açmanın caiz olduğuna dair, delile dayalı fetvâ vermiş olmaları gerekir. Bunlar bulunmadığına göre, şurada veya burada İslâm'ın yasaklarını çiğneyen erkek ve kadınların bu davranışlarını delil kılmaya, bunları Kitap ve Sünnete göre değerlendirmek gerekirken, Kitap ve Sünneti bunlara göre yoruma tabi tutmaya kimsenin hakkı ve salahiyeti yoktur.

Erkeklerin başlarını örtmeleri gerektiğine dair hiçbir dinî talimat yoktur. Bu sebeple İslâm ulemâsı, baştan beri bunun caiz olduğunu söyleye gelmişlerdir. Mübah olan bir sâhada örf ve âdete, benimsenen âdâba uyulması tabiîdir. Bu sebepledir ki, fukahâ, erkeklerin başlarını açmalarının saygısızlık olarak kabul edildiği bölgelerde, namaz kılarken başın örtülmesi gerektiğini, böyle bir telakkinin bulunmadığı bölgelerde, namazın açık baş ile kılınabileceğini ifade etmişlerdir. Kadınlara gelince, Prof. Dr. Hayrettin Karaman tarafından sıralanan delillere dayanılarak(1) baştan beri kadının başını örtmesinin bağlayıcı bir dinî emir olduğuna hükmedilmiş ve bu hüküm uygulanmıştır. Bu bir inkılâb hükmüdür, örfü, âdeti devam ettirmeye değil, değiştirmeye yöneliktir, değişebileceğine dair hiçbir delil ve görüş mevcut değildir.

II. Cahiliye devrinde başörtüsü vardı. Ancak enselerine bağlar ve arkaya bırakırlardı. Yakaları önden açılır, gerdanları ve boyunları görünürdü. İşte bu durumu düzeltmek için ayeti kerime “Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar.” buyurmuştur. Bu örtünün şekli ve biçimi ise önce açık yer kalmayacak şekilde başı, boyun ve gerdanlığı örtmektir. Sonra da ince ve çekici olmayan bir örtüyü kullanmaktır. Mutlaka şu ölçüde ve şöyle olmalıdır demek doğru değildir.(2)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîslerde baş dahil olmak üzere avret yerlerinin örtülmesi ile ilgili emir ve talîmatın bağlayıcı (vücûb için) olduğunda ittifak edildiğini, "özellikle ittifaklı meseleleri toplayan" icmâ kitaplarında da görmek mümkündür. Burada birkaç icmâ kitabından nakiller yapmakta fayda görüyoruz:

"Ergenlik çağına gelmiş hür ve Müslüman bir kadının namaz kılarken başını örtmesi gerektiğinde ve başı tamamen açık olarak namazını kılmış olması halinde namazı iade etmesinin gerekli bulunduğunda müçtehitler ittifak etmişlerdir."
(İbnu'l-Munzir, el-İcmâ', s. 41)

Bu ifadede "namaz kılarken" kaydı vardır, bu kayıt bizi yanılgıya düşürmemelidir; çünkü meselemiz, kadının avret yerlerinin tesbitidir, namazda örtülen yerler avret yerleridir ve yukaridaki ifade başın avret olduğunu açıklar ve kesin olarak ortaya koymaktadır. (Ayrıca bk. Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'ân, c. III, s. 316)

"Kadının eli ve yüzü müstesna olmak üzere, bedeni ve saçının avret (kapatılması gerekli uzuv) olduğunda fıkıh âlimleri ittifak etmişlerdir. Kadının yüzü, elleri, hattâ tırnaklarının avret olup olmadığı konusunda ise görüş farkları (ihtilâf) vardır."
(İbn Hazm, Merâtibu'l-icmâ, s. 29)

"İlim sahipleri, namaz kılarken kadının başını örtmesi gerektiği, başı tamamen açık olarak kıldığı namazı yeniden kılması icabettiği hususunda ittifak etmişlerdir."
(İbn Kudâme, el-Muğnî, c. I, s. 633)

"Alimler, avret yerlerinin mutlak olarak (namaz dışında ve içinde) örtülmesinin farz olduğunda ittifak etmişlerdir. Ancak bu örtünmenin namazın sıhhat şartı olup olmadığı konusu ile avret yerlerinin sınırlandırılması konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. ... Kadının el ve yüzü hariç bütün vücudunun avret olduğu ulemâ çoğunluğunun görüşüdür. (Geriye kalan müçtehitlerden) Ebû Hanîfe'ye göre ayakları da avret değildir, Ebû Bekr b. Abdurrahman ve Ahmed b. Hanbel'e göre kadının bütün vücudu avrettir."
(İbn Rüşd, Bidâye, c. I, s. 98-90)

Bu nakillerde, kadının saçları avret değildir diyen bir âlimin bulunmadığı, başka bir deyişle kadının başının örtülmesi gerektiğinde ittifak ve icmâ bulunduğu açıkça görülmektedir. Bu icmâ ve ittifakın dayanağı âyet olsun, hadîs olsun fark etmemektedir; icmâ bu nasların delâlet ve hükmüne kesinlik kazandırmaktadır. Hicrî üçüncü asrın ikinci yarısında yaşayan Taberî (v. 33210/992), dördüncü asırda yaşayan Ebû Bekri'r-Râzî el-Cessâs (v. 370/980), beşinci asırda yaşayan Şâfiî mezhebinden el-Keyâ el-Herrâsî (v. 504/1110), çağdaşı, Mâlikî mezhebinden İbnu'l-Arabî (v. 543/1148) gibi birinci veya ikinci dereceden müçtehit veya mezhebe bağlı âlimlerin, ahkâm âyetleri ile ilgili tefsirleri elimizdedir. Bu tefsirlerde örtünme ile ilgili âyetlerin mânâ ve hükümleri incelenmiş, üzerinde birleşilen noktalar ile ihtilâf edilen hususlar açıkça kaydedilmiştir. Bunlara dayanarak, konunun ne zamandan beri tartışıldığını ve kimin ne dediğini tesbit etmek kolaylıkla mümkün bulunmaktadır. Bizim tesbitlerimize göre Sahâbe müfessirlerinden günümüze kadar her asırda yapılan ve kısmen yazılan tefsirlerde"Hür, Müslüman kadınların, el, yüz ve ayakları hariç, bütün vücutlarının avret olduğu, örtülmesi gerektiği." konusunda söz birliği ve görüş beraberliği vardır. Nûr ve Ahzâb sûrelerinde yer alan âyetleri ile bunları açıklayan hadîslerin, "yüz, el ve ayaklar" dışında kalan yerlerin örtülmesi gerektiğini kesin ve bağlayıcı olarak ifade ettiğinde birleşilmiştir. Hiçbir fakîh "Başın veya örtülmesi gereken diğer yerlerin, dünya hayatında faydası bulunduğu için ve âdete dayalı olarak örtülmesi tavsiye edilmiştir, fayda ve âdet değişirse örtülmeyebilir." şeklinde bir görüş ileri sürmemiş, müçtehitler bu konudaki talîmatın devamlı ve bağlayıcı olduğunda birleşmişlerdir. (Örnek olarak bk. Taberî, Câmi'u'l-beyân, c. XVIII, s. 82 vd; Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'ân, c. III, s. 314 vd.)

Kadının saçı ve başı dahil olmak üzere örtünmesinin gerekli ve bu konudaki emir ve talîmatın bağlayıcı olduğunu müfessir ve fıkıhçılar nereden çıkarmışlardır?

Bir kere "Emir vücûb içindir, bağlayıcıdır; aksine bir işaret bulunmadıkça böyle yorumlanır." diyen usulcülere göre ortada bir problem yoktur; Allah ve Rasûlü kadın ve erkeğin belli yerlerinin örtülmesini emretmiş ve istemişlerdir; baş ve saç da örtülmesi gereken yerler içindedir, bu emirler de bağlayıcı olduğuna göre örtünmek (başörtüsü, türban... kullanmak) gereklidir, farzdır, dinin vazgeçilmez bir isteğidir. İmam Gazzâlî gibi "Emrin bağlayıcı olup olmadığı belli değildir, bunun için ayrıca bir delil, karîne ve işarete ihtiyaç vardır, meselâ oruç emri bağlayıcıdır; çünkü seferde ve hastalık yüzünden tutamayanların nasıl tutacakları anlatılmış, böylece bağlayıcı olduğuna işaret edilmiştir..." diyenlere göre de bu konuda bir kapalılık ve problem yoktur. Çünkü, Allah Teâlâ örtünme ile ilgili âyetlerde şöyle bir seyir takip etmiş ve arka arkaya açıklamalar getirmiştir:

a) Erkeklerin gözlerini haramdan korumalarını, iffetlerine sahip olmalarını istemiş, ancak bu davranışın onları ruhen temiz kılacağını bildirmiştir.

B) Kadınların da gözlerini haramdan (cinsî arzuyu uyandıracak yerlere bakmaktan) sakınmalarını, iffetlerini korumalarını emretmiş, hemen bunun arkasından zarûrî olarak açıkta kalanlar (eller, ayaklar ve yüz) müstesnâ bütün vücudu kapatmalarını, güzel ve çekici yerlerini (zînet) nâmahreme açıp göstermemelerini istemiştir.

c) Başörtülerini boyun ve göğüslerini örtecek şekilde bağlamalarını emretmiştir.

d) Örtülecek ve açıkta bırakılacak yerleri sınırladığı gibi vücudunu kimlere karşı örteceğini ve kimlere karşı açabileceğini ayrıntılı olarak açıklamıştır.

e) Son âyetin sonunu "Ey mü'minler! Hep birden Allah'a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz!" şeklinde getirmiştir; bu ifade, gerek daha önceki davranışlar ve gerekse bu âyet geldikten sonra ona uymayan hareketlerin günah olduğuna, bunlardan kurtulmak için Allah'a tövbe edilmesi gerektiğine işaret etmektedir. (Nûr: 24/29-31)

f) Bu âyetler nâzil olunca Müslüman kadınlar, bulundukları yerden ayrılmadan, etekliklerinin uygun yerlerini yırtarak başörtülerini bununla bağlamışlar ve bundan sonra hiç aksatmadan bu emri yerine getirmişler, Hz. Peygamber (asm) de bu âyetin uygulanmasını titizlikle takip etmiştir. Bütün bu karîne, delil ve işaretler, konumuz olan örtünme emrinin bağlayıcı olduğunu kesin olarak ortaya koymaktadır. Bu emir âdete de bağlı değildir; çünkü o zaman cârî olan âdeti olduğu gibi bırakmak için değil, değiştirmek ve ıslâh etmek için gelmiştir, başörtülerini omuzlarından arkaya atarak boyun ve göğüslerini açıkta bırakan cahiliye kadınlarına yeni bir örtünme şekli öğretmiş, İslâmî örtüyü tarif etmiştir.

— Bir âyette aynı sîgalarla ifade edilen her konunun hükmü, aynı mertebede mi kabul edilmek icab eder? Böyle bir prensip hangi usul ve kavaidde mevcuttur?

Usul ve kavâidde olması şart değil, âlim olmak da şart değil, akıl var yakîn var diyecek isek, o takdirde, Bakara, 177. âyetinde, birr-ü takva'ya ermenin şartları olarak iman, ibadet ve infak konuları aynı sîgalarla yan yana zikredilmektedir. Bu durumda iman konularının hükmü ile ibadet konularının hükmü; iman ve ibadet konularının hükmü ile infak konularının hükmü aynı mertebede mi kabul edilecektir? Meselâ, zekât'ın dinî hükmü ile akraba, yetim ve yoksula infakın dini hükmü aynı mertebede mi kabul edilecektir?

— Bir âyette, aynı şekil ve üslûb içinde arka arkaya sıralanmış emir ve talimatın aynı hükümde olması şart değildir. Bakara sûresinin 177. âyetinde olduğu gibi iman, ibadet, infak arka arkaya sıralanınca, ibadet ve infakın da iman derecesinde önemli ve gerekli olduğu mânâsı çıkarılmaz. Ancak bu hususların bizim konumuzla alâkası yoktur. Örtünme ile ilgili âyetlerde namus ve iffetin korunması ile belli yerlerin örtülmesi arka arkaya zikredilmiştir. Fukahâ örtünme gereklidir derken bu hükmü, âyetlerin sıralanışından çıkarmamışlar, hüküm çıkarmanın açık ve kesin kaidelerinden faydalanmışlardır. Buna göre, zina etmek de haramdır, çıplak yerlere şehvetli (hattâ bazı yerlere şehvetsiz) bakmak da haramdır. Şimdi, zinanın haramlığı ile avret yerlerini açmanın ve buralara bakmanın haramlığı aynı derecede olmayabilir; fakat aynı derecede olmamak, birinin çiğnenebileceğini, buna uyulmasa da olabileceğini ifade etmez, bağlayıcı olma, riayet gerekli bulunma, çiğnenmesi caiz olmama bakımından haramlar arasında fark yoktur.

— Endonezya ve Malezya çok eski birer İslâm ülkesidir. Bu ülkelerdeki Müslümanlar tesettür emrini Hicaz veya Anadolu Müslümanları ile aynı şekilde mi algılamış ve tatbik etmiştir?

Uygulamanın farklı olduğu, Endonezyalı Müslümanın, değil sadece başını açmak, göğsü açık dolaştığı tarihen bilindiğine göre, tesettür emrini tatbik etmekte örf ve âdete bağlı maslahat-ı dünya mülahazasının rolü olmak icab etmez mi?

Daha dün, 60'lı yıllara kadar şehirlerimizde erkeklerin bile başları açık gezmeleri, dinî tepki ile karşılanmaktaydı. Hâlâ bugün bile dünyanın pek çok yerinde, hattâ Anadolu'nun bazı yörelerinde tepki ile karşılanmaktadır. Bu tepkiyi, dinî kaynaklı değil de örfî kaynaklı kabul etmek mecburiyetinde olduğumuza göre, kadınların başlarını örtmelerindeki uygulamayı da bu açıdan değerlendirmek icab etmez mi?

— Endonezya veya Malezya Müslüman kadınlarının baş ve göğüslerinin açık bulunmasını, bunun caiz olduğuna delil sayabilmek için, Allah Rasûlü'nün (asm) bunları görmesi ve sesini çıkarmaması, yahut oralarda yaşayan âlimlerin, baş ve göğüsleri açmanın caiz olduğuna dair, delile dayalı fetvâ vermiş olmaları gerekir. Bunlar bulunmadığına göre, şurada veya burada İslâm'ın yasaklarını çiğneyen erkek ve kadınların bu davranışlarını delil kılmaya, bunları Kitap ve Sünnete göre değerlendirmek gerekirken, Kitap ve Sünneti bunlara göre yoruma tabi tutmaya kimsenin hakkı ve salahiyeti yoktur.

Erkeklerin başlarını örtmeleri gerektiğine dair hiçbir dinî talimat yoktur. Bu sebeple İslâm ulemâsı, baştan beri bunun caiz olduğunu söyleye gelmişlerdir. Mübah olan bir sâhada örf ve âdete, benimsenen âdâba uyulması tabiîdir. Bu sebepledir ki, fukahâ, erkeklerin başlarını açmalarının saygısızlık olarak kabul edildiği bölgelerde, namaz kılarken başın örtülmesi gerektiğini, böyle bir telakkinin bulunmadığı bölgelerde, namazın açık baş ile kılınabileceğini ifade etmişlerdir. Kadınlara gelince, Prof. Dr. Hayrettin Karaman tarafından sıralanan delillere dayanılarak(1) baştan beri kadının başını örtmesinin bağlayıcı bir dinî emir olduğuna hükmedilmiş ve bu hüküm uygulanmıştır. Bu bir inkılâb hükmüdür, örfü, âdeti devam ettirmeye değil, değiştirmeye yöneliktir, değişebileceğine dair hiçbir delil ve görüş mevcut değildir.

II. Cahiliye devrinde başörtüsü vardı. Ancak enselerine bağlar ve arkaya bırakırlardı. Yakaları önden açılır, gerdanları ve boyunları görünürdü. İşte bu durumu düzeltmek için ayeti kerime “Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar.” buyurmuştur. Bu örtünün şekli ve biçimi ise önce açık yer kalmayacak şekilde başı, boyun ve gerdanlığı örtmektir. Sonra da ince ve çekici olmayan bir örtüyü kullanmaktır. Mutlaka şu ölçüde ve şöyle olmalıdır demek doğru değildir.(2)

Sorularlaislamiyet alsın bunları başına çalsın tarikat sitesinden başka bir bk değiller. Hep hadis hep hadis. Size hads değil Kuran sorulacak aptallar

Link to post
Sitelerde Paylaş

kuranı kronolojik sıra ile okumakda fayda görüyorum. nasıl ikili oynandığı daha ap açık çıacaktır ortaya.

ilk başlarda yalnızca araplar sonra bütün dünya diyen bir tanrıyı daha rahat görebilirsiniz tıplı ilk başlarda sağduyulu ve ibadetlere karışanlarla mücadele etmeyin diyen ve sonra öldürün diyen de aynı tanrı olduğu gibi

ayrıca islam dininde ümmetçilik kavramı olduğunu iyi biliyoruz değil mi? yani bütün dünyaya gelmiş değildir bütün dünyanın araplaşmasını ister kurran bu ayrıntıya dikkat edin. islam ordusu güçsüz ve zayıfken pek tabiki yalnızca araplar diyecektir zaten amaç önce onları kontrol altına almaktı ama sonra islam inanlıları ve ordusu güçlenmeye başladıkça muhammedinde tıpkı bütün krallar gibi dünyayı feth etme arzusu içinde ateşlenmiş olmalı

Ayete göre bize de kendi dilimizde açıklama yapan bir peygamberin gönderilmiş olması gerekiyor, anlayalım diye Türkçe konuşan bir Peygamber ve Türkçe yazılmış kitap veya sahifeler.Hocalar Arapça'nın Türkçe çevirisinin Kuran olmadığını, tam manasıyla Kuran'ın anlatmak istediğini anlatamayacağını da söylerler.Bizim anlayacağımız, bize Allah'ın buyruklarını doğru anlamamızı sağlayacak kitap ve peygamber nerde?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sorularlaislamiyet alsın bunları başına çalsın tarikat sitesinden başka bir bk değiller. Hep hadis hep hadis. Size hads değil Kuran sorulacak aptallar

yazmakta olduğum mesajın özetini geçtin teşekkür ederim. biz dinlerince iddia ettikleri delilleri istiyoruz onlar bize copy pasteyle başka insanların yorumlarını getiriyorlar.

tanrınıza olan aşkınıza söyleyin müslümanlar! tanrınızın size söylemdiğini neden söylediğini iddia ediyorsunuz? neden tanrınızı bu kadar küçük düşürme peşindesiniz bu laflarla anca tanrınızı aşağılarsınız. şu kitabınızı bir okuyun madem görünmeyene bilmemne yapmayana iman ediyorsunuz doğrusuyla yanlışıyla eksiğiyle fazlasıyla şu lanet kitabınızda yazanlara inanın bari taptığınız tanrınızın kendi ellerinizle bu kadar aşağılanmasına izin vermeyin. tanrım diyorsunuz eksikde olsa yanlışda olsa fazlada olsa doğruda olsa biz buna tapıyoruz bu budur deyinde bari tanrınızıda kendizide bizim gözümüzde yiceltin.

bu iş böyle olmaz inanmak bu değil sizinki inancınıza kılıf hazırlamak. siz aslında çoktan dinden çıkmışsınız farkında değilsiniz yazık!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...